Bu Blogda Ara

10 Haziran 2013 Pazartesi

Pirlantanin dikkat etmeniz gereken 4 temel ozelligi var



Pırlantanın dikkat etmeniz gereken 4 temel özelliği var 

Pırlanta seçiminde en mühim özellikler 4C olarak adlandırılıyor ve pırlantanın kalitesini, fiyatını belirliyor. 4C, İngilizce'deki Carat Weight, Clarity, Color ve Cut ifadelerinin ilk harflari. Yani sırasıyla; karat ağırlığı, berraklık, renk ve kesim. Karat ağırlığının 0,2 grama karşılık geldiğini önceden söylemiştik. Pırlanta sektöründe çoğunlukla 1 karat altı ağırlıkta satışlar gerçekleştiğinden pırlanta ağırlığı için Puan ifadesini duyarsanız şaşırmayın. 1 karat 100 Puan, yarım karat 50 Puan olacaktır. Yarım karat 0,50 Ct. olarak da sembolize edilir. Bir taşın ağırlığı ile büyüklüğünü karıştırmamalısınız. Pırlanta karat ölçüsü, mineral yoğunluğu arasındaki farklılıktan olacak ki diğer taşların tespitinde kullanılan karat miktarlarından farklı olabilir. Ayrıca karat değeri aynı olan iki farklı pırlantanın da fiyatı, diğer 4C özelliklerinin farklılığına göre değişiklik arz etmekte. 


Nereden alinmali?


Nereden alınmalı? 





Pırlanta, konusunun uzmanı olan ve esas işi pırlanta olan, güvenilir marka ve yerlerden alınmalıdır. ülke çapında bilinen mücevher markalarının güvenilir olduklarını söylememize sanırız ki gerek yok.

 Pırlanta alışverişi için uğramış olduğunuz mağazanın vitrininde kısıtlı sayıda ürün bulunması, pırlanta alışverişi için pek de güvenilir bir yer olmayabileceğini gösterir. Daha çok mücevher işi ile mi ilgileniliyor yoksa kuyumculardaki gibi altın işi mi ağırlıklı, kontrol edin.

Pırlanta konusunda uzmanlaşmış mücevher mağazaları iç mekAnda genellikle pırıl pırıl parlayan beyaz bir ışık kullanır. Bu, pırlantanın rengini daha rahat anlayabilmenizi sağlamak içindir. Bu detaya da dikkat edebilirsiniz. 

Womenist

Garantisi, sertifikasi var mi?




Garantisi, sertifikası var mı? 

Pırlanta seçiminde en önemli ve ilk bakılması gereken şey, karşınızda ışıl ışıl parlayan ve adeta hayallerinizi süsleyen pırlantanın bir sertifikasının olup olmaması. Pırlanta sertifika iki türlü, ürün sertifikası ve uluslararası geçerliliğini ispat eden sertifika. Uluslararası sertifika, taş başına verildiğinden pırlantanın üzerindeki her küçük taş için ayrı ayrı sertifika almak, büyük bir maliyet doğurmakta. Eğer ilgilendiğiniz pırlanta bir tek taş ise, bu tek taşı gerçek rengi ve berraklığıyla satın almak için satıcıdan uluslararası geçerliliği olan bir sertifika istemelisiniz. Karat, pırlantanın ağırlığını temsil ediyor. 1 karat, 0,2 gram yani 200 miligrama denk geliyor. Satın almayı düşündüğünüz tek taş, eğer 0,30 Ct.'dan (karat) büyük ise bu uluslararası sertifikayı talep edin. Bu boydan küçük taşlarda ürün sertifikası yeterli. Uluslararası sertifika ülkemizde hala çok yaygın değil. Sadece belli başlı mücevhercilerde bulunuyor. Aldığınız ürün ya da uluslararası sertifikanın da kartondan, fotokopi veya matbaa basımı bir kağıttan ibaret olmadığından da emin olun. Sertifikada temel olarak pırlantanın rengi, berraklığı, karat ağırlığı ve kesim detayları yer alıyor... 

Internet Uzerinden Pirlanta Alimi





İnternet Üzerinden Pırlanta Alımı


İnternet Üzerinden Pırlanta AlımıTürkiye'de internet üzerinden ürün satışı 900 milyon dolarlık bir hacme ulaşmıştır. Pırlanta'da internet üzerinde inanılmaz şekilde talep gören ürün kategorisine girmiştir.

Artık müşteri grubu ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan bir tanesi internetten fiyat araştırıp, fiziksel mağazalardan alanlar, diğerleri ise internetten araştırıp, internetten alan kitledir. Internetten alan müşteri grubu ise her geçen gün kat kat artmaktadır.

0.30 Karat üzeri pırlantalarda muhakkak sertifika isteyin

0.30 karat üzeri pırlantalarda uluslararası geçerliliğe sahip sertifikayı muhakkak kuyumcunuzdan isteyin.

Uluslararası geçerliliğe sahip sertifika ne anlama gelmektedir ?

Türkiye'de bugüne kadar üreticilerin kendi bastıkları sertifikalar tüketiciye verildi. Bu sertifikalar ya bir kağıda yada plastik kartlara basılmak şeklinde yapıldı. Bu kartlarda yada kağıtlarda kuyumcuların yada toptancıların kendi takdir ettikleri pırlanta rengi ve berraklığı yazılmıştır. Peki bu renk yada berraklığı kuyumcunun takdir etmesi ne demektir ?

Eğer bir kuyumcu yada toptancı yanlışlıkla J renk olan bir pırlantaya H renk takdir ederlerde sertifikaya bu şekilde basılır ve bu durumda kuyumcu kazanır ama tüketici para kaybeder. Peki bu durumda uluslararası geçerliliğe sahip sertifika almak tüketiciye ne kazandırır kuyumcuya ne kazandırır. Sertifika basan bağımsız yada bağımsız olmaya çalışan firmalar yavaş yavaş Türkiye'de gelişmeye başlamıştır. Bunların içinde bizim en ciddiye aldığımız laboratuarlar Bluediamond ve IDL'dir. Bu laboratuarlar her geçen gün daha da gelişmekte ve ilerlemektedir. Türk pırlanta dünyasına katkıları büyüktür. Kendilerini pırlanta dünyası olarak bağımsız oldukları sürece buradan destekleyeceğiz.

Tüketicilerin pırlanta alırken önem vermesi ve talep etmesi gereken sertifikalar hangileridir ?

Dünyaca ünlü ve dünyaca kabul edilmiş bağımsızlığı tartışılmaz sertifikalar aşağıdaki gibidir. Bütün dünyadaki en ünlü mücevher ve pırlanta fuarlarında görebileceğiniz sertifikalar bunlardır.

GIA - Amerika
IGA - Belçika
HRD - Belçika

Bu sertifikaları alınca tüketici ne kazanır ?

H ise H renk , J ise J renk pırlanta alırlar. Hata yoktur ve pırlanta alırken renk ve berraklık yanlışlığından dolayı para kaybetmezler.

Gerçekten beyan edilen renkte pırlanta alırlar. Kuyumcunun kendi hazırladığı sertifikada yanlışlık olma ihtimali çoktur çünkü tüm ekipmanları 1 milyon dolar tutan laboratuar ekipmanlarına ve gemoloğa (taş bilimci) sahip değillerdir.

Niçin 0.30 ve 0,30 Karat altında niçin gerekmiyor ?

Çünkü uluslararası geçerli sertifikaların maliyetleri tanesi 100$ civarıdır. 0.30 boy altı taşlarda ürün fiyatları zaten 400 ile 900 YTL civarı olduğu için 100$ tüketiciye rahatsız etmektedir. Ama 0.30 karat ve üzeri boylarda (tektaş yada bir taş) bu sertifika maliyeti problem yaratmamaktadır.

Amerika, Avrupa ve Asya da bu tip pırlantaların tamamı bağımsız laboratuarların sertifikaları ile satılmaktadır.

Türkiye'de tüketici bu sertifikaları yeni yeni öğreniyor.

8 Haziran 2013 Cumartesi

Pirlantalar Yunanlılara göre Tanrinin gozyaslariydi.

KADININ TUTKULU AŞKI: 

İki insanın evlenmeye karar verdikleri an hayatlarının en özel anlarından biridir. İki insanın sonsuza dek tek olmak istediklerini işaret eder o an. Aşkın hediyesi pırlanta, ilişkinize yüzyıllara yayılmış romantizm ve büyüyü davet eder.

Tarihteki ilk pırlanta


Pırlantanın aşkın en güzel hediyesi olma statüsünü kazanması tarihte 15. yüzyıla dek dayanır. Evlilik sözü olarak pırlanta nişan yüzüğü verilmesi geleneği ilk kez 1477'de Arşidük Avustuya Maximillian'ı ve Burgundy Mary'si arasında gerçekleşti. O dönemde pırlanta, kocanın eşine olan aşkını artırabilecek tılsım veya muska olarak görülürdü. Hatta aşk tanrısı Eros'un okunun başlığının bile pırlanta olduğuna inanılırdı. Bu kraliyet geleneği kısa bir süre içinde dünyanın bir çok bölgesinde halk tarafından benimsenmeye başlandı. Ve tarih içinde nişan töreninin en belirgin anını tayin eder oldu.


Pırlantanın gücü


Sol elin yüzük parmak diye bilinen 4. parmağına pırlanta alyans takma geleneği eski Mısır'a dek uzanır. Eski Mısırlılar vena amoris- aşk damarı-nın bu parmaktan geçerek direk kalbe ulaştığına inanırlardı.

Pırlantanın ihtişamı


Pırlanta nişan yüzüğü olarak verilmeye başlandığında içine yerleştirildiği montür- yuva ve tırnaklar??- şık bir şekilde tasarlanır ancak pırlantanın ışığını en iyi şekilde yansıtması için uğraşılmazdı. 1870'de Afrika kıtasında elmas madenlerinin keşfinden sonra pırlantanın daha geniş kitlelere ulaşması ve bu değerli taşa olan talebin artması sonrasında tasarımlarda değişiklik görülmeye başlanmıştır.

Mucizevi


Pırlanta, şaşılacak güzellikte ve nadir bulunan bir mücevherdir. Dinazorlar yeryüzünde gezinmeye başlamadan önce her biri kendi taşının kapsülünde baş döndürücü bir oluşum yolculuğu sonucu doğada oluşmuşlardır. Yerkürenin çekirdeğinin derinliklerinde, yüksek ısı ve basınç altında, yükselen lav eriyiklerinin içinde yerin derinliklerinden yer yüzeyine aşırı bir süratle yolculuk ederek oluştu. Yeryüzünde tabiat ananın su, rüzgar, aşırı soğuk formlarında ortaya çıkan hiddetine maruz kalarak bir kez daha keşfedilmeyi bekledikleri yer olan toprağın altına gömüldüler. Bu değerli taşların ancak küçük bir miktarı bu inanılmaz yolculuk sonrası hayatta kalmayı başarabildi. Ve bunu başaran ve bulunabilenlerin de sadece çok küçük bir kısmı kesime, cilaya ve mücevher yapımına uygun kalitede ve boyuttadır. Pırlanta, sahiden doğanın mucizelerinden biridir.

 PIRLANTA VE AŞKIN YÜZYILLARDAN BU YANA UZANAN TUTKULU HİKAYESİ







Büyülü ve Gizemli


Pırlanta yüzyıllardır insanoğlunu büyülemiştir. Sadece nadir ve güzel olduğu için değil aynı zamanda da sihirli oldukları için. Hiçbir araçla kesilemez, gizemli bir biçimde en hiddetli ateşte bile zarar görmezler ki bu da pırlantaların doğaüstü güçleri olduğu inancına yol açar.

Pırlantalar Yunanlılara göre Tanrının gözyaşlarıydı. Romalılar yıldızlardan dökülen kırık çömlek parçaları olduklarına, Hintlilerse hastalıkları, hırsızları ve şeytanın güçlerini defeden nazar tılsımları olduklarına inanırlardı. Başka kültürlerde de pırlantaların rahatsızlıkları iyileştiren ve bilgi bahşeden taşlar olduğuna inanılırdı. Pırlanta, efsaneleri ve bu büyülü özellikleriyle bir çok insanı kendine tutsak etmiştir. Dünyanın en zengin ve güçlü insanlarını şevkle peşinden koşar hale getirmiştir.

Pırlanta akılları baştan alan bir hazinedir. Ruhunda nice kazanılan ve ihanet edilen aşk hikayeleri, tutku ve entrika hikayeleri, fethedilen ama sonra kaybedilen imparatorluk hikayeleri; yani içinde pırlantanın güzelliğini, büyüsünü ve gizemini taşıyan öyküler barındırır.


Ebedi Kutlama


İnsanoğlunun duygularının ifadesinde hiçbir taş pırlanta kadar güçlü değildir. Bir çok insan için pırlanta, gerçek aşkı, onun yenilmezliğini, sürekliliğini, sarsılmazlığını ve hislerin içtenliğini belirtir. Müthiş romantik bir gelenek olan bir erkeğin aşkının sembolü olarak bir kadına pırlanta hediye etmesi geleneği 15. yüzyılda başlamış ve zaman içinde dünyanın farklı yerlerindeki diğer kültürlere de yayılmıştır. Günümüzde simgesel olarak aynı ölçüde kıymetli bir şekilde pırlanta hediye etmek farklı özel durumlarda da kabul görmektedir. Bunlara örnek olarak evlilik yıldönümleri, doğum günleri, bir bebeğin dünyaya gelişi, ve diğer özel durumlar verilebilir. Pırlanta bugün doğal ve eşsiz oluşuyla her zamankinden çok el üstünde tutulduğu için bu taşı armağan etmenin ve size armağan edilmesinin hazzı da çoğalmıştır. Pırlanta sonsuzluğu işaret ettiği için, sevdiğinizle birlikte yarınınızdan bir parça almanız anlamına gelecektir. Sonuç olarak, kutlanacak sebep ne olursa olsun, pırlanta kutlama
nın en görkemli yoludur.

Pirlanta Nedir? Özellikleri ...Satın alacaginiz pirlantayi tanimak ve secmek icin

PIRLANTA NEDİR,ÖZELLİKLERİ NELERDİR?





Pırlanta’nın doğada bulunan hali ‘Elmas’ olarak adlandırılır.
 Elmas mücevher olarak şekillenirken kesimine göre Pırlanta adını almaktadır.
 Elmas bilinen en sert maddelerden biri ve değerli bir taştır.
Karbon elementini elmastır. Elmasın saf karbon olduğu
 ilk olarak Fransız kimyacı Lavoisier tarafından keşfedilmiştir.
 En belirgin özelliği sertliğidir.
 Mineralojide kullanılan mohs sertlik göstergesinde en yüksek rakamla (10) gösterilir.
 Bu, diğer bütün mineralleri çizebilmesi demektir.
 Sertliğinden dolayı endüstriyel aletlerde kullanılması büyük önem kazanmıştır.
 Elmas orijinal olarak yalnız kimberlit kayalarında bulunur.
 Elmasın bazı yer kabuğu hareketleriyle yukarıya çıktığı kabul edilmektedir.
 Kısmen de bazı bölgelerde nehir kumlarına karışmıştır.
 Elmasın en çok bulunduğu yerler olarak,

 Güney Afrika (Kimberley’de), Güney Amerika, Endonezya ve Hindistan sayılabilir.     

Pırlanta hangi özelliklerine göre değerlendirilir ? 

Satın alacağınız pırlantayı tanımanızda ve seçmenizde size yol gösterecek olan
 bu bilgilerin faydasını ürünleri incelerken net olarak göreceksiniz.
 Bir pırlantanın değeri, ne denli nadir olduğuna ve fiyatı da dört özelliğine bağlıdır.
 Çıplak gözle bakıldığında aynı görülse de, hiçbir pırlanta bir diğerinin aynı değildir.
 Aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatının neden farklı olduğu 4C özelliğine ve bunların bileşimine bağlıdır.
 4C bilgileri pırlantaların neye göre sınıflandırıldığı ve fiyatlandırıldığı
 konusunda sizelere kısa bir ön bilgi verecektir;



KESIM (CUT)

Kesim belki de 4C özelliklerinden en önemlisidir; çünkü pırlantanın göz alıcı ışıltısı kesiminin kalitesi sayesinde ortaya çıkar. Diğer özellikleri doğadan kaynaklanırken kesim özelliği, pırlanta üzerinde insan eliyle yaratılan tek özelliktir. Boyutu ve şekli ne olursa olsun, iyi kesimli bir pırlanta ışığı kendi içinden geçirerek yansıtır. Işık, ayna gibi fasetlere çarpar ve taşın tepesinden dışarıya dağılarak ateşli ışıltısını ortaya çıkarır. Bir elmas çok derin ya da çok yassı bir şekilde kesilirse, o zaman yanlardan veya dipten ışık kaybedilir. Bu yüzden pırlantanın parlaklığı ve değeri azalır. Pırlantalar genelde birbirini tam açıyla kesen 57 fasetten oluşmaktadır. Bir pırlantanın kesimi görsel boyutunu da etkileyebilir. Aynı karat ağırlığındaki iki pırlanta, kesimlerinin derinliği ya da şekline bağlı olarak değişik boyutlardaymış gibi gözükebilir, hatta hatalı kesiminden dolayı olduğundan daha mat görünebilir. Aşağıdaki şekilde ideal kesim ve ışığın kırılması ile ilgili basit çizimleri göreceksiniz;


Kesim sözcüğü ile aslında pırlantanın şeklide ifade edilir. Yuvarlak, kare, damla ya da kalp şekilleri en çok bilinenler arasındadır ama ilerleyen teknoloji sayesinde çok daha farklı şekiller ve kesimler de ortaya çıkmaktadır. Yuvarlak kesim pırlantalar, günümüzde en çok kullanılan ve en çok talep edilen pırlanta kesim şeklidir. Pırlanta kesim ustaları 100 yıldır yuvarlak bir pırlantada ateş ve parlaklığı en iyi şekilde yansıtmak için ışığın davranışlarını ve ileri matematiğin teorilerini kullanmaktadırlar. Buna en uygun olan kesim yuvarlak kesimdir.

Ünlü pırlanta eksperi Saul Spero 25 yılını pırlanta alan insanlarla yaptığı araştırmalar sonucu hangi karakterdeki bir kadının hangi şekilde ki pırlantayı tercih ettiğini şöyle açıklıyor;

Şekil Karakter;
Yuvarlak: Ailesine bağlı, güvenilir, sakin
Oval: Yaratıcı, düzenli, fırsatları değerlendiren
Kalp: Duygusal, feminen, hassas
Dört Köşe: Disiplinli, muhafazakar, dürüst
Markiz: Dışadönük, agresif, yaratıcı, iş kadını
Damla: Nazik, saygılı, uyumlu




KARAT (CARAT)

Karat pırlantanın ağırlığına göre tespit edilir. 1 karat yaklaşık 200 miligramdır. Mücevher sektöründe satışı ağırlıkta olan pırlanta 1 karattan azdır. Bu da puanla belirlenir. 1 karat 100 puan olarak belirlenir. Yarım karat 50 puandır ve 0.50 ct şeklinde yazılır. Aşağıda pırlantaların birebir büyüklükleri ve karat numaraları gösterilmiştir. Bir taşın ağırlığı ile büyüklüğünü karıştırmamanız gerekir. Pırlanta alırken en büyük pırlantanın en iyisi olacağı düşüncesinden kesinlikle kurtulmanız gerekir. Diğer taşların tespitinde kullanılan karat miktarları ile pırlantanın karat ölçüsü farklı olacaktır. Çünkü farklı minerallerin farklı yoğunlukları vardır. Bunun yanında aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatı berraklık, renk ve kesime göre aynı olmayacaktır.

Aşağıda pırlantaların büyüklükleri ve karat numaraları gösterilmiştir.




BERRAKLIK (CLARITY)

Bir pırlantanın berraklığı "doğanın parmak izleri" olarak adlandırılan lekelerine bakılarak belirlenir. Çoğu pırlantada karbon kristalinin oluşturduğu izler vardır. Bu karbon kristaller azaldıkça pırlantanın berraklığı artacak bu da fiyatının artmasına sebep olacaktır. Aşağıdaki tabloda sağdan sola doğru pırlantanın değeri artar.


En solda yer alan FL, pırlanta tamamen berrak demektir ve doğada çok ender bulunur. Pırlantının lekeleri ancak çok kuvvetli mercekler altında gözle görülebilir. Tabloda da gördüğünüz gibi FL'den P1-P2-P3’e doğru lekeler artmaktadır.

Pırlanta fiyatlarında 4C çok önemli bir rol oynar. Kesimin ve renklerin yanında yukarıda gördüğünüz tabloda berraklık da pırlantanın fiyatını çok etkiler. VVS1-VVS2 ve VS1-VS2 arasında gözle görülebilir bir fark yoktur. Bu fark sadece 10X mikroskobuyla görüleceğinden iki pırlanta arasında yüksek fiyat farkı ödemenize hiç gerek yok. Eğer pırlantanız Zümrüt ya da Baget kesim olacaksa beraklık seviyesinin SI1'den fazla olması her zaman iyidir. Çünkü baget kesimde lekeler diğer kesim şekillerinden daha belirgin olarak gözükür.



RENK (COLOR)

Renk özelliği bir pırlantanın sarılığına göre ölçülür. En kıymetli pırlanta renksiz olanıdır ve çok pahalıdır. Nadir bulunurlar. G.I.A. (The Gemological Institude of America)'nın tablosuna göre, alfabetik sıra ile D'den W'ya kadar olan harfler pırlantanın renk oranını gösterir.

Pırlantalar, aşırı ısı ve basınç altında oluşur ve diğer elementlerin zerreleri de bu oluşum sırasında pırlantaların atom yapısına dahil olabilir. Dolayısıyla da renk çeşitliliği doğar. Bu zerreler o kadar küçüktür ki, 'milyonda bir' ile ifade edilir. İdeal laboratuar koşulları olmadan tek bir sınıfın ayırt edilmesi, bir uzman tarafından bile, son derece zordur.

Renk, kontrollü uygun aydınlatma koşulları altında pırlanta yukarıdan aşağı gözlemlenerek belirlenir ve sınıflandırılmadan önce gözlemin doğruluğunu saptamak üzere bir ana setle karşılaştırılır.

Pırlantalar doğrudan renkleriyle kıyaslanırken, çoğu müşteri, taşlar en az iki ya da üç ayrı renk grubundan olmadıkça herhangi bir fark göremez.


Renk Sınıflandırması
D: Tamamen renksiz. En nadir renk sınıfıdır.
E: Renksiz. Sadece uzman cevher bilimciler, E sınıfı taşlardaki hafif rengi saptayabilir. Ancak bu renk belli belirsizdir.
F: Renksiz. 'F' renksiz sınıflar arasında en alt sınıftır.
G-H: Çok hafif renkli. Daha iyi renk sınıflarıyla kıyaslandığında çok hafif bir renk saptanabilir. Fakat çok daha değerlidir.
I-J: Hafif renkli beyaz. Renk bir parça saptanabilir.
K-M: Sarı renk görülür.

N-Z: Sarı, kahverengi ve gri renkler görülür. Genellikle "şampanya pırlantaları" diye adlandırılır.

Pirlanta ve Aşk ...

PIRLANTA VE AŞK

Aşk, bir mevsime benzer aslında en sıcak günlerdeki gibi yada soğuk , bazen nemli yada kurak . Kimi zaman sıcak, kimi zaman soğuk olur. Kimi zaman da inişli çıkışlıdır aşk  sabit  değil her zaman .

        Birbirini seven çiftlerin birbirine sürpriz yapması, birbirini anladığını ve değer verdiğini göstermesi hareket katacaktır ilişkiye her zaman   , aşk adına ve namına . İlişkinin enerjisini yitirdiği, canlılığını kaybettiğini düşündüğümüz vakit, hareket katmak adına bir şeyler yapmak gerektiğini hatırlamak önemlidir her zaman için aşk adına ve namına  .  Hediyeler almak, sürpriz yapmak işin keyifli yollarından bir kaçıdır muhakkak  . Mutlu eden armağanlar almak, keyif verecektir karşınızdakine her daim aşk için . Pırlanta, burada kadınlara alınabilecek en ince hediyedir her zaman için .

                Aşk, bir mevsime benzer aslında en sıcak günlerdeki gibi yada soğuk , bazen nemli yada kurak . Kimi zaman sıcak, kimi zaman soğuk olur. Kimi zaman da inişli çıkışlıdır aşk  sabit  değil her zaman . Yaz gibi sıcak ve tutkuludur bazen ateşli . Pek çok anlam ve duygu yükleyebiliriz bildiğimiz aşk üzerine aslında , aşk sonsuzdur  aslında sonsuz mana yatar altında . Sonsuza dek yaşanılacak mutlu bir hayat hissi verir hep. Hayal bile edilemeyecek bir mutluluğu verir, süzülür gider hiç farketmeden. Derindir ve engin bir deniz gibi coşkuludur    aşk .
          Pırlanta tektaş yüzük, bilezik, kolye gibi parçalarla aşkınızın kalbini fethetmeniz çok  kolay olacaktır her daim . Özellikle taşlarla süslü olursa o zaman, kadınlar daha da hayran oluyorlar. Nedeni ise kadınlar böyle detaylara, bu ince davranışlara dayanamazlar, çünkü bu onları hep mutlu eder  her daim .
    Ne kadar özel ve güzel olduğunu kadına hissettirmek  ,  mutluluk ve guru vericidir onun için kesinlikle. Bu tarz zarif ve onlar için anlamlı hediyelerle aşkınızın canlılığını koruyabilirsiniz.
Armağanlar alınır sevgiliye keyifle. Aşkın renkli bir yüzüdür, heyecan katan. Beklenmedik sürprizler yapıp onu mutlu etmek, her iki kişi için de heyecan verir şüphesiz  aşk adına . aşk  Pırlanta, kadınların en çok sevdiği tutkunu oldukları taştır. Pırlanta tektaş yüzük,  bilezik, kolye, küpe.  Değerli  taşlar da üzerine eklenirse  bu muazzam  takıların keyfine ve güzelliğine söz kalmaz   aşk adına . Ya da pırlatanın ışıltısıyla gelen güzelliğini, yakıcı cazibesini gözlük, saat gibi pek çok aksesuar da kadına verilebilecek en güzel hediyelerden olacaktır. Çünkü aksesuar, mücevher kadınlar tarafından çok sevilir ve beğenilir her zaman  aşk için . Erkeğin sevgilisine veya eşine böyle bir jest yapması, aynı zamanda onu ayrıcalıklı kılacaktır aynı zamanda.
      Hayatta herkes, gülümsemeli etrafına bakarken  aşkın ruhu ile hep gülerek yaşamalı . Pozitif bakmak, ılımlı olmak ve her zaman gülümseyen biri olmak çok çok önemlidir bu hayatta . Herkesin bir takım problemleri, koşturmacalar derken pek çok şeyle uğraşılmaktadır   illaki , sorunlar bitmezki zaten . Böyle akıp giderken zaman, yaşadığımız vakti iyi değerlendirmeli, elimizden uçup gitmemesi için gerektiği gibi yaşamalıyız   her zaman  .
Kadınların dünya üzerinde en çok özendikleri ve yatırım yaptıkları olay kozmetik ve takı ve aksesuarlardır. Kadınlar için tektaş yüzük, küpe, bileklik gibi aksesuarlar çok önemlidir   tabiî ki . Bu arada amaç zevkler, tarz gösteriş olarak, temelde  görünüm, özgüvendir  aslında , aşk için . aşk her şeye bedel aslında  .pırlantalar, onlar için çok önemlidir. Ev hanımlarında mesela gittikleri günlerde, koşu gezmelerinde taktıkları takılar , bilezikler , yüzükler hep gözleri üzerine çeken parçalardandır ve  önemlidir her daim  .
     Gelir düzeyi yüksek sıralarda olan kişiler pırlanta ve elmas gibi takıları tercih ederler her zaman , kaliteli, şık, gösterişli ve iddialı olmalı takıları her zaman . Pırlanta sadece mücevherde değil, başka alanlarda da kullanılmaktadır gerçekten . Çanta, ayakkabıdan tutunda ev dekorasyonuna kadar pek çok yerde kullanılır. Bu  mobilyadan , elektronik eşyaya , çerçeveye kadar olabilmektedir. Bu kadınlara rahatlıktan tutun ada özgüvene  kadar, her türlü kadının ruhunu okşuyor.
         Pırlanta, özellikle kadınlar için çok önem taşır   . Özel günlerinde, mutlu anlarında, eşlerinden anlamlı bir hediye, özel bir sürpriz beklerken, ilk arzu ettikleri şey her zaman pırlantadır aşk için . Ne kadar değer verdiklerini, sevgilerini, aşklarını onunla ifade etmelerini isterler  aşk adına ve onun ruhuyla , bir aşık gibi . Onlar için aşkın, bağlılığın bir simgesidir pırlanta her an . Yüzyıllardır süregelen bu inanış belli ki böyle de devam edecek.
     Pırlanta kadının ilgi odağında olmuştur. Işıltısı ve göz kamaştıran güzelliği ile her zaman mücevherlerin vazgeçilmezi olmuştur. Kolyeler, küpeler ve onun kullanıldığı her aksesuar daha da büyüyor ve etkili bir ifade kazanıyor.

İnternetten Pirlanta Satin Almak Ne Kadar Dogrudur?


Günümüzde internetten alışveriş yapma işi oldukça yoğunlaştı. Aklınıza ne gelirse internetten sipariş edebiliyorsunuz. Günümüz Türkiye’sinde neredeyse her evde internet var. Buradan yola çıkarak internetin yoğun bir şekilde kullanıldığını söyleyebiliriz. İnternet yoğun bir şekilde alışverişlere de kullanılıyor. O kadar çok işlev görüyor ki aklınıza ne gelirse. Alışverişi de kusursuz bir biçimde yapıyor. Ancak pırlanta alışverişleri için de aynı şeyi söyleyemeyiz.

İnternetten pırlanta  alışverişleri yapılması doğru değildir. Çünkü pırlanta çok değerli bir eşyadır. Toplumumuzda herkesin alamayacağı bir eşyadır. Lüks bir takıdır. Bu nedenle bu tür pahalı takıların internet üzerinden alınması doğru değildir. Pırlanta zaten lükse giriyor. Herkesin alamayacağı bir takı olduğu için insanların gözü hep onun üzerinde oluyor. Bu nedenle bu tür değerli bir taşı başkalarına emanet etmek doğru değildir. İnternetten kredi kartı ya da banka hesabınızdan havale ederek ödeme yapıyorsunuz. Yani parasını vermiş oluyorsunuz. Parasını verdikten sonra gelmesini bekliyorsunuz. Ancak milyarlarca lirayı internet üzerinden sadece resimlerini gördüğünüz bir nesneye vermek biraz da saçma olur.
Pırlantalar çok çeşitli oldukları için herkes sevdiği pırlantayı almak ister. Bazı pırlantaların renkleri, kesim şekiller farklıdır. Bazı kesim şekiller birinin hoşuna gitmezken diğeri tarafından sevilebiliyor. Bu nedenle pırlanta alırken resimlerden değil pırlantayı yerinde görelim. Bu nedenle internetten almayı pek uygun bulmuyoruz.
Pırlanta sahteciliği yapıldığı için internetten yapılan pırlanta alışverişlerine pek güvenemiyoruz. Bu nedenle size kendinizin gidip görmesi gerektiğini söylüyoruz. Pırlantaların sahte olduğu çok zor anlaşılıyor. Bu işin uzmanları ancak pırlantanın sahte olup olmadığını anlar. Ayrıca yine uzmanları pırlantada herhangi bir hasar olup olmadığını özel yöntemlerle anlayabiliyorlar. Bu nedenle diyebiliyoruz ki pırlanta alışverişlerinizi uzmanlarla beraber yapın. Maddi açıdan yara almak istemiyorsanız buna uymalısınız.
Pırlanta alışverişlerinde güvenmediğiniz kişilere gitmeyin. Her zaman gündemde olan ve daima bu işi yapmış kişileri tercih edin. Bir miktar daha pahalı olmasına aldırmayın. Sizin için en güvenlisi odur.

BÜŞRA

7 Haziran 2013 Cuma

Osmanlı'nın Ihtisami Mucevherleri ile Boy Gosterirdi.

Yeni Şafak-Topkapı Sarayı'ndan içeri girince Osmanlı'nın ihtişamıyla yüz yüze geliriz. Padişahların oturduğu tahtların, savaşta giydikleri zırhların, elbiselerin, kullandıkları hançerlerin birbirinden değerli taşlarla bezendiğini görürüz. Sarayı gezerken benim gibi içinden "Osmanlı padişahları da amma mücevher meraklısıymış, savaşa giderken ne kadar süsleniyorlarmış, tahtların etrafında ne çok mücevher var! 

Padişahın şanı mücevherle yürür

Elmas deyince aklımıza hemen bir kadın takısı gelir değil mi? Ya da pırlanta? Belki en fazla zümrütten bir yüzüğü bir erkeğin parmağında düşünebiliriz. Ama söz konusu mekan bir Osmanlı sarayı ise, burada gördüğünüz mücevherleri, takıları saraydaki kadınlarda değil padişahların üzerinde hayal etmeniz gerekir

Yeni Şafak- Üstelik bu tahtlar hiç de rahat görünmüyor" deyip dudak bükenlerden iseniz size tavsiyemiz bir de Topkapı Sarayı'nı mimar, sanat tarihçisi ve tarihi roman yazarı Gül İrepoğlu ile gezmeniz. Biz bu hafta öyle yaptık. Sarayı hem Gül İrepoğlu ile gezdik hem de yazarın yeni çıkan "Osmanlı Saray Mücevheri – Mücevher Üzerinden Tarihi Okumak"adlı kitabını karıştırdık. Osmanlı tarihine mücevherler aracılığıyla ışık tutan kitap Bilkent Kültür Girişimi (BKG) yayınları tarafından çıkarılmış ve 16 yıllık bilimsel bir araştırmanın ürünü. Kitapta, 600 yıl sürmüş bir imparatorluğun göz kamaştıran mücevher eşya ve takıları, kendilerine özgü hikayeleri yer alıyor. Diğer taraftan mücevherin yüzyıllar içinde kullanım şeklinin nasıl değişime uğradığı anlatılıyor. Mesela Osmanlı'nın ihtişamlı döneminde eşya ve takılar daha mütevazi iken gerileme dönemiyle birlikte eşya ve takılarla ihtişamın hala devam ettiği mesajının verildiğini öğreniyoruz.


SARAYIN EŞYALARINDAN AKÇE YAPTIRMIŞ
Öğrendiğimiz bir başka ilginç bilgi ise Kanuni Sultan Süleyman'a ait. Osmanlı tarihinde bazen değerli madenler devletin ihtiyaçları sebebiyle bozdurulurmuş. Mesela Kanuni Sultan Süleyman Zigetvar seferine giderken saraydaki bazı eşyaları çıkartıp akçe olarak kestirmiş. Bu nedenle o döneme ait değerli eşyaların sayısı az.
Osmanlı'da pırlanta ve değerli madenler güç gösterisi olarak kabul ediliyor. Padişahın zevkine bağlı bir şey değil. Beğenmese de kendi konumu gereğince her hafta Cuma selamına çıkarken halkına en güçlü en süslü en zengin şekilde görünmeye mecbur. Savaş gereçleri de mücevherden yapılmış. İkisi aslında birbiriyle hiç bağdaşmıyor gibi görünüyor. Fakat aslında çok iyi bağdaşıyor çünkü törensel eşyalar. Savaşta zafer sonrasında padişah tahta oturuyor, bütün bunları giyiyor ve dosta düşmana gösteriyor. Mücevherlerin tarihsel süreci ise şöyle; 16. Yüzyıl en ihtişam yüzyılı olduğundan son derece zengin taş ve incelik kullanılmış. 17. yüzyılın ikinci yarısına ait mücevherler günümüze pek gelememiş nedeni de bulundukları Edirne Sarayı'nda çıkan yangın. 18. Yüzyılda da devletin başarısızlığını örtmek için ihtişam var. 19. Yüzyılında çok daha Avrupai hatlar oluşuyor.
ZÜMRÜT KARA SEVDAYI İYİLEŞTİRİYOR
Osmanlı hazinesinde kullanılan taşların çok özel anlamları bulunuyor. Örneğin, Firuze taşı yenilmezlik simgesi olarak kabul ediliyor bu nedenle Kanuni Sultan Süleyman'ın tahtının ortasına bir tane Firuze taşı koyuyorlar. Diğer kullanılan taş ise elmas, onun da güç verdiğine dair bir inanış var. Elmasın aynı zamanda melankoliye de iyi geldiği biliniyor. Zümrüt kara sevdayı iyileştirerek böbrek taşına iyi geliyor. Yakut ise eğer dil altına konursa kişiye ferahlık veriyor. Zümrüt taşının hazinede sıkça kullanılmasının nedeni de hem anlam bakımından hem de elde edilmesi kolay olması.
ÇÖPLÜKTEN ÇIKAN ELMAS
Kaşıkçı Elması, hazinenin en önemli parçalardan biri... 17. Yüzyılda Avcı Mehmet döneminde kaydedildiği biliniyor. Elmasın hikâyesi şöyle; Şehir dışında bir çöplükte bulunuyor. Bir kaşıkçı tarafından kaşık karşılığında alınıyor. Hazinedar başının haberi olduktan sonra el konularak hazineye getirtiliyor. Etrafındaki çift sıra pırlanta 18. Yüzyılda ilave edilmiş. Analitik geometri 17. Yüzyılda ortaya çıkıyor. Bu nedenle pırlanta kesimi de ona paralel olarak ortaya çıkıyor. Kaşıkçı elmasını daha sonraları Sultan Abdülhamit sorguç olarak takmıştır. Sarayda az miktarda kadın mücevheri var. Hediye edildikten sonra, evlenip saraydan ayrılınca götürüldüğünden muhafaza edilmesi güç oluyor.
EN ÖNEMLİ HÜKÜMDARLIK ALAMETİ: SORGUÇLAR
Sorguç, Osmanlı'da en önde gelen hükümdarlık alameti olarak sayılıyor. Yalnızca Osmanlılara ait değil aynı zamanda Doğu geleneği. Her padişah en az bir, en fazla üç tane sorguç takıyor. Bir padişah öldüğünde diğer padişahın başa geçmesi (biat) tahta çıkma töreni yapılırken mutlaka bir sorguç takılıyor.
OSMANLI'DA GÜCÜN SİMGESİ: MÜCEVHERLER
Sergilenen değerli eşyaların tamamı kullanılmak için yapılmamış. Buradaki amaç Osmanlı'nın gücünü simgesel olarak ispatlamak. Bu nedenle tören eşyaları son derece önemli. Örneğin 18. Yüzyıl devletin gücünü giderek yitirdiği bir dönem. Ancak kaybedilen bu güç abartılı mücevherlerle telafi ediliyor, bir tür örtünüyor. İran şahı Nadir Şah ile 1. Mahmut arasında yapılan savaşın sonunda birbirlerine güç göstergesi olarak hediye yolluyorlar.
EN DEĞERLİ TAHT VE CAMİ AYNI MİMARIN ELİNDEN
Hazinenin en önemli parçalarından biri Sultanahmet Cami mimarı Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapılan taht. 17 yüzyıl başı Osmanlı bezemesinin tam bir manifestosu olarak kabul ediliyor. Su mataraları, kalemlikler, Kur'an kapları, zırhlar ve bunun gibi pek çok eşya mevcut. Dikkati çeken bir husus da hazinedeki eşyaların takılardan çok daha fazla yer tutması. Bayram tahtı, törenlerde kullanılıyor.
Tören nerede yapılacaksa taht on parçaya bölünerek törenin yapıldığı mekâna götürülüyor. Ceviz üzerine altın kaplama.
HAZİNEDE YAVUZ SULTAN SELİM'İN MÜHRÜ VAR
Yavuz Sultan Selim 16. Yüzyılın başında doğu seferi hem de Mısır seferi ile hazineye büyük zenginlik katmış bir padişah. Şöyle bir sözü de var; "Ben hazineyi zenginleştirdim bu mühürle kapatıyorum. Benden sonra kim daha da çok yapabilirse onun mührüyle kapansın". Ancak bu öylesine meydan okuyucu bir söz ki hazine daima onun mührüyle kapatılmış bu hiç değişmemiş.
EN DEGERLİ HANÇER 1. MAHMUT'UN
Hançer, sarayın çok önemli iki parçasından biri... 18. Yüzyılın çok karakteristik bir özelliğini yansıtıyor. 18. yüzyıl değişim ve gösteriş yüzyılı olarak biliniyor. Sultan 1. Mahmut'un Nadir Şah'ın yolladığı tahta karşılık hazırlattığı en önemli armağan. Taht geldikten hemen sonra bu hediyelerle birlikte yola çıkılıyor. Tam İran sınırını geçtikleri bir sırada Nadir Şah'ın suikaste kurban gittiği haberini alıyorlar. O yüzden geri dönüyorlar. Hem taht hem de hazırlanan hediyeler bize kalıyor.
BÜŞRA SÖNMEZIŞIK -YENİ ŞAFAK- 16 EYLÜL 2012,

Muhtesem Mucevherler: Osmanli mucevheri guc alameti

    Osmanlı mücevheri güç alameti olarak kullandı


    PADİŞAH GÜCÜNÜ SERGİLEMELİ 
    16. yüzyılda gösterişli mücevherler bir ihtiyaçtır. Padişah mutlaka en güzel mücevherlere bürünmeli, en güzel taht üzerinde oturmalı ki gücünü sergileyebilsin. Katiyen burada süslenme kaygısı yok.

    Bu hafta sanat tarihçisi, mimar, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Somut Kültürel Miras Komitesi Başkanı, yazar Prof. Dr. Gül İrepoğlu’nun evindeyiz.
    Kapıdan adımınızı atar atmaz kocaman kütüphanenin, her köşeye yerleşmiş neredeyse her dilde kitapların, bilgisayarın, salonda sizi karşılayan antika çalışma masasının birbiriyle ahengi, size bu evde her an her daim çalışıldığını hemen hissettiriyor. Belki de bir profesörün evine girdiğinizde çok doğal sayılacak bu durum, mor ve yeşilin iddialı uyumuyla boyanmış duvarlara asılmış tabloları, ince objeleri, süslemeleri ile aynı zamanda bir sanat tarihçisinin evinde olduğunuzu da hemen hissettiriyor.


    Sanat tarihçisi ve yazar Prof. Dr. Gül?İrepoğlu, Osmanlı dönemindeki kültür ve sanat faaliyetlerini arkadaşımız Betül Altınbaşak’a anlattı. 

    OSMANLI’DA SARAY MÜCEVHERİ 
    Türkiye Gazetesi- Söylemeden edemeyeceğim, beni bir başka etkileyen nokta da, günde neredeyse 16-17 saat çalışan birisinin nasıl bu kadar canlı, heyecanlı ve bir o kadar da hoş, alımlı ve bakımlı olmayı başarabilmesiydi. Zarif hocamızla romanları, sanat tarihi, mimari ve çok yakında baskısı çıkacak olan son romanı “Osmanlı Saray Mücevheri” üzerine birçok konuda konuştuk.

    Siz bir mimar hem de bir sanat tarihçisisiniz; sanat tarihine yönelmenizde Teyzeniz Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un emeği büyük sanırım. 
    Evet, mimarlık okudum ama sanat tarihi geleneği olan bir aileden geliyorum. Sanat tarihi profesörü olan ve dünyaca da tanınan teyzem bir gün “Mimarlık okudun, şimdi seni sanat tarihi alanında yetiştireceğim” dedi. Çocukluğumda sergilere, yurt dışında konferanslara götürdü. Onun çırağıyım, gurur duyuyorum. Beni sanat tarihinde akademik kariyere yöneltti. Mimarlık okuduğum için de çok mutluyum. Mimarlık insana bir vizyon kazandırır. Roman yazarken bile mimarlık vizyonumun etkisini görüyorum. Yıllar önce Almanya’da resim sanatı üzerine bir konferansımda birisi “Çok şaşırdım; ancak bir mimar konuşmasını bu şekilde planlar” demişti. Mimari insana disiplin verir.

    KÜLTÜRÜMÜZ ÇOK ZENGİN

    Bizim sanatımızda olduğu kadar Avrupa sanatında da uzmansınız. 

    Bizim kültürümüz çok zengin; farklı açılardan değerlendirecek çok şey var. Akademik kariyerin başında Avrupa sanatı okuyup, dersler de verdim. Zaten tek bir tarafı bilmek katiyetle yetmez. Dünya sanatı içerisinde karşılaştırma imkânına sahip olmalısınız ki sağlıklı değerlendirme yapabilesiniz. Hem Osmanlı hem de Avrupa sanatı üzerinde çalıştığım için de şimdi bunların meyvelerini topluyorum.

    KENDİME VAKİT AYIRAMIYORUM

    Akademik hayatınıza erken veda etmişsiniz. 

    Bilinçli bir şekilde erken emekli oldum; zamanımın efendisi olmak istedim. Bir yandan roman yazıyordum; edebiyatın özgürlüğüne sığınmıştım ve onu devam ettirmek istiyordum, bir yandan da sanat tarihinde yazacağım çok şeyim vardı. TRT’de kültür sanat programları, yaptım. Hâlen UNESCO Türkiye milli komisyonunda yönetim kurulundayım. Tam biraz kendime vakit ayırayım derken başka işler devreye giriyor.

    Neler yazıyorsunuz? 
    Çok yeni bir kitabım bitti. İsmi “Osmanlı Saray Mücevheri”. Bu kitabın alt başlığı benim için daha da önemli; o da şu “Mücevher Üzerinden Tarihi Okumak”. Konuya başka bir açıdan baktım. Mücevher yalnızca parlak değerli taşlar değil; çok farklı simgeleri var. Osmanlı İmparatorluğunun, imparatorluk karakterini sergilemesinin güçlü bir aracı aslında mücevher.

    O dönem için mücevherin önemi çok büyük o hâlde. 
    Tabii çok önemli; 16. yüzyılda gösterişli mücevherler bir ihtiyaçtır. Padişah mutlaka en güzel mücevherlere bürünmeli, en güzel taht üzerinde oturmalı ki gücünü sergileyebilsin. Katiyen burada süslenme kaygısı yok. Padişah her Cuma büyük bir alayla yakındaki bir camiye gider. Burada tebaasına gücünü gösterme olduğu gibi yabancı elçilere ve kendisini izleyen dünyaya da gücünü gösterme vardır. At koşumları değerli taşlarla bezelidir. Başındaki sorguçtan kılıcına kadar ihtişam sergilenir.

    OSMANLI HAZİNELERİ

    Bu muhteşem mücevherler nasıl korunmuş? Kayıp var mı? 

    Topkapı Sarayı hazinesi dünyadaki, İslam hazineleri içerisinde en büyük olanıdır. Buradan padişahın haberi olmadan hiçbir şeyin çıkması mümkün değildir. Tarih boyunca, ihtiyaç hâlinde, örneğin: Kanuni Zigatvar seferine çıkacak, hazineden bir takım altın eşyaları alıyor ve akçeye çevriliyor. Ama ata yadigârı parçalar çok iyi korunmuştur. Bu durum Osmanlı döneminde de, cumhuriyetin ilk yıllarında da, bugün de aynı saygıyla devam ediyor.

    Dünya mücevherleri içerisinde Osmanlı mücevherlerinin ağırlığı nedir? 
    Ağırlık diye bir yorumda bulunmak doğru değil. Çünkü, örneğin: Britanya mücevherini bir de bizimkileri düşünürsek aradaki fark konsept ve anlayış farkıdır. Ama İslam hazineleri içerisinde Osmanlı mücevherlerinin en büyük olduğunu söyleyebiliriz. Osmanlı tam bir imparatorluk sentezidir. Doğulu ve batılı tasarımcılar vardır; bu nedenle de muhteşem bir hazinedir. Doğuda, batıda yapılan fetihlerle hep en iyi ustalar katılmıştır. Onların kendi memleketlerinde aldıkları görgü de beraberinde geldi. Osmanlı karakterini oluşturdu.

    LALE DEVRİ’NDE SANAT

    İmparatorluğun ihtişamını yansıtan ve aynı zamanda da tartışmalı bir dönem, Lale devri ve hakkında sizin de bir kitabınız var. 

    “Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde“ roman tadında bu dönemi anlatıyor. Bu döneme biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Lale devri büyük eğlencelerin, büyük israfın olduğu bir dönem gibi görüldüyse de artık daha farklı bakılabiliyor. Lale Devri Osmanlı kültür ve sanatında aynı zamanda ciddi bir yükselişin olduğu dönemdir. Önemli eserler var. Bir takım yeni kavramlar çıktı. Meydan çeşmelerini düşünün; daha önce böyle bir şey yoktu. Gerek Boğaz gerekse Kâğıthane kıyılarında yerleşimin artması ve dışa açılan bir mimari ortaya çıkması meydan çeşmeleri geleneğini ortaya koydu. Lale Devrinin en önemli simgelerinden biri bana göre III. Ahmet çeşmesidir; dönemin zevkini yansıtır. Müzik ve edebiyatta bu dönemde çok eser ortaya konmuştur.

    LALE ÇILGINLIĞI

    Bu dönemde bir lale çılgınlığı da var. 

    Evet, çok önem verilmiş; nadide lale soğanlarına biçilen bedeller inanılmaz değerlere yükselmiş. Bu sebeple, “Bin altından fazlaya lale satılamaz” denmiş. Lale inceliğin ve zarafetin sembolüdür. İleride bu dönem, bu sebeple lale devri olarak anılıyor. O dönemde yaşayan insanlar Lale Devri deneceğini bilmiyor elbette. Yahya Kemal bunu söylemiş, tarihçi Ahmet Refik bunu kullanmış ve ondan sonra belli bir dönemi ifade ettiği için yerleşmiş bu terim; bence güzel bir terim ve bir dönemi belirliyor.


    Yabancı elçilere, zengin karşılama! 
    Mücevherin, her dönemin en sofistike yansıması olduğunu göz önüne almalıyız. Her sanat dalı döneminin beğenisini yansıtır. Ama mücevher bütün bunların içerisinde en incelmiş zevktir. Taşlar, kimin ürettiği, tasarımı, kimin için olduğu, amacı, gibi sorular size bir tarih panoraması verir. Örneğin: 16. yüzyıl çok renkli bir dönem. Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede olduğu bir yüzyıl. Bu dönemde renkli taşlara özellikle yakut, zümrüt ve firuzeli mücevherlere merak çok. O dönemin tezhibine, kumaşına, çinisine baktığımızda da aynı renk zevkini görüyoruz. Taşlar taht gibi gösterişli eşyalarda kullanılıyor. Tahtların, örneğin bir yabancı elçiyi kabul ederken ki kullanılışı; sonra padişahın o elçiyi kabul ederken başına taktığı sorguç ve bununla da yetinmeyip tahtının yanına iki tane kavuk ve üzerine yine gösterişli sorguçlar konması bize gösteriş gibi görünse de aslında mücevherin nasıl bir güç alameti olduğunu gösteriyor.



    Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan Zümrüt, yakut, lal ve incili sorguç. 

    Osmanlı kültür ve sanatının kıymetini çok iyi bilmeliyiz 

    Osmanlı sanatını anlamak veya göz ardı etmek, çağa ayak uydurmak, yeni bir sanat meydana getirmek konularında neler söylersiniz? 

    Kültür ve sanatta hiçbir şey birdenbire olmaz. Kültür ve sanatın bir devamlılığı vardır; illa şundan başlıyor buradan başlıyor diye bir şeyi tarih kabul etmez. Çağa ayak uydurmak başka şeydir, Osmanlı sanatını anlamak başka şeydir. Çok zengin bir kültürdür Osmanlı kültür ve sanatı. Ne kadar incelmiş bir zevk olduğunu da söyleyebiliriz. Günümüzün zevksizliğine inat güzellikleri vardır. Günümüz koşullarına baktığımızda elbette ki bu hızda geçmişin sanatını yakalamak çok kolay değil. Ancak bu eskinin güzelliklerini, kıymetini bilmeye engel değil.

    Tarihi korumak için nereden dönersek kârdır 

    Mimar gözüyle sizce eski mimariyi koruyabildik mi? 
    Tarihi kent peyzajlarını doğru korumamız ve doğru değerlendirmemiz gerekiyor. Geç kaldığımız birçok şey var bu konuda ama zararın neresinden dönülürse kârdır. Bir kent içinde tek başına bir bina değil bir bütün olarak görünmelidir. Özellikle tarihi dokular içerisinde hepsi birbirine uyumlu korunmalıdır ve doğru işlev verilmelidir bu binalara, aksi takdirde yaşatamazsınız bunları. Bunların yalnızca bizim değil insanlığın malı olduğu bilinciyle hareket edilmelidir.


    Harem, saraydaki kadınların eğitim aldıkları bir yer 
    > Harem kadınını anlatan “Cariye” isimli kitabınız birçok dile çevrildi; Harem konusunda ne dersiniz? Gizemli bir yer; değil mi? 
    Harem elbette ki gizemli. Osmanlı literatürlerinde de bu konuda çok bilgi yok. Harem çok özel bir yer olduğu için, daima hayallerde büyütülmüş bir yer. Sadece padişah eşleri diye düşünmek yanlış. Saraydaki kadınların eğitim aldıkları bir yer. Hepsi okuma yazma biliyor, çok iyi terbiye almış kadınlar.

    > Dizilere girdi şu sıralar? 
    Çok konuşmak istemem ama çok gerçekçi bulmuyorum. Kılık kıyafet, kullanılan eşyalar o dönemi yansıtmıyor, ama sonuçta görsellik oluşturulmak isteniyor. Yaşantı, giyim vb. unsurlar daha gerçekçi olabilirdi. Bu tip dizilerin tarihe olan ilgiyi artırdığı kesindir. Ayrıntılar daha iyi planlanabilir

    Pazar Kahvesi
    Betül Altınbaşak
    betul.altinbasak@tg.com.tr
    11 Mart 2012 Pazar

10 Haziran 2013 Pazartesi

Pirlantanin dikkat etmeniz gereken 4 temel ozelligi var



Pırlantanın dikkat etmeniz gereken 4 temel özelliği var 

Pırlanta seçiminde en mühim özellikler 4C olarak adlandırılıyor ve pırlantanın kalitesini, fiyatını belirliyor. 4C, İngilizce'deki Carat Weight, Clarity, Color ve Cut ifadelerinin ilk harflari. Yani sırasıyla; karat ağırlığı, berraklık, renk ve kesim. Karat ağırlığının 0,2 grama karşılık geldiğini önceden söylemiştik. Pırlanta sektöründe çoğunlukla 1 karat altı ağırlıkta satışlar gerçekleştiğinden pırlanta ağırlığı için Puan ifadesini duyarsanız şaşırmayın. 1 karat 100 Puan, yarım karat 50 Puan olacaktır. Yarım karat 0,50 Ct. olarak da sembolize edilir. Bir taşın ağırlığı ile büyüklüğünü karıştırmamalısınız. Pırlanta karat ölçüsü, mineral yoğunluğu arasındaki farklılıktan olacak ki diğer taşların tespitinde kullanılan karat miktarlarından farklı olabilir. Ayrıca karat değeri aynı olan iki farklı pırlantanın da fiyatı, diğer 4C özelliklerinin farklılığına göre değişiklik arz etmekte. 


Nereden alinmali?


Nereden alınmalı? 





Pırlanta, konusunun uzmanı olan ve esas işi pırlanta olan, güvenilir marka ve yerlerden alınmalıdır. ülke çapında bilinen mücevher markalarının güvenilir olduklarını söylememize sanırız ki gerek yok.

 Pırlanta alışverişi için uğramış olduğunuz mağazanın vitrininde kısıtlı sayıda ürün bulunması, pırlanta alışverişi için pek de güvenilir bir yer olmayabileceğini gösterir. Daha çok mücevher işi ile mi ilgileniliyor yoksa kuyumculardaki gibi altın işi mi ağırlıklı, kontrol edin.

Pırlanta konusunda uzmanlaşmış mücevher mağazaları iç mekAnda genellikle pırıl pırıl parlayan beyaz bir ışık kullanır. Bu, pırlantanın rengini daha rahat anlayabilmenizi sağlamak içindir. Bu detaya da dikkat edebilirsiniz. 

Womenist

Garantisi, sertifikasi var mi?




Garantisi, sertifikası var mı? 

Pırlanta seçiminde en önemli ve ilk bakılması gereken şey, karşınızda ışıl ışıl parlayan ve adeta hayallerinizi süsleyen pırlantanın bir sertifikasının olup olmaması. Pırlanta sertifika iki türlü, ürün sertifikası ve uluslararası geçerliliğini ispat eden sertifika. Uluslararası sertifika, taş başına verildiğinden pırlantanın üzerindeki her küçük taş için ayrı ayrı sertifika almak, büyük bir maliyet doğurmakta. Eğer ilgilendiğiniz pırlanta bir tek taş ise, bu tek taşı gerçek rengi ve berraklığıyla satın almak için satıcıdan uluslararası geçerliliği olan bir sertifika istemelisiniz. Karat, pırlantanın ağırlığını temsil ediyor. 1 karat, 0,2 gram yani 200 miligrama denk geliyor. Satın almayı düşündüğünüz tek taş, eğer 0,30 Ct.'dan (karat) büyük ise bu uluslararası sertifikayı talep edin. Bu boydan küçük taşlarda ürün sertifikası yeterli. Uluslararası sertifika ülkemizde hala çok yaygın değil. Sadece belli başlı mücevhercilerde bulunuyor. Aldığınız ürün ya da uluslararası sertifikanın da kartondan, fotokopi veya matbaa basımı bir kağıttan ibaret olmadığından da emin olun. Sertifikada temel olarak pırlantanın rengi, berraklığı, karat ağırlığı ve kesim detayları yer alıyor... 

Internet Uzerinden Pirlanta Alimi





İnternet Üzerinden Pırlanta Alımı


İnternet Üzerinden Pırlanta AlımıTürkiye'de internet üzerinden ürün satışı 900 milyon dolarlık bir hacme ulaşmıştır. Pırlanta'da internet üzerinde inanılmaz şekilde talep gören ürün kategorisine girmiştir.

Artık müşteri grubu ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan bir tanesi internetten fiyat araştırıp, fiziksel mağazalardan alanlar, diğerleri ise internetten araştırıp, internetten alan kitledir. Internetten alan müşteri grubu ise her geçen gün kat kat artmaktadır.

0.30 Karat üzeri pırlantalarda muhakkak sertifika isteyin

0.30 karat üzeri pırlantalarda uluslararası geçerliliğe sahip sertifikayı muhakkak kuyumcunuzdan isteyin.

Uluslararası geçerliliğe sahip sertifika ne anlama gelmektedir ?

Türkiye'de bugüne kadar üreticilerin kendi bastıkları sertifikalar tüketiciye verildi. Bu sertifikalar ya bir kağıda yada plastik kartlara basılmak şeklinde yapıldı. Bu kartlarda yada kağıtlarda kuyumcuların yada toptancıların kendi takdir ettikleri pırlanta rengi ve berraklığı yazılmıştır. Peki bu renk yada berraklığı kuyumcunun takdir etmesi ne demektir ?

Eğer bir kuyumcu yada toptancı yanlışlıkla J renk olan bir pırlantaya H renk takdir ederlerde sertifikaya bu şekilde basılır ve bu durumda kuyumcu kazanır ama tüketici para kaybeder. Peki bu durumda uluslararası geçerliliğe sahip sertifika almak tüketiciye ne kazandırır kuyumcuya ne kazandırır. Sertifika basan bağımsız yada bağımsız olmaya çalışan firmalar yavaş yavaş Türkiye'de gelişmeye başlamıştır. Bunların içinde bizim en ciddiye aldığımız laboratuarlar Bluediamond ve IDL'dir. Bu laboratuarlar her geçen gün daha da gelişmekte ve ilerlemektedir. Türk pırlanta dünyasına katkıları büyüktür. Kendilerini pırlanta dünyası olarak bağımsız oldukları sürece buradan destekleyeceğiz.

Tüketicilerin pırlanta alırken önem vermesi ve talep etmesi gereken sertifikalar hangileridir ?

Dünyaca ünlü ve dünyaca kabul edilmiş bağımsızlığı tartışılmaz sertifikalar aşağıdaki gibidir. Bütün dünyadaki en ünlü mücevher ve pırlanta fuarlarında görebileceğiniz sertifikalar bunlardır.

GIA - Amerika
IGA - Belçika
HRD - Belçika

Bu sertifikaları alınca tüketici ne kazanır ?

H ise H renk , J ise J renk pırlanta alırlar. Hata yoktur ve pırlanta alırken renk ve berraklık yanlışlığından dolayı para kaybetmezler.

Gerçekten beyan edilen renkte pırlanta alırlar. Kuyumcunun kendi hazırladığı sertifikada yanlışlık olma ihtimali çoktur çünkü tüm ekipmanları 1 milyon dolar tutan laboratuar ekipmanlarına ve gemoloğa (taş bilimci) sahip değillerdir.

Niçin 0.30 ve 0,30 Karat altında niçin gerekmiyor ?

Çünkü uluslararası geçerli sertifikaların maliyetleri tanesi 100$ civarıdır. 0.30 boy altı taşlarda ürün fiyatları zaten 400 ile 900 YTL civarı olduğu için 100$ tüketiciye rahatsız etmektedir. Ama 0.30 karat ve üzeri boylarda (tektaş yada bir taş) bu sertifika maliyeti problem yaratmamaktadır.

Amerika, Avrupa ve Asya da bu tip pırlantaların tamamı bağımsız laboratuarların sertifikaları ile satılmaktadır.

Türkiye'de tüketici bu sertifikaları yeni yeni öğreniyor.

8 Haziran 2013 Cumartesi

Pirlantalar Yunanlılara göre Tanrinin gozyaslariydi.

KADININ TUTKULU AŞKI: 

İki insanın evlenmeye karar verdikleri an hayatlarının en özel anlarından biridir. İki insanın sonsuza dek tek olmak istediklerini işaret eder o an. Aşkın hediyesi pırlanta, ilişkinize yüzyıllara yayılmış romantizm ve büyüyü davet eder.

Tarihteki ilk pırlanta


Pırlantanın aşkın en güzel hediyesi olma statüsünü kazanması tarihte 15. yüzyıla dek dayanır. Evlilik sözü olarak pırlanta nişan yüzüğü verilmesi geleneği ilk kez 1477'de Arşidük Avustuya Maximillian'ı ve Burgundy Mary'si arasında gerçekleşti. O dönemde pırlanta, kocanın eşine olan aşkını artırabilecek tılsım veya muska olarak görülürdü. Hatta aşk tanrısı Eros'un okunun başlığının bile pırlanta olduğuna inanılırdı. Bu kraliyet geleneği kısa bir süre içinde dünyanın bir çok bölgesinde halk tarafından benimsenmeye başlandı. Ve tarih içinde nişan töreninin en belirgin anını tayin eder oldu.


Pırlantanın gücü


Sol elin yüzük parmak diye bilinen 4. parmağına pırlanta alyans takma geleneği eski Mısır'a dek uzanır. Eski Mısırlılar vena amoris- aşk damarı-nın bu parmaktan geçerek direk kalbe ulaştığına inanırlardı.

Pırlantanın ihtişamı


Pırlanta nişan yüzüğü olarak verilmeye başlandığında içine yerleştirildiği montür- yuva ve tırnaklar??- şık bir şekilde tasarlanır ancak pırlantanın ışığını en iyi şekilde yansıtması için uğraşılmazdı. 1870'de Afrika kıtasında elmas madenlerinin keşfinden sonra pırlantanın daha geniş kitlelere ulaşması ve bu değerli taşa olan talebin artması sonrasında tasarımlarda değişiklik görülmeye başlanmıştır.

Mucizevi


Pırlanta, şaşılacak güzellikte ve nadir bulunan bir mücevherdir. Dinazorlar yeryüzünde gezinmeye başlamadan önce her biri kendi taşının kapsülünde baş döndürücü bir oluşum yolculuğu sonucu doğada oluşmuşlardır. Yerkürenin çekirdeğinin derinliklerinde, yüksek ısı ve basınç altında, yükselen lav eriyiklerinin içinde yerin derinliklerinden yer yüzeyine aşırı bir süratle yolculuk ederek oluştu. Yeryüzünde tabiat ananın su, rüzgar, aşırı soğuk formlarında ortaya çıkan hiddetine maruz kalarak bir kez daha keşfedilmeyi bekledikleri yer olan toprağın altına gömüldüler. Bu değerli taşların ancak küçük bir miktarı bu inanılmaz yolculuk sonrası hayatta kalmayı başarabildi. Ve bunu başaran ve bulunabilenlerin de sadece çok küçük bir kısmı kesime, cilaya ve mücevher yapımına uygun kalitede ve boyuttadır. Pırlanta, sahiden doğanın mucizelerinden biridir.

 PIRLANTA VE AŞKIN YÜZYILLARDAN BU YANA UZANAN TUTKULU HİKAYESİ







Büyülü ve Gizemli


Pırlanta yüzyıllardır insanoğlunu büyülemiştir. Sadece nadir ve güzel olduğu için değil aynı zamanda da sihirli oldukları için. Hiçbir araçla kesilemez, gizemli bir biçimde en hiddetli ateşte bile zarar görmezler ki bu da pırlantaların doğaüstü güçleri olduğu inancına yol açar.

Pırlantalar Yunanlılara göre Tanrının gözyaşlarıydı. Romalılar yıldızlardan dökülen kırık çömlek parçaları olduklarına, Hintlilerse hastalıkları, hırsızları ve şeytanın güçlerini defeden nazar tılsımları olduklarına inanırlardı. Başka kültürlerde de pırlantaların rahatsızlıkları iyileştiren ve bilgi bahşeden taşlar olduğuna inanılırdı. Pırlanta, efsaneleri ve bu büyülü özellikleriyle bir çok insanı kendine tutsak etmiştir. Dünyanın en zengin ve güçlü insanlarını şevkle peşinden koşar hale getirmiştir.

Pırlanta akılları baştan alan bir hazinedir. Ruhunda nice kazanılan ve ihanet edilen aşk hikayeleri, tutku ve entrika hikayeleri, fethedilen ama sonra kaybedilen imparatorluk hikayeleri; yani içinde pırlantanın güzelliğini, büyüsünü ve gizemini taşıyan öyküler barındırır.


Ebedi Kutlama


İnsanoğlunun duygularının ifadesinde hiçbir taş pırlanta kadar güçlü değildir. Bir çok insan için pırlanta, gerçek aşkı, onun yenilmezliğini, sürekliliğini, sarsılmazlığını ve hislerin içtenliğini belirtir. Müthiş romantik bir gelenek olan bir erkeğin aşkının sembolü olarak bir kadına pırlanta hediye etmesi geleneği 15. yüzyılda başlamış ve zaman içinde dünyanın farklı yerlerindeki diğer kültürlere de yayılmıştır. Günümüzde simgesel olarak aynı ölçüde kıymetli bir şekilde pırlanta hediye etmek farklı özel durumlarda da kabul görmektedir. Bunlara örnek olarak evlilik yıldönümleri, doğum günleri, bir bebeğin dünyaya gelişi, ve diğer özel durumlar verilebilir. Pırlanta bugün doğal ve eşsiz oluşuyla her zamankinden çok el üstünde tutulduğu için bu taşı armağan etmenin ve size armağan edilmesinin hazzı da çoğalmıştır. Pırlanta sonsuzluğu işaret ettiği için, sevdiğinizle birlikte yarınınızdan bir parça almanız anlamına gelecektir. Sonuç olarak, kutlanacak sebep ne olursa olsun, pırlanta kutlama
nın en görkemli yoludur.

Pirlanta Nedir? Özellikleri ...Satın alacaginiz pirlantayi tanimak ve secmek icin

PIRLANTA NEDİR,ÖZELLİKLERİ NELERDİR?





Pırlanta’nın doğada bulunan hali ‘Elmas’ olarak adlandırılır.
 Elmas mücevher olarak şekillenirken kesimine göre Pırlanta adını almaktadır.
 Elmas bilinen en sert maddelerden biri ve değerli bir taştır.
Karbon elementini elmastır. Elmasın saf karbon olduğu
 ilk olarak Fransız kimyacı Lavoisier tarafından keşfedilmiştir.
 En belirgin özelliği sertliğidir.
 Mineralojide kullanılan mohs sertlik göstergesinde en yüksek rakamla (10) gösterilir.
 Bu, diğer bütün mineralleri çizebilmesi demektir.
 Sertliğinden dolayı endüstriyel aletlerde kullanılması büyük önem kazanmıştır.
 Elmas orijinal olarak yalnız kimberlit kayalarında bulunur.
 Elmasın bazı yer kabuğu hareketleriyle yukarıya çıktığı kabul edilmektedir.
 Kısmen de bazı bölgelerde nehir kumlarına karışmıştır.
 Elmasın en çok bulunduğu yerler olarak,

 Güney Afrika (Kimberley’de), Güney Amerika, Endonezya ve Hindistan sayılabilir.     

Pırlanta hangi özelliklerine göre değerlendirilir ? 

Satın alacağınız pırlantayı tanımanızda ve seçmenizde size yol gösterecek olan
 bu bilgilerin faydasını ürünleri incelerken net olarak göreceksiniz.
 Bir pırlantanın değeri, ne denli nadir olduğuna ve fiyatı da dört özelliğine bağlıdır.
 Çıplak gözle bakıldığında aynı görülse de, hiçbir pırlanta bir diğerinin aynı değildir.
 Aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatının neden farklı olduğu 4C özelliğine ve bunların bileşimine bağlıdır.
 4C bilgileri pırlantaların neye göre sınıflandırıldığı ve fiyatlandırıldığı
 konusunda sizelere kısa bir ön bilgi verecektir;



KESIM (CUT)

Kesim belki de 4C özelliklerinden en önemlisidir; çünkü pırlantanın göz alıcı ışıltısı kesiminin kalitesi sayesinde ortaya çıkar. Diğer özellikleri doğadan kaynaklanırken kesim özelliği, pırlanta üzerinde insan eliyle yaratılan tek özelliktir. Boyutu ve şekli ne olursa olsun, iyi kesimli bir pırlanta ışığı kendi içinden geçirerek yansıtır. Işık, ayna gibi fasetlere çarpar ve taşın tepesinden dışarıya dağılarak ateşli ışıltısını ortaya çıkarır. Bir elmas çok derin ya da çok yassı bir şekilde kesilirse, o zaman yanlardan veya dipten ışık kaybedilir. Bu yüzden pırlantanın parlaklığı ve değeri azalır. Pırlantalar genelde birbirini tam açıyla kesen 57 fasetten oluşmaktadır. Bir pırlantanın kesimi görsel boyutunu da etkileyebilir. Aynı karat ağırlığındaki iki pırlanta, kesimlerinin derinliği ya da şekline bağlı olarak değişik boyutlardaymış gibi gözükebilir, hatta hatalı kesiminden dolayı olduğundan daha mat görünebilir. Aşağıdaki şekilde ideal kesim ve ışığın kırılması ile ilgili basit çizimleri göreceksiniz;


Kesim sözcüğü ile aslında pırlantanın şeklide ifade edilir. Yuvarlak, kare, damla ya da kalp şekilleri en çok bilinenler arasındadır ama ilerleyen teknoloji sayesinde çok daha farklı şekiller ve kesimler de ortaya çıkmaktadır. Yuvarlak kesim pırlantalar, günümüzde en çok kullanılan ve en çok talep edilen pırlanta kesim şeklidir. Pırlanta kesim ustaları 100 yıldır yuvarlak bir pırlantada ateş ve parlaklığı en iyi şekilde yansıtmak için ışığın davranışlarını ve ileri matematiğin teorilerini kullanmaktadırlar. Buna en uygun olan kesim yuvarlak kesimdir.

Ünlü pırlanta eksperi Saul Spero 25 yılını pırlanta alan insanlarla yaptığı araştırmalar sonucu hangi karakterdeki bir kadının hangi şekilde ki pırlantayı tercih ettiğini şöyle açıklıyor;

Şekil Karakter;
Yuvarlak: Ailesine bağlı, güvenilir, sakin
Oval: Yaratıcı, düzenli, fırsatları değerlendiren
Kalp: Duygusal, feminen, hassas
Dört Köşe: Disiplinli, muhafazakar, dürüst
Markiz: Dışadönük, agresif, yaratıcı, iş kadını
Damla: Nazik, saygılı, uyumlu




KARAT (CARAT)

Karat pırlantanın ağırlığına göre tespit edilir. 1 karat yaklaşık 200 miligramdır. Mücevher sektöründe satışı ağırlıkta olan pırlanta 1 karattan azdır. Bu da puanla belirlenir. 1 karat 100 puan olarak belirlenir. Yarım karat 50 puandır ve 0.50 ct şeklinde yazılır. Aşağıda pırlantaların birebir büyüklükleri ve karat numaraları gösterilmiştir. Bir taşın ağırlığı ile büyüklüğünü karıştırmamanız gerekir. Pırlanta alırken en büyük pırlantanın en iyisi olacağı düşüncesinden kesinlikle kurtulmanız gerekir. Diğer taşların tespitinde kullanılan karat miktarları ile pırlantanın karat ölçüsü farklı olacaktır. Çünkü farklı minerallerin farklı yoğunlukları vardır. Bunun yanında aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatı berraklık, renk ve kesime göre aynı olmayacaktır.

Aşağıda pırlantaların büyüklükleri ve karat numaraları gösterilmiştir.




BERRAKLIK (CLARITY)

Bir pırlantanın berraklığı "doğanın parmak izleri" olarak adlandırılan lekelerine bakılarak belirlenir. Çoğu pırlantada karbon kristalinin oluşturduğu izler vardır. Bu karbon kristaller azaldıkça pırlantanın berraklığı artacak bu da fiyatının artmasına sebep olacaktır. Aşağıdaki tabloda sağdan sola doğru pırlantanın değeri artar.


En solda yer alan FL, pırlanta tamamen berrak demektir ve doğada çok ender bulunur. Pırlantının lekeleri ancak çok kuvvetli mercekler altında gözle görülebilir. Tabloda da gördüğünüz gibi FL'den P1-P2-P3’e doğru lekeler artmaktadır.

Pırlanta fiyatlarında 4C çok önemli bir rol oynar. Kesimin ve renklerin yanında yukarıda gördüğünüz tabloda berraklık da pırlantanın fiyatını çok etkiler. VVS1-VVS2 ve VS1-VS2 arasında gözle görülebilir bir fark yoktur. Bu fark sadece 10X mikroskobuyla görüleceğinden iki pırlanta arasında yüksek fiyat farkı ödemenize hiç gerek yok. Eğer pırlantanız Zümrüt ya da Baget kesim olacaksa beraklık seviyesinin SI1'den fazla olması her zaman iyidir. Çünkü baget kesimde lekeler diğer kesim şekillerinden daha belirgin olarak gözükür.



RENK (COLOR)

Renk özelliği bir pırlantanın sarılığına göre ölçülür. En kıymetli pırlanta renksiz olanıdır ve çok pahalıdır. Nadir bulunurlar. G.I.A. (The Gemological Institude of America)'nın tablosuna göre, alfabetik sıra ile D'den W'ya kadar olan harfler pırlantanın renk oranını gösterir.

Pırlantalar, aşırı ısı ve basınç altında oluşur ve diğer elementlerin zerreleri de bu oluşum sırasında pırlantaların atom yapısına dahil olabilir. Dolayısıyla da renk çeşitliliği doğar. Bu zerreler o kadar küçüktür ki, 'milyonda bir' ile ifade edilir. İdeal laboratuar koşulları olmadan tek bir sınıfın ayırt edilmesi, bir uzman tarafından bile, son derece zordur.

Renk, kontrollü uygun aydınlatma koşulları altında pırlanta yukarıdan aşağı gözlemlenerek belirlenir ve sınıflandırılmadan önce gözlemin doğruluğunu saptamak üzere bir ana setle karşılaştırılır.

Pırlantalar doğrudan renkleriyle kıyaslanırken, çoğu müşteri, taşlar en az iki ya da üç ayrı renk grubundan olmadıkça herhangi bir fark göremez.


Renk Sınıflandırması
D: Tamamen renksiz. En nadir renk sınıfıdır.
E: Renksiz. Sadece uzman cevher bilimciler, E sınıfı taşlardaki hafif rengi saptayabilir. Ancak bu renk belli belirsizdir.
F: Renksiz. 'F' renksiz sınıflar arasında en alt sınıftır.
G-H: Çok hafif renkli. Daha iyi renk sınıflarıyla kıyaslandığında çok hafif bir renk saptanabilir. Fakat çok daha değerlidir.
I-J: Hafif renkli beyaz. Renk bir parça saptanabilir.
K-M: Sarı renk görülür.

N-Z: Sarı, kahverengi ve gri renkler görülür. Genellikle "şampanya pırlantaları" diye adlandırılır.

Pirlanta ve Aşk ...

PIRLANTA VE AŞK

Aşk, bir mevsime benzer aslında en sıcak günlerdeki gibi yada soğuk , bazen nemli yada kurak . Kimi zaman sıcak, kimi zaman soğuk olur. Kimi zaman da inişli çıkışlıdır aşk  sabit  değil her zaman .

        Birbirini seven çiftlerin birbirine sürpriz yapması, birbirini anladığını ve değer verdiğini göstermesi hareket katacaktır ilişkiye her zaman   , aşk adına ve namına . İlişkinin enerjisini yitirdiği, canlılığını kaybettiğini düşündüğümüz vakit, hareket katmak adına bir şeyler yapmak gerektiğini hatırlamak önemlidir her zaman için aşk adına ve namına  .  Hediyeler almak, sürpriz yapmak işin keyifli yollarından bir kaçıdır muhakkak  . Mutlu eden armağanlar almak, keyif verecektir karşınızdakine her daim aşk için . Pırlanta, burada kadınlara alınabilecek en ince hediyedir her zaman için .

                Aşk, bir mevsime benzer aslında en sıcak günlerdeki gibi yada soğuk , bazen nemli yada kurak . Kimi zaman sıcak, kimi zaman soğuk olur. Kimi zaman da inişli çıkışlıdır aşk  sabit  değil her zaman . Yaz gibi sıcak ve tutkuludur bazen ateşli . Pek çok anlam ve duygu yükleyebiliriz bildiğimiz aşk üzerine aslında , aşk sonsuzdur  aslında sonsuz mana yatar altında . Sonsuza dek yaşanılacak mutlu bir hayat hissi verir hep. Hayal bile edilemeyecek bir mutluluğu verir, süzülür gider hiç farketmeden. Derindir ve engin bir deniz gibi coşkuludur    aşk .
          Pırlanta tektaş yüzük, bilezik, kolye gibi parçalarla aşkınızın kalbini fethetmeniz çok  kolay olacaktır her daim . Özellikle taşlarla süslü olursa o zaman, kadınlar daha da hayran oluyorlar. Nedeni ise kadınlar böyle detaylara, bu ince davranışlara dayanamazlar, çünkü bu onları hep mutlu eder  her daim .
    Ne kadar özel ve güzel olduğunu kadına hissettirmek  ,  mutluluk ve guru vericidir onun için kesinlikle. Bu tarz zarif ve onlar için anlamlı hediyelerle aşkınızın canlılığını koruyabilirsiniz.
Armağanlar alınır sevgiliye keyifle. Aşkın renkli bir yüzüdür, heyecan katan. Beklenmedik sürprizler yapıp onu mutlu etmek, her iki kişi için de heyecan verir şüphesiz  aşk adına . aşk  Pırlanta, kadınların en çok sevdiği tutkunu oldukları taştır. Pırlanta tektaş yüzük,  bilezik, kolye, küpe.  Değerli  taşlar da üzerine eklenirse  bu muazzam  takıların keyfine ve güzelliğine söz kalmaz   aşk adına . Ya da pırlatanın ışıltısıyla gelen güzelliğini, yakıcı cazibesini gözlük, saat gibi pek çok aksesuar da kadına verilebilecek en güzel hediyelerden olacaktır. Çünkü aksesuar, mücevher kadınlar tarafından çok sevilir ve beğenilir her zaman  aşk için . Erkeğin sevgilisine veya eşine böyle bir jest yapması, aynı zamanda onu ayrıcalıklı kılacaktır aynı zamanda.
      Hayatta herkes, gülümsemeli etrafına bakarken  aşkın ruhu ile hep gülerek yaşamalı . Pozitif bakmak, ılımlı olmak ve her zaman gülümseyen biri olmak çok çok önemlidir bu hayatta . Herkesin bir takım problemleri, koşturmacalar derken pek çok şeyle uğraşılmaktadır   illaki , sorunlar bitmezki zaten . Böyle akıp giderken zaman, yaşadığımız vakti iyi değerlendirmeli, elimizden uçup gitmemesi için gerektiği gibi yaşamalıyız   her zaman  .
Kadınların dünya üzerinde en çok özendikleri ve yatırım yaptıkları olay kozmetik ve takı ve aksesuarlardır. Kadınlar için tektaş yüzük, küpe, bileklik gibi aksesuarlar çok önemlidir   tabiî ki . Bu arada amaç zevkler, tarz gösteriş olarak, temelde  görünüm, özgüvendir  aslında , aşk için . aşk her şeye bedel aslında  .pırlantalar, onlar için çok önemlidir. Ev hanımlarında mesela gittikleri günlerde, koşu gezmelerinde taktıkları takılar , bilezikler , yüzükler hep gözleri üzerine çeken parçalardandır ve  önemlidir her daim  .
     Gelir düzeyi yüksek sıralarda olan kişiler pırlanta ve elmas gibi takıları tercih ederler her zaman , kaliteli, şık, gösterişli ve iddialı olmalı takıları her zaman . Pırlanta sadece mücevherde değil, başka alanlarda da kullanılmaktadır gerçekten . Çanta, ayakkabıdan tutunda ev dekorasyonuna kadar pek çok yerde kullanılır. Bu  mobilyadan , elektronik eşyaya , çerçeveye kadar olabilmektedir. Bu kadınlara rahatlıktan tutun ada özgüvene  kadar, her türlü kadının ruhunu okşuyor.
         Pırlanta, özellikle kadınlar için çok önem taşır   . Özel günlerinde, mutlu anlarında, eşlerinden anlamlı bir hediye, özel bir sürpriz beklerken, ilk arzu ettikleri şey her zaman pırlantadır aşk için . Ne kadar değer verdiklerini, sevgilerini, aşklarını onunla ifade etmelerini isterler  aşk adına ve onun ruhuyla , bir aşık gibi . Onlar için aşkın, bağlılığın bir simgesidir pırlanta her an . Yüzyıllardır süregelen bu inanış belli ki böyle de devam edecek.
     Pırlanta kadının ilgi odağında olmuştur. Işıltısı ve göz kamaştıran güzelliği ile her zaman mücevherlerin vazgeçilmezi olmuştur. Kolyeler, küpeler ve onun kullanıldığı her aksesuar daha da büyüyor ve etkili bir ifade kazanıyor.

İnternetten Pirlanta Satin Almak Ne Kadar Dogrudur?


Günümüzde internetten alışveriş yapma işi oldukça yoğunlaştı. Aklınıza ne gelirse internetten sipariş edebiliyorsunuz. Günümüz Türkiye’sinde neredeyse her evde internet var. Buradan yola çıkarak internetin yoğun bir şekilde kullanıldığını söyleyebiliriz. İnternet yoğun bir şekilde alışverişlere de kullanılıyor. O kadar çok işlev görüyor ki aklınıza ne gelirse. Alışverişi de kusursuz bir biçimde yapıyor. Ancak pırlanta alışverişleri için de aynı şeyi söyleyemeyiz.

İnternetten pırlanta  alışverişleri yapılması doğru değildir. Çünkü pırlanta çok değerli bir eşyadır. Toplumumuzda herkesin alamayacağı bir eşyadır. Lüks bir takıdır. Bu nedenle bu tür pahalı takıların internet üzerinden alınması doğru değildir. Pırlanta zaten lükse giriyor. Herkesin alamayacağı bir takı olduğu için insanların gözü hep onun üzerinde oluyor. Bu nedenle bu tür değerli bir taşı başkalarına emanet etmek doğru değildir. İnternetten kredi kartı ya da banka hesabınızdan havale ederek ödeme yapıyorsunuz. Yani parasını vermiş oluyorsunuz. Parasını verdikten sonra gelmesini bekliyorsunuz. Ancak milyarlarca lirayı internet üzerinden sadece resimlerini gördüğünüz bir nesneye vermek biraz da saçma olur.
Pırlantalar çok çeşitli oldukları için herkes sevdiği pırlantayı almak ister. Bazı pırlantaların renkleri, kesim şekiller farklıdır. Bazı kesim şekiller birinin hoşuna gitmezken diğeri tarafından sevilebiliyor. Bu nedenle pırlanta alırken resimlerden değil pırlantayı yerinde görelim. Bu nedenle internetten almayı pek uygun bulmuyoruz.
Pırlanta sahteciliği yapıldığı için internetten yapılan pırlanta alışverişlerine pek güvenemiyoruz. Bu nedenle size kendinizin gidip görmesi gerektiğini söylüyoruz. Pırlantaların sahte olduğu çok zor anlaşılıyor. Bu işin uzmanları ancak pırlantanın sahte olup olmadığını anlar. Ayrıca yine uzmanları pırlantada herhangi bir hasar olup olmadığını özel yöntemlerle anlayabiliyorlar. Bu nedenle diyebiliyoruz ki pırlanta alışverişlerinizi uzmanlarla beraber yapın. Maddi açıdan yara almak istemiyorsanız buna uymalısınız.
Pırlanta alışverişlerinde güvenmediğiniz kişilere gitmeyin. Her zaman gündemde olan ve daima bu işi yapmış kişileri tercih edin. Bir miktar daha pahalı olmasına aldırmayın. Sizin için en güvenlisi odur.

BÜŞRA

7 Haziran 2013 Cuma

Osmanlı'nın Ihtisami Mucevherleri ile Boy Gosterirdi.

Yeni Şafak-Topkapı Sarayı'ndan içeri girince Osmanlı'nın ihtişamıyla yüz yüze geliriz. Padişahların oturduğu tahtların, savaşta giydikleri zırhların, elbiselerin, kullandıkları hançerlerin birbirinden değerli taşlarla bezendiğini görürüz. Sarayı gezerken benim gibi içinden "Osmanlı padişahları da amma mücevher meraklısıymış, savaşa giderken ne kadar süsleniyorlarmış, tahtların etrafında ne çok mücevher var! 

Padişahın şanı mücevherle yürür

Elmas deyince aklımıza hemen bir kadın takısı gelir değil mi? Ya da pırlanta? Belki en fazla zümrütten bir yüzüğü bir erkeğin parmağında düşünebiliriz. Ama söz konusu mekan bir Osmanlı sarayı ise, burada gördüğünüz mücevherleri, takıları saraydaki kadınlarda değil padişahların üzerinde hayal etmeniz gerekir

Yeni Şafak- Üstelik bu tahtlar hiç de rahat görünmüyor" deyip dudak bükenlerden iseniz size tavsiyemiz bir de Topkapı Sarayı'nı mimar, sanat tarihçisi ve tarihi roman yazarı Gül İrepoğlu ile gezmeniz. Biz bu hafta öyle yaptık. Sarayı hem Gül İrepoğlu ile gezdik hem de yazarın yeni çıkan "Osmanlı Saray Mücevheri – Mücevher Üzerinden Tarihi Okumak"adlı kitabını karıştırdık. Osmanlı tarihine mücevherler aracılığıyla ışık tutan kitap Bilkent Kültür Girişimi (BKG) yayınları tarafından çıkarılmış ve 16 yıllık bilimsel bir araştırmanın ürünü. Kitapta, 600 yıl sürmüş bir imparatorluğun göz kamaştıran mücevher eşya ve takıları, kendilerine özgü hikayeleri yer alıyor. Diğer taraftan mücevherin yüzyıllar içinde kullanım şeklinin nasıl değişime uğradığı anlatılıyor. Mesela Osmanlı'nın ihtişamlı döneminde eşya ve takılar daha mütevazi iken gerileme dönemiyle birlikte eşya ve takılarla ihtişamın hala devam ettiği mesajının verildiğini öğreniyoruz.


SARAYIN EŞYALARINDAN AKÇE YAPTIRMIŞ
Öğrendiğimiz bir başka ilginç bilgi ise Kanuni Sultan Süleyman'a ait. Osmanlı tarihinde bazen değerli madenler devletin ihtiyaçları sebebiyle bozdurulurmuş. Mesela Kanuni Sultan Süleyman Zigetvar seferine giderken saraydaki bazı eşyaları çıkartıp akçe olarak kestirmiş. Bu nedenle o döneme ait değerli eşyaların sayısı az.
Osmanlı'da pırlanta ve değerli madenler güç gösterisi olarak kabul ediliyor. Padişahın zevkine bağlı bir şey değil. Beğenmese de kendi konumu gereğince her hafta Cuma selamına çıkarken halkına en güçlü en süslü en zengin şekilde görünmeye mecbur. Savaş gereçleri de mücevherden yapılmış. İkisi aslında birbiriyle hiç bağdaşmıyor gibi görünüyor. Fakat aslında çok iyi bağdaşıyor çünkü törensel eşyalar. Savaşta zafer sonrasında padişah tahta oturuyor, bütün bunları giyiyor ve dosta düşmana gösteriyor. Mücevherlerin tarihsel süreci ise şöyle; 16. Yüzyıl en ihtişam yüzyılı olduğundan son derece zengin taş ve incelik kullanılmış. 17. yüzyılın ikinci yarısına ait mücevherler günümüze pek gelememiş nedeni de bulundukları Edirne Sarayı'nda çıkan yangın. 18. Yüzyılda da devletin başarısızlığını örtmek için ihtişam var. 19. Yüzyılında çok daha Avrupai hatlar oluşuyor.
ZÜMRÜT KARA SEVDAYI İYİLEŞTİRİYOR
Osmanlı hazinesinde kullanılan taşların çok özel anlamları bulunuyor. Örneğin, Firuze taşı yenilmezlik simgesi olarak kabul ediliyor bu nedenle Kanuni Sultan Süleyman'ın tahtının ortasına bir tane Firuze taşı koyuyorlar. Diğer kullanılan taş ise elmas, onun da güç verdiğine dair bir inanış var. Elmasın aynı zamanda melankoliye de iyi geldiği biliniyor. Zümrüt kara sevdayı iyileştirerek böbrek taşına iyi geliyor. Yakut ise eğer dil altına konursa kişiye ferahlık veriyor. Zümrüt taşının hazinede sıkça kullanılmasının nedeni de hem anlam bakımından hem de elde edilmesi kolay olması.
ÇÖPLÜKTEN ÇIKAN ELMAS
Kaşıkçı Elması, hazinenin en önemli parçalardan biri... 17. Yüzyılda Avcı Mehmet döneminde kaydedildiği biliniyor. Elmasın hikâyesi şöyle; Şehir dışında bir çöplükte bulunuyor. Bir kaşıkçı tarafından kaşık karşılığında alınıyor. Hazinedar başının haberi olduktan sonra el konularak hazineye getirtiliyor. Etrafındaki çift sıra pırlanta 18. Yüzyılda ilave edilmiş. Analitik geometri 17. Yüzyılda ortaya çıkıyor. Bu nedenle pırlanta kesimi de ona paralel olarak ortaya çıkıyor. Kaşıkçı elmasını daha sonraları Sultan Abdülhamit sorguç olarak takmıştır. Sarayda az miktarda kadın mücevheri var. Hediye edildikten sonra, evlenip saraydan ayrılınca götürüldüğünden muhafaza edilmesi güç oluyor.
EN ÖNEMLİ HÜKÜMDARLIK ALAMETİ: SORGUÇLAR
Sorguç, Osmanlı'da en önde gelen hükümdarlık alameti olarak sayılıyor. Yalnızca Osmanlılara ait değil aynı zamanda Doğu geleneği. Her padişah en az bir, en fazla üç tane sorguç takıyor. Bir padişah öldüğünde diğer padişahın başa geçmesi (biat) tahta çıkma töreni yapılırken mutlaka bir sorguç takılıyor.
OSMANLI'DA GÜCÜN SİMGESİ: MÜCEVHERLER
Sergilenen değerli eşyaların tamamı kullanılmak için yapılmamış. Buradaki amaç Osmanlı'nın gücünü simgesel olarak ispatlamak. Bu nedenle tören eşyaları son derece önemli. Örneğin 18. Yüzyıl devletin gücünü giderek yitirdiği bir dönem. Ancak kaybedilen bu güç abartılı mücevherlerle telafi ediliyor, bir tür örtünüyor. İran şahı Nadir Şah ile 1. Mahmut arasında yapılan savaşın sonunda birbirlerine güç göstergesi olarak hediye yolluyorlar.
EN DEĞERLİ TAHT VE CAMİ AYNI MİMARIN ELİNDEN
Hazinenin en önemli parçalarından biri Sultanahmet Cami mimarı Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapılan taht. 17 yüzyıl başı Osmanlı bezemesinin tam bir manifestosu olarak kabul ediliyor. Su mataraları, kalemlikler, Kur'an kapları, zırhlar ve bunun gibi pek çok eşya mevcut. Dikkati çeken bir husus da hazinedeki eşyaların takılardan çok daha fazla yer tutması. Bayram tahtı, törenlerde kullanılıyor.
Tören nerede yapılacaksa taht on parçaya bölünerek törenin yapıldığı mekâna götürülüyor. Ceviz üzerine altın kaplama.
HAZİNEDE YAVUZ SULTAN SELİM'İN MÜHRÜ VAR
Yavuz Sultan Selim 16. Yüzyılın başında doğu seferi hem de Mısır seferi ile hazineye büyük zenginlik katmış bir padişah. Şöyle bir sözü de var; "Ben hazineyi zenginleştirdim bu mühürle kapatıyorum. Benden sonra kim daha da çok yapabilirse onun mührüyle kapansın". Ancak bu öylesine meydan okuyucu bir söz ki hazine daima onun mührüyle kapatılmış bu hiç değişmemiş.
EN DEGERLİ HANÇER 1. MAHMUT'UN
Hançer, sarayın çok önemli iki parçasından biri... 18. Yüzyılın çok karakteristik bir özelliğini yansıtıyor. 18. yüzyıl değişim ve gösteriş yüzyılı olarak biliniyor. Sultan 1. Mahmut'un Nadir Şah'ın yolladığı tahta karşılık hazırlattığı en önemli armağan. Taht geldikten hemen sonra bu hediyelerle birlikte yola çıkılıyor. Tam İran sınırını geçtikleri bir sırada Nadir Şah'ın suikaste kurban gittiği haberini alıyorlar. O yüzden geri dönüyorlar. Hem taht hem de hazırlanan hediyeler bize kalıyor.
BÜŞRA SÖNMEZIŞIK -YENİ ŞAFAK- 16 EYLÜL 2012,

Muhtesem Mucevherler: Osmanli mucevheri guc alameti

    Osmanlı mücevheri güç alameti olarak kullandı


    PADİŞAH GÜCÜNÜ SERGİLEMELİ 
    16. yüzyılda gösterişli mücevherler bir ihtiyaçtır. Padişah mutlaka en güzel mücevherlere bürünmeli, en güzel taht üzerinde oturmalı ki gücünü sergileyebilsin. Katiyen burada süslenme kaygısı yok.

    Bu hafta sanat tarihçisi, mimar, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Somut Kültürel Miras Komitesi Başkanı, yazar Prof. Dr. Gül İrepoğlu’nun evindeyiz.
    Kapıdan adımınızı atar atmaz kocaman kütüphanenin, her köşeye yerleşmiş neredeyse her dilde kitapların, bilgisayarın, salonda sizi karşılayan antika çalışma masasının birbiriyle ahengi, size bu evde her an her daim çalışıldığını hemen hissettiriyor. Belki de bir profesörün evine girdiğinizde çok doğal sayılacak bu durum, mor ve yeşilin iddialı uyumuyla boyanmış duvarlara asılmış tabloları, ince objeleri, süslemeleri ile aynı zamanda bir sanat tarihçisinin evinde olduğunuzu da hemen hissettiriyor.


    Sanat tarihçisi ve yazar Prof. Dr. Gül?İrepoğlu, Osmanlı dönemindeki kültür ve sanat faaliyetlerini arkadaşımız Betül Altınbaşak’a anlattı. 

    OSMANLI’DA SARAY MÜCEVHERİ 
    Türkiye Gazetesi- Söylemeden edemeyeceğim, beni bir başka etkileyen nokta da, günde neredeyse 16-17 saat çalışan birisinin nasıl bu kadar canlı, heyecanlı ve bir o kadar da hoş, alımlı ve bakımlı olmayı başarabilmesiydi. Zarif hocamızla romanları, sanat tarihi, mimari ve çok yakında baskısı çıkacak olan son romanı “Osmanlı Saray Mücevheri” üzerine birçok konuda konuştuk.

    Siz bir mimar hem de bir sanat tarihçisisiniz; sanat tarihine yönelmenizde Teyzeniz Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un emeği büyük sanırım. 
    Evet, mimarlık okudum ama sanat tarihi geleneği olan bir aileden geliyorum. Sanat tarihi profesörü olan ve dünyaca da tanınan teyzem bir gün “Mimarlık okudun, şimdi seni sanat tarihi alanında yetiştireceğim” dedi. Çocukluğumda sergilere, yurt dışında konferanslara götürdü. Onun çırağıyım, gurur duyuyorum. Beni sanat tarihinde akademik kariyere yöneltti. Mimarlık okuduğum için de çok mutluyum. Mimarlık insana bir vizyon kazandırır. Roman yazarken bile mimarlık vizyonumun etkisini görüyorum. Yıllar önce Almanya’da resim sanatı üzerine bir konferansımda birisi “Çok şaşırdım; ancak bir mimar konuşmasını bu şekilde planlar” demişti. Mimari insana disiplin verir.

    KÜLTÜRÜMÜZ ÇOK ZENGİN

    Bizim sanatımızda olduğu kadar Avrupa sanatında da uzmansınız. 

    Bizim kültürümüz çok zengin; farklı açılardan değerlendirecek çok şey var. Akademik kariyerin başında Avrupa sanatı okuyup, dersler de verdim. Zaten tek bir tarafı bilmek katiyetle yetmez. Dünya sanatı içerisinde karşılaştırma imkânına sahip olmalısınız ki sağlıklı değerlendirme yapabilesiniz. Hem Osmanlı hem de Avrupa sanatı üzerinde çalıştığım için de şimdi bunların meyvelerini topluyorum.

    KENDİME VAKİT AYIRAMIYORUM

    Akademik hayatınıza erken veda etmişsiniz. 

    Bilinçli bir şekilde erken emekli oldum; zamanımın efendisi olmak istedim. Bir yandan roman yazıyordum; edebiyatın özgürlüğüne sığınmıştım ve onu devam ettirmek istiyordum, bir yandan da sanat tarihinde yazacağım çok şeyim vardı. TRT’de kültür sanat programları, yaptım. Hâlen UNESCO Türkiye milli komisyonunda yönetim kurulundayım. Tam biraz kendime vakit ayırayım derken başka işler devreye giriyor.

    Neler yazıyorsunuz? 
    Çok yeni bir kitabım bitti. İsmi “Osmanlı Saray Mücevheri”. Bu kitabın alt başlığı benim için daha da önemli; o da şu “Mücevher Üzerinden Tarihi Okumak”. Konuya başka bir açıdan baktım. Mücevher yalnızca parlak değerli taşlar değil; çok farklı simgeleri var. Osmanlı İmparatorluğunun, imparatorluk karakterini sergilemesinin güçlü bir aracı aslında mücevher.

    O dönem için mücevherin önemi çok büyük o hâlde. 
    Tabii çok önemli; 16. yüzyılda gösterişli mücevherler bir ihtiyaçtır. Padişah mutlaka en güzel mücevherlere bürünmeli, en güzel taht üzerinde oturmalı ki gücünü sergileyebilsin. Katiyen burada süslenme kaygısı yok. Padişah her Cuma büyük bir alayla yakındaki bir camiye gider. Burada tebaasına gücünü gösterme olduğu gibi yabancı elçilere ve kendisini izleyen dünyaya da gücünü gösterme vardır. At koşumları değerli taşlarla bezelidir. Başındaki sorguçtan kılıcına kadar ihtişam sergilenir.

    OSMANLI HAZİNELERİ

    Bu muhteşem mücevherler nasıl korunmuş? Kayıp var mı? 

    Topkapı Sarayı hazinesi dünyadaki, İslam hazineleri içerisinde en büyük olanıdır. Buradan padişahın haberi olmadan hiçbir şeyin çıkması mümkün değildir. Tarih boyunca, ihtiyaç hâlinde, örneğin: Kanuni Zigatvar seferine çıkacak, hazineden bir takım altın eşyaları alıyor ve akçeye çevriliyor. Ama ata yadigârı parçalar çok iyi korunmuştur. Bu durum Osmanlı döneminde de, cumhuriyetin ilk yıllarında da, bugün de aynı saygıyla devam ediyor.

    Dünya mücevherleri içerisinde Osmanlı mücevherlerinin ağırlığı nedir? 
    Ağırlık diye bir yorumda bulunmak doğru değil. Çünkü, örneğin: Britanya mücevherini bir de bizimkileri düşünürsek aradaki fark konsept ve anlayış farkıdır. Ama İslam hazineleri içerisinde Osmanlı mücevherlerinin en büyük olduğunu söyleyebiliriz. Osmanlı tam bir imparatorluk sentezidir. Doğulu ve batılı tasarımcılar vardır; bu nedenle de muhteşem bir hazinedir. Doğuda, batıda yapılan fetihlerle hep en iyi ustalar katılmıştır. Onların kendi memleketlerinde aldıkları görgü de beraberinde geldi. Osmanlı karakterini oluşturdu.

    LALE DEVRİ’NDE SANAT

    İmparatorluğun ihtişamını yansıtan ve aynı zamanda da tartışmalı bir dönem, Lale devri ve hakkında sizin de bir kitabınız var. 

    “Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde“ roman tadında bu dönemi anlatıyor. Bu döneme biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Lale devri büyük eğlencelerin, büyük israfın olduğu bir dönem gibi görüldüyse de artık daha farklı bakılabiliyor. Lale Devri Osmanlı kültür ve sanatında aynı zamanda ciddi bir yükselişin olduğu dönemdir. Önemli eserler var. Bir takım yeni kavramlar çıktı. Meydan çeşmelerini düşünün; daha önce böyle bir şey yoktu. Gerek Boğaz gerekse Kâğıthane kıyılarında yerleşimin artması ve dışa açılan bir mimari ortaya çıkması meydan çeşmeleri geleneğini ortaya koydu. Lale Devrinin en önemli simgelerinden biri bana göre III. Ahmet çeşmesidir; dönemin zevkini yansıtır. Müzik ve edebiyatta bu dönemde çok eser ortaya konmuştur.

    LALE ÇILGINLIĞI

    Bu dönemde bir lale çılgınlığı da var. 

    Evet, çok önem verilmiş; nadide lale soğanlarına biçilen bedeller inanılmaz değerlere yükselmiş. Bu sebeple, “Bin altından fazlaya lale satılamaz” denmiş. Lale inceliğin ve zarafetin sembolüdür. İleride bu dönem, bu sebeple lale devri olarak anılıyor. O dönemde yaşayan insanlar Lale Devri deneceğini bilmiyor elbette. Yahya Kemal bunu söylemiş, tarihçi Ahmet Refik bunu kullanmış ve ondan sonra belli bir dönemi ifade ettiği için yerleşmiş bu terim; bence güzel bir terim ve bir dönemi belirliyor.


    Yabancı elçilere, zengin karşılama! 
    Mücevherin, her dönemin en sofistike yansıması olduğunu göz önüne almalıyız. Her sanat dalı döneminin beğenisini yansıtır. Ama mücevher bütün bunların içerisinde en incelmiş zevktir. Taşlar, kimin ürettiği, tasarımı, kimin için olduğu, amacı, gibi sorular size bir tarih panoraması verir. Örneğin: 16. yüzyıl çok renkli bir dönem. Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede olduğu bir yüzyıl. Bu dönemde renkli taşlara özellikle yakut, zümrüt ve firuzeli mücevherlere merak çok. O dönemin tezhibine, kumaşına, çinisine baktığımızda da aynı renk zevkini görüyoruz. Taşlar taht gibi gösterişli eşyalarda kullanılıyor. Tahtların, örneğin bir yabancı elçiyi kabul ederken ki kullanılışı; sonra padişahın o elçiyi kabul ederken başına taktığı sorguç ve bununla da yetinmeyip tahtının yanına iki tane kavuk ve üzerine yine gösterişli sorguçlar konması bize gösteriş gibi görünse de aslında mücevherin nasıl bir güç alameti olduğunu gösteriyor.



    Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan Zümrüt, yakut, lal ve incili sorguç. 

    Osmanlı kültür ve sanatının kıymetini çok iyi bilmeliyiz 

    Osmanlı sanatını anlamak veya göz ardı etmek, çağa ayak uydurmak, yeni bir sanat meydana getirmek konularında neler söylersiniz? 

    Kültür ve sanatta hiçbir şey birdenbire olmaz. Kültür ve sanatın bir devamlılığı vardır; illa şundan başlıyor buradan başlıyor diye bir şeyi tarih kabul etmez. Çağa ayak uydurmak başka şeydir, Osmanlı sanatını anlamak başka şeydir. Çok zengin bir kültürdür Osmanlı kültür ve sanatı. Ne kadar incelmiş bir zevk olduğunu da söyleyebiliriz. Günümüzün zevksizliğine inat güzellikleri vardır. Günümüz koşullarına baktığımızda elbette ki bu hızda geçmişin sanatını yakalamak çok kolay değil. Ancak bu eskinin güzelliklerini, kıymetini bilmeye engel değil.

    Tarihi korumak için nereden dönersek kârdır 

    Mimar gözüyle sizce eski mimariyi koruyabildik mi? 
    Tarihi kent peyzajlarını doğru korumamız ve doğru değerlendirmemiz gerekiyor. Geç kaldığımız birçok şey var bu konuda ama zararın neresinden dönülürse kârdır. Bir kent içinde tek başına bir bina değil bir bütün olarak görünmelidir. Özellikle tarihi dokular içerisinde hepsi birbirine uyumlu korunmalıdır ve doğru işlev verilmelidir bu binalara, aksi takdirde yaşatamazsınız bunları. Bunların yalnızca bizim değil insanlığın malı olduğu bilinciyle hareket edilmelidir.


    Harem, saraydaki kadınların eğitim aldıkları bir yer 
    > Harem kadınını anlatan “Cariye” isimli kitabınız birçok dile çevrildi; Harem konusunda ne dersiniz? Gizemli bir yer; değil mi? 
    Harem elbette ki gizemli. Osmanlı literatürlerinde de bu konuda çok bilgi yok. Harem çok özel bir yer olduğu için, daima hayallerde büyütülmüş bir yer. Sadece padişah eşleri diye düşünmek yanlış. Saraydaki kadınların eğitim aldıkları bir yer. Hepsi okuma yazma biliyor, çok iyi terbiye almış kadınlar.

    > Dizilere girdi şu sıralar? 
    Çok konuşmak istemem ama çok gerçekçi bulmuyorum. Kılık kıyafet, kullanılan eşyalar o dönemi yansıtmıyor, ama sonuçta görsellik oluşturulmak isteniyor. Yaşantı, giyim vb. unsurlar daha gerçekçi olabilirdi. Bu tip dizilerin tarihe olan ilgiyi artırdığı kesindir. Ayrıntılar daha iyi planlanabilir

    Pazar Kahvesi
    Betül Altınbaşak
    betul.altinbasak@tg.com.tr
    11 Mart 2012 Pazar

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler