Bu Blogda Ara

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Hz.Fatma Ana'nın eli neden bu kadar populer?

Fatma Ana'nın eli neden bu kadar popüler?






2008 yılından beri ekonomik krizin ortaya çıkışı ile birlikte Fatma Ana'nın eli tasarımlarda daha çok kullanılır oldu.

Yazı:DENİZ BAĞRIAÇIK/ Aktuel
2008 yılından itibaren, birçok ünlü tasarımcının koleksiyonlarında Fatma Ana'nın eli sıklıkla görülmeye başlandı. Üstelik sadece takılarda, dekorasyonda da değil. Tişörtlerin, çanta üzerlerinde artık Fatma Ana'nın elini görmek mümkün. Avrupa ve Amerika'daki butikler dahi İslam ve Musevi dünyasının bu ortak simgesiyle donatılmış durumda.

Fatma Ana'nın elinin anlamı nedir?Fatma'nın Eli' olarak bilinse de Arapça'da 'Hamse Eli' diye anılır. Hamse, beş anlamına gelir ve bir elin parmak sayısını gösterir. Hindu'lar 'Humsa Eli', Museviler ise 'Hameş Eli' veya 'Miryam'ın Eli' adını vermişlerdir. Özellikle Kuzey Afrika'da özellikle çok değerlidir. Güç, bereket, dayanıklılık gibi insanlığın en manevi ihtiyaçlarına kucak açan bu sembolün keşfedilmesinin altında bir kıskançlık hikâyesi yatar. 


Neden güç simgesi? Hz.Fatma bir gün mutfakta helva kavururken, eşi Hz. Ali'yi genç ve güzel bir odalıkla görür ve pişen helvaya elini daldırır ancak hiç bir şey olmaz, helvayı böyle kavurmayı devam eder. O günden sonra elinin kutsallığına, gücüne adeta yenilmezliğine inanılır. Her güçlük adeta onun eliyle aşılacaktır. İslam ve Musevilik'te yer alan bu ortak sembolün, geniş bir coğrafyada gücüne günümüzde halen inanılmakta.

Neden tasarımcıların gözbebeği?
Dünya küresel bir krize 2008 yılında girdi. İngiltere ve Amerika'nın başı çektiği ülkelerde, birçok kişi işlerini kaybetti. Avrupa'daki birçok ülke halen işsizlikle mücadele ediyor. Bunların dışında da, yeryüzünde milyonlarca kimse son yıllarda artan kanser ve tedavisi güç hastalıklara daha sık yakalanır oldu. Terör, doğal afet gibi insanlığın bir anda hayatlarında kökten değişiklik yaratan olaylar kuşkusuz kişilerin maneviyata sığınmalarında büyük bir etken. Aktuel.com.tr olarak şans ve sembol kolye tasarımları ile ünlü Antik Takı tasarımının tasarımcılarından Sevim İsot'a fikrini sorduk. 


                   Sharon Stone                                                  Madonna
Sevim İsot, Takı tasarımcısıİnsanlar zor dönemlerinde mücadele ederken, böyle simgelere ihtiyaç duyabiliyorlar. Ekonomik krizler de çok etkiliyor. Tasarımları boyunlarında taşımaları elbette batıl inanç ama kendilerini iyi hissediyorlar. Uğur getirdiğine inanıyorlar. Biz de bir çok farklı tasarımlar bulunuyor ve geneldetasarımlarımız hep bu yönde, kişilerin kendilerini iyi hissetmelerine yönelik şeyler. Nazar dualarımız var bunların hepsi kişilerin zor dönemlerinde daha çok sarıldıkları ürünler. İşte böyle bir tabloda, en çok üzerimizde taşımaya ihtiyaç duyduğumuz simgelerden biri oluyor, Fatma Ana'nın eli. Hem bize bereket, hem de tüm olumsuzluklara dayanma gücü getiriyor. Tasarımcıların da bu güzel simgeyi kullanmak çok hoşlarına gidiyor.

Hangi yabancı tasarımcılar bu figürü kullanıyor?
Amerika'da Urban Outfitters mağazaları koleksiyonlarında Fatma Ana'nın elinin olduğu tişörtleriyle dikkatleri üzerlerine çektiler. Müslüman kesimlerden bu sembolün herkesin üzerinde yer almasının aşağılayıcı olduğuna dair tepkiler alırlarken, geniş bir kesim tarafında da çok büyük beğeni aldı. Lüks sevenlerin tasarımcısı Celine Leora'da yardım sevenler için düzenlenen bir gecede Fatma Ana'nın elini parfüm şişelerinin üzerine tasarlayarak herkesin ilgi odağı haline gelmişti. Ünlü takı tasarımcısı Ileana Makri'de 18 ayar pembe altın ve pırlanta işlemeli eli de New York Barneys mağazalarında satışa sunuldu. Türkiye'den de birçok isim son dönemlerde bu kutsal simgeyi tasarımlarına taşıdı: Paşabahçe'de dekorasyonda kullanırken, bir çok takı tasarımcısı pırlanta ve nazar boncukları kullanarak Fatma Ana'nın eline koleksiyonlarında yer verdi.

HZ. MUHAMMED'İN SOYUNU DEVAM ETTİREN HZ. FATMA, HALK İNANÇLARINDA DA ETKİLİ
Mütevazı yaşamıyla Müslümanlara örnek olan, Hz. Muhammed'in "Vücudumun bir parçası, gözümün nuru; kalbim, ruhum ve vicdanım" dediği, soyunu devam ettiren kızı Hz. Fatma, Aleviler arasında özel bir değere, halk inançlarında farklı bir konuma sahip. Anadolu'dan Hindistan'a kadar "Fatma'nın Eli"nin kötülüklerden koruduğuna, inanılıyor. En son Topkapı Sarayı ve Türk Kadınları Derneği'nin ortaklaşa düzenledikleri "Osmanlı Devleti'nde Ehl-i Beyt Sevgisi" konulu sergi ve Salih Suruç'un "Hz. Fatıma" kitabıyla anılan Hz. Fatma'nın kısa süren hayatı ilginç ayrıntılarla dolu.

"Hz. Muhammed'in kızı Fatma, kocası Hz. Ali'yi genç ve güzel bir odalıkla görünce o sırada pişirmekte olduğu helvaya şaşkınlıkla elini daldırır ve karıştırmaya başlar. Kocası durumu fark edince Fatma'nın elini tencereden çıkartır. Fatma'nın eli yüzyıllardır sahiplerine şans getirdiğine ve onlara sabır ve sadakat erdemleri verdiğine inanılan bir tılsım haline gelir. Bu nesne genellikle 'Fatma'nın Eli' olarak bilinilirse de Araplar arasında 'Hamse Eli' diye anılır. Hamse, beş demektir ve bir elin parmak sayısını gösterir. Hindu'lar 'Humsa Eli', Museviler ise 'Hameş Eli' veya 'Miryam'ın Eli' adını vermişlerdir. Bazı kültürlerde yukarıya dönük, bazı kültürlerde aşağıya dönük el şeklinde bulunmaktadır."

Bu sözler, Fatma'nın Eli'nin seramikle yeniden yorumlayan sanatçı Sara Aji'ye ait. Hz. Muhammed'in soyunu, ataerkil bir toplumda bir kadından devam ettiren, Müslümanlığın en önemli kişiliklerinden biri olan Hz. Fatma'ya dair bir yazıya, bir sanatçıdan alıntıyla başlamamın sebebi ise aşikâr! Hz. Fatma, salt dinsel boyutuyla değil, mitolojik bir efsane olarak da Anadolu'dan Hindistan'a kadar uzanan bir coğrafyada etkili. Gaziantep Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ruhi Ersoy, "Kadın Kamlardan Ebelere" çalışmasında Mersin yöresi Tahtacı Türkmenleri arasında, doğum esnasında ebenin işe "Benim elim değil, Fatma Ana'nın eli" diyerek başladığını, doğum yapacak kadının karnını eliyle ovup doğumu gerçekleştirmeye çalıştığını belirtiyor. Ünlü tasavvuf uzmanı Annemarie Schimmel de, "Tanrı'nın Yeryüzündeki İşaretleri" adlı kitabında Fatma'nın Eli'nin önemine dikkat çekiyor: "Parlak gümüş veya altın mücevherler üzerine kazınan veya kırmızı boyayla çizilen, bazen de evi koruması için duvara çizilen 'Fatma'nın Eli', İslam dünyasında en sevilen muskalardan birine kaynak olmuştur. Bu el genellikle Sufilerin kullandıkları asa veya değneklerin baş tarafını oluşturur. Ayrıca Ali veya Oniki İmam'ın isimleri bazen metal bir 'Fatma'nın Eli'nin üzerine kazınır".

"Babasının annesi"Anadolu'nun pek çok yerinde Fatma'nın Eli ile ilgili inançlar mevcut. Konu hakkında görüşlerini aldığımız Prof. Dr. Beyza Bilgin, halk arasında genellikle kolye olarak kullanılan Fatma'nın Eli'ndeki 5 parmağın, sülalenin 5 üyesi, Hz. Muhammed, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i sembolize ettiğini belirtiyor. "Annem fırına yemek koyarken dahi 'Benim elim değil, Fatma'nın eli koyuyor' derdi. İlaçla geçmeyen ya da ilaca gerek olmayan hastalıkların, Fatma'nın Eli'yle dokunulduğunda, dua okunduğunda iyileşeceğine inanılır" sözleri ise bu inancın ne kadar hayatın içinde olduğunu kanıtlıyor. Prof. Bilgin, Hz. Fatma'nın Hz. Muhammed'in kızı olduğu ve bilgileri ilk elden öğrendiği için önemli olduğunun da altını çiziyor. Bu noktada kısaca Hz. Fatma'nın yaşamına göz atmak gerekiyor.
Hz. Muhammed ve Hz. Hatice'nin en küçük kızı olan Hz. Fatma, Mekke'de doğdu. Küçük yaşta annesini kaybetti. Üç ablası da o dönemde evli oldukları için annesinin yokluğunda ve Müslümanlığı yaymak için mücadelesinde babasının en büyük destekçisi olması, ona "babasının annesi" lakabını kazandırdı. Kaynakların büyük bölümüne göre 18 yaşındayken Hz. Ali ile evlendi. Camile Adams Helminski'nin "Sufi Kadınlar" kitabında yer verdiği bu evliliğe dair bir ayrıntı, aile ilişkilerini aydınlatıyor: "Fatma ve Ali'nin evlilikleri Cebrail tarafından vahyedilmiş bir evlilik olmasına rağmen birçok evlilik gibi iniş çıkışları olan bir evlilikti. Bir gün Ali ve Fatma birbirlerine dargın iken Hz. Muhammed onların ziyaretine gelir. Kendisinin ikisinin arasına uzandığı ve her ikisinin de ellerini alarak kendi karnı üzerine koyduğu söylenir. Peygamber onlara kendisiyle beraber nefes almalarını ve içleri huzur doluncaya kadar bu konumlarını muhafaza etmelerini söyler. Bir süre sonra onların kulübesinden yüzünde tebessüm ile ayrılır. Niçin gülümsediğini soran bir arkadaşını şöyle yanıtlar: 'En sevdiğim iki kişi artık huzura kavuştular'".
Hz. Fatma ve Ali'nin beş çocukları oldu, ancak üçü çocuk yaşta öldü ve Hz. Muhammed'in soyu Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etti. İslam kaynakları o günün şartlarında son derece ataerkil bir toplum olan Arabistan'da, peygamber soyunun bir kadından devam etmesini çok önemsiyor. Parıldayan anlamında "Zehra", temiz anlamında "Betül" lakaplarına da sahip olan Hz. Fatma'nın kişiliğine dair Tevfik Ebu İlm'in İnsan Yayınları tarafından yayımlanan "Hz. Fatıma" kitabında şu satırlar dikkat çekiyor: "Kırmızıya çalar beyaz bir ten, siyah ve uzun saçlar. (Kemal ve güzelliğin en üstün örneği idi. Arap yarımadasındaki tüm kadınların sahip oldukları bilgi ve ilimlerden haberdardı ve hepsini kavramıştı. Kuran ayetlerine dayanarak Ebu Bekir ile girdiği tartışmalar, onun Kuran ayetlerine vâkıf olduğunu ortaya koymaktadır". Hz. Fatma'nın dış görünüşü, konuşması, hal ve tavırlarıyla Hz. Muhammed'e en çok benzeyen kişi olduğunu Hz. Ayşe de belirtmiş. Baba ile kızı arasındaki çok yakın ilişki, Hz. Muhammed'in bir sefere çıkarken en son, geldiğinde ise ilk önce kızını ziyaret etmesi, kızını gördüğünde ayağa kalkarak yerini ona vermesi gibi örneklerden anlaşılıyor. Ebu İlm'in kitabında yer alan yine Hz. Ayşe'ye ait şu satırlar da manidar: "Resulullah'a Fatıma'yı sanki bal şerbeti içer gibi öylesine öpmesinin sebebini sordum. Bana 'Beni miraca götürdükleri gece Cebrail beni cennetin içine götürdü ve bana bir elma verdi. Onu yedim. Ne zaman o elmayı özlesem Fatma'yı öpüp, cennetin kokusunu ondan alıyorum. (O benim kalbim, ruhum ve vicdanımdır. Her kim onu üzerse beni, her kim beni üzerse Allah'ı üzmüştür".
Alevilerin "Fatma Ana"sıAynı kitapta yer verilen Hz. Muhammed'in "Ben sizin aranızda iki değerli şey bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı; O, hidayet ve nurdur, onunla amel edin. Diğeri Ehl-i Beytim" hadisini özellikle Aleviler çok önemsiyor. Alevilerin çoğu, Hz. Fatma ve Hz. Ali'nin nikâhının Allah'ın huzurunda, meleklerin şahitliği ile kıyıldığına, Hz. Fatma'nın Hz. Ali ile evlenmek için Allah'a, kadın soyunun tek şefaatçisi, yani kurtarıcısı olmak için şart koştuğuna, Allah'ın bu şartı kabul ettiğine inanıyor. İbrahim Bahadır "Alevi ve Sünni Tekkelerinde Kadın Dervişler" kitabında "Fatma Ana"nın, 12 İmam'ı Hz. Muhammed'e dayandıran şahsiyet olarak Sufilerin manevi lideri olduğunu belirtiyor: "Alevi Bektaşi yoluna gönül vermiş kadınlar, Hz. Fatma'yı veli, ermiş olarak kabul edip, kendilerini onun manevi mirasçısı saymışlardır. Birçok Alevi tekkesinde ya da dini mekânlarda bulunan ocakların çoğunun adı Fatma Ana Ocağı'dır." 

Hz. Fatma'nın savaşlara katıldığı, babasının ve eşinin ev dışındaki bazı işlerini üstlendiği, aynı zamanda şiir de yazdığı söyleniyor. Babasının kendisine miras olarak bıraktığı Fedek arazisini, halifeliğine karşı çıktığı Ebu Bekir'in, peygamberin kendisine "Benden miras kalmaz" dediğini iddia ederek el koyması üzerine peygamberin mescidinde yaptığı, Ebu İlm'in kitabında yer alan konuşma, hitabet yeteneğine de işaret ediyor: "Peygamberin kızı olduğum, sizin için gökteki güneş kadar açıktır. Siz Müslümanlar acaba babamın mirası konusunda yenilgiye uğramama ve haksızlığa uğratılmama vicdanınızla razı mısınız? (…) Uyanık olun; duraksamadan eğrilik ve yıkım yoluna yöneldiğinizi, toplumun idaresini eline alması gereken kişiyi yönetimden ve makamından uzaklaştırdığınızı görüyorum". Yine aynı kitapta, Ebu Bekir ve Ömer'e hitaben "Siz ikiniz beni öfkelendirdiniz, huzur ve rahatımı sağlamadınız. Peygambere kavuştuğum an sizi şikâyet edeceğim, adaletin yerine getirilmesini isteyeceğim" sözleri ise Müslümanlar arasındaki temel fikir ayrılıklarından birine işaret ediyor. 

Türk Kadınları Derneği Başkanı Cemalnur Sargut:"Kuran'ı yorumlama kabiliyetine sahiptir""Hz. Fatıma İslam tasavvufunda hem kendi yapısı, hem Peygamberimizin ruhunu taşıması, hem de soyunu devam ettirmesi sebebiyle çok önemli. Kevser suresinin iniş sebebidir. Erkek evladı olmadığı için soyunun devam etmeyeceği söylentilerine karşı Kevser Suresi'nde soyunun Hz. Fatıma ile devam edeceği müjdelenmiştir. Peygamberimizin, içeri girdiğinde ayağa kalktığı tek kişidir. Peygamberimizin kadındaki tecelliyi bu şekilde kabul edişi çok büyük bir lütuftur İslam alemi için. Peygamberimiz kendi hakikatini görmüş Hz. Fatıma'da. 
Hepimiz için örnek bir hayat sürmüş, çok mütevazı yaşamış. Tasavvuf insanı onun yaşantısını örnek alır. Evlatlarını kaybedeceğini bildiği halde, gözünde bir damla yaşla Hz. Peygamber'den Hz. Hüseyin ve Hz Hasan için gözyaşı döken insanlara şefaat etmesi için izin istemiş, bunun üzerine Cebrail onu bütün İslam kadınları için şefaatçi ilan etmiştir. Kuran'ı yorumlama kabiliyetine sahiptir. Devrimizin Meryem'idir. Betül'dür, adet görmediği halde çocuk doğurmuştur. Acılı bir ana ama nefsini susturmuş, ruhunu konuşturmuştur. Babasındaki Allah tecellisinden başka bir şeye önem vermemiş, Hz. Ali'yi de aynı tecelli için sevmiştir. Aralarındaki muhabbet her Müslüman aile için örnektir ama salt mecazi aşk olarak düşünmek bence hakarettir."





Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları Başkanı Ayşe Sucu:"Yeniden okunması gereken bir şahsiyet""İslam tarihinde ve Kur'an'da rol-model kadın şahsiyetler arasında yer alan Hz. Fatma, sadece kadınlar için değil, bütün inananlar için oynadığı rol açısından yeniden okunması gereken bir şahsiyettir. Peygamberimizin kendinden sonra dinin öğrenileceği adres olarak bir kadını 'Hz. Ayşe' yi göstermesi ve yine altı kız çocuğundan biri olan Hz. Fatma ile soyunun ve aile bağının, kurumsal ve manevi anlamada sürdürülüyor olması, kadınlar üzerinden topluma ve tüm insanlığa verilen bir mesaj olarak algılanması gerekir. Yine peygamberimizin sünnetini bütün olarak okumamız gerekirse, sosyal şartların da getirdiği bir durum belki de bir zorunluluk olarak kendilerinin çok eşli olmasına rağmen Hz. Fatma'nın eşi Hz. Ali'nin ikinci eş almak istemesine şiddetle karşı çıkması, çok eşliliğe "sünnet" gözüyle bakanlar için de dikkate alınması gereken bir mesajdır. Dönemin toplumsal ve kültürel yapısına baktığımızda kadına ve kız çocuklarına verilen değer öncelikle peygamberimizle Hz. Fatma arasındaki baba kız ilişkisi, tüm babalar için örnek teşkil etmelidir. Bütünüyle sevgi, saygı, şefkat, merhamet ve muhabbet içerikli bu ilişki sağlıklı ve örnek bir aile kurumunun oluşmasına zemin teşkil etmiştir. "Ehl-i beyt" kavramını maddi ve manevi boyutuyla bu açıdan da okumamız gerektiğine inanıyorum." 

Yazı:GÖKÇEN BEYİNLİ DİNÇ/AKTÜEL

ABD vitrininde Türk mücevheri



ABD vitrininde Türk mücevheri





SİNAN ÖZEDİNCİK

SABAH- 1979'da ünlü aktrist Grace Kelly, Türkiye'yi ziyaret ettiğinde mücevher bakmak için için Molu'ya gelip, yakut bir kolye aldı. O tarihten sonra Molu Mücevherat adeta prenseslerin markası oldu. Bugün Suudi Arabistan Prensesleri, Bahreyn Kraliyet Ailesi, Brunei Sultanı, Monako Kraliyet Ailesi markanın tasarımlarını kullanıyor. Molu Mücevherat şimdi de ABD'nin en lüks vitrinlerini süslüyor. Cartier'den Bvlgari'ye pekçok lüks markayla aynı standlarda satılıyor. Şirketin yeni açılımının mimarı üçüncü kuşaktan. Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Molu'nun yeğeni Enes Molu. Markayı 7-8 ay önce Amerika'ya taşıdılar. Ürünlerini lüks zincir Neiman Marcus'un Houston'daki mağazasında satışa sunan İlhan ve Enes Molu ile konuştuk. 

DEVLERLE AYNI VİTRİNDE 

Neiman Marcus'a nasıl girdiniz? Uzun zamandır uluslararası müşterilerimiz var. Ortadoğu, Orta Asya, Arabistan ve Azerbaycan'dan ciddi sayıda müşteriye sahibiz. Bunda Türkiye'nin yurtdışına açılma politikasının da etkili olduğunu düşünüyorum. Aldığım eğitim ve edindiğim tecrübe ile yurtdışına açılmamız gerektiğine karar verdim. Neiman Marcus'la çalışmamız, bu düşüncenin ürünüdür. 


 Neden bu marka? Öncelikle çok iyi bir zincir olduğu için. Amerika'da en lüks tabakaya hitap ediyor. Çok iyi bir müşteri portföyü ve kapasitesi var. Orada Van Cleef, Cartier, Bvlgari, Tiffany&Co, Chanel'in ürünleriyle birlikte satılıyoruz. Bu markalarla bir arada olmak zor ama bir o kadar da prestijli. Amerika'da 60'ın üzerinde mağazaları var. 



 Neden ABD'ye bu yöntemle girdiniz, kendi mağazanızı açmadınız? Amerika merkezli bazı markalar da bu yolu izliyor. 20-30 yıl sonra mağazalaşıyor. Bu konudaki en iyi örnek David Yurman. Bizden çok aşağıdalar ama Neiman Marcus'la başlamışlar. Bu yolla yayıldılar. 2 yıl önce ilk mağazalarını açtılar. Ciroları 500 milyon dolar. Dolayısıyla Amerika'da hemen mağazalaşmak doğru bir seçenek değil. Biz enerjimizi reklam, pazarlama ve temsilcilerimizle ilişkilerimizi güçlendirmeye veriyoruz. 



Onların size bakış açısı nasıl? 125 bin kişiye ulaşan The Book adlı yayınları var. Bir sayfa reklamın maliyeti 35 bin dolar. Bunlar reklamımızı ücretsiz yapıyor. Başka hiçbir markaya bunu yapmıyorlar. Mücevherdeki en büyük davetlerini de bizim için verdiler. En seçkin 350 kişiyi davet ettiler. Davetlilerin tamamı Amerikalı'ydı. Houston'dan başladık. Los Angeles, Miami ile devam edeceğiz. 



Arap kralları müşterimiz 
 Müşterileriniz arasında kimler var? 
Ortadoğu'daki kraliyet ailelerinin büyük çoğunluğu müşterimiz. Suudi ve Bahreyn Kraliyet Aileleri ile dostluk seviyesine ulaşan ilişkimiz var. Türkiye'ye sık sık geliyorlar ve bize uğramadan gitmiyorlar. Bizi de kendi ülkelerine davet ediyorlar. Orta Asya ve Türk Cumhuriyetleri'nde özel dostluk kurduk. Orta Asya'da müzelerde sergilenen ürünlerimiz var. Buralar için saat, kalemlik ve kemer tokalar tasarladık. Avrupa'da da çalıştığımız bazı önemli aileler var. Ama isim veremiyoruz. 
 İsmini verebileceğiniz birileri yok mu? O kadar çok ki ama isim vermek doğru olmaz. 70'li yıllarda en iyi müşterilerimizden biri Grace Kelly idi.

Neiman Marcus 2012 geliri: 4.35 milyar $ 
 2011 geliri: 4 milyar $ 
 Faaliyet kârı : 403.6 milyon $ 
 Net kâr: 140.1 milyon $ 
 Çalışan sayısı: 15 bin 800 
Toplam mağaza sayısı: 41 
Kuruluş yılı: 1907

Dünya mücevher pazarı

 Pazar büyüklüğü: 200 milyar $ 
Amerikan pazarı: 80 milyar $ (Yüzde 40) 
Türkiye pazarı: 2 milyar $ (Yüzde 1)


Sabah

2013 İlkbahar - Yaz Sezonu Renk Trendleri- Tuba Edman


    Tuba EDMAN-Turkishny:


New York, Londra ,Milano, Paris ve İstanbul Moda Haftaları derken zaten yaklaşık beş haftadır 2013 İlkbahar-Yaz rüzgarına kapıldık hep birlikte. Belki de, modanın en güzel taraflarından biride bu şekilde, “dinamik” oluşu. Henüz bir sezonu  tamamlamadan diğer  sezonun heyecanı kaplıyor içimizi, gelecek sezonun trendlerini öğrenmeye çalışırken birde bakmışız kışın yazı, yazın kışı yaşarken buluyoruz kendimizi ve başka başka mevsimleri ayni anda yaşıyoruz.

Aslında insanların günümüzde görünüşleri ile etkili olmak  çabasından kaynaklanan bir durum, modaya olan bu büyük ilginin nedeni. Bu etkiyi sağlayabilmek için hepimiz az yada çok moda denen olgunun içinde yerimizi alma çabasındayız. Kimimiz sıkı sıkıya takip ederken, kimimiz kulak dolgunluğu yada göz aşinalığı ile yakalıyoruz moda trendlerini.

Aslında eminim ki, en sıkı takipçilerin bile biraz kafası karıştı bu beş haftalık uzun moda  maratonunda, yüzlerce koleksiyon, binlerce model bir o kadar  farklı tarza şahit  olduk bu süreçte. Bunca model ve renk içinde önümüzdeki bahar hangileri öne çıkacak, vitrinleri neler süsleyecek ve en önemlisi  bize yeni çizgisi ve renkleri ile nasıl bir hava ve aura kazandıracak?


Moda denince akla gelen ilk şey “ Renkler “. Bende bu gün sadece 2013 Bahar renklerinden bahsetmek istiyorum sizlere.   

Renkler, olmasa her şey ne kadar ruhsuz ve tekdüze olurdu hayatta kim bilir. İnsanların yaşam tarzını ve kişiliğini ifade eden en önemli unsurlardan biri bence renk. Hüzün, mutluluk, sevgi, matem, sağlık, hastalık gibi daha burada  yazamadığım yüzlerce duygunun ifadesidir renkler. Her şeyin var oluşu ve tarifi onlunla başlar. Mavisi, pembesi ile insanları, beyazı, siyahi ile ırkları, hatta iyiyi kötüyü, matıyla durgunluğu, parlağı ile enerjiyi ve sağlığı anlatır. Hayatın tüm olumsuzluklarına rağmen daima direncimizi ayakta tutma gücü verir bizlere. 2013 Bahar renkleri de bize bu konuda çok yardımcı olacağa benziyor. Diyebilirim ki, tam bir renk cümbüşü var önümüzde, cıvıl cıvıl, rengarenk  capcanlı, göze çarpan, iddialı, harika, içimizi pozitif duygularla dolduracak, aralarındaki uyumu ile dengemizi  sağlayacak bir bahar bizleri bekliyor.


Palette “Alacakaranlık Mavisi ”, “Yeşim Rengi ”, “Natürel Ten Renkleri ” gibi daha nötr renklere, “ Turuncu”, “Menekşe ”, “Sarı”, “Orman Yeşili ” “Zümrüt ” gibi varlığını güçlü bir şekilde ortaya koyan, egzotik, aydınlık, enerjik, huzurlu ama bir o kadar da eğlenceli ve ilgi çeken renklere. Ve en son olarak da “Kırmızı ” ve “Kobalt Mavi” gibi gücümüze güç katacak renklere  yer verilmiş. Belirlenen 10 ana renk arasında 3 ton yeşil ve 2 ton mavinin bulunması önümüzdeki baharın, yeşil ve mavi gibi insana güven, huzur ve özgürlük duygusu veren iki güzel renk arasında paylaşılacağını, diğer renklerin ise onlara eşlik edeceğini gösteriyor.



SARI

Limon sarısı diyebilirim ki sezonun en favori rengi, hemen hemen her koleksiyonda  tasarımcılar sarı renge yer vermişler. Uçuşan şifon, organze, tül, jarse gibi kumaşlarla eşleştiğinde ise çekiciliği çok daha artıyor sarı rengin.Aslında yazla beraber bronzlaşan tenlere en yakışan renk olsa da kullanımı her zaman ideali  sarının. Ama bu sezon, capcanlı güneş sarısından, olgun limon sarısına, hatta  hafif kremsi sarılara kadar her tonuna bol bol rastlayacağız yaz vitrinlerinde. Sizde yeniliklerden vazgeçmeyen moda tutkunlarındansanız sarının tonları arasından size en uygun renk aralığını seçerek, her yaşta sarı rengi üzerinizde taşıyabilirsiniz! Eğer cesaretiniz yoksa baştan aşağı sarı bir kıyafeti giyinmeye öyleyse minik bir fular, aksesuar yada sarı bir çanta ile beyaz bir kıyafetinizi kombinleyerek sizde  bu canlı dinamik neşeli rengi bahar gardıroplarınıza sokabilirsiniz.


TURUNCU

Bu kış olduğu gibi, Bahar 2013 sezonununda  en hit renklerinden biri turuncu. Şeftali rengi ağırlıkta olmak koşulu ile biraz portakal, biraz balkabağı yada krizantem darken turuncunun açıktan koyuya her tonunu her yerde göreceksiniz önümüzdeki bahar günlerinde. Elbiseler, ayakkabılar, kemerler, güneş gözlükleri her yerde turuncu çılgınlığı yaşanıyor sanki. Pozitif enerjinin rengi olan turuncu ile canlı, neşeli bir bahar bizi bekliyor. Açıkçası önümüzdeki baharda mutlaka almanız gerekenler arasında  turuncu bir bikini, turuncu bir ayakkabı, oje ve aksesuar olmalı. Özellikle bronzlaştıktan sonra kime yakışmaz ki bu renk? Birde moda haftalarından hafızalarımızı tazeleyelim isterseniz; Burberry Prorsum’un turuncu renkli şeffaf pelerinini kim unutabilir ki, yada Gucci' nin muhteşem  elbiselerini, beyaz  gece elbiseleri ile  kombinledigi o harika mercan kolyelerini, Carolina Herrera’nin turuncu dantel elbiselerini yada Erdem’in turuncu çiçeklilerini.


YEŞİL

Zümrüt yeşilinden, orman yeşiline, su yeşilinden lime yeşiline ve hatta geçtiğimiz sezon aksesuarlardan ojelere kadar her yerde karşımıza çıkan mintten, jade tonlarına kadar diyebilirim ki, her tonu ile  2013 baharında stilinize katacağı doğallıkla yemyeşil bir bahar bizi bekliyor. Doğanın ve doğallığın yansıması, huzurun ve güvenin rengi olan yeşil sezonun olmazsa olmazlarından. Çin kültürüne göre enerji kalkanı olarak kabul edilen yeşil, son derece hareketli, canlı ve dinamik, ayrıca her ten rengine kolaylıkla uyum sağlayan tamamlayıcı bir renk olma özelliği, kullanım alanını genişletiyor. Hangi tonda isterseniz, yeşil bir elbise ya da bir aksesuar edinin derim. Hemen hemen her markanın koleksiyonları arasında yer alan yeşili, 2013 Bahar koleksiyonlarında bulmakta zorlanmayacaksınız. Sarı-yeşil ile  aktif, neşeli ve canlandırıcı bir etki yakalarken, ince bir gri tonu hissettiğimiz  jade’de sesiz, dingin bir ruh halini,yeşilin en göz alıcı hali olan zümrüt yeşiliyle de  çekiciliği keşfedebilirsiniz.



YEŞİM YEŞİLİ

Geçen sene başlayan mint yeşili fırtınası rotayı yeşim yeşiline çevirmiş gibi görünüyor ,jade diye isimlendirilen bu ton, baharda içimizi rahatlatan, ferahlatan etkisi ile yine  tüm koleksiyonlarda yerini alacak. Zac Posen’in muhteşem gece elbiselerinden, Caroline Herrera’nin spor  bluzlarına,  Rebecca Minkoff’un ekoselerinden, en soft hali ile  Donna Karan’in  koleksiyonuna kadar her yerde. Sizde baharda modaya ayak uydurmak ve trendi yakalamak istiyorsanız gardırobunuzda bu tonda  bir parçaya mutlaka yer açmalısınız.


ZÜMRÜT

Mücevher renkleri, 2013 baharında etkisini sürdürürken en popüler olan ve geçtiğimiz sezonda özellikle kırmızı halıda boy gösteren starların tercihi Emarald yani zümrüt yeşili. Baştan çıkartan bir taşın, en az kendisi kadar baştan çıkartıcı rengi olan zümrüt yeşili, yaşam ve baharın rengi olarak bilinir. Antik Roma döneminde aşk ve güzellik tanrıçası Venüs’ü temsil ettiğine inanılan  zümrüt yeşili bence bahar renk paletinin starı, herkesi içine çeken derin yeşilinde ciltleri sakinleştirici, canlandırıcı ve büyüleyici bir etkisi  var. Özellikle Vera Wang ,Burberry ve Zac Posen bu renkle harikalar yaratmışlar.


MAVİ

Önümüzdeki bahar, mavinin her tonu moda destekte, alacakaranlık mavisinin yani, dusk mavinin  ayrı bir yeri var 2013 Baharında. Aslında hep içimizi bir hüznün kapladığı zamanlardan kopup gelen bir renk, yine de öylesine güzel yakalanmış ki ton, tıpkı akşamın dingin ama biraz yorgun ve gizemli  hali gibi hepimizi cezbediyor. Ve en güzel tonunu Zac Posen’un koleksiyonunda gördüğüm dusk mavi, Giorgio Armani, Givenchy ve Donna Karen koleksiyonları ile Moda Haftalarından hafızalarımıza kazındı.

KOBALT MAVİ
Renklerin, bu kadar yoğun olduğu bahar sezonunda tıpkı yeşil gibi, mavi renginin yoğunluğu da dikkat çekici. Gökyüzünün tüm tonlarından, deniz dibine,  bebe mavisinden kobalt mavisine, hatta laciverte kadar mavinin her tonuna rastlamak mümkün olacak bahar vitrinlerinde. Kobalt, Parlement, Safir yada Monaco  mavisi  diyelim, New York, Londra, Milano ve Paris'te Bahar 2013’un hemen hem her koleksiyonda karşılaştık bu muhteşem renkle. Özellikle  Tadashi Shoji, Elie Saab ve Jason Wu’nun kobalt mavisi büyüleyici elbiseleri benim hala unutamadıklarımdan.

KIRMIZI
ihtişam, dişilik, seks, şehvet, ateş, iddia, kışkırtıcı ve çarpıca işte tüm bu duyguları aynı anda çağrıştıran tek renk; Kırmızı.
Kırmızı, 2013 Baharında da yine baskınlığını koruyacak ve her tonu, özellikle gelincik kırmızısı akılları baştan alacak. Bazen bir kadının en güçlü silahlarından biri bile olabilen bu renk, 2013  Baharında da geçmeyen modası ile sizlere bambaşka bir çekicilik katmak için vitrinlerde sizleri bekliyor olacak ve her sezon olduğu gibi kırmızı halıların ve gösterişli partilerin en çekici rengi olmaya devam edecek. Tamamı ile kımızı giymek cesaret ister, kendine güven gerektirir ve  bu baştan çıkarıcı, kışkırtıcı renk sadece cesaretli kadınların tercihi olabilir diyorsanız ve o cesareti kendinizde bulamıyorsanız, o zaman  size tavsiyem Dior’un kırmızı fularlarını kullanarak bu muhteşem renkle dişiliğinizin farkına  varmanız, hadi biraz cesaret.


MOR

Mor, bütün eski öğretilerde ilham getiren, zenginliğin ve asaletin rengi olarak gösterilmiştir. Ayrıca insana büyük bir ruhsal enerji  verdiği düşünülür. Eğer  bu olumlu enerjileri almak istiyorsanız 2013  Bahar sezonunun  ışıldayan renkleri arasında bulunan mor ve morun her tonuna dolaplarınızda yer açın derim. Açık tenliyseniz; koyu tonlarda mor, esmer tenliyseniz; açık tonlarda mor tercih edebilirsiniz. Özellikle baharın en moda tonları olan Afrika menekşesi ve leylak renginin yeşil, sari, gri ve kahvelerle kullanımından doğan denge sayesinde muhtemelen baharın gelişi ile hissedeceğiniz  yorgunluğu da, içinize dolan mutluluk hissiyle kolayca yenebilirsiniz.



NATUREL RENKLER 

Bunca parlak, gösterişli rengin yanında nüde ve keten  gibi natürel tonlara da bahar koleksiyonunda büyük yer verilmiş. Rengin en büyük özelliği havadar, hafif  ve ışıltılı görüntüsü, ayrıca son derece kadınsı, yumuşak, zarif ve enerjik. Bence Renk paletinin en kullanışlı rengi natürel renkler. Çünkü her şeyle kombinlenebilirler ve hiç bir zaman ucuz  görünmezler. Özellikle keten ve nude renklerinin  oldukça baştan çıkarıcı ve hatta kadını Elegant gösteren bir yanı var. Bu renklerle soluk görünmek gibi bir kaygınız varsa Valentino ve Marc Jacobs’un  2013 Bahar koleksiyonlarına ve Elie Saab’in muhteşem gece elbiselerine yenide göz atmanızı tavsiye edebilirim. Bir renk ancak bu kadar seksi bu kadar etkileyici ve büyüleyici görünebilir.


PEMBE

Renk paletinde görünmese de pembe önümüzdeki sezon tüm tasarımcıların koleksiyonlarında fazlası ile yerini almış diğer bir renk. Oscar de la Renta’nin  canlı şeker pembelerinden, Gucci’nin en yüksek oktavlı açelya pembelerine, Christopher Kane’in sorbet pembelerinden, Dsquared2’ nin seksi pembelerine kadar her tonunu bulmak mümkün olacak bahar koleksiyonlarında. Baharın gelişiyle tüm kadınlar birer Victoria's Secret meleğine dönüşebilir.



SIYAH BEYAZ

Bu sezon çizgilerin hüküm sürdüğü koleksiyonlarda siyah ve beyazın uyumu adeta  büyüleyici. İster grafik desenleri ile, ister çiçekli baskılı yada ince kalın çizgileri ile siyah beyaz gardıroplarınızda ki baş köşeyi hiçbir renge kaptırmamak niyetinde. Yıl boyunca ister ofiste ister en özel partilerde şık olmak isteyen kadınların tercihi yine hiç şüphesiz ki siyah beyaz olacak.
Aslında Sonbahar-Kış trendlerine dolaplarımızda yeni yeni yer açarken, modanın hızına kendimizi kaptırıp 2013 Bahar-Yaz renklerini birlikte yeniden gözden geçirdik bile, şimdi sıra bu renklerle oluşturulan yeni koleksiyonların öne çıkanlarını derlemeye geldi...

2013 Bahar trendleri ile tekrar görüşebilmek dileğiyle…

Tuba Edman  / T&E Trend Tracker

Kapalıcarsi’da yetisti, İsvicre’de dunya markasi oldu.

Kapalı  Çarşı’da kuyumcu çırağı olarak başladığı tasarım konusunda Avrupalı markaları peşinden koşturacak başarılara imza atan Türk mücevher ve saat tasarımcı Bedros Tanışman, kendi markasını yarattı. Dünyaca ünlü Piaget, Cartier, Chopard, Audemars Piguet gibi markalara yıllarca paha biçilmez saatler tasarlayan Bedros Tanışman, şimdi de “Peter Tanisman” markası ile dünyaya açılıyor.
Henüz 11 yaşındayken bozuk paralardan yaptığı yüzük ve kolyeleri arkadaşlarına satarak, yeteneğini keşfeden Bedros Tanışman, şimdilerde Arap şeyhlerine, kraliyet ailelerine ve dünya jet sosyetesine özel saatler tasarlıyor. Ünlü saat markalarını peşinden koşturan Tanışman, 17 Ocak’ta İsviçre’de düzenlenecek Cenevre Saat Fuarı’nda yıllarca birlikte çalıştığı markalara meydan okuyacak.







Her tasarımı  olay oluyor
Sahibi olduğu Belartsa firması adına dünyanın önde gelen saat markalarına yaptığı özel tasarımlar, dünya saat yarışmalarında birbiriyle yarıştı. Geçtiğimiz Kasım ayında saat dünyasının oscarları olarak kabul edilen “Grand Prix d’Horlogerie de Genève” yarışmasında yüzlerce marka ve tasarımcıyı geride bırakarak finale kalmayı başaran Bedros Tanışman, birinciliği kaçırdı ancak birinci olan saatin bileziğinde ise yine Bedros Tanışman imzası vardı.
Her tasarımı olay olan Tanışman kendi markası için tasarladığı Spider, Carrousel, Chrono, Big Number, Novateur, Graphica ve Hera adlarını taşıyan 7 farklı modelden oluşan Peter Tanisman saatleri yine çok konuşulacak.

İlk lüks Türk saat markası
Türk vatandaşı olan Bedros Tanışman’ın birbirinden iddialı 7 saat tasarımı ile dünya lüks saat piyasasında girdi. Lüks saat sektöründeki ilk ve tek global Türk markası olan “Peter Tanisman” ilk kez tanıtılacağı Cenevre Saat Fuarı için hazırlıklarını da tamaladı. Peter Tanisman markasının tanıtımı için bir yıllık anlaşma imzalanan Aston Martin’in GP Pilotu Thomas Accary, kullanıdığı otomobille Peter Tanisman markasının tanıtım yüzü olacak.
Herkesin kolunda Türk saati olacak
Daha çok varlıklı insanlara hitap eden ve fiyatları 5 ila 80 bin Euro arasında değişen saatlerinin büyük beğeni kazanacağına inan Bedros Tanışman, “Dubai’den Amerika’ya, Uzakdoğu’dan Rusya’ya kadar dünyanın tüm zenginleri kollarında bir Türk markası saat taşıyıncaya kadar çalışacağım. Bütün dünyaya Türk markası olan Peter Tanisman markasını tanıtacağım” diyor.




Bedros Tanışman’ın ağzından tasarladığı 7 saat ve özellikleri
NOVATEUR: Yenilik anlamına geliyor. Eşi görülmemiş yepyeni bir konsept. Altın ve çelik olmak üzere iki farklı seçeneği var. Saatin kutusunun içindeki rakamlar da dahil olmak üzere kordonu tek parça kauçuktan üretilmiştir. Kauçuğun hiçbir eki, birleştirilmiş veya ayrılan bölümü yoktur. Makine ve kauçuk kısmı ağır bir mühendislikle ortaya çıkmıştır. Ortalama fiyatı 11 bin İsviçre Frangı’dır.
HERA: Adı, Yunan Mitolojisi’nde Kronos ile Rheia’nın kızı, aynı zamanda tanrıların kralı olan Zeus’un karısı güzel tanrıça Hera’dan gelmektedir. Kadınlara özel feminen bir görüntüsü vardır. Kadınların tutkusunu simgeleyen renkler ve taşlarla süslenmiştir. Yalnızca altından yapılmış bir saattir. Ortalama fiyatı 20 bin İsviçre Frangı’dır.
CAROUSEL: Saatin altındaki silindirin saniye olarak sürekli dönmesinden Atlıkarınca’yı çağrıştırıyor. Bu yüzden Carousel adını verdim. Altın ve çelik olmak üzere iki seçeneği var. Şimdi bir de silindiri transparan Safir’den bir modelini daha yaptım. Bu transparan silindirin içine Hacc’a giden hacılar zemzem suyu koyabilirler örneğin, yahut eşinizin saçının telini saklayabilirsiniz. Hatta gizli kasalarınızın şifresini… Silindirin kendisini kasa olarak kullanabilirsiniz. Şimdilik sadece kadınlara özel bir model, erkek modelini ne yazık ki fuara yetiştiremiyoruz. 15 bin İsviçre Frangı
CHRONO: Birden çok parçadan meydana gelmektedir. Peter Tanisman markalı her saat aslında Lego gibi birden çok parçadan meydana gelir. Ve her bir parçası için ayrı bir emek ve tasarım söz konusudur. Chrono kronometreli bir saattir. Saniye ile yelkovanı diğerler saatlerden farklı tasarlandı. Saniyesi çark gibi döner. Altın ve çelik seçenekleri var. 11 bin İsviçre Frangı.
SPIDER: Örümceğe karşı çok büyük bir ilgim var. Bu sempati değil ama insanlara büyük yararları olmuş, Hz. Muhammed’in bile hayatını kurtarmış bir yaratık. Bu yüzden Spider modelini yaptım. Kadranı örümcek ağı şeklinde tasarlanmış, saniyesi örümceğin kolları arasındaki kırmızı ok ile gösterilmektedir. Örümcek saniye ile birlikte sürekli dönüyor. Çelik ve altın seçenekleri bulunuyor. Ortalama fiyatı 10 bin İsviçre Frangı.
BIG NUMBER: Bu saatte kol başları yok ve numaraları çok büyük. Ayrıca akrep ve yelkovanı özel tasarlanmıştır.  Çelik altın seçenekleriyle üretildi. Ortalama fiyatı 9 bin İsviçre frangı.
GRAPHICA: Bu saate çok özel bir derinlik verildi. Üç farklı kadranın üst üste yerleştirilmesinden oluşmaktadır. Kadranın yüzde 40’ı boşaltılarak makinesinin görünürlülüğü sağlanmıştır. Klas bir erkek saatidir. Ortalama 11 bin İsviçre Frangı.

Türkiye, global marka fakiri değil
Türkiye’de çok değerli markaların olduğunu, yurtdışında ise kendi markasını yaratma çabası olan bir çok Türk vatandaşının olduğunu belirten Bedros Tanışman; “Türkiye global marka fakiri olmaktan çoktan çıktı. Dünya Türk firmalarını ve ürünlerini artık daha çok önemsiyor. Bazı sektörlerde ciddi markalara ihtiyacı olan Türkiye’nin, yeni marka yaratma çabasındaki girişimcileri desteklemesi lazım. Kendi sektörümüzde ilk Türk markası değiliz ancak, Peter Tanisman olarak en önemli marka olacağız. Buna yürekten inanıyorum” şeklinde konuştu.
MODA TAKİP


Saat dünyasında milliyim
Saat dünyasının kalbinin attığı İsviçre’nin Cenevre kentinde geçtiğimiz günlerde Time Exhibition adında saat fuarı düzenlendi. saat tutkunlayrıyla İsviçreli üreticileri bir araya getiren fuarda Türkiye’yi temsil eden tek kişi ise, İstanbullu Ermeni mücevher ustası Bedros Tanışman’dı. Tanışman’ın fiyatları 48-293 bin lira arasında değişen İznik, Carrousel Fantasia ve İstanbul adını taşıyan saatleri fuarın gözdeleri arasındaydı
Bedros Tanışman Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı. 52 yaşında. İstanbullu. Mesleği sorulduğunda “Saatçi ve sadekarım” diyor. Kuyumculuk dilinde kıymetli taşların üzerine oturacağı alt gövdeyi yapan usta olarak tanımlanıyor sadekarlık. Bedros Bey mücevher saatler üreten bir sanatçı aslında. Mesleğinde üstat mertebesinde. Çünkü bu işi, konusunda üniversite gibi sayılan Kapalıçarşı Çuhaçı Han’da öğrenmiş. Küçük yaşta atılmış hayata: 13 yaşında getir götür işleriyle başlamış bir kuyumcunun yanında.
Sonra çıraklık derken, 17 yaşında usta olmuş mıhlama konusunda. Usta olunca da kendine güveni gelmiş ve “Yeter artık! Başkasının yanında çalışarak onlara para kazandırmam” diyerek kendi atölyesini açmış. Bir anda rakip olmuş yılların ustalarına ama azmi, becerisi, çalışkanlığıyla oturtmuş tezgahını ve çok sayıda müşteri kazanmış.

İLK MÜŞTERİLER ARKADAŞLARI
Tanışman o günleri hiç unutmuyor hatta anlatırken de gözleri uzaklara dalıp gidiyor; “Babam tesisatçıydı. İlkokuldayken babamın dükkânına uğrar, bir şeyler öğrenmeye çalışırdım. Dükkândaki malzemelerle madeni paralara eğip şekil verirdim. Altlarına halka lehimle yüzük yapardım. Sonra bunları arkadaşlarıma satardım. Babamın verdiği harçlıklardan fazla para kazandığım oluyordu. Bu yeteneğim ailemin dikkatini çekti. Kapalıçarşı’daki kuyumcunun yanına beni çırak olarak verdiler.”
“Üretken ve çalışkan olduğu için müşterilerim de beni çok severdi” diyerek gururla anlatıyor yaşam öyküsünü Bedros Usta: “Bu nedenle mesleğimde çok çabuk ilerledim. İsviçre’ye ihraç edilmek üzere eski Fransız stilinde takılar tasarlıyordum. Bunlar yabancıların dikkatini çekmiş. 1983 yılında Cartier’den iş teklifi aldım. Kalktım gittim İsviçre’ye yerleştim. Saati ve saat tasarımını burada öğrendim. Kapalıçarşı’da öğrendiklerimle, İsviçre’de öğrendiklerimi birleştirerek, altı yıl bu şirkette çalıştım. Sonra kendi tasarımlarımı hayata geçirmek için oradan da ayrıldım. Tasarım ve üretim şirketimi 2000 yılında kurdum”.
2008’de doğru zamanın geldiğine inandı ve Peter Tanisman adıyla kendi markasını kurdu: “Sinema dünyasından petrol krallarına, çok ünlü futbolculardan dünya jet sosyetesine kadar özel tasarımlar yaptığım birçok kişi var. Koleksiyonumuza dâhil ettiğimiz yeni modellerimizle birlikte dünyada lüks tüketimin yaygın olduğu ülkelerde butikler açarak, Peter Tanisman markasını daha ulaşılabilir kılmaya çalışıyorum. İlk koleksiyonum olan Carrousel, İsviçre’de girdiği ilk yarışmada dünyanın en iyi 10 saat tasarımından biri seçildi. Bu başarı, markama büyük bir prestij kattı. Tüm modellerden 50 adetten fazla üretmiyorum. Bu, şirketimizin bir kuralı. Ama çok özel olsun isteyenler için de o modelden sadece tek bir saat bile yapıyoruz” diyor.

ALT LİMİT 48 BİN DOLAR

Tanışman saati bir tutku, bir yaşam tarzı olarak yorumluyor: “Sadece zamanı gösteren bir makine yapmıyorum ben. Her modelim, sonraki jenerasyonlara miras bırakılabilecek özelliklere sahip. Bu özelliğiyle hemen her ülkeden, her yaş gurubundan farkı insanlar markamıza ilgi gösteriyor. Dünyanın her yerinden saat tutkunu müşterilerimiz, genelde İsviçre’ye gelerek, bizzat satın alıyor ürünlerimizi. Bunun yanında Avrupa, Ortadoğu ve Amerika’da satışlarımız mevcut. Saatlerimin fiyatlarında üst limit yok. Çünkü müşterinin talebinin sınırı yok. Ama alt limitimiz belli. Fiyatlarımız 48 bin liradan başlıyor” diyor.
Tanisman markası olarak, İznik Çinileri ile bezenmiş yeni bir koleksiyon da hazırladığını anlatıyor Bedros Bey: “İznik çini sanatıyla taçlandırılmış bir koleksiyon hazırlamak, mesleğimdeki en büyük arzularımdan biriydi. Yaptığım yüzlerce denemede çok büyük hayal kırıklıkları yaşadım. Fırınlama sırasında eriyen, kararan veya şekli bozulan altınlar, tutturulması neredeyse sır olan renkleri tutturmak bile aylarımı aldı. Ama kesin bir kusursuzluğa ulaştım. Tarih ve kültürümüzün bu nadide örneklerini saatlerimizde kullanmak, hem büyük bir gurur, hem de anlatılamayacak kadar büyük bir haz oldu benim için.

MÜCEVHER GİBİ SAATLER
CARRUSEL FANTASIA: Saatte 1.64 karatlık 178 mücevher var. Kadranın içinde yedi kanal bulunuyor. Bu kanalların içinde de saat sallandıkça hareket eden 49 taş yer alıyor. Bazı modellerde bu taşlar pırlanta, zümrüt ve yakut. Fiyatı ise 175 bin İsviçre Frangı (Yaklaşık 293 bin lira). Sadece pırlantalı olanı ‘1001 Gece’ olarak adlandırılıyor. Fiyatı 149 bin İsviçre Frangı (yaklaşık 259 bin lira)
CARRUSEL İZNİK: Zemini iznik çinisi. Üzerinde 1.90 karatlık 62 adet pırlanta var. 3 adet üretildi. Fiyatı 48 bin İsviçre Frangı (yaklaşık 80 bin lira).
İSTANBUL: Mavi kadranlı erkek saati 29 bin İsviçre Frangı (yaklaşık 48 bin lira)

HÜRRİYET

Tasarim Arastirmasında Ilham Kaynaklari

Tasarım Araştırmasında İlham Kaynakları



Ø Moda eğilimleri: Bunlar güncel akımlardır.
Seçilen konunun güncel trendlere bağlantılı olması düşünülerek yola çıkılmalıdır.
Yıllardır tekrar eden konular çevresinde tekrar tekrar tasarımlar yapmanın anlamı yoktur.
Bunun için yaratıcı düşüncede ileriye dönük, güncel trendleri takip eden yenilikçi çalışmalar
hedef alınmalıdır.
Bu nedenle takı sektöründe bir yıl önce belirlenen trendlerden haberdar olmalı, yeni
sezon için, kültürel özellikleri de içinde barındıran nitelikli tasarımlar oluşturulmalıdır.
Ø Basılı ve görsel kaynaklar: Ansiklopedi, gazete, dergi, konuyla ilgili yayınlar,
kataloglar incelenir. Basılı kaynaklardan elde edilen bilgiler, fotoğraflar
toparlanır.




Görsel kaynaklar ise defile, fuar, sergiler ve müzeleri kapsamaktadır. Seçilen konuya
uygun bütün görsel kaynaklardan yararlanma yoluna gidilmelidir. Örneğin; bir takı defilesini
izlemek, fuarlara katılarak gözlemler yapmak takı tasarımında önemli kaynak teşkil
edecektir. Takı tasarımı için sadece takıyla ilgili sergi ve defileleri takip etmek yeterli
değildir. Farklı sanat dallarını takip etmek, resim-heykel sergilerini gezmek, takıyı
tamamlayan giysi defilelerini ve bunun gibi sanat etkinliklerine katılmak gerekir. Farklı
bakış açıları kazanmak için yeni teknolojik gelişmeleri takip ederek materyal toplamak için
görsel kaynaklar yakından takip etmelidir.

Ø Renk hikâyeleri: Takı sektöründe belirlenmiş trendlerden seçilen renk
çeşitlerinin toplanarak bir düzen içinde yerleştirilmesidir. Bu çoğunlukla hikâye
panosu ile birlikte yapılır.

Ø Tasarım panosu: Tasarım panosu; bilgi, resim, taş, metal örnekleri, bitkiler,
kumaş parçaları, fotoğraflar ve bunun gibi bütün materyalleri kapsamaktadır.

Ø Çeşitli taşlar, boncuklar, metaller: Bir takı modeli tasarlarken ya elde var
olan taşa uygun bir model tasarlanır ya da istenilen bir taş yoksa model
tasarlandıktan sonra o modele modelin metaline, metal rengine, formuna uygun
taş seçilmelidir. Takı formu ve taşın birbiriyle bir bütünlük oluşturması birinin
diğerinin üstüne çıkmaması gerekmektedir.

MEGEP

Taki Tasariminda Konuyu Belirlemek ve Piyasa Arastirması Yapmak

Takı Tasarımında Konuyu Belirlemek ve Piyasa Araştırması Yapmak 




Konu seçiminde tüketici isteklerine, mevcut teknolojik gelişmelere uygun, günün
moda eğilimlerine dikkat edilmelidir.
Osmanlı dönemi, Cumhuriyet dönemi, sanat akımları, doğa ve buna benzer konular
seçilebilir. Ancak, seçilen konuda sınırlandırmalar yapılmalıdır. Şayet tarihî bir dönemden
yola çıkıyorsak o döneme özgü bir parça, konumuzun ana başlığını oluşturmalıdır. Selçuklu
dönemi diyorsak konumuzu Selçuklu döneminin geneli değil o dönemde kullanılan kapı
tokmakları ya da kullanılan giysiler gibi ilgimizi çeken, hayal dünyamızda heyecan veren bir
bölümünü ele almak gerekir.
Tasarım konusu tespit edildikten sonra seçilen konunun tüketici kitlesine uygunluğu,
piyasadaki arz talep durumunun belirlenmesi, rekabet durumu, satış politikası vb. özelliklerin
araştırılıp tespit edilmesi için piyasa araştırması yapılmalıdır.
Yapılacak tasarım doğrultusunda üretilecek takıların doğru kitleye ulaşması,
ihtiyaçlara cevap vermesi, aranılan nitelikte ürünler olması için piyasa araştırmasındaki
verilerin doğru tespit edilerek değerlendirilmesi gerekmektedir.
İyi bir tasarımcı çizim yapmayı bildiği kadar piyasadaki rekabet ortamını, satış
politikalarını iyi takip etmeli, güncel temaları, kullanılan metal özelliklerini aranılan
nitelikte, fiyatta ve uygun üretim teknolojilerini seçmede kararlı davranabilmelidir.
Piyasadaki üretim öncesi, sonrası ve pazarlama aşamalarını bir bütün olarak
değerlendirebilmek, iyi bir piyasa araştırması ve gözlemler ile gerçekleşir. Başarılı bir piyasa
araştırması sonucunda üretilecek ürünler kısa sürede piyasada aranan, nitelikli ürünler olarak
tüketiciye ulaşacaktır.

Piyasa araştırması yapılırken dikkat edilecek, önemle göz önünde bulundurulacak
faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Ø Günün moda akımlarının takıya etkisi
Ø Piyasada bulunan mağazaların satış politikaları
Ø Satışı düşünülen ürünün tavan ve taban fiyatları (yapılacak üründe istenen en 
yüksek ve en düşük fiyatın ne olacağı vb.) 
Ø Ürünün hangi kitleye hitap ettiği (turizm, ihracat, çalışan kitle, kırsal kesim vb.) 
Ø İşletmelerde bulunan makine, araç, gereç gibi donanımlar (makine parkı) 
Ø İşletmelerde kullanılan üretim metotları (kullanılan teknik, el işçiliği, yöresel 
teknik, vb.) 
Ø Yeni teknoloji ile ilişkileri, çalışmalarında teknolojik gelişmeden yararlanma 
seviyesi 
Ø İşletmenin gelecekle ilgili projeleri, geleceğe yönelik eğilim ve üretimleri 
Ø Kalite kontrol esaslarının uygulanması (kalite kontrol, ayar hesapları, son 
kontrol aşamaları vb.) 
Ø Kalite çemberinin uygunluğu (Ürünün amaca uygun olabilmesi, beklentilere 
cevap verebilmesi için daha kaliteli olması ve benzer özelliklere cevap 
vermesini sağlayan işlemlerin tümüdür.) 
Ø Tüketici kitlesinin takı hakkındaki düşünceleri (hangi amaçla alındığı, yatırım, 
hediye, zevk vb.) 
Ø Tüketicilerin eğitim ve gelir düzeylerine göre takı eğilimleri 

megep

5 Temmuz 2013 Cuma

Chanel Sous le Signe du Lion: Yeni koleksiyonu icin aslandan ilham alan Chanel

Chanel Sous le Signe du Lion

Yeni koleksiyonu için aslandan ilham alan Chanel`in pırlantalarla süslediği mücevherler göz kamaştırıyor.








Eğer aslan burcuysanız Chanel`in yeni koleksiyonunda yer alan herhangi bir parçanın sahibi olmak isteyebilirsiniz. Ormanların kralından ilham alan marka, beklenmedik bir zamanda Sous le Signe du Lion ismini verdiği beyaz altın ve pırlantanın hakim olduğu eşsiz bir mücevher koleksiyonuyla karşımıza çıktı.

Kolye, yüzük ve bileziklerine aslanın izlerini taşıyan parçalar koyan Chanel`in üzerinde aslan yatan yüzüğü ise şu ana kadar en çok dikkatimizi çeken parça oldu. Koleksiyonun ana parçası ise Chanel Lion Royal ismi verilen platinyum, pırlanta ve beyaz altınla tasarlanan kolye oldu. Duruma göre uzayıp kısalan bir zincire sahip olan kolyenin içinde yer alan aslan figürünü dilediğiniz zaman kolyeden ayırıp broş olarak da takabiliyorsunuz.



TRENDUS/Haber : Ayşe Billur Özer

Nereden alınmalı? Garantisi, sertifikası var mı?





En önemli anların vazgeçilmezi, paylaşılan mutluluğun sembolü pırlantaları satın alırken bunlara dikkat etmeye özen gösterin... 

Garantisi, sertifikası var mı? 

Pırlanta seçiminde en önemli ve ilk bakılması gereken şey, karşınızda ışıl ışıl parlayan ve adeta hayallerinizi süsleyen pırlantanın bir sertifikasının olup olmaması. Pırlanta sertifika iki türlü, ürün sertifikası ve uluslararası geçerliliğini ispat eden sertifika. Uluslararası sertifika, taş başına verildiğinden pırlantanın üzerindeki her küçük taş için ayrı ayrı sertifika almak, büyük bir maliyet doğurmakta. Eğer ilgilendiğiniz pırlanta bir tek taş ise, bu tek taşı gerçek rengi ve berraklığıyla satın almak için satıcıdan uluslararası geçerliliği olan bir sertifika istemelisiniz. Karat, pırlantanın ağırlığını temsil ediyor. 1 karat, 0,2 gram yani 200 miligrama denk geliyor. Satın almayı düşündüğünüz tek taş, eğer 0,30 Ct.'dan (karat) büyük ise bu uluslararası sertifikayı talep edin. Bu boydan küçük taşlarda ürün sertifikası yeterli. Uluslararası sertifika ülkemizde hala çok yaygın değil. Sadece belli başlı mücevhercilerde bulunuyor. Aldığınız ürün ya da uluslararası sertifikanın da kartondan, fotokopi veya matbaa basımı bir kAğıttan ibaret olmadığından da emin olun. Sertifikada temel olarak pırlantanın rengi, berraklığı, karat ağırlığı ve kesim detayları yer alıyor... 

Nereden alınmalı? 

Pırlanta, konusunun uzmanı olan ve esas işi pırlanta olan, güvenilir marka ve yerlerden alınmalıdır. ülke çapında bilinen mücevher markalarının güvenilir olduklarını söylememize sanırız ki gerek yok. Pırlanta alışverişi için uğramış olduğunuz mağazanın vitrininde kısıtlı sayıda ürün bulunması, pırlanta alışverişi için pek de güvenilir bir yer olmayabileceğini gösterir. Daha çok mücevher işi ile mi ilgileniliyor yoksa kuyumculardaki gibi altın işi mi ağırlıklı, kontrol edin. Pırlanta konusunda uzmanlaşmış mücevher mağazaları iç mekAnda genellikle pırıl pırıl parlayan beyaz bir ışık kullanır. Bu, pırlantanın rengini daha rahat anlayabilmenizi sağlamak içindir. Bu detaya da dikkat edebilirsiniz. 

Pırlantanın dikkat etmeniz gereken 4 temel özelliği var 


Pırlanta seçiminde en mühim özellikler 4C olarak adlandırılıyor ve pırlantanın kalitesini, fiyatını belirliyor. 4C, İngilizce'deki Carat Weight, Clarity, Color ve Cut ifadelerinin ilk harflari. Yani sırasıyla; karat ağırlığı, berraklık, renk ve kesim. Karat ağırlığının 0,2 grama karşılık geldiğini önceden söylemiştik. Pırlanta sektöründe çoğunlukla 1 karat altı ağırlıkta satışlar gerçekleştiğinden pırlanta ağırlığı için Puan ifadesini duyarsanız şaşırmayın. 1 karat 100 Puan, yarım karat 50 Puan olacaktır. Yarım karat 0,50 Ct. olarak da sembolize edilir. Bir taşın ağırlığı ile büyüklüğünü karıştırmamalısınız. Pırlanta karat ölçüsü, mineral yoğunluğu arasındaki farklılıktan olacak ki diğer taşların tespitinde kullanılan karat miktarlarından farklı olabilir. Ayrıca karat değeri aynı olan iki farklı pırlantanın da fiyatı, diğer 4C özelliklerinin farklılığına göre değişiklik arz etmekte. 

En değerli pırlanta renksiz olanı 

Pırlantanın renk oranı, G.I.A yani The Gemological Institute of America'nın alfabetik olarak gösterdiği renk tablosuna göre belirleniyor. Bir pırlantanın sarılığı pek istenmiyor. Renksiz ve nispeten beyaz olması tercih ediliyor. Alfabetik sıraya göre İngilizce harflerle D'den W'ya kadar olan her bir harf, pırlantanın renk değerini göstermek için kullanılıyor. D,E ve F renksiz olan ve en nadir bulunan pırlanta grubu iken G,H,I ve J ise nadir bulunan beyaz renkli pırlantaları temsil ediyor. M ve Z arasındaki pırlantalar ise sarı tonları ile dikkat çekiyor, özellikle de W... 

Berraklık ve kesim de mühim! 


Pırlantanın içinde gözüken karbon lekeleri, onun berraklık açısından ne kadar değerli olduğunu gösteriyor. Bu lekelerin azlığı, pırlantanın daha berrak görünmesini sağlayacağı için, tercih nedeni. Bir pırlantanın kesimi, en önemli özelliği. öyle ki, pırlanta üreticileri dahi bazen yanılgıya düşebilmekte. Bu yüzden, pırlanta seçimine dikkat etmeye yeni yeni başlayacakların bu özelliğin üzerinde ekstra çaba sarfetmesi gerektiğini söylemeliyiz. En çok bilinen iki kesim şekli var; zümrüt ve baget. Baget kesim, ortaya çok daha sade ve şık bir pırlanta çıkarıyor. Pırlantanın doğru kesilmesi, ince olması ve ışığı doğru vermesi fiyatını artırmakta. Pırlantada kalp, damla, yuvarlak ve oval gibi farklı kesimler de söz konusu. En fazla parlayan ve gösterişli olan kesim çeşidi yuvarlak olanı. 

İnternet, pırlanta alışverişi için uygun bir ortam mı? 

Eğer güvenilir bir markadan alışveriş yapacaksanız, internet üzerinden de pırlanta alışverişi gerçekleştirebilirsiniz. E-ticaret, mücevher sektöründe son yıllarda büyük bir rekabet getirdi ve mağazadan alışverişe göre çok daha uygun fiyatlar bulmanız olası. önde gelen markalar, internet üzerinden gerçekleştirilen satışlarda türlü kampanyalar ve indirimler uyguluyor. Tabii, burada en çok dikkat etmeniz gereken, karşınızdaki web sayfasının tasarımından tutun da güvenilir forumlarda ve sosyal paylaşım sitelerinde kullanıcılar tarafından genel olarak nasıl yorumlandığına kadar pek çok şey var. Ama dediğimiz gibi, markanın güvenilir ve ülke çapında bilinir olması da genel anlamda güvenli bir pırlanta alışverişi imkAnı tanıyacaktır.
(Kaynak: Womenist ) 3602500

Ucuza pirlanta almaya ne dersiniz?

Ucuza pırlanta almaya ne dersiniz?





Hediye almak stresli bir iştir. Özellikle beklentileri yüksek birilerine hediye alınacaksa daha zor.

Böyle durumlarda hediye, duygusal anlamından ziyade maddi karşılığı ile önem kazanır. Pırlanta ortalarda boy gösterdiğinden bu yana bir demet çiçek devri çok eskilerde kaldı. Pırlanta gibi birçok değerli mücevher (özellikle taşlar) kadınların da erkeklerin de rüyalarında kendine sağlam bir yer edinmiş olsa da gerçek başka.
Kadınların pembe rüyası haline gelen bu itibar sembolü ‘taş’, hediye dönemlerinde ilk akla gelenlerden oluyor. "Nedir bu pırlantadan çektiğimiz?" diyor erkekler. Kadınlar ise "minicik bir şey alsan ne olur" der gibi bakıyor.
Minicik ama pahalı… Fiyatı yüksek olduğu kadar sükseli olan bu taş neden bu denli pahalı hiç düşündünüz mü? Ya da altın fiyatları almış başını giderken pırlantalar neden indirime giriyor? Yoksa demode mi oluyor? Bu da yetmiyormuş gibi son günlerde "pırlanta outlet"leri ortaya çıktı. Altında hiçbir indirim yapılmazken pırlantalı ürünlerde yüzde 40-50′lere varan indirimlerle karşılaşıyoruz.
‘Pırlanta outlet’leri nasıl ortaya çıktı?
Peki ama pırlanta bu derece kıymetli, lüksün ve zenginliğin simgesi iken nasıl oluyor da altından çok daha değersiz gibi görülüyor ve indirime giriyor? Aslında pırlantada büyük indirimlerin yapılmasının nedeni hak ettiği değerden değil de sunulan değerden fiyatlandırılıyor olmasında gizli. Tabiri yerinde ise 25 liralık mal 500 liraya satılıyor.
Dolayısıyla hayatımıza ‘pırlanta outlet’i diye bir kavram giriyor. Üreticilerin krizden etkilenmesi bunun başlıca nedeni. Elmas, zümrüt ya da pırlanta ve diğer taşları daha ucuza buralarda bulabilirsiniz. Çünkü ürünler üretimden direkt satışa çıkıyor. İsterseniz alışveriş merkezlerinden alın, isterseniz eşofmanlarınızla rahatça oturduğunuz bilgisayarın başında sanal ortamlardaki mağazalarda satılıyor.
Modası geçmiş ya da ikinci el diye tabir edilen taşların kullanılmadığı tasarımlarda güncel modayı yansıtan çizgiler dikkat çekiyor. Outlet ya da indirim deyince akla gelen defolu yahut sakat ürünler ‘pırlanta outlet’lerde yok. Tek taş yüzükten tam tur pırlanta yüzüklere, zümrüt kolyelerden elmas gerdanlıklara kadar geniş bir yelpazede sunulan ürünlere uygun fiyatlarla ulaşılması hedeflenmiş.
Farklı karatta, renkte, kesimde ve berraklıkta bulunabilecek ürünler, kadınların ulaşamayacağı kadar lüks, beylerin satın alamayacağı kadar pahalı değil. Atasay, Koçak Gold gibi belli başlı markaların büyük alışveriş merkezlerinde açtığı outlet mağazalarının yanı sıra internet sitelerden fiyat karşılaştırması yapabilirsiniz. Neredeyse yarı yarıya varan bir indirim söz konusu.
Değerli taşlı mücevherlerin bakımı nasıl yapılır?
Sıvı deterjanlı ılık su ve yumuşak uçlu diş fırçası yardımıyla temizlediğiniz mücevherinizi ılık su ile durulayın. Yumuşak bir bezle iyice kuruladıktan sonra birbiri ile temas etmeyecek şekilde mümkün ise kadife keselerde saklayın. Aynı temizliği eşit oranlarda amonyak ve su karışımı ile yapabildiğiniz gibi mücevher temizleyicileri ile de yapmanız mümkün. İnci, zümrüt gibi değerli taşların canlılığını kaybetmemesi için hava alması ve tenle temas etmesi gerekir. Mücevherin ara sıra da olsa kullanılması, ömrünü uzatır. 
Kadınca Kararınca

Pirlantada "OTV( Özel Tüketim Vergisi) kalksin dunya markasi oluruz!

 


Kaan Zenginli
  Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın pırlantanın ÖTV’sinde düzenlemeye gidilebileceğini söylemesi üzerine heyecanlanan sektör temsilcileri “Düzenleme ile Türkiye pırlantada dünya markası olur” dedi.
Türkiye’de özellikle kadınlar tarafından ilgi gören pırlanta pazarı her geçen gün büyüyor. Ancak üreticiler pırlanta ve değerli taşlardan alınan yüzde 20’lik Özel Tüketim Vergisi’nden (ÖTV) şikayetçi. Geçen hafta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Uluslararası Altın Zirvesi’nde pırlantanın ÖTV’sinde düzenleme yapılabileceği sinyalini vermesi sektörde büyük heyecan yarattı. Sektör oyuncuları ÖTV’nin kalkması durumunda üretim, ihracat ve istihdamın artacağı ve Türkiye’nin bu alanda bir dünya markası olacağı görüşünde birleşiyor.


Yabancı tüccar yatırıma gelir
Zen Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Emil Güzeliş, Türkiye’nin altın ve takı konusunda oldukça güçlü olduğunu, hatta İtalya’dan sonra en büyük üretim kapasitesine sahip ülke konumunda bulunduğunu söyledi. Ancak ÖTV yükünün sektörün sırtında bir yük yarattığını vurgulayan Güzeliş “ÖTV olmazsa Türkiye’ye yurt dışından taş tüccarlarının gelip ofis açması, buradaki tüccarların da ham maddeyi rahatça getirip, stok tutması kolaylaşır. Böylelikle Türkiye’nin pırlanta ihracatı daha da artacaktır ve Türkiye pırlanta da dünya markası olacaktır” dedi.

Rekabet gücümüz azalıyor.

Sektörün önemli oyuncularından Altınbaş’ın sahibi İmam Altınbaş da pırlanta ve değerli taşlardan alınan ÖTV’nin sektörün en önemli sorunu olduğunu söyledi. Altınbaş şöyle devam etti: “Pırlantadaki ÖTV, sektörümüzde rekabet etmek zorunda olduğumuz İtalya, Hong Kong ve Çin’e karşı gücümüzü zayıflatmaktadır. Hükümetimizin ihracatı destekleme projeleri ile pırlantada ÖTV konusu ters düşmektedir.”

Sektör piyasalarda daha etkin olmalı
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. M. İbrahim Turhan, bu yıl dördüncüsü düzenlenen İstanbul Altın Zirvesi’nde, sektör oyuncularını sermaye piyasalarına davet etti. Turhan, altın ve kuyumculuk sektörünün sermaye piyasalarında yeteri kadar temsil edilmediğine dikkat çekerek, sektörü sermaye piyasasından daha etkin bir şekilde istifade etmek üzere harekete geçmeye çağırdı.

STAR GAZETE

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Hz.Fatma Ana'nın eli neden bu kadar populer?

Fatma Ana'nın eli neden bu kadar popüler?






2008 yılından beri ekonomik krizin ortaya çıkışı ile birlikte Fatma Ana'nın eli tasarımlarda daha çok kullanılır oldu.

Yazı:DENİZ BAĞRIAÇIK/ Aktuel
2008 yılından itibaren, birçok ünlü tasarımcının koleksiyonlarında Fatma Ana'nın eli sıklıkla görülmeye başlandı. Üstelik sadece takılarda, dekorasyonda da değil. Tişörtlerin, çanta üzerlerinde artık Fatma Ana'nın elini görmek mümkün. Avrupa ve Amerika'daki butikler dahi İslam ve Musevi dünyasının bu ortak simgesiyle donatılmış durumda.

Fatma Ana'nın elinin anlamı nedir?Fatma'nın Eli' olarak bilinse de Arapça'da 'Hamse Eli' diye anılır. Hamse, beş anlamına gelir ve bir elin parmak sayısını gösterir. Hindu'lar 'Humsa Eli', Museviler ise 'Hameş Eli' veya 'Miryam'ın Eli' adını vermişlerdir. Özellikle Kuzey Afrika'da özellikle çok değerlidir. Güç, bereket, dayanıklılık gibi insanlığın en manevi ihtiyaçlarına kucak açan bu sembolün keşfedilmesinin altında bir kıskançlık hikâyesi yatar. 


Neden güç simgesi? Hz.Fatma bir gün mutfakta helva kavururken, eşi Hz. Ali'yi genç ve güzel bir odalıkla görür ve pişen helvaya elini daldırır ancak hiç bir şey olmaz, helvayı böyle kavurmayı devam eder. O günden sonra elinin kutsallığına, gücüne adeta yenilmezliğine inanılır. Her güçlük adeta onun eliyle aşılacaktır. İslam ve Musevilik'te yer alan bu ortak sembolün, geniş bir coğrafyada gücüne günümüzde halen inanılmakta.

Neden tasarımcıların gözbebeği?
Dünya küresel bir krize 2008 yılında girdi. İngiltere ve Amerika'nın başı çektiği ülkelerde, birçok kişi işlerini kaybetti. Avrupa'daki birçok ülke halen işsizlikle mücadele ediyor. Bunların dışında da, yeryüzünde milyonlarca kimse son yıllarda artan kanser ve tedavisi güç hastalıklara daha sık yakalanır oldu. Terör, doğal afet gibi insanlığın bir anda hayatlarında kökten değişiklik yaratan olaylar kuşkusuz kişilerin maneviyata sığınmalarında büyük bir etken. Aktuel.com.tr olarak şans ve sembol kolye tasarımları ile ünlü Antik Takı tasarımının tasarımcılarından Sevim İsot'a fikrini sorduk. 


                   Sharon Stone                                                  Madonna
Sevim İsot, Takı tasarımcısıİnsanlar zor dönemlerinde mücadele ederken, böyle simgelere ihtiyaç duyabiliyorlar. Ekonomik krizler de çok etkiliyor. Tasarımları boyunlarında taşımaları elbette batıl inanç ama kendilerini iyi hissediyorlar. Uğur getirdiğine inanıyorlar. Biz de bir çok farklı tasarımlar bulunuyor ve geneldetasarımlarımız hep bu yönde, kişilerin kendilerini iyi hissetmelerine yönelik şeyler. Nazar dualarımız var bunların hepsi kişilerin zor dönemlerinde daha çok sarıldıkları ürünler. İşte böyle bir tabloda, en çok üzerimizde taşımaya ihtiyaç duyduğumuz simgelerden biri oluyor, Fatma Ana'nın eli. Hem bize bereket, hem de tüm olumsuzluklara dayanma gücü getiriyor. Tasarımcıların da bu güzel simgeyi kullanmak çok hoşlarına gidiyor.

Hangi yabancı tasarımcılar bu figürü kullanıyor?
Amerika'da Urban Outfitters mağazaları koleksiyonlarında Fatma Ana'nın elinin olduğu tişörtleriyle dikkatleri üzerlerine çektiler. Müslüman kesimlerden bu sembolün herkesin üzerinde yer almasının aşağılayıcı olduğuna dair tepkiler alırlarken, geniş bir kesim tarafında da çok büyük beğeni aldı. Lüks sevenlerin tasarımcısı Celine Leora'da yardım sevenler için düzenlenen bir gecede Fatma Ana'nın elini parfüm şişelerinin üzerine tasarlayarak herkesin ilgi odağı haline gelmişti. Ünlü takı tasarımcısı Ileana Makri'de 18 ayar pembe altın ve pırlanta işlemeli eli de New York Barneys mağazalarında satışa sunuldu. Türkiye'den de birçok isim son dönemlerde bu kutsal simgeyi tasarımlarına taşıdı: Paşabahçe'de dekorasyonda kullanırken, bir çok takı tasarımcısı pırlanta ve nazar boncukları kullanarak Fatma Ana'nın eline koleksiyonlarında yer verdi.

HZ. MUHAMMED'İN SOYUNU DEVAM ETTİREN HZ. FATMA, HALK İNANÇLARINDA DA ETKİLİ
Mütevazı yaşamıyla Müslümanlara örnek olan, Hz. Muhammed'in "Vücudumun bir parçası, gözümün nuru; kalbim, ruhum ve vicdanım" dediği, soyunu devam ettiren kızı Hz. Fatma, Aleviler arasında özel bir değere, halk inançlarında farklı bir konuma sahip. Anadolu'dan Hindistan'a kadar "Fatma'nın Eli"nin kötülüklerden koruduğuna, inanılıyor. En son Topkapı Sarayı ve Türk Kadınları Derneği'nin ortaklaşa düzenledikleri "Osmanlı Devleti'nde Ehl-i Beyt Sevgisi" konulu sergi ve Salih Suruç'un "Hz. Fatıma" kitabıyla anılan Hz. Fatma'nın kısa süren hayatı ilginç ayrıntılarla dolu.

"Hz. Muhammed'in kızı Fatma, kocası Hz. Ali'yi genç ve güzel bir odalıkla görünce o sırada pişirmekte olduğu helvaya şaşkınlıkla elini daldırır ve karıştırmaya başlar. Kocası durumu fark edince Fatma'nın elini tencereden çıkartır. Fatma'nın eli yüzyıllardır sahiplerine şans getirdiğine ve onlara sabır ve sadakat erdemleri verdiğine inanılan bir tılsım haline gelir. Bu nesne genellikle 'Fatma'nın Eli' olarak bilinilirse de Araplar arasında 'Hamse Eli' diye anılır. Hamse, beş demektir ve bir elin parmak sayısını gösterir. Hindu'lar 'Humsa Eli', Museviler ise 'Hameş Eli' veya 'Miryam'ın Eli' adını vermişlerdir. Bazı kültürlerde yukarıya dönük, bazı kültürlerde aşağıya dönük el şeklinde bulunmaktadır."

Bu sözler, Fatma'nın Eli'nin seramikle yeniden yorumlayan sanatçı Sara Aji'ye ait. Hz. Muhammed'in soyunu, ataerkil bir toplumda bir kadından devam ettiren, Müslümanlığın en önemli kişiliklerinden biri olan Hz. Fatma'ya dair bir yazıya, bir sanatçıdan alıntıyla başlamamın sebebi ise aşikâr! Hz. Fatma, salt dinsel boyutuyla değil, mitolojik bir efsane olarak da Anadolu'dan Hindistan'a kadar uzanan bir coğrafyada etkili. Gaziantep Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ruhi Ersoy, "Kadın Kamlardan Ebelere" çalışmasında Mersin yöresi Tahtacı Türkmenleri arasında, doğum esnasında ebenin işe "Benim elim değil, Fatma Ana'nın eli" diyerek başladığını, doğum yapacak kadının karnını eliyle ovup doğumu gerçekleştirmeye çalıştığını belirtiyor. Ünlü tasavvuf uzmanı Annemarie Schimmel de, "Tanrı'nın Yeryüzündeki İşaretleri" adlı kitabında Fatma'nın Eli'nin önemine dikkat çekiyor: "Parlak gümüş veya altın mücevherler üzerine kazınan veya kırmızı boyayla çizilen, bazen de evi koruması için duvara çizilen 'Fatma'nın Eli', İslam dünyasında en sevilen muskalardan birine kaynak olmuştur. Bu el genellikle Sufilerin kullandıkları asa veya değneklerin baş tarafını oluşturur. Ayrıca Ali veya Oniki İmam'ın isimleri bazen metal bir 'Fatma'nın Eli'nin üzerine kazınır".

"Babasının annesi"Anadolu'nun pek çok yerinde Fatma'nın Eli ile ilgili inançlar mevcut. Konu hakkında görüşlerini aldığımız Prof. Dr. Beyza Bilgin, halk arasında genellikle kolye olarak kullanılan Fatma'nın Eli'ndeki 5 parmağın, sülalenin 5 üyesi, Hz. Muhammed, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i sembolize ettiğini belirtiyor. "Annem fırına yemek koyarken dahi 'Benim elim değil, Fatma'nın eli koyuyor' derdi. İlaçla geçmeyen ya da ilaca gerek olmayan hastalıkların, Fatma'nın Eli'yle dokunulduğunda, dua okunduğunda iyileşeceğine inanılır" sözleri ise bu inancın ne kadar hayatın içinde olduğunu kanıtlıyor. Prof. Bilgin, Hz. Fatma'nın Hz. Muhammed'in kızı olduğu ve bilgileri ilk elden öğrendiği için önemli olduğunun da altını çiziyor. Bu noktada kısaca Hz. Fatma'nın yaşamına göz atmak gerekiyor.
Hz. Muhammed ve Hz. Hatice'nin en küçük kızı olan Hz. Fatma, Mekke'de doğdu. Küçük yaşta annesini kaybetti. Üç ablası da o dönemde evli oldukları için annesinin yokluğunda ve Müslümanlığı yaymak için mücadelesinde babasının en büyük destekçisi olması, ona "babasının annesi" lakabını kazandırdı. Kaynakların büyük bölümüne göre 18 yaşındayken Hz. Ali ile evlendi. Camile Adams Helminski'nin "Sufi Kadınlar" kitabında yer verdiği bu evliliğe dair bir ayrıntı, aile ilişkilerini aydınlatıyor: "Fatma ve Ali'nin evlilikleri Cebrail tarafından vahyedilmiş bir evlilik olmasına rağmen birçok evlilik gibi iniş çıkışları olan bir evlilikti. Bir gün Ali ve Fatma birbirlerine dargın iken Hz. Muhammed onların ziyaretine gelir. Kendisinin ikisinin arasına uzandığı ve her ikisinin de ellerini alarak kendi karnı üzerine koyduğu söylenir. Peygamber onlara kendisiyle beraber nefes almalarını ve içleri huzur doluncaya kadar bu konumlarını muhafaza etmelerini söyler. Bir süre sonra onların kulübesinden yüzünde tebessüm ile ayrılır. Niçin gülümsediğini soran bir arkadaşını şöyle yanıtlar: 'En sevdiğim iki kişi artık huzura kavuştular'".
Hz. Fatma ve Ali'nin beş çocukları oldu, ancak üçü çocuk yaşta öldü ve Hz. Muhammed'in soyu Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etti. İslam kaynakları o günün şartlarında son derece ataerkil bir toplum olan Arabistan'da, peygamber soyunun bir kadından devam etmesini çok önemsiyor. Parıldayan anlamında "Zehra", temiz anlamında "Betül" lakaplarına da sahip olan Hz. Fatma'nın kişiliğine dair Tevfik Ebu İlm'in İnsan Yayınları tarafından yayımlanan "Hz. Fatıma" kitabında şu satırlar dikkat çekiyor: "Kırmızıya çalar beyaz bir ten, siyah ve uzun saçlar. (Kemal ve güzelliğin en üstün örneği idi. Arap yarımadasındaki tüm kadınların sahip oldukları bilgi ve ilimlerden haberdardı ve hepsini kavramıştı. Kuran ayetlerine dayanarak Ebu Bekir ile girdiği tartışmalar, onun Kuran ayetlerine vâkıf olduğunu ortaya koymaktadır". Hz. Fatma'nın dış görünüşü, konuşması, hal ve tavırlarıyla Hz. Muhammed'e en çok benzeyen kişi olduğunu Hz. Ayşe de belirtmiş. Baba ile kızı arasındaki çok yakın ilişki, Hz. Muhammed'in bir sefere çıkarken en son, geldiğinde ise ilk önce kızını ziyaret etmesi, kızını gördüğünde ayağa kalkarak yerini ona vermesi gibi örneklerden anlaşılıyor. Ebu İlm'in kitabında yer alan yine Hz. Ayşe'ye ait şu satırlar da manidar: "Resulullah'a Fatıma'yı sanki bal şerbeti içer gibi öylesine öpmesinin sebebini sordum. Bana 'Beni miraca götürdükleri gece Cebrail beni cennetin içine götürdü ve bana bir elma verdi. Onu yedim. Ne zaman o elmayı özlesem Fatma'yı öpüp, cennetin kokusunu ondan alıyorum. (O benim kalbim, ruhum ve vicdanımdır. Her kim onu üzerse beni, her kim beni üzerse Allah'ı üzmüştür".
Alevilerin "Fatma Ana"sıAynı kitapta yer verilen Hz. Muhammed'in "Ben sizin aranızda iki değerli şey bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı; O, hidayet ve nurdur, onunla amel edin. Diğeri Ehl-i Beytim" hadisini özellikle Aleviler çok önemsiyor. Alevilerin çoğu, Hz. Fatma ve Hz. Ali'nin nikâhının Allah'ın huzurunda, meleklerin şahitliği ile kıyıldığına, Hz. Fatma'nın Hz. Ali ile evlenmek için Allah'a, kadın soyunun tek şefaatçisi, yani kurtarıcısı olmak için şart koştuğuna, Allah'ın bu şartı kabul ettiğine inanıyor. İbrahim Bahadır "Alevi ve Sünni Tekkelerinde Kadın Dervişler" kitabında "Fatma Ana"nın, 12 İmam'ı Hz. Muhammed'e dayandıran şahsiyet olarak Sufilerin manevi lideri olduğunu belirtiyor: "Alevi Bektaşi yoluna gönül vermiş kadınlar, Hz. Fatma'yı veli, ermiş olarak kabul edip, kendilerini onun manevi mirasçısı saymışlardır. Birçok Alevi tekkesinde ya da dini mekânlarda bulunan ocakların çoğunun adı Fatma Ana Ocağı'dır." 

Hz. Fatma'nın savaşlara katıldığı, babasının ve eşinin ev dışındaki bazı işlerini üstlendiği, aynı zamanda şiir de yazdığı söyleniyor. Babasının kendisine miras olarak bıraktığı Fedek arazisini, halifeliğine karşı çıktığı Ebu Bekir'in, peygamberin kendisine "Benden miras kalmaz" dediğini iddia ederek el koyması üzerine peygamberin mescidinde yaptığı, Ebu İlm'in kitabında yer alan konuşma, hitabet yeteneğine de işaret ediyor: "Peygamberin kızı olduğum, sizin için gökteki güneş kadar açıktır. Siz Müslümanlar acaba babamın mirası konusunda yenilgiye uğramama ve haksızlığa uğratılmama vicdanınızla razı mısınız? (…) Uyanık olun; duraksamadan eğrilik ve yıkım yoluna yöneldiğinizi, toplumun idaresini eline alması gereken kişiyi yönetimden ve makamından uzaklaştırdığınızı görüyorum". Yine aynı kitapta, Ebu Bekir ve Ömer'e hitaben "Siz ikiniz beni öfkelendirdiniz, huzur ve rahatımı sağlamadınız. Peygambere kavuştuğum an sizi şikâyet edeceğim, adaletin yerine getirilmesini isteyeceğim" sözleri ise Müslümanlar arasındaki temel fikir ayrılıklarından birine işaret ediyor. 

Türk Kadınları Derneği Başkanı Cemalnur Sargut:"Kuran'ı yorumlama kabiliyetine sahiptir""Hz. Fatıma İslam tasavvufunda hem kendi yapısı, hem Peygamberimizin ruhunu taşıması, hem de soyunu devam ettirmesi sebebiyle çok önemli. Kevser suresinin iniş sebebidir. Erkek evladı olmadığı için soyunun devam etmeyeceği söylentilerine karşı Kevser Suresi'nde soyunun Hz. Fatıma ile devam edeceği müjdelenmiştir. Peygamberimizin, içeri girdiğinde ayağa kalktığı tek kişidir. Peygamberimizin kadındaki tecelliyi bu şekilde kabul edişi çok büyük bir lütuftur İslam alemi için. Peygamberimiz kendi hakikatini görmüş Hz. Fatıma'da. 
Hepimiz için örnek bir hayat sürmüş, çok mütevazı yaşamış. Tasavvuf insanı onun yaşantısını örnek alır. Evlatlarını kaybedeceğini bildiği halde, gözünde bir damla yaşla Hz. Peygamber'den Hz. Hüseyin ve Hz Hasan için gözyaşı döken insanlara şefaat etmesi için izin istemiş, bunun üzerine Cebrail onu bütün İslam kadınları için şefaatçi ilan etmiştir. Kuran'ı yorumlama kabiliyetine sahiptir. Devrimizin Meryem'idir. Betül'dür, adet görmediği halde çocuk doğurmuştur. Acılı bir ana ama nefsini susturmuş, ruhunu konuşturmuştur. Babasındaki Allah tecellisinden başka bir şeye önem vermemiş, Hz. Ali'yi de aynı tecelli için sevmiştir. Aralarındaki muhabbet her Müslüman aile için örnektir ama salt mecazi aşk olarak düşünmek bence hakarettir."





Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları Başkanı Ayşe Sucu:"Yeniden okunması gereken bir şahsiyet""İslam tarihinde ve Kur'an'da rol-model kadın şahsiyetler arasında yer alan Hz. Fatma, sadece kadınlar için değil, bütün inananlar için oynadığı rol açısından yeniden okunması gereken bir şahsiyettir. Peygamberimizin kendinden sonra dinin öğrenileceği adres olarak bir kadını 'Hz. Ayşe' yi göstermesi ve yine altı kız çocuğundan biri olan Hz. Fatma ile soyunun ve aile bağının, kurumsal ve manevi anlamada sürdürülüyor olması, kadınlar üzerinden topluma ve tüm insanlığa verilen bir mesaj olarak algılanması gerekir. Yine peygamberimizin sünnetini bütün olarak okumamız gerekirse, sosyal şartların da getirdiği bir durum belki de bir zorunluluk olarak kendilerinin çok eşli olmasına rağmen Hz. Fatma'nın eşi Hz. Ali'nin ikinci eş almak istemesine şiddetle karşı çıkması, çok eşliliğe "sünnet" gözüyle bakanlar için de dikkate alınması gereken bir mesajdır. Dönemin toplumsal ve kültürel yapısına baktığımızda kadına ve kız çocuklarına verilen değer öncelikle peygamberimizle Hz. Fatma arasındaki baba kız ilişkisi, tüm babalar için örnek teşkil etmelidir. Bütünüyle sevgi, saygı, şefkat, merhamet ve muhabbet içerikli bu ilişki sağlıklı ve örnek bir aile kurumunun oluşmasına zemin teşkil etmiştir. "Ehl-i beyt" kavramını maddi ve manevi boyutuyla bu açıdan da okumamız gerektiğine inanıyorum." 

Yazı:GÖKÇEN BEYİNLİ DİNÇ/AKTÜEL

ABD vitrininde Türk mücevheri



ABD vitrininde Türk mücevheri





SİNAN ÖZEDİNCİK

SABAH- 1979'da ünlü aktrist Grace Kelly, Türkiye'yi ziyaret ettiğinde mücevher bakmak için için Molu'ya gelip, yakut bir kolye aldı. O tarihten sonra Molu Mücevherat adeta prenseslerin markası oldu. Bugün Suudi Arabistan Prensesleri, Bahreyn Kraliyet Ailesi, Brunei Sultanı, Monako Kraliyet Ailesi markanın tasarımlarını kullanıyor. Molu Mücevherat şimdi de ABD'nin en lüks vitrinlerini süslüyor. Cartier'den Bvlgari'ye pekçok lüks markayla aynı standlarda satılıyor. Şirketin yeni açılımının mimarı üçüncü kuşaktan. Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Molu'nun yeğeni Enes Molu. Markayı 7-8 ay önce Amerika'ya taşıdılar. Ürünlerini lüks zincir Neiman Marcus'un Houston'daki mağazasında satışa sunan İlhan ve Enes Molu ile konuştuk. 

DEVLERLE AYNI VİTRİNDE 

Neiman Marcus'a nasıl girdiniz? Uzun zamandır uluslararası müşterilerimiz var. Ortadoğu, Orta Asya, Arabistan ve Azerbaycan'dan ciddi sayıda müşteriye sahibiz. Bunda Türkiye'nin yurtdışına açılma politikasının da etkili olduğunu düşünüyorum. Aldığım eğitim ve edindiğim tecrübe ile yurtdışına açılmamız gerektiğine karar verdim. Neiman Marcus'la çalışmamız, bu düşüncenin ürünüdür. 


 Neden bu marka? Öncelikle çok iyi bir zincir olduğu için. Amerika'da en lüks tabakaya hitap ediyor. Çok iyi bir müşteri portföyü ve kapasitesi var. Orada Van Cleef, Cartier, Bvlgari, Tiffany&Co, Chanel'in ürünleriyle birlikte satılıyoruz. Bu markalarla bir arada olmak zor ama bir o kadar da prestijli. Amerika'da 60'ın üzerinde mağazaları var. 



 Neden ABD'ye bu yöntemle girdiniz, kendi mağazanızı açmadınız? Amerika merkezli bazı markalar da bu yolu izliyor. 20-30 yıl sonra mağazalaşıyor. Bu konudaki en iyi örnek David Yurman. Bizden çok aşağıdalar ama Neiman Marcus'la başlamışlar. Bu yolla yayıldılar. 2 yıl önce ilk mağazalarını açtılar. Ciroları 500 milyon dolar. Dolayısıyla Amerika'da hemen mağazalaşmak doğru bir seçenek değil. Biz enerjimizi reklam, pazarlama ve temsilcilerimizle ilişkilerimizi güçlendirmeye veriyoruz. 



Onların size bakış açısı nasıl? 125 bin kişiye ulaşan The Book adlı yayınları var. Bir sayfa reklamın maliyeti 35 bin dolar. Bunlar reklamımızı ücretsiz yapıyor. Başka hiçbir markaya bunu yapmıyorlar. Mücevherdeki en büyük davetlerini de bizim için verdiler. En seçkin 350 kişiyi davet ettiler. Davetlilerin tamamı Amerikalı'ydı. Houston'dan başladık. Los Angeles, Miami ile devam edeceğiz. 



Arap kralları müşterimiz 
 Müşterileriniz arasında kimler var? 
Ortadoğu'daki kraliyet ailelerinin büyük çoğunluğu müşterimiz. Suudi ve Bahreyn Kraliyet Aileleri ile dostluk seviyesine ulaşan ilişkimiz var. Türkiye'ye sık sık geliyorlar ve bize uğramadan gitmiyorlar. Bizi de kendi ülkelerine davet ediyorlar. Orta Asya ve Türk Cumhuriyetleri'nde özel dostluk kurduk. Orta Asya'da müzelerde sergilenen ürünlerimiz var. Buralar için saat, kalemlik ve kemer tokalar tasarladık. Avrupa'da da çalıştığımız bazı önemli aileler var. Ama isim veremiyoruz. 
 İsmini verebileceğiniz birileri yok mu? O kadar çok ki ama isim vermek doğru olmaz. 70'li yıllarda en iyi müşterilerimizden biri Grace Kelly idi.

Neiman Marcus 2012 geliri: 4.35 milyar $ 
 2011 geliri: 4 milyar $ 
 Faaliyet kârı : 403.6 milyon $ 
 Net kâr: 140.1 milyon $ 
 Çalışan sayısı: 15 bin 800 
Toplam mağaza sayısı: 41 
Kuruluş yılı: 1907

Dünya mücevher pazarı

 Pazar büyüklüğü: 200 milyar $ 
Amerikan pazarı: 80 milyar $ (Yüzde 40) 
Türkiye pazarı: 2 milyar $ (Yüzde 1)


Sabah

2013 İlkbahar - Yaz Sezonu Renk Trendleri- Tuba Edman


    Tuba EDMAN-Turkishny:


New York, Londra ,Milano, Paris ve İstanbul Moda Haftaları derken zaten yaklaşık beş haftadır 2013 İlkbahar-Yaz rüzgarına kapıldık hep birlikte. Belki de, modanın en güzel taraflarından biride bu şekilde, “dinamik” oluşu. Henüz bir sezonu  tamamlamadan diğer  sezonun heyecanı kaplıyor içimizi, gelecek sezonun trendlerini öğrenmeye çalışırken birde bakmışız kışın yazı, yazın kışı yaşarken buluyoruz kendimizi ve başka başka mevsimleri ayni anda yaşıyoruz.

Aslında insanların günümüzde görünüşleri ile etkili olmak  çabasından kaynaklanan bir durum, modaya olan bu büyük ilginin nedeni. Bu etkiyi sağlayabilmek için hepimiz az yada çok moda denen olgunun içinde yerimizi alma çabasındayız. Kimimiz sıkı sıkıya takip ederken, kimimiz kulak dolgunluğu yada göz aşinalığı ile yakalıyoruz moda trendlerini.

Aslında eminim ki, en sıkı takipçilerin bile biraz kafası karıştı bu beş haftalık uzun moda  maratonunda, yüzlerce koleksiyon, binlerce model bir o kadar  farklı tarza şahit  olduk bu süreçte. Bunca model ve renk içinde önümüzdeki bahar hangileri öne çıkacak, vitrinleri neler süsleyecek ve en önemlisi  bize yeni çizgisi ve renkleri ile nasıl bir hava ve aura kazandıracak?


Moda denince akla gelen ilk şey “ Renkler “. Bende bu gün sadece 2013 Bahar renklerinden bahsetmek istiyorum sizlere.   

Renkler, olmasa her şey ne kadar ruhsuz ve tekdüze olurdu hayatta kim bilir. İnsanların yaşam tarzını ve kişiliğini ifade eden en önemli unsurlardan biri bence renk. Hüzün, mutluluk, sevgi, matem, sağlık, hastalık gibi daha burada  yazamadığım yüzlerce duygunun ifadesidir renkler. Her şeyin var oluşu ve tarifi onlunla başlar. Mavisi, pembesi ile insanları, beyazı, siyahi ile ırkları, hatta iyiyi kötüyü, matıyla durgunluğu, parlağı ile enerjiyi ve sağlığı anlatır. Hayatın tüm olumsuzluklarına rağmen daima direncimizi ayakta tutma gücü verir bizlere. 2013 Bahar renkleri de bize bu konuda çok yardımcı olacağa benziyor. Diyebilirim ki, tam bir renk cümbüşü var önümüzde, cıvıl cıvıl, rengarenk  capcanlı, göze çarpan, iddialı, harika, içimizi pozitif duygularla dolduracak, aralarındaki uyumu ile dengemizi  sağlayacak bir bahar bizleri bekliyor.


Palette “Alacakaranlık Mavisi ”, “Yeşim Rengi ”, “Natürel Ten Renkleri ” gibi daha nötr renklere, “ Turuncu”, “Menekşe ”, “Sarı”, “Orman Yeşili ” “Zümrüt ” gibi varlığını güçlü bir şekilde ortaya koyan, egzotik, aydınlık, enerjik, huzurlu ama bir o kadar da eğlenceli ve ilgi çeken renklere. Ve en son olarak da “Kırmızı ” ve “Kobalt Mavi” gibi gücümüze güç katacak renklere  yer verilmiş. Belirlenen 10 ana renk arasında 3 ton yeşil ve 2 ton mavinin bulunması önümüzdeki baharın, yeşil ve mavi gibi insana güven, huzur ve özgürlük duygusu veren iki güzel renk arasında paylaşılacağını, diğer renklerin ise onlara eşlik edeceğini gösteriyor.



SARI

Limon sarısı diyebilirim ki sezonun en favori rengi, hemen hemen her koleksiyonda  tasarımcılar sarı renge yer vermişler. Uçuşan şifon, organze, tül, jarse gibi kumaşlarla eşleştiğinde ise çekiciliği çok daha artıyor sarı rengin.Aslında yazla beraber bronzlaşan tenlere en yakışan renk olsa da kullanımı her zaman ideali  sarının. Ama bu sezon, capcanlı güneş sarısından, olgun limon sarısına, hatta  hafif kremsi sarılara kadar her tonuna bol bol rastlayacağız yaz vitrinlerinde. Sizde yeniliklerden vazgeçmeyen moda tutkunlarındansanız sarının tonları arasından size en uygun renk aralığını seçerek, her yaşta sarı rengi üzerinizde taşıyabilirsiniz! Eğer cesaretiniz yoksa baştan aşağı sarı bir kıyafeti giyinmeye öyleyse minik bir fular, aksesuar yada sarı bir çanta ile beyaz bir kıyafetinizi kombinleyerek sizde  bu canlı dinamik neşeli rengi bahar gardıroplarınıza sokabilirsiniz.


TURUNCU

Bu kış olduğu gibi, Bahar 2013 sezonununda  en hit renklerinden biri turuncu. Şeftali rengi ağırlıkta olmak koşulu ile biraz portakal, biraz balkabağı yada krizantem darken turuncunun açıktan koyuya her tonunu her yerde göreceksiniz önümüzdeki bahar günlerinde. Elbiseler, ayakkabılar, kemerler, güneş gözlükleri her yerde turuncu çılgınlığı yaşanıyor sanki. Pozitif enerjinin rengi olan turuncu ile canlı, neşeli bir bahar bizi bekliyor. Açıkçası önümüzdeki baharda mutlaka almanız gerekenler arasında  turuncu bir bikini, turuncu bir ayakkabı, oje ve aksesuar olmalı. Özellikle bronzlaştıktan sonra kime yakışmaz ki bu renk? Birde moda haftalarından hafızalarımızı tazeleyelim isterseniz; Burberry Prorsum’un turuncu renkli şeffaf pelerinini kim unutabilir ki, yada Gucci' nin muhteşem  elbiselerini, beyaz  gece elbiseleri ile  kombinledigi o harika mercan kolyelerini, Carolina Herrera’nin turuncu dantel elbiselerini yada Erdem’in turuncu çiçeklilerini.


YEŞİL

Zümrüt yeşilinden, orman yeşiline, su yeşilinden lime yeşiline ve hatta geçtiğimiz sezon aksesuarlardan ojelere kadar her yerde karşımıza çıkan mintten, jade tonlarına kadar diyebilirim ki, her tonu ile  2013 baharında stilinize katacağı doğallıkla yemyeşil bir bahar bizi bekliyor. Doğanın ve doğallığın yansıması, huzurun ve güvenin rengi olan yeşil sezonun olmazsa olmazlarından. Çin kültürüne göre enerji kalkanı olarak kabul edilen yeşil, son derece hareketli, canlı ve dinamik, ayrıca her ten rengine kolaylıkla uyum sağlayan tamamlayıcı bir renk olma özelliği, kullanım alanını genişletiyor. Hangi tonda isterseniz, yeşil bir elbise ya da bir aksesuar edinin derim. Hemen hemen her markanın koleksiyonları arasında yer alan yeşili, 2013 Bahar koleksiyonlarında bulmakta zorlanmayacaksınız. Sarı-yeşil ile  aktif, neşeli ve canlandırıcı bir etki yakalarken, ince bir gri tonu hissettiğimiz  jade’de sesiz, dingin bir ruh halini,yeşilin en göz alıcı hali olan zümrüt yeşiliyle de  çekiciliği keşfedebilirsiniz.



YEŞİM YEŞİLİ

Geçen sene başlayan mint yeşili fırtınası rotayı yeşim yeşiline çevirmiş gibi görünüyor ,jade diye isimlendirilen bu ton, baharda içimizi rahatlatan, ferahlatan etkisi ile yine  tüm koleksiyonlarda yerini alacak. Zac Posen’in muhteşem gece elbiselerinden, Caroline Herrera’nin spor  bluzlarına,  Rebecca Minkoff’un ekoselerinden, en soft hali ile  Donna Karan’in  koleksiyonuna kadar her yerde. Sizde baharda modaya ayak uydurmak ve trendi yakalamak istiyorsanız gardırobunuzda bu tonda  bir parçaya mutlaka yer açmalısınız.


ZÜMRÜT

Mücevher renkleri, 2013 baharında etkisini sürdürürken en popüler olan ve geçtiğimiz sezonda özellikle kırmızı halıda boy gösteren starların tercihi Emarald yani zümrüt yeşili. Baştan çıkartan bir taşın, en az kendisi kadar baştan çıkartıcı rengi olan zümrüt yeşili, yaşam ve baharın rengi olarak bilinir. Antik Roma döneminde aşk ve güzellik tanrıçası Venüs’ü temsil ettiğine inanılan  zümrüt yeşili bence bahar renk paletinin starı, herkesi içine çeken derin yeşilinde ciltleri sakinleştirici, canlandırıcı ve büyüleyici bir etkisi  var. Özellikle Vera Wang ,Burberry ve Zac Posen bu renkle harikalar yaratmışlar.


MAVİ

Önümüzdeki bahar, mavinin her tonu moda destekte, alacakaranlık mavisinin yani, dusk mavinin  ayrı bir yeri var 2013 Baharında. Aslında hep içimizi bir hüznün kapladığı zamanlardan kopup gelen bir renk, yine de öylesine güzel yakalanmış ki ton, tıpkı akşamın dingin ama biraz yorgun ve gizemli  hali gibi hepimizi cezbediyor. Ve en güzel tonunu Zac Posen’un koleksiyonunda gördüğüm dusk mavi, Giorgio Armani, Givenchy ve Donna Karen koleksiyonları ile Moda Haftalarından hafızalarımıza kazındı.

KOBALT MAVİ
Renklerin, bu kadar yoğun olduğu bahar sezonunda tıpkı yeşil gibi, mavi renginin yoğunluğu da dikkat çekici. Gökyüzünün tüm tonlarından, deniz dibine,  bebe mavisinden kobalt mavisine, hatta laciverte kadar mavinin her tonuna rastlamak mümkün olacak bahar vitrinlerinde. Kobalt, Parlement, Safir yada Monaco  mavisi  diyelim, New York, Londra, Milano ve Paris'te Bahar 2013’un hemen hem her koleksiyonda karşılaştık bu muhteşem renkle. Özellikle  Tadashi Shoji, Elie Saab ve Jason Wu’nun kobalt mavisi büyüleyici elbiseleri benim hala unutamadıklarımdan.

KIRMIZI
ihtişam, dişilik, seks, şehvet, ateş, iddia, kışkırtıcı ve çarpıca işte tüm bu duyguları aynı anda çağrıştıran tek renk; Kırmızı.
Kırmızı, 2013 Baharında da yine baskınlığını koruyacak ve her tonu, özellikle gelincik kırmızısı akılları baştan alacak. Bazen bir kadının en güçlü silahlarından biri bile olabilen bu renk, 2013  Baharında da geçmeyen modası ile sizlere bambaşka bir çekicilik katmak için vitrinlerde sizleri bekliyor olacak ve her sezon olduğu gibi kırmızı halıların ve gösterişli partilerin en çekici rengi olmaya devam edecek. Tamamı ile kımızı giymek cesaret ister, kendine güven gerektirir ve  bu baştan çıkarıcı, kışkırtıcı renk sadece cesaretli kadınların tercihi olabilir diyorsanız ve o cesareti kendinizde bulamıyorsanız, o zaman  size tavsiyem Dior’un kırmızı fularlarını kullanarak bu muhteşem renkle dişiliğinizin farkına  varmanız, hadi biraz cesaret.


MOR

Mor, bütün eski öğretilerde ilham getiren, zenginliğin ve asaletin rengi olarak gösterilmiştir. Ayrıca insana büyük bir ruhsal enerji  verdiği düşünülür. Eğer  bu olumlu enerjileri almak istiyorsanız 2013  Bahar sezonunun  ışıldayan renkleri arasında bulunan mor ve morun her tonuna dolaplarınızda yer açın derim. Açık tenliyseniz; koyu tonlarda mor, esmer tenliyseniz; açık tonlarda mor tercih edebilirsiniz. Özellikle baharın en moda tonları olan Afrika menekşesi ve leylak renginin yeşil, sari, gri ve kahvelerle kullanımından doğan denge sayesinde muhtemelen baharın gelişi ile hissedeceğiniz  yorgunluğu da, içinize dolan mutluluk hissiyle kolayca yenebilirsiniz.



NATUREL RENKLER 

Bunca parlak, gösterişli rengin yanında nüde ve keten  gibi natürel tonlara da bahar koleksiyonunda büyük yer verilmiş. Rengin en büyük özelliği havadar, hafif  ve ışıltılı görüntüsü, ayrıca son derece kadınsı, yumuşak, zarif ve enerjik. Bence Renk paletinin en kullanışlı rengi natürel renkler. Çünkü her şeyle kombinlenebilirler ve hiç bir zaman ucuz  görünmezler. Özellikle keten ve nude renklerinin  oldukça baştan çıkarıcı ve hatta kadını Elegant gösteren bir yanı var. Bu renklerle soluk görünmek gibi bir kaygınız varsa Valentino ve Marc Jacobs’un  2013 Bahar koleksiyonlarına ve Elie Saab’in muhteşem gece elbiselerine yenide göz atmanızı tavsiye edebilirim. Bir renk ancak bu kadar seksi bu kadar etkileyici ve büyüleyici görünebilir.


PEMBE

Renk paletinde görünmese de pembe önümüzdeki sezon tüm tasarımcıların koleksiyonlarında fazlası ile yerini almış diğer bir renk. Oscar de la Renta’nin  canlı şeker pembelerinden, Gucci’nin en yüksek oktavlı açelya pembelerine, Christopher Kane’in sorbet pembelerinden, Dsquared2’ nin seksi pembelerine kadar her tonunu bulmak mümkün olacak bahar koleksiyonlarında. Baharın gelişiyle tüm kadınlar birer Victoria's Secret meleğine dönüşebilir.



SIYAH BEYAZ

Bu sezon çizgilerin hüküm sürdüğü koleksiyonlarda siyah ve beyazın uyumu adeta  büyüleyici. İster grafik desenleri ile, ister çiçekli baskılı yada ince kalın çizgileri ile siyah beyaz gardıroplarınızda ki baş köşeyi hiçbir renge kaptırmamak niyetinde. Yıl boyunca ister ofiste ister en özel partilerde şık olmak isteyen kadınların tercihi yine hiç şüphesiz ki siyah beyaz olacak.
Aslında Sonbahar-Kış trendlerine dolaplarımızda yeni yeni yer açarken, modanın hızına kendimizi kaptırıp 2013 Bahar-Yaz renklerini birlikte yeniden gözden geçirdik bile, şimdi sıra bu renklerle oluşturulan yeni koleksiyonların öne çıkanlarını derlemeye geldi...

2013 Bahar trendleri ile tekrar görüşebilmek dileğiyle…

Tuba Edman  / T&E Trend Tracker

Kapalıcarsi’da yetisti, İsvicre’de dunya markasi oldu.

Kapalı  Çarşı’da kuyumcu çırağı olarak başladığı tasarım konusunda Avrupalı markaları peşinden koşturacak başarılara imza atan Türk mücevher ve saat tasarımcı Bedros Tanışman, kendi markasını yarattı. Dünyaca ünlü Piaget, Cartier, Chopard, Audemars Piguet gibi markalara yıllarca paha biçilmez saatler tasarlayan Bedros Tanışman, şimdi de “Peter Tanisman” markası ile dünyaya açılıyor.
Henüz 11 yaşındayken bozuk paralardan yaptığı yüzük ve kolyeleri arkadaşlarına satarak, yeteneğini keşfeden Bedros Tanışman, şimdilerde Arap şeyhlerine, kraliyet ailelerine ve dünya jet sosyetesine özel saatler tasarlıyor. Ünlü saat markalarını peşinden koşturan Tanışman, 17 Ocak’ta İsviçre’de düzenlenecek Cenevre Saat Fuarı’nda yıllarca birlikte çalıştığı markalara meydan okuyacak.







Her tasarımı  olay oluyor
Sahibi olduğu Belartsa firması adına dünyanın önde gelen saat markalarına yaptığı özel tasarımlar, dünya saat yarışmalarında birbiriyle yarıştı. Geçtiğimiz Kasım ayında saat dünyasının oscarları olarak kabul edilen “Grand Prix d’Horlogerie de Genève” yarışmasında yüzlerce marka ve tasarımcıyı geride bırakarak finale kalmayı başaran Bedros Tanışman, birinciliği kaçırdı ancak birinci olan saatin bileziğinde ise yine Bedros Tanışman imzası vardı.
Her tasarımı olay olan Tanışman kendi markası için tasarladığı Spider, Carrousel, Chrono, Big Number, Novateur, Graphica ve Hera adlarını taşıyan 7 farklı modelden oluşan Peter Tanisman saatleri yine çok konuşulacak.

İlk lüks Türk saat markası
Türk vatandaşı olan Bedros Tanışman’ın birbirinden iddialı 7 saat tasarımı ile dünya lüks saat piyasasında girdi. Lüks saat sektöründeki ilk ve tek global Türk markası olan “Peter Tanisman” ilk kez tanıtılacağı Cenevre Saat Fuarı için hazırlıklarını da tamaladı. Peter Tanisman markasının tanıtımı için bir yıllık anlaşma imzalanan Aston Martin’in GP Pilotu Thomas Accary, kullanıdığı otomobille Peter Tanisman markasının tanıtım yüzü olacak.
Herkesin kolunda Türk saati olacak
Daha çok varlıklı insanlara hitap eden ve fiyatları 5 ila 80 bin Euro arasında değişen saatlerinin büyük beğeni kazanacağına inan Bedros Tanışman, “Dubai’den Amerika’ya, Uzakdoğu’dan Rusya’ya kadar dünyanın tüm zenginleri kollarında bir Türk markası saat taşıyıncaya kadar çalışacağım. Bütün dünyaya Türk markası olan Peter Tanisman markasını tanıtacağım” diyor.




Bedros Tanışman’ın ağzından tasarladığı 7 saat ve özellikleri
NOVATEUR: Yenilik anlamına geliyor. Eşi görülmemiş yepyeni bir konsept. Altın ve çelik olmak üzere iki farklı seçeneği var. Saatin kutusunun içindeki rakamlar da dahil olmak üzere kordonu tek parça kauçuktan üretilmiştir. Kauçuğun hiçbir eki, birleştirilmiş veya ayrılan bölümü yoktur. Makine ve kauçuk kısmı ağır bir mühendislikle ortaya çıkmıştır. Ortalama fiyatı 11 bin İsviçre Frangı’dır.
HERA: Adı, Yunan Mitolojisi’nde Kronos ile Rheia’nın kızı, aynı zamanda tanrıların kralı olan Zeus’un karısı güzel tanrıça Hera’dan gelmektedir. Kadınlara özel feminen bir görüntüsü vardır. Kadınların tutkusunu simgeleyen renkler ve taşlarla süslenmiştir. Yalnızca altından yapılmış bir saattir. Ortalama fiyatı 20 bin İsviçre Frangı’dır.
CAROUSEL: Saatin altındaki silindirin saniye olarak sürekli dönmesinden Atlıkarınca’yı çağrıştırıyor. Bu yüzden Carousel adını verdim. Altın ve çelik olmak üzere iki seçeneği var. Şimdi bir de silindiri transparan Safir’den bir modelini daha yaptım. Bu transparan silindirin içine Hacc’a giden hacılar zemzem suyu koyabilirler örneğin, yahut eşinizin saçının telini saklayabilirsiniz. Hatta gizli kasalarınızın şifresini… Silindirin kendisini kasa olarak kullanabilirsiniz. Şimdilik sadece kadınlara özel bir model, erkek modelini ne yazık ki fuara yetiştiremiyoruz. 15 bin İsviçre Frangı
CHRONO: Birden çok parçadan meydana gelmektedir. Peter Tanisman markalı her saat aslında Lego gibi birden çok parçadan meydana gelir. Ve her bir parçası için ayrı bir emek ve tasarım söz konusudur. Chrono kronometreli bir saattir. Saniye ile yelkovanı diğerler saatlerden farklı tasarlandı. Saniyesi çark gibi döner. Altın ve çelik seçenekleri var. 11 bin İsviçre Frangı.
SPIDER: Örümceğe karşı çok büyük bir ilgim var. Bu sempati değil ama insanlara büyük yararları olmuş, Hz. Muhammed’in bile hayatını kurtarmış bir yaratık. Bu yüzden Spider modelini yaptım. Kadranı örümcek ağı şeklinde tasarlanmış, saniyesi örümceğin kolları arasındaki kırmızı ok ile gösterilmektedir. Örümcek saniye ile birlikte sürekli dönüyor. Çelik ve altın seçenekleri bulunuyor. Ortalama fiyatı 10 bin İsviçre Frangı.
BIG NUMBER: Bu saatte kol başları yok ve numaraları çok büyük. Ayrıca akrep ve yelkovanı özel tasarlanmıştır.  Çelik altın seçenekleriyle üretildi. Ortalama fiyatı 9 bin İsviçre frangı.
GRAPHICA: Bu saate çok özel bir derinlik verildi. Üç farklı kadranın üst üste yerleştirilmesinden oluşmaktadır. Kadranın yüzde 40’ı boşaltılarak makinesinin görünürlülüğü sağlanmıştır. Klas bir erkek saatidir. Ortalama 11 bin İsviçre Frangı.

Türkiye, global marka fakiri değil
Türkiye’de çok değerli markaların olduğunu, yurtdışında ise kendi markasını yaratma çabası olan bir çok Türk vatandaşının olduğunu belirten Bedros Tanışman; “Türkiye global marka fakiri olmaktan çoktan çıktı. Dünya Türk firmalarını ve ürünlerini artık daha çok önemsiyor. Bazı sektörlerde ciddi markalara ihtiyacı olan Türkiye’nin, yeni marka yaratma çabasındaki girişimcileri desteklemesi lazım. Kendi sektörümüzde ilk Türk markası değiliz ancak, Peter Tanisman olarak en önemli marka olacağız. Buna yürekten inanıyorum” şeklinde konuştu.
MODA TAKİP


Saat dünyasında milliyim
Saat dünyasının kalbinin attığı İsviçre’nin Cenevre kentinde geçtiğimiz günlerde Time Exhibition adında saat fuarı düzenlendi. saat tutkunlayrıyla İsviçreli üreticileri bir araya getiren fuarda Türkiye’yi temsil eden tek kişi ise, İstanbullu Ermeni mücevher ustası Bedros Tanışman’dı. Tanışman’ın fiyatları 48-293 bin lira arasında değişen İznik, Carrousel Fantasia ve İstanbul adını taşıyan saatleri fuarın gözdeleri arasındaydı
Bedros Tanışman Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı. 52 yaşında. İstanbullu. Mesleği sorulduğunda “Saatçi ve sadekarım” diyor. Kuyumculuk dilinde kıymetli taşların üzerine oturacağı alt gövdeyi yapan usta olarak tanımlanıyor sadekarlık. Bedros Bey mücevher saatler üreten bir sanatçı aslında. Mesleğinde üstat mertebesinde. Çünkü bu işi, konusunda üniversite gibi sayılan Kapalıçarşı Çuhaçı Han’da öğrenmiş. Küçük yaşta atılmış hayata: 13 yaşında getir götür işleriyle başlamış bir kuyumcunun yanında.
Sonra çıraklık derken, 17 yaşında usta olmuş mıhlama konusunda. Usta olunca da kendine güveni gelmiş ve “Yeter artık! Başkasının yanında çalışarak onlara para kazandırmam” diyerek kendi atölyesini açmış. Bir anda rakip olmuş yılların ustalarına ama azmi, becerisi, çalışkanlığıyla oturtmuş tezgahını ve çok sayıda müşteri kazanmış.

İLK MÜŞTERİLER ARKADAŞLARI
Tanışman o günleri hiç unutmuyor hatta anlatırken de gözleri uzaklara dalıp gidiyor; “Babam tesisatçıydı. İlkokuldayken babamın dükkânına uğrar, bir şeyler öğrenmeye çalışırdım. Dükkândaki malzemelerle madeni paralara eğip şekil verirdim. Altlarına halka lehimle yüzük yapardım. Sonra bunları arkadaşlarıma satardım. Babamın verdiği harçlıklardan fazla para kazandığım oluyordu. Bu yeteneğim ailemin dikkatini çekti. Kapalıçarşı’daki kuyumcunun yanına beni çırak olarak verdiler.”
“Üretken ve çalışkan olduğu için müşterilerim de beni çok severdi” diyerek gururla anlatıyor yaşam öyküsünü Bedros Usta: “Bu nedenle mesleğimde çok çabuk ilerledim. İsviçre’ye ihraç edilmek üzere eski Fransız stilinde takılar tasarlıyordum. Bunlar yabancıların dikkatini çekmiş. 1983 yılında Cartier’den iş teklifi aldım. Kalktım gittim İsviçre’ye yerleştim. Saati ve saat tasarımını burada öğrendim. Kapalıçarşı’da öğrendiklerimle, İsviçre’de öğrendiklerimi birleştirerek, altı yıl bu şirkette çalıştım. Sonra kendi tasarımlarımı hayata geçirmek için oradan da ayrıldım. Tasarım ve üretim şirketimi 2000 yılında kurdum”.
2008’de doğru zamanın geldiğine inandı ve Peter Tanisman adıyla kendi markasını kurdu: “Sinema dünyasından petrol krallarına, çok ünlü futbolculardan dünya jet sosyetesine kadar özel tasarımlar yaptığım birçok kişi var. Koleksiyonumuza dâhil ettiğimiz yeni modellerimizle birlikte dünyada lüks tüketimin yaygın olduğu ülkelerde butikler açarak, Peter Tanisman markasını daha ulaşılabilir kılmaya çalışıyorum. İlk koleksiyonum olan Carrousel, İsviçre’de girdiği ilk yarışmada dünyanın en iyi 10 saat tasarımından biri seçildi. Bu başarı, markama büyük bir prestij kattı. Tüm modellerden 50 adetten fazla üretmiyorum. Bu, şirketimizin bir kuralı. Ama çok özel olsun isteyenler için de o modelden sadece tek bir saat bile yapıyoruz” diyor.

ALT LİMİT 48 BİN DOLAR

Tanışman saati bir tutku, bir yaşam tarzı olarak yorumluyor: “Sadece zamanı gösteren bir makine yapmıyorum ben. Her modelim, sonraki jenerasyonlara miras bırakılabilecek özelliklere sahip. Bu özelliğiyle hemen her ülkeden, her yaş gurubundan farkı insanlar markamıza ilgi gösteriyor. Dünyanın her yerinden saat tutkunu müşterilerimiz, genelde İsviçre’ye gelerek, bizzat satın alıyor ürünlerimizi. Bunun yanında Avrupa, Ortadoğu ve Amerika’da satışlarımız mevcut. Saatlerimin fiyatlarında üst limit yok. Çünkü müşterinin talebinin sınırı yok. Ama alt limitimiz belli. Fiyatlarımız 48 bin liradan başlıyor” diyor.
Tanisman markası olarak, İznik Çinileri ile bezenmiş yeni bir koleksiyon da hazırladığını anlatıyor Bedros Bey: “İznik çini sanatıyla taçlandırılmış bir koleksiyon hazırlamak, mesleğimdeki en büyük arzularımdan biriydi. Yaptığım yüzlerce denemede çok büyük hayal kırıklıkları yaşadım. Fırınlama sırasında eriyen, kararan veya şekli bozulan altınlar, tutturulması neredeyse sır olan renkleri tutturmak bile aylarımı aldı. Ama kesin bir kusursuzluğa ulaştım. Tarih ve kültürümüzün bu nadide örneklerini saatlerimizde kullanmak, hem büyük bir gurur, hem de anlatılamayacak kadar büyük bir haz oldu benim için.

MÜCEVHER GİBİ SAATLER
CARRUSEL FANTASIA: Saatte 1.64 karatlık 178 mücevher var. Kadranın içinde yedi kanal bulunuyor. Bu kanalların içinde de saat sallandıkça hareket eden 49 taş yer alıyor. Bazı modellerde bu taşlar pırlanta, zümrüt ve yakut. Fiyatı ise 175 bin İsviçre Frangı (Yaklaşık 293 bin lira). Sadece pırlantalı olanı ‘1001 Gece’ olarak adlandırılıyor. Fiyatı 149 bin İsviçre Frangı (yaklaşık 259 bin lira)
CARRUSEL İZNİK: Zemini iznik çinisi. Üzerinde 1.90 karatlık 62 adet pırlanta var. 3 adet üretildi. Fiyatı 48 bin İsviçre Frangı (yaklaşık 80 bin lira).
İSTANBUL: Mavi kadranlı erkek saati 29 bin İsviçre Frangı (yaklaşık 48 bin lira)

HÜRRİYET

Tasarim Arastirmasında Ilham Kaynaklari

Tasarım Araştırmasında İlham Kaynakları



Ø Moda eğilimleri: Bunlar güncel akımlardır.
Seçilen konunun güncel trendlere bağlantılı olması düşünülerek yola çıkılmalıdır.
Yıllardır tekrar eden konular çevresinde tekrar tekrar tasarımlar yapmanın anlamı yoktur.
Bunun için yaratıcı düşüncede ileriye dönük, güncel trendleri takip eden yenilikçi çalışmalar
hedef alınmalıdır.
Bu nedenle takı sektöründe bir yıl önce belirlenen trendlerden haberdar olmalı, yeni
sezon için, kültürel özellikleri de içinde barındıran nitelikli tasarımlar oluşturulmalıdır.
Ø Basılı ve görsel kaynaklar: Ansiklopedi, gazete, dergi, konuyla ilgili yayınlar,
kataloglar incelenir. Basılı kaynaklardan elde edilen bilgiler, fotoğraflar
toparlanır.




Görsel kaynaklar ise defile, fuar, sergiler ve müzeleri kapsamaktadır. Seçilen konuya
uygun bütün görsel kaynaklardan yararlanma yoluna gidilmelidir. Örneğin; bir takı defilesini
izlemek, fuarlara katılarak gözlemler yapmak takı tasarımında önemli kaynak teşkil
edecektir. Takı tasarımı için sadece takıyla ilgili sergi ve defileleri takip etmek yeterli
değildir. Farklı sanat dallarını takip etmek, resim-heykel sergilerini gezmek, takıyı
tamamlayan giysi defilelerini ve bunun gibi sanat etkinliklerine katılmak gerekir. Farklı
bakış açıları kazanmak için yeni teknolojik gelişmeleri takip ederek materyal toplamak için
görsel kaynaklar yakından takip etmelidir.

Ø Renk hikâyeleri: Takı sektöründe belirlenmiş trendlerden seçilen renk
çeşitlerinin toplanarak bir düzen içinde yerleştirilmesidir. Bu çoğunlukla hikâye
panosu ile birlikte yapılır.

Ø Tasarım panosu: Tasarım panosu; bilgi, resim, taş, metal örnekleri, bitkiler,
kumaş parçaları, fotoğraflar ve bunun gibi bütün materyalleri kapsamaktadır.

Ø Çeşitli taşlar, boncuklar, metaller: Bir takı modeli tasarlarken ya elde var
olan taşa uygun bir model tasarlanır ya da istenilen bir taş yoksa model
tasarlandıktan sonra o modele modelin metaline, metal rengine, formuna uygun
taş seçilmelidir. Takı formu ve taşın birbiriyle bir bütünlük oluşturması birinin
diğerinin üstüne çıkmaması gerekmektedir.

MEGEP

Taki Tasariminda Konuyu Belirlemek ve Piyasa Arastirması Yapmak

Takı Tasarımında Konuyu Belirlemek ve Piyasa Araştırması Yapmak 




Konu seçiminde tüketici isteklerine, mevcut teknolojik gelişmelere uygun, günün
moda eğilimlerine dikkat edilmelidir.
Osmanlı dönemi, Cumhuriyet dönemi, sanat akımları, doğa ve buna benzer konular
seçilebilir. Ancak, seçilen konuda sınırlandırmalar yapılmalıdır. Şayet tarihî bir dönemden
yola çıkıyorsak o döneme özgü bir parça, konumuzun ana başlığını oluşturmalıdır. Selçuklu
dönemi diyorsak konumuzu Selçuklu döneminin geneli değil o dönemde kullanılan kapı
tokmakları ya da kullanılan giysiler gibi ilgimizi çeken, hayal dünyamızda heyecan veren bir
bölümünü ele almak gerekir.
Tasarım konusu tespit edildikten sonra seçilen konunun tüketici kitlesine uygunluğu,
piyasadaki arz talep durumunun belirlenmesi, rekabet durumu, satış politikası vb. özelliklerin
araştırılıp tespit edilmesi için piyasa araştırması yapılmalıdır.
Yapılacak tasarım doğrultusunda üretilecek takıların doğru kitleye ulaşması,
ihtiyaçlara cevap vermesi, aranılan nitelikte ürünler olması için piyasa araştırmasındaki
verilerin doğru tespit edilerek değerlendirilmesi gerekmektedir.
İyi bir tasarımcı çizim yapmayı bildiği kadar piyasadaki rekabet ortamını, satış
politikalarını iyi takip etmeli, güncel temaları, kullanılan metal özelliklerini aranılan
nitelikte, fiyatta ve uygun üretim teknolojilerini seçmede kararlı davranabilmelidir.
Piyasadaki üretim öncesi, sonrası ve pazarlama aşamalarını bir bütün olarak
değerlendirebilmek, iyi bir piyasa araştırması ve gözlemler ile gerçekleşir. Başarılı bir piyasa
araştırması sonucunda üretilecek ürünler kısa sürede piyasada aranan, nitelikli ürünler olarak
tüketiciye ulaşacaktır.

Piyasa araştırması yapılırken dikkat edilecek, önemle göz önünde bulundurulacak
faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Ø Günün moda akımlarının takıya etkisi
Ø Piyasada bulunan mağazaların satış politikaları
Ø Satışı düşünülen ürünün tavan ve taban fiyatları (yapılacak üründe istenen en 
yüksek ve en düşük fiyatın ne olacağı vb.) 
Ø Ürünün hangi kitleye hitap ettiği (turizm, ihracat, çalışan kitle, kırsal kesim vb.) 
Ø İşletmelerde bulunan makine, araç, gereç gibi donanımlar (makine parkı) 
Ø İşletmelerde kullanılan üretim metotları (kullanılan teknik, el işçiliği, yöresel 
teknik, vb.) 
Ø Yeni teknoloji ile ilişkileri, çalışmalarında teknolojik gelişmeden yararlanma 
seviyesi 
Ø İşletmenin gelecekle ilgili projeleri, geleceğe yönelik eğilim ve üretimleri 
Ø Kalite kontrol esaslarının uygulanması (kalite kontrol, ayar hesapları, son 
kontrol aşamaları vb.) 
Ø Kalite çemberinin uygunluğu (Ürünün amaca uygun olabilmesi, beklentilere 
cevap verebilmesi için daha kaliteli olması ve benzer özelliklere cevap 
vermesini sağlayan işlemlerin tümüdür.) 
Ø Tüketici kitlesinin takı hakkındaki düşünceleri (hangi amaçla alındığı, yatırım, 
hediye, zevk vb.) 
Ø Tüketicilerin eğitim ve gelir düzeylerine göre takı eğilimleri 

megep

5 Temmuz 2013 Cuma

Chanel Sous le Signe du Lion: Yeni koleksiyonu icin aslandan ilham alan Chanel

Chanel Sous le Signe du Lion

Yeni koleksiyonu için aslandan ilham alan Chanel`in pırlantalarla süslediği mücevherler göz kamaştırıyor.








Eğer aslan burcuysanız Chanel`in yeni koleksiyonunda yer alan herhangi bir parçanın sahibi olmak isteyebilirsiniz. Ormanların kralından ilham alan marka, beklenmedik bir zamanda Sous le Signe du Lion ismini verdiği beyaz altın ve pırlantanın hakim olduğu eşsiz bir mücevher koleksiyonuyla karşımıza çıktı.

Kolye, yüzük ve bileziklerine aslanın izlerini taşıyan parçalar koyan Chanel`in üzerinde aslan yatan yüzüğü ise şu ana kadar en çok dikkatimizi çeken parça oldu. Koleksiyonun ana parçası ise Chanel Lion Royal ismi verilen platinyum, pırlanta ve beyaz altınla tasarlanan kolye oldu. Duruma göre uzayıp kısalan bir zincire sahip olan kolyenin içinde yer alan aslan figürünü dilediğiniz zaman kolyeden ayırıp broş olarak da takabiliyorsunuz.



TRENDUS/Haber : Ayşe Billur Özer

Nereden alınmalı? Garantisi, sertifikası var mı?





En önemli anların vazgeçilmezi, paylaşılan mutluluğun sembolü pırlantaları satın alırken bunlara dikkat etmeye özen gösterin... 

Garantisi, sertifikası var mı? 

Pırlanta seçiminde en önemli ve ilk bakılması gereken şey, karşınızda ışıl ışıl parlayan ve adeta hayallerinizi süsleyen pırlantanın bir sertifikasının olup olmaması. Pırlanta sertifika iki türlü, ürün sertifikası ve uluslararası geçerliliğini ispat eden sertifika. Uluslararası sertifika, taş başına verildiğinden pırlantanın üzerindeki her küçük taş için ayrı ayrı sertifika almak, büyük bir maliyet doğurmakta. Eğer ilgilendiğiniz pırlanta bir tek taş ise, bu tek taşı gerçek rengi ve berraklığıyla satın almak için satıcıdan uluslararası geçerliliği olan bir sertifika istemelisiniz. Karat, pırlantanın ağırlığını temsil ediyor. 1 karat, 0,2 gram yani 200 miligrama denk geliyor. Satın almayı düşündüğünüz tek taş, eğer 0,30 Ct.'dan (karat) büyük ise bu uluslararası sertifikayı talep edin. Bu boydan küçük taşlarda ürün sertifikası yeterli. Uluslararası sertifika ülkemizde hala çok yaygın değil. Sadece belli başlı mücevhercilerde bulunuyor. Aldığınız ürün ya da uluslararası sertifikanın da kartondan, fotokopi veya matbaa basımı bir kAğıttan ibaret olmadığından da emin olun. Sertifikada temel olarak pırlantanın rengi, berraklığı, karat ağırlığı ve kesim detayları yer alıyor... 

Nereden alınmalı? 

Pırlanta, konusunun uzmanı olan ve esas işi pırlanta olan, güvenilir marka ve yerlerden alınmalıdır. ülke çapında bilinen mücevher markalarının güvenilir olduklarını söylememize sanırız ki gerek yok. Pırlanta alışverişi için uğramış olduğunuz mağazanın vitrininde kısıtlı sayıda ürün bulunması, pırlanta alışverişi için pek de güvenilir bir yer olmayabileceğini gösterir. Daha çok mücevher işi ile mi ilgileniliyor yoksa kuyumculardaki gibi altın işi mi ağırlıklı, kontrol edin. Pırlanta konusunda uzmanlaşmış mücevher mağazaları iç mekAnda genellikle pırıl pırıl parlayan beyaz bir ışık kullanır. Bu, pırlantanın rengini daha rahat anlayabilmenizi sağlamak içindir. Bu detaya da dikkat edebilirsiniz. 

Pırlantanın dikkat etmeniz gereken 4 temel özelliği var 


Pırlanta seçiminde en mühim özellikler 4C olarak adlandırılıyor ve pırlantanın kalitesini, fiyatını belirliyor. 4C, İngilizce'deki Carat Weight, Clarity, Color ve Cut ifadelerinin ilk harflari. Yani sırasıyla; karat ağırlığı, berraklık, renk ve kesim. Karat ağırlığının 0,2 grama karşılık geldiğini önceden söylemiştik. Pırlanta sektöründe çoğunlukla 1 karat altı ağırlıkta satışlar gerçekleştiğinden pırlanta ağırlığı için Puan ifadesini duyarsanız şaşırmayın. 1 karat 100 Puan, yarım karat 50 Puan olacaktır. Yarım karat 0,50 Ct. olarak da sembolize edilir. Bir taşın ağırlığı ile büyüklüğünü karıştırmamalısınız. Pırlanta karat ölçüsü, mineral yoğunluğu arasındaki farklılıktan olacak ki diğer taşların tespitinde kullanılan karat miktarlarından farklı olabilir. Ayrıca karat değeri aynı olan iki farklı pırlantanın da fiyatı, diğer 4C özelliklerinin farklılığına göre değişiklik arz etmekte. 

En değerli pırlanta renksiz olanı 

Pırlantanın renk oranı, G.I.A yani The Gemological Institute of America'nın alfabetik olarak gösterdiği renk tablosuna göre belirleniyor. Bir pırlantanın sarılığı pek istenmiyor. Renksiz ve nispeten beyaz olması tercih ediliyor. Alfabetik sıraya göre İngilizce harflerle D'den W'ya kadar olan her bir harf, pırlantanın renk değerini göstermek için kullanılıyor. D,E ve F renksiz olan ve en nadir bulunan pırlanta grubu iken G,H,I ve J ise nadir bulunan beyaz renkli pırlantaları temsil ediyor. M ve Z arasındaki pırlantalar ise sarı tonları ile dikkat çekiyor, özellikle de W... 

Berraklık ve kesim de mühim! 


Pırlantanın içinde gözüken karbon lekeleri, onun berraklık açısından ne kadar değerli olduğunu gösteriyor. Bu lekelerin azlığı, pırlantanın daha berrak görünmesini sağlayacağı için, tercih nedeni. Bir pırlantanın kesimi, en önemli özelliği. öyle ki, pırlanta üreticileri dahi bazen yanılgıya düşebilmekte. Bu yüzden, pırlanta seçimine dikkat etmeye yeni yeni başlayacakların bu özelliğin üzerinde ekstra çaba sarfetmesi gerektiğini söylemeliyiz. En çok bilinen iki kesim şekli var; zümrüt ve baget. Baget kesim, ortaya çok daha sade ve şık bir pırlanta çıkarıyor. Pırlantanın doğru kesilmesi, ince olması ve ışığı doğru vermesi fiyatını artırmakta. Pırlantada kalp, damla, yuvarlak ve oval gibi farklı kesimler de söz konusu. En fazla parlayan ve gösterişli olan kesim çeşidi yuvarlak olanı. 

İnternet, pırlanta alışverişi için uygun bir ortam mı? 

Eğer güvenilir bir markadan alışveriş yapacaksanız, internet üzerinden de pırlanta alışverişi gerçekleştirebilirsiniz. E-ticaret, mücevher sektöründe son yıllarda büyük bir rekabet getirdi ve mağazadan alışverişe göre çok daha uygun fiyatlar bulmanız olası. önde gelen markalar, internet üzerinden gerçekleştirilen satışlarda türlü kampanyalar ve indirimler uyguluyor. Tabii, burada en çok dikkat etmeniz gereken, karşınızdaki web sayfasının tasarımından tutun da güvenilir forumlarda ve sosyal paylaşım sitelerinde kullanıcılar tarafından genel olarak nasıl yorumlandığına kadar pek çok şey var. Ama dediğimiz gibi, markanın güvenilir ve ülke çapında bilinir olması da genel anlamda güvenli bir pırlanta alışverişi imkAnı tanıyacaktır.
(Kaynak: Womenist ) 3602500

Ucuza pirlanta almaya ne dersiniz?

Ucuza pırlanta almaya ne dersiniz?





Hediye almak stresli bir iştir. Özellikle beklentileri yüksek birilerine hediye alınacaksa daha zor.

Böyle durumlarda hediye, duygusal anlamından ziyade maddi karşılığı ile önem kazanır. Pırlanta ortalarda boy gösterdiğinden bu yana bir demet çiçek devri çok eskilerde kaldı. Pırlanta gibi birçok değerli mücevher (özellikle taşlar) kadınların da erkeklerin de rüyalarında kendine sağlam bir yer edinmiş olsa da gerçek başka.
Kadınların pembe rüyası haline gelen bu itibar sembolü ‘taş’, hediye dönemlerinde ilk akla gelenlerden oluyor. "Nedir bu pırlantadan çektiğimiz?" diyor erkekler. Kadınlar ise "minicik bir şey alsan ne olur" der gibi bakıyor.
Minicik ama pahalı… Fiyatı yüksek olduğu kadar sükseli olan bu taş neden bu denli pahalı hiç düşündünüz mü? Ya da altın fiyatları almış başını giderken pırlantalar neden indirime giriyor? Yoksa demode mi oluyor? Bu da yetmiyormuş gibi son günlerde "pırlanta outlet"leri ortaya çıktı. Altında hiçbir indirim yapılmazken pırlantalı ürünlerde yüzde 40-50′lere varan indirimlerle karşılaşıyoruz.
‘Pırlanta outlet’leri nasıl ortaya çıktı?
Peki ama pırlanta bu derece kıymetli, lüksün ve zenginliğin simgesi iken nasıl oluyor da altından çok daha değersiz gibi görülüyor ve indirime giriyor? Aslında pırlantada büyük indirimlerin yapılmasının nedeni hak ettiği değerden değil de sunulan değerden fiyatlandırılıyor olmasında gizli. Tabiri yerinde ise 25 liralık mal 500 liraya satılıyor.
Dolayısıyla hayatımıza ‘pırlanta outlet’i diye bir kavram giriyor. Üreticilerin krizden etkilenmesi bunun başlıca nedeni. Elmas, zümrüt ya da pırlanta ve diğer taşları daha ucuza buralarda bulabilirsiniz. Çünkü ürünler üretimden direkt satışa çıkıyor. İsterseniz alışveriş merkezlerinden alın, isterseniz eşofmanlarınızla rahatça oturduğunuz bilgisayarın başında sanal ortamlardaki mağazalarda satılıyor.
Modası geçmiş ya da ikinci el diye tabir edilen taşların kullanılmadığı tasarımlarda güncel modayı yansıtan çizgiler dikkat çekiyor. Outlet ya da indirim deyince akla gelen defolu yahut sakat ürünler ‘pırlanta outlet’lerde yok. Tek taş yüzükten tam tur pırlanta yüzüklere, zümrüt kolyelerden elmas gerdanlıklara kadar geniş bir yelpazede sunulan ürünlere uygun fiyatlarla ulaşılması hedeflenmiş.
Farklı karatta, renkte, kesimde ve berraklıkta bulunabilecek ürünler, kadınların ulaşamayacağı kadar lüks, beylerin satın alamayacağı kadar pahalı değil. Atasay, Koçak Gold gibi belli başlı markaların büyük alışveriş merkezlerinde açtığı outlet mağazalarının yanı sıra internet sitelerden fiyat karşılaştırması yapabilirsiniz. Neredeyse yarı yarıya varan bir indirim söz konusu.
Değerli taşlı mücevherlerin bakımı nasıl yapılır?
Sıvı deterjanlı ılık su ve yumuşak uçlu diş fırçası yardımıyla temizlediğiniz mücevherinizi ılık su ile durulayın. Yumuşak bir bezle iyice kuruladıktan sonra birbiri ile temas etmeyecek şekilde mümkün ise kadife keselerde saklayın. Aynı temizliği eşit oranlarda amonyak ve su karışımı ile yapabildiğiniz gibi mücevher temizleyicileri ile de yapmanız mümkün. İnci, zümrüt gibi değerli taşların canlılığını kaybetmemesi için hava alması ve tenle temas etmesi gerekir. Mücevherin ara sıra da olsa kullanılması, ömrünü uzatır. 
Kadınca Kararınca

Pirlantada "OTV( Özel Tüketim Vergisi) kalksin dunya markasi oluruz!

 


Kaan Zenginli
  Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın pırlantanın ÖTV’sinde düzenlemeye gidilebileceğini söylemesi üzerine heyecanlanan sektör temsilcileri “Düzenleme ile Türkiye pırlantada dünya markası olur” dedi.
Türkiye’de özellikle kadınlar tarafından ilgi gören pırlanta pazarı her geçen gün büyüyor. Ancak üreticiler pırlanta ve değerli taşlardan alınan yüzde 20’lik Özel Tüketim Vergisi’nden (ÖTV) şikayetçi. Geçen hafta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Uluslararası Altın Zirvesi’nde pırlantanın ÖTV’sinde düzenleme yapılabileceği sinyalini vermesi sektörde büyük heyecan yarattı. Sektör oyuncuları ÖTV’nin kalkması durumunda üretim, ihracat ve istihdamın artacağı ve Türkiye’nin bu alanda bir dünya markası olacağı görüşünde birleşiyor.


Yabancı tüccar yatırıma gelir
Zen Pırlanta Yönetim Kurulu Başkanı Emil Güzeliş, Türkiye’nin altın ve takı konusunda oldukça güçlü olduğunu, hatta İtalya’dan sonra en büyük üretim kapasitesine sahip ülke konumunda bulunduğunu söyledi. Ancak ÖTV yükünün sektörün sırtında bir yük yarattığını vurgulayan Güzeliş “ÖTV olmazsa Türkiye’ye yurt dışından taş tüccarlarının gelip ofis açması, buradaki tüccarların da ham maddeyi rahatça getirip, stok tutması kolaylaşır. Böylelikle Türkiye’nin pırlanta ihracatı daha da artacaktır ve Türkiye pırlanta da dünya markası olacaktır” dedi.

Rekabet gücümüz azalıyor.

Sektörün önemli oyuncularından Altınbaş’ın sahibi İmam Altınbaş da pırlanta ve değerli taşlardan alınan ÖTV’nin sektörün en önemli sorunu olduğunu söyledi. Altınbaş şöyle devam etti: “Pırlantadaki ÖTV, sektörümüzde rekabet etmek zorunda olduğumuz İtalya, Hong Kong ve Çin’e karşı gücümüzü zayıflatmaktadır. Hükümetimizin ihracatı destekleme projeleri ile pırlantada ÖTV konusu ters düşmektedir.”

Sektör piyasalarda daha etkin olmalı
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. M. İbrahim Turhan, bu yıl dördüncüsü düzenlenen İstanbul Altın Zirvesi’nde, sektör oyuncularını sermaye piyasalarına davet etti. Turhan, altın ve kuyumculuk sektörünün sermaye piyasalarında yeteri kadar temsil edilmediğine dikkat çekerek, sektörü sermaye piyasasından daha etkin bir şekilde istifade etmek üzere harekete geçmeye çağırdı.

STAR GAZETE

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler