Bu Blogda Ara

24 Nisan 2013 Çarşamba

Bilgisayar Destekli Mücevher Tasarımı- İstanbul Arel Üniversitesi - Sürekli Eğitim Merkezi,

 
İstanbul Arel Üniversitesi - Sürekli Eğitim Merkezi,
Türkiye Üniversiteler Sürekli Eğitim Merkezleri Konseyi (TÜSEM) üyesidir.
Sürekli Eğitim Merkezi © Tüm hakları saklıdır.
Kemalpaşa Mahallesi Halkalı Caddesi No: 101 - 341296 Sefaköy, Küçükçekmece - İstanbul
Telefon : (0 212) 540 96 96 - 2175 - 2183 - 2186 - 2187 / Fax : (0 212) 540 97 97
 Bilgisayar Destekli Mücevher Tasarımı
Amaç:
Bu programda amaç; kuyumculuk üretim tekniklerini bilerek, mücevher tasarım aşamalarını doğru ve bilinçli olarak gerçekleştirerek üretilebilir mücevher tasarımları yapmak ve sunum ve üretim için gerekli olan artistlik çizim, teknik çizim ve bilgisayar (Rhino Ceros 4.0) çizimlerini etkin bir biçimde gerçekleştirebilmektir.
Eğitim İçeriği:
1. Mücevher tasarımına giriş
  • Tasarımın tanımı ve önemi
  • Tasarlama
  • Tasarım
  • Tasarı
2. Temel çizim teknikleri
  • Nokta-çizgi
  • Açık-koyu, ışık gölge
  • Form çağrışımları ve kompozisyon
  • Renk
  • Doku
  • Strüktür
  • Perspektif
3. Teknik resim
  • Geometrik Çizimler
  • Görünüş çıkarma
  • Üç boyutlu takı formları
4. Kuyumculukta kullanılan değerli ve yarı değerli taşlar
  • Taşların genel özellikleri ve kuyumculukta kullanım alanları
  • Değerli ve yarı değerli taşların tasarımda ki yeri ve önemi
5. Temel renklendirme bilgisi
  • Obje etüdü ve renklendirme
  • Takı formlarını renklendirme teknikleri
  • İlüstratif takı çizimi
6. Mücevher tasarımı
  • Mücevher tasarımının genel özellikleri
  • Mücevher tasarımının ana öğeleri
7. Endüstriyel Mücevher tasarım teknikleri
  • Tasarım aşamaları
  1. Tasarım konusuna karar verme
  2. Bilgi toplama
  3. İhtiyacın belirlenmesi
  4. Firma koşullarını tanıma
  5. Kavramsal tasarım ve yaratıcılık
  6. Sunum tasarımı
  7. Detaylı tasarım
  8. Tasarımın prototipini yapma
  • Model geliştirme yöntemleri
  1. Stilizasyon ve deformasyon
  2. Modelden model geliştirme
8. Rhino Ceros 4.0
  • Program hakkında genel bilgi, ekran görünümü ve genel kullanım özelliklerinin açıklanması, menülerin düzenleri, aktiflik ve pasiflik özellikleri, temel seçme işlemleri.
9. Main Menu hakkında genel bilgiler.
10. File Menu’nün anlatımı ve uygulamaları.
11. Edit, View, Measure, Custom menüleri hakkında bilgi ve komutların uygulamaları.
12. Info&Settings Menu, Snaps ve Projects menülerinin kullanımları hakkında bilgi ve uygulamalar.
13. Programda Layers (katman)’ın kullanımı; obje seçme, renk değiştirme, objeyi gizleme, gizlenen objenin geri getirilmesi uygulamalı olarak anlatımı.
14. Curve (çizgi) menüsünün kullanımı, komutlar kullanılarak çizgi çizilmesi ve çizgilerin modifikasyonu.
15. Surface (yüzey) menüsü komutları ile yüzeyler oluşturma; yüzeyler üzerlerinde değişiklikler yapma.
16. Solid (katı cisim) çizim komutları ve uygulamaları, birleştirme ve boşaltma uygulamaları.
17. Transform, Targets menülerinin kullanım alanları ve uygulamaları.
18. Art Menu hakkında bilgi ve uygulamalar.
19. Builder, Tools, Gems ve Cutters menülerinin örnekler ve uygulamalarla anlatımı.
20. Render Menu’sünün anlatımı ve çizilen objelerin görsel sunumlarının hazırlanması.
21. Öğretilenler doğrultusunda, pandantif, yüzük, küpe, bileklik gibi çeşitli objelerin çizilmesi ve sunum haline getirilmeleri.
22. Kişiye özel mücevher tasarımı
  • Müşteri isteklerini belirleme
  • Müşteri özelliklerini belirleme
  • Fiziksel özellikler
  • Tarz
  • Eskiz çalışmaları
  • Model belirleme ve belirlenen modelden model geliştirme
  • Sunum tasarımı
  • Teknik çizim
  • Bilgisayar sunum çizim (Gemvision Matrix 6.0)
23. Koleksiyon hazırlama
  • Tasarım konusunun belirlenmesi
  • Veri toplama
  • Tasarım panosu oluşturma
  • Eskiz çalışmaları
  • Model belirleme ve belirlenen modelden model geliştirme
  • Sunum tasarımı
  • Teknik çizim
  • Bilgisayar sunum çizim (Gemvision Matrix 6.0)

Eğitim Başlangıç - Bitiş Tarihi:00.00.0000 - 00.00.0000
Son Kayıt Tarihi:00.00.0000
Eğitim Süresi:110 Saat
Eğitim Günleri:Pazar
Ders Saatleri:09.00 - 17.00
Ücret:750 TL + KDV (World, Bonus, Axess ve Maximum kredi kartlarına taksit imkanı vardır.)

KAYNAK için tıklayınız :
_

TAKIDA TASARIMIN ETKİSİ Yrd.Doc.Dr.Leyla Ulusman

TAKIDA TASARIMIN ETKİSİ Yrd.Doc.Dr.Leyla Ulusman
Yrd.Doc.Dr.Leyla Ulusman
Marmara Üniversitesi Takı Tasarımı ve Teknolojisi Yüksekokulu
İnsanoğlu, tarihin ilk dönemlerinden bugüne kadar doğal taşları takı olarak kullandı. İlk çağlarda, kemik, boynuz diş ve yumuşakça kabuklarının yanı sıra bazı renkli doğal taşlarda takı yapımında yer aldı.
 
İnsanoğlu, tarihin ilk dönemlerinden bugüne kadar doğal taşları takı olarak kullandı. İlk çağlarda, kemik, boynuz diş ve yumuşakça kabuklarının yanı sıra bazı renkli doğal taşlarda takı yapımında yer aldı. Madenlerin bulunması ve şekillendirilmesinin öğrenmesiyle beraber çeşitli madenlerden yapılan takılar, doğal taşlarla süslendi ve güzelleştirilmeye başlandı. Önceleri doğal taşlara tıraşlanarak çeşitli şekiller verildi, daha sonra ise cilalanarak parlak ve gösterişli bir görünüm alması sağlandı, böylece madenin parlaklığının yanında doğal taşlar da renk ve parlaklıkları ile yer aldı, takıların gösterişini ve albenilerini arttırdılar.
 Çeşitli doğal olayların yanı sıra depremler, yanardağ patlamaları sonrası akan lavlar ve depremler doğal taşları yataklarından kopararak deniz kenarı, dere yatağı ya da civarındaki düz arazileri taşıyarak ortaya çıkmasını sağlar. İnsanlar, ilk kez buralarda gördükleri bu renkli ve güzel taşları içgüdüsel olarak toplamak ve çeşitli amaçlarla kullanmak, çevrelerindeki diğer insanlara göstermek ihtiyacı hissetiler. Bugün bile deniz kenarında gördüğümüz bazı renkli taşları toplamak istemez miyiz? Doğal taşlara biraz ilgi duyan bir parça araştıran, onlara dokunan ve hisseden insanlar bir daha onlardan kendilerini alamazlar. Hep yanlarında taşımak, görmek ve göstermek isterler. İşte doğal taşların takıya geçişi bu sebepten ötürü tamamen içgüdüsel olarak, büyük bir istek ve tutkunun tezahürü olarak kendiliğinden gerçekleşti. Doğayı seven, doğa ile iç içe yaşayan insanlar için taş, toprak ve ahşap vazgeçilmez birer malzemedir. Bu malzemeler ile uğraşmak, onlara çeşitli şekiller vererek kullanmak ve çekicilik kazandırmak, hele ki doğal taşların parlaklığını, ışığın üstlerinde yansımasını çeşitli kesim yöntemleri ile kontrol ederek biçimlendirmek bu taşların takılarda kullanılmasını, beğeni kazanmasını ve yayılmasını sağlayan en önemli etkenlerdir. Paleolitik Çağ’daki ilk takılar, Anadolu’da Antalya’nın Karin Mağarası ve Beldibi Kayasığınağı gibi yerleşim alanlarında yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkarıldı. İlk çıkan takılar, taştan yapılmış kolye taneleriydi.
 Kuyumculuk sektörümüz, bugün için doğal taş kullanımında çeşit ve miktar açısından yeterli kapasiteye ulaşamadı. Her ne kadar Osmanlı döneminde doğal taşlar bol miktarda kullanılıyor ise de, daha sonraları ekonomik nedenlerin ön plana çıkması ile altın, gümüş gibi değerli madenlerin bir yatırım ve tasarruf aracı olarak görülmesi, üzerinde bir taş ya da başka bir malzeme bulunmayan, işçiliği az, madenlerin değeri yüksek takıların tercih edilmesi ve hatta bu tür takıların gelenek ve kültürümüzün bir parçası haline gelmesi sonucu estetik değerler yitirildi, motif uygulamaları ve taş kullanım yok denecek kadar azaldı.
Son yıllarda ise yatırım ve tasarruf araçlarının çoğalması sonucu altın, tasarruf aracı olma değerini kaybetti. Moda olgusunun ön plana çıkması ve çeşitli iletişim araçlarının katkısı sonucu takılardaki tasarım özellikleri, estetik ve güzellik görüldü ve yayıldı. Bu sebepten ötürü insanlar altın değeri yüksek, estetik yönü zayıf ve pahalı takılar yerine altın değeri düşük, günün her saatinde kullanabileceği, rahat, şık, estetik yönü güçlü olan özgün tasarımlı ve taşlı takılara yöneldiler. Türk kuyumcuları kendilerine İtalya’yı örnek aldılar. Onların tasarlayıp, uyguladıkları ve tüm dünyaya pazarladıkları modelleri kopyalayıp satmaya çalıştılar. Kendimize özgü çalışmalar yapmadığımız gibi, yapılan çalışmaları kopya etmek, bizleri belirli bir yere kadar götürdüğünü, daha fazla ilerletmediğini anladığımızda, okullarımıza daha fazla değer vermemiz gerektiğini, okullarla iç içe olmanın daha farklı kılacağını anladık.
Eğitime verilen önem daha ön plana çıktığında insanlar farklı olmaya başladılar. Daha önceleri birkaç firma bizlerle işbirliği içindeydi; tasarım üniteleri vardı. Ama bugün tüm firmalar kendi tasarım ünitelerini kurmaya, kendi tasarımlarını yapmaya, markalaşmaya başladılar.1992 yılında ilk defa Marmara Üniversitesi’nde uygulamalı olarak takı tasarımı bölümünü kurduk. Yetiştirdiğimiz elemanlarımızın başarılı çalışmalarını görmek ve şu anda öğrencilerimizi almak için sırada bekleyen firmaların olduğunu bilmek bizleri mutlu kılmakta. Vermiş olduğumuz eğitimde sanat ve teknolojinin iç içe olması, uygulamanın bilinmesi, malzemenin tanınması sanat dersleriyle hem teorik hem uygulamalı eğitim almaları, yapmış oldukları tasarımlarda da onları ön plana çıkarıyor.
Türk kuyumculuğu hak etiği yere gelmektedir. Tasarım konusunda Türkiye’de büyük bir patlama yaşanıyor. Dünyada tanınan ve yaptıkları işlerin müzelerde bile sergilendiği, özellikle Türkiye’ye gelindiğinde firma adı verilerek aranan kuruluşların olması, kendi kültürünü unutmayan ve onu ön plana çıkararak özgün tasarımlar yapan anlayış ile mümkündür ve vardır. İnanıyorum ki Türk kuyumculuğu eğitimine önem verdiği sürece yükselmeye devam edecek ve dünya liderliğine aday olacaktır. Kuyumculukla ilgili uluslar arası fuarlarda son yıllarda görülmeye başlanan yabancı müşteriler, özellikle de sektörün dünya lideri olan İtalyan müşteriler bu yönelmenin ne kadar doğru olduğunu ortaya koymaktadır.  Daha önceleri sarı rengin ağırlığını taşıyan ve hep birbirine benzeyen kuyumcu vitrinleri, artık farklılaşmaya başladı; her vitrinde farklı tasarımlar ve taşlı takılar boy gösterdi. Müşteriler de iletişim araçları sayesinde gördüğü, tanıdığı, hatta ilgi ile incelediği taşlar ile ilgili bilinçlendi, çoğu zaman bir mağazaya girdiğinde taşı adıyla söyleyerek(Turmalin, Ametist, Akuamarin, Opal)o taştan yapılmış yüzük, kolye, küpe ya da bilezik istemeye başladı. Sonuç olarak bu eğilim insanların doğayla birleştikçe doğal olana karşı duyduğu hayranlığın artması ve bu taşların temas yolu ile insanları psikolojik olarak rahatlatması biçiminde de yorumlanabilir

mahrecsanatevi.com

MALZEMENİN TAKILAŞTIRILMASI


MALZEMENİN TAKILAŞTIRILMASI
Arş.Gör. Önder YAĞMUR Atatürk üniversitesi Oltu Meslek Yüksek okulu
Erzurum/ Oltu
 
Sanatçılar malzemeyle hep diyalog halinde olmaları ve o içindeki esin kaynağını bulmaları gerektiğini bilmelerine rağmen, malzemenin şekilsiz olduğunu ve güzelliğin ancak malzemeye bir düşünce ya da bir biçim uyarlandığında ortaya çıkacağını düşünmüşlerdir. Malzeme tarihi, insan nesli için bir vasiyetnamedir. İnsanoğlunun dünyasını inşa etmek için yeni teknolojiler tasarlama ve yeni malzemeler keşfetmesi onun çevresiyle nasıl etkileşimde bulunduğunun belgesidir. 
Estetik sistemler, malzemenin “içinde”, “üzerinde” ya da malzeme “ile” çalışmanın önemini derinden ve yeniden değerlendirmeye soyunmuşken, XX. Yüzyıl sanatçıları bu yeniden değerlendirmeye büyük önem vermiş, biçimler dünyasında figüratif modellerden uzaklaşma olarak kabul edilebilecek yeni arayışlara itildikçe, önemi daha da artmıştır. Böylelikle, çağdaş sanatçıların büyükçe bir bölümü için malzeme artık sadece eserin vücudu değil, amacıdır ya da yaratıcı söylemin konusudur.
Çağdaş sanat, malzemenin değerini ve doğurganlığını anlamıştır. Bu ifade, önceki çağlarda yaşamış sanatçıların belirli bir malzemeyle çalıştıkları gerçeğinin farkında olmadıkları ya da o malzemeyi kullanmanın beraberinde kısıtlamaların yanı sıra yaratıcı ipuçları, engeller ve özgürlükler getirdiğini bilmedikleri anlamına gelmez. Heykeller sanatçıya, sanki mermer kütlesinin içindeymiş gibi geldiğinden gerekenin mermer bloğunun içindekini, gün ışığına çıkarmak için taşı yontmak olduğunu söyleyen, Michelangelo’ydu.
Luıgı Pareyson’un dediği gibi “Sanatçı malzemesini sevgiyle araştırır, derinlemesine inceler, davranışlarını ve tepkilerini gözler; efendisi olmak için onu sorgular, ehlileştirmek amacıyla onu yorumlar, onu kendi isteğine uydurmak için ona boyun eğer; amaçlarına uyabilecek gizli olanakları ortaya çıkarmak için derinlemesine inceler; kendisi yeni ve orijinal olanaklarını gösterebilir düşüncesiyle onu araştırır; doğal gelişmeleri yaratılacak işin gereklilikleriyle aynı zamana rastlayabilir beklentisiyle takip eder; onunla yeni çalışma alanları bulmak ya da eski çalışma usullerini yaymak için uzun bir geleneği sanatçılara kullanmayı öğretme yollarını araştırır; eğer malzemeyi yükledikleri gelenek, onu ağırlaştırarak, eskiterek ya da sönükleştirerek işlenebilirliğini tehlikeye sokuyorsa canlılığını geri kazanmaya çalışır, yani ne kadar az incelenmişse verimliliği o kadar çok olacaktır; eğer malzeme yeniyse, malzemenin doğasında kendiliğinden ortaya çıkan bazı verileri zorlamaktan korkmayacak, bazı deneyler yapma ya da ihtimalleri saptama niyetiyle onun içine daha iyi nüfuz etmek gibi güç işlerden kaytarma cesaretinden yoksun olmayacaktır…”
Bu, sanatçının insanlığının ve tinselliğinin bir maddede ortaya konulduğunu söyleme meselesi değildir, çünkü sanat bir insanın yaşamının betimlenmesi ve biçimlenmesi değildir. Sanat yalnızca malzemenin betimlenmesi ve biçimlenmesidir, fakat malzeme tamamen biçime dönüşmüş, sanatçının bütünüyle tinselliği olan tekrarlanamaz bir biçimlenme yoluna göre şekil alır.
Son 150 yılda yaşam tarzlarımızı büyük ölçüde değiştiren malzeme çeşitliliğinin değişimi ve keşiflerinin sonucu olarak bizler şimdi yerinde bir deyimle “Malzeme Çağı” diye adlandırılabilecek bir devirde yaşıyoruz. Bütün plastik sanat alanlarında olduğu gibi takı sanatı alanında da malzemenin önemi fark edilmektedir. Deneysel takı çalışmalarında çeşitli malzeme evliliklerine gidilerek farklı plastik dil sorgulamalarına başvurulmaktadır.
Arkeolojik ve antropolojik veriler, insanlığın ilk manevi kültürlerinin ve bu inançlara bağlı müzik, resim ve takı gibi sanat ürünlerinin “Üst Paleolitik Çağ”da, yani günümüzden 30 bin yıl kadar önce ortaya çıktığını gösterir.  Bu ilk takılar taş, kemik ve fildişi gibi malzemelerden üretilerek, malzemenin yerinden koparılıp düşünce sürecine sokulması sağlanmıştır. Artık malzeme yeni mekânında yeni ifadesiyle yer alacaktır. Malzeme insanoğlunun hayatına girmiş ve bundan sonra da kendisini sürekli bir değişim ve gelişime tabi tutarak yerini hep koruyacak, duygu ve düşüncelerin plastik ifadesinde boyutlanacaktır. Başlangıcından beri sanat aslında düşüncenin malzemede vücut bulduğu bir süreçtir. İzlenilen şey malzemenin düşünce tornasından çıkmış halidir. Takı sanatı da başlangıçtan günümüze kadar malzemeye yüklenilen düşünce ile çeşitli fonksiyonlara sokulmuş, bazen korkuları, bazen beklentileri, bazen de mutluluğu ifade edecek araç olarak kendi mekânına yerleşmiştir.
İnsanlığın bilim, teknoloji ve kültür alanında ki gelişimi devam ettikçe malzeme çeşitliliği artmış yeni düşüncelerin ifade aracı olmuştur. İnsanlık malzemenin ifadeselliğinin sınırlarını sonuna kadar zorlamaya devam etmiştir. Bütün plastik sanatlar alanında olduğu gibi takı sanatı alanında da malzemenin sınırları zorlanmakta ve malzeme yeni ifade biçimlerine sokulmaktadır.
Uzak doğulu Peter CHANG Londra’da ki SLADE Güzel Sanatlar Fakültesi’nde oyma ve heykel alanlarında doktora eğitimine başladıktan sonra  malzemeyi irdelemeye başlayan takı sanatçılarından biridir. Birçok sanatçı gibi ( isim vermek gerekirse: Alexander Calder, Pablo Picasso) Chang, başlangıçta mücevher yapımına hayatını sürdürmek için başlamıştır. Çin Mahallesinden akrilik ile çalışmalar yapan batı tarzı zevkle seçilmiş renkler içeren, sınırlı renk seçeneğine sahip yazıcı paletlerinin parçalarını bir tabela yazıcının atıklarından toplamıştır. Bu atıklarda kırmızı ve sarı özellikle yoğundu ve bu yüzden Chang’in ilk çalışmalarının genelinde bu renkler hâkim olmuştur. Chang’in yapmış olduğu kabartmaları Yapısalcılık ve Minimal Sanattan etkilenmiş modern mücevherciler olan Dutch, Gijs Bakker ve Emmy Van Leersum’a eğilim göstermişse de Chang’in yaklaşımı bunlardan büyük farklılık göstermiştir. Çalışmalarında ayrıca kırık oyuncakları, atık jilet saplarını, diş fırçalarını ve keçe kalem uçlarını kullanmıştır. Takılarının hepsi şekil verilmek üzere tasarlanmış ve poliüretan köpük özüne sahiptir. Şekiller fiber-glass ile güçlendirilmiş polyester reçine ile kaplanmıştır. Üst tabakalar kalıp için ısıtılmış akrilik içermektedir. Akrilik kesilebilir özelliktedir ve içerisine parlak yaldızlar, araba camı, ayna parçaları, gümüş ya da altın gibi farklı materyaller de eklenebilmektedir. Parçalar kumlama ve parlatma ve de saydam vernik tabakasının oluşturulmasından sonra bütünleşmektedir.  (Resim:1)

 
[1] Altan TÜRE, Anadolu Antik Takıları, Goldaş Yayınları, İstanbul 2002, s.9
[1] Liesbeth Den BESTEN, Peter Chang Plastic Jewelry and the Joy of Meaningful Chance, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.24
 

Resim:1 Bilezik, 1997 akrilik, polyester, PVC, hazır nesne, gümüş,  Çap 7 1/2"
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Chang broş ve küpe gibi daha küçük objeler için temel malzeme olarak odun kullanmıştır, oyuklu ve kıvrımlı bileziklerde de odundan faydalanmıştır. Bu materyal öncelikle doğru şekilde kesilir ve daha sonra ısıtılmış plastik yumuşadığında üzerine sanatçının kendisi tarafından preslenir. Bu işlem sağlıksız olmakla kalmaz aynı zamanda da çok zaman alıcı bir işlemdir. Tek parçalı bir işi bitirmek haftalar, aylar ve hatta yıllar alabilir. “bu yalnızca plastik” başlığı altında Chang’in kısa yazısında, birçok insanın değersiz olarak nitelendirdiği çalışmaları için: “Bu yalnızca malzemelerin işlenebilirliğini keşfetme, yeni renkler oluşturma ve ısıtarak onları itaat ettirme hazzıdır, bunun tamamını maksimum düzeyde kullanmak, bana, diğer uzmanlara onunla yaratmayı seven ve sayısı hızla artan sanatkârlara değer katmaktadır.”   Plastik gibi küçük bir geçmişe, çekiciliğe ya da düşük değere sahip bir malzeme üzerinde yeterince çalışarak ona enerji, yaratıcılık ve artistik bir değer kazandırılabilir. Peter CHANG bunu başaran sanatçılardan biri olmuştur. (Resim: 2)
 

Resim: 2 Bilezik, 2004, akrilik, polyester, PVC, gümüş
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Chang 1980’lerin ortalarındaki ilk takılarında yapıları oldukça basit olmakla beraber eşit bölmelere sahip küçük mozaik parçaları kullanmıştır. 90’lardan itibaren geleneksel Çinli
 -------------------------------
[1] Cornelie HOLZACH, Peter Chang, Jewellery, Objects, Sculptures (Stuttgart:Arnoldsche Art Publishers, 2002),http://www.powerhousemuseum.com/collection/database/?irn=319862&img=147353#_7#_7 adresinden alınmıştır 
 
yöntemleriyle ve kendisinin önceki dönemlerindeki oymacılık tekniğinde yağla mürekkep karışımından elde ettiği malzemeleri kullanarak yaptığı çalışmalara benzer şekilde reçine ile çalışmaya başlamıştır. Reçine tabakasının üzerine farklı tabakalar uygulayarak sadece renkleri çeşitlendirmekle kalmamış aynı zamanda tonlarını da kontrol altında tutmuştur. Materyal kumlanarak parlatıldığında ve farklı tabakalar uygulandığında; bu işlem Chang’i daha da çekmektedir , çünkü tamamen sürpriz ve gizemlerle doludur. İyi bir gözlemci malzemelerinin canlılığını, hareketli renkleri, yağlı etkileri, bir renk içindeki tonların tayfını, solgunluktan derinliğe ve ılımanlığa ve yumuşak, doğal yuvarlak şekilleri, ya da çapraşık, bazen de agresif olanlarını keşfedecektir. Peter CHANG kullandığı atık malzemeler, ucuz plastikler ve ahşap cinsi malzemeleri kendi sıradanlıklarından alıp onları kendisine özgü üslubu ile plastik şekle sokmuş ve malzemeye ikinci bir hayat kazandırmıştır. (Resim:3)
 

Resim: 3 Alman Bilezik, 2006, akrilik, resin, alüminyum, 7 1 / 8 X 6 5/8 X 2 1/4 "
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Malzemenin irdelendiği çalışmalar John MARSHALL tarafından da ortaya konulmuştur. Marshall takıyı heykel boyutuna taşımış ölçeksizlik ve içeriksizlik üzerinde durmuş gibidir. Kullanmış olduğu gümüş ve taş malzemelerin birbirlerine olan zıtlıklarını kendi üslubu ile keskin çizgiyle ayırmıştır. Gümüş parlaklık özelliği ve bütün ihtişamı ile dururken ölçeksizliği ile kendi mekânını reddetmektedir. (Resim: 4)
--------------------
 
 Resim: 4 Above the Clouds, 2007, gümüş, bazalt, 18 1 /2 X 35 X 9"
 
Marshall’ın tamamen gümüş olan ilk parçalarından cam ya da buz içerisindeki kombine akrilik parçalara ve daha yakın zamanlarda yaptığı gümüş ve bazalt heykellerine kadar olan çalışmaları Seattle William Traver Galerisinde sergilenmiştir.
Eleştirmen Amerikan Craft’ta yazan C.E. Licka, Marshall’ın çalışmalarını daha geniş bir entelektüel bağlamda derinlemesine incelemiş; yazısında “Zaman çizgiler, uçurumlar ve ağır ağır ortaya çıkan kıvrımlar üzerinde anlık olarak durmuş gibi” yaklaşımda bulunmuştur.  Licka Marshall’ın çalışmalarına içerik olarak değil duygusal olarak yaklaşım göstermiştir. Haklı olarak gümüşün parlaklığı ve bazalt taşının mat rengi izleyicide gündoğumuna atıf olarak algılana bilir, ama Marshall çalışmalarında daha çok malzemenin yeni evliliği ile ilgilendiği için içeriğin yorum ve algısını izleyiciye bırakmıştır. Marshall sadece bazalt kullanmakla kalmamış, akrilik, turmalin gibi yarı değerli taşları da gümüş ile beraber kullanıp gümüşün diğer malzemeler ile füzyonu üzerine hamlelerde bulunmuştur. (Resim: 5)
 
------------------------
[1] Matthew KANGAS, John Marshall And The Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.34
[1] C.E. LİCKA, John Marshall: Sublime Passages and Other Reflections, American Craft, April/May 1985, p.13’den aktaran Matthew KANGAS, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.37
 
 
 
Resim: 5 Just the Two of Us, 2007, gümüş, akrilik, 8 X 29 1 / 2 X 5 1/2"

Son yirmi yılda önemli modern heykellerin saldırmış olduğu hiçbir resmi noktayı altüst etmeksizin (ölçüt, yerleştirme, destek, konum) Marshall, ayak direyerek kendi kozmolojik eğilimini takip etmiştir.  Marshall hiçbir zaman rengi parlaklığın önüne geçirmemiştir. Metal olarak kullandığı gümüş parlaklığının yanında taş malzeme üzerinde eğreti olarak durmaktadır. Bu ise gümüş ve taş malzemelerin bütünlük içerisinde nötrleşmesinin yerine iki ayrı malzemenin de varlığını ispat edercesine bir duruş sergilemektedir.
Malzemeye, mağrur ve elit bir kimlikle hayat veren ve malzemeye yeni bir ruh kazandırarak var olmasını sağlayan bir başka sanatçı da Tom JOYCE’dur. Joyce ne yaparsa yapsın, açıklanamaz ve mucizevî bir şekilde malzeme taze bir beden gibi canlı durmaktadır. Demir ve çelik işleri nefes alıyormuş gibi görünürler. Demir işleri yoğun, sert, hareketsiz, düz ve sık sık keskin köşeliyken bile Joyce’un başlarda kullandığı menteşeleri, elekleri ve tırabzanları diri bir akışkanlıkla kıpırdamaya başlar. Hareketliliği şekillendirirler ve kaçınılmaz şekilde nefes alıp vermeye başlarlar. Bunun sebebi Joyce’un ruhunu malzemenin ruhuyla birleştirmiş olmasıdır. (Resim:6)
 
[1] Matthew KANGAS, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.38
 
 
 
 
Resim: 6 Insıde/Out, 2003, Döküm Demir, 10X10X10"
                 
Joyce daha 16 yaşındayken demiri işlemeye başlamış ve her geçen gün tasarımda kavramsal temalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Joyce’un bu zanaati öğrenmesi ve onu sanata dönüştürmesi büyük öz güven, cesaret ve çok fazla deneme yanılma gerektirmiştir. Sıradanlığın dışında yer almış olmakla birlikteki en fakir üçüncü devlette, Joyce kendi fikirlerini ve ifadelerini geliştirmekte özgür olmuştur.  Joyce’un demir malzemesine olan tutkusu kendisini bu gün dünya çapında tanınır bir sanatçı yapmıştır. Bütün çalışmalarında Joyce çok geniş bir ilham ve yorum inisiyatifi yaratmaktadır.
Başlangıç dönemlerinde yaptığı bir kâseyi tanımlarken, o “kentsel bir uzantı tarafından yavaş yavaş bozulmaya çalışılan desenli bir çiftlik toprağının havalı görüntüsünü görmenin sonucunda ortaya çıkmıştır… Merkez kısmı daha ergen çağımda bulmuş olduğum demirden yapılmıştır”  demiştir. Uygulamada Joyce’un işi her ne kadar karmaşık ve teknik açıdan zor olsa da, bitirilmiş parçalar her zaman açık sözlülüğe, üstünlük taslayan bir basitliğe, gözle görülür bir zapt edilmişliğe ve kendi kompozisyonları içerisinde ilintili bir dobralığa sahip olmuşlardır.
Demir, sanatçının elinde yeni hayatına yol kat ederken, farklı malzemelerle bütünleşmeyi de ihmal etmemiştir. Ahşap, kâğıt ve demir kombinasyonlar form, denge, doku ve ışık ile görsel estetiğe zevk ve heyecan katmıştır. Quoin (1994) (Resim:7), Wedge (1994) (Resim: 8) çalışmaları Joyce’un malzeme kombinasyonuna nasıl bir estetik kattığını açıkça ortaya koymaktadır. Joyce’un üslubunda ki demir gibi ağır bir malzemeye kuş gibi hafiflik katabilmesi özelliği bu çalışmalarında da ortaya çıkmıştır. Metal malzeme ahşapla hafiflik bulurken, ışık kâğıt malzemenin yakılmasıyla metal malzemenin koyu renk tonuyla dengelenmiştir. Wedge isimli çalışmada açık koyu dengesi ve pürüzsüz düz yüzeyle kâğıt malzemenin dokulu yüzeyi birbirlerini zıtlıkla dengelemiştir. Dengeleyici hareketi ve rotası
----------------------------------------------------
[1] Malin WILSON-POWEL, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1, p.26
[1] Artist’s quotes from pres release Tom JOYCE: New Iron Vessels, Okun Gallery exhibition, July 16-August 11, 1993’den Malin WILSON-POWEL, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1, p.29
[1] Barış ACAR, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Ey
 
merak, sabır ve ilham kaynaklarıyla durulanmakta olan Joyce’un metali hem bir materyal olarak hem de kültürel anlamda kullanmasıyla algıyı değiştirmektedir.
 
       
 Resim: 7 Quoin, 1994, Ağaç, Kitap,                    Resim: 8 Wedge, 1994, Kitap,
           Dövme Demir 48 X 48 X 41"                    Dövme Demir 34 X 8 1 / 2 X 4 1 / 2 "
 
20. yüzyılla birlikte, malzeme konusu sanatın başlıca problemi haline gelmiştir. Konstrüktivizm, Fütürizm, Dadaizm gibi modern akımlar, sanat kavramını, yerleşmiş olan sanat anlayışlarından ayırır ve anti-estetiği bu alanın kullanımına sokar.  Sanatçının “yeni”yi bulgulamak isteği kadar, var olan malzemenin doğasına ve onun sınırlılıklarına bir başkaldırı da söz konusudur. Baudelaire’in fragman estetiği olarak nitelediği modern toplumun estetik yaşantısı, gündelik hayattan koparılmış her türlü malzemenin sanata taşınmasına olanak vermiştir. Ancak malzemeler tek başlarına ele alındıklarında sanat adına hiçbir şey söylemezler; ta ki sanatçı ona kendi öznelliğini aktarıp onu yeni nesnelliğe sokana kadar.
Takı sanatı plastik sanatlar alanında kavramsal sanat yaklaşımıyla yerini korumaya devam etmektedir. Malzeme yeni formlara sanatçının eğilim gösterdiği üslupla takı olarak ta karşımıza çıkmaktadır. Modern çağın her türlü malzemenin sanata katılımına olanak veren düşüncesiyle her türlü malzeme takıya dönüşmekte hatta farklı malzemelerle bir evliliğe girerek farklı üslupların oluşmasına da imkân sağlamaktadır. Bu tavrıyla daha çok katılımcı sanat ürünü olarak kişiyle etkileşime de girerek içsel fonksiyonunu artırmaktadır.
 
Not: Bu makale “rh+ sanart” plastik sanatlar dergisi 64. sayıda 2009 yılında yayınlanmıştır.
------------------------------
[1] Barış ACAR, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Eylül 43, s. 75
 
KAYNAKÇA:

ACAR Barış, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Eylül 43

BESTEN Liesbeth Den, Peter Chang Plastic Jewelry and the Joy of Meaningful Chance, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2

BUCCİ Douglas and Matthew HOLLERN, Influence of the Digital, Metalsmith, U.S.A summer 2005

ECO Umberto, Güzelliğin Tarihi, Çeviren: Ali Cevat AKKOYUNLU, Doğan Kitap, İstanbul 2006

HOLZACH Cornelie, Peter Chang, Jewellery, Objects, Sculptures (Stuttgart:Arnoldsche Art Publishers, 2002)

KANGAS Matthew, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2

LİCKA C.E., John Marshall: Sublime Passages and Other Reflections, American Craft, April/May 1985

TÜRE Altan, Anadolu Antik Takıları, Goldaş Yayınları, İstanbul 2002

WILSON-POWEL Malin, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1

Artist’s quotes from pres release Tom JOYCE: New Iron Vessels, Okun Gallery exhibition, July 16-August 11, 1993



Yazdır

23 Nisan 2013 Salı

Türkçe Kuyumculuk Terimleri Sözlüğü



Türkçe Kuyumculuk Terimleri Sözlüğü
-A-
Ag: Gümüşün kimyasal simgesi
Agat Taşı: Koyu renkli sert bir taş.
Ağartma: Altın gümüş eşyaların sulandırılmış sülfirik asit (Zaç Yağı) içerisinde temizlenip oksitlerinden arındırılması.
Ajur: Altın veya gümüş levhaların üzerine yapılan motiflerde kıl testere ile lüzumsuz yerlerin boşaltılarak kafeslerin açılması işlemidir.
Akışkanlık: Erimiş alaşımın kalıba iyi akabilme ve kalıbın tam şeklini alabilme özelliğini gösteren karmaşık özellik. Genellikle, aşırı ısıyla ve oksitlenme olmadığında artar. Çok çeşitli deneysel döküm test parçaları tarafından değerlendirilir.
Alafranga: Mıhlamacılıkta altı açık çeşitli yuvalara taş takma tekniği.
Alametifarika: Ürün üstünde ürünü yapan veya satan kişi veya kurumun kimliğini belirten işaret patent.
Alaşım, Alaşım Yapmak: İki ya da daha fazla sayıda metalin, bileşen metallerin ayrı ayrı olduğundan daha iyi ya da daha dengeli özelliklere sahip olacak şekilde genellikle bir arada eritilerek oluşturulmuş bileşimi.
Alaturka: Mıhlama işlmelerinde, taşın foyalı kabara içine sıvama tekniği ile yerleştirilmesi.
Alçı: Erimiş altın alaşım elde edilmesi ve modelin tam ayrıntılı olarak kopyalanması için, hızlı-çöken silis cürufu ve bağlayıcının (etil silisat ya da asit fosfat), form elde etmek için plastik ya da mum model tarafına dökülüp yakıldığı refrakter kalıp.
Alefi: Elmasın pırlanta kesiminde tabla üzerinde oluşan fasetlere verilen isim.
Alman Gümüşü: Bakır, birinç ve %20-25 oranında çinko alaşımı.
Amalgam: Metallerin cıva ile yaptığı alaşım.
Amyant: Altın-gümüş objelerin üzerine konularak kaynak işlemlerinin yapıldığı yanmaz kağıt.
Amonyak: Azot ve hidrojen bileşimi, keskin kokulu bir gaz. Kir ve yağ sökücü olarak kullanılır.
Ana Metal: Altın, gümüş ve platin grubu metaller dışındaki hemen tüm metaller (örneğin; bakır, nikel, çinko). Ancak, alaşım bir araya getirme ya da kaplama yapılan değerli metallerle de ilişkilidir.
Anot: Elektro kaplama,elektroformlama, elektroliz işleminde metal temin eden pozitif elektrot.
Anti-Eritken Madde: Bir takım alanlarının kaplanması için kullanılan ve kaynağın ıslanmasını ve akmasını önleyen bir bileşik.
Astar: Külçe altın veya metal levhalarının silindirde inceltilerek işlenmeye hazır hale gelmiş hali
Aşırı Isı: Döküm sırasında akışkanlık kazanması için bir metalin ya da sıvılaşmış bir alaşımın erime noktasının üzerindeki ekstra sıcaklık marjıdır ve erimiş metalin vaktinden önce donmaksızın kalıbı doldurmasını mümkün kılar.
Au: Altının kimyasal simgesi
Ayar (Karat): Metalin kendi cinsinden saflık derecesinin matematiksel ifadesi.
Ayrıca, değerli taşların ağırlık birimidir.
Ayar Damgalama: Altın, gümüş ve platin parçalarının saflığının belirtilmesi için, İngiltere Ayar Damgalama Yasasına tabi UK altın ayarlama (analiz) dairesi tarafından damgalanması, ancak diğer ülkelerde genellikle gayri-resmi ayar damgalamaya başvurulmaktadır.
Ayar Kontrolü: Değerli metal karışımlarının saflığının belirlenmesi için değerli metal alaşımının, külçe, ingot, döküm ürünlerinin ve özellikle altın takıların analizi.
Ayar Taşı Suyu: Küçük işlemden doğan çizik, sıyrık, eğe izleri ve ateş lekelerinin giderilmesi için kullanılan doğal, yumuşak kayağantaşı. 2 mm ile 25 mm arasında değişen küçük çubuklar halinde tedarik edilebilir. Suya batırılarak el eğesi gibi, genellikle pomzadan sonra ve cilalamadan önce kullanılır.
-B-
Baget: Değerli taşların dikdörtgen prizma halinde kesilmiş şekli.
Bağlantı Kaynağı (Yada Sızdırmaz Kaynak): Elektronik bir kontrol aygıtıyla sıralanan nokta kaynakların üst üste bindirilmesiyle kesintisiz sızdırmaz kaynak oluşturan art arda gerçekleştirilen nokta kaynak uygulaması; tek nokta kaynakta olduğu gibi, elektrotlar çubuk değil, disk olabilir.
Başlık/Uç (Şalümoyla Kaynatma): Alev çapını kontrol eden gaz/oksijen karışımı çıkışının türünü (başlık-karışık ya da enjeksiyon-karışık) ve büyüklüğünü açıklar. Gaz hızı, alev uzunluğunu kontrol eder.
Başlık: Başa konulan süs eşyası, tepelik.
Besleme: Döküm katılaştıkça meydana gelen büzülmenin telafi edilmesi için, döküm yolu, döküm ağızlarından erimiş durgun metalin döküm kalıplarına beslenmesi için gereken işlem. Ağırlıktan kaynaklanabilir, aksi takdirde basınçlı olabilir. Beslemenin yetersiz olması, poroziteye ve çekilme boşluğu kusurlarına yol açar.
Beşibiryerde: Sarrafiye ürünü. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait, beş altın lira gramına eşit altın paranın halk arasındaki ismi.
Beyaz Radyasyon: Tayfın görülebilir ışık aralığında bulunan, dalgaboyu karışık radyasyon (sözgelimi 400-750 nm). Bu radyasyon bazı dalga boyu tepe değerlerini (renk şeritleri) içerebilir, ayrıca kızılötesi ve morötesi radyasyonla da ilişkilidir.
Bezel: Elmasın pırlanta kesiminde tabla üzerinde oluşturulan en büyük yüzeyli sekiz fasetin adı.
Bezeme: Süsleme, dekore etme.
Bileği Taşı: Çelik kalemlerin ağzının keskinleştirildiği dikdörtgen prizma şeklinde sert taş.
Bileşim Çubukları: Eriyebilir çubuklar, cilalama tekerlerine, cilalama derilerine uygulanır; mum ya da sabun bağlı ince öğütülmüş oksitlerden yapılır. Renkler, olası oksit ve kesme gücünü göstermektedir.
Bor Nitrit: Pırlantaya yakın sertlikte ve 1900 °C üzerinde kararlı, son derece yüksek basınç ve sıcaklıklarda üretilen kızıl kara küp taneleri. Özellikle, elmas ile reaksiyon sorun olduğunda kaplanmış yapışkan madde olarak kullanılır.
Boraks: Teneker diye bilinen boraks, kimyada sodyum tetraborat diye geçer. Kuyumcular kaynak yaparken alevin hararetini arttırmak ve kaynaklanacak kısmın yağ ve oksitlerden arınması için temizleyici özelliklerinden yararlanırlar. Kaynak işleminin vazgeçilmez malzemesidir.
Boşaltma: Mıhlama işleminde kullanılan yarım yuvarlak uçlu çelik kalem.
Bronz: Bakır ve çinko alaşımıdır. Bakır, pirinç, çinko alaşımına da aynı ad verilir.
Brose: Takılarda matlaştırma amaçlı aşındırıcı sert keçe.
Broş: Süs iğnesi olarak kullanılan takı.
Buharla Lehimleme: Kuyumculukta kaynak oluşturmada kullanılan katkı maddesi.
-C-
Cd: Kadmiyumun simgesi
Cevahir: Arapça’da cevherin çoğul hali. Elmas yakut gibi değerli taşlardan üretilmiş mücevher.
Cilalama: Genellikle zımparadan sonra, perdah tozu cilalayıcı bileşenleriyle dolu fırça ya da döner tekerler kullanılarak metale parlaklığın kazandırıldığı son bitirme aşaması.
Cimar: Yüksek ayarla üretilmiş takılara antik görüntü ve mat has rengi kazandıran kaplama tekniği. Güherçile, sodyum klorürlü su ile karıştırılır. Kaplama yapılacak bu obje bu eriğiye batırılarak işlem tamamlanmış olur.
Cu: Bakır’ın kimyasal simgesi.
Cüruf: Eritilen maddenin boraks, karbonat ve nişadırla temizlenmesinden sonra kalan ramatlık artığı. Kal sistemiyle geri dönüşüm sonrası oluşan posa.
-Ç-
Çapak: Santrifüj veya kum döküm esnasında taşan ve dökülen parçaların ek yerlerindeki fazlalıklara denir.
Çapla: Mıhlayıcılıkta kullanılan düz ağızlı çelik kalem.
Çekme: Zımbanın levhayı bir kalıptan iterek geçirdiği, ancak, levhanın çevresinin radyal çekmenin engelleneceği şekilde sınırlandırıldığı bir levha presleme işlemi. Oluşan şekil, zımbanın çevresine çekilir.
Çentik: Testerenin açtığı gerçek yarık ya da kanal; ayrıca, malzemenin kesme genişliği ve hacmi de maden talaşı haline getirilir.
Çırak: Sanata meraklı, aydınlatılması gereken kabiliyeti keşfedilmiş çocuk.
Çift: Küçük maşa görünümünde tezgah ve kaynak işlemlerinde kullanılan kuyumcu aleti.
Çörüşme: Isıl işlem ve kaynak işlemlerinde, maddenin fiziki görünümünün bozularak pürüzlü hale gelmesi.
-D-
Daldırma: Duvarın kendi kalınlığını doldurmasına izin verilen boru-çekme türü (mandrel çekmenin aksine). Genellikle, gerçek duvar kalınlığı artar.
Derece: Pimlerle birbirine bağlanan dişi erkek çerçeve.
Derin Çekme: Derin presleme işlemi; zımba, levhayı kalıptan iter ve levhanın kenarının yarıçaptan kontrollü basınç altında çekilmesine neden olur; böylece nispeten derin şekiller oluşturur. Boru oluşturma işleminin başlatılması için kullanılabilir.
Derin Kalem: Kafkas kalemi de denilen bu stil, zemini oyularak motifleri kabartılan bir mücevher bezeme tekniği.
Dekupaj: Dökümden, işlemeden ya da genellikle kaynaklamadan sonra, seyreltik asit ya da dekapaj banyosuna daldırılma yoluyla, yüzeydeki oksitlerin ve eritken maddelerin metalden çözülerek atılması işlemi.
Diamantin: Elmas tozundan değil, kireçlenmiş alüminyumdan yapılmış cilalama tozu.
Divanhane: Osmanlı döneminin yüzük modası. Ortası tektaş, kenarları elmaslarla çevrili büyük boy yüzüklere verilen isim.
Dolap: Takının cila öncesi bilye ve iğnelerle parlatılması işlemi.
Domlama (Kertme):Kubbeli bir çukur oluşturmak için blok halinde eş küresel oyuk içerisine küre uçlu keskiyle levha ya da dairenin çekiçlenmesi. Kırpma sonrası, iki eş kubbe içi boş bir küre oluşturacak şekilde lehimlenebilir.
Döküm Tanesi: Küçük parçalar ya da taneler oluşturmak için, erimiş maddenin yavaş yavaş suya dökülerek küçük çakıl taşı büyüklüğünde parçalara bölünerek eritme ve alaşım yapıını kolaylaştıracak şekilde hazırlanan metal ya da alaşımlar. Kesilmiş hurda levhaları, yeniden-eritmenin daha kolaylaştırılması için tane haline getirilebilir.
Döküme elverişlilik: Bir alaşımın eriyebilme, kalıba dökülebilme, yeterli akışkanlığı sağlayabilme, kalıp boşluğunun tam şeklini alabilme ve çatlamadan kalıptan çıkarılabilme özelliği. Tek, basit bir testle ölçülebilmesi zordur.
Döner Döküm: Erimiş madenin, döner kolun ortaya yakın kısmından çevredeki kalıbın içerisine enjekte edilmesi için merkezkaç gücünden yararlanılan döküm yöntemi. Kollar, helezoni yay biçiminde ya da elektrikli olabilir, genellikle, erimiş madde sıcaklığıyla tetiklenen döküme hazır sinyal ayarının alınmasıyla çalışır.
Dövme/Dövme Blok: Çeşitli genişlik ve derinlikte D-Bölme olukların kesildiği çelik bloklar. Boru bölme yapımına başlandığında şeritlerin sivri oluk şeklinde çekiçlenmesi ya da bölme ya da çubuk bölmelerin ayarlanması için kullanılır.
Dövülebilirlik: Aşırı işlem sertleşmesi ve çatlama olmaksızın, yoğun olarak çekiçlenebilme ya da haddelenebilme (yuvarlanabilme) özelliği. Dövülebilirlik, genellikle sıcaklıkla birlikte artar.
Dürtme: Mıhlama işlemlerinde kullanılan yuvarlak uçlu çelik kalem.
-E-
Elektroformlama: Özel olarak formüle edilen elektro-kaplama çözeltileri kullanılarak elektrikle iletilen biçimle alt damarlar (katod) üzerindeki metal tortu (çökelme). Parça duvarı, alt damarın çıkarılmasına izin verecek kalınlıktadır. Bu parça, daha sonra, altın takı bileşeni olarak kullanılabilir.
Elektrolit: Suda elektrik akımını ileten çözeltiler oluşturan madde.
Elektroliz: Elektrik enerjisinin kimyasal enerjiye dönüşmesi esnasında meydana gelen işlem. Maddelerinin elektrik yardımıyla ayrıştırılması.
Engele: Mıhlama işleminde kullanılan, üçgen ağızlı çelik kalem.
-F-
Faset: Pırlantanın yüzeylerine verilen isim.
Filigran (Telkari): Altın- gümüş metal üzerine yine ince yassı metal tellerden belli süs ve bezeklerin yapılmasıdır. Bu teller düz, zikzak burmalı, spiral ve örgülü olabilir. Telkari diye bilinen bu teknikle vav, kake diye isimler alırlar.
Fire: İşlenme anında meydana gelen metal kayıpları.
Füsur: Genellikle yuvarlak ve küre biçiminde, metale taş yuvası açma ve pürüz temizleme işleminde kullanılan freze uçları.
-G-
Gemoloji: Değerli taş bilimi.
Gemolojist: Değerli taş bilimiyle uğraşan uzman kişi.
Gısbit: Mıhlama işlemi sırasında oluşan maden talaşı.
Grafit: Ametal, toz karbon.
Granülasyon: Altın ve gümüşten yapılmış çok küçük küreciklerin dekoratif tarzda dizilmelerinden meydana gelen işlem.
Grippe: Değerli taşlarda “eski kesim” olarak bilinen taş kesim şekli.
Gursun: Altın-gümüş zemin üstüne vurma işlemiyle halkalar oluşturularak yapılan kumlama tekniğinde, tığ kalınlığında ucu oyuk çelik zımba.
Güherçile: Barut.
Güverse: Altın ve gümüşten yapılan minyatür kürecik.
-H-
Hadde: Büyükten küçüğe delikleri numara numara küçülen teli çekerek inceltmede kullanılan çelik alet.
Hakkak: Çelik kalemlerle metal üzerine yazı yazan kalemkar.
Halhal: Ayakbileğine takılan zilli süs eşyası. Ayak bileziği.
Hamlaç: Üfleme borusu. Şalümonun L şeklinde alev çıkaran ayarlı boru kısmı.
Hanut: İşyeri dışındaki kişilere, getirdikleri müşterilerin alışverişlerinden verilen yüzde. Komisyon.
Hap: Altın ve gümüş içi boş top ve bu toplardan oluşan süzme tekdüze takı.
Heştek: Metal parçalarla yarım yuvarlak, küre ve taş yuvası yapımında kullanılan çeşitli boylarda yarım yuvarlak oyukları olan demir alet.
Hurda: Üertim sırasında işlemdışı kalmış toz, parça ve madenler ve kullanım değerini yitirmiş, eritilerek işleme sokulacak takılar.
-I-
In: Indiyum’un kimyasal simgesi.
Ir: İridyum’un kimyasal simgesi.
Isıl işlem/tavlama: Madenlerin genişleme özelliklerini yitirmeleri halinde ısıtılarak yumuşatılması işlemi.
Işıl işlem: Madenin parlatılması işlemi. Üretimin son aşaması. Cila.
-İ-
İfraz: Ramat ve bozuk alaşımlı maddenin tekrar kullanılabilir hale getirilmesi işlemi. Maden arıtma tekniği.
İzabe: Eritme. Metallerin pota içerisinde ateşte ısıtılarak sıvı hale getirilmesi işlemi
-K-
Kabara: Altı kapalı, yarım yuvarlak, foyalı, elmas taş yuvası.
Kabaşon: Alt kısmı düz, üst yüzeyi bombe ve traşsız taş.
Kafkas Kalemi: Desenlere kabartma görünüm kazandırmak amacıyla zemini çelik kalemlerle oyma tekniği.
Kakma: Çelik kalem yardımıyla çökertme tekniği.
Kal: Toprak ve kilden hazırlanan çukurda kömür ateş yardımıyla metal külçelerin eritme işlemi.
Kalemkar: Altın ve gümüş metal üzerine, çeşitli çelik kalemlerle yazı ve desen çizen kimse.
Kalfa: Çırak ve usta arasında üretim elemanı. Usta adayı.
Katmer: Metal üzerinde eritme veya alaşım hatası sonucunda oluşan hava boşluğu. Metal kabuğu.
Katot: Elektroliz işleminde (-) kutup.
Kaynak: 2 ayrı parça metalin birleştirilmesi. İşlem yapılacak metalin kendi cins ve ayarında yumuşatılmış hali.
Kitlekleme: İnci, mercan,kehribar gibi ürünleri ipek düğümlü iplere dizme işlemi.
Klips: Zincir, kolye,inci, mercan gibi kol ve boyunda kullanılan takıların sabitlenmesini sağlayan özel anahtar.
Kontür: Mücevherlerin üst kısmı olan montürü alttan destekleyen işlenmiş kafesli parçanın ismi.
Kostik: Sodyum hipo sülfat.
Körük: Yakıt olarak genellikle benzinin kullanıldığı, ayakla basılan bir körüğün sağladığı hava ile çalışan klasik şalümo.
Kral Suyu: Selenyum asidi. Altın ve diğer bütün kimyasal bileşiklerini etkileyen 1 litre nitrik asit ve 3 litre hidroklorik asit bileşimi.
Kubbe: Kal sistemiyle elde edilen altın ve gümüşe verilen isim.
Kumlama: Klasik ve modern yöntemlerle takıya mat görünüm veya kalem işlemlerinde görünüme belirginlik vermek amacıyla zemine verilen ince kum vurma işlemi.
Külçe: 24 ayar som altın.
Küpe: Kulağa takılan süs eşyası.
-L-
Lahit: Kafkas Kalem ustalarının çelik üzerine altın kakma tekniği. Demir üzerine açılan kanalların ağızları dar, dipleri geniş tutularak hazırlanır. Bu kanallara saf altın çekiçle çakılır. Altınlar iyice yerleştiktan ve çapaklar alındıktan sonra demir harlı alevde ısıtılır. Lav zamanı yağa sokularak su verilir.
Lal: Kırmızı renkte süstaşı, alüminyum oksit.
Lamba: Küçük bir gaz deposunun ucundaki alevin ince bir çubukla işleme sokulduğu klasik şalümo.
Lehim: Düşük ısıda eriyebilen, düşük dirençli, kalay ve kurşun karışımı bir çeşit kaynatıcı
Lonca: Osmanlı döneminde, günümüz odalarının işlerini üstlenmiş, manevi değerlere bağlı esnaf birlikleri.
Lup: Mercek. Başta taşların değerlendirmesi olmak üzere metaller üzerinde damgalama ve ince ayrıntıların incelenmesine yardımcı alet.
Lüle Taşı: Kolayca yontulup işlenen, beyaz renkli magnezyum silikat. Eskişehir taşı. Deniz köpüğü.
-M-
Malafa: Yüzük ve bilezik yapımında kullanılan, demir bakır alaşımları veya ahşaptan üretilmiş, konik cisim.
Malgama: Altın, gümüş gibi metallerin cıva ile yaptığı alaşım. Cıva yaldızı, tombak.
Markiz: Mekik şeklinde traşlanmış taşlara verilen ad.
Martela: Geniş astar yüzeyleri kalemle düzeltme işlemi.
Maskala: Metal yüzeylerin parlatılmasında kullanılan çelik çubuk.
Mengeç: Metal yüzeylein parlatılmasında kullanılan çelik çubuk.
Mihengir: Nesnelere istenilen ölçüde paralel çizgiler çizmeye ve uzunluk süresini kontrole yarayan ölçme aracı.
Mihenk: Altın ayar tespitinde kullanılan denek taşı. Kalsedon taşı.
Mikron: Kalınlık ölçü birimi. 1mm=100 mikrondur.
Milyem: 24 ayar altının 1000 milyem olduğu düşünülerek altın alaşımlarının bu değerlere göre tespiti.
Mine: Dövülmüş renkli cam kırıklarının metal üzerinde hazırlanmış yuvalara fırınlanarak doldurma tekniği.
Miskal: Kuyumculukta özellikle inci gibi ürünlerde kullanılan 4,8 gr’lık ağırlıkölçüsü birimi. Birbuçuk dirhem değerinde eski ağırlık ölçüsü birimi.
Montür: Taşların monte edildiği mücevherin üst kısmı.
Montür: Dar anlamda taşların konduğu, mücevherlerin üst kısmı. Geniş anlamında ise takı, sade işleminin bitmiş hali.
Mücevher: Değerli taşlarla bezenmiş süs eşyası.
-N-
Nakkaş: Nakşeden, nakış yapan, bezeyen usta.
Necef: Dağ kristali, mühür yapımında kullanılır.
Ni: Nikel’in kimyasal simgesi.
Nişadır: Amonyak tuzu- Amonyum Klorür.
Nitrik Asit: Kezzap.
-O-
Oksit: Hava neminin metal yüzeyinde oluşturduğu katman.
Ons: 31,1 gramlık ağırlık ölçüsü.
-P-
Pafta: Kuyumcuların küçük boy vida yaptıkları alet.
Pafta: Metal çubuk ve borularla diş açan alet.
Palmer: Mikrometre. Metallerde kalınlık ölçü aleti.
Pandantif: Genellikle sarkıntılı gerdanlıklar için kullanılan ad. Kolye ucu.
Patina: Bakır çalığı. Bakırın hava nemi, oksijeni ile reaksiyonu sonucu oluşan, yeşil renkteki bakır karbonat.
Pb: Kurşun’un kimyasal simgesi.
Pd: Paladyum’un kimyasal simgesi.
Perçin: İki veya daha fazla levhayı birbirine bağlamak için çivinin ezilerek baş durumuna getirilen ucu. Kuyumculukta takının oynak bölümlerinde kaynağın sakıncalı veya gereksiz görülmesi halinde, metalin kendi cinsinden bir telle sabitlenerek, telin her iki ucunun şişirilmesi işlemi.
Perdah: Metal üzerindeki pürüzlerin eğelerle, rendelerle düzeltilmesi.
Pertavsız: Büyüteç.
Pevla: Mühür mumu, bir birim gomalak, iki birim reçine ve bir birim üstübeç karışımı olan, mıhlama ve kalemkarlıkta kullanılanan yapıştırıcı.
Pırlanta: Elmasın traşlanarak prizmatik özelliği kazandırılmış hali.
Pirinç: Bakır ve % 45 çinko ile yapılan alaşım.
Pomza: Isıl işlemler yapılırken mücevherin çabuk ve kolay parlamasını sağlayan yağlı pomad.
Pota: İçinde metal eritilen grifit özel kap.
Prototip: Anakalıp. Dökümhanede kauçuğa alınarak seri üretime geçilecek ürünün sadekar tarafından üretilmiş orijinal hali.
Pt: Platinin kimyasal simgesi.
-R-
Ramat: Üretim sırasında engellenemeyen maden kayıplarının atölyenin çöp ve atıklarından geri dönüşümünü sağlama amaç ve tekniği.
Raspa: Özellikle taş yuvası ve metal üzerindeki pürüzlerin giderilmesi işlemlerinde kullanılan, sivri uçlu, keskin kenarlı oluklu üçgen alet.
Rastlama: Yaslama tekniği ile mıhlama işlemi.
Rodaj: Rodyum kaplama.
Rond: Yuvarlak.
Roza: Foyasız olarak traşlanmış elmas. Felemenk. Bir tür elmas yontum şekli.
Rubi: Yakut.
-S-
Sarrafiye: Yeni,eski altın ya da para alım satımı
Savat: Niello. Gümüş üzerine özel bir teknikle, kurşun kullanılarak yapılan nakış. Kara nakış.
Sedimantasyon: Çökeltme.
Sıvama: Mıhlamacılıkta, taşın tüm çevresinin metalle kapatılarak gerçekleştirildiği mıhlama tekniği.
Sn: Kalay.
Süblime: Siyanür.
-Ş-
Şaloma (Şalümo): Kaynaklama ve ısıl işlemlerde kullanılan, değişik tekniklerle alev üretici alet. Isıtıcı Hamlaç
Şarnel: Kuyumculukta tek başına veya çeşitli ürünlerde eklenti olarak, geniş bir kullanım alanına sahip, madenin kendi cinsinden oluşturulmuş boru.
-T-
Takoz: Kuyumcu tezgahında testere ve tesviye işlemlerinin gerçekleştirildiği ahşap çıkıntı. Mecaz anlamda “külçe” halindeki maden.
Talaz: Dalga bezeme. Kıvrık bezeme şeklindeki motiflere verilen ad.
Tav: Altın- gümüş metallerin ısınma kıvamı. İşlenecek metalde bulunması gereken ısı ve nemin yeterli olması, işlemler sırasında sertleşmiş madene tekrar işlenebilir özellik kazandırma.
Telkari: Çok ince tellerle oluşturulan desenler ve bu desenlerden takı oluşturmak için kullanılan geleneksel üretim tekniği. Filigre.
Teneker: Sodyum Tetra Borat. Boraks.
Tezyinat: Bezeme, süsleme.
Tire: Fırçalarla parlatılmayan takıların parlatılması amacıyla, bir ucu sabitlenmiş pamuk ipliği için kullanılan terim. İp üzerine sürülen parlatıcılarla yapılan işleme tirelemek denir.
Tombak: Bakır üzerine altın, civa malgamasıyla yapılan kaplama işlemi cıva yaldızı.
Tor: Şalümo alevinin metalin alt ve yanlarına etkisini arttıran, amyant ve ürün arasında kullanılan örgülü demir tel.
Tunç: Kalay, bakır karışımı.
-U-
Usta: Zanaatta yüksek becerisi olan.
-V-
Vakum: Santrifüj döküm yapılacak alçı derecelerinin içinde hava kalmaması için havanın emilmesi işlemi.
Varak: Altın gümüş gibi madenleri, döverek oluşturulan ince metal yaprak.
-Y-
Yaldız: İnce kaplama . Elektroliz tekniği ile metalleri değerli metallerle kaplama işlemi.
Yüksek ayar, parlak görünüm kazandırılma işlemi.
Yarıbitmiş Ürün: Bitmiş parçalar arasında yer alan ürünlerdir, genellikle, levha, yaprak, sarılı şerit, daire, çubuk, bar, bölme halindedirler. Çoğunlukla tavlanmışlardır ancak yarı-sert olabilirler.
-Z-
Zaç yağı: Sülfirik asit. Madenler üzerindeki oksit, yağ ve kirden arındırılması işleminde kullanılan temizleyici alet.
Zebercet: Sarı yeşilimsi krizolit.
Zer:Altın.
Zerger: Kuyumcu.
Zergeran: Savat yapan usta.
Zernişani: Kakma ustası.
Zift: Reçine, horasan, asfalt ve yağ karışımından oluşan, kuyumcuların üzerinde altın gümüş levhaları yapıştırarak işledikleri pomad.
Ziynet: Altın gümüş ve değerli taşlarla yapılan süs eşyası.
Zn: Çinko’nun kimyasal simgesi.
Zümrüt: Yeşil renkli berilyum silikat değerli kristal cevher.

24 Nisan 2013 Çarşamba

Bilgisayar Destekli Mücevher Tasarımı- İstanbul Arel Üniversitesi - Sürekli Eğitim Merkezi,

 
İstanbul Arel Üniversitesi - Sürekli Eğitim Merkezi,
Türkiye Üniversiteler Sürekli Eğitim Merkezleri Konseyi (TÜSEM) üyesidir.
Sürekli Eğitim Merkezi © Tüm hakları saklıdır.
Kemalpaşa Mahallesi Halkalı Caddesi No: 101 - 341296 Sefaköy, Küçükçekmece - İstanbul
Telefon : (0 212) 540 96 96 - 2175 - 2183 - 2186 - 2187 / Fax : (0 212) 540 97 97
 Bilgisayar Destekli Mücevher Tasarımı
Amaç:
Bu programda amaç; kuyumculuk üretim tekniklerini bilerek, mücevher tasarım aşamalarını doğru ve bilinçli olarak gerçekleştirerek üretilebilir mücevher tasarımları yapmak ve sunum ve üretim için gerekli olan artistlik çizim, teknik çizim ve bilgisayar (Rhino Ceros 4.0) çizimlerini etkin bir biçimde gerçekleştirebilmektir.
Eğitim İçeriği:
1. Mücevher tasarımına giriş
  • Tasarımın tanımı ve önemi
  • Tasarlama
  • Tasarım
  • Tasarı
2. Temel çizim teknikleri
  • Nokta-çizgi
  • Açık-koyu, ışık gölge
  • Form çağrışımları ve kompozisyon
  • Renk
  • Doku
  • Strüktür
  • Perspektif
3. Teknik resim
  • Geometrik Çizimler
  • Görünüş çıkarma
  • Üç boyutlu takı formları
4. Kuyumculukta kullanılan değerli ve yarı değerli taşlar
  • Taşların genel özellikleri ve kuyumculukta kullanım alanları
  • Değerli ve yarı değerli taşların tasarımda ki yeri ve önemi
5. Temel renklendirme bilgisi
  • Obje etüdü ve renklendirme
  • Takı formlarını renklendirme teknikleri
  • İlüstratif takı çizimi
6. Mücevher tasarımı
  • Mücevher tasarımının genel özellikleri
  • Mücevher tasarımının ana öğeleri
7. Endüstriyel Mücevher tasarım teknikleri
  • Tasarım aşamaları
  1. Tasarım konusuna karar verme
  2. Bilgi toplama
  3. İhtiyacın belirlenmesi
  4. Firma koşullarını tanıma
  5. Kavramsal tasarım ve yaratıcılık
  6. Sunum tasarımı
  7. Detaylı tasarım
  8. Tasarımın prototipini yapma
  • Model geliştirme yöntemleri
  1. Stilizasyon ve deformasyon
  2. Modelden model geliştirme
8. Rhino Ceros 4.0
  • Program hakkında genel bilgi, ekran görünümü ve genel kullanım özelliklerinin açıklanması, menülerin düzenleri, aktiflik ve pasiflik özellikleri, temel seçme işlemleri.
9. Main Menu hakkında genel bilgiler.
10. File Menu’nün anlatımı ve uygulamaları.
11. Edit, View, Measure, Custom menüleri hakkında bilgi ve komutların uygulamaları.
12. Info&Settings Menu, Snaps ve Projects menülerinin kullanımları hakkında bilgi ve uygulamalar.
13. Programda Layers (katman)’ın kullanımı; obje seçme, renk değiştirme, objeyi gizleme, gizlenen objenin geri getirilmesi uygulamalı olarak anlatımı.
14. Curve (çizgi) menüsünün kullanımı, komutlar kullanılarak çizgi çizilmesi ve çizgilerin modifikasyonu.
15. Surface (yüzey) menüsü komutları ile yüzeyler oluşturma; yüzeyler üzerlerinde değişiklikler yapma.
16. Solid (katı cisim) çizim komutları ve uygulamaları, birleştirme ve boşaltma uygulamaları.
17. Transform, Targets menülerinin kullanım alanları ve uygulamaları.
18. Art Menu hakkında bilgi ve uygulamalar.
19. Builder, Tools, Gems ve Cutters menülerinin örnekler ve uygulamalarla anlatımı.
20. Render Menu’sünün anlatımı ve çizilen objelerin görsel sunumlarının hazırlanması.
21. Öğretilenler doğrultusunda, pandantif, yüzük, küpe, bileklik gibi çeşitli objelerin çizilmesi ve sunum haline getirilmeleri.
22. Kişiye özel mücevher tasarımı
  • Müşteri isteklerini belirleme
  • Müşteri özelliklerini belirleme
  • Fiziksel özellikler
  • Tarz
  • Eskiz çalışmaları
  • Model belirleme ve belirlenen modelden model geliştirme
  • Sunum tasarımı
  • Teknik çizim
  • Bilgisayar sunum çizim (Gemvision Matrix 6.0)
23. Koleksiyon hazırlama
  • Tasarım konusunun belirlenmesi
  • Veri toplama
  • Tasarım panosu oluşturma
  • Eskiz çalışmaları
  • Model belirleme ve belirlenen modelden model geliştirme
  • Sunum tasarımı
  • Teknik çizim
  • Bilgisayar sunum çizim (Gemvision Matrix 6.0)

Eğitim Başlangıç - Bitiş Tarihi:00.00.0000 - 00.00.0000
Son Kayıt Tarihi:00.00.0000
Eğitim Süresi:110 Saat
Eğitim Günleri:Pazar
Ders Saatleri:09.00 - 17.00
Ücret:750 TL + KDV (World, Bonus, Axess ve Maximum kredi kartlarına taksit imkanı vardır.)

KAYNAK için tıklayınız :
_

TAKIDA TASARIMIN ETKİSİ Yrd.Doc.Dr.Leyla Ulusman

TAKIDA TASARIMIN ETKİSİ Yrd.Doc.Dr.Leyla Ulusman
Yrd.Doc.Dr.Leyla Ulusman
Marmara Üniversitesi Takı Tasarımı ve Teknolojisi Yüksekokulu
İnsanoğlu, tarihin ilk dönemlerinden bugüne kadar doğal taşları takı olarak kullandı. İlk çağlarda, kemik, boynuz diş ve yumuşakça kabuklarının yanı sıra bazı renkli doğal taşlarda takı yapımında yer aldı.
 
İnsanoğlu, tarihin ilk dönemlerinden bugüne kadar doğal taşları takı olarak kullandı. İlk çağlarda, kemik, boynuz diş ve yumuşakça kabuklarının yanı sıra bazı renkli doğal taşlarda takı yapımında yer aldı. Madenlerin bulunması ve şekillendirilmesinin öğrenmesiyle beraber çeşitli madenlerden yapılan takılar, doğal taşlarla süslendi ve güzelleştirilmeye başlandı. Önceleri doğal taşlara tıraşlanarak çeşitli şekiller verildi, daha sonra ise cilalanarak parlak ve gösterişli bir görünüm alması sağlandı, böylece madenin parlaklığının yanında doğal taşlar da renk ve parlaklıkları ile yer aldı, takıların gösterişini ve albenilerini arttırdılar.
 Çeşitli doğal olayların yanı sıra depremler, yanardağ patlamaları sonrası akan lavlar ve depremler doğal taşları yataklarından kopararak deniz kenarı, dere yatağı ya da civarındaki düz arazileri taşıyarak ortaya çıkmasını sağlar. İnsanlar, ilk kez buralarda gördükleri bu renkli ve güzel taşları içgüdüsel olarak toplamak ve çeşitli amaçlarla kullanmak, çevrelerindeki diğer insanlara göstermek ihtiyacı hissetiler. Bugün bile deniz kenarında gördüğümüz bazı renkli taşları toplamak istemez miyiz? Doğal taşlara biraz ilgi duyan bir parça araştıran, onlara dokunan ve hisseden insanlar bir daha onlardan kendilerini alamazlar. Hep yanlarında taşımak, görmek ve göstermek isterler. İşte doğal taşların takıya geçişi bu sebepten ötürü tamamen içgüdüsel olarak, büyük bir istek ve tutkunun tezahürü olarak kendiliğinden gerçekleşti. Doğayı seven, doğa ile iç içe yaşayan insanlar için taş, toprak ve ahşap vazgeçilmez birer malzemedir. Bu malzemeler ile uğraşmak, onlara çeşitli şekiller vererek kullanmak ve çekicilik kazandırmak, hele ki doğal taşların parlaklığını, ışığın üstlerinde yansımasını çeşitli kesim yöntemleri ile kontrol ederek biçimlendirmek bu taşların takılarda kullanılmasını, beğeni kazanmasını ve yayılmasını sağlayan en önemli etkenlerdir. Paleolitik Çağ’daki ilk takılar, Anadolu’da Antalya’nın Karin Mağarası ve Beldibi Kayasığınağı gibi yerleşim alanlarında yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkarıldı. İlk çıkan takılar, taştan yapılmış kolye taneleriydi.
 Kuyumculuk sektörümüz, bugün için doğal taş kullanımında çeşit ve miktar açısından yeterli kapasiteye ulaşamadı. Her ne kadar Osmanlı döneminde doğal taşlar bol miktarda kullanılıyor ise de, daha sonraları ekonomik nedenlerin ön plana çıkması ile altın, gümüş gibi değerli madenlerin bir yatırım ve tasarruf aracı olarak görülmesi, üzerinde bir taş ya da başka bir malzeme bulunmayan, işçiliği az, madenlerin değeri yüksek takıların tercih edilmesi ve hatta bu tür takıların gelenek ve kültürümüzün bir parçası haline gelmesi sonucu estetik değerler yitirildi, motif uygulamaları ve taş kullanım yok denecek kadar azaldı.
Son yıllarda ise yatırım ve tasarruf araçlarının çoğalması sonucu altın, tasarruf aracı olma değerini kaybetti. Moda olgusunun ön plana çıkması ve çeşitli iletişim araçlarının katkısı sonucu takılardaki tasarım özellikleri, estetik ve güzellik görüldü ve yayıldı. Bu sebepten ötürü insanlar altın değeri yüksek, estetik yönü zayıf ve pahalı takılar yerine altın değeri düşük, günün her saatinde kullanabileceği, rahat, şık, estetik yönü güçlü olan özgün tasarımlı ve taşlı takılara yöneldiler. Türk kuyumcuları kendilerine İtalya’yı örnek aldılar. Onların tasarlayıp, uyguladıkları ve tüm dünyaya pazarladıkları modelleri kopyalayıp satmaya çalıştılar. Kendimize özgü çalışmalar yapmadığımız gibi, yapılan çalışmaları kopya etmek, bizleri belirli bir yere kadar götürdüğünü, daha fazla ilerletmediğini anladığımızda, okullarımıza daha fazla değer vermemiz gerektiğini, okullarla iç içe olmanın daha farklı kılacağını anladık.
Eğitime verilen önem daha ön plana çıktığında insanlar farklı olmaya başladılar. Daha önceleri birkaç firma bizlerle işbirliği içindeydi; tasarım üniteleri vardı. Ama bugün tüm firmalar kendi tasarım ünitelerini kurmaya, kendi tasarımlarını yapmaya, markalaşmaya başladılar.1992 yılında ilk defa Marmara Üniversitesi’nde uygulamalı olarak takı tasarımı bölümünü kurduk. Yetiştirdiğimiz elemanlarımızın başarılı çalışmalarını görmek ve şu anda öğrencilerimizi almak için sırada bekleyen firmaların olduğunu bilmek bizleri mutlu kılmakta. Vermiş olduğumuz eğitimde sanat ve teknolojinin iç içe olması, uygulamanın bilinmesi, malzemenin tanınması sanat dersleriyle hem teorik hem uygulamalı eğitim almaları, yapmış oldukları tasarımlarda da onları ön plana çıkarıyor.
Türk kuyumculuğu hak etiği yere gelmektedir. Tasarım konusunda Türkiye’de büyük bir patlama yaşanıyor. Dünyada tanınan ve yaptıkları işlerin müzelerde bile sergilendiği, özellikle Türkiye’ye gelindiğinde firma adı verilerek aranan kuruluşların olması, kendi kültürünü unutmayan ve onu ön plana çıkararak özgün tasarımlar yapan anlayış ile mümkündür ve vardır. İnanıyorum ki Türk kuyumculuğu eğitimine önem verdiği sürece yükselmeye devam edecek ve dünya liderliğine aday olacaktır. Kuyumculukla ilgili uluslar arası fuarlarda son yıllarda görülmeye başlanan yabancı müşteriler, özellikle de sektörün dünya lideri olan İtalyan müşteriler bu yönelmenin ne kadar doğru olduğunu ortaya koymaktadır.  Daha önceleri sarı rengin ağırlığını taşıyan ve hep birbirine benzeyen kuyumcu vitrinleri, artık farklılaşmaya başladı; her vitrinde farklı tasarımlar ve taşlı takılar boy gösterdi. Müşteriler de iletişim araçları sayesinde gördüğü, tanıdığı, hatta ilgi ile incelediği taşlar ile ilgili bilinçlendi, çoğu zaman bir mağazaya girdiğinde taşı adıyla söyleyerek(Turmalin, Ametist, Akuamarin, Opal)o taştan yapılmış yüzük, kolye, küpe ya da bilezik istemeye başladı. Sonuç olarak bu eğilim insanların doğayla birleştikçe doğal olana karşı duyduğu hayranlığın artması ve bu taşların temas yolu ile insanları psikolojik olarak rahatlatması biçiminde de yorumlanabilir

mahrecsanatevi.com

MALZEMENİN TAKILAŞTIRILMASI


MALZEMENİN TAKILAŞTIRILMASI
Arş.Gör. Önder YAĞMUR Atatürk üniversitesi Oltu Meslek Yüksek okulu
Erzurum/ Oltu
 
Sanatçılar malzemeyle hep diyalog halinde olmaları ve o içindeki esin kaynağını bulmaları gerektiğini bilmelerine rağmen, malzemenin şekilsiz olduğunu ve güzelliğin ancak malzemeye bir düşünce ya da bir biçim uyarlandığında ortaya çıkacağını düşünmüşlerdir. Malzeme tarihi, insan nesli için bir vasiyetnamedir. İnsanoğlunun dünyasını inşa etmek için yeni teknolojiler tasarlama ve yeni malzemeler keşfetmesi onun çevresiyle nasıl etkileşimde bulunduğunun belgesidir. 
Estetik sistemler, malzemenin “içinde”, “üzerinde” ya da malzeme “ile” çalışmanın önemini derinden ve yeniden değerlendirmeye soyunmuşken, XX. Yüzyıl sanatçıları bu yeniden değerlendirmeye büyük önem vermiş, biçimler dünyasında figüratif modellerden uzaklaşma olarak kabul edilebilecek yeni arayışlara itildikçe, önemi daha da artmıştır. Böylelikle, çağdaş sanatçıların büyükçe bir bölümü için malzeme artık sadece eserin vücudu değil, amacıdır ya da yaratıcı söylemin konusudur.
Çağdaş sanat, malzemenin değerini ve doğurganlığını anlamıştır. Bu ifade, önceki çağlarda yaşamış sanatçıların belirli bir malzemeyle çalıştıkları gerçeğinin farkında olmadıkları ya da o malzemeyi kullanmanın beraberinde kısıtlamaların yanı sıra yaratıcı ipuçları, engeller ve özgürlükler getirdiğini bilmedikleri anlamına gelmez. Heykeller sanatçıya, sanki mermer kütlesinin içindeymiş gibi geldiğinden gerekenin mermer bloğunun içindekini, gün ışığına çıkarmak için taşı yontmak olduğunu söyleyen, Michelangelo’ydu.
Luıgı Pareyson’un dediği gibi “Sanatçı malzemesini sevgiyle araştırır, derinlemesine inceler, davranışlarını ve tepkilerini gözler; efendisi olmak için onu sorgular, ehlileştirmek amacıyla onu yorumlar, onu kendi isteğine uydurmak için ona boyun eğer; amaçlarına uyabilecek gizli olanakları ortaya çıkarmak için derinlemesine inceler; kendisi yeni ve orijinal olanaklarını gösterebilir düşüncesiyle onu araştırır; doğal gelişmeleri yaratılacak işin gereklilikleriyle aynı zamana rastlayabilir beklentisiyle takip eder; onunla yeni çalışma alanları bulmak ya da eski çalışma usullerini yaymak için uzun bir geleneği sanatçılara kullanmayı öğretme yollarını araştırır; eğer malzemeyi yükledikleri gelenek, onu ağırlaştırarak, eskiterek ya da sönükleştirerek işlenebilirliğini tehlikeye sokuyorsa canlılığını geri kazanmaya çalışır, yani ne kadar az incelenmişse verimliliği o kadar çok olacaktır; eğer malzeme yeniyse, malzemenin doğasında kendiliğinden ortaya çıkan bazı verileri zorlamaktan korkmayacak, bazı deneyler yapma ya da ihtimalleri saptama niyetiyle onun içine daha iyi nüfuz etmek gibi güç işlerden kaytarma cesaretinden yoksun olmayacaktır…”
Bu, sanatçının insanlığının ve tinselliğinin bir maddede ortaya konulduğunu söyleme meselesi değildir, çünkü sanat bir insanın yaşamının betimlenmesi ve biçimlenmesi değildir. Sanat yalnızca malzemenin betimlenmesi ve biçimlenmesidir, fakat malzeme tamamen biçime dönüşmüş, sanatçının bütünüyle tinselliği olan tekrarlanamaz bir biçimlenme yoluna göre şekil alır.
Son 150 yılda yaşam tarzlarımızı büyük ölçüde değiştiren malzeme çeşitliliğinin değişimi ve keşiflerinin sonucu olarak bizler şimdi yerinde bir deyimle “Malzeme Çağı” diye adlandırılabilecek bir devirde yaşıyoruz. Bütün plastik sanat alanlarında olduğu gibi takı sanatı alanında da malzemenin önemi fark edilmektedir. Deneysel takı çalışmalarında çeşitli malzeme evliliklerine gidilerek farklı plastik dil sorgulamalarına başvurulmaktadır.
Arkeolojik ve antropolojik veriler, insanlığın ilk manevi kültürlerinin ve bu inançlara bağlı müzik, resim ve takı gibi sanat ürünlerinin “Üst Paleolitik Çağ”da, yani günümüzden 30 bin yıl kadar önce ortaya çıktığını gösterir.  Bu ilk takılar taş, kemik ve fildişi gibi malzemelerden üretilerek, malzemenin yerinden koparılıp düşünce sürecine sokulması sağlanmıştır. Artık malzeme yeni mekânında yeni ifadesiyle yer alacaktır. Malzeme insanoğlunun hayatına girmiş ve bundan sonra da kendisini sürekli bir değişim ve gelişime tabi tutarak yerini hep koruyacak, duygu ve düşüncelerin plastik ifadesinde boyutlanacaktır. Başlangıcından beri sanat aslında düşüncenin malzemede vücut bulduğu bir süreçtir. İzlenilen şey malzemenin düşünce tornasından çıkmış halidir. Takı sanatı da başlangıçtan günümüze kadar malzemeye yüklenilen düşünce ile çeşitli fonksiyonlara sokulmuş, bazen korkuları, bazen beklentileri, bazen de mutluluğu ifade edecek araç olarak kendi mekânına yerleşmiştir.
İnsanlığın bilim, teknoloji ve kültür alanında ki gelişimi devam ettikçe malzeme çeşitliliği artmış yeni düşüncelerin ifade aracı olmuştur. İnsanlık malzemenin ifadeselliğinin sınırlarını sonuna kadar zorlamaya devam etmiştir. Bütün plastik sanatlar alanında olduğu gibi takı sanatı alanında da malzemenin sınırları zorlanmakta ve malzeme yeni ifade biçimlerine sokulmaktadır.
Uzak doğulu Peter CHANG Londra’da ki SLADE Güzel Sanatlar Fakültesi’nde oyma ve heykel alanlarında doktora eğitimine başladıktan sonra  malzemeyi irdelemeye başlayan takı sanatçılarından biridir. Birçok sanatçı gibi ( isim vermek gerekirse: Alexander Calder, Pablo Picasso) Chang, başlangıçta mücevher yapımına hayatını sürdürmek için başlamıştır. Çin Mahallesinden akrilik ile çalışmalar yapan batı tarzı zevkle seçilmiş renkler içeren, sınırlı renk seçeneğine sahip yazıcı paletlerinin parçalarını bir tabela yazıcının atıklarından toplamıştır. Bu atıklarda kırmızı ve sarı özellikle yoğundu ve bu yüzden Chang’in ilk çalışmalarının genelinde bu renkler hâkim olmuştur. Chang’in yapmış olduğu kabartmaları Yapısalcılık ve Minimal Sanattan etkilenmiş modern mücevherciler olan Dutch, Gijs Bakker ve Emmy Van Leersum’a eğilim göstermişse de Chang’in yaklaşımı bunlardan büyük farklılık göstermiştir. Çalışmalarında ayrıca kırık oyuncakları, atık jilet saplarını, diş fırçalarını ve keçe kalem uçlarını kullanmıştır. Takılarının hepsi şekil verilmek üzere tasarlanmış ve poliüretan köpük özüne sahiptir. Şekiller fiber-glass ile güçlendirilmiş polyester reçine ile kaplanmıştır. Üst tabakalar kalıp için ısıtılmış akrilik içermektedir. Akrilik kesilebilir özelliktedir ve içerisine parlak yaldızlar, araba camı, ayna parçaları, gümüş ya da altın gibi farklı materyaller de eklenebilmektedir. Parçalar kumlama ve parlatma ve de saydam vernik tabakasının oluşturulmasından sonra bütünleşmektedir.  (Resim:1)

 
[1] Altan TÜRE, Anadolu Antik Takıları, Goldaş Yayınları, İstanbul 2002, s.9
[1] Liesbeth Den BESTEN, Peter Chang Plastic Jewelry and the Joy of Meaningful Chance, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.24
 

Resim:1 Bilezik, 1997 akrilik, polyester, PVC, hazır nesne, gümüş,  Çap 7 1/2"
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Chang broş ve küpe gibi daha küçük objeler için temel malzeme olarak odun kullanmıştır, oyuklu ve kıvrımlı bileziklerde de odundan faydalanmıştır. Bu materyal öncelikle doğru şekilde kesilir ve daha sonra ısıtılmış plastik yumuşadığında üzerine sanatçının kendisi tarafından preslenir. Bu işlem sağlıksız olmakla kalmaz aynı zamanda da çok zaman alıcı bir işlemdir. Tek parçalı bir işi bitirmek haftalar, aylar ve hatta yıllar alabilir. “bu yalnızca plastik” başlığı altında Chang’in kısa yazısında, birçok insanın değersiz olarak nitelendirdiği çalışmaları için: “Bu yalnızca malzemelerin işlenebilirliğini keşfetme, yeni renkler oluşturma ve ısıtarak onları itaat ettirme hazzıdır, bunun tamamını maksimum düzeyde kullanmak, bana, diğer uzmanlara onunla yaratmayı seven ve sayısı hızla artan sanatkârlara değer katmaktadır.”   Plastik gibi küçük bir geçmişe, çekiciliğe ya da düşük değere sahip bir malzeme üzerinde yeterince çalışarak ona enerji, yaratıcılık ve artistik bir değer kazandırılabilir. Peter CHANG bunu başaran sanatçılardan biri olmuştur. (Resim: 2)
 

Resim: 2 Bilezik, 2004, akrilik, polyester, PVC, gümüş
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Chang 1980’lerin ortalarındaki ilk takılarında yapıları oldukça basit olmakla beraber eşit bölmelere sahip küçük mozaik parçaları kullanmıştır. 90’lardan itibaren geleneksel Çinli
 -------------------------------
[1] Cornelie HOLZACH, Peter Chang, Jewellery, Objects, Sculptures (Stuttgart:Arnoldsche Art Publishers, 2002),http://www.powerhousemuseum.com/collection/database/?irn=319862&img=147353#_7#_7 adresinden alınmıştır 
 
yöntemleriyle ve kendisinin önceki dönemlerindeki oymacılık tekniğinde yağla mürekkep karışımından elde ettiği malzemeleri kullanarak yaptığı çalışmalara benzer şekilde reçine ile çalışmaya başlamıştır. Reçine tabakasının üzerine farklı tabakalar uygulayarak sadece renkleri çeşitlendirmekle kalmamış aynı zamanda tonlarını da kontrol altında tutmuştur. Materyal kumlanarak parlatıldığında ve farklı tabakalar uygulandığında; bu işlem Chang’i daha da çekmektedir , çünkü tamamen sürpriz ve gizemlerle doludur. İyi bir gözlemci malzemelerinin canlılığını, hareketli renkleri, yağlı etkileri, bir renk içindeki tonların tayfını, solgunluktan derinliğe ve ılımanlığa ve yumuşak, doğal yuvarlak şekilleri, ya da çapraşık, bazen de agresif olanlarını keşfedecektir. Peter CHANG kullandığı atık malzemeler, ucuz plastikler ve ahşap cinsi malzemeleri kendi sıradanlıklarından alıp onları kendisine özgü üslubu ile plastik şekle sokmuş ve malzemeye ikinci bir hayat kazandırmıştır. (Resim:3)
 

Resim: 3 Alman Bilezik, 2006, akrilik, resin, alüminyum, 7 1 / 8 X 6 5/8 X 2 1/4 "
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Malzemenin irdelendiği çalışmalar John MARSHALL tarafından da ortaya konulmuştur. Marshall takıyı heykel boyutuna taşımış ölçeksizlik ve içeriksizlik üzerinde durmuş gibidir. Kullanmış olduğu gümüş ve taş malzemelerin birbirlerine olan zıtlıklarını kendi üslubu ile keskin çizgiyle ayırmıştır. Gümüş parlaklık özelliği ve bütün ihtişamı ile dururken ölçeksizliği ile kendi mekânını reddetmektedir. (Resim: 4)
--------------------
 
 Resim: 4 Above the Clouds, 2007, gümüş, bazalt, 18 1 /2 X 35 X 9"
 
Marshall’ın tamamen gümüş olan ilk parçalarından cam ya da buz içerisindeki kombine akrilik parçalara ve daha yakın zamanlarda yaptığı gümüş ve bazalt heykellerine kadar olan çalışmaları Seattle William Traver Galerisinde sergilenmiştir.
Eleştirmen Amerikan Craft’ta yazan C.E. Licka, Marshall’ın çalışmalarını daha geniş bir entelektüel bağlamda derinlemesine incelemiş; yazısında “Zaman çizgiler, uçurumlar ve ağır ağır ortaya çıkan kıvrımlar üzerinde anlık olarak durmuş gibi” yaklaşımda bulunmuştur.  Licka Marshall’ın çalışmalarına içerik olarak değil duygusal olarak yaklaşım göstermiştir. Haklı olarak gümüşün parlaklığı ve bazalt taşının mat rengi izleyicide gündoğumuna atıf olarak algılana bilir, ama Marshall çalışmalarında daha çok malzemenin yeni evliliği ile ilgilendiği için içeriğin yorum ve algısını izleyiciye bırakmıştır. Marshall sadece bazalt kullanmakla kalmamış, akrilik, turmalin gibi yarı değerli taşları da gümüş ile beraber kullanıp gümüşün diğer malzemeler ile füzyonu üzerine hamlelerde bulunmuştur. (Resim: 5)
 
------------------------
[1] Matthew KANGAS, John Marshall And The Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.34
[1] C.E. LİCKA, John Marshall: Sublime Passages and Other Reflections, American Craft, April/May 1985, p.13’den aktaran Matthew KANGAS, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.37
 
 
 
Resim: 5 Just the Two of Us, 2007, gümüş, akrilik, 8 X 29 1 / 2 X 5 1/2"

Son yirmi yılda önemli modern heykellerin saldırmış olduğu hiçbir resmi noktayı altüst etmeksizin (ölçüt, yerleştirme, destek, konum) Marshall, ayak direyerek kendi kozmolojik eğilimini takip etmiştir.  Marshall hiçbir zaman rengi parlaklığın önüne geçirmemiştir. Metal olarak kullandığı gümüş parlaklığının yanında taş malzeme üzerinde eğreti olarak durmaktadır. Bu ise gümüş ve taş malzemelerin bütünlük içerisinde nötrleşmesinin yerine iki ayrı malzemenin de varlığını ispat edercesine bir duruş sergilemektedir.
Malzemeye, mağrur ve elit bir kimlikle hayat veren ve malzemeye yeni bir ruh kazandırarak var olmasını sağlayan bir başka sanatçı da Tom JOYCE’dur. Joyce ne yaparsa yapsın, açıklanamaz ve mucizevî bir şekilde malzeme taze bir beden gibi canlı durmaktadır. Demir ve çelik işleri nefes alıyormuş gibi görünürler. Demir işleri yoğun, sert, hareketsiz, düz ve sık sık keskin köşeliyken bile Joyce’un başlarda kullandığı menteşeleri, elekleri ve tırabzanları diri bir akışkanlıkla kıpırdamaya başlar. Hareketliliği şekillendirirler ve kaçınılmaz şekilde nefes alıp vermeye başlarlar. Bunun sebebi Joyce’un ruhunu malzemenin ruhuyla birleştirmiş olmasıdır. (Resim:6)
 
[1] Matthew KANGAS, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2, p.38
 
 
 
 
Resim: 6 Insıde/Out, 2003, Döküm Demir, 10X10X10"
                 
Joyce daha 16 yaşındayken demiri işlemeye başlamış ve her geçen gün tasarımda kavramsal temalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Joyce’un bu zanaati öğrenmesi ve onu sanata dönüştürmesi büyük öz güven, cesaret ve çok fazla deneme yanılma gerektirmiştir. Sıradanlığın dışında yer almış olmakla birlikteki en fakir üçüncü devlette, Joyce kendi fikirlerini ve ifadelerini geliştirmekte özgür olmuştur.  Joyce’un demir malzemesine olan tutkusu kendisini bu gün dünya çapında tanınır bir sanatçı yapmıştır. Bütün çalışmalarında Joyce çok geniş bir ilham ve yorum inisiyatifi yaratmaktadır.
Başlangıç dönemlerinde yaptığı bir kâseyi tanımlarken, o “kentsel bir uzantı tarafından yavaş yavaş bozulmaya çalışılan desenli bir çiftlik toprağının havalı görüntüsünü görmenin sonucunda ortaya çıkmıştır… Merkez kısmı daha ergen çağımda bulmuş olduğum demirden yapılmıştır”  demiştir. Uygulamada Joyce’un işi her ne kadar karmaşık ve teknik açıdan zor olsa da, bitirilmiş parçalar her zaman açık sözlülüğe, üstünlük taslayan bir basitliğe, gözle görülür bir zapt edilmişliğe ve kendi kompozisyonları içerisinde ilintili bir dobralığa sahip olmuşlardır.
Demir, sanatçının elinde yeni hayatına yol kat ederken, farklı malzemelerle bütünleşmeyi de ihmal etmemiştir. Ahşap, kâğıt ve demir kombinasyonlar form, denge, doku ve ışık ile görsel estetiğe zevk ve heyecan katmıştır. Quoin (1994) (Resim:7), Wedge (1994) (Resim: 8) çalışmaları Joyce’un malzeme kombinasyonuna nasıl bir estetik kattığını açıkça ortaya koymaktadır. Joyce’un üslubunda ki demir gibi ağır bir malzemeye kuş gibi hafiflik katabilmesi özelliği bu çalışmalarında da ortaya çıkmıştır. Metal malzeme ahşapla hafiflik bulurken, ışık kâğıt malzemenin yakılmasıyla metal malzemenin koyu renk tonuyla dengelenmiştir. Wedge isimli çalışmada açık koyu dengesi ve pürüzsüz düz yüzeyle kâğıt malzemenin dokulu yüzeyi birbirlerini zıtlıkla dengelemiştir. Dengeleyici hareketi ve rotası
----------------------------------------------------
[1] Malin WILSON-POWEL, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1, p.26
[1] Artist’s quotes from pres release Tom JOYCE: New Iron Vessels, Okun Gallery exhibition, July 16-August 11, 1993’den Malin WILSON-POWEL, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1, p.29
[1] Barış ACAR, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Ey
 
merak, sabır ve ilham kaynaklarıyla durulanmakta olan Joyce’un metali hem bir materyal olarak hem de kültürel anlamda kullanmasıyla algıyı değiştirmektedir.
 
       
 Resim: 7 Quoin, 1994, Ağaç, Kitap,                    Resim: 8 Wedge, 1994, Kitap,
           Dövme Demir 48 X 48 X 41"                    Dövme Demir 34 X 8 1 / 2 X 4 1 / 2 "
 
20. yüzyılla birlikte, malzeme konusu sanatın başlıca problemi haline gelmiştir. Konstrüktivizm, Fütürizm, Dadaizm gibi modern akımlar, sanat kavramını, yerleşmiş olan sanat anlayışlarından ayırır ve anti-estetiği bu alanın kullanımına sokar.  Sanatçının “yeni”yi bulgulamak isteği kadar, var olan malzemenin doğasına ve onun sınırlılıklarına bir başkaldırı da söz konusudur. Baudelaire’in fragman estetiği olarak nitelediği modern toplumun estetik yaşantısı, gündelik hayattan koparılmış her türlü malzemenin sanata taşınmasına olanak vermiştir. Ancak malzemeler tek başlarına ele alındıklarında sanat adına hiçbir şey söylemezler; ta ki sanatçı ona kendi öznelliğini aktarıp onu yeni nesnelliğe sokana kadar.
Takı sanatı plastik sanatlar alanında kavramsal sanat yaklaşımıyla yerini korumaya devam etmektedir. Malzeme yeni formlara sanatçının eğilim gösterdiği üslupla takı olarak ta karşımıza çıkmaktadır. Modern çağın her türlü malzemenin sanata katılımına olanak veren düşüncesiyle her türlü malzeme takıya dönüşmekte hatta farklı malzemelerle bir evliliğe girerek farklı üslupların oluşmasına da imkân sağlamaktadır. Bu tavrıyla daha çok katılımcı sanat ürünü olarak kişiyle etkileşime de girerek içsel fonksiyonunu artırmaktadır.
 
Not: Bu makale “rh+ sanart” plastik sanatlar dergisi 64. sayıda 2009 yılında yayınlanmıştır.
------------------------------
[1] Barış ACAR, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Eylül 43, s. 75
 
KAYNAKÇA:

ACAR Barış, Video Sanatı İçin Motto: Zamanında Görünür Olma, Rh+ Sanart, İstanbul 2007, Eylül 43

BESTEN Liesbeth Den, Peter Chang Plastic Jewelry and the Joy of Meaningful Chance, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2

BUCCİ Douglas and Matthew HOLLERN, Influence of the Digital, Metalsmith, U.S.A summer 2005

ECO Umberto, Güzelliğin Tarihi, Çeviren: Ali Cevat AKKOYUNLU, Doğan Kitap, İstanbul 2006

HOLZACH Cornelie, Peter Chang, Jewellery, Objects, Sculptures (Stuttgart:Arnoldsche Art Publishers, 2002)

KANGAS Matthew, John Marshall and the Birth of Time, Metalsmith, U.S.A 2008, vol. 28, no.2

LİCKA C.E., John Marshall: Sublime Passages and Other Reflections, American Craft, April/May 1985

TÜRE Altan, Anadolu Antik Takıları, Goldaş Yayınları, İstanbul 2002

WILSON-POWEL Malin, Tom Joyce: Broadband Virtuoso, Metalsmith, U.S.A 2009, vol. 29, no.1

Artist’s quotes from pres release Tom JOYCE: New Iron Vessels, Okun Gallery exhibition, July 16-August 11, 1993



Yazdır

23 Nisan 2013 Salı

Türkçe Kuyumculuk Terimleri Sözlüğü



Türkçe Kuyumculuk Terimleri Sözlüğü
-A-
Ag: Gümüşün kimyasal simgesi
Agat Taşı: Koyu renkli sert bir taş.
Ağartma: Altın gümüş eşyaların sulandırılmış sülfirik asit (Zaç Yağı) içerisinde temizlenip oksitlerinden arındırılması.
Ajur: Altın veya gümüş levhaların üzerine yapılan motiflerde kıl testere ile lüzumsuz yerlerin boşaltılarak kafeslerin açılması işlemidir.
Akışkanlık: Erimiş alaşımın kalıba iyi akabilme ve kalıbın tam şeklini alabilme özelliğini gösteren karmaşık özellik. Genellikle, aşırı ısıyla ve oksitlenme olmadığında artar. Çok çeşitli deneysel döküm test parçaları tarafından değerlendirilir.
Alafranga: Mıhlamacılıkta altı açık çeşitli yuvalara taş takma tekniği.
Alametifarika: Ürün üstünde ürünü yapan veya satan kişi veya kurumun kimliğini belirten işaret patent.
Alaşım, Alaşım Yapmak: İki ya da daha fazla sayıda metalin, bileşen metallerin ayrı ayrı olduğundan daha iyi ya da daha dengeli özelliklere sahip olacak şekilde genellikle bir arada eritilerek oluşturulmuş bileşimi.
Alaturka: Mıhlama işlmelerinde, taşın foyalı kabara içine sıvama tekniği ile yerleştirilmesi.
Alçı: Erimiş altın alaşım elde edilmesi ve modelin tam ayrıntılı olarak kopyalanması için, hızlı-çöken silis cürufu ve bağlayıcının (etil silisat ya da asit fosfat), form elde etmek için plastik ya da mum model tarafına dökülüp yakıldığı refrakter kalıp.
Alefi: Elmasın pırlanta kesiminde tabla üzerinde oluşan fasetlere verilen isim.
Alman Gümüşü: Bakır, birinç ve %20-25 oranında çinko alaşımı.
Amalgam: Metallerin cıva ile yaptığı alaşım.
Amyant: Altın-gümüş objelerin üzerine konularak kaynak işlemlerinin yapıldığı yanmaz kağıt.
Amonyak: Azot ve hidrojen bileşimi, keskin kokulu bir gaz. Kir ve yağ sökücü olarak kullanılır.
Ana Metal: Altın, gümüş ve platin grubu metaller dışındaki hemen tüm metaller (örneğin; bakır, nikel, çinko). Ancak, alaşım bir araya getirme ya da kaplama yapılan değerli metallerle de ilişkilidir.
Anot: Elektro kaplama,elektroformlama, elektroliz işleminde metal temin eden pozitif elektrot.
Anti-Eritken Madde: Bir takım alanlarının kaplanması için kullanılan ve kaynağın ıslanmasını ve akmasını önleyen bir bileşik.
Astar: Külçe altın veya metal levhalarının silindirde inceltilerek işlenmeye hazır hale gelmiş hali
Aşırı Isı: Döküm sırasında akışkanlık kazanması için bir metalin ya da sıvılaşmış bir alaşımın erime noktasının üzerindeki ekstra sıcaklık marjıdır ve erimiş metalin vaktinden önce donmaksızın kalıbı doldurmasını mümkün kılar.
Au: Altının kimyasal simgesi
Ayar (Karat): Metalin kendi cinsinden saflık derecesinin matematiksel ifadesi.
Ayrıca, değerli taşların ağırlık birimidir.
Ayar Damgalama: Altın, gümüş ve platin parçalarının saflığının belirtilmesi için, İngiltere Ayar Damgalama Yasasına tabi UK altın ayarlama (analiz) dairesi tarafından damgalanması, ancak diğer ülkelerde genellikle gayri-resmi ayar damgalamaya başvurulmaktadır.
Ayar Kontrolü: Değerli metal karışımlarının saflığının belirlenmesi için değerli metal alaşımının, külçe, ingot, döküm ürünlerinin ve özellikle altın takıların analizi.
Ayar Taşı Suyu: Küçük işlemden doğan çizik, sıyrık, eğe izleri ve ateş lekelerinin giderilmesi için kullanılan doğal, yumuşak kayağantaşı. 2 mm ile 25 mm arasında değişen küçük çubuklar halinde tedarik edilebilir. Suya batırılarak el eğesi gibi, genellikle pomzadan sonra ve cilalamadan önce kullanılır.
-B-
Baget: Değerli taşların dikdörtgen prizma halinde kesilmiş şekli.
Bağlantı Kaynağı (Yada Sızdırmaz Kaynak): Elektronik bir kontrol aygıtıyla sıralanan nokta kaynakların üst üste bindirilmesiyle kesintisiz sızdırmaz kaynak oluşturan art arda gerçekleştirilen nokta kaynak uygulaması; tek nokta kaynakta olduğu gibi, elektrotlar çubuk değil, disk olabilir.
Başlık/Uç (Şalümoyla Kaynatma): Alev çapını kontrol eden gaz/oksijen karışımı çıkışının türünü (başlık-karışık ya da enjeksiyon-karışık) ve büyüklüğünü açıklar. Gaz hızı, alev uzunluğunu kontrol eder.
Başlık: Başa konulan süs eşyası, tepelik.
Besleme: Döküm katılaştıkça meydana gelen büzülmenin telafi edilmesi için, döküm yolu, döküm ağızlarından erimiş durgun metalin döküm kalıplarına beslenmesi için gereken işlem. Ağırlıktan kaynaklanabilir, aksi takdirde basınçlı olabilir. Beslemenin yetersiz olması, poroziteye ve çekilme boşluğu kusurlarına yol açar.
Beşibiryerde: Sarrafiye ürünü. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait, beş altın lira gramına eşit altın paranın halk arasındaki ismi.
Beyaz Radyasyon: Tayfın görülebilir ışık aralığında bulunan, dalgaboyu karışık radyasyon (sözgelimi 400-750 nm). Bu radyasyon bazı dalga boyu tepe değerlerini (renk şeritleri) içerebilir, ayrıca kızılötesi ve morötesi radyasyonla da ilişkilidir.
Bezel: Elmasın pırlanta kesiminde tabla üzerinde oluşturulan en büyük yüzeyli sekiz fasetin adı.
Bezeme: Süsleme, dekore etme.
Bileği Taşı: Çelik kalemlerin ağzının keskinleştirildiği dikdörtgen prizma şeklinde sert taş.
Bileşim Çubukları: Eriyebilir çubuklar, cilalama tekerlerine, cilalama derilerine uygulanır; mum ya da sabun bağlı ince öğütülmüş oksitlerden yapılır. Renkler, olası oksit ve kesme gücünü göstermektedir.
Bor Nitrit: Pırlantaya yakın sertlikte ve 1900 °C üzerinde kararlı, son derece yüksek basınç ve sıcaklıklarda üretilen kızıl kara küp taneleri. Özellikle, elmas ile reaksiyon sorun olduğunda kaplanmış yapışkan madde olarak kullanılır.
Boraks: Teneker diye bilinen boraks, kimyada sodyum tetraborat diye geçer. Kuyumcular kaynak yaparken alevin hararetini arttırmak ve kaynaklanacak kısmın yağ ve oksitlerden arınması için temizleyici özelliklerinden yararlanırlar. Kaynak işleminin vazgeçilmez malzemesidir.
Boşaltma: Mıhlama işleminde kullanılan yarım yuvarlak uçlu çelik kalem.
Bronz: Bakır ve çinko alaşımıdır. Bakır, pirinç, çinko alaşımına da aynı ad verilir.
Brose: Takılarda matlaştırma amaçlı aşındırıcı sert keçe.
Broş: Süs iğnesi olarak kullanılan takı.
Buharla Lehimleme: Kuyumculukta kaynak oluşturmada kullanılan katkı maddesi.
-C-
Cd: Kadmiyumun simgesi
Cevahir: Arapça’da cevherin çoğul hali. Elmas yakut gibi değerli taşlardan üretilmiş mücevher.
Cilalama: Genellikle zımparadan sonra, perdah tozu cilalayıcı bileşenleriyle dolu fırça ya da döner tekerler kullanılarak metale parlaklığın kazandırıldığı son bitirme aşaması.
Cimar: Yüksek ayarla üretilmiş takılara antik görüntü ve mat has rengi kazandıran kaplama tekniği. Güherçile, sodyum klorürlü su ile karıştırılır. Kaplama yapılacak bu obje bu eriğiye batırılarak işlem tamamlanmış olur.
Cu: Bakır’ın kimyasal simgesi.
Cüruf: Eritilen maddenin boraks, karbonat ve nişadırla temizlenmesinden sonra kalan ramatlık artığı. Kal sistemiyle geri dönüşüm sonrası oluşan posa.
-Ç-
Çapak: Santrifüj veya kum döküm esnasında taşan ve dökülen parçaların ek yerlerindeki fazlalıklara denir.
Çapla: Mıhlayıcılıkta kullanılan düz ağızlı çelik kalem.
Çekme: Zımbanın levhayı bir kalıptan iterek geçirdiği, ancak, levhanın çevresinin radyal çekmenin engelleneceği şekilde sınırlandırıldığı bir levha presleme işlemi. Oluşan şekil, zımbanın çevresine çekilir.
Çentik: Testerenin açtığı gerçek yarık ya da kanal; ayrıca, malzemenin kesme genişliği ve hacmi de maden talaşı haline getirilir.
Çırak: Sanata meraklı, aydınlatılması gereken kabiliyeti keşfedilmiş çocuk.
Çift: Küçük maşa görünümünde tezgah ve kaynak işlemlerinde kullanılan kuyumcu aleti.
Çörüşme: Isıl işlem ve kaynak işlemlerinde, maddenin fiziki görünümünün bozularak pürüzlü hale gelmesi.
-D-
Daldırma: Duvarın kendi kalınlığını doldurmasına izin verilen boru-çekme türü (mandrel çekmenin aksine). Genellikle, gerçek duvar kalınlığı artar.
Derece: Pimlerle birbirine bağlanan dişi erkek çerçeve.
Derin Çekme: Derin presleme işlemi; zımba, levhayı kalıptan iter ve levhanın kenarının yarıçaptan kontrollü basınç altında çekilmesine neden olur; böylece nispeten derin şekiller oluşturur. Boru oluşturma işleminin başlatılması için kullanılabilir.
Derin Kalem: Kafkas kalemi de denilen bu stil, zemini oyularak motifleri kabartılan bir mücevher bezeme tekniği.
Dekupaj: Dökümden, işlemeden ya da genellikle kaynaklamadan sonra, seyreltik asit ya da dekapaj banyosuna daldırılma yoluyla, yüzeydeki oksitlerin ve eritken maddelerin metalden çözülerek atılması işlemi.
Diamantin: Elmas tozundan değil, kireçlenmiş alüminyumdan yapılmış cilalama tozu.
Divanhane: Osmanlı döneminin yüzük modası. Ortası tektaş, kenarları elmaslarla çevrili büyük boy yüzüklere verilen isim.
Dolap: Takının cila öncesi bilye ve iğnelerle parlatılması işlemi.
Domlama (Kertme):Kubbeli bir çukur oluşturmak için blok halinde eş küresel oyuk içerisine küre uçlu keskiyle levha ya da dairenin çekiçlenmesi. Kırpma sonrası, iki eş kubbe içi boş bir küre oluşturacak şekilde lehimlenebilir.
Döküm Tanesi: Küçük parçalar ya da taneler oluşturmak için, erimiş maddenin yavaş yavaş suya dökülerek küçük çakıl taşı büyüklüğünde parçalara bölünerek eritme ve alaşım yapıını kolaylaştıracak şekilde hazırlanan metal ya da alaşımlar. Kesilmiş hurda levhaları, yeniden-eritmenin daha kolaylaştırılması için tane haline getirilebilir.
Döküme elverişlilik: Bir alaşımın eriyebilme, kalıba dökülebilme, yeterli akışkanlığı sağlayabilme, kalıp boşluğunun tam şeklini alabilme ve çatlamadan kalıptan çıkarılabilme özelliği. Tek, basit bir testle ölçülebilmesi zordur.
Döner Döküm: Erimiş madenin, döner kolun ortaya yakın kısmından çevredeki kalıbın içerisine enjekte edilmesi için merkezkaç gücünden yararlanılan döküm yöntemi. Kollar, helezoni yay biçiminde ya da elektrikli olabilir, genellikle, erimiş madde sıcaklığıyla tetiklenen döküme hazır sinyal ayarının alınmasıyla çalışır.
Dövme/Dövme Blok: Çeşitli genişlik ve derinlikte D-Bölme olukların kesildiği çelik bloklar. Boru bölme yapımına başlandığında şeritlerin sivri oluk şeklinde çekiçlenmesi ya da bölme ya da çubuk bölmelerin ayarlanması için kullanılır.
Dövülebilirlik: Aşırı işlem sertleşmesi ve çatlama olmaksızın, yoğun olarak çekiçlenebilme ya da haddelenebilme (yuvarlanabilme) özelliği. Dövülebilirlik, genellikle sıcaklıkla birlikte artar.
Dürtme: Mıhlama işlemlerinde kullanılan yuvarlak uçlu çelik kalem.
-E-
Elektroformlama: Özel olarak formüle edilen elektro-kaplama çözeltileri kullanılarak elektrikle iletilen biçimle alt damarlar (katod) üzerindeki metal tortu (çökelme). Parça duvarı, alt damarın çıkarılmasına izin verecek kalınlıktadır. Bu parça, daha sonra, altın takı bileşeni olarak kullanılabilir.
Elektrolit: Suda elektrik akımını ileten çözeltiler oluşturan madde.
Elektroliz: Elektrik enerjisinin kimyasal enerjiye dönüşmesi esnasında meydana gelen işlem. Maddelerinin elektrik yardımıyla ayrıştırılması.
Engele: Mıhlama işleminde kullanılan, üçgen ağızlı çelik kalem.
-F-
Faset: Pırlantanın yüzeylerine verilen isim.
Filigran (Telkari): Altın- gümüş metal üzerine yine ince yassı metal tellerden belli süs ve bezeklerin yapılmasıdır. Bu teller düz, zikzak burmalı, spiral ve örgülü olabilir. Telkari diye bilinen bu teknikle vav, kake diye isimler alırlar.
Fire: İşlenme anında meydana gelen metal kayıpları.
Füsur: Genellikle yuvarlak ve küre biçiminde, metale taş yuvası açma ve pürüz temizleme işleminde kullanılan freze uçları.
-G-
Gemoloji: Değerli taş bilimi.
Gemolojist: Değerli taş bilimiyle uğraşan uzman kişi.
Gısbit: Mıhlama işlemi sırasında oluşan maden talaşı.
Grafit: Ametal, toz karbon.
Granülasyon: Altın ve gümüşten yapılmış çok küçük küreciklerin dekoratif tarzda dizilmelerinden meydana gelen işlem.
Grippe: Değerli taşlarda “eski kesim” olarak bilinen taş kesim şekli.
Gursun: Altın-gümüş zemin üstüne vurma işlemiyle halkalar oluşturularak yapılan kumlama tekniğinde, tığ kalınlığında ucu oyuk çelik zımba.
Güherçile: Barut.
Güverse: Altın ve gümüşten yapılan minyatür kürecik.
-H-
Hadde: Büyükten küçüğe delikleri numara numara küçülen teli çekerek inceltmede kullanılan çelik alet.
Hakkak: Çelik kalemlerle metal üzerine yazı yazan kalemkar.
Halhal: Ayakbileğine takılan zilli süs eşyası. Ayak bileziği.
Hamlaç: Üfleme borusu. Şalümonun L şeklinde alev çıkaran ayarlı boru kısmı.
Hanut: İşyeri dışındaki kişilere, getirdikleri müşterilerin alışverişlerinden verilen yüzde. Komisyon.
Hap: Altın ve gümüş içi boş top ve bu toplardan oluşan süzme tekdüze takı.
Heştek: Metal parçalarla yarım yuvarlak, küre ve taş yuvası yapımında kullanılan çeşitli boylarda yarım yuvarlak oyukları olan demir alet.
Hurda: Üertim sırasında işlemdışı kalmış toz, parça ve madenler ve kullanım değerini yitirmiş, eritilerek işleme sokulacak takılar.
-I-
In: Indiyum’un kimyasal simgesi.
Ir: İridyum’un kimyasal simgesi.
Isıl işlem/tavlama: Madenlerin genişleme özelliklerini yitirmeleri halinde ısıtılarak yumuşatılması işlemi.
Işıl işlem: Madenin parlatılması işlemi. Üretimin son aşaması. Cila.
-İ-
İfraz: Ramat ve bozuk alaşımlı maddenin tekrar kullanılabilir hale getirilmesi işlemi. Maden arıtma tekniği.
İzabe: Eritme. Metallerin pota içerisinde ateşte ısıtılarak sıvı hale getirilmesi işlemi
-K-
Kabara: Altı kapalı, yarım yuvarlak, foyalı, elmas taş yuvası.
Kabaşon: Alt kısmı düz, üst yüzeyi bombe ve traşsız taş.
Kafkas Kalemi: Desenlere kabartma görünüm kazandırmak amacıyla zemini çelik kalemlerle oyma tekniği.
Kakma: Çelik kalem yardımıyla çökertme tekniği.
Kal: Toprak ve kilden hazırlanan çukurda kömür ateş yardımıyla metal külçelerin eritme işlemi.
Kalemkar: Altın ve gümüş metal üzerine, çeşitli çelik kalemlerle yazı ve desen çizen kimse.
Kalfa: Çırak ve usta arasında üretim elemanı. Usta adayı.
Katmer: Metal üzerinde eritme veya alaşım hatası sonucunda oluşan hava boşluğu. Metal kabuğu.
Katot: Elektroliz işleminde (-) kutup.
Kaynak: 2 ayrı parça metalin birleştirilmesi. İşlem yapılacak metalin kendi cins ve ayarında yumuşatılmış hali.
Kitlekleme: İnci, mercan,kehribar gibi ürünleri ipek düğümlü iplere dizme işlemi.
Klips: Zincir, kolye,inci, mercan gibi kol ve boyunda kullanılan takıların sabitlenmesini sağlayan özel anahtar.
Kontür: Mücevherlerin üst kısmı olan montürü alttan destekleyen işlenmiş kafesli parçanın ismi.
Kostik: Sodyum hipo sülfat.
Körük: Yakıt olarak genellikle benzinin kullanıldığı, ayakla basılan bir körüğün sağladığı hava ile çalışan klasik şalümo.
Kral Suyu: Selenyum asidi. Altın ve diğer bütün kimyasal bileşiklerini etkileyen 1 litre nitrik asit ve 3 litre hidroklorik asit bileşimi.
Kubbe: Kal sistemiyle elde edilen altın ve gümüşe verilen isim.
Kumlama: Klasik ve modern yöntemlerle takıya mat görünüm veya kalem işlemlerinde görünüme belirginlik vermek amacıyla zemine verilen ince kum vurma işlemi.
Külçe: 24 ayar som altın.
Küpe: Kulağa takılan süs eşyası.
-L-
Lahit: Kafkas Kalem ustalarının çelik üzerine altın kakma tekniği. Demir üzerine açılan kanalların ağızları dar, dipleri geniş tutularak hazırlanır. Bu kanallara saf altın çekiçle çakılır. Altınlar iyice yerleştiktan ve çapaklar alındıktan sonra demir harlı alevde ısıtılır. Lav zamanı yağa sokularak su verilir.
Lal: Kırmızı renkte süstaşı, alüminyum oksit.
Lamba: Küçük bir gaz deposunun ucundaki alevin ince bir çubukla işleme sokulduğu klasik şalümo.
Lehim: Düşük ısıda eriyebilen, düşük dirençli, kalay ve kurşun karışımı bir çeşit kaynatıcı
Lonca: Osmanlı döneminde, günümüz odalarının işlerini üstlenmiş, manevi değerlere bağlı esnaf birlikleri.
Lup: Mercek. Başta taşların değerlendirmesi olmak üzere metaller üzerinde damgalama ve ince ayrıntıların incelenmesine yardımcı alet.
Lüle Taşı: Kolayca yontulup işlenen, beyaz renkli magnezyum silikat. Eskişehir taşı. Deniz köpüğü.
-M-
Malafa: Yüzük ve bilezik yapımında kullanılan, demir bakır alaşımları veya ahşaptan üretilmiş, konik cisim.
Malgama: Altın, gümüş gibi metallerin cıva ile yaptığı alaşım. Cıva yaldızı, tombak.
Markiz: Mekik şeklinde traşlanmış taşlara verilen ad.
Martela: Geniş astar yüzeyleri kalemle düzeltme işlemi.
Maskala: Metal yüzeylerin parlatılmasında kullanılan çelik çubuk.
Mengeç: Metal yüzeylein parlatılmasında kullanılan çelik çubuk.
Mihengir: Nesnelere istenilen ölçüde paralel çizgiler çizmeye ve uzunluk süresini kontrole yarayan ölçme aracı.
Mihenk: Altın ayar tespitinde kullanılan denek taşı. Kalsedon taşı.
Mikron: Kalınlık ölçü birimi. 1mm=100 mikrondur.
Milyem: 24 ayar altının 1000 milyem olduğu düşünülerek altın alaşımlarının bu değerlere göre tespiti.
Mine: Dövülmüş renkli cam kırıklarının metal üzerinde hazırlanmış yuvalara fırınlanarak doldurma tekniği.
Miskal: Kuyumculukta özellikle inci gibi ürünlerde kullanılan 4,8 gr’lık ağırlıkölçüsü birimi. Birbuçuk dirhem değerinde eski ağırlık ölçüsü birimi.
Montür: Taşların monte edildiği mücevherin üst kısmı.
Montür: Dar anlamda taşların konduğu, mücevherlerin üst kısmı. Geniş anlamında ise takı, sade işleminin bitmiş hali.
Mücevher: Değerli taşlarla bezenmiş süs eşyası.
-N-
Nakkaş: Nakşeden, nakış yapan, bezeyen usta.
Necef: Dağ kristali, mühür yapımında kullanılır.
Ni: Nikel’in kimyasal simgesi.
Nişadır: Amonyak tuzu- Amonyum Klorür.
Nitrik Asit: Kezzap.
-O-
Oksit: Hava neminin metal yüzeyinde oluşturduğu katman.
Ons: 31,1 gramlık ağırlık ölçüsü.
-P-
Pafta: Kuyumcuların küçük boy vida yaptıkları alet.
Pafta: Metal çubuk ve borularla diş açan alet.
Palmer: Mikrometre. Metallerde kalınlık ölçü aleti.
Pandantif: Genellikle sarkıntılı gerdanlıklar için kullanılan ad. Kolye ucu.
Patina: Bakır çalığı. Bakırın hava nemi, oksijeni ile reaksiyonu sonucu oluşan, yeşil renkteki bakır karbonat.
Pb: Kurşun’un kimyasal simgesi.
Pd: Paladyum’un kimyasal simgesi.
Perçin: İki veya daha fazla levhayı birbirine bağlamak için çivinin ezilerek baş durumuna getirilen ucu. Kuyumculukta takının oynak bölümlerinde kaynağın sakıncalı veya gereksiz görülmesi halinde, metalin kendi cinsinden bir telle sabitlenerek, telin her iki ucunun şişirilmesi işlemi.
Perdah: Metal üzerindeki pürüzlerin eğelerle, rendelerle düzeltilmesi.
Pertavsız: Büyüteç.
Pevla: Mühür mumu, bir birim gomalak, iki birim reçine ve bir birim üstübeç karışımı olan, mıhlama ve kalemkarlıkta kullanılanan yapıştırıcı.
Pırlanta: Elmasın traşlanarak prizmatik özelliği kazandırılmış hali.
Pirinç: Bakır ve % 45 çinko ile yapılan alaşım.
Pomza: Isıl işlemler yapılırken mücevherin çabuk ve kolay parlamasını sağlayan yağlı pomad.
Pota: İçinde metal eritilen grifit özel kap.
Prototip: Anakalıp. Dökümhanede kauçuğa alınarak seri üretime geçilecek ürünün sadekar tarafından üretilmiş orijinal hali.
Pt: Platinin kimyasal simgesi.
-R-
Ramat: Üretim sırasında engellenemeyen maden kayıplarının atölyenin çöp ve atıklarından geri dönüşümünü sağlama amaç ve tekniği.
Raspa: Özellikle taş yuvası ve metal üzerindeki pürüzlerin giderilmesi işlemlerinde kullanılan, sivri uçlu, keskin kenarlı oluklu üçgen alet.
Rastlama: Yaslama tekniği ile mıhlama işlemi.
Rodaj: Rodyum kaplama.
Rond: Yuvarlak.
Roza: Foyasız olarak traşlanmış elmas. Felemenk. Bir tür elmas yontum şekli.
Rubi: Yakut.
-S-
Sarrafiye: Yeni,eski altın ya da para alım satımı
Savat: Niello. Gümüş üzerine özel bir teknikle, kurşun kullanılarak yapılan nakış. Kara nakış.
Sedimantasyon: Çökeltme.
Sıvama: Mıhlamacılıkta, taşın tüm çevresinin metalle kapatılarak gerçekleştirildiği mıhlama tekniği.
Sn: Kalay.
Süblime: Siyanür.
-Ş-
Şaloma (Şalümo): Kaynaklama ve ısıl işlemlerde kullanılan, değişik tekniklerle alev üretici alet. Isıtıcı Hamlaç
Şarnel: Kuyumculukta tek başına veya çeşitli ürünlerde eklenti olarak, geniş bir kullanım alanına sahip, madenin kendi cinsinden oluşturulmuş boru.
-T-
Takoz: Kuyumcu tezgahında testere ve tesviye işlemlerinin gerçekleştirildiği ahşap çıkıntı. Mecaz anlamda “külçe” halindeki maden.
Talaz: Dalga bezeme. Kıvrık bezeme şeklindeki motiflere verilen ad.
Tav: Altın- gümüş metallerin ısınma kıvamı. İşlenecek metalde bulunması gereken ısı ve nemin yeterli olması, işlemler sırasında sertleşmiş madene tekrar işlenebilir özellik kazandırma.
Telkari: Çok ince tellerle oluşturulan desenler ve bu desenlerden takı oluşturmak için kullanılan geleneksel üretim tekniği. Filigre.
Teneker: Sodyum Tetra Borat. Boraks.
Tezyinat: Bezeme, süsleme.
Tire: Fırçalarla parlatılmayan takıların parlatılması amacıyla, bir ucu sabitlenmiş pamuk ipliği için kullanılan terim. İp üzerine sürülen parlatıcılarla yapılan işleme tirelemek denir.
Tombak: Bakır üzerine altın, civa malgamasıyla yapılan kaplama işlemi cıva yaldızı.
Tor: Şalümo alevinin metalin alt ve yanlarına etkisini arttıran, amyant ve ürün arasında kullanılan örgülü demir tel.
Tunç: Kalay, bakır karışımı.
-U-
Usta: Zanaatta yüksek becerisi olan.
-V-
Vakum: Santrifüj döküm yapılacak alçı derecelerinin içinde hava kalmaması için havanın emilmesi işlemi.
Varak: Altın gümüş gibi madenleri, döverek oluşturulan ince metal yaprak.
-Y-
Yaldız: İnce kaplama . Elektroliz tekniği ile metalleri değerli metallerle kaplama işlemi.
Yüksek ayar, parlak görünüm kazandırılma işlemi.
Yarıbitmiş Ürün: Bitmiş parçalar arasında yer alan ürünlerdir, genellikle, levha, yaprak, sarılı şerit, daire, çubuk, bar, bölme halindedirler. Çoğunlukla tavlanmışlardır ancak yarı-sert olabilirler.
-Z-
Zaç yağı: Sülfirik asit. Madenler üzerindeki oksit, yağ ve kirden arındırılması işleminde kullanılan temizleyici alet.
Zebercet: Sarı yeşilimsi krizolit.
Zer:Altın.
Zerger: Kuyumcu.
Zergeran: Savat yapan usta.
Zernişani: Kakma ustası.
Zift: Reçine, horasan, asfalt ve yağ karışımından oluşan, kuyumcuların üzerinde altın gümüş levhaları yapıştırarak işledikleri pomad.
Ziynet: Altın gümüş ve değerli taşlarla yapılan süs eşyası.
Zn: Çinko’nun kimyasal simgesi.
Zümrüt: Yeşil renkli berilyum silikat değerli kristal cevher.

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler