Bizans İmparatorluğu:
Roma imparatorları, siyasi ve dini nedenlerden dolayı
4.yüzyılda Romanın yanı sıra doğuda ikinci bir
başkent arayışına girmişlerdir. Bilindiği üzere
İmparator I. Constantinus çeşitli arayışlardan
sonra Byzantium’u seçmiş ve kente
Konstantinopolis adı verilerek başkent
yapılmıştır. Kendilerine 1453 yılına değin
Romalılar demişlerse de modern tarihçiler onları
Büyük Roma İmparatorluğu’ndan ayrı bir tarihi
varlık kabul etmiş ve Byzantium’dan hareketle
Bizans olarak adlandırmışlardır. Orta çağın
tümünü kaplayan Bizans İmparatorluğu doğuda
yer almasından ve Hristiyan olmasından dolayı
Roma’dan farklı bir karaktere sahiptir.
Konstantinapolis’in İmparatorluğun
kuyumculuk merkezine dönüşmesi, kendine özgü
form, desen ve teknikleri geliştirebilmesi tam
anlamıyla ancak 6. yüzyılda gerçekleşebilmiştir.
Özgün Bizans üslubundaki eserler diğer
merkezlerden farklı bir tarzda başkentte
yaratılmıştır. Bu dönemde Bizans
kuyumculuğunda Antik sanatın etkilerinin
azaldığı, bunun yerine dana çok Hristiyan inançla
ilgili kişiler (İsa, Meryem, Vaftizci Yahya,
havariler, peygamberler, din adamları, azizler ve
melekler vb) dini konular ve sembolik anlamları olan bitki, hayvan ve geometrik şekillerin
işlendiği görülmektedir.
Kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre daha çok imparator ailesi ve soylu kesime
hizmet veren, diğer ülkelere ve papaya gönderilecek değerli eşyaları hazırlayan kuyumculuk
atölyeleri, Büyük Saray’ın sınırları içinde veya çok yakınında yer almış ve darphaneye bağlı
olarak çalışmışlardır.
Bu eserler, değerli ve yarı değerli taşlar ile incilerle süslenmişlerdir. Göz alıcı renklere
sahip taşların kuyumculukta kullanılması, Bizans’ın doğuda çok geniş alanlara yayılmasını
ve özellikle Hindistan ve Seylan ile yapılan ticaretin sonucu olarak görülmektedir.
-Nihal Atakan-Yazının araştırmacısı ve yazarı
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil