Bu Blogda Ara

18 Haziran 2013 Salı

'Siyah elmas benimle dunyaya yayildi' Fawaz Gruosi - HT PAZAR / IZZET CAPA

19:06

'Siyah elmas benimle dünyaya yayıldı'

Dünyanın en ünlü ve en güzel kadınları Fawaz Gruosi’nin tasarımı mücevherleri kullanıyor. Dünya basınına bile çok nadir röportaj veriyor. O da Vanity Fair, New York Times gibi yayınlara ve sadece 3-5 soruluk... İşte o Gruosi, hayatına dair her şeyi HT Pazar’a anlattı



Dünyanın en ünlü mücevher tasarımcılarından, Cannes Film Festivali'nin resmi sponsoru... Verdiği davetlerde Naomi Campbell'dan Heidi Klum'a, Anne Hathaway'den Goldie Hawn'a starlar boy gösteriyor. Ve gelmiş geçmiş en büyük siyah elmas onun soyadını taşıyor...

HT PAZAR / İZZET ÇAPA - ÖZEL RÖPORTAJ

Asil Nadir'e ne kadar benziyorsun.
Efendim, anlamadım, kim?
Meşhur bir Kıbrıslı Türk işadamının ikizi gibisin.
İngiltere'yle bir bağlantısı olabilir mi bu işadamının?
Olmaz mı, tanışıyor musunuz yoksa?
Tanışmıyoruz ama ilk benzetenin sen olmadığını söyleyebilirim.
E tabii Türk arkadaşların olduğunu biliyorum, benzetmeleri çok normal...
Keşke onlar benzetseydi, benzeten bir İngiliz polis oldu ve az kalsın başım belaya giriyordu.
Özel bir antipatisi mi varmış Nadir'e karşı?
Yok canım, adam görevini yapıyordu.
Kafam iyice karıştı... 
Birkaç sene önce Londra'da havaalanında gümrükten geçmek üzereydim. Memura pasaportumu uzattım. Adam bir türlü damgayı basmıyor.
Neymiş derdi?
O da bahsettiğin adama benzetmiş beni. Neydi adı; hah Nadir. Sen Kıbrıslı Türk deyince bağlantıyı kurdum. Polis memuru da öyle bir şey demişti. Sanırım bu beyefendinin süregelen bir davası varmış, İngiltere'den girip çıkmaması gerekiyormuş falan filan.
Pasaportundaki ismi görmüyor mu?
"Çok başarılı bir sahte pasaport yaptırmışsınız Mr. Nadir" dedi. Yaklaşık 3 saat tuttular. Sonunda avukatım geldi de güç bela geçtim gümrükten.
Jason Bourne filmlerine biraz fazla sarmış o arkadaş galiba...
Olabilir.
Cannes'da serinin yeni filminin prömiyeri olunca bir bilet gönder bari, ne de olsa o diyarlar senden soruluyor. 
O kadarını bilemem ama festivalin düzenli sponsorlarından biri olduğum doğru.

'CANNES'DAKİ İLK PARTİME SADECE MİLLA JOVOVİCH GELMİŞTİ'Nasıl başladı Cannes macerası?
13-14 yıl önce festival zamanları zevk için gitmeye başladım. Sonra küçük bir dükkân açıp starlara mücevherlerimi satmak istedim. Bir iki yıl da böyle geçti.
Peki Cannes ve Fawaz ne zamandan beri birlikte anılıyor? 
Daha sonra starları bir partide toplamayı düşündüm. Önce Eden Roc'da mütevazı bir davet verdim. Büyük yıldızları toplamak çok zordu o zaman. Ne beni ne firmamı tanıyan vardı. 50 kişilik küçük bir partiydi.
Madem biliyordun kimsenin seni tanımadığını hangi akla hizmet dünya starlarını toplamayı düşündün? 
Zaten sadece Milla Jovovich geldi, o da o zamanlar artist değil modeldi. Müşterilerimden de sadece 15 kişi vardı. Bugünse insanları nereye yerleştireceğimi bilemiyorum. Dünya starları, mankenler orada boy göstermek istiyor. Benim içinse sadece eğlence artık.
"Dünyanın en iyi partisi diyorlar ama ben bile nasıl olduğunu anlamış değilim" demişsin. Peki nasıl oluyor da oluyor? 
Gerçekten hiçbir fikrim yok. Genelde bu davetler reklam ve satış için verilir. Benim da ana amacım tabii ki bu, ama o gece ilk içen, ilk dansa kalkan ve hiç iş konuşmayan ben oluyorum.
Mücevherlerinden çok sen konuşuluyorsun anlaşılan. 
Öyle oldu. Bu durum başta çok eleştirildi. O zamana kadar rakip firmalar hep sakin akşam yemekleri düzenlemişti. Benimki çılgınlıktı aslında. Onlara göre kravatlı, jilet gibi giyinmiş, yemesine içmesine dikkat eden bir adam olmalıydım.
Doğru, rakiplerini senin kadar sosyal çevrelerde görmek pek mümkün değil.
Yaşamayı seviyorum. Hayatımda hiç tatil yapmadım. Yaşamım işten ve tatilden oluşan bir karışım zaten.
İşin zevk, zevkin de işin yani... 
Çalışırken de eğlenebilirsin. Tatil yapmıyorum ama insanların tatile gittiği her yerde ben varım. Dağlarda, deniz kenarlarında, büyük tatil merkezlerinde şubelerimiz var. Zaten arkadaşlarla müşteriler karışmış durumda. Anlayacağın bulanık bir yolda gidiyorum.

'KAPALIÇARŞI'DAKİLERİN ÇOĞU BENİMKİLERİN ÇAKMASI'Şu anda neden Türkiye'desin? 
Bu kadar laftan sonra biraz komik kaçacak ama 3 günlüğüne kafamı dinlemeye geldim. Dünyada eşi olmayan İstanbul Boğazı'na âşığım.
Sadece Boğaz mı? Peki ya kadınlar?
Hepsi muhteşem. Avrupa ve Doğu'nun harika bir karışımı. Ayrıca İstanbul'da kendimi turist gibi hissetmiyorum. İnsanlar çok pozitif.
Bu sempati yarı Lübnanlı yarı İtalyan olmandan kaynaklanabilir mi? 
Zaten Lübnan'ın ve İtalya'nın Türkiye'yle benzerlikleri tartışılmaz.
Arapça biliyor musun? 
La... Bütün bildiğim bu kadar.
Beyrut doğumlu Arapça bilmeyen adam yani... 
İlk lisanım Arapça'ydı, ikincisi Fransızca. Babam ben küçükken vefat edince İtalya'ya taşındık.
Neden İtalya?
Bak bu soru olmadı, annem İtalyan'dı. Nereye gitseydik?
Çizmeye gidince Arapça'yı unuttum diyorsun... 
Tek Arapça'yı değil Fransızca'yı da unuttum. Sadece İtalyanca konuşuyordum. Fransızca'yı yıllar sonra yeniden öğrenmek zorunda kaldım.
Yabancıları biliyoruz da Türk ünlüler de takıyor mu mücevherlerini? 
"Bilmiyorum" deyip geçeyim, yoksa arkasından isim soracaksın, o topa gelmem. Ama 2 ay önce geldiğimde Kapalıçarşı'yı gezerken baktım ki mücevher dükkânlarının birçoğu ürünlerimin çakmasını yapmış.
Ne mutlu sana, taklitler aslını yaşatırmış. 
Beni pek mutlu etmedi ama iyiysen kopyaların olacaktır.
Kafama takıldı, koskoca Fawaz niye plastik çakmak kullanıyor?
Çünkü çakmakları hep kaybediyorum. Sanırım bu çakmağı da bize servis yapan garsondan araklamış olmalıyım. Millet mücevherlerimi kopyalıyor ben de çakmak çalıyorum.



'Mücevherden başka hediye isteyen kadın olmadı'
Senin takılarından biri kime hediye olarak gitse mutlu olur herhalde. Peki Fawaz'ın aldığı en güzel hediye neydi? 

Bir Aston Martin Vanquish...
Oha... 
Efendim?
Türkçe "Ne güzel" dedim... Neyse, kimden gelmişti bu hediye? 
Dargın olduğum bir arkadaşımın barışma hediyesi. Bir kız yüzünden kavga etmiştik. Uzun süre konuşmadık. Sonra doğum günümde bu hediyeyi verip hatasını kabul etmiş oldu.
Ne şanslı adamsın! Bir sürü arkadaşımla kavga ettim, oyuncak araba bile vermediler. Neyse şimdiye kadar senin verdiğin en güzel hediye neydi?
Aslında ben, karım ve kızlarım dışında kimseye hediye vermem.
Tanıdıklar için özel indirimler var mı? 
Bu indirim meselesi başa bela. Birine indirim yapsam herkes isteyecek. O yüzden gizli tutmakta fayda var.
Hayatına "Mücevher istemiyorum, bana başka şeyler hediye et" diyen bir kadın girdi mi hiç? 
Asla. Böyle bir şey olabilir mi?
İş hayatındaki çoğu başarılı insan, özel hayatlarında aynı başarıyı yakalayamaz. Sen başarılı mısın bu konuda? 
Benim hayatım açık bir kitap gibidir. İş hayatım ve arkadaşlarımın bir karışımı. Aslına bakarsan pek özel hayatım da yok.
Meşhur partilerine Türkiye'den katılan var mı? 
Birkaç dostum var. İsimleri bana kalsın.
Bu konuda eğitimin olmamasına rağmen pazarlama işini çok iyi biliyorsun. Gençlere okulu bırakıp hayata atılmayı önerir misin? 
Kesinlikle hayır. Okulu bıraktığımda 18 yaşında bile değildim. Ama ilk çocuğum doğmuştu, çalışmaya mecburdum. Annem çıldırmıştı.
E haksız değil, çocuk yaşta çocuk sahibi olmuşsun. 
O zaman 21 yaşına gelmeden reşit sayılmıyordun. Annemden zorla bir feragatname aldım, Floransa'da mücevher dükkânında satış elemanı olarak işe başladım.
Satış elemanlığından mücevher imparatorluğuna geçiş nasıl oldu?
O firmanın Londra şubesine gönderildim, birkaç sene sonra da müdür oldum orada. Ardından Harry Winston mücevherlerinin Suudi Arabistan sorumluluğunu aldım. Harry Winston, dönemin bir numarasıydı. Sonra da Bvlgari ile çalışmaya başladım.

'BVLGARI BANA ÖZEL BİR POZİSYON YARATTI' 
Peki neden senin peşinden koşuyordu bu dev firmalar? Ne özelliğin vardı? 

Doğrusu ben de bilmiyorum. Gianni Bvlgari'nin başkan olduğu dönemdi. Beni işe aldıkları gün onunla akşam yemeğine gittim. "Seninle ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yok" dedi.
İşe aldığı gün güle güle demeye mi kalkıyor? 
Olur mu? Benim için şirkette var olmayan bir pozisyon yarattı. Dükkânların dışında satış yapacaktım. O zamanlar Bvlgari'nin sadece 8 dükkânı var.
Kapı kapı dolaşıp ansiklopedi gibi mücevher mi sattın? 
Hayır, dünyayı gezip en iyi otellerin suitlerinde markanın VIP satışlarını yapıyordum. Bu gezgin hayat inanılmaz bir deneyim sağladı. Sonra da tasarım yapmaya başladım.
Satış ve tasarım birbirinden çok ayrı işler değil mi? Nasıl başardın? 
Bir anda oluverdi. Her zaman güzeli seçebilen estetik bir gözüm vardır. Satışlar hızla artınca özel sipariş üzerine çalışmaya başladım. Avokado şeklinde bir takı bile ısmarlamışlardı.



'Siyah Elmas' benimle dünyaya yayıldı
Gün geldi, kara elmas devrimini başlattın. O nasıl oldu peki? 
Bir gün elmaslar hakkında bir kitap okudum. Çok etkilendim o gece sabaha kadar "İnsanlar neden siyah elmas kullanmıyorlar" diye düşündüm.
Nedenmiş? 
İnan bilmiyorum. Biraz araştırma yaptım hiçbir mücevhercide yoktu, hatta bazıları varlığından bile habersizdi. Hikâyeyi biraz kısa keseyim yoksa ikimiz de uyuyacağız.
Yok, yok devam et, çok heyecanlı... 
Piyasada sürümü olmayan elmasları almak çok riskliydi. İlk 2 yıl durumum kötüden de kötüydü. İnsanlar dükkânın önünden geçip gidiyor, bazıları da "Bunlar kara elmas mı" diye sorup çıkıyordu.
Hiç alan olmadı mı? 
Birkaç tane oldu ama ayakta kalmamıza yetecek kadar değil. Diğer mücevherciler bana deli gözüyle bakmaya başladı. Çok bunalmıştım, depresyondaydım. Neredeyse her şeyden vazgeçecektim.
Neden vazgeçmedin? 
Aslında beni kurtaran rakiplerim oldu. Bir süre sonra onlar da kara elmas kullanmaya başladı. 1995'te bu elmaslar birden moda oldu. Ben de o zamanlar bu işi en iyi bilen, hatta kitabını yazmış adamdım. Dolayısıyla satışlarım birden tavan yaptı.
Kara elmas kaderini karartmadı anlaşılan. 
(Gülüyor...) Hayır. Ardından da başka yenilikler geldi. Çok parlak olmayan, görüntüleri hafif puslu, buzlu elmas denen taşları kullanmaya başladım. Yine önceleri insanların "Altın olduğu belli olmayan şeylere neden para verelim" dedikleri, karartılmış yani siyah altından koleksiyonlar yapıp rekor satışlar elde ettim.



sviçre saat sektöründe devrim yaptık'
Siyah şanslı rengin galiba... Sana "M
ücevherde Devrim Yapan Adam" diyebilir miyim?

İsviçre saatçilik sektöründe de devrim yaptık.
Pardon Mösyö Robespierre, onu nasıl başardınız?
Meccanico DG adlı, dünyadaki ilk tamamıyla mekanik dijital saati yaptık. Ondan önce de başarılı tasarımlara imza atmıştık. Aslında iyi bir saat tasarımcısı ya da ustası değilimdir ama harika bir ekiple çalışıyorum.
"Risk almama riskini, hayatta almam" diyenlerdensin galiba...
Yaptığımız iş şu an bile bana delice geliyor. Risk almayan birinin böyle işleri düşünmesini bırak, ardından bu kadar para harcayıp yatırım yapması çok zor.

'DÜNYADAKİ İLK MEKANİK-DİJİTAL SAATİMİ BİR TÜRK ALDI'
Saatlerinden vazgeçemeyen Türk müşterilerin var mı?

Aslına bakarsan demin bahsettiğim dünyadaki ilk mekanik dijital saati bir Türk beyfendi satın almıştı. Ama sana kim olduğunu asla söylemem.
Canım, doktor-hasta ilişkisi değil ki bu, söyle işte ismini.
Söyleyemem çünkü açıkçası kim olduğunu ben de bilmiyorum. Kendisi Cenevre dükkânını aradı ve saat hakkında sorular sordu, sonra da onun gönderdiği uçakla saati kendisine yolladık. Ödemeyi de paketi eline geçtikten sonra yaptı.
Hiç pazarlık yaptı mı?
Hayır yapmadı.
Türk olduğuna emin misin? Neyse dünyadaki ekonomik kriz işlerini etkiledi mi?
Etkilemez mi? 2007-2009 arasında neredeyse batıyordum.
Tabii insanlar lüksü bırakıp temel ihtiyaçlara yöneldi.
Evet ama krizin en yoğun zamanı atlatıldıktan sonra paranın el değiştirdiğine şahit oluyorsun. Mesela 14 yıldır Sardinya'da çalışıyoruz, artık alıştığımızın yarısı kadar insan geliyor oraya. Ama dünya çapındaki krize rağmen bu yıl en iyi sezonumuzdu.
Ekonomik çalkantılar fiyatları etkiledi mi?
Fiyattan ziyade talepler değişti. Bu yıl en iyi sezonumuzu yaşadık belki ama orta büyüklüğün üstünde bir pırlanta satılmadı Sardinya'da.
Astronomik rakamlar harcayanlar azaldı mı yani?
Yok, dünyanın farklı yerlerinde sürekli parası olan ve lüks için harcayan insanlar vardır. Bunlar sadece mücevhere değil, uçağa, arabaya, eve de büyük rakamlar yatırır.



'İnsanın yemek içmek gibi, lükse de ihtiyacı var'
Lüks yaşam tarzı neden bu kadar önemli? 
Bir düşün, hepimiz ne için çalışıyoruz? Diyelim sevgilin, karın ya da çocuğun var. Onları mutlu etmek için bir şeyler alırsın, güzel yerlerde yaşatmak istersin...
Sevgilim ona pırlanta almadan mutlu olmayacaksa, keseyim biletini gitsin. 
Aslında aşk varsa tabii ki bunlara gerek yok ya da olmamalı. Sonuçta hepsi hayal...
Hayal ama bunu hayal edemeyenler de var.
Ekonomik olarak bunlara ulaşamayacak insanlar çoğunlukta tabii ki. Ama onlar da taleplerinden ve hayallerinden vazgeçmiyor, bütün bir sene para biriktirip en lüks otele tatile gidiyorlar. Lükslerimiz için çalışıyoruz aslında. İnsanların yemeye içmeye ihtiyaçları olduğu kadar lükse de ihtiyaçlarının olduğunu düşünüyorum.



'Berlusconi müşterim mi değil mi bilmiyorum'
Özellikle İtalya'daki kriz seni ne ölçüde etkiledi?
Dedim ya 2008 bir felaketti ama sene sonunda durumu toparladık. 2009 ise Rusya'dan Brezilya'ya neredeyse herkesi öldürüyordu. Aynı işi yaptığımız birçok şirket şu anda ortada yok.
Berlusconi hatunlara senden mücevher alıyor muydu?
Bilmiyorum. (Gülüyor...) Olabilir. Hiçbir dükkânımıza geldiğini görmedim. Belki birini yolluyordur. Aslında dükkânlardaki malları kimin satın aldığını pek bilmiyoruz. Çoğu kişi adamını ya da sekreteini gönderiyor.
Doğru unuttum, doktor-hasta ilişkisi. Sonuçta bu işe hâlâ para harcayan insanlar var yani.
Harcıyorlar ama sadece gerçekten değerli şeylere. Bak altın piyasası bir anda yükseldi, fiyatlar sene içinde neredeyse ikiye katlandı.
Dolayısıyla senin fiyatlar da katlandı...
7000-8000 Euro civarından başlıyor fiyatlarımız. Altın bu kadar yükselince etkilenmemiz mümkün değil. Dolayısıyla 17-18 yaşında genç müşterim yok.
O kadar pahalı olmak zorunda mı peki bu ürünler?
Gerçek güzelliği ortaya çıkarmak ciddi anlamda masraflı bir işlem. Hepsi el işçiliği. En ufak parça için bile ortalama 2 aylık bir işlem gerekiyor. Bazen tek bir yüzüğün yapımı 1 yılı aşar. Altın ve taşları bir yana bırakırsak, asıl işçilik fiyatları bu noktaya getiriyor.
Peki müşteriler doymuyor mu bir süre sonra? Gömlek değil ya bunlar her sene yenisini alsın.
Hayır. Ben uzun yıllardır sadece türünün tek örneği parçalardan oluşan koleksiyonlar hazırlıyorum. Ve kendimi asla tekrarlamıyorum. Her yıl 7-8 butik koleksiyon piyasaya sürerim. Ve Cenevre'deki mağazamdaki bir parçayı New York'takinde göremezsin.
Ama bazen görüyorum senin o meşhur yüzüklerinden birkaç kişide.
En popüler koleksiyonlarımdan biri olan Collegira'dan bahsediyorsun. Dünya çapında 1000 adet yüzük satıyoruz o koleksiyondan. Ama toplam 12 farklı renk skalamız var.



'Ronaldo'nun sevgilisi Irina'yı ondan daha önce tanıyordum'
En çok hangi ünlünüüzerinde mücevherlerini görmek istersin? 
Zevki olan insanların üzerinde göreyim yeter...
Cevapların o kadar politik ki bu işten sıkılırsan siyasete atılabilirsin. Tasarım yaparken nedir sana ilham veren?
Herkes tasarımlarım için bir kadından ilham alıp almadığımı soruyor. Ben sevdiğim, âşık olduğum her şeyden ilhamımı alıyorum ve sonunda bir kadın karakteri için yaratıyorum. Çünkü müşterilerim karakter sahibi, herkes gibi görünmek istemeyen kadınlar.
Pek çok kadınla paparazzilere "yakalandın" gerçekten hepsiyle ilişkin oldu mu?
Yüzde 90'ı yalandı. Birlikte görüp yakıştırıyorlar.
Ronaldo'nun sevgilisi Irina Shayk, 60'ıncı doğum günü partine katılmış. 
Arkadaşım olan pek çok model var zaten. Irina'yla Ronaldo ile beraber olmadan yıllar önce New York'ta tanıştık. Yeni sezonda da markamın yüzü olması için anlaştık.
Ronaldo'yu tanıyor musun?
Hayır sadece bir gün yolda karşılaştık.


'Rıfat Özbek'i çok beğenirim'

Beğendiğin Türk tasarımcılar var mı? 
Rıfat Özbek hem arkadaşımdır hem de yaptıklarını çok beğenirim.
Birçok insan erken çocuk sahibi oluyor, maddi sıkıntılarla hayata başlıyor ama hepsi senin geldiğin yere gelemiyor. Fawaz'ın başarısının sırrı ne?
Yüzde 40'ı şans, yüzde 30'u risk alan biri olmam. Kalanı da köpek gibi çalışmak.
Zaten birisi çalışma tempondan dolayı senin için "manyak" tabirini kullanmış.
Belki de çok fazla çalışıp hiç yorulmamamdandır. Ofiste 16 saate yakın çalışıyorum. Ama artık yorulmaya başladım. Bazıları bunu yenmek için uyuşturucuya başvursa da benim ilacım tutkum.
Hayatındaki en önemli şey bu tutku mu?
Hayır, en önemlisi kızlarım. Allegra and Violetta.


'Ayşegül Nadir'den hiç antika almadım'Özel zevkleri nedir Fawaz'ın? 
Köpekleri çok seviyorum. İyi şaraplar bana zevk verir. Aslında son zamanlarda şarabın yerini votka aldı ama evde dev bir mahzenim var hâlâ. Bir de antikaya çok meraklıyımdır.
Koleksiyonunda Türkiye'den ya da Osmanlı'dan parçalar var mı? 
Evet, bazı antika kilimler var...
Asil Nadir'i tanıyorsun peki ya eski eşi Ayşegül Tecimer'i yani Ayşegül Nadir'i? 
Evet, çok zevkli ve kalitelidir fakat kendisini uzun zamandır görmüyorum.
Ondan hiç antika aldın mı?
Hayır. Zaten onunla konuşmak çok zordur her zaman.
Ama o senden mücevher aldı herhalde.
(Gülüyor...) Hiç hatırlamıyorum.



'Suriye zaten ayrı bir trajedi'
Peki madem yarı L
übnanlı'sın, Arap Baharı hakkında ne düşünüyorsun?

Libya'da, Tunus'ta yaşananlar belki o ülkelerin halkları için gelecekte daha iyi olacak ama bana sorarsanız eskiden şu anki durumlarından daha mutlulardı.
Ya Mısır? 
Mısır'da ne olup bittiği kesinlikle bilinmiyor. Suriye zaten ayrı bir trajedi. Kesinlikle bir değişime ihtiyaçları var fakat bence çok erkendi. Çünkü bu ülkelerdeki insanların mentaliteleri buna hazır değil. Onları önce eğitmek gerekirdi.
Bir anda rejimler değişmez diyorsun. Evet, bugün çok fazla acı yaşanıyor buralarda. Beni asıl korkutan çilenin hâlâ bitmemiş olması. Lübnan'da yeniden başlayacakmış gibi görünüyor. Peki ya İran?
Soruları ben soruyorum Fawaz... Peki ya İran?
Halk kendi içinde karışmış durumda. İran'da insanlar hiç mutlu değil.
Bir dünya savaşı çıksa lüks merakı devam eder mi?
Mücevher konusunda soruyorsan devam eder. Şimdiye kadar savaşlarda hep daha da pahalılandı mücevherler. Her türlü krizde mücevherlerin fiyatı artıyor.
Zaten savaş var, bir de daha fazla para verip takı mı alacak insanlar?
Hayır ama öncesinde yatırım için alacaklar. Diyelim ülkeyi terk edeceksin, kaçacaksın; evini sırtına alıp gidemezsin ki. Ama mücevherler hep yanında olabilir. 2008-2009'daki krizde birçok insan para kaybetti. 10 milyonu varsa 1 milyonu kaldı, 5 milyonu varsa hiç kalmadı. Ama mücevhere yatırım yapanlar da böyle bir kayıp söz konusu değil.
Yani James Bond'un dediği gibi "Pırlantalar sonsuza kadar" ... Peki Fawaz, bitti işkence...

0 yorum

18 Haziran 2013 Salı

'Siyah elmas benimle dunyaya yayildi' Fawaz Gruosi - HT PAZAR / IZZET CAPA

'Siyah elmas benimle dünyaya yayıldı'

Dünyanın en ünlü ve en güzel kadınları Fawaz Gruosi’nin tasarımı mücevherleri kullanıyor. Dünya basınına bile çok nadir röportaj veriyor. O da Vanity Fair, New York Times gibi yayınlara ve sadece 3-5 soruluk... İşte o Gruosi, hayatına dair her şeyi HT Pazar’a anlattı



Dünyanın en ünlü mücevher tasarımcılarından, Cannes Film Festivali'nin resmi sponsoru... Verdiği davetlerde Naomi Campbell'dan Heidi Klum'a, Anne Hathaway'den Goldie Hawn'a starlar boy gösteriyor. Ve gelmiş geçmiş en büyük siyah elmas onun soyadını taşıyor...

HT PAZAR / İZZET ÇAPA - ÖZEL RÖPORTAJ

Asil Nadir'e ne kadar benziyorsun.
Efendim, anlamadım, kim?
Meşhur bir Kıbrıslı Türk işadamının ikizi gibisin.
İngiltere'yle bir bağlantısı olabilir mi bu işadamının?
Olmaz mı, tanışıyor musunuz yoksa?
Tanışmıyoruz ama ilk benzetenin sen olmadığını söyleyebilirim.
E tabii Türk arkadaşların olduğunu biliyorum, benzetmeleri çok normal...
Keşke onlar benzetseydi, benzeten bir İngiliz polis oldu ve az kalsın başım belaya giriyordu.
Özel bir antipatisi mi varmış Nadir'e karşı?
Yok canım, adam görevini yapıyordu.
Kafam iyice karıştı... 
Birkaç sene önce Londra'da havaalanında gümrükten geçmek üzereydim. Memura pasaportumu uzattım. Adam bir türlü damgayı basmıyor.
Neymiş derdi?
O da bahsettiğin adama benzetmiş beni. Neydi adı; hah Nadir. Sen Kıbrıslı Türk deyince bağlantıyı kurdum. Polis memuru da öyle bir şey demişti. Sanırım bu beyefendinin süregelen bir davası varmış, İngiltere'den girip çıkmaması gerekiyormuş falan filan.
Pasaportundaki ismi görmüyor mu?
"Çok başarılı bir sahte pasaport yaptırmışsınız Mr. Nadir" dedi. Yaklaşık 3 saat tuttular. Sonunda avukatım geldi de güç bela geçtim gümrükten.
Jason Bourne filmlerine biraz fazla sarmış o arkadaş galiba...
Olabilir.
Cannes'da serinin yeni filminin prömiyeri olunca bir bilet gönder bari, ne de olsa o diyarlar senden soruluyor. 
O kadarını bilemem ama festivalin düzenli sponsorlarından biri olduğum doğru.

'CANNES'DAKİ İLK PARTİME SADECE MİLLA JOVOVİCH GELMİŞTİ'Nasıl başladı Cannes macerası?
13-14 yıl önce festival zamanları zevk için gitmeye başladım. Sonra küçük bir dükkân açıp starlara mücevherlerimi satmak istedim. Bir iki yıl da böyle geçti.
Peki Cannes ve Fawaz ne zamandan beri birlikte anılıyor? 
Daha sonra starları bir partide toplamayı düşündüm. Önce Eden Roc'da mütevazı bir davet verdim. Büyük yıldızları toplamak çok zordu o zaman. Ne beni ne firmamı tanıyan vardı. 50 kişilik küçük bir partiydi.
Madem biliyordun kimsenin seni tanımadığını hangi akla hizmet dünya starlarını toplamayı düşündün? 
Zaten sadece Milla Jovovich geldi, o da o zamanlar artist değil modeldi. Müşterilerimden de sadece 15 kişi vardı. Bugünse insanları nereye yerleştireceğimi bilemiyorum. Dünya starları, mankenler orada boy göstermek istiyor. Benim içinse sadece eğlence artık.
"Dünyanın en iyi partisi diyorlar ama ben bile nasıl olduğunu anlamış değilim" demişsin. Peki nasıl oluyor da oluyor? 
Gerçekten hiçbir fikrim yok. Genelde bu davetler reklam ve satış için verilir. Benim da ana amacım tabii ki bu, ama o gece ilk içen, ilk dansa kalkan ve hiç iş konuşmayan ben oluyorum.
Mücevherlerinden çok sen konuşuluyorsun anlaşılan. 
Öyle oldu. Bu durum başta çok eleştirildi. O zamana kadar rakip firmalar hep sakin akşam yemekleri düzenlemişti. Benimki çılgınlıktı aslında. Onlara göre kravatlı, jilet gibi giyinmiş, yemesine içmesine dikkat eden bir adam olmalıydım.
Doğru, rakiplerini senin kadar sosyal çevrelerde görmek pek mümkün değil.
Yaşamayı seviyorum. Hayatımda hiç tatil yapmadım. Yaşamım işten ve tatilden oluşan bir karışım zaten.
İşin zevk, zevkin de işin yani... 
Çalışırken de eğlenebilirsin. Tatil yapmıyorum ama insanların tatile gittiği her yerde ben varım. Dağlarda, deniz kenarlarında, büyük tatil merkezlerinde şubelerimiz var. Zaten arkadaşlarla müşteriler karışmış durumda. Anlayacağın bulanık bir yolda gidiyorum.

'KAPALIÇARŞI'DAKİLERİN ÇOĞU BENİMKİLERİN ÇAKMASI'Şu anda neden Türkiye'desin? 
Bu kadar laftan sonra biraz komik kaçacak ama 3 günlüğüne kafamı dinlemeye geldim. Dünyada eşi olmayan İstanbul Boğazı'na âşığım.
Sadece Boğaz mı? Peki ya kadınlar?
Hepsi muhteşem. Avrupa ve Doğu'nun harika bir karışımı. Ayrıca İstanbul'da kendimi turist gibi hissetmiyorum. İnsanlar çok pozitif.
Bu sempati yarı Lübnanlı yarı İtalyan olmandan kaynaklanabilir mi? 
Zaten Lübnan'ın ve İtalya'nın Türkiye'yle benzerlikleri tartışılmaz.
Arapça biliyor musun? 
La... Bütün bildiğim bu kadar.
Beyrut doğumlu Arapça bilmeyen adam yani... 
İlk lisanım Arapça'ydı, ikincisi Fransızca. Babam ben küçükken vefat edince İtalya'ya taşındık.
Neden İtalya?
Bak bu soru olmadı, annem İtalyan'dı. Nereye gitseydik?
Çizmeye gidince Arapça'yı unuttum diyorsun... 
Tek Arapça'yı değil Fransızca'yı da unuttum. Sadece İtalyanca konuşuyordum. Fransızca'yı yıllar sonra yeniden öğrenmek zorunda kaldım.
Yabancıları biliyoruz da Türk ünlüler de takıyor mu mücevherlerini? 
"Bilmiyorum" deyip geçeyim, yoksa arkasından isim soracaksın, o topa gelmem. Ama 2 ay önce geldiğimde Kapalıçarşı'yı gezerken baktım ki mücevher dükkânlarının birçoğu ürünlerimin çakmasını yapmış.
Ne mutlu sana, taklitler aslını yaşatırmış. 
Beni pek mutlu etmedi ama iyiysen kopyaların olacaktır.
Kafama takıldı, koskoca Fawaz niye plastik çakmak kullanıyor?
Çünkü çakmakları hep kaybediyorum. Sanırım bu çakmağı da bize servis yapan garsondan araklamış olmalıyım. Millet mücevherlerimi kopyalıyor ben de çakmak çalıyorum.



'Mücevherden başka hediye isteyen kadın olmadı'
Senin takılarından biri kime hediye olarak gitse mutlu olur herhalde. Peki Fawaz'ın aldığı en güzel hediye neydi? 

Bir Aston Martin Vanquish...
Oha... 
Efendim?
Türkçe "Ne güzel" dedim... Neyse, kimden gelmişti bu hediye? 
Dargın olduğum bir arkadaşımın barışma hediyesi. Bir kız yüzünden kavga etmiştik. Uzun süre konuşmadık. Sonra doğum günümde bu hediyeyi verip hatasını kabul etmiş oldu.
Ne şanslı adamsın! Bir sürü arkadaşımla kavga ettim, oyuncak araba bile vermediler. Neyse şimdiye kadar senin verdiğin en güzel hediye neydi?
Aslında ben, karım ve kızlarım dışında kimseye hediye vermem.
Tanıdıklar için özel indirimler var mı? 
Bu indirim meselesi başa bela. Birine indirim yapsam herkes isteyecek. O yüzden gizli tutmakta fayda var.
Hayatına "Mücevher istemiyorum, bana başka şeyler hediye et" diyen bir kadın girdi mi hiç? 
Asla. Böyle bir şey olabilir mi?
İş hayatındaki çoğu başarılı insan, özel hayatlarında aynı başarıyı yakalayamaz. Sen başarılı mısın bu konuda? 
Benim hayatım açık bir kitap gibidir. İş hayatım ve arkadaşlarımın bir karışımı. Aslına bakarsan pek özel hayatım da yok.
Meşhur partilerine Türkiye'den katılan var mı? 
Birkaç dostum var. İsimleri bana kalsın.
Bu konuda eğitimin olmamasına rağmen pazarlama işini çok iyi biliyorsun. Gençlere okulu bırakıp hayata atılmayı önerir misin? 
Kesinlikle hayır. Okulu bıraktığımda 18 yaşında bile değildim. Ama ilk çocuğum doğmuştu, çalışmaya mecburdum. Annem çıldırmıştı.
E haksız değil, çocuk yaşta çocuk sahibi olmuşsun. 
O zaman 21 yaşına gelmeden reşit sayılmıyordun. Annemden zorla bir feragatname aldım, Floransa'da mücevher dükkânında satış elemanı olarak işe başladım.
Satış elemanlığından mücevher imparatorluğuna geçiş nasıl oldu?
O firmanın Londra şubesine gönderildim, birkaç sene sonra da müdür oldum orada. Ardından Harry Winston mücevherlerinin Suudi Arabistan sorumluluğunu aldım. Harry Winston, dönemin bir numarasıydı. Sonra da Bvlgari ile çalışmaya başladım.

'BVLGARI BANA ÖZEL BİR POZİSYON YARATTI' 
Peki neden senin peşinden koşuyordu bu dev firmalar? Ne özelliğin vardı? 

Doğrusu ben de bilmiyorum. Gianni Bvlgari'nin başkan olduğu dönemdi. Beni işe aldıkları gün onunla akşam yemeğine gittim. "Seninle ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yok" dedi.
İşe aldığı gün güle güle demeye mi kalkıyor? 
Olur mu? Benim için şirkette var olmayan bir pozisyon yarattı. Dükkânların dışında satış yapacaktım. O zamanlar Bvlgari'nin sadece 8 dükkânı var.
Kapı kapı dolaşıp ansiklopedi gibi mücevher mi sattın? 
Hayır, dünyayı gezip en iyi otellerin suitlerinde markanın VIP satışlarını yapıyordum. Bu gezgin hayat inanılmaz bir deneyim sağladı. Sonra da tasarım yapmaya başladım.
Satış ve tasarım birbirinden çok ayrı işler değil mi? Nasıl başardın? 
Bir anda oluverdi. Her zaman güzeli seçebilen estetik bir gözüm vardır. Satışlar hızla artınca özel sipariş üzerine çalışmaya başladım. Avokado şeklinde bir takı bile ısmarlamışlardı.



'Siyah Elmas' benimle dünyaya yayıldı
Gün geldi, kara elmas devrimini başlattın. O nasıl oldu peki? 
Bir gün elmaslar hakkında bir kitap okudum. Çok etkilendim o gece sabaha kadar "İnsanlar neden siyah elmas kullanmıyorlar" diye düşündüm.
Nedenmiş? 
İnan bilmiyorum. Biraz araştırma yaptım hiçbir mücevhercide yoktu, hatta bazıları varlığından bile habersizdi. Hikâyeyi biraz kısa keseyim yoksa ikimiz de uyuyacağız.
Yok, yok devam et, çok heyecanlı... 
Piyasada sürümü olmayan elmasları almak çok riskliydi. İlk 2 yıl durumum kötüden de kötüydü. İnsanlar dükkânın önünden geçip gidiyor, bazıları da "Bunlar kara elmas mı" diye sorup çıkıyordu.
Hiç alan olmadı mı? 
Birkaç tane oldu ama ayakta kalmamıza yetecek kadar değil. Diğer mücevherciler bana deli gözüyle bakmaya başladı. Çok bunalmıştım, depresyondaydım. Neredeyse her şeyden vazgeçecektim.
Neden vazgeçmedin? 
Aslında beni kurtaran rakiplerim oldu. Bir süre sonra onlar da kara elmas kullanmaya başladı. 1995'te bu elmaslar birden moda oldu. Ben de o zamanlar bu işi en iyi bilen, hatta kitabını yazmış adamdım. Dolayısıyla satışlarım birden tavan yaptı.
Kara elmas kaderini karartmadı anlaşılan. 
(Gülüyor...) Hayır. Ardından da başka yenilikler geldi. Çok parlak olmayan, görüntüleri hafif puslu, buzlu elmas denen taşları kullanmaya başladım. Yine önceleri insanların "Altın olduğu belli olmayan şeylere neden para verelim" dedikleri, karartılmış yani siyah altından koleksiyonlar yapıp rekor satışlar elde ettim.



sviçre saat sektöründe devrim yaptık'
Siyah şanslı rengin galiba... Sana "M
ücevherde Devrim Yapan Adam" diyebilir miyim?

İsviçre saatçilik sektöründe de devrim yaptık.
Pardon Mösyö Robespierre, onu nasıl başardınız?
Meccanico DG adlı, dünyadaki ilk tamamıyla mekanik dijital saati yaptık. Ondan önce de başarılı tasarımlara imza atmıştık. Aslında iyi bir saat tasarımcısı ya da ustası değilimdir ama harika bir ekiple çalışıyorum.
"Risk almama riskini, hayatta almam" diyenlerdensin galiba...
Yaptığımız iş şu an bile bana delice geliyor. Risk almayan birinin böyle işleri düşünmesini bırak, ardından bu kadar para harcayıp yatırım yapması çok zor.

'DÜNYADAKİ İLK MEKANİK-DİJİTAL SAATİMİ BİR TÜRK ALDI'
Saatlerinden vazgeçemeyen Türk müşterilerin var mı?

Aslına bakarsan demin bahsettiğim dünyadaki ilk mekanik dijital saati bir Türk beyfendi satın almıştı. Ama sana kim olduğunu asla söylemem.
Canım, doktor-hasta ilişkisi değil ki bu, söyle işte ismini.
Söyleyemem çünkü açıkçası kim olduğunu ben de bilmiyorum. Kendisi Cenevre dükkânını aradı ve saat hakkında sorular sordu, sonra da onun gönderdiği uçakla saati kendisine yolladık. Ödemeyi de paketi eline geçtikten sonra yaptı.
Hiç pazarlık yaptı mı?
Hayır yapmadı.
Türk olduğuna emin misin? Neyse dünyadaki ekonomik kriz işlerini etkiledi mi?
Etkilemez mi? 2007-2009 arasında neredeyse batıyordum.
Tabii insanlar lüksü bırakıp temel ihtiyaçlara yöneldi.
Evet ama krizin en yoğun zamanı atlatıldıktan sonra paranın el değiştirdiğine şahit oluyorsun. Mesela 14 yıldır Sardinya'da çalışıyoruz, artık alıştığımızın yarısı kadar insan geliyor oraya. Ama dünya çapındaki krize rağmen bu yıl en iyi sezonumuzdu.
Ekonomik çalkantılar fiyatları etkiledi mi?
Fiyattan ziyade talepler değişti. Bu yıl en iyi sezonumuzu yaşadık belki ama orta büyüklüğün üstünde bir pırlanta satılmadı Sardinya'da.
Astronomik rakamlar harcayanlar azaldı mı yani?
Yok, dünyanın farklı yerlerinde sürekli parası olan ve lüks için harcayan insanlar vardır. Bunlar sadece mücevhere değil, uçağa, arabaya, eve de büyük rakamlar yatırır.



'İnsanın yemek içmek gibi, lükse de ihtiyacı var'
Lüks yaşam tarzı neden bu kadar önemli? 
Bir düşün, hepimiz ne için çalışıyoruz? Diyelim sevgilin, karın ya da çocuğun var. Onları mutlu etmek için bir şeyler alırsın, güzel yerlerde yaşatmak istersin...
Sevgilim ona pırlanta almadan mutlu olmayacaksa, keseyim biletini gitsin. 
Aslında aşk varsa tabii ki bunlara gerek yok ya da olmamalı. Sonuçta hepsi hayal...
Hayal ama bunu hayal edemeyenler de var.
Ekonomik olarak bunlara ulaşamayacak insanlar çoğunlukta tabii ki. Ama onlar da taleplerinden ve hayallerinden vazgeçmiyor, bütün bir sene para biriktirip en lüks otele tatile gidiyorlar. Lükslerimiz için çalışıyoruz aslında. İnsanların yemeye içmeye ihtiyaçları olduğu kadar lükse de ihtiyaçlarının olduğunu düşünüyorum.



'Berlusconi müşterim mi değil mi bilmiyorum'
Özellikle İtalya'daki kriz seni ne ölçüde etkiledi?
Dedim ya 2008 bir felaketti ama sene sonunda durumu toparladık. 2009 ise Rusya'dan Brezilya'ya neredeyse herkesi öldürüyordu. Aynı işi yaptığımız birçok şirket şu anda ortada yok.
Berlusconi hatunlara senden mücevher alıyor muydu?
Bilmiyorum. (Gülüyor...) Olabilir. Hiçbir dükkânımıza geldiğini görmedim. Belki birini yolluyordur. Aslında dükkânlardaki malları kimin satın aldığını pek bilmiyoruz. Çoğu kişi adamını ya da sekreteini gönderiyor.
Doğru unuttum, doktor-hasta ilişkisi. Sonuçta bu işe hâlâ para harcayan insanlar var yani.
Harcıyorlar ama sadece gerçekten değerli şeylere. Bak altın piyasası bir anda yükseldi, fiyatlar sene içinde neredeyse ikiye katlandı.
Dolayısıyla senin fiyatlar da katlandı...
7000-8000 Euro civarından başlıyor fiyatlarımız. Altın bu kadar yükselince etkilenmemiz mümkün değil. Dolayısıyla 17-18 yaşında genç müşterim yok.
O kadar pahalı olmak zorunda mı peki bu ürünler?
Gerçek güzelliği ortaya çıkarmak ciddi anlamda masraflı bir işlem. Hepsi el işçiliği. En ufak parça için bile ortalama 2 aylık bir işlem gerekiyor. Bazen tek bir yüzüğün yapımı 1 yılı aşar. Altın ve taşları bir yana bırakırsak, asıl işçilik fiyatları bu noktaya getiriyor.
Peki müşteriler doymuyor mu bir süre sonra? Gömlek değil ya bunlar her sene yenisini alsın.
Hayır. Ben uzun yıllardır sadece türünün tek örneği parçalardan oluşan koleksiyonlar hazırlıyorum. Ve kendimi asla tekrarlamıyorum. Her yıl 7-8 butik koleksiyon piyasaya sürerim. Ve Cenevre'deki mağazamdaki bir parçayı New York'takinde göremezsin.
Ama bazen görüyorum senin o meşhur yüzüklerinden birkaç kişide.
En popüler koleksiyonlarımdan biri olan Collegira'dan bahsediyorsun. Dünya çapında 1000 adet yüzük satıyoruz o koleksiyondan. Ama toplam 12 farklı renk skalamız var.



'Ronaldo'nun sevgilisi Irina'yı ondan daha önce tanıyordum'
En çok hangi ünlünüüzerinde mücevherlerini görmek istersin? 
Zevki olan insanların üzerinde göreyim yeter...
Cevapların o kadar politik ki bu işten sıkılırsan siyasete atılabilirsin. Tasarım yaparken nedir sana ilham veren?
Herkes tasarımlarım için bir kadından ilham alıp almadığımı soruyor. Ben sevdiğim, âşık olduğum her şeyden ilhamımı alıyorum ve sonunda bir kadın karakteri için yaratıyorum. Çünkü müşterilerim karakter sahibi, herkes gibi görünmek istemeyen kadınlar.
Pek çok kadınla paparazzilere "yakalandın" gerçekten hepsiyle ilişkin oldu mu?
Yüzde 90'ı yalandı. Birlikte görüp yakıştırıyorlar.
Ronaldo'nun sevgilisi Irina Shayk, 60'ıncı doğum günü partine katılmış. 
Arkadaşım olan pek çok model var zaten. Irina'yla Ronaldo ile beraber olmadan yıllar önce New York'ta tanıştık. Yeni sezonda da markamın yüzü olması için anlaştık.
Ronaldo'yu tanıyor musun?
Hayır sadece bir gün yolda karşılaştık.


'Rıfat Özbek'i çok beğenirim'

Beğendiğin Türk tasarımcılar var mı? 
Rıfat Özbek hem arkadaşımdır hem de yaptıklarını çok beğenirim.
Birçok insan erken çocuk sahibi oluyor, maddi sıkıntılarla hayata başlıyor ama hepsi senin geldiğin yere gelemiyor. Fawaz'ın başarısının sırrı ne?
Yüzde 40'ı şans, yüzde 30'u risk alan biri olmam. Kalanı da köpek gibi çalışmak.
Zaten birisi çalışma tempondan dolayı senin için "manyak" tabirini kullanmış.
Belki de çok fazla çalışıp hiç yorulmamamdandır. Ofiste 16 saate yakın çalışıyorum. Ama artık yorulmaya başladım. Bazıları bunu yenmek için uyuşturucuya başvursa da benim ilacım tutkum.
Hayatındaki en önemli şey bu tutku mu?
Hayır, en önemlisi kızlarım. Allegra and Violetta.


'Ayşegül Nadir'den hiç antika almadım'Özel zevkleri nedir Fawaz'ın? 
Köpekleri çok seviyorum. İyi şaraplar bana zevk verir. Aslında son zamanlarda şarabın yerini votka aldı ama evde dev bir mahzenim var hâlâ. Bir de antikaya çok meraklıyımdır.
Koleksiyonunda Türkiye'den ya da Osmanlı'dan parçalar var mı? 
Evet, bazı antika kilimler var...
Asil Nadir'i tanıyorsun peki ya eski eşi Ayşegül Tecimer'i yani Ayşegül Nadir'i? 
Evet, çok zevkli ve kalitelidir fakat kendisini uzun zamandır görmüyorum.
Ondan hiç antika aldın mı?
Hayır. Zaten onunla konuşmak çok zordur her zaman.
Ama o senden mücevher aldı herhalde.
(Gülüyor...) Hiç hatırlamıyorum.



'Suriye zaten ayrı bir trajedi'
Peki madem yarı L
übnanlı'sın, Arap Baharı hakkında ne düşünüyorsun?

Libya'da, Tunus'ta yaşananlar belki o ülkelerin halkları için gelecekte daha iyi olacak ama bana sorarsanız eskiden şu anki durumlarından daha mutlulardı.
Ya Mısır? 
Mısır'da ne olup bittiği kesinlikle bilinmiyor. Suriye zaten ayrı bir trajedi. Kesinlikle bir değişime ihtiyaçları var fakat bence çok erkendi. Çünkü bu ülkelerdeki insanların mentaliteleri buna hazır değil. Onları önce eğitmek gerekirdi.
Bir anda rejimler değişmez diyorsun. Evet, bugün çok fazla acı yaşanıyor buralarda. Beni asıl korkutan çilenin hâlâ bitmemiş olması. Lübnan'da yeniden başlayacakmış gibi görünüyor. Peki ya İran?
Soruları ben soruyorum Fawaz... Peki ya İran?
Halk kendi içinde karışmış durumda. İran'da insanlar hiç mutlu değil.
Bir dünya savaşı çıksa lüks merakı devam eder mi?
Mücevher konusunda soruyorsan devam eder. Şimdiye kadar savaşlarda hep daha da pahalılandı mücevherler. Her türlü krizde mücevherlerin fiyatı artıyor.
Zaten savaş var, bir de daha fazla para verip takı mı alacak insanlar?
Hayır ama öncesinde yatırım için alacaklar. Diyelim ülkeyi terk edeceksin, kaçacaksın; evini sırtına alıp gidemezsin ki. Ama mücevherler hep yanında olabilir. 2008-2009'daki krizde birçok insan para kaybetti. 10 milyonu varsa 1 milyonu kaldı, 5 milyonu varsa hiç kalmadı. Ama mücevhere yatırım yapanlar da böyle bir kayıp söz konusu değil.
Yani James Bond'un dediği gibi "Pırlantalar sonsuza kadar" ... Peki Fawaz, bitti işkence...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Archive

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler