Elmasların Kesimi
Pırlanta Sarrafı- Pırlanta Hakkında Herşey-Ham elmas bulunduktan sonra yapılan ”kesim” işlemi, elmasın değeri açısından çok önemlidir. Bildiğiniz değerli taşa dönüşebilmesi için her elmasın tek tek kesilmesi ve cilalanması gerekir.Bir ham elmas kristalinden en fazla verimi alabilmek için ilk başta kristal yarma işlemi ile ikiye ayrılır. Elmasın doğal bir granülü vardır. Elmas üzerine bir keski dayandığı ve doğru açıda, dogru noktaya gerekli kuvvet uygulandığında, taş kendiliğinden ikiye ayrılıcaktır. Ancak, bazı taşları mekanik silindirle ikiye ayırmak, bazılarını da lazerle kesmek gerekir.
Kesme işlemi sadece yarmak ya da mekanik silindirle kesmekten ibaret değildir. Bütün mücevherlik taşların daha sonra başka elmaslar ve toz zımparalarla cilalanması gerekir.
Cilalama işlemi sonucunda, her elmasın üzerinde yeni fasetler oluşur ve bunlar mücevherlik elmasın bildiğimiz parıltısını ortaya çıkarır.
İyi bir kesim sonucunda, açı ve konumları matematiksel olarak doğru hesaplanmış fasetler oluşur. Bunlar, elmasın parıltısını en üst düzeye çıkarır. Elmasın saklı güzelliğini ortaya çıkaran, ham elması pırıl pırıl ışık saçan pırlantaya dönüştüren de işte bu kesim işlemidir.
Elmasların Çıkarıldığı Yerler
Bugün, elmasların çoğu Avustralya, Zaire, Botswana, Rusya, Güney Afrika ve Güney Amerikanın bazı bölgelerinde bulunuyor. Elmas madenciliği 4 kıtada toplam 20 ülkede yapılıyor.Elmasların çoğu yeryüzüne taşındıkları yerlerden çıkarılır ve başlıca madenlerin bazıları bu bölgelerde açılmıştır. Tipik bir madende, toprak geniş bir alan boyunca kazılmalıdır. Bir karat ağırlığında mücevherlik pırlanta elde edebilmek için ortalama 250 ton toprak kazılması gerekmektedir.
Ancak tüm elmaslar yeryüzüne ilk çıktıkları yerde bulunmazlar. Yüzyıllar boyunca, hava koşulları elmas cevheri içeren maddeyi akarsular ve ırmaklar ile ilk yatağından çok daha uzaklara, hatta bazen denizlere kadar taşımıştır.
İşte bu yüzden, yerde öylece duran koskoca elmaslara yağı takılan insanların hikâyelerini duyarız, ama ne yazık ki, bu sık rastlanır durum değildir. Eski ırmaklarla denize taşınmış ham elmasları içeren maden yataklarına ulaşabilmek için tonlarca kumun kazılıp taşınması gerekir.
Elmaslar Nasıl Oluşmuştur ?
Elmas, yeryüzünde bulunan en sert ve bilişimi en basit olan değerli bir taştır. Elmasların oluşmasına olanak sağlayan koşullar, gezegenimizde milyonlarca yıldır bulunmuyor.Yerkürenin oluşmaya başladığı erken dönemlerde katı madde yoğunlaşıp bir küreye dönüştükçe, gezegenin merkezi de çok yüksek sıcaklık ve basınç altında kalmıştır.
Derin tabakalardaki bu koşullar saf karbon çökeltilerinin kristalleşerek elmasa dönüşmesine neden olmuştur. Bir elmas saf karbon içerir ve karbon tozu ile elmas arasında kimyasal bir farklılık olmasa da, aralarındaki fiziksel farklılık hem çok büyük, hemde hayret vericidir.
Yerkürenin dış katmanları soğudukça, basınçlar artmış ve katı kaya tabakaları yerlerinden oynayarak yarılmıştır. Sıvı kütle (magma) akıntıları ise volkanik patlamalar ile yüzeye çıkmak zorunda kalmış ve bu maddenin bir kısmı yerkürenin derinliklerinde oluşmaya başlayan elmas kristallerini de kendisi ile birlikte yüzeye taşımıştır.
Yerkürenin yüzeyi soğudukça, elmas cevheri taşıyan kütleler katılaşmakta ve bugün elmas lar bu kütlelerin içinden çıkarılmaktadır.
Elmasın Efsanesi, Gizemi ve Büyüsü
Eğer elmas ve pırlantanın, insanların kalplerinde ve zihinlerinde ne anlama geldiğini kavrarsanız, insanları pırlanta almaya, takmaya ve ona sahip olmaya iten nedenleri daha iyi anlarsınız.Elmas, yaklaşık 3000 yıldır insanların kalbinde özel bir yer tutmaktadır. Bu değerli taşın sihirli bir güce sahip olduğuna inanılır. Tarihte elmasın hep peşinden koşulmuş, onun için savaşılmış ve hatta 0na tapılmıştır. Eskiden kimileri de tanrıların gözyaşları olduğuna inanırlardı.
Her elmas, kendine ait gizemi ve güzelliği ile benzersizdir. (Herhangi birine şöyle bir göz atın.) Elmasın İngilizcesi olan ”diamond” sözcüğü, yunanca’da hükmedilmez anlamına gelen ”adamas” sözcüğünden gelir. Dayanıklılığı ve parıltısı, bu değerli taşı sonsuz aşkın simgesi haline getirmiştir.
Elmas, Eski Yunan’da aşkın geleneksel simgesi ve çağlar boyunca da kralların statü sembolü olmuştur. Krallar, elması, gücün, cesaretin ve yenilmezliğin simgesi olarak taşımışlardır.
Elmaslı nişan yüzüğü geleneği ise 1477′de, Avusturya Dükü Maksimilyan’ın Burgundy’li Mary’ye verdiği elmas yüzükle başlar.
0 yorum