21 Mayıs 2013 Salı
Uretilebilir Yuzuk Cizimi ve Tasarim Asamasinda Dikkat Edilecek Hususlar
Üretilebilir Yüzük Çizimi ve Tasarım Aşamasında Dikkat
Edilecek Hususlar
Yüzük tasarımı yapılırken Etüd Ve Takıda Detay Modülü ile Temel Sanat Eğitimi
Modülündeki bilgiler ışığı altında çizimler yapılır. Tasarımlar yapılırken çeşitli dergi, broşür
ve modellerden faydalanılır. Tasarımlar yapılırken üretim aşaması da düşünülerek tasarlanan
yüzüğün üretilebilir olmasına dikkat edilmelidir.
Aynı zamanda bir yüzük üretilirken ekonomik olmasına da özen gösterilmelidir.
Estetik yönden güzel görünümlü, kullanabilirlik gibi özellikleri olmalıdır.
Yüzük ölçüleri belirli ölçüler içerisinde üretilir. Bu ölçü normal parmak ölçüsü + 40
mm dir. Yüzük tasarımı yapılırken tasarlanan yüzüğün kenarları, taş yuvaları ve yüzük
üzerindeki diğer detaylar dikkatli tasarlanmalıdır.
Üretilen yüzük, insan sağlığına zarar
vermeyecek malzemelerden yapılmalı, sivri ve keskin uçlar yuvarlatılmalı, yüzük üzerindeki
açık taş tırnakları kapatılmalıdır.
MEGEP
Taki Sektoru ile ilgili Oneriler (ITO Dis Ticaret Sb.- MUALLA BILGIN )
TAKI SEKTÖRÜ ILE ILGILI ÖNERILER
Ülkemizde dar zamanlarinda satmak üzere, bir güvence olarak ziynet
esyasi satin alan müsteri grubu, satis sirasinda deger kaybina ugrayacagi
endisesi ile klasik taki çesitlerini tercih etmektedir.
Bu nedenle taki
konusunda iç piyasada iki farkli müsteri tipi mevcuttur. Geleneksel
müsteri, altin takinin yatirim degerine daha fazla önem vermektedir.
Dügün, nisan vb. sosyal gerekleri yerine getirmek amaciyla taki satin
alirken, ihtiyaç nedeniyle bozdurabilecegi ihtimalini gözden uzak
tutmamakta ve en az deger kaybina ugrayacak çesitleri tercih
etmektedir. Takiyi süslenme amaciyla alan, bir itibar araci olarak gören,
tasarim zevkini ön planda tutan tüketiciler ise markali ürünlere
yönelmeye baslamistir. Bu da önemli bir potansiyel yaratmistir.
Tasarim ve markalasma üzerine yatirim yapilmasi, uluslararasi taki
piyasalarinda fiyatlarla rekabet etmek yerine, Türk taki sektörünün
gelecegi açisindan da yararli görülmektedir.
Türkiye geneline yayginlastirilmak üzere, üretici firmalar tarafindan
üretimde standardizasyon, müsteri odakli tasarim, Türkiye ve firma
markasi saglanmasi amaciyla firmalarin bu yöndeki eksiklerini
tamamlamalarina ihtiyaç bulunmaktadir.
Özgün tasarimdaki takilarin katma degerleri artmakta olup, bunlarin
maden degeri ile satis degeri arasindaki fark on hatta yirmi kat
olabilmektedir. Anilan nedenle hayal gücünün etkili oldugu tasarimda uluslararasi basarinin devamliligi için sürekli arastirma, egitim, yurt
disindaki yayinlarin ve yeniliklerin takip edilmesi, uluslararasi fuar ve
sergilere istirak ve müzelerin gezilmesi gibi faaliyetlerin ihmal edilmeden
yürütülmesi sektör çalisanlarina büyük katkilar saglayacaktir.
Öte yandan yaklasik 250 bine yakin insanin çalistigi, emek- yogun bir
sektör olan kuyumculukta, istihdam üzerindeki vergi yükünün fazla
oldugu görüsünü tasiyan firmalar tarafindan üretimin maliyetlerin daha
düsük oldugu Bulgaristan, Arnavutluk, Çin, Türk Cumhuriyetleri ve
Malezya gibi ülkelere kaydirilmak istenmesi de bu sektöre maliyetleri
düsürücü desteklerin saglanmasinin gerekli oldugunu göstermektedir.
Günümüzün bir pazarlama araci olarak internet üzerinden satis
yolunun tercih edilmesi için markalasmanin getirdigi standartlasma ve
markaya olan güvenin tam saglanmasi önerilebilir. Markali takilarin satisi
konusunda önemli bir diger pazarlama stratejisi ise, gözde tatil
yörelerindeki turistik otellerde satis magazalari açmak suretiyle ünlü
markalarin dünyaca taninmasini ve tercih edilmesini saglamaktir.
Ayrica Türkiye, cografi konumu ile Avrupa’dan Orta Dogu’ya kadar
dünyanin her tarafindaki mücevher tüketim merkezlerine ulasim kolayligi
bakimindan en yakin üretim merkezi konumundadir. Sektör, Dubai’den
Italya’ya ABD’den Bahamalar’a kadar dünyanin hemen çogu yerindeki
alicilarina en kisa sürede teslimat yapma basarisini gösterebilmektedir.
Türkiye’nin bu özelliginden yararlanilarak ve yogun tanitim kampanyalari
ile sektördeki ihracatini daha ileriye götürmek mümkündür.
ISTANBUL TICARET ODASI
Dis Ticaret Subesi
Uygulama Servisi
TAKI
SEKTÖR PROFILI
Hazirlayan
MUALLA BILGIN- Aralık 2006
TAKI SEKTÖRÜ ILE ILGILI ÖNERILER Ülkemizde dar zamanlarinda satmak üzere, bir güvence olarak ziynet esyasi satin alan müsteri grubu,...
16 Mayıs 2013 Perşembe
Pırlanta sertifikaları nedir? ve Pırlanta sertifikaları nasıl hazırlanır?
altında belirlenir. Yuvarlak kesimli pırlantaların sertifikalarında ayrıca kesim kalitesine dair de bir bilgi bulunur. Ama şunu özellikle belirtmeliyiz ki, laboratuvardan alınan sertifika yani derecelendirme raporu taşınıza bir değer biçmez, sadece onun teknik tanımını yapar.
Renk (Colour)
Berraklık (Clarity)
Karat Ağırlığı (Carat Weight)
Pırlanta sertifikalarını daha basit anlatmak istersek pırlantanın nüfus cüzdanı özelliğini taşır. Nasıl ki nüfus cüzdanımızda adımız...
Kasikci elmasi: Kac karat, nereden geldi?
Kaşıkçı elması diyince aklımızda “Bu elmas adını nerden almış?”, ”Osmanlı Hazinesine nasıl girmiş?”, ”Kaç karattır?” gibi birçok soru geli...
14 Mayıs 2013 Salı
Yabanci ziyaretcilerin gelis amaci ve Turkiye'yi tercih nedenleri... (C.U.I.I.B. Dergisi)
YABANCI ZİYARETÇİLERİN GELİŞ AMACI VE
TÜRKİYE’Yİ TERCİH NEDENLERİ
2001-2008 yılları arasında, geliş amaçlarına göre çıkış yapan yabancı
ziyaretçilerin oranları Tablo 2’de görülmektedir. Tabloya göre, son sekiz yılda
gezi-eğlence amacıyla ülkemize gelen yabancıların oranı %44,3 ile %49,7 arasında
değişmektedir. 2006 yılında özellikle Türk turizmini olumsuz etkileyen gelişmeler
nedeniyle bu oran %44,3’e kadar düşmüştür. Bu veri, gezi-eğlence amacıyla
ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin olumsuz haberlere karşı daha hassas
olduklarının bir kanıtı sayılabilir. İkinci sırada bulunan yakınları ziyaret amacı,
2001 yılında gelen yabancıların %7’lik kısmının ülkeye gelmesini sağlamış, bu
oran 2003 ve 2004 yıllarında azalsa da daha sonra yükselerek 2008 yılında %9,1’e
ulaşmıştır.
C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 2, 2009 99
Kaynak: TÜİK, 2009c: 399.
Kültürel amaçla Türkiye’ye gelen yabancıların oranı 2001’de %8,1 iken
giderek azalmış ve 2008 yılında %5,2 olarak gerçekleşmiştir. Kültürel açıdan
zengin bir çeşitliliğe sahip olan ülkemize, bu amaçla gelen yabancıların sayısı
giderek azalmaktadır. Alışveriş yapmak amacıyla gelen ziyaretçilerin oranı da son
yıllarda azalma eğilimindedir. 2001 yılında ülkemizi ziyaret eden yabancıların
%7,4’ü alışveriş yapmayı amaçlarken, bu oran dalgalı ve azalan bir seyir izlemiş,
2008 yılında %4 olarak gerçekleşmiştir. Ticari ilişkiler ve fuar gibi amaçlar için
gelen ziyaretçilerin oranı 2001’de %4,5 iken, daha sonra dalgalı bir seyir izleyerek
2008 yılında %3,5’a düşmüştür. Toplantı, konferans, kurs vb. faaliyetlere katılmak
amacıyla ülkemizi ziyaret eden yabancılar 2001 yılında %2,1 iken, 2007 yılında
%2,9’a kadar yükselmiş, 2008’de %2,4 olarak gerçekleşmiştir. Görevli gelenlerin
oranı ise sekiz yıl içinde %4,4’ten %2,2’ye gerilemiştir. Türkiye’yi ziyaret
amaçları bakımından çok küçük oranlarda bulunan sportif ve dinsel ziyaretler
küçük miktarlarda artmış, eğitim ve sağlık çok küçük azalmalar göstermiştir.
2008 yılında yapılan bir “turist profili” araştırmasına göre, Türkiye denince
yabancı turistlerin akıllarına ilk olarak (%12’lik oranla) güneş ve güneşlenmek
gelmektedir. Söz konusu araştırmaya göre turistlerin %44,5’i Türkiye’ye ilk kez,
%21,7’si ise en az dördüncü kez gelmiştir (ilk gelişi %44,5 - ikinci gelişi %22,7 -
üçüncü gelişi % 11,1 - dört ve üzeri % 21,7). Turistlerin Türkiye’ye geliş nedenleri
ise %58,7 ile doğal güzellikler, %24,9 ile ucuzluk, %21,4 ile kültürel zenginlik ve
%16,9 ile arkadaş tavsiyesi üst sıraları paylaşmaktadır. Yabancı ziyaretçilerin
alışverişlerde %47,7 oranında tekstil ürünleri, %42,4 oranında hediyelik eşya
aldıkları belirlenmiştir (Turizm Manşet, 2008)
KAYNAK :
2000'Lİ YILLARDA TÜRKİYE'YE GELEN YABANCI ZİYARETÇİ
PROFİLİ
Onur GÜLBAHAR
C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 2, 2009
resim:yenisafak.com.tr YABANCI ZİYARETÇİLERİN GELİŞ AMACI VE TÜRKİYE’Yİ TERCİH NEDENLERİ 2001-2008 yılları arasında, geliş amaçla...
13 Mayıs 2013 Pazartesi
Ürün ve tasarım çeşitliliğinin yakalanması
Ürün ve tasarım çeşitliliğinin yakalanması
Ürün ve tasarım çeşitliliğinin yakalanması, sektörün geçmişten bugüne başardıkları arasında en fazla tekrar sayısına sahip bir diğer tespittir. Yurt içi ve yurt
dışı pazarın gereksinimlerine göre farklılıklar arz eden tüketici beklentileri ve
sunulabilecek farklı ürün ve tasarım çeşitlilikleri, özellikle sektörün ihracattaki
başarısına katkı sağlamaktadır. Günümüzde birey ve toplumların görselliğe artan eğiliminin ve farklılık kazanma isteklerinin yakalanmasına da imkân sağlayan ürün/tasarım çeşitlilikleri, tüketicinin birkaç ürünü tercih etmesi yerine çok
sayıda ürüne talep göstermesine neden olmakta, böylece sektörün toplam ciro
ve karlılık artışı gelişim göstermektedir. Söz konusu gelişimin devamlılığının ve
sektör aktörlerinin global piyasalarda daha fazla yer almasının sağlanması için
firmaların tasarıma yönelik aktivitelerinin desteklenmesi gerekmektedir. Bu desteğin sadece finansal olması firmaların daha yüksek maliyetli iş gücünün dışarıdan temin edilmesini sağlayacak ve desteğin sektöre olan faydasının sürdürü-
lebilir olmasını engelleyecektir. Bu kapsamda sektöre, finansal desteğin yanı sıra
nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi noktasında destek verilmesi gerekmektedir.
YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde sektöre yönelik tasarım bölümlerinin
kurulması sektörün gelecek dönemlere daha güvenle hazırlanmasına yardımcı
olacaktır. Ayrıca bu konu başlığı altında kamu otoritesine düşen bir diğer görev
ise söz konusu tasarımların taklit edilebilirliğinin önüne geçecek yasal imkanların sağlanmasıdır. Tasarımın önemini bilen ve bu nedenle tasarım ekiplerine
sahip olan firmalar, yüksek maliyetlere katlanmaktadır. Ancak ortaya çıkartılan
tasarımların çok hızlı bir sürede taklidinin yapılabilmesi ve bunun yasal olarak
satışının önünde engel olmaması söz konusu firmaların rekabette zarar görmesine neden olmaktadır. Söz konusu bu yapı mevcut tasarım yapan firmaların
motivasyonlarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Bu ise tüm sektörün ileriye
giderek dünyada marka olma hedefine engel olmaktadır.
TEB KOBİ AKADEMİ
Ürün ve tasarım çeşitliliğinin yakalanması Ürün ve tasarım çeşitliliğinin yakalanması, sektörün geçmişten bugüne başardıkları arasında ...
Markalaşmak
Markalaşmak
Konferans katılımcıları tarafından en fazla tekrar alan markalaşma; 5 grup tarafından ortaya konulmuştur. Global rekabet koşulları altında tüketicinin tercih
noktasında var olabilmek için bir kimlik yaratma çabası olan markalaşma, altın, takı ve mücevherat sektörüne de önemli katkılar sağlayacaktır. Markalaşma,
küresel rekabette tanınmanın beraberinde, sektörde uzmanlaşma ve segmentasyonun daha belirgin biçime dönüştürülmesine, aynı zamanda firmaların dahakurumsal bir kimlik kazanmaları noktasında önemli faydalar sağlamaktadır.
Markalaşma sürecinde, kurumsal olmayan bir yapıdan kurumsallaşmaya geçiş
yolunda; sektörde ürün standardizasyonunun ve kalite kontrol proseslerinin gelişimi de beraberinde gelmektedir.
Markalaşmanın gelişimi sürecinde, gerek yurt içi gerekse yurt dışı pazarlarda
temsilcilikler verme fırsatını yakalayan sektör firmaları, ihracatta daha fazla söz
sahibi haline gelmişlerdir. Söz sahibi olmanın meydana getirdiği bu güçlü yön
şüphesiz sektördeki bu marka firmaların dünya pazarlarında da önemli bir konuma gelmesine neden olmaktadır. Ancak söz konusu bu markaların sayısı ve
küresel çaptaki etkileri, konferans katılımcıları tarafından sektör adına yeterli
görülmemiş, sektörün başarması gerekenler arasında yurt dışındaki marka bilinirliğinin yakalanması noktası üzerinde özellikle durulmuştur.
Bu noktada sektörün mevcut yapısı gereği yaşanılan zorluklar bulunmaktadır.
Özellikle sektör işletmelerinde profesyonel yönetim yapısının kurulamamış
olmasından kaynaklı güvene dayalı çalışan istihdam etme anlayışı yüksek bulunmaktadır. Söz konusu yapı sonucunda ise firma sahipleri işletmelerindeki bu
noktaların kontrolüne odaklanmakta dolayısıyla diğer işletme yönetimi faaliyetlerine yeterli zamanı ayıramamaktadır. Bu, işletmelerin yurt dışı marka olma
yolunda ilerlemesini engellemektedir. Bu kapsamda sektör firmalarının öncelikle
içsel süreçlerini iyileştirerek kontrol edilebilir yönetim yapısını kurmaları gerekmektedir. Sonrasında ise firmalarda nitelikli profesyonel yönetici istihdamı sağ-
lanarak, gerekli marka yatırımlarının söz konusu profesyonellerce yapılmasına
yönelik yapının hazırlanması gerekmektedir.
TEB KOBİ AKADEMİ
Markalaşmak Konferans katılımcıları tarafından en fazla tekrar alan markalaşma; 5 grup tarafından ortaya konulmuştur. Global rekabet k...
Marka yönetimi ve markalaşmanın sağlanması- TEB
“Marka yönetimi ve markalaşmanın sağlanması”
Sektörde yer alan firmaların en önemli eksiklerinden biri ise marka yönetiminin
etkin gerçekleştirilememesidir. Sektörde yurt dışına kıyasla yurt içinde markalaşma sağlanmış durumdadır. Ancak söz konusu markalaşma, reklam ve/veya
çeşitli programlara sponsor olma şeklinde algılanması nedeniyle doğru yönetilememektedir. Oysaki marka yönetimi sektörde bulunan mevcut geleneksel iş-
letme yönetimi modeli ile gerçekleştirilemeyecek bir kapsamdadır. Bu nedenle
öncelikle işletmelerde markalaşma ve marka yönetim bilinci oluşturulmalıdır.
Sonrasında ise işletmeler bünyelerinde, marka yönetiminin yapılabilmesine yö-
nelik profesyonel destek alarak, kurumsal iletişim departmanlarını kurmaları
gerekmektedir.
Ülkemizde ve dünyada değişen kültürel yapılar, altın takı ve mücevheratın talebini de değiştirmektedir. Bu kapsamda sektörün ürünleri, geçmiş dönemdeki gibi
sadece yatırım aracı olmaktan çıkmakta ve artık gündelik aksesuar kullanımına
dönüşmektedir. Bu nedenle katma değerli ürünlerin üretimi ve bunların tüketici
ile buluşturulması daha fazla önem arz etmektedir. Tüketicinin tercih edilebilirliği ise marka ile sağlanabilmektedir. Bu nedenle gelecek dönem içerisinde sektör
işletmelerinin, tasarımın yanında geliştirmesi gereken en önemli özelliklerden
birisi de markalaşma olarak ortaya çıkmaktadır.
TEB KOBİ AKADEMİ
“Marka yönetimi ve markalaşmanın sağlanması” Sektörde yer alan firmaların en önemli eksiklerinden biri ise marka yönetiminin etkin ge...
11 Mayıs 2013 Cumartesi
En Pahali Anneler Günü Hediyesi
En Şık ve Pahalı Anneler Günü Hediyeleri
Hediyeteyze.com - Küçükken özellikle maddiyat açısından annelerimize almak isteyipte alamadığımız sonucunda ellerimizle çiçeklerle ann...
9 Mayıs 2013 Perşembe
Pırlanta'daki karat nedir ? pirlanta ve mucevher
Pırlanta'daki karat nedir ?
Karat pırlantanın ağırlığını ifade eden ölçü birimidir. Elmas’ın ilk bulunduğu yer olan Hindistan’da keçiboynuzunun çekirdeği esas olarak alınır ve 1 karat 200 miligram ağırlığındadır (yani 1 gramın beşte biri kadar hafif).
Mücevher sektöründe genellikle 1 karattan daha düşük ağırlıkta taşlar satılmaktadır. 1 karat 100 puan olarak belirlenir. Yarım karat 50 puandır ve 0.50 ct şeklinde yazılır. Yandaki resimde pırlantaların birebir büyüklükleri ve karat numaraları gösterilmiştir.
Bir taşın ağırlığı ile büyüklüğünü karıştırmamak gerekir. Aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatı diğer 3C özelliğine göre (berraklık, renk ve kesim) aynı olmayacaktır.
Ağır ve büyük pırlantalar zor bulunduğu için pırlantanın değeri de karat ağırlığıyla orantılı olarak artmaktadır. Ancak pırlanta alırken en büyük pırlantanın en iyisi olacağı düşüncesinden kesinlikle kurtulmanız gerekir. Bir pırlantanın değeri büyüklüğüne göre değil rehberimizde detaylarıyla anlattığımız 4C özelliğine göre belirlenir.
Pırlanta'daki karat nedir ? Karat Ağırlığı Karat pırlantanın ağırlığını ifade eden ölçü birimidir. Elmas’ın ilk bulunduğu y...
8 Mayıs 2013 Çarşamba
PIRLANTA TERCİH ETMEMİZ İÇİN BEŞ NEDEN- pirlanta
PIRLANTA TERCİH ETMEMİZ İÇİN BEŞ NEDEN | |
|
Pırlanta Sarrafı … Türkiyenin Online Pırlanta danışmanı . PIRLANTA TERCİH ETMEMİZ İÇİN BEŞ NEDEN Pırlantayı Tercih Etmemiz İçin 5 ...
6 Mayıs 2013 Pazartesi
Pirlanta Alirken Dikkat!!!
Bütün kadınların rüyalarını süsleyen, vazgeçilmez takılarından olan pırlantanın değerinin, ne denli nadir bulunduğu ile kesim renk, berraklık ve karat ağırlığına bağlı olduğu bildirildi.
Orijinal Kuyumculuk Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Güven, güzellik anlayışının kişiye göre değiştiğini, bunun doğanın en değerli armağanı olan pırlantanın parıltısı ve güzelliği için de geçerli olduğunu söyledi.
Pırlanta seçiminde duygular kadar bir takım özelliklere de dikkat edilmesi gerektiğine işaret eden Güven, şu bilgileri verdi:
''Pırlantanızı kalbinizin sesini dinleyerek seçebilirsiniz ancak, '4C' olarak adlandırılan kesim (cut), renk (color), berraklık (clarity) ve karat ağırlığına (carat weight) dikkat etmelisiniz. Çünkü, bir pırlantanın değeri, ne denli nadir bulunduğuna, fiyatı da bu dört özelliğine bağlıdır. Çıplak gözle bakıldığında aynı görünse de hiçbir pırlanta bir diğerinin aynı değildir. Aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatının neden farklı olduğu 4C özelliğine ve bunların bileşimine bağlıdır.''
KESİMİN ÖNEMİ
Kesimin 4C özelliklerinin en önemlisi olduğuna işaret eden Güven, pırlantanın göz alıcı ışıltısı kesimin kalitesi sayesinde ortaya çıktığını anlattı.
Zeki Güven, kesim özelliğinin pırlanta üzerinde insan eliyle yaratılan tek özellik olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: ''Faset (ışığı yansıtan açılı yüzey) orantılarının doğru olduğu iyi bir kesim, pırlantanın ateşini ve parlaklığını ortaya çıkarır. Çok teknik bir konu olan pırlanta kesimiyle, pırlanta şeklini karıştırmamak gerekir. Şekil kişinin zevkine bağlıdır. Yuvarlak kesim, bilinen kesimler içinde en popüler olanıdır. Diğer kesimler arasında; zümrüt (dikdörtgen pırlanta kesimi), damla, markiz (iki ucu sivri kesim), prenses (üzeri kare yuvarlak kesim), oval ve kalp kesim sayılabilir.''
Pırlantanın renginin beyazın çeşitli tonlarından oluştuğunu ifade eden Güven, pırlantaların renksize ne kadar yakın olduklarına bakılarak sınıflandırıldıklarını kaydetti. Güven, en nadir bulunan ve en beyaz olan pırlantaların ''D, E, F,
ve G' olarak sınıflandırıldıklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ancak, pırlantaların büyük çoğunluğu beyaz ve çok hafif renkli beyaz olarak adlandırılan H-L renkleri arasındadır. M rengi ve altındakilerde gözle görülebilir sarımtırak bir renk tonu vardır. Öte yandan çok nadir bulunan belirgin renklerde pırlantalar da vardır. Bunlara fantezi adı verilir. Bunlar pembe, mavi, sarı ve pek çok başka renkte görülebilir.''
Bir pırlantanın berraklığının ''doğanın parmak izleri'' olarak adlandırılan lekelerine bakılarak belirlendiğini kaydeden Güven, ''Hemen hemen bütün pırlantalarda, pırlantayı oluşturan karbon kristallerinin küçük izlerine rastlanır. Ancak, bu lekelerin çoğu mikroskobik olduklarından çıplak gözle görülemez. Lekeler ancak çok kuvvetli mercek altında seçilebilir. Bir pırlantanın lekeleri ne denli az ise, taş da o kadar nadir bulunur'' diye konuştu.
Güven, karatın pırlantanın ağırlık ölçüsü birimi olduğunu ve bir karatın 100 eşit puana bölündüğünü kaydederek, aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatının, kesim, renk ve berraklık özelliklerinin farklı bileşimi nedeniyle aynı olmayabileceğini bildirdi.
Pırlanta Sarrafı … Türkiyenin Online Pırlanta danışmanı . Bütün kadınların rüyalarını süsleyen, vazgeçilmez takılarından olan pırl...
Pirlanta Satin Alirken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Pırlanta; evlilik teklifi, nişan gibi bir sebeple ihtiyaç duyulana kadar bihaber olunan bir konu. Araştırdığınız mücevher tektaş, alyans yüzük yahut küpe vb. bir takı ise haberdar olmanız icap eden birkaç temel konu şunlardır:
Pırlanta Mücevher Işıltısı
Pırlanta Laboratuar Sertifikası
Pırlanta Fiyatları
Yazar: Hamit Tümer
Pırlanta Sarrafı … Türkiyenin Online Pırlanta danışmanı . Pırlanta; evlilik teklifi, nişan gibi bir sebeple ihtiyaç duyulana ka...
5 Mayıs 2013 Pazar
2013 mücevherleri,pırlanta ve elmaslar,- pirlanta
Mücevherler
Mücevherler 2013 mücevherleri,pırlanta ve elmaslar, Moda Trendim
3 Mayıs 2013 Cuma
Kutsal Mücevher Taşları- Pırlanta Türk- pirlanta
Kutsal Mücevher Taşları
Fulya Kılıçerli
|
On iki taş olacak. Üzerlerine mühür oyar gibi İsrailoğulları’nın adları bir bir oyulacak.
Bu taşlar İsrail’in on iki oymağını simgeleyecek.
İnsan yaratıcı tarafından en donanımlı canlı olarak addedilse de kendisinden daha güçlü ve önemli olana ihtiyaç duymuştur her zaman… Bunun içindir ki yaratıcıyı simgelerken sağlamlığından ve gücünden endişe etmeyeceği taşı kullanmıştır. Bunun sebebi ise taşın, insanoğluna sağlamlık, güç ve saygınlığı ifade etmesidir.
12 Kutsal Taş ve 12 Kabile…
Tarihi boyunca insan, Yaratanı özel kılmak istemiştir. Belki de asıl amaç Yaratandan çok onun karşısında kendilerini özel hissedebilmektir… Bunun için Yaratana atfen tapınaklar inşa etmişlerdir. Bu tapınaklardan biride hiç kuşkusuz üç semavi din içinde önem arz eden Süleyman Mabedi’dir (Beit HaMikdash). Yapımına Hz. Davud zamanında başlanmıştır. Hz. Süleyman’ın idaresinde birleşen on iki İsrail kabilesinin çalışmalarıyla tamamlanmıştır. Kudüs’te yapılmış olan ilk Musevi tapınağı olarak bilinen Süleyman Mabedi (Kudüs Tapınağı) tarih boyunca birçok defa yıkılmış ve yerine yenisi yapılmıştır.
Çeşitli tarihi kaynaklardan edinilen bilgilere göre ilk yapılan mabet yüksek duvarlar üzerine inşa edilmiştir. Doğu-Batı, Kuzey-Güney yönünde üçer kapısı bulunan tapınağın her kapısı İsrailoğullarından üç kabileyi temsil etmiştir. Mabedin yapımı sırasında her kapı için yapılan yüksek duvar temellerine bu kabileleri temsilen üzerine kabile işaretlerinin kazındığı mücevher taşları yerleştirilmiştir. Eski ve Yeni Ahit’te sıkça bahsedilen bu taşlar Yehova Rahiplerinin göğüslüklerini aynı inançla süslemiştir.
12 Kutsal Taş ve 12 Havari…
Eski Ahit’te adı geçen ve 12 kabileyle ilişkilendirilen bu taşlar aynı şekilde Yeni Ahit’te de yer almış ve 12 Havari ile birlikte anılmıştır. Bunun sebebi Hz. İsa’nın öğretisinin kendisinden sonrada sürdürülmesi ve benimsenmesi için görevlendireceği havarilerini İsrailoğulları’nın on iki kabilesinden seçmiş olduğu inancıdır. Tevrat ve İncil’de kullanılan farklı diller ve birçok farklı sürüm sebebiyle taş isimleri çeşitlilik göstermektedir. Bazen aynı taş değişik kabile ve havari isimlerini işaret edebilmektedir. Yine de farklı kaynaklardan yapılan araştırmalar sonucunda genel bir kanıya varmanın mümkün olduğunu düşünebiliriz.
12 Kutsal Taş…
ODEM
Yüksek Rahip göğüslüklerinde ilk sırada bulunan ve Reuben kabilesini simgeleyen bu taş bir tür Kuvars olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamayla birlikte çevirilerde “Sardion”, “Sardonyx” isimleri yer alır. Günümüz de Odem, birçok kaynakta Yakut olarak belirtilmiş olsa da tanımlamaya pek uymamaktadır. Yakut Korundum gurubunun kırmızı renkli taşıdır, oysa bu taş bir tür Kuvars olarak tanımlanmıştır. Bu durumda Yakut elenir ve geriye Sard ya da Sardoniks kalır… Bu iki taş Kuvars mineralinin Mikrokristalin türlerinden Kalsedon’un türevleridir. Bu iki isim birbirine çok yakın görünse de aslında farklı mücevher taşlarıdır ve Karnelyan ile karıştırılmaktadır. Sard, -şeffaf- kahverengiden, -opak- koyu kahverengiye kadar değişen renklere sahip Kalsedonlara verilen isimdir. Sardoniks ise kahverengi ve beyaz renkte düz bant geçişleri olan Kalsedon çeşididir. Bu iki taştan ise Odem’in günümüzdeki karşılığı Sard olacaktır. İsmini Lidya medeniyetinin başkenti Sardes şehrinden alan bu taş kimi dini kaynaklara göre Hz. İsa’nın halifesi olarak tanımlanan havari Peter’ı (Simon) simgeleyen mücevher taşıdır. Kimi kaynaklara göre Havari Peter’ın Reuben kabilesinden geldiği inancı yaygındır… Ancak yine de günümüz Yeni Ahit sürümlerinde göğüslükteki ilk sırada yer alan Odem için Mikrokristalin Kuvars grubundan bir başka taş Jasper’ın adı geçmektedir.
PİTDAH
Eski Ahit’te Yüksek Rahip göğüslüklerinin ikinci sırasında yer alan Pitdah İbranice sarı anlamına gelmektedir. Yunanca çevirilerde “Topazion-Topazos”, Latince çevirilerde ise Topazius isimleriyle yer almıştır. Yeni Ahit’te ikici sıradaki süs taşı Safir olarak yer alsa da, çevirilerde geçen isimlerden de anlaşılacağı üzere Pitdah taşının zamanımızdaki ismi Topaz’dır. Alüminyum Silikat Florürün geniş renk dağılımı içinde genellikle sarı rengi ile dikkat çeken bir taştır Topaz. İlk defa Mısır’da rastlanmıştır. Mısırlıların “Güneşin Taşı” olarak adlandırdıkları Topaz, Cleopatra’nın da en sevdiği taşlar arasında yer almıştır. Eski Ahit’te Mısırdan Çıkış bölümünde ismi geçen Topaz’ın İsrailoğulları içinde önem arz etmesi doğal bir sonuçtur sanırım… Kaynaklarda Topazın simgelediği kabile Simeon (Şimon) olarak belirtilmiştir. Pitdah, kaynaklarda iki farklı Havari ismi birlikte yer alır. Adrew ve James… Bunun sebebi ise Yeni Ahit’tin ilk dört bölümünü kapsayan İncil’in Matta, Markos, Luka ve Yuhanna gibi dört farklı isim tarafından yorumlanmış olmasıdır. Genel kanı ise Pitdah isimli mücevher taşının sembolize ettiği Havarinin Andrew olduğu yönündedir.
BAREKETH
Bareketh için birçok değerli taşın adı olarak geçmektedir. Çevirilerde yoğun olarak Zümrüt adı yer alsa da Zebercet (Peridot) , Krizolit (Cyrosolite), Krizopras (Chrysoprase) gibi değerli taşların isimleri ile ilişkilendirilmiştir. Bareketh Yunancaya “Smaragdos” , Latinceye “Smaragdus” olarak çevrilmiştir. Beril mineral grubundan Zümrüt Yunanca Smaragdos’un karşılığıdır. M.Ö 300 yılından bu yana tarih sahnesinde yerini alan Zümrüt, İsrailoğuları’ndan Levi kabilesini simgelemektedir. Eski Ahit’te göğüslükte yer alan üçüncü taş olarak belirtilmiştir ancak Yeni Ahit’te aynı sırada Kalsedon ismiyle yer alır. Bu şaşırtıcı değildir çünkü çevirilerde geçen isimlerden biride Krizopras (Chrysoprase)… Ve Krizopras Kuvars gurubundan bir yeşil renkli Kalsedon çeşididir. Bareketh için kaynaklarda iki farklı Havari ismi geçmektedir. James (Zebede’nin oğlu) ve kardeşi John… Genel kanı ise Havari James’i olduğu yönündedir…
NOPHEK
İsrailoğularından Yahuda Kabilesini simgeleyen bu taş göğüslükte dördüncü sırada yer alır. Nophek Yunanca çevirilerde “Anthrax”, Latince çevirilerde ise “Carbunculus” isimleriyle karşılık bulmuştur. İki isim de kanda “Bacillus Anthracis” bakterisinin yol açtığı hastalığı işaret eder. “Şarbon”… Diğer bir ismiyle “Şirpençe”… Kanın koyu bir renk aldığı ve pıhtılaşmadığı bu hastalık ismi ile kadim zamanlarda kanamalı hastalıkların tedavisinde kullanılmış olan Garnet’in bir arada telaffuz edilmiş olması şaşırtıcı değildir sanırım. Halk arasında daha çok “Lal Taşı” olarak bilinen Garnet türleri “Şirpençe”, “Süleyman Taşı” gibi farklı isimlerle de anılmaktadır. Kırmızı, turuncu, yeşil gibi birçok farklı renge sahip Garnet çeşitlerinden koyu kırmızı renge sahip Almandin Garnet, Nophek ismindeki mücevher taşının günümüzdeki tam karşılığı olacaktır. Yeni Ahit’te Zümrüt adıyla yer alan Nophek için bu seçenek uzak bir ihtimal olsa da, Garnet’in yeşil renklerinin olduğu düşünüldüğünde – bence- bir alternatif olarak kullanılmıştır… Nophek için Hz. İsa’nın havarilerinden iki isim yer alır yine, Havari James’in kardeşi John ve Andrew... Bu isimler üzerinde ikilemde kalınsa da John’un, Nophek adındaki mücevher taşının simgelediği Havari olduğu düşünülür…
SAPPIR
Göğüslükte beşinci sırada olan bu taş tüm eski sürümlerde “Sapphirus” adıyla yer almıştır. Antik dönemlerde “Sapphirus” mavi renkli taşların geneli için kullanılan bir isim olmuştur. Kelime olarak Korundum mineral gurubunun mavi renkli taşı “safir”i akla getirse de aslında Ortaçağa kadar bu adla anılmış olan taş Lapis Lazuli’dir. 700 yıldır tanınan Lapis, “Cenet Taşı”, “Gök Taşı” gibi farklı isimlerle de anılmıştır. Eski Mısır’da çok değerli bir taş olan Lapis Lazuli, Yunan ve Roma kültüründe de aynı değere sahip olmuş; Asur ve Babilliler döneminde mühür olarak kullanılmış, Sümer ve Akad yazılarında “Krallara layık, zenginlik ve ihtişam veren” bir taş olarak belirtilmiştir. İsrailoğullarından Dan’ın kabile taşı olan Lapis, günümüz Yeni Ahit sürümlerinde, göğüslükte beşinci sıradaki taş Akik olarak yer almaktadır. Farklı isimlere rağmen Sappir adlı mücevher taşının Havari Philip’i simgelediğine inanılır…
Midraş’da açık ya da beyaz renkli bir taş olarak belirtilmiş olan Yahalom, Naftali kabilesini simgeleyen taştır. Kabilenin bayrak rengiyle aynı renge sahip taşın ismi günümüz İbranicesinde mücevher dünyasının bir numaralı taşı Elmas olarak geçmektedir. Ancak genel kanı Elmas’ın o dönemlerde taş oymacılığında aşındırıcı olarak kullanıldığı yönündendir. Taş oymacılığı denildiğinde ilk akla gelen Cameo yapımıdır. Yahalom adındaki bu taşı yalnızca berrak rengi nedeniyle Elmas olarak tanımlamak ise yanlış olacaktır… Yahalom adıyla birlikte aslında İnci gibi organik süs taşlarının yanı sıra kuvars gurubundan açık renkli taşlarda anılmıştır. Bunlar arasında en dikkat çekici olan Cameo yapımında sıkça kullanılan, kahverengi ve beyaz renkte düz bant geçişlerine sahip Kalsedon olarak tanımlanan Sardoniks taşıdır. Cameo yapımında genellikle tek renk yerine ardalanmalı renk geçişlerine sahip taşların seçilmiş olması Yahalom isminin karşısında Sardoniks taşının yer almasını sağlamıştır. Yine, Yeni Ahit’te benzer bir taş olan Karnelyan (Carnellian) isminin geçmesi bu savı doğrular niteliktedir. Bu taşın Cameo için özel olmasının nedeni farklı renk tabakalarının bir arada olmasıdır. Böylece açık renkli figürler koyu renkteki ikinci bir tabakada rahatlıkla gösterilebilinir. Yahalom aynı zamanda Hz. İsa’nın havarilerinden Bartholomew’i de sembolize eden mücevher taşıdır.
LESHEM
SHEBO
İsrailoğullarından Aşer’in kabile taşı olan Shebo için çevirilerde “Amethystos” ve “Achates” isimleri yer almıştır. Ve son olarak günümüz çevirilerinde yer alan “Agate” ismi… Bu isim hiçbirimize yabancı gelmeyecektir… Agat, Sicilya’daki Achates Nehri’nde Yunan filozof Theophrastus tarafından keşfedilmiştir ve nehrin ismiyle adlandırılmıştır. Mikrokristalin Kuvars grubundan düzensiz ve dikey bant geçişlerine sahip Kalsedon olarak tanımlanan Agat, birçok renge sahiptir. Yeşil ve mavi renkteki Agat’lara doğada nadiren rastlanır ancak en bilinen rengi kahverengimsi kırmızıdır. Bu renkteki Agatlar halk arasında Akik olarak adlandırılmıştır. Benzer renklerdeki Sardoniks, Sard ve Karnelyan’dan Agat’ı farklı kılan ise diğerlerinin düzenli ve yatay bant geçişlerine sahipken Agat’ın düzensiz ve dikey bant geçişlerinin oluşudur. Agat genellikle yüzük taşı olarak tercih edilmiştir. Tarih boyunca takı dışında mühür olarak da kullanılan Agat ve yine aynı amaç doğrultusunda İsrailoğulları tarafından da seçilmiştir. İslam dininde Hz. Muhammed’in Agat taşlı bir yüzük taşıdığı inancı nedeniyle Müslümanlar açısından da özel bir mücevher taşı olan Agat sırf bu özelliği nedeniyle göğüslükteki diğer taşlardan daha önemli kılınabilir… Çünkü üç semavi dinde kabul görmüş bir taştır. Yeni Ahit’te “beril” olarak yer alan Shebo, dünyada gerçek sevgiyi sembolize eden mücevher taşıdır. Shebo için kaynaklarda oniki Havariden iki isim yer alır, Thomas ve Mathew… Genel kanı ise Mathew olduğu yönündedir…
AHLAMAH
Ahlamah, Yeni Ahit sürümlerinde Topaz olarak yer almıştır ancak bu çok düşük bir ihtimaldir çünkü tüm çevirilerde “Amethystos” veya “Amethyst” olarak yer almıştır. Ametist… Rengini Demir (Fe) ve Manganez (Mn) elementlerine borçlu olan Kuvarsın mor renkli hali… Ametist tarih boyunca birçok din ve kültür tarafından özel kılınan bir mücevher taşı olmuştur. Tibet’te bilgeliğin simgesi haline gelmiş ve Budaya ithaf edilmiştir. Mısır kültüründe ölüler kitabında bahsedilen Ametist, Yunan ve Roma dönemlerinde güzelliğin ve gücün simgesi olmuştur. İbranice Ahlamah, “rüya” anlamına gelmektedir. Bu yüzden Ametist hayallerin ve rüyaların taşı olarak anılmıştır. Yunanca kelime anlamı “sarhoş etmek” olan bu mücevher taşı Olympos tanrılarından şarap tanrısı Dionysos ile birlikte mitolojideki yerini de almıştır. Tanah’ta Hz. Musa’nın “tanrının ruhu” olarak simgelediğine inanılan Ametist, Katolik piskoposlar tarafından takvanın simgesi olarak kullanılmıştır. Tarihi serüveninde hep özel bir yere sahip olan Ahlamah, göğüslükte dokuzuncu sıradaki mücevher taşıdır ve İsrailoğullarından İssacar kabilesini, Hz. İsa’nın Havarilerinden; kimi dini kaynaklarda anne adı Meryem olduğu için Hz. İsa’nın kardeşi olarak geçen ama gerçekte Hz. İsa’nın kuzeni olan James’i (Alfay’ın oğlu) simgelemiştir.
TARSHIH
Göğüslükte onuncu sırada yer alan Tarshih günümüze Beril ve beril gurubu taşlar ya da Krizolit (Chrysolite) olarak çevrilmiştir. Yeni Ahit sürümlerinde ise Krizopras (Chrysoprase)… Kaynaklardaki bilgiler Tarshih isminin daha çok taşın kaynağını belirttiği yönündedir ki o zaman Krizolit taşını elemek zorunda kalırız. Tabi yeşil renkteki Kalsedon Krizopras’ı da… Beril, Berilyum Aliminyum Siklosilikat (Be3Al2(SiO3)6) kimyasal formülüne sahip mineral gurubunun adıdır. Beril grubunun en çok tanınan süs taşları arasında Zümrüt ve Akuamarin yer alır. Çeviriler de Tarshih için “altın taş” nitelemesi yapılmıştır. Beril gurubu içinde bu nitelemeye en yakın taş “altın beril” olarak adlandırılan Helidor (Heliodor) olacaktır. Demir (Fe) iyonlarının sebep olduğu sarı rengi dışında yeşil renkleri de bulunabilmektedir. Bu nedenledir ki çevirilerde çoğunlukla Krizolit ve beril gurubunun diğer yeşil renkli taşlarının isimleri de yer almıştır. İsrailoğullarından Zebulun kabilesini simgeleyen Tarshıh, aynı zamanda Havari Thaddeus’un (Jude) simgesi olan mücevher taşıdır.
SHOHAM
Shoham İsraiioğullarından Yosef’in kabile taşıdır. Çevirilerde “Onychinnus” yada “Onyx” ismi ile tercüme edilmiştir. Hemen anlaşılacağı gibi Shoham taşının günümüzde ki ismi Oniks… Mikrokristalin Kuvars grubunda yer alan Oniks farklı renk katmanlarının düzenli ve paralel olarak bir araya gelişiyle oluşmuştur. Genellikle siyah rengiyle bilinir ancak farklı renk katmanlarının siyah yerine kırmızı renklerle yoğunlaştığında bu sefer adı Sardoniks olur… Aslında Siyah renkteki Oniks mücevher piyasasında nadir bulunur ve pahalıdır. Günümüzde Oniks olarak satın aldığımız birçok taş Agat’ın işlem görmüş halleridir. Onyx Yunanca “pençe veya tırnak” anlamına gelmektedir. Bu tanım sanırım açık renkli bant geçişlerine sahip Oniksler için kullanılmıştır. Asur dilinde “halka” anlamına gelen Oniks siyah rengi dolayısıyla ayrılığı simgeleyen taş olarak anılmıştır. Antik dönemde Cameo yapımında sıkça kullanılan Oniks Eski Ahit’teki adıyla Shoham, Hz.İsa’nın havarilerinden Simon’u (Zealot) simgeleyen taştır. Shoham, Yeni Ahit sürümlerinde “sümbül”(Jacinth) adıyla yer almıştır. Sümbül (Jacinth), daha öncede açıkladığım üzere Kırmızımsı-Kahverengi Zirkonlara verilen genel bir addır. Ancak, siyaha yakın renginden dolayı Shoham’ın Yeni Ahit sürümlerinde bu ad ile yer aldığı düşünülebilinir.
YASHFE
Çevirilerde “Beryllos”, “Onychion” ya da “Jasper” olarak yer alan Yashfe “çok renkli taş” olarak tanımlanmıştır. Onychon ve Jasper isimlerinin anılması Yashfe adlı taşın yine bir Kuvars grubu taşı olduğunu düşündürmektedir. Jasper, genellikle kırmızı, kahverengi, sarı, yeşil ve nadiren mavi renklere sahip -opak- Kalsedon olarak tanımlanabilinir. Kırmızı rengini içinde barındırdığı Demir (Fe) elementine borçlu olan Jasper’ın özelliği farklı renkleri bir arada bulundurmasıdır. Fransızcadan gelen isminin, “benekli taş” anlamında olmasının nedeni sanırım bu özelliği… Jasper ‘ın Demir oksit (FeO) kapanımlara sahip yeşil renkli olanları Heliotrop (Heliotrope) olarak adlandırılır. Yeşil renk üzerine kırmızı rengin serpiştirildiği Heliotrop halk arasında “kantaşı” olarak bilinir. Bu nedenlerdir ki bazı çevirilerde Heliotrop ismi de yer almıştır. Yeni Ahit’te Yashfe, Ametist adıyla yer alır. Ametist aslında yine bir kuvars türü olsa da “was a multicolored stone” tanımı Jasper’ı doğrular niteliktedir. İsrailoğullarından Benjamin’in kabile taşı olan Jasper, başka kültürlerde de aynı değeri görmüş müdür bilinmez ama mühür olarak sıkça kullanılan bir taştır. Yashfe, Yeni Ahit’te Hz. İsa’nın havarilerinden Judas’ın (Iscariot) simgesi olan mücevher taşıdır. Havari Judas konusunda bir ekleme yapmadan geçmeyelim… Bilindiği üzere İncil’de Havari Judas’ın, Hz. İsa’nın yerini 30 Gümüş sikke karşılığında Romalı askerlere söylediği inancı yer alır. Bu yüzden Tanrı’nın cezalandırdığı Judas, Romalı askerler tarafından Hz. İsa sanılarak çarmıha gerilmiştir. Kimi tarihi ve dini kaynaklara göre bu hala bir tartışma konusu olsa da bazı kaynaklarda Yashfe için bir isim daha yer alır, Matthias…
…
12 Kutsal taşın günümüzdeki isimlerini belirlemeye ve anlamaya çalışırken oldukça zorlandığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Kitab-ı Mukaddes’i oluşturan Eski ve Yeni Ahit’in farklı dillerde yer alan çevirileri ve yine Yeni Ahit’in ilk 27 bölümünü oluşturan İncil’in dört farklı yorumu, taşların günümüzdeki isimleri konusunda kesin kanıya varmanızı güçleştiriyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri de yüksek rahip göğüslüğünde yer alan bu taşların farklı kültürlerde renkleri nedeniyle birbirlerine alternatif olarak seçilmesidir. Konuya biliminin ışığında baktığınızda ikileme düştüğünüz konular biraz daha aydınlanıyor ama belirsizlikler kabile ve özellikle Havari isimleri konunda devam ediyor. Yine de, 12 ile sınırlandırılan taş isimlerinin semavi dinlerde de yer alması ve insanın yine taşın tılsımından, gücünden uzak durmamış olması dikkat çekici ve düşünülmesi gereken bir konudur…
Farklı inançlarda ve farklı dillerde ama aynı kutsallıkta yer alan bu 12 Kutsal Mücevher Taşı; isimleri, simgelendikleri kabile ve havari isimleri zaman zaman değişiklik arz etse de aslında insanın doğayla olan ayrılmaz bütünlüğünü tarihe taşımıştır.
Kutsal Mücevher Taşları Fulya Kılıçerli Taşlar altın yuvalara kakılacak. On iki taş olacak. Üzerlerine mühür oyar gibi İsra...
21 Mayıs 2013 Salı
Uretilebilir Yuzuk Cizimi ve Tasarim Asamasinda Dikkat Edilecek Hususlar
Üretilebilir Yüzük Çizimi ve Tasarım Aşamasında Dikkat
Edilecek Hususlar
Yüzük tasarımı yapılırken Etüd Ve Takıda Detay Modülü ile Temel Sanat Eğitimi
Modülündeki bilgiler ışığı altında çizimler yapılır. Tasarımlar yapılırken çeşitli dergi, broşür
ve modellerden faydalanılır. Tasarımlar yapılırken üretim aşaması da düşünülerek tasarlanan
yüzüğün üretilebilir olmasına dikkat edilmelidir.
Aynı zamanda bir yüzük üretilirken ekonomik olmasına da özen gösterilmelidir.
Estetik yönden güzel görünümlü, kullanabilirlik gibi özellikleri olmalıdır.
Yüzük ölçüleri belirli ölçüler içerisinde üretilir. Bu ölçü normal parmak ölçüsü + 40
mm dir. Yüzük tasarımı yapılırken tasarlanan yüzüğün kenarları, taş yuvaları ve yüzük
üzerindeki diğer detaylar dikkatli tasarlanmalıdır.
Üretilen yüzük, insan sağlığına zarar
vermeyecek malzemelerden yapılmalı, sivri ve keskin uçlar yuvarlatılmalı, yüzük üzerindeki
açık taş tırnakları kapatılmalıdır.
MEGEP
Taki Sektoru ile ilgili Oneriler (ITO Dis Ticaret Sb.- MUALLA BILGIN )
TAKI SEKTÖRÜ ILE ILGILI ÖNERILER
Ülkemizde dar zamanlarinda satmak üzere, bir güvence olarak ziynet
esyasi satin alan müsteri grubu, satis sirasinda deger kaybina ugrayacagi
endisesi ile klasik taki çesitlerini tercih etmektedir.
Bu nedenle taki
konusunda iç piyasada iki farkli müsteri tipi mevcuttur. Geleneksel
müsteri, altin takinin yatirim degerine daha fazla önem vermektedir.
Dügün, nisan vb. sosyal gerekleri yerine getirmek amaciyla taki satin
alirken, ihtiyaç nedeniyle bozdurabilecegi ihtimalini gözden uzak
tutmamakta ve en az deger kaybina ugrayacak çesitleri tercih
etmektedir. Takiyi süslenme amaciyla alan, bir itibar araci olarak gören,
tasarim zevkini ön planda tutan tüketiciler ise markali ürünlere
yönelmeye baslamistir. Bu da önemli bir potansiyel yaratmistir.
Tasarim ve markalasma üzerine yatirim yapilmasi, uluslararasi taki
piyasalarinda fiyatlarla rekabet etmek yerine, Türk taki sektörünün
gelecegi açisindan da yararli görülmektedir.
Türkiye geneline yayginlastirilmak üzere, üretici firmalar tarafindan
üretimde standardizasyon, müsteri odakli tasarim, Türkiye ve firma
markasi saglanmasi amaciyla firmalarin bu yöndeki eksiklerini
tamamlamalarina ihtiyaç bulunmaktadir.
Özgün tasarimdaki takilarin katma degerleri artmakta olup, bunlarin
maden degeri ile satis degeri arasindaki fark on hatta yirmi kat
olabilmektedir. Anilan nedenle hayal gücünün etkili oldugu tasarimda uluslararasi basarinin devamliligi için sürekli arastirma, egitim, yurt
disindaki yayinlarin ve yeniliklerin takip edilmesi, uluslararasi fuar ve
sergilere istirak ve müzelerin gezilmesi gibi faaliyetlerin ihmal edilmeden
yürütülmesi sektör çalisanlarina büyük katkilar saglayacaktir.
Öte yandan yaklasik 250 bine yakin insanin çalistigi, emek- yogun bir
sektör olan kuyumculukta, istihdam üzerindeki vergi yükünün fazla
oldugu görüsünü tasiyan firmalar tarafindan üretimin maliyetlerin daha
düsük oldugu Bulgaristan, Arnavutluk, Çin, Türk Cumhuriyetleri ve
Malezya gibi ülkelere kaydirilmak istenmesi de bu sektöre maliyetleri
düsürücü desteklerin saglanmasinin gerekli oldugunu göstermektedir.
Günümüzün bir pazarlama araci olarak internet üzerinden satis
yolunun tercih edilmesi için markalasmanin getirdigi standartlasma ve
markaya olan güvenin tam saglanmasi önerilebilir. Markali takilarin satisi
konusunda önemli bir diger pazarlama stratejisi ise, gözde tatil
yörelerindeki turistik otellerde satis magazalari açmak suretiyle ünlü
markalarin dünyaca taninmasini ve tercih edilmesini saglamaktir.
Ayrica Türkiye, cografi konumu ile Avrupa’dan Orta Dogu’ya kadar
dünyanin her tarafindaki mücevher tüketim merkezlerine ulasim kolayligi
bakimindan en yakin üretim merkezi konumundadir. Sektör, Dubai’den
Italya’ya ABD’den Bahamalar’a kadar dünyanin hemen çogu yerindeki
alicilarina en kisa sürede teslimat yapma basarisini gösterebilmektedir.
Türkiye’nin bu özelliginden yararlanilarak ve yogun tanitim kampanyalari
ile sektördeki ihracatini daha ileriye götürmek mümkündür.
ISTANBUL TICARET ODASI
Dis Ticaret Subesi
Uygulama Servisi
TAKI
SEKTÖR PROFILI
Hazirlayan
MUALLA BILGIN- Aralık 2006
16 Mayıs 2013 Perşembe
Pırlanta sertifikaları nedir? ve Pırlanta sertifikaları nasıl hazırlanır?
altında belirlenir. Yuvarlak kesimli pırlantaların sertifikalarında ayrıca kesim kalitesine dair de bir bilgi bulunur. Ama şunu özellikle belirtmeliyiz ki, laboratuvardan alınan sertifika yani derecelendirme raporu taşınıza bir değer biçmez, sadece onun teknik tanımını yapar.
Renk (Colour)
Berraklık (Clarity)
Karat Ağırlığı (Carat Weight)
Kasikci elmasi: Kac karat, nereden geldi?
14 Mayıs 2013 Salı
Yabanci ziyaretcilerin gelis amaci ve Turkiye'yi tercih nedenleri... (C.U.I.I.B. Dergisi)
YABANCI ZİYARETÇİLERİN GELİŞ AMACI VE
TÜRKİYE’Yİ TERCİH NEDENLERİ
2001-2008 yılları arasında, geliş amaçlarına göre çıkış yapan yabancı
ziyaretçilerin oranları Tablo 2’de görülmektedir. Tabloya göre, son sekiz yılda
gezi-eğlence amacıyla ülkemize gelen yabancıların oranı %44,3 ile %49,7 arasında
değişmektedir. 2006 yılında özellikle Türk turizmini olumsuz etkileyen gelişmeler
nedeniyle bu oran %44,3’e kadar düşmüştür. Bu veri, gezi-eğlence amacıyla
ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin olumsuz haberlere karşı daha hassas
olduklarının bir kanıtı sayılabilir. İkinci sırada bulunan yakınları ziyaret amacı,
2001 yılında gelen yabancıların %7’lik kısmının ülkeye gelmesini sağlamış, bu
oran 2003 ve 2004 yıllarında azalsa da daha sonra yükselerek 2008 yılında %9,1’e
ulaşmıştır.
C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 2, 2009 99
Kaynak: TÜİK, 2009c: 399.
Kültürel amaçla Türkiye’ye gelen yabancıların oranı 2001’de %8,1 iken
giderek azalmış ve 2008 yılında %5,2 olarak gerçekleşmiştir. Kültürel açıdan
zengin bir çeşitliliğe sahip olan ülkemize, bu amaçla gelen yabancıların sayısı
giderek azalmaktadır. Alışveriş yapmak amacıyla gelen ziyaretçilerin oranı da son
yıllarda azalma eğilimindedir. 2001 yılında ülkemizi ziyaret eden yabancıların
%7,4’ü alışveriş yapmayı amaçlarken, bu oran dalgalı ve azalan bir seyir izlemiş,
2008 yılında %4 olarak gerçekleşmiştir. Ticari ilişkiler ve fuar gibi amaçlar için
gelen ziyaretçilerin oranı 2001’de %4,5 iken, daha sonra dalgalı bir seyir izleyerek
2008 yılında %3,5’a düşmüştür. Toplantı, konferans, kurs vb. faaliyetlere katılmak
amacıyla ülkemizi ziyaret eden yabancılar 2001 yılında %2,1 iken, 2007 yılında
%2,9’a kadar yükselmiş, 2008’de %2,4 olarak gerçekleşmiştir. Görevli gelenlerin
oranı ise sekiz yıl içinde %4,4’ten %2,2’ye gerilemiştir. Türkiye’yi ziyaret
amaçları bakımından çok küçük oranlarda bulunan sportif ve dinsel ziyaretler
küçük miktarlarda artmış, eğitim ve sağlık çok küçük azalmalar göstermiştir.
2008 yılında yapılan bir “turist profili” araştırmasına göre, Türkiye denince
yabancı turistlerin akıllarına ilk olarak (%12’lik oranla) güneş ve güneşlenmek
gelmektedir. Söz konusu araştırmaya göre turistlerin %44,5’i Türkiye’ye ilk kez,
%21,7’si ise en az dördüncü kez gelmiştir (ilk gelişi %44,5 - ikinci gelişi %22,7 -
üçüncü gelişi % 11,1 - dört ve üzeri % 21,7). Turistlerin Türkiye’ye geliş nedenleri
ise %58,7 ile doğal güzellikler, %24,9 ile ucuzluk, %21,4 ile kültürel zenginlik ve
%16,9 ile arkadaş tavsiyesi üst sıraları paylaşmaktadır. Yabancı ziyaretçilerin
alışverişlerde %47,7 oranında tekstil ürünleri, %42,4 oranında hediyelik eşya
aldıkları belirlenmiştir (Turizm Manşet, 2008)
KAYNAK :
2000'Lİ YILLARDA TÜRKİYE'YE GELEN YABANCI ZİYARETÇİ
PROFİLİ
Onur GÜLBAHAR
C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 2, 2009
13 Mayıs 2013 Pazartesi
Ürün ve tasarım çeşitliliğinin yakalanması
Ürün ve tasarım çeşitliliğinin yakalanması
Ürün ve tasarım çeşitliliğinin yakalanması, sektörün geçmişten bugüne başardıkları arasında en fazla tekrar sayısına sahip bir diğer tespittir. Yurt içi ve yurt
dışı pazarın gereksinimlerine göre farklılıklar arz eden tüketici beklentileri ve
sunulabilecek farklı ürün ve tasarım çeşitlilikleri, özellikle sektörün ihracattaki
başarısına katkı sağlamaktadır. Günümüzde birey ve toplumların görselliğe artan eğiliminin ve farklılık kazanma isteklerinin yakalanmasına da imkân sağlayan ürün/tasarım çeşitlilikleri, tüketicinin birkaç ürünü tercih etmesi yerine çok
sayıda ürüne talep göstermesine neden olmakta, böylece sektörün toplam ciro
ve karlılık artışı gelişim göstermektedir. Söz konusu gelişimin devamlılığının ve
sektör aktörlerinin global piyasalarda daha fazla yer almasının sağlanması için
firmaların tasarıma yönelik aktivitelerinin desteklenmesi gerekmektedir. Bu desteğin sadece finansal olması firmaların daha yüksek maliyetli iş gücünün dışarıdan temin edilmesini sağlayacak ve desteğin sektöre olan faydasının sürdürü-
lebilir olmasını engelleyecektir. Bu kapsamda sektöre, finansal desteğin yanı sıra
nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi noktasında destek verilmesi gerekmektedir.
YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde sektöre yönelik tasarım bölümlerinin
kurulması sektörün gelecek dönemlere daha güvenle hazırlanmasına yardımcı
olacaktır. Ayrıca bu konu başlığı altında kamu otoritesine düşen bir diğer görev
ise söz konusu tasarımların taklit edilebilirliğinin önüne geçecek yasal imkanların sağlanmasıdır. Tasarımın önemini bilen ve bu nedenle tasarım ekiplerine
sahip olan firmalar, yüksek maliyetlere katlanmaktadır. Ancak ortaya çıkartılan
tasarımların çok hızlı bir sürede taklidinin yapılabilmesi ve bunun yasal olarak
satışının önünde engel olmaması söz konusu firmaların rekabette zarar görmesine neden olmaktadır. Söz konusu bu yapı mevcut tasarım yapan firmaların
motivasyonlarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Bu ise tüm sektörün ileriye
giderek dünyada marka olma hedefine engel olmaktadır.
TEB KOBİ AKADEMİ
Markalaşmak
Markalaşmak
Konferans katılımcıları tarafından en fazla tekrar alan markalaşma; 5 grup tarafından ortaya konulmuştur. Global rekabet koşulları altında tüketicinin tercih
noktasında var olabilmek için bir kimlik yaratma çabası olan markalaşma, altın, takı ve mücevherat sektörüne de önemli katkılar sağlayacaktır. Markalaşma,
küresel rekabette tanınmanın beraberinde, sektörde uzmanlaşma ve segmentasyonun daha belirgin biçime dönüştürülmesine, aynı zamanda firmaların dahakurumsal bir kimlik kazanmaları noktasında önemli faydalar sağlamaktadır.
Markalaşma sürecinde, kurumsal olmayan bir yapıdan kurumsallaşmaya geçiş
yolunda; sektörde ürün standardizasyonunun ve kalite kontrol proseslerinin gelişimi de beraberinde gelmektedir.
Markalaşmanın gelişimi sürecinde, gerek yurt içi gerekse yurt dışı pazarlarda
temsilcilikler verme fırsatını yakalayan sektör firmaları, ihracatta daha fazla söz
sahibi haline gelmişlerdir. Söz sahibi olmanın meydana getirdiği bu güçlü yön
şüphesiz sektördeki bu marka firmaların dünya pazarlarında da önemli bir konuma gelmesine neden olmaktadır. Ancak söz konusu bu markaların sayısı ve
küresel çaptaki etkileri, konferans katılımcıları tarafından sektör adına yeterli
görülmemiş, sektörün başarması gerekenler arasında yurt dışındaki marka bilinirliğinin yakalanması noktası üzerinde özellikle durulmuştur.
Bu noktada sektörün mevcut yapısı gereği yaşanılan zorluklar bulunmaktadır.
Özellikle sektör işletmelerinde profesyonel yönetim yapısının kurulamamış
olmasından kaynaklı güvene dayalı çalışan istihdam etme anlayışı yüksek bulunmaktadır. Söz konusu yapı sonucunda ise firma sahipleri işletmelerindeki bu
noktaların kontrolüne odaklanmakta dolayısıyla diğer işletme yönetimi faaliyetlerine yeterli zamanı ayıramamaktadır. Bu, işletmelerin yurt dışı marka olma
yolunda ilerlemesini engellemektedir. Bu kapsamda sektör firmalarının öncelikle
içsel süreçlerini iyileştirerek kontrol edilebilir yönetim yapısını kurmaları gerekmektedir. Sonrasında ise firmalarda nitelikli profesyonel yönetici istihdamı sağ-
lanarak, gerekli marka yatırımlarının söz konusu profesyonellerce yapılmasına
yönelik yapının hazırlanması gerekmektedir.
TEB KOBİ AKADEMİ
Marka yönetimi ve markalaşmanın sağlanması- TEB
“Marka yönetimi ve markalaşmanın sağlanması”
Sektörde yer alan firmaların en önemli eksiklerinden biri ise marka yönetiminin
etkin gerçekleştirilememesidir. Sektörde yurt dışına kıyasla yurt içinde markalaşma sağlanmış durumdadır. Ancak söz konusu markalaşma, reklam ve/veya
çeşitli programlara sponsor olma şeklinde algılanması nedeniyle doğru yönetilememektedir. Oysaki marka yönetimi sektörde bulunan mevcut geleneksel iş-
letme yönetimi modeli ile gerçekleştirilemeyecek bir kapsamdadır. Bu nedenle
öncelikle işletmelerde markalaşma ve marka yönetim bilinci oluşturulmalıdır.
Sonrasında ise işletmeler bünyelerinde, marka yönetiminin yapılabilmesine yö-
nelik profesyonel destek alarak, kurumsal iletişim departmanlarını kurmaları
gerekmektedir.
Ülkemizde ve dünyada değişen kültürel yapılar, altın takı ve mücevheratın talebini de değiştirmektedir. Bu kapsamda sektörün ürünleri, geçmiş dönemdeki gibi
sadece yatırım aracı olmaktan çıkmakta ve artık gündelik aksesuar kullanımına
dönüşmektedir. Bu nedenle katma değerli ürünlerin üretimi ve bunların tüketici
ile buluşturulması daha fazla önem arz etmektedir. Tüketicinin tercih edilebilirliği ise marka ile sağlanabilmektedir. Bu nedenle gelecek dönem içerisinde sektör
işletmelerinin, tasarımın yanında geliştirmesi gereken en önemli özelliklerden
birisi de markalaşma olarak ortaya çıkmaktadır.
TEB KOBİ AKADEMİ
11 Mayıs 2013 Cumartesi
En Pahali Anneler Günü Hediyesi
En Şık ve Pahalı Anneler Günü Hediyeleri
9 Mayıs 2013 Perşembe
Pırlanta'daki karat nedir ? pirlanta ve mucevher
Pırlanta'daki karat nedir ?
Karat pırlantanın ağırlığını ifade eden ölçü birimidir. Elmas’ın ilk bulunduğu yer olan Hindistan’da keçiboynuzunun çekirdeği esas olarak alınır ve 1 karat 200 miligram ağırlığındadır (yani 1 gramın beşte biri kadar hafif).
Mücevher sektöründe genellikle 1 karattan daha düşük ağırlıkta taşlar satılmaktadır. 1 karat 100 puan olarak belirlenir. Yarım karat 50 puandır ve 0.50 ct şeklinde yazılır. Yandaki resimde pırlantaların birebir büyüklükleri ve karat numaraları gösterilmiştir.
Bir taşın ağırlığı ile büyüklüğünü karıştırmamak gerekir. Aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatı diğer 3C özelliğine göre (berraklık, renk ve kesim) aynı olmayacaktır.
Ağır ve büyük pırlantalar zor bulunduğu için pırlantanın değeri de karat ağırlığıyla orantılı olarak artmaktadır. Ancak pırlanta alırken en büyük pırlantanın en iyisi olacağı düşüncesinden kesinlikle kurtulmanız gerekir. Bir pırlantanın değeri büyüklüğüne göre değil rehberimizde detaylarıyla anlattığımız 4C özelliğine göre belirlenir.
8 Mayıs 2013 Çarşamba
PIRLANTA TERCİH ETMEMİZ İÇİN BEŞ NEDEN- pirlanta
PIRLANTA TERCİH ETMEMİZ İÇİN BEŞ NEDEN | |
|
6 Mayıs 2013 Pazartesi
Pirlanta Alirken Dikkat!!!
Bütün kadınların rüyalarını süsleyen, vazgeçilmez takılarından olan pırlantanın değerinin, ne denli nadir bulunduğu ile kesim renk, berraklık ve karat ağırlığına bağlı olduğu bildirildi.
Orijinal Kuyumculuk Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Güven, güzellik anlayışının kişiye göre değiştiğini, bunun doğanın en değerli armağanı olan pırlantanın parıltısı ve güzelliği için de geçerli olduğunu söyledi.
Pırlanta seçiminde duygular kadar bir takım özelliklere de dikkat edilmesi gerektiğine işaret eden Güven, şu bilgileri verdi:
''Pırlantanızı kalbinizin sesini dinleyerek seçebilirsiniz ancak, '4C' olarak adlandırılan kesim (cut), renk (color), berraklık (clarity) ve karat ağırlığına (carat weight) dikkat etmelisiniz. Çünkü, bir pırlantanın değeri, ne denli nadir bulunduğuna, fiyatı da bu dört özelliğine bağlıdır. Çıplak gözle bakıldığında aynı görünse de hiçbir pırlanta bir diğerinin aynı değildir. Aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatının neden farklı olduğu 4C özelliğine ve bunların bileşimine bağlıdır.''
KESİMİN ÖNEMİ
Kesimin 4C özelliklerinin en önemlisi olduğuna işaret eden Güven, pırlantanın göz alıcı ışıltısı kesimin kalitesi sayesinde ortaya çıktığını anlattı.
Zeki Güven, kesim özelliğinin pırlanta üzerinde insan eliyle yaratılan tek özellik olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: ''Faset (ışığı yansıtan açılı yüzey) orantılarının doğru olduğu iyi bir kesim, pırlantanın ateşini ve parlaklığını ortaya çıkarır. Çok teknik bir konu olan pırlanta kesimiyle, pırlanta şeklini karıştırmamak gerekir. Şekil kişinin zevkine bağlıdır. Yuvarlak kesim, bilinen kesimler içinde en popüler olanıdır. Diğer kesimler arasında; zümrüt (dikdörtgen pırlanta kesimi), damla, markiz (iki ucu sivri kesim), prenses (üzeri kare yuvarlak kesim), oval ve kalp kesim sayılabilir.''
Pırlantanın renginin beyazın çeşitli tonlarından oluştuğunu ifade eden Güven, pırlantaların renksize ne kadar yakın olduklarına bakılarak sınıflandırıldıklarını kaydetti. Güven, en nadir bulunan ve en beyaz olan pırlantaların ''D, E, F,
ve G' olarak sınıflandırıldıklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ancak, pırlantaların büyük çoğunluğu beyaz ve çok hafif renkli beyaz olarak adlandırılan H-L renkleri arasındadır. M rengi ve altındakilerde gözle görülebilir sarımtırak bir renk tonu vardır. Öte yandan çok nadir bulunan belirgin renklerde pırlantalar da vardır. Bunlara fantezi adı verilir. Bunlar pembe, mavi, sarı ve pek çok başka renkte görülebilir.''
Bir pırlantanın berraklığının ''doğanın parmak izleri'' olarak adlandırılan lekelerine bakılarak belirlendiğini kaydeden Güven, ''Hemen hemen bütün pırlantalarda, pırlantayı oluşturan karbon kristallerinin küçük izlerine rastlanır. Ancak, bu lekelerin çoğu mikroskobik olduklarından çıplak gözle görülemez. Lekeler ancak çok kuvvetli mercek altında seçilebilir. Bir pırlantanın lekeleri ne denli az ise, taş da o kadar nadir bulunur'' diye konuştu.
Güven, karatın pırlantanın ağırlık ölçüsü birimi olduğunu ve bir karatın 100 eşit puana bölündüğünü kaydederek, aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatının, kesim, renk ve berraklık özelliklerinin farklı bileşimi nedeniyle aynı olmayabileceğini bildirdi.
Pirlanta Satin Alirken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Pırlanta; evlilik teklifi, nişan gibi bir sebeple ihtiyaç duyulana kadar bihaber olunan bir konu. Araştırdığınız mücevher tektaş, alyans yüzük yahut küpe vb. bir takı ise haberdar olmanız icap eden birkaç temel konu şunlardır:
Pırlanta Mücevher Işıltısı
Pırlanta Laboratuar Sertifikası
Pırlanta Fiyatları
Yazar: Hamit Tümer
5 Mayıs 2013 Pazar
3 Mayıs 2013 Cuma
Kutsal Mücevher Taşları- Pırlanta Türk- pirlanta
Kutsal Mücevher Taşları
Fulya Kılıçerli
|
On iki taş olacak. Üzerlerine mühür oyar gibi İsrailoğulları’nın adları bir bir oyulacak.
Bu taşlar İsrail’in on iki oymağını simgeleyecek.
İnsan yaratıcı tarafından en donanımlı canlı olarak addedilse de kendisinden daha güçlü ve önemli olana ihtiyaç duymuştur her zaman… Bunun içindir ki yaratıcıyı simgelerken sağlamlığından ve gücünden endişe etmeyeceği taşı kullanmıştır. Bunun sebebi ise taşın, insanoğluna sağlamlık, güç ve saygınlığı ifade etmesidir.
12 Kutsal Taş ve 12 Kabile…
Tarihi boyunca insan, Yaratanı özel kılmak istemiştir. Belki de asıl amaç Yaratandan çok onun karşısında kendilerini özel hissedebilmektir… Bunun için Yaratana atfen tapınaklar inşa etmişlerdir. Bu tapınaklardan biride hiç kuşkusuz üç semavi din içinde önem arz eden Süleyman Mabedi’dir (Beit HaMikdash). Yapımına Hz. Davud zamanında başlanmıştır. Hz. Süleyman’ın idaresinde birleşen on iki İsrail kabilesinin çalışmalarıyla tamamlanmıştır. Kudüs’te yapılmış olan ilk Musevi tapınağı olarak bilinen Süleyman Mabedi (Kudüs Tapınağı) tarih boyunca birçok defa yıkılmış ve yerine yenisi yapılmıştır.
Çeşitli tarihi kaynaklardan edinilen bilgilere göre ilk yapılan mabet yüksek duvarlar üzerine inşa edilmiştir. Doğu-Batı, Kuzey-Güney yönünde üçer kapısı bulunan tapınağın her kapısı İsrailoğullarından üç kabileyi temsil etmiştir. Mabedin yapımı sırasında her kapı için yapılan yüksek duvar temellerine bu kabileleri temsilen üzerine kabile işaretlerinin kazındığı mücevher taşları yerleştirilmiştir. Eski ve Yeni Ahit’te sıkça bahsedilen bu taşlar Yehova Rahiplerinin göğüslüklerini aynı inançla süslemiştir.
12 Kutsal Taş ve 12 Havari…
Eski Ahit’te adı geçen ve 12 kabileyle ilişkilendirilen bu taşlar aynı şekilde Yeni Ahit’te de yer almış ve 12 Havari ile birlikte anılmıştır. Bunun sebebi Hz. İsa’nın öğretisinin kendisinden sonrada sürdürülmesi ve benimsenmesi için görevlendireceği havarilerini İsrailoğulları’nın on iki kabilesinden seçmiş olduğu inancıdır. Tevrat ve İncil’de kullanılan farklı diller ve birçok farklı sürüm sebebiyle taş isimleri çeşitlilik göstermektedir. Bazen aynı taş değişik kabile ve havari isimlerini işaret edebilmektedir. Yine de farklı kaynaklardan yapılan araştırmalar sonucunda genel bir kanıya varmanın mümkün olduğunu düşünebiliriz.
12 Kutsal Taş…
ODEM
Yüksek Rahip göğüslüklerinde ilk sırada bulunan ve Reuben kabilesini simgeleyen bu taş bir tür Kuvars olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamayla birlikte çevirilerde “Sardion”, “Sardonyx” isimleri yer alır. Günümüz de Odem, birçok kaynakta Yakut olarak belirtilmiş olsa da tanımlamaya pek uymamaktadır. Yakut Korundum gurubunun kırmızı renkli taşıdır, oysa bu taş bir tür Kuvars olarak tanımlanmıştır. Bu durumda Yakut elenir ve geriye Sard ya da Sardoniks kalır… Bu iki taş Kuvars mineralinin Mikrokristalin türlerinden Kalsedon’un türevleridir. Bu iki isim birbirine çok yakın görünse de aslında farklı mücevher taşlarıdır ve Karnelyan ile karıştırılmaktadır. Sard, -şeffaf- kahverengiden, -opak- koyu kahverengiye kadar değişen renklere sahip Kalsedonlara verilen isimdir. Sardoniks ise kahverengi ve beyaz renkte düz bant geçişleri olan Kalsedon çeşididir. Bu iki taştan ise Odem’in günümüzdeki karşılığı Sard olacaktır. İsmini Lidya medeniyetinin başkenti Sardes şehrinden alan bu taş kimi dini kaynaklara göre Hz. İsa’nın halifesi olarak tanımlanan havari Peter’ı (Simon) simgeleyen mücevher taşıdır. Kimi kaynaklara göre Havari Peter’ın Reuben kabilesinden geldiği inancı yaygındır… Ancak yine de günümüz Yeni Ahit sürümlerinde göğüslükteki ilk sırada yer alan Odem için Mikrokristalin Kuvars grubundan bir başka taş Jasper’ın adı geçmektedir.
PİTDAH
Eski Ahit’te Yüksek Rahip göğüslüklerinin ikinci sırasında yer alan Pitdah İbranice sarı anlamına gelmektedir. Yunanca çevirilerde “Topazion-Topazos”, Latince çevirilerde ise Topazius isimleriyle yer almıştır. Yeni Ahit’te ikici sıradaki süs taşı Safir olarak yer alsa da, çevirilerde geçen isimlerden de anlaşılacağı üzere Pitdah taşının zamanımızdaki ismi Topaz’dır. Alüminyum Silikat Florürün geniş renk dağılımı içinde genellikle sarı rengi ile dikkat çeken bir taştır Topaz. İlk defa Mısır’da rastlanmıştır. Mısırlıların “Güneşin Taşı” olarak adlandırdıkları Topaz, Cleopatra’nın da en sevdiği taşlar arasında yer almıştır. Eski Ahit’te Mısırdan Çıkış bölümünde ismi geçen Topaz’ın İsrailoğulları içinde önem arz etmesi doğal bir sonuçtur sanırım… Kaynaklarda Topazın simgelediği kabile Simeon (Şimon) olarak belirtilmiştir. Pitdah, kaynaklarda iki farklı Havari ismi birlikte yer alır. Adrew ve James… Bunun sebebi ise Yeni Ahit’tin ilk dört bölümünü kapsayan İncil’in Matta, Markos, Luka ve Yuhanna gibi dört farklı isim tarafından yorumlanmış olmasıdır. Genel kanı ise Pitdah isimli mücevher taşının sembolize ettiği Havarinin Andrew olduğu yönündedir.
BAREKETH
Bareketh için birçok değerli taşın adı olarak geçmektedir. Çevirilerde yoğun olarak Zümrüt adı yer alsa da Zebercet (Peridot) , Krizolit (Cyrosolite), Krizopras (Chrysoprase) gibi değerli taşların isimleri ile ilişkilendirilmiştir. Bareketh Yunancaya “Smaragdos” , Latinceye “Smaragdus” olarak çevrilmiştir. Beril mineral grubundan Zümrüt Yunanca Smaragdos’un karşılığıdır. M.Ö 300 yılından bu yana tarih sahnesinde yerini alan Zümrüt, İsrailoğuları’ndan Levi kabilesini simgelemektedir. Eski Ahit’te göğüslükte yer alan üçüncü taş olarak belirtilmiştir ancak Yeni Ahit’te aynı sırada Kalsedon ismiyle yer alır. Bu şaşırtıcı değildir çünkü çevirilerde geçen isimlerden biride Krizopras (Chrysoprase)… Ve Krizopras Kuvars gurubundan bir yeşil renkli Kalsedon çeşididir. Bareketh için kaynaklarda iki farklı Havari ismi geçmektedir. James (Zebede’nin oğlu) ve kardeşi John… Genel kanı ise Havari James’i olduğu yönündedir…
NOPHEK
İsrailoğularından Yahuda Kabilesini simgeleyen bu taş göğüslükte dördüncü sırada yer alır. Nophek Yunanca çevirilerde “Anthrax”, Latince çevirilerde ise “Carbunculus” isimleriyle karşılık bulmuştur. İki isim de kanda “Bacillus Anthracis” bakterisinin yol açtığı hastalığı işaret eder. “Şarbon”… Diğer bir ismiyle “Şirpençe”… Kanın koyu bir renk aldığı ve pıhtılaşmadığı bu hastalık ismi ile kadim zamanlarda kanamalı hastalıkların tedavisinde kullanılmış olan Garnet’in bir arada telaffuz edilmiş olması şaşırtıcı değildir sanırım. Halk arasında daha çok “Lal Taşı” olarak bilinen Garnet türleri “Şirpençe”, “Süleyman Taşı” gibi farklı isimlerle de anılmaktadır. Kırmızı, turuncu, yeşil gibi birçok farklı renge sahip Garnet çeşitlerinden koyu kırmızı renge sahip Almandin Garnet, Nophek ismindeki mücevher taşının günümüzdeki tam karşılığı olacaktır. Yeni Ahit’te Zümrüt adıyla yer alan Nophek için bu seçenek uzak bir ihtimal olsa da, Garnet’in yeşil renklerinin olduğu düşünüldüğünde – bence- bir alternatif olarak kullanılmıştır… Nophek için Hz. İsa’nın havarilerinden iki isim yer alır yine, Havari James’in kardeşi John ve Andrew... Bu isimler üzerinde ikilemde kalınsa da John’un, Nophek adındaki mücevher taşının simgelediği Havari olduğu düşünülür…
SAPPIR
Göğüslükte beşinci sırada olan bu taş tüm eski sürümlerde “Sapphirus” adıyla yer almıştır. Antik dönemlerde “Sapphirus” mavi renkli taşların geneli için kullanılan bir isim olmuştur. Kelime olarak Korundum mineral gurubunun mavi renkli taşı “safir”i akla getirse de aslında Ortaçağa kadar bu adla anılmış olan taş Lapis Lazuli’dir. 700 yıldır tanınan Lapis, “Cenet Taşı”, “Gök Taşı” gibi farklı isimlerle de anılmıştır. Eski Mısır’da çok değerli bir taş olan Lapis Lazuli, Yunan ve Roma kültüründe de aynı değere sahip olmuş; Asur ve Babilliler döneminde mühür olarak kullanılmış, Sümer ve Akad yazılarında “Krallara layık, zenginlik ve ihtişam veren” bir taş olarak belirtilmiştir. İsrailoğullarından Dan’ın kabile taşı olan Lapis, günümüz Yeni Ahit sürümlerinde, göğüslükte beşinci sıradaki taş Akik olarak yer almaktadır. Farklı isimlere rağmen Sappir adlı mücevher taşının Havari Philip’i simgelediğine inanılır…
Midraş’da açık ya da beyaz renkli bir taş olarak belirtilmiş olan Yahalom, Naftali kabilesini simgeleyen taştır. Kabilenin bayrak rengiyle aynı renge sahip taşın ismi günümüz İbranicesinde mücevher dünyasının bir numaralı taşı Elmas olarak geçmektedir. Ancak genel kanı Elmas’ın o dönemlerde taş oymacılığında aşındırıcı olarak kullanıldığı yönündendir. Taş oymacılığı denildiğinde ilk akla gelen Cameo yapımıdır. Yahalom adındaki bu taşı yalnızca berrak rengi nedeniyle Elmas olarak tanımlamak ise yanlış olacaktır… Yahalom adıyla birlikte aslında İnci gibi organik süs taşlarının yanı sıra kuvars gurubundan açık renkli taşlarda anılmıştır. Bunlar arasında en dikkat çekici olan Cameo yapımında sıkça kullanılan, kahverengi ve beyaz renkte düz bant geçişlerine sahip Kalsedon olarak tanımlanan Sardoniks taşıdır. Cameo yapımında genellikle tek renk yerine ardalanmalı renk geçişlerine sahip taşların seçilmiş olması Yahalom isminin karşısında Sardoniks taşının yer almasını sağlamıştır. Yine, Yeni Ahit’te benzer bir taş olan Karnelyan (Carnellian) isminin geçmesi bu savı doğrular niteliktedir. Bu taşın Cameo için özel olmasının nedeni farklı renk tabakalarının bir arada olmasıdır. Böylece açık renkli figürler koyu renkteki ikinci bir tabakada rahatlıkla gösterilebilinir. Yahalom aynı zamanda Hz. İsa’nın havarilerinden Bartholomew’i de sembolize eden mücevher taşıdır.
LESHEM
SHEBO
İsrailoğullarından Aşer’in kabile taşı olan Shebo için çevirilerde “Amethystos” ve “Achates” isimleri yer almıştır. Ve son olarak günümüz çevirilerinde yer alan “Agate” ismi… Bu isim hiçbirimize yabancı gelmeyecektir… Agat, Sicilya’daki Achates Nehri’nde Yunan filozof Theophrastus tarafından keşfedilmiştir ve nehrin ismiyle adlandırılmıştır. Mikrokristalin Kuvars grubundan düzensiz ve dikey bant geçişlerine sahip Kalsedon olarak tanımlanan Agat, birçok renge sahiptir. Yeşil ve mavi renkteki Agat’lara doğada nadiren rastlanır ancak en bilinen rengi kahverengimsi kırmızıdır. Bu renkteki Agatlar halk arasında Akik olarak adlandırılmıştır. Benzer renklerdeki Sardoniks, Sard ve Karnelyan’dan Agat’ı farklı kılan ise diğerlerinin düzenli ve yatay bant geçişlerine sahipken Agat’ın düzensiz ve dikey bant geçişlerinin oluşudur. Agat genellikle yüzük taşı olarak tercih edilmiştir. Tarih boyunca takı dışında mühür olarak da kullanılan Agat ve yine aynı amaç doğrultusunda İsrailoğulları tarafından da seçilmiştir. İslam dininde Hz. Muhammed’in Agat taşlı bir yüzük taşıdığı inancı nedeniyle Müslümanlar açısından da özel bir mücevher taşı olan Agat sırf bu özelliği nedeniyle göğüslükteki diğer taşlardan daha önemli kılınabilir… Çünkü üç semavi dinde kabul görmüş bir taştır. Yeni Ahit’te “beril” olarak yer alan Shebo, dünyada gerçek sevgiyi sembolize eden mücevher taşıdır. Shebo için kaynaklarda oniki Havariden iki isim yer alır, Thomas ve Mathew… Genel kanı ise Mathew olduğu yönündedir…
AHLAMAH
Ahlamah, Yeni Ahit sürümlerinde Topaz olarak yer almıştır ancak bu çok düşük bir ihtimaldir çünkü tüm çevirilerde “Amethystos” veya “Amethyst” olarak yer almıştır. Ametist… Rengini Demir (Fe) ve Manganez (Mn) elementlerine borçlu olan Kuvarsın mor renkli hali… Ametist tarih boyunca birçok din ve kültür tarafından özel kılınan bir mücevher taşı olmuştur. Tibet’te bilgeliğin simgesi haline gelmiş ve Budaya ithaf edilmiştir. Mısır kültüründe ölüler kitabında bahsedilen Ametist, Yunan ve Roma dönemlerinde güzelliğin ve gücün simgesi olmuştur. İbranice Ahlamah, “rüya” anlamına gelmektedir. Bu yüzden Ametist hayallerin ve rüyaların taşı olarak anılmıştır. Yunanca kelime anlamı “sarhoş etmek” olan bu mücevher taşı Olympos tanrılarından şarap tanrısı Dionysos ile birlikte mitolojideki yerini de almıştır. Tanah’ta Hz. Musa’nın “tanrının ruhu” olarak simgelediğine inanılan Ametist, Katolik piskoposlar tarafından takvanın simgesi olarak kullanılmıştır. Tarihi serüveninde hep özel bir yere sahip olan Ahlamah, göğüslükte dokuzuncu sıradaki mücevher taşıdır ve İsrailoğullarından İssacar kabilesini, Hz. İsa’nın Havarilerinden; kimi dini kaynaklarda anne adı Meryem olduğu için Hz. İsa’nın kardeşi olarak geçen ama gerçekte Hz. İsa’nın kuzeni olan James’i (Alfay’ın oğlu) simgelemiştir.
TARSHIH
Göğüslükte onuncu sırada yer alan Tarshih günümüze Beril ve beril gurubu taşlar ya da Krizolit (Chrysolite) olarak çevrilmiştir. Yeni Ahit sürümlerinde ise Krizopras (Chrysoprase)… Kaynaklardaki bilgiler Tarshih isminin daha çok taşın kaynağını belirttiği yönündedir ki o zaman Krizolit taşını elemek zorunda kalırız. Tabi yeşil renkteki Kalsedon Krizopras’ı da… Beril, Berilyum Aliminyum Siklosilikat (Be3Al2(SiO3)6) kimyasal formülüne sahip mineral gurubunun adıdır. Beril grubunun en çok tanınan süs taşları arasında Zümrüt ve Akuamarin yer alır. Çeviriler de Tarshih için “altın taş” nitelemesi yapılmıştır. Beril gurubu içinde bu nitelemeye en yakın taş “altın beril” olarak adlandırılan Helidor (Heliodor) olacaktır. Demir (Fe) iyonlarının sebep olduğu sarı rengi dışında yeşil renkleri de bulunabilmektedir. Bu nedenledir ki çevirilerde çoğunlukla Krizolit ve beril gurubunun diğer yeşil renkli taşlarının isimleri de yer almıştır. İsrailoğullarından Zebulun kabilesini simgeleyen Tarshıh, aynı zamanda Havari Thaddeus’un (Jude) simgesi olan mücevher taşıdır.
SHOHAM
Shoham İsraiioğullarından Yosef’in kabile taşıdır. Çevirilerde “Onychinnus” yada “Onyx” ismi ile tercüme edilmiştir. Hemen anlaşılacağı gibi Shoham taşının günümüzde ki ismi Oniks… Mikrokristalin Kuvars grubunda yer alan Oniks farklı renk katmanlarının düzenli ve paralel olarak bir araya gelişiyle oluşmuştur. Genellikle siyah rengiyle bilinir ancak farklı renk katmanlarının siyah yerine kırmızı renklerle yoğunlaştığında bu sefer adı Sardoniks olur… Aslında Siyah renkteki Oniks mücevher piyasasında nadir bulunur ve pahalıdır. Günümüzde Oniks olarak satın aldığımız birçok taş Agat’ın işlem görmüş halleridir. Onyx Yunanca “pençe veya tırnak” anlamına gelmektedir. Bu tanım sanırım açık renkli bant geçişlerine sahip Oniksler için kullanılmıştır. Asur dilinde “halka” anlamına gelen Oniks siyah rengi dolayısıyla ayrılığı simgeleyen taş olarak anılmıştır. Antik dönemde Cameo yapımında sıkça kullanılan Oniks Eski Ahit’teki adıyla Shoham, Hz.İsa’nın havarilerinden Simon’u (Zealot) simgeleyen taştır. Shoham, Yeni Ahit sürümlerinde “sümbül”(Jacinth) adıyla yer almıştır. Sümbül (Jacinth), daha öncede açıkladığım üzere Kırmızımsı-Kahverengi Zirkonlara verilen genel bir addır. Ancak, siyaha yakın renginden dolayı Shoham’ın Yeni Ahit sürümlerinde bu ad ile yer aldığı düşünülebilinir.
YASHFE
Çevirilerde “Beryllos”, “Onychion” ya da “Jasper” olarak yer alan Yashfe “çok renkli taş” olarak tanımlanmıştır. Onychon ve Jasper isimlerinin anılması Yashfe adlı taşın yine bir Kuvars grubu taşı olduğunu düşündürmektedir. Jasper, genellikle kırmızı, kahverengi, sarı, yeşil ve nadiren mavi renklere sahip -opak- Kalsedon olarak tanımlanabilinir. Kırmızı rengini içinde barındırdığı Demir (Fe) elementine borçlu olan Jasper’ın özelliği farklı renkleri bir arada bulundurmasıdır. Fransızcadan gelen isminin, “benekli taş” anlamında olmasının nedeni sanırım bu özelliği… Jasper ‘ın Demir oksit (FeO) kapanımlara sahip yeşil renkli olanları Heliotrop (Heliotrope) olarak adlandırılır. Yeşil renk üzerine kırmızı rengin serpiştirildiği Heliotrop halk arasında “kantaşı” olarak bilinir. Bu nedenlerdir ki bazı çevirilerde Heliotrop ismi de yer almıştır. Yeni Ahit’te Yashfe, Ametist adıyla yer alır. Ametist aslında yine bir kuvars türü olsa da “was a multicolored stone” tanımı Jasper’ı doğrular niteliktedir. İsrailoğullarından Benjamin’in kabile taşı olan Jasper, başka kültürlerde de aynı değeri görmüş müdür bilinmez ama mühür olarak sıkça kullanılan bir taştır. Yashfe, Yeni Ahit’te Hz. İsa’nın havarilerinden Judas’ın (Iscariot) simgesi olan mücevher taşıdır. Havari Judas konusunda bir ekleme yapmadan geçmeyelim… Bilindiği üzere İncil’de Havari Judas’ın, Hz. İsa’nın yerini 30 Gümüş sikke karşılığında Romalı askerlere söylediği inancı yer alır. Bu yüzden Tanrı’nın cezalandırdığı Judas, Romalı askerler tarafından Hz. İsa sanılarak çarmıha gerilmiştir. Kimi tarihi ve dini kaynaklara göre bu hala bir tartışma konusu olsa da bazı kaynaklarda Yashfe için bir isim daha yer alır, Matthias…
…
12 Kutsal taşın günümüzdeki isimlerini belirlemeye ve anlamaya çalışırken oldukça zorlandığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Kitab-ı Mukaddes’i oluşturan Eski ve Yeni Ahit’in farklı dillerde yer alan çevirileri ve yine Yeni Ahit’in ilk 27 bölümünü oluşturan İncil’in dört farklı yorumu, taşların günümüzdeki isimleri konusunda kesin kanıya varmanızı güçleştiriyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri de yüksek rahip göğüslüğünde yer alan bu taşların farklı kültürlerde renkleri nedeniyle birbirlerine alternatif olarak seçilmesidir. Konuya biliminin ışığında baktığınızda ikileme düştüğünüz konular biraz daha aydınlanıyor ama belirsizlikler kabile ve özellikle Havari isimleri konunda devam ediyor. Yine de, 12 ile sınırlandırılan taş isimlerinin semavi dinlerde de yer alması ve insanın yine taşın tılsımından, gücünden uzak durmamış olması dikkat çekici ve düşünülmesi gereken bir konudur…
Farklı inançlarda ve farklı dillerde ama aynı kutsallıkta yer alan bu 12 Kutsal Mücevher Taşı; isimleri, simgelendikleri kabile ve havari isimleri zaman zaman değişiklik arz etse de aslında insanın doğayla olan ayrılmaz bütünlüğünü tarihe taşımıştır.
Top Ad 728x90
Video
Visitors
Bu Blogda Ara
Vertical2
Pırlanta Hakkında Herşey
Pages - Menu
Popüler Yayınlar
-
Pırlanta Sarrafı- Pırlanta Hakkında Herşey-Titanik Filminde adı geçen “Okyanus’un Kalbi: Mavi Elmas” II Abdülhamit hana aitti. Yıllarca sa...
-
Türk mücevherciler taş için ne diyor? SABAH- METE BOYBEYİ (Boybeyi Mücevherleri Yön. Kur. Bşk.) KALİTELİSİ NADİRDİR Siyah pırlant...
-
Mozanit pırlanta taklidi midir yoksa pırlantaya eşdeğermidir? 1. Mozanit pırlanta taklidi midir yoksa pırlantayı temsil mi eder? Ce...
-
En Saf Altin Nedir ? Ayar ve Milyem Hesabi AYAR VE MİLYEM Ayar ve Milyem Hesapları Kuyumculukta kıymetli metaller saf hâlde ...