Bu Blogda Ara

24 Nisan 2013 Çarşamba

MALZEMENİN TAKILAŞTIRILMASI

14:16


MALZEMENİN TAKILAŞTIRILMASI
Arş.Gör. Önder YAĞMUR Atatürk üniversitesi Oltu Meslek Yüksek okulu
Erzurum/ Oltu
 
Sanatçılar malzemeyle hep diyalog halinde olmaları ve o içindeki esin kaynağını bulmaları gerektiğini bilmelerine rağmen, malzemenin şekilsiz olduğunu ve güzelliğin ancak malzemeye bir düşünce ya da bir biçim uyarlandığında ortaya çıkacağını düşünmüşlerdir. Malzeme tarihi, insan nesli için bir vasiyetnamedir. İnsanoğlunun dünyasını inşa etmek için yeni teknolojiler tasarlama ve yeni malzemeler keşfetmesi onun çevresiyle nasıl etkileşimde bulunduğunun belgesidir. 
Estetik sistemler, malzemenin “içinde”, “üzerinde” ya da malzeme “ile” çalışmanın önemini derinden ve yeniden değerlendirmeye soyunmuşken, XX. Yüzyıl sanatçıları bu yeniden değerlendirmeye büyük önem vermiş, biçimler dünyasında figüratif modellerden uzaklaşma olarak kabul edilebilecek yeni arayışlara itildikçe, önemi daha da artmıştır. Böylelikle, çağdaş sanatçıların büyükçe bir bölümü için malzeme artık sadece eserin vücudu değil, amacıdır ya da yaratıcı söylemin konusudur.
Çağdaş sanat, malzemenin değerini ve doğurganlığını anlamıştır. Bu ifade, önceki çağlarda yaşamış sanatçıların belirli bir malzemeyle çalıştıkları gerçeğinin farkında olmadıkları ya da o malzemeyi kullanmanın beraberinde kısıtlamaların yanı sıra yaratıcı ipuçları, engeller ve özgürlükler getirdiğini bilmedikleri anlamına gelmez. Heykeller sanatçıya, sanki mermer kütlesinin içindeymiş gibi geldiğinden gerekenin mermer bloğunun içindekini, gün ışığına çıkarmak için taşı yontmak olduğunu söyleyen, Michelangelo’ydu.
Luıgı Pareyson’un dediği gibi “Sanatçı malzemesini sevgiyle araştırır, derinlemesine inceler, davranışlarını ve tepkilerini gözler; efendisi olmak için onu sorgular, ehlileştirmek amacıyla onu yorumlar, onu kendi isteğine uydurmak için ona boyun eğer; amaçlarına uyabilecek gizli olanakları ortaya çıkarmak için derinlemesine inceler; kendisi yeni ve orijinal olanaklarını gösterebilir düşüncesiyle onu araştırır; doğal gelişmeleri yaratılacak işin gereklilikleriyle aynı zamana rastlayabilir beklentisiyle takip eder; onunla yeni çalışma alanları bulmak ya da eski çalışma usullerini yaymak için uzun bir geleneği sanatçılara kullanmayı öğretme yollarını araştırır; eğer malzemeyi yükledikleri gelenek, onu ağırlaştırarak, eskiterek ya da sönükleştirerek işlenebilirliğini tehlikeye sokuyorsa canlılığını geri kazanmaya çalışır, yani ne kadar az incelenmişse verimliliği o kadar çok olacaktır; eğer malzeme yeniyse, malzemenin doğasında kendiliğinden ortaya çıkan bazı verileri zorlamaktan korkmayacak, bazı deneyler yapma ya da ihtimalleri saptama niyetiyle onun içine daha iyi nüfuz etmek gibi güç işlerden kaytarma cesaretinden yoksun olmayacaktır…”
Bu, sanatçının insanlığının ve tinselliğinin bir maddede ortaya konulduğunu söyleme meselesi değildir, çünkü sanat bir insanın yaşamının betimlenmesi ve biçimlenmesi değildir. Sanat yalnızca malzemenin betimlenmesi ve biçimlenmesidir, fakat malzeme tamamen biçime dönüşmüş, sanatçının bütünüyle tinselliği olan tekrarlanamaz bir biçimlenme yoluna göre şekil alır.
Son 150 yılda yaşam tarzlarımızı büyük ölçüde değiştiren malzeme çeşitliliğinin değişimi ve keşiflerinin sonucu olarak bizler şimdi yerinde bir deyimle “Malzeme Çağı” diye adlandırılabilecek bir devirde yaşıyoruz. Bütün plastik sanat alanlarında olduğu gibi takı sanatı alanında da malzemenin önemi fark edilmektedir. Deneysel takı çalışmalarında çeşitli malzeme evliliklerine gidilerek farklı plastik dil sorgulamalarına başvurulmaktadır.
Arkeolojik ve antropolojik veriler, insanlığın ilk manevi kültürlerinin ve bu inançlara bağlı müzik, resim ve takı gibi sanat ürünlerinin “Üst Paleolitik Çağ”da, yani günümüzden 30 bin yıl kadar önce ortaya çıktığını gösterir.  Bu ilk takılar taş, kemik ve fildişi gibi malzemelerden üretilerek, malzemenin yerinden koparılıp düşünce sürecine sokulması sağlanmıştır. Artık malzeme yeni mekânında yeni ifadesiyle yer alacaktır. Malzeme insanoğlunun hayatına girmiş ve bundan sonra da kendisini sürekli bir değişim ve gelişime tabi tutarak yerini hep koruyacak, duygu ve düşüncelerin plastik ifadesinde boyutlanacaktır. Başlangıcından beri sanat aslında düşüncenin malzemede vücut bulduğu bir süreçtir. İzlenilen şey malzemenin düşünce tornasından çıkmış halidir. Takı sanatı da başlangıçtan günümüze kadar malzemeye yüklenilen düşünce ile çeşitli fonksiyonlara sokulmuş, bazen korkuları, bazen beklentileri, bazen de mutluluğu ifade edecek araç olarak kendi mekânına yerleşmiştir.
İnsanlığın bilim, teknoloji ve kültür alanında ki gelişimi devam ettikçe malzeme çeşitliliği artmış yeni düşüncelerin ifade aracı olmuştur. İnsanlık malzemenin ifadeselliğinin sınırlarını sonuna kadar zorlamaya devam etmiştir. Bütün plastik sanatlar alanında olduğu gibi takı sanatı alanında da malzemenin sınırları zorlanmakta ve malzeme yeni ifade biçimlerine sokulmaktadır.
Uzak doğulu Peter CHANG Londra’da ki SLADE Güzel Sanatlar Fakültesi’nde oyma ve heykel alanlarında doktora eğitimine başladıktan sonra  malzemeyi irdelemeye başlayan takı sanatçılarından biridir. Birçok sanatçı gibi ( isim vermek gerekirse: Alexander Calder, Pablo Picasso) Chang, başlangıçta mücevher yapımına hayatını sürdürmek için başlamıştır. Çin Mahallesinden akrilik ile çalışmalar yapan batı tarzı zevkle seçilmiş renkler içeren, sınırlı renk seçeneğine sahip yazıcı paletlerinin parçalarını bir tabela yazıcının atıklarından toplamıştır. Bu atıklarda kırmızı ve sarı özellikle yoğundu ve bu yüzden Chang’in ilk çalışmalarının genelinde bu renkler hâkim olmuştur. Chang’in yapmış olduğu kabartmaları Yapısalcılık ve Minimal Sanattan etkilenmiş modern mücevherciler olan Dutch, Gijs Bakker ve Emmy Van Leersum’a eğilim göstermişse de Chang’in yaklaşımı bunlardan büyük farklılık göstermiştir. Çalışmalarında ayrıca kırık oyuncakları, atık jilet saplarını, diş fırçalarını ve keçe kalem uçlarını kullanmıştır. Takılarının hepsi şekil verilmek üzere tasarlanmış ve poliüretan köpük özüne sahiptir. Şekiller fiber-glass ile güçlendirilmiş polyester reçine ile kaplanmıştır. Üst tabakalar kalıp için ısıtılmış akrilik içermektedir. Akrilik kesilebilir özelliktedir ve içerisine parlak yaldızlar, araba camı, ayna parçaları, gümüş ya da altın gibi farklı materyaller de eklenebilmektedir. Parçalar kumlama ve parlatma ve de saydam vernik tabakasının oluşturulmasından sonra bütünleşmektedir.  (Resim:1)

 
[1] Altan TÜRE, Anadolu Antik Takıları, Goldaş Yayınları, İstanbul 2002, s.9
[1] Liesbeth Den BESTEN, Peter Chang Plastic Jewelry and the Joy of Meaningful Chance, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.24
 

Resim:1 Bilezik, 1997 akrilik, polyester, PVC, hazır nesne, gümüş,  Çap 7 1/2"
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Chang broş ve küpe gibi daha küçük objeler için temel malzeme olarak odun kullanmıştır, oyuklu ve kıvrımlı bileziklerde de odundan faydalanmıştır. Bu materyal öncelikle doğru şekilde kesilir ve daha sonra ısıtılmış plastik yumuşadığında üzerine sanatçının kendisi tarafından preslenir. Bu işlem sağlıksız olmakla kalmaz aynı zamanda da çok zaman alıcı bir işlemdir. Tek parçalı bir işi bitirmek haftalar, aylar ve hatta yıllar alabilir. “bu yalnızca plastik” başlığı altında Chang’in kısa yazısında, birçok insanın değersiz olarak nitelendirdiği çalışmaları için: “Bu yalnızca malzemelerin işlenebilirliğini keşfetme, yeni renkler oluşturma ve ısıtarak onları itaat ettirme hazzıdır, bunun tamamını maksimum düzeyde kullanmak, bana, diğer uzmanlara onunla yaratmayı seven ve sayısı hızla artan sanatkârlara değer katmaktadır.”   Plastik gibi küçük bir geçmişe, çekiciliğe ya da düşük değere sahip bir malzeme üzerinde yeterince çalışarak ona enerji, yaratıcılık ve artistik bir değer kazandırılabilir. Peter CHANG bunu başaran sanatçılardan biri olmuştur. (Resim: 2)
 

Resim: 2 Bilezik, 2004, akrilik, polyester, PVC, gümüş
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Chang 1980’lerin ortalarındaki ilk takılarında yapıları oldukça basit olmakla beraber eşit bölmelere sahip küçük mozaik parçaları kullanmıştır. 90’lardan itibaren geleneksel Çinli
 -------------------------------
[1] Cornelie HOLZACH, Peter Chang, Jewellery, Objects, Sculptures (Stuttgart:Arnoldsche Art Publishers, 2002),http://www.powerhousemuseum.com/collection/database/?irn=319862&img=147353#_7#_7 adresinden alınmıştır 
 
yöntemleriyle ve kendisinin önceki dönemlerindeki oymacılık tekniğinde yağla mürekkep karışımından elde ettiği malzemeleri kullanarak yaptığı çalışmalara benzer şekilde reçine ile çalışmaya başlamıştır. Reçine tabakasının üzerine farklı tabakalar uygulayarak sadece renkleri çeşitlendirmekle kalmamış aynı zamanda tonlarını da kontrol altında tutmuştur. Materyal kumlanarak parlatıldığında ve farklı tabakalar uygulandığında; bu işlem Chang’i daha da çekmektedir , çünkü tamamen sürpriz ve gizemlerle doludur. İyi bir gözlemci malzemelerinin canlılığını, hareketli renkleri, yağlı etkileri, bir renk içindeki tonların tayfını, solgunluktan derinliğe ve ılımanlığa ve yumuşak, doğal yuvarlak şekilleri, ya da çapraşık, bazen de agresif olanlarını keşfedecektir. Peter CHANG kullandığı atık malzemeler, ucuz plastikler ve ahşap cinsi malzemeleri kendi sıradanlıklarından alıp onları kendisine özgü üslubu ile plastik şekle sokmuş ve malzemeye ikinci bir hayat kazandırmıştır. (Resim:3)
 

Resim: 3 Alman Bilezik, 2006, akrilik, resin, alüminyum, 7 1 / 8 X 6 5/8 X 2 1/4 "
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Malzemenin irdelendiği çalışmalar John MARSHALL tarafından da ortaya konulmuştur. Marshall takıyı heykel boyutuna taşımış ölçeksizlik ve içeriksizlik üzerinde durmuş gibidir. Kullanmış olduğu gümüş ve taş malzemelerin birbirlerine olan zıtlıklarını kendi üslubu ile keskin çizgiyle ayırmıştır. Gümüş parlaklık özelliği ve bütün ihtişamı ile dururken ölçeksizliği ile kendi mekânını reddetmektedir. (Resim: 4)
--------------------
 
 Resim: 4 Above the Clouds, 2007, gümüş, bazalt, 18 1 /2 X 35 X 9"
 
Marshall’ın tamamen gümüş olan ilk parçalarından cam ya da buz içerisindeki kombine akrilik parçalara ve daha yakın zamanlarda yaptığı gümüş ve bazalt heykellerine kadar olan çalışmaları Seattle William Traver Galerisinde sergilenmiştir.
Eleştirmen Amerikan Craft’ta yazan C.E. Licka, Marshall’ın çalışmalarını daha geniş bir entelektüel bağlamda derinlemesine incelemiş; yazısında “Zaman çizgiler, uçurumlar ve ağır ağır ortaya çıkan kıvrımlar üzerinde anlık olarak durmuş gibi” yaklaşımda bulunmuştur.  Licka Marshall’ın çalışmalarına içerik olarak değil duygusal olarak yaklaşım göstermiştir. Haklı olarak gümüşün parlaklığı ve bazalt taşının mat rengi izleyicide gündoğumuna atıf olarak algılana bilir, ama Marshall çalışmalarında daha çok malzemenin yeni evliliği ile ilgilendiği için içeriğin yorum ve algısını izleyiciye bırakmıştır. Marshall sadece bazalt kullanmakla kalmamış, akrilik, turmalin gibi yarı değerli taşları da gümüş ile beraber kullanıp gümüşün diğer malzemeler ile füzyonu üzerine hamlelerde bulunmuştur. (Resim: 5)
 
------------------------
[1] Matthew KANGAS, John Marshall And The Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.34
[1] C.E. LİCKA, John Marshall: Sublime Passages and Other Reflections, American Craft, April/May 1985, p.13’den aktaran Matthew KANGAS, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.37
 
 
 
Resim: 5 Just the Two of Us, 2007, gümüş, akrilik, 8 X 29 1 / 2 X 5 1/2"

Son yirmi yılda önemli modern heykellerin saldırmış olduğu hiçbir resmi noktayı altüst etmeksizin (ölçüt, yerleştirme, destek, konum) Marshall, ayak direyerek kendi kozmolojik eğilimini takip etmiştir.  Marshall hiçbir zaman rengi parlaklığın önüne geçirmemiştir. Metal olarak kullandığı gümüş parlaklığının yanında taş malzeme üzerinde eğreti olarak durmaktadır. Bu ise gümüş ve taş malzemelerin bütünlük içerisinde nötrleşmesinin yerine iki ayrı malzemenin de varlığını ispat edercesine bir duruş sergilemektedir.
Malzemeye, mağrur ve elit bir kimlikle hayat veren ve malzemeye yeni bir ruh kazandırarak var olmasını sağlayan bir başka sanatçı da Tom JOYCE’dur. Joyce ne yaparsa yapsın, açıklanamaz ve mucizevî bir şekilde malzeme taze bir beden gibi canlı durmaktadır. Demir ve çelik işleri nefes alıyormuş gibi görünürler. Demir işleri yoğun, sert, hareketsiz, düz ve sık sık keskin köşeliyken bile Joyce’un başlarda kullandığı menteşeleri, elekleri ve tırabzanları diri bir akışkanlıkla kıpırdamaya başlar. Hareketliliği şekillendirirler ve kaçınılmaz şekilde nefes alıp vermeye başlarlar. Bunun sebebi Joyce’un ruhunu malzemenin ruhuyla birleştirmiş olmasıdır. (Resim:6)
 
[1] Matthew KANGAS, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.38
 
 
 
 
Resim: 6 Insıde/Out, 2003, Döküm Demir, 10X10X10"
                 
Joyce daha 16 yaşındayken demiri işlemeye başlamış ve her geçen gün tasarımda kavramsal temalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Joyce’un bu zanaati öğrenmesi ve onu sanata dönüştürmesi büyük öz güven, cesaret ve çok fazla deneme yanılma gerektirmiştir. Sıradanlığın dışında yer almış olmakla birlikteki en fakir üçüncü devlette, Joyce kendi fikirlerini ve ifadelerini geliştirmekte özgür olmuştur.  Joyce’un demir malzemesine olan tutkusu kendisini bu gün dünya çapında tanınır bir sanatçı yapmıştır. Bütün çalışmalarında Joyce çok geniş bir ilham ve yorum inisiyatifi yaratmaktadır.
Başlangıç dönemlerinde yaptığı bir kâseyi tanımlarken, o “kentsel bir uzantı tarafından yavaş yavaş bozulmaya çalışılan desenli bir çiftlik toprağının havalı görüntüsünü görmenin sonucunda ortaya çıkmıştır… Merkez kısmı daha ergen çağımda bulmuş olduğum demirden yapılmıştır”  demiştir. Uygulamada Joyce’un işi her ne kadar karmaşık ve teknik açıdan zor olsa da, bitirilmiş parçalar her zaman açık sözlülüğe, üstünlük taslayan bir basitliğe, gözle görülür bir zapt edilmişliğe ve kendi kompozisyonları içerisinde ilintili bir dobralığa sahip olmuşlardır.
Demir, sanatçının elinde yeni hayatına yol kat ederken, farklı malzemelerle bütünleşmeyi de ihmal etmemiştir. Ahşap, kâğıt ve demir kombinasyonlar form, denge, doku ve ışık ile görsel estetiğe zevk ve heyecan katmıştır. Quoin (1994) (Resim:7), Wedge (1994) (Resim: 8) çalışmaları Joyce’un malzeme kombinasyonuna nasıl bir estetik kattığını açıkça ortaya koymaktadır. Joyce’un üslubunda ki demir gibi ağır bir malzemeye kuş gibi hafiflik katabilmesi özelliği bu çalışmalarında da ortaya çıkmıştır. Metal malzeme ahşapla hafiflik bulurken, ışık kâğıt malzemenin yakılmasıyla metal malzemenin koyu renk tonuyla dengelenmiştir. Wedge isimli çalışmada açık koyu dengesi ve pürüzsüz düz yüzeyle kâğıt malzemenin dokulu yüzeyi birbirlerini zıtlıkla dengelemiştir. Dengeleyici hareketi ve rotası
----------------------------------------------------
[1] Malin WILSON-POWEL, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1, p.26
[1] Artist’s quotes from pres release Tom JOYCE: New Iron Vessels, Okun Gallery exhibition, July 16-August 11, 1993’den Malin WILSON-POWEL, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1, p.29
[1] Barış ACAR, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Ey
 
merak, sabır ve ilham kaynaklarıyla durulanmakta olan Joyce’un metali hem bir materyal olarak hem de kültürel anlamda kullanmasıyla algıyı değiştirmektedir.
 
       
 Resim: 7 Quoin, 1994, Ağaç, Kitap,                    Resim: 8 Wedge, 1994, Kitap,
           Dövme Demir 48 X 48 X 41"                    Dövme Demir 34 X 8 1 / 2 X 4 1 / 2 "
 
20. yüzyılla birlikte, malzeme konusu sanatın başlıca problemi haline gelmiştir. Konstrüktivizm, Fütürizm, Dadaizm gibi modern akımlar, sanat kavramını, yerleşmiş olan sanat anlayışlarından ayırır ve anti-estetiği bu alanın kullanımına sokar.  Sanatçının “yeni”yi bulgulamak isteği kadar, var olan malzemenin doğasına ve onun sınırlılıklarına bir başkaldırı da söz konusudur. Baudelaire’in fragman estetiği olarak nitelediği modern toplumun estetik yaşantısı, gündelik hayattan koparılmış her türlü malzemenin sanata taşınmasına olanak vermiştir. Ancak malzemeler tek başlarına ele alındıklarında sanat adına hiçbir şey söylemezler; ta ki sanatçı ona kendi öznelliğini aktarıp onu yeni nesnelliğe sokana kadar.
Takı sanatı plastik sanatlar alanında kavramsal sanat yaklaşımıyla yerini korumaya devam etmektedir. Malzeme yeni formlara sanatçının eğilim gösterdiği üslupla takı olarak ta karşımıza çıkmaktadır. Modern çağın her türlü malzemenin sanata katılımına olanak veren düşüncesiyle her türlü malzeme takıya dönüşmekte hatta farklı malzemelerle bir evliliğe girerek farklı üslupların oluşmasına da imkân sağlamaktadır. Bu tavrıyla daha çok katılımcı sanat ürünü olarak kişiyle etkileşime de girerek içsel fonksiyonunu artırmaktadır.
 
Not: Bu makale “rh+ sanart” plastik sanatlar dergisi 64. sayıda 2009 yılında yayınlanmıştır.
------------------------------
[1] Barış ACAR, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Eylül 43, s. 75
 
KAYNAKÇA:

ACAR Barış, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Eylül 43

BESTEN Liesbeth Den, Peter Chang Plastic Jewelry and the Joy of Meaningful Chance, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2

BUCCİ Douglas and Matthew HOLLERN, Influence of the Digital, Metalsmith, U.S.A summer 2005

ECO Umberto, Güzelliğin Tarihi, Çeviren: Ali Cevat AKKOYUNLU, Doğan Kitap, İstanbul 2006

HOLZACH Cornelie, Peter Chang, Jewellery, Objects, Sculptures (Stuttgart:Arnoldsche Art Publishers, 2002)

KANGAS Matthew, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2

LİCKA C.E., John Marshall: Sublime Passages and Other Reflections, American Craft, April/May 1985

TÜRE Altan, Anadolu Antik Takıları, Goldaş Yayınları, İstanbul 2002

WILSON-POWEL Malin, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1

Artist’s quotes from pres release Tom JOYCE: New Iron Vessels, Okun Gallery exhibition, July 16-August 11, 1993



Yazdır

0 yorum

24 Nisan 2013 Çarşamba

MALZEMENİN TAKILAŞTIRILMASI


MALZEMENİN TAKILAŞTIRILMASI
Arş.Gör. Önder YAĞMUR Atatürk üniversitesi Oltu Meslek Yüksek okulu
Erzurum/ Oltu
 
Sanatçılar malzemeyle hep diyalog halinde olmaları ve o içindeki esin kaynağını bulmaları gerektiğini bilmelerine rağmen, malzemenin şekilsiz olduğunu ve güzelliğin ancak malzemeye bir düşünce ya da bir biçim uyarlandığında ortaya çıkacağını düşünmüşlerdir. Malzeme tarihi, insan nesli için bir vasiyetnamedir. İnsanoğlunun dünyasını inşa etmek için yeni teknolojiler tasarlama ve yeni malzemeler keşfetmesi onun çevresiyle nasıl etkileşimde bulunduğunun belgesidir. 
Estetik sistemler, malzemenin “içinde”, “üzerinde” ya da malzeme “ile” çalışmanın önemini derinden ve yeniden değerlendirmeye soyunmuşken, XX. Yüzyıl sanatçıları bu yeniden değerlendirmeye büyük önem vermiş, biçimler dünyasında figüratif modellerden uzaklaşma olarak kabul edilebilecek yeni arayışlara itildikçe, önemi daha da artmıştır. Böylelikle, çağdaş sanatçıların büyükçe bir bölümü için malzeme artık sadece eserin vücudu değil, amacıdır ya da yaratıcı söylemin konusudur.
Çağdaş sanat, malzemenin değerini ve doğurganlığını anlamıştır. Bu ifade, önceki çağlarda yaşamış sanatçıların belirli bir malzemeyle çalıştıkları gerçeğinin farkında olmadıkları ya da o malzemeyi kullanmanın beraberinde kısıtlamaların yanı sıra yaratıcı ipuçları, engeller ve özgürlükler getirdiğini bilmedikleri anlamına gelmez. Heykeller sanatçıya, sanki mermer kütlesinin içindeymiş gibi geldiğinden gerekenin mermer bloğunun içindekini, gün ışığına çıkarmak için taşı yontmak olduğunu söyleyen, Michelangelo’ydu.
Luıgı Pareyson’un dediği gibi “Sanatçı malzemesini sevgiyle araştırır, derinlemesine inceler, davranışlarını ve tepkilerini gözler; efendisi olmak için onu sorgular, ehlileştirmek amacıyla onu yorumlar, onu kendi isteğine uydurmak için ona boyun eğer; amaçlarına uyabilecek gizli olanakları ortaya çıkarmak için derinlemesine inceler; kendisi yeni ve orijinal olanaklarını gösterebilir düşüncesiyle onu araştırır; doğal gelişmeleri yaratılacak işin gereklilikleriyle aynı zamana rastlayabilir beklentisiyle takip eder; onunla yeni çalışma alanları bulmak ya da eski çalışma usullerini yaymak için uzun bir geleneği sanatçılara kullanmayı öğretme yollarını araştırır; eğer malzemeyi yükledikleri gelenek, onu ağırlaştırarak, eskiterek ya da sönükleştirerek işlenebilirliğini tehlikeye sokuyorsa canlılığını geri kazanmaya çalışır, yani ne kadar az incelenmişse verimliliği o kadar çok olacaktır; eğer malzeme yeniyse, malzemenin doğasında kendiliğinden ortaya çıkan bazı verileri zorlamaktan korkmayacak, bazı deneyler yapma ya da ihtimalleri saptama niyetiyle onun içine daha iyi nüfuz etmek gibi güç işlerden kaytarma cesaretinden yoksun olmayacaktır…”
Bu, sanatçının insanlığının ve tinselliğinin bir maddede ortaya konulduğunu söyleme meselesi değildir, çünkü sanat bir insanın yaşamının betimlenmesi ve biçimlenmesi değildir. Sanat yalnızca malzemenin betimlenmesi ve biçimlenmesidir, fakat malzeme tamamen biçime dönüşmüş, sanatçının bütünüyle tinselliği olan tekrarlanamaz bir biçimlenme yoluna göre şekil alır.
Son 150 yılda yaşam tarzlarımızı büyük ölçüde değiştiren malzeme çeşitliliğinin değişimi ve keşiflerinin sonucu olarak bizler şimdi yerinde bir deyimle “Malzeme Çağı” diye adlandırılabilecek bir devirde yaşıyoruz. Bütün plastik sanat alanlarında olduğu gibi takı sanatı alanında da malzemenin önemi fark edilmektedir. Deneysel takı çalışmalarında çeşitli malzeme evliliklerine gidilerek farklı plastik dil sorgulamalarına başvurulmaktadır.
Arkeolojik ve antropolojik veriler, insanlığın ilk manevi kültürlerinin ve bu inançlara bağlı müzik, resim ve takı gibi sanat ürünlerinin “Üst Paleolitik Çağ”da, yani günümüzden 30 bin yıl kadar önce ortaya çıktığını gösterir.  Bu ilk takılar taş, kemik ve fildişi gibi malzemelerden üretilerek, malzemenin yerinden koparılıp düşünce sürecine sokulması sağlanmıştır. Artık malzeme yeni mekânında yeni ifadesiyle yer alacaktır. Malzeme insanoğlunun hayatına girmiş ve bundan sonra da kendisini sürekli bir değişim ve gelişime tabi tutarak yerini hep koruyacak, duygu ve düşüncelerin plastik ifadesinde boyutlanacaktır. Başlangıcından beri sanat aslında düşüncenin malzemede vücut bulduğu bir süreçtir. İzlenilen şey malzemenin düşünce tornasından çıkmış halidir. Takı sanatı da başlangıçtan günümüze kadar malzemeye yüklenilen düşünce ile çeşitli fonksiyonlara sokulmuş, bazen korkuları, bazen beklentileri, bazen de mutluluğu ifade edecek araç olarak kendi mekânına yerleşmiştir.
İnsanlığın bilim, teknoloji ve kültür alanında ki gelişimi devam ettikçe malzeme çeşitliliği artmış yeni düşüncelerin ifade aracı olmuştur. İnsanlık malzemenin ifadeselliğinin sınırlarını sonuna kadar zorlamaya devam etmiştir. Bütün plastik sanatlar alanında olduğu gibi takı sanatı alanında da malzemenin sınırları zorlanmakta ve malzeme yeni ifade biçimlerine sokulmaktadır.
Uzak doğulu Peter CHANG Londra’da ki SLADE Güzel Sanatlar Fakültesi’nde oyma ve heykel alanlarında doktora eğitimine başladıktan sonra  malzemeyi irdelemeye başlayan takı sanatçılarından biridir. Birçok sanatçı gibi ( isim vermek gerekirse: Alexander Calder, Pablo Picasso) Chang, başlangıçta mücevher yapımına hayatını sürdürmek için başlamıştır. Çin Mahallesinden akrilik ile çalışmalar yapan batı tarzı zevkle seçilmiş renkler içeren, sınırlı renk seçeneğine sahip yazıcı paletlerinin parçalarını bir tabela yazıcının atıklarından toplamıştır. Bu atıklarda kırmızı ve sarı özellikle yoğundu ve bu yüzden Chang’in ilk çalışmalarının genelinde bu renkler hâkim olmuştur. Chang’in yapmış olduğu kabartmaları Yapısalcılık ve Minimal Sanattan etkilenmiş modern mücevherciler olan Dutch, Gijs Bakker ve Emmy Van Leersum’a eğilim göstermişse de Chang’in yaklaşımı bunlardan büyük farklılık göstermiştir. Çalışmalarında ayrıca kırık oyuncakları, atık jilet saplarını, diş fırçalarını ve keçe kalem uçlarını kullanmıştır. Takılarının hepsi şekil verilmek üzere tasarlanmış ve poliüretan köpük özüne sahiptir. Şekiller fiber-glass ile güçlendirilmiş polyester reçine ile kaplanmıştır. Üst tabakalar kalıp için ısıtılmış akrilik içermektedir. Akrilik kesilebilir özelliktedir ve içerisine parlak yaldızlar, araba camı, ayna parçaları, gümüş ya da altın gibi farklı materyaller de eklenebilmektedir. Parçalar kumlama ve parlatma ve de saydam vernik tabakasının oluşturulmasından sonra bütünleşmektedir.  (Resim:1)

 
[1] Altan TÜRE, Anadolu Antik Takıları, Goldaş Yayınları, İstanbul 2002, s.9
[1] Liesbeth Den BESTEN, Peter Chang Plastic Jewelry and the Joy of Meaningful Chance, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.24
 

Resim:1 Bilezik, 1997 akrilik, polyester, PVC, hazır nesne, gümüş,  Çap 7 1/2"
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Chang broş ve küpe gibi daha küçük objeler için temel malzeme olarak odun kullanmıştır, oyuklu ve kıvrımlı bileziklerde de odundan faydalanmıştır. Bu materyal öncelikle doğru şekilde kesilir ve daha sonra ısıtılmış plastik yumuşadığında üzerine sanatçının kendisi tarafından preslenir. Bu işlem sağlıksız olmakla kalmaz aynı zamanda da çok zaman alıcı bir işlemdir. Tek parçalı bir işi bitirmek haftalar, aylar ve hatta yıllar alabilir. “bu yalnızca plastik” başlığı altında Chang’in kısa yazısında, birçok insanın değersiz olarak nitelendirdiği çalışmaları için: “Bu yalnızca malzemelerin işlenebilirliğini keşfetme, yeni renkler oluşturma ve ısıtarak onları itaat ettirme hazzıdır, bunun tamamını maksimum düzeyde kullanmak, bana, diğer uzmanlara onunla yaratmayı seven ve sayısı hızla artan sanatkârlara değer katmaktadır.”   Plastik gibi küçük bir geçmişe, çekiciliğe ya da düşük değere sahip bir malzeme üzerinde yeterince çalışarak ona enerji, yaratıcılık ve artistik bir değer kazandırılabilir. Peter CHANG bunu başaran sanatçılardan biri olmuştur. (Resim: 2)
 

Resim: 2 Bilezik, 2004, akrilik, polyester, PVC, gümüş
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Chang 1980’lerin ortalarındaki ilk takılarında yapıları oldukça basit olmakla beraber eşit bölmelere sahip küçük mozaik parçaları kullanmıştır. 90’lardan itibaren geleneksel Çinli
 -------------------------------
[1] Cornelie HOLZACH, Peter Chang, Jewellery, Objects, Sculptures (Stuttgart:Arnoldsche Art Publishers, 2002),http://www.powerhousemuseum.com/collection/database/?irn=319862&img=147353#_7#_7 adresinden alınmıştır 
 
yöntemleriyle ve kendisinin önceki dönemlerindeki oymacılık tekniğinde yağla mürekkep karışımından elde ettiği malzemeleri kullanarak yaptığı çalışmalara benzer şekilde reçine ile çalışmaya başlamıştır. Reçine tabakasının üzerine farklı tabakalar uygulayarak sadece renkleri çeşitlendirmekle kalmamış aynı zamanda tonlarını da kontrol altında tutmuştur. Materyal kumlanarak parlatıldığında ve farklı tabakalar uygulandığında; bu işlem Chang’i daha da çekmektedir , çünkü tamamen sürpriz ve gizemlerle doludur. İyi bir gözlemci malzemelerinin canlılığını, hareketli renkleri, yağlı etkileri, bir renk içindeki tonların tayfını, solgunluktan derinliğe ve ılımanlığa ve yumuşak, doğal yuvarlak şekilleri, ya da çapraşık, bazen de agresif olanlarını keşfedecektir. Peter CHANG kullandığı atık malzemeler, ucuz plastikler ve ahşap cinsi malzemeleri kendi sıradanlıklarından alıp onları kendisine özgü üslubu ile plastik şekle sokmuş ve malzemeye ikinci bir hayat kazandırmıştır. (Resim:3)
 

Resim: 3 Alman Bilezik, 2006, akrilik, resin, alüminyum, 7 1 / 8 X 6 5/8 X 2 1/4 "
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Malzemenin irdelendiği çalışmalar John MARSHALL tarafından da ortaya konulmuştur. Marshall takıyı heykel boyutuna taşımış ölçeksizlik ve içeriksizlik üzerinde durmuş gibidir. Kullanmış olduğu gümüş ve taş malzemelerin birbirlerine olan zıtlıklarını kendi üslubu ile keskin çizgiyle ayırmıştır. Gümüş parlaklık özelliği ve bütün ihtişamı ile dururken ölçeksizliği ile kendi mekânını reddetmektedir. (Resim: 4)
--------------------
 
 Resim: 4 Above the Clouds, 2007, gümüş, bazalt, 18 1 /2 X 35 X 9"
 
Marshall’ın tamamen gümüş olan ilk parçalarından cam ya da buz içerisindeki kombine akrilik parçalara ve daha yakın zamanlarda yaptığı gümüş ve bazalt heykellerine kadar olan çalışmaları Seattle William Traver Galerisinde sergilenmiştir.
Eleştirmen Amerikan Craft’ta yazan C.E. Licka, Marshall’ın çalışmalarını daha geniş bir entelektüel bağlamda derinlemesine incelemiş; yazısında “Zaman çizgiler, uçurumlar ve ağır ağır ortaya çıkan kıvrımlar üzerinde anlık olarak durmuş gibi” yaklaşımda bulunmuştur.  Licka Marshall’ın çalışmalarına içerik olarak değil duygusal olarak yaklaşım göstermiştir. Haklı olarak gümüşün parlaklığı ve bazalt taşının mat rengi izleyicide gündoğumuna atıf olarak algılana bilir, ama Marshall çalışmalarında daha çok malzemenin yeni evliliği ile ilgilendiği için içeriğin yorum ve algısını izleyiciye bırakmıştır. Marshall sadece bazalt kullanmakla kalmamış, akrilik, turmalin gibi yarı değerli taşları da gümüş ile beraber kullanıp gümüşün diğer malzemeler ile füzyonu üzerine hamlelerde bulunmuştur. (Resim: 5)
 
------------------------
[1] Matthew KANGAS, John Marshall And The Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.34
[1] C.E. LİCKA, John Marshall: Sublime Passages and Other Reflections, American Craft, April/May 1985, p.13’den aktaran Matthew KANGAS, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.37
 
 
 
Resim: 5 Just the Two of Us, 2007, gümüş, akrilik, 8 X 29 1 / 2 X 5 1/2"

Son yirmi yılda önemli modern heykellerin saldırmış olduğu hiçbir resmi noktayı altüst etmeksizin (ölçüt, yerleştirme, destek, konum) Marshall, ayak direyerek kendi kozmolojik eğilimini takip etmiştir.  Marshall hiçbir zaman rengi parlaklığın önüne geçirmemiştir. Metal olarak kullandığı gümüş parlaklığının yanında taş malzeme üzerinde eğreti olarak durmaktadır. Bu ise gümüş ve taş malzemelerin bütünlük içerisinde nötrleşmesinin yerine iki ayrı malzemenin de varlığını ispat edercesine bir duruş sergilemektedir.
Malzemeye, mağrur ve elit bir kimlikle hayat veren ve malzemeye yeni bir ruh kazandırarak var olmasını sağlayan bir başka sanatçı da Tom JOYCE’dur. Joyce ne yaparsa yapsın, açıklanamaz ve mucizevî bir şekilde malzeme taze bir beden gibi canlı durmaktadır. Demir ve çelik işleri nefes alıyormuş gibi görünürler. Demir işleri yoğun, sert, hareketsiz, düz ve sık sık keskin köşeliyken bile Joyce’un başlarda kullandığı menteşeleri, elekleri ve tırabzanları diri bir akışkanlıkla kıpırdamaya başlar. Hareketliliği şekillendirirler ve kaçınılmaz şekilde nefes alıp vermeye başlarlar. Bunun sebebi Joyce’un ruhunu malzemenin ruhuyla birleştirmiş olmasıdır. (Resim:6)
 
[1] Matthew KANGAS, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.38
 
 
 
 
Resim: 6 Insıde/Out, 2003, Döküm Demir, 10X10X10"
                 
Joyce daha 16 yaşındayken demiri işlemeye başlamış ve her geçen gün tasarımda kavramsal temalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Joyce’un bu zanaati öğrenmesi ve onu sanata dönüştürmesi büyük öz güven, cesaret ve çok fazla deneme yanılma gerektirmiştir. Sıradanlığın dışında yer almış olmakla birlikteki en fakir üçüncü devlette, Joyce kendi fikirlerini ve ifadelerini geliştirmekte özgür olmuştur.  Joyce’un demir malzemesine olan tutkusu kendisini bu gün dünya çapında tanınır bir sanatçı yapmıştır. Bütün çalışmalarında Joyce çok geniş bir ilham ve yorum inisiyatifi yaratmaktadır.
Başlangıç dönemlerinde yaptığı bir kâseyi tanımlarken, o “kentsel bir uzantı tarafından yavaş yavaş bozulmaya çalışılan desenli bir çiftlik toprağının havalı görüntüsünü görmenin sonucunda ortaya çıkmıştır… Merkez kısmı daha ergen çağımda bulmuş olduğum demirden yapılmıştır”  demiştir. Uygulamada Joyce’un işi her ne kadar karmaşık ve teknik açıdan zor olsa da, bitirilmiş parçalar her zaman açık sözlülüğe, üstünlük taslayan bir basitliğe, gözle görülür bir zapt edilmişliğe ve kendi kompozisyonları içerisinde ilintili bir dobralığa sahip olmuşlardır.
Demir, sanatçının elinde yeni hayatına yol kat ederken, farklı malzemelerle bütünleşmeyi de ihmal etmemiştir. Ahşap, kâğıt ve demir kombinasyonlar form, denge, doku ve ışık ile görsel estetiğe zevk ve heyecan katmıştır. Quoin (1994) (Resim:7), Wedge (1994) (Resim: 8) çalışmaları Joyce’un malzeme kombinasyonuna nasıl bir estetik kattığını açıkça ortaya koymaktadır. Joyce’un üslubunda ki demir gibi ağır bir malzemeye kuş gibi hafiflik katabilmesi özelliği bu çalışmalarında da ortaya çıkmıştır. Metal malzeme ahşapla hafiflik bulurken, ışık kâğıt malzemenin yakılmasıyla metal malzemenin koyu renk tonuyla dengelenmiştir. Wedge isimli çalışmada açık koyu dengesi ve pürüzsüz düz yüzeyle kâğıt malzemenin dokulu yüzeyi birbirlerini zıtlıkla dengelemiştir. Dengeleyici hareketi ve rotası
----------------------------------------------------
[1] Malin WILSON-POWEL, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1, p.26
[1] Artist’s quotes from pres release Tom JOYCE: New Iron Vessels, Okun Gallery exhibition, July 16-August 11, 1993’den Malin WILSON-POWEL, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1, p.29
[1] Barış ACAR, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Ey
 
merak, sabır ve ilham kaynaklarıyla durulanmakta olan Joyce’un metali hem bir materyal olarak hem de kültürel anlamda kullanmasıyla algıyı değiştirmektedir.
 
       
 Resim: 7 Quoin, 1994, Ağaç, Kitap,                    Resim: 8 Wedge, 1994, Kitap,
           Dövme Demir 48 X 48 X 41"                    Dövme Demir 34 X 8 1 / 2 X 4 1 / 2 "
 
20. yüzyılla birlikte, malzeme konusu sanatın başlıca problemi haline gelmiştir. Konstrüktivizm, Fütürizm, Dadaizm gibi modern akımlar, sanat kavramını, yerleşmiş olan sanat anlayışlarından ayırır ve anti-estetiği bu alanın kullanımına sokar.  Sanatçının “yeni”yi bulgulamak isteği kadar, var olan malzemenin doğasına ve onun sınırlılıklarına bir başkaldırı da söz konusudur. Baudelaire’in fragman estetiği olarak nitelediği modern toplumun estetik yaşantısı, gündelik hayattan koparılmış her türlü malzemenin sanata taşınmasına olanak vermiştir. Ancak malzemeler tek başlarına ele alındıklarında sanat adına hiçbir şey söylemezler; ta ki sanatçı ona kendi öznelliğini aktarıp onu yeni nesnelliğe sokana kadar.
Takı sanatı plastik sanatlar alanında kavramsal sanat yaklaşımıyla yerini korumaya devam etmektedir. Malzeme yeni formlara sanatçının eğilim gösterdiği üslupla takı olarak ta karşımıza çıkmaktadır. Modern çağın her türlü malzemenin sanata katılımına olanak veren düşüncesiyle her türlü malzeme takıya dönüşmekte hatta farklı malzemelerle bir evliliğe girerek farklı üslupların oluşmasına da imkân sağlamaktadır. Bu tavrıyla daha çok katılımcı sanat ürünü olarak kişiyle etkileşime de girerek içsel fonksiyonunu artırmaktadır.
 
Not: Bu makale “rh+ sanart” plastik sanatlar dergisi 64. sayıda 2009 yılında yayınlanmıştır.
------------------------------
[1] Barış ACAR, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Eylül 43, s. 75
 
KAYNAKÇA:

ACAR Barış, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Eylül 43

BESTEN Liesbeth Den, Peter Chang Plastic Jewelry and the Joy of Meaningful Chance, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2

BUCCİ Douglas and Matthew HOLLERN, Influence of the Digital, Metalsmith, U.S.A summer 2005

ECO Umberto, Güzelliğin Tarihi, Çeviren: Ali Cevat AKKOYUNLU, Doğan Kitap, İstanbul 2006

HOLZACH Cornelie, Peter Chang, Jewellery, Objects, Sculptures (Stuttgart:Arnoldsche Art Publishers, 2002)

KANGAS Matthew, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2

LİCKA C.E., John Marshall: Sublime Passages and Other Reflections, American Craft, April/May 1985

TÜRE Altan, Anadolu Antik Takıları, Goldaş Yayınları, İstanbul 2002

WILSON-POWEL Malin, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1

Artist’s quotes from pres release Tom JOYCE: New Iron Vessels, Okun Gallery exhibition, July 16-August 11, 1993



Yazdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Archive

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler