SPK Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş'ın İstanbul Altın ve Mücevher Zirvesi'nde yaptığı konuşma
Sayın Başbakan Yardımcım,
4. Uluslararası İstanbul Altın Zirvesinin Değerli Katılımcıları, Kıymetli Basın Mensupları, sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yakın geçmişe kadar dünya parasal sisteminin merkezinde yer alan altın, hem mücevher, hem rezerv, hem de değişim aracı olarak az bulunurluğu, üstün fiziksel ve kimyasal özellikleri nedeniyle kıymetli madenler içinde bugün de önemli bir yere sahiptir.
Doların 1960'lı yıllarda altın ile bağının kopmasına rağmen, altın, uluslararası piyasalarda bir yatırım aracı olarak da işlem görmektedir.
2008 krizinin küresel finans sistemine olan güveni sarsması ile gelişmiş ülkelerde de altına olan talebin yükseldiğini görüyoruz. Ancak, bu talep gelişmekte olan ülkelerin aksine fiziksel olmayıp, çoğunlukla altına yatırım yapan yatırım fonlarına yönelim şeklindedir.
Altın fiyatları pek çok dışsal faktörden etkilenmekte ve dalgalı bir seyir izlemektedir. 1983 yılından günümüze, altın fiyatlarının ons başına ortalama 400 doların üzerinde seyrettiğini görüyoruz. 1998-2001 dönemindeki düşüşle birlikte, ons başına ortalama 200 dolara gerileyen altın fiyatları 2002 yılından başlayarak yükseliş trendine girmiş, 2006-2007 yıllarında 600 dolar, 2010 yılında 1200 dolar seviyelerini görmüştür. 2011 yılında ortalama 1572 dolara, 2012 yılında ise ortalama 1668 dolara kadar yükselmiştir.
4. Uluslararası İstanbul Altın Zirvesinin Değerli Katılımcıları, Kıymetli Basın Mensupları, sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yakın geçmişe kadar dünya parasal sisteminin merkezinde yer alan altın, hem mücevher, hem rezerv, hem de değişim aracı olarak az bulunurluğu, üstün fiziksel ve kimyasal özellikleri nedeniyle kıymetli madenler içinde bugün de önemli bir yere sahiptir.
Doların 1960'lı yıllarda altın ile bağının kopmasına rağmen, altın, uluslararası piyasalarda bir yatırım aracı olarak da işlem görmektedir.
2008 krizinin küresel finans sistemine olan güveni sarsması ile gelişmiş ülkelerde de altına olan talebin yükseldiğini görüyoruz. Ancak, bu talep gelişmekte olan ülkelerin aksine fiziksel olmayıp, çoğunlukla altına yatırım yapan yatırım fonlarına yönelim şeklindedir.
Altın fiyatları pek çok dışsal faktörden etkilenmekte ve dalgalı bir seyir izlemektedir. 1983 yılından günümüze, altın fiyatlarının ons başına ortalama 400 doların üzerinde seyrettiğini görüyoruz. 1998-2001 dönemindeki düşüşle birlikte, ons başına ortalama 200 dolara gerileyen altın fiyatları 2002 yılından başlayarak yükseliş trendine girmiş, 2006-2007 yıllarında 600 dolar, 2010 yılında 1200 dolar seviyelerini görmüştür. 2011 yılında ortalama 1572 dolara, 2012 yılında ise ortalama 1668 dolara kadar yükselmiştir.
Altın fiyatlarının 2000’li yılların başından itibaren büyük yükseliş göstermesinde ABD ve Japonya Merkez Bankalarının izlediği para politikaları sonucu artan küresel likiditenin etkili olduğu tahmin edilmektedir.
2012 yılından itibaren ise altın fiyatları güç kaybetmeye başladı. İçinde bulunduğumuz 2013 yılında da fiyatlarda sürpriz düşüşler yaşandı ve 1300’lü dolarlara geriledi.
Bu düşüşün ardında ise, yaşanan tüm parasal genişlemeye rağmen enflasyonda artış gerçekleşmemesinin ve özellikle ABD ekonomik verilerinde yaşanan iyileşme çerçevesinde Fed’in tahvil alımlarını önümüzdeki dönemlerde yavaşlatacağı beklentisinin rol oynadığı tahmin edilmektedir.
Dünya Altın Konseyi'nin Mayıs 2013 istatistiklerine göre; Dünyada yıllık olarak toplam 2000-3000 ton arasında altın üretiliyor,
- En büyük altın rezervine sahip ülke 8.100 ton ile ABD, ABD tüm merkez bankası altın rezervlerinin %25’ine sahip
- Almanya 3.400 bin ton ile ikinci sırada. 2 bin tonun üzerindeki rezervlerle onu IMF, İtalya ve Fransa izliyor.
- ABD, Almanya, İtalya ve Fransa gibi ülkeler merkez bankası rezervlerinin %70’inden fazlasını altın olarak tutuyor.
- Çin 1.000 tonluk altın rezervi ile 6. sırada yer alıyor. Ayrıca, altın stokunun toplam merkez bankası rezervleri içindeki payı sadece %1,6.
- Türkiye ise 409 tonluk altın rezervi ile dünyada altın rezervleri açısından 14. sırada yer alıyor.
İstanbul Altın Borsası'nın kurulduğu 1995 yılından bugüne kadar geçen yaklaşık 19 yılda Türkiye’ye ithal edilen altın miktarı 2.829 tondur. Ülkemiz yılda ortalama 150 ton altın ithal etmekte. Son yıllarda ülkemizde altın üretimi de artmakta; 2011 yılında 23,9 ton geçen yıl da 27,3 ton altın üretimi gerçekleştirdik. Önümüzdeki yıllarda bu rakamın daha da artmasını bekliyoruz.
Son dönemde hükümetimizin yastık altı altının ekonomiye kazandırılması politikası çerçevesinde, Merkez Bankamızın aldığı teşvik edici kararlar meyvesini vermeye başlamış ve ticari bankalarımız İstanbul Altın Rafinerisi ile birlikte hareket ederek vatandaşlarımızın elinde bulunan altınları toplayarak bunları altın hesabında değerlendirmeye başlamışlardır.
Bankalar müşterileri adına sakladıkları altınları Merkez Bankası’ndaki zorunlu karşılık yükümlülüklerinde de kullanabiliyorlar. Merkez Bankamızın altın rezervleri 2011 yılına kadar uzun süre 116 tonda sabit kaldıktan sonra Rezerv Opsiyon Katsayısı uygulamaya başlamasıyla yükseliş eğilimini sürdürmektedir.
Bu çerçevede, 2012 yılında 300 tonu geçen Merkez Bankası altın stoku, 2013 yılının Mayıs ayına gelindiğinde 409 tona ulaştı. Merkez Bankamızın altın rezervleri iki sene içinde 2,5 katına çıktı.
Ülkemiz mücevherat sektöründe de dünya çapında söz sahibi bir ülke. Sektör aynı zamanda ihracatımız için de önemli bir aktör konumundadır.
Ülkemiz altın mücevherat pazar büyüklüğü açısından Hindistan, Çin, ABD ve Rusya ile birlikte dünyanın en büyük beş pazarı arasındadır. Üretimde ise Hindistan ve İtalya ile birlikte ilk üç ülke arasındayız.
İstanbul Mücevher İhracatçıları Birliği istatistiklerine göre mücevherat ihracatımız 2010 yılında 1,2 milyar dolar, 2011'de 1,5 milyar dolar, 2012 yılında da 2,1 milyar dolar. Oldukça önemli bir rakam. Geçen yıl ilk defa 2 milyar dolarlık baraj aşılmıştır.
Mücevherat sektörümüzde 5 bin üretici ve 35 bin perakende satış mağazası var. Buradan yaklaşık 250 bin kişiye istihdam sağlanıyor. Üretimin %30-40’ı doğrudan ihraç edilirken, geri kalanı yerli tüketicilere, turistlere ve bavul ticareti yapanlara satılıyor.
Merkez Bankamız ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumumuzun düzenlemeleri bankaları altın cinsi mevduat toplamaya yönlendirdi. BDDK verilerine göre altın kaynaklı kıymetli maden hesapları 2013 yılının ilk çeyreğinde %9,4 artarak 11,9 milyar dolara ulaştı. Kıymetli maden hesaplarının toplam içindeki payı da %2,6’ya yükseldi.
Değerli Konuklar,
Biz de SPK olarak vatandaşlarımızın yastık altı altın birikimlerinin finansal sisteme kazandırılmasını destekliyoruz. Bildiğiniz gibi, İstanbul Altın Borsası, 30 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren yeni Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca 5 Nisan 2013’ten itibaren İMKB ile birleşerek faaliyetlerini “Borsa İstanbul A.Ş.” tüzel kişiliği altında yürütmeye başladı.
Bu düzenlemenin anlamı altının bizim için önemli bir araç olduğudur.
Ayrıca, geçen ay kamuoyunun görüşüne açtığımız Tebliğ taslağı ile sermaye piyasası araçlarının kredili alım, açığa satış ve ödünç alma ve verme işlemlerinde aracı kurumların yatırımcılardan özkaynak olarak sermaye piyasası araçlarının yanı sıra altın da kabul edebileceklerini belirttik.
Bu ay içinde taslağımız mevzuata dönüşecek ve artık altın, sermaye piyasası alım satım işlemlerinde de aktif olarak kullanılabilecek.
Bu düşüncelerle toplantının sektörde çalışan tüm kişi, kurum ve ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyor, toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
T.C Başbakanlık
Sermaye Piyasası Kurulu
0 yorum