Bu Blogda Ara

pırlanta markaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pırlanta markaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Eylül 2013 Cuma

Kate Moss mücevher kaplı mayosuyla...

İngiliz manken ilerleyen yaşına rağmen güzelliğinden hiçbir şey kaybetmedi.

Güzel model Esquire Dergisi'nin çekimleri için mücevherle kaplı transparan mayosu ve beyaz ceketiyle oldukça dikkat çekiciydi.




Moda Yönetmeni Moss ile yaptığı çekimi "gözlerimizi alamadığımız kıza dönüş" diye adlandırdı.


12 Haziran 2013 Çarşamba

Pirlanta'da Marka Algisi

 Pırlanta'da Marka Algısı

Marka:
• İsimle özdeşleşen kalite standardıdır.
• Bir vaat, itibar, imaj, tanıdık bir şeydir.
• İtimat, güven, sadakattir.
• Bir hizmettir.
• Pazarlama, reklam ve halkla ilişkilerdir.
• Uzun yıllar içinde gelişir.

 Lüks markalar yüksek maliyet ile güçlü güvence ve kalite algıları ile
tanımlanıyor.

• Lüks markaların büyük bir kısmı perakende ortamında. Üst sınıf mağazalar başlı
başına bir alışveriş deneyimi yaratıyor.

• Lüks markalar, ağırlıklı olarak pazarlama nedeniyle prestij ve statü anlamına
geliyor.


 Seri üretim markaları ise aksine çok daha düşük maliyet ve kaliteye sahip.




• Seri üretim markaları el işçiliği değil; her yerde bulunabiliyorlar.

• Arz daha büyük ki bu da değeri düşürüyor.

Turquality- ACNielsen

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Pirlantanın Ekonomi Politigi



Yerkabuğunun 150 km. kadar derinliklerinde sıcak ve basınçla kristalleşen karbon atomlarından oluşan ve volkanik patlamalarla yeryüzüne çıkan taş, kesim ve biçimine göre elmas ya da pırlantaya dönüşmektedir. Pırlanta daha parlak, daha zor yani daha çok yüzey kesimli ve alt kısmı kubbe gibidir. Elmasın alt kısmı düz, yüzey sayısı ise 12 ile 37 adet arasında değişmektedir. Elmasın değeri ile, pırlantanın değeri kıyaslandığında, pırlantanın işçiliği daha ince olması nedeniyle daha değerlidir. Taşların yüzde 95’i renksiz, diğer kısmı renkli olup fantezi olarak adlandırılır, örneğin kıt olan Avustralya pembe pırlantası.  

PIRLANTANIN ÖLÇÜLERİ

Pırlanta 4C ile ölçülür.  Pırlantanın ağırlığını gösteren karat (ilk elmasın bulunduğu Hindistan´da keçiboynuzunun çekirdeği ölçü olarak alınırdı ve bir karat eşittir bir gramın beşte biri ya da 200 miligramdı). Pırlantalı mücevherlerin ticaretinde kullanılan diğer üç C ise,   kesim (cut), berraklık (clarity) ve renk (color) olarak tanımlanır. Elmasın en beyazına D-color deniyor. En koyusuna doğru Z’ye dek gidiyor. Türkiye piyasasında daha çok G, H, I renk pırlanta bulunuyor. Uzakdoğu’da daha çok K, L, M renkleri gidiyor. Berraklık konusu da önemli. ABD’de en beyaz taşlar gidiyor ama en az berrak dört tip daha yaygın. Uzakdoğu’da ise berraklık önemli. Türkiye’deki tüketiciler de berraklığa büyük önem veriyorlar. Pırlantanın esas değeri kesimden kaynaklanıyor.

PIRLANTA VE ELMASIN ÇIKARILMASI

Elmas bulmak için büyük sınai faaliyet yürütülebileceği gibi, gibi küçük ölçekli yöntemler de mevcuttur.  Bir karat pırlanta için 250 ton kaya, kum ve çakılın çıkarılması gerekir. Dünyadaki yıllık üretim 100 milyon karata eşittir ki, bunun sadece yüzde 50´si mücevher kalitesindedir. Bir karatlık pırlantanın pahalı olmasının nedeni burada yatmaktadır. Kıtlık, çıkarmanın aşırı maliyeti, bir de üstüne çok ince işleme işçiliği.
Bir de yapay pırlantalar da pazara sunuluyor ve Rusya bu konuda oldukça iddialı. 

PIRLANTA VE ELMASIN KULLANIM ALANI YALNIZCA TAKI KESİMİ Mİ?

Hayır. Elmas, kesici özelliğiyle, sanayide de, cerrahide de kullanılıyor. 

PIRLANTANIN TARİHSEL GELİŞİMİ

M.Ö. 800’de Hindistan’da bulunan ilk elmas taşı, daha sonra Brezilya’da (18.yy), Güney Afrika’da (1866), Rusya’da (1948), Avustralya (1979) ve Kanada’da(1990)  bulunur.   
Bu taş, Romalılar tarafından 'tanrının gözyaşları', Yunanlılar tarafından Eros'un okunun ucundaki taş, Hindistan kralları güç ve iktidar olarak algılanmıştır. Eski çağlarda, yenilmezlik ve sihrin bir parçası olarak, elmas sahibi olabilmek, yalnızca kral ve toplum liderlerinin tekelindeydi. Ayrıca elmas çıkarılan yerlerin sınırlı olması (yalnız Hindistan) ve madencilik tekniklerinin ilkelliği hem elmas miktarı hem de kalitesini olumsuz etkilemekteydi. Buna rağmen özellikle Hint Kralları sahip oldukları bazı eşsiz elmaslarla (İdol Gözü, Kaplan Gözü, Goncolde Kraliçesi,Cennetin Aynası) kendi tahtlarını ve 'bahtlarını' korumuşlardır.
İlk elmas mücevher örneğini 11. yy' da Macar bir prensin tacında görüyoruz. Kesilmemiş bir parça elmas kudretin ve gücün simgesi olarak belirmiştir. Böylece kraliyet taçlarına elmas koyma geleneği kök salar.
1330' da ilk elmas kesimi, 20.yy.ın başına dek elmasın başkenti unvanını koruyan Venedik'te gelişir; 14.yy da Hindistan´da elmas cilalama bulunur; bu işlem elmasın tozları kullanılarak yapılır. 
15. yy' la gelindiğinde elmas yeni bir anlam kazanır; Avusturya arşidükü Maximillian ilk nişan yüzüğünü Burgundy' li Mary' e verir ve böylece elmas artık bir anlamda gücün paylaşımını ve sonsuz aşkı simgelemeye başlar. 16. yy' da Antwerp´te pembe elmas keşfedilince, elmas esneklik kazanır. 17. yy' da elmas 58 yüzeyli kesimle pırlanta halini alır, ve daha değerli bir mücevher haline gelir.
20. yüzyılda ise ilerleyen teknoloji ve yayılan sermayenin işbirliği tam olarak bir elmas 'çılgınlığı' yaşanmasına sebep oldu. Günümüzde markiz kesim, damla kesim gibi türleri de mevcuttur.
Bu arada Koh-l Noor’dan söz etmemek olmaz. Dünyanın en ünlü elmaslarından biri olan ve Işık Dağı anlamına gelen bu elmas, uzun süre dünyanın en büyük elması idi. Anavatanı Hindistan’dı. Moğollar, Persler, Afganlar bu elması ele geçirmek için savaşanlardan. Derken birileri bu elması Hint prensinden çaldı. Sonra 1870’lerde İngilizlerin eline geçen elmas şu anada İngiliz Kraliyet Hazinesi’nin malı. Kadınlara iyi, erkeklere kötü geldiği savlanıyor.

PIRLANTANIN AŞK-SEVGİ SİMGESİ HALİNE GELMESİ

İlk olarak Avrupa feodalitesinde egemen aristokratlar tarafından, evlilik ve bağlanmanın simgesi olarak görülmüş ve değerli bir hediye olarak atfedilmiştir. Fakat pırlantanın yalnızca kısıtlı bir kesim tarafından elde edilebilmesi bu kültürün de sınırlı yayılımını beraberinde getirmiştir. XIX. yüzyılın sonunda Cecil Rhodes tarafından kurulan De Beers ise elmasın geniş kitlelere yayılma görevini üstlenmiş ve maden yataklarının %90'ını ele geçirerek tekel haline gelmiştir. Tekel olmanın gücünü kullanarak pırlantaya anlamlar yükleyen şirket, bunları tarihsel mirasla gerçeklerle harmanlayıp sunmuştur. Özellikle elmasın eşsiz, sonsuz ve aşkın simgesi olmasına vurgular yapılmış ve bu her pırlantanın tek ve eşsiz olmasıyla ilişkilendirilmiştir. Bilinen en dayanıklı madenlerden biri olan elmas; ışıkla olan muhteşem dansı ve her pırlantanın kendine özgü estetik yapısıyla bu sömürüyü destekleyen maddi bir alt yapı sunmaktadır.

PIRLANTA FİLMLERE ŞARKILARA KONU OLMAYA DEVAM EDİYOR!


Titanic filminde ‘‘okyanusun kalbi´´olarak ve sonsuz aşkın simgesi olarak sunulan mavi bir elması filmi izleyenler bilir. Hatta sonradan bu elmasın II.Abdülhamit’e ait olduğu ve kara elmas denildiği savlanmıştı.  Bir de müzik parçası analım: Nil Karaibrahimgil’in pırlanta adlı parçası. Bu çizelgeyi uzatmak olanaklıdır.
Bir de tekellerin elmas madenciliğinin kanlı ve karanlık yüzünü anlatan filmler var, örneğin, 2006 ABD yapımı olup, 2007’de Türkiye’de de vizyona giren Edward Zwick’in yönettiği Kanlı Elmas filmi. 1990’ların Sierra Leone’sinin iç savaş ortamının konu alındığı filmde kaçak elmas ve silah ticareti arasındaki korkunç bağlantı net bir biçimde anlatılıyor.   

DÜNYA’DA PIRLANTA ÇIKARIMI VE TİCARETİ 


Afrikada uluslararası şirketlerin denetimindeki çeteler ham elmasları insanlık dışı yöntemler ile çıkarıyor ve yasadışı yollarla dünyaya satıyor. Burada bir şirket ortaya çıkıyor: De Beers.  Belçika merkezli dev şirket şu anda ham elmas tedarikinde dünyanın bir numarası. De Beers kendi madenlerinden çıkan ham elmasları kendine bağlı 70’e yakın şirkete satıyor. Bütün dünyaya dağıtımı bu şirketler yapıyor. Her ne kadar 2004’de hükümetler ve sivil toplum kuruluşlarının çabasıyla  Kimberley süreci denilen bir çalışma kapsamında elmas arzının Afrika içi çatışmaların dışındaki kaynaktan geldiğine ilişkin setifikalandırma başladıysa da bu kimilerine pek inandırıcı gelmiyor. Afrika’daki iç çatışmaların finansmanının ham elmas madenlerinden sağlandığı uzun süredir biliniyor.  Dünyada geçerli iki sertifika var. Biri ABD merkezli GIA sertifikası. GIA’nın Türkiye’de ofisi yok. İkincisi ise Belçika merkezli Dünya Elmas Konseyi (HRD). 

Dünya genelinde ham taş tedarikinde Belçika bir numara.  Pırlanta işleyiciliğinde ise İsrail ve Hindistan başı çekiyor. Dünyada yıllık pırlantalı mücevher satışı son 25 yılda üç kat artarak 72 milyar dolara ulaşmış.  Dünya dışsatım liginde İtalya ve Hindistan’dan sonra Türkiye’nin üçüncü sırada yer aldığı belirtiliyor.  

Bu arada belirtilmesi gereken bir bilgi daha, dünyada değerli taş ticaretinin hala Anvers ve Rotterdam’daki bazı Yahudi ailelerin elinde olduğu ve onlarla iyi geçinmeyen, onlardan “onay” almayan “girişimciler”in dünya piyasalarında iş yapamayacağı!

TÜRKİYE’DE PIRLANTA SEKTÖRÜ

Son yıllarda Türk şirketleri, elmas / pırlanta taşı ithal edip, burada yüzük ve kolye gibi ürünlere işleyip satmaktadırlar. Dışalımda Belçika, İsrail, Dubai, 
Hindistan, Rusya ve Çin başı çekiyor.  Ham elmas fiyatları 2011’de 2010’a göre ikiye katlandı. Buna karşın sektör hız kesmiyor. İşten asıl parayı kazananların elmas kesme işin en iyi bilenler. Türkiye’de elmas kesimi yapılmıyor. 
Örnekse Kapalıçarşı’daki taş işçiliği ustaları yavaş yavaş bu dünyadan göçerken yerlerine yenileri yetişmediğinden bu işten Türkiye’ye ekmek kalması da pek olası gözükmüyor. Çin’in buradaki rekabeti işi götürüyor. Sektörde el işçiliğinin yerini makineleşme almaya başlamış. 
Jival Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu ‘Türkiye’de kaliteli ve markalı pırlanta işinin 2000’den sonra esasen başladığını’ söylüyor. 
Türkiye’deki elmas-pırlanta sektöründeki aşırı büyümeye koşut olarak, HRD dünya genelindeki ikinci büyük laboratuarını geçtiğimiz aylarda Türkiye’de açtı. HRD Türkiye üst düzey yöneticisi (CEO) Mehmet Can Özdemir, Türkiye’de mücevhere ilginin çok büyük olduğunu söylüyor. 
Elmas devi De Beers Türkiye’yi son 10 yıldır yakın markaja almış durumda. Bu yakın ilginin toptan elmas tedarikçileri üzerinden TV dizilerine (örneğin, Adını Feriha Koydum vb.) ve reklam aralarına dek uzanıyor. Dizide esas kızın ağabeyi 45 bin dolarlık elmas yüzüğü denize atıyor. Ertesi gün insanlar o yüzüğü aramak için mücevhercilere akın ediyor. 

Bir şirketin reklamı aşağıya alınmıştır: 
‘Pırlantayla aşkınız biraz renklendirmeye ne dersiniz?....11 adet sarı, 9 adet konyak, 2 adet pembe ve 135 adet pırlantayla tasarlanan, toplam 4,27 karatlık bu çok özel tasarımda sunduğumuz ışıltı çok özel’.
Bir başkası ise pırlanta ile parfümü birleştirmiş, pırlantayı alana parfüm de veriyor. Reklam sözleri ise şöyle: ‘Aşkın kokusu’. Maşukun yani aşık olunan kişinin kokusunu anladık da aşkın kokusun ne oluyor?    
Türkiye’de işçilik ucuz olduğu için pırlanta fiyatları da ucuz olmaktadır, bu ucuzluk oranı, yüzde 100’den başlıyor, yüzde 300-400’lere dek çıkıyor. Örneğin, işte bu nedenle, Türkiye’ye gelen turistlere, pırlanta satın alabilmeleri için pırlanta turları da düzenleniyor. 

 Yenilikçi pazarlama teknikleri de kullanılıyor. Örneğin Atasay, pırlanta satışları için ‘çadır satışları’ da düzenliyor. Şirket 2001 Aralık ayında düzenlediği etkinliğin ilk gününde 3870 altın ve pırlantalı ürün sattı. Çadır’ın en pahalı 3 karat tek taş pırlanta yüzüğü 30 bin liraya yakın bir fiyattan alıcı buldu.  Sektördeki kampanyaların ardı arkası kesilmiyor: bir alana bir bedava, sektörün en avantajlı taksit olanağı vb. Örneğin, her yıl yüzde 100’ün üzerinde büyüyen Divas Diamond, tanesi 69 liradan başlayan fiyatlarla pırlanta takı satıyor. Şirket yetkilileri, Türkiye’nin her yanından her gelir grubundan sipariş aldıklarını söylüyor. Yukarıda da değindiğimiz üzere Türkiye piyasasında daha çok G, H, I renk pırlanta bulunuyor. Türkiye’deki tüketiciler berraklığa da büyük önem veriyorlar. 
Dünya Elmas devi De Beers’e bağlı Diamond Trading Company (DTC) verilerine göre (ve ayrıca İstanbul Altın Borsası verilerine göre de) Türkiye’deki pırlantalı mücevherat pazarı 1,5 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu rakkam 2003 yılına göre üç kat artışı ifade ediyor. Dünya ortalamasının 25 yılda kat ettiği yüzde 300’lük artış, bizde 8 yılda kat edilmiş!  Yukarıda da değindiğimiz gibi dünyada pırlantalı mücevherat dışsatım liginde dünya üçüncüsü olan Türkiye’de pazarın yüze 35’i iç pazara kalanı ise yurtdışına gidiyor. 

Sıfır KDV desteğiyle doymak bilmeyen sektör şirketleri pırlantadaki yüzde 20’lik Özel Tüketim Vergisi’nin de kalkmasını istiyorlar. Üstelik bir kısmını da iade almalarına rağmen! Bununla da bitmiyor, hammadde ithalatı yahut mamül pırlantanın ithalatındaki vergi düzenlemeleri, işi kitabına uydurmayı bilen vergi kaçırıcılar için tam bir altın yumurtlayan tavuk. Hele de önüne yem konup, kalkınca altından yumurtası kolayca alınan tüketiciler de mevcutsa. Sektör şirketlerinin bir çoğu cemaate yakın ve/veya iktidara yakın. Hatta iktidar yetkililerini yargıdan kurtaranlar, onlarla ortak olanlar bile var.    
Son tahlilde Türkiye bir pırlanta üreticisi değil, bir pırlanta tüketicisi.
Özel günler ekonomisi pazarlaması ve pırlanta Kapitalizmin pazarlama –satış pompalaması tekniklerinden biri olan özel günler pazarlamacılığı olarak anılan araç üzerinden, “sevgililer günü”nde pırlanta, en yaygın armağanlardan biri durumuna getiriliyor, tamamen duygusal! nedenlerle. 

Doç. Dr. Melih Baş

ulusalkanal.com.tr

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Beyaz ve yuvarlak pırlantadan şaşmayın- Milliyet






Beyaz ve yuvarlak pırlantadan şaşmayın



  Pırlanta  Sarrafı… Türkiyenin Online Pırlanta danışmanı .


Son yıllarda takı olarak yaygınlaşan pırlanta, iyi bir yatırım da aynı zamanda. Ama değerinde alıp satabilmek için bazı püf noktalarına hakim olmak gerek. Sektörün köklü isimlerinden Atilla Anlı, pırlantanın 10 farklı düzeyi bulunan renk skalasının olduğunu, bunların içinden daima beyazın tercih edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu beyaz pırlantanın kesimi de yuvarlaksa “Doğru yatırım yaptım” diyebilirsiniz.


SONGÜL HATISARU/HAFTANIN SÖYLEŞİSİ
Atilla Anlı, Türkiye’nin önde gelen elmas tüccarlarından. 1984’te Özal’ın izniyle Türkiye’ye ilk resmi pırlanta ithalatını gerçekleştiren kişi. İşe değerli taş ticaretiyle başlamış. Zamanla, “Biz neden değerli taşlarla mücevher yapmıyoruz?” diye düşünmüş ve Only One By Atilla Karat adıyla kendi markasını yaratmış. Pırlanta tutkusu o kadar güçlü ki, adını markasına verirken pırlantanın “Karat”ını soyadı almış bir anlamda. Pırlantanın büyüsüne 40 yıl önce kapılmış. Sektörün “Ağabeylerinden”... “Mesleğim ailemden önce gelir” diyecek kadar tutkuyla bağlı işine. Röportaja ikna edip Çemberlitaş’ta mağazasının bulunduğu binasına gittim. Birbirine geçmeli bölümler... İçinde değerli taşların olduğu odalar. Tozu bile kıymetli olan pırlantaları çok yakından inceleme fırsatı buldum.
De Beers’in izinde
Atilla Anlı, Türkiye’ye gelen Kevin Costner gibi dünya starlarına alacakları mücevher konusunda eksperlik de veriyor. Büyük aileler önemli taşlar alacakları zaman veya tereddüte düştüklerinde onun kapısını çalıyor. Bunun için bir ücret almadan herkese yardımcı oluyor. Kapalıçarşı’nın Atilla ağabeyi nesli tükenmiş esnaflardan. Zora giren toptan müşterilerini sıkıştırmıyor, “Sat ödersin” ekolünden geliyor. Dünya mücevher devi De Beers’in izinde yürüyor. Bugünlerde enerjisinin büyük bölümünü kendi markası Only One By Atilla Karat’ı zincir haline getirmeye ayırıyor. Kızı,İngiltere’de University College Of London’ın ekonomi bölümünü bitirdikten sonra Central Saint Martins’te mücevher tasarımı eğitimi almış. Only One By Atilla Karat’ın başına geçmek için planlanmış bir eğitim. Atilla Anlı’yla trendleri, sektörü ve markasını konuştuk.

* Pırlanta, değerli oluşunun ötesinde, büyüsü de olan bir taş. Büyüsüne nasıl kapıldınız?

1970’te İstanbul’da ufak bir atölye kurdum. İmalattan gelmeyim. Benim hayatım mücevherat. Mesleğim ailemden de önce gelir doğrusu. Kuyumcular Odası’nın kurucularındanım. 1984 yılında, rahmetli Turgut Özal’ın kurduğu hükümetin aldığı karar sonrasında, Allah bana Türkiye’de ilk pırlanta ithalatını yapmayı nasip etti. O günkü şartlarda pırlanta sektöründe taşlar yerine oturmamıştı. Türkiye’de kaliteli mücevher üretimi ithalatla başlar. 2003’te De Beers’in yaptığı tanıtımın bütün trio mücevheratını ben verdim. Firmamız 2010’da dünyaca ünlü Gemoloji Enstitüsü HRD Antwerp Institbte Of Gemmolgy-İstanbul tarafından “The number one client of HRD Antwerp Certificates” , “1 numaralı müşteri” ünvanına sahip olarak 2011’de de HRD Antwerp’te ayrılacıklı çözüm ortakları arasında yerini almıştır.

* Sanat koleksiyonları elden geçirildiğinde bazı eserlerin aslında çok da değerli olmadığı görülebiliyor. Siz, bir zamanlar servet ödenen mücevherleri bugün incelediğinizde aynı değeri göremediğiniz oluyor mu?

Geçmişte maalesef bazı suiistimaller oldu. Renk problemi olan pırlantalar satıldı. 1970’li yıllarda gümüş çatal, kaşıklar eritilip kaplanarak montürler yapılmış. Üzerine de berrak olmayan pırlantalar konulup takıya dönüştürülmüş. 1975’lerde ise beyaz altın modası başladı. Ama çoğu beyaz altın değildi. O zamanlar o takıları alanlar o paralarla Bostancı’da daire alabilirdi.

Elime aldığım 3 taşın değeri 200 bin dolar. Önümde duran taşlardan en çok kırmızı yakutu beğendim...
Elime aldığım 3 taşın değeri 200 bin dolar.
Önümde duran taşlardan en çok kırmızı yakutu beğendim...

Sertifika uluslararası olmalı

* Ama sertifikaları var, çözüm değil mi?

Firmaların sertifikasını yeterli görmüyorum. O bilgi ve birikim sonuçta her firmada yok. Sertifika veriyor ama kendi inisiyatifini yansıtıyor. Belli uluslararası firmalar size takının sertifikasını verir. Uluslararası saygınlığı olan Amerikan, Belçika, Rus firmalarıdır bunlar. Biz mesela kendi sertifikamız yanında dünyada çok muteber olan Belçika HRD şirketinin sertifikasını da veririz.

* Bu sertifikayı vermek zorunlu mudur?

Altında güvenlik sorunu yüzde 99 çözülmüştür. Ama pırlanta da henüz aynı noktada değiliz. Bugün pırlantayı anlayan insan sayısı çok azdır aslında. Alım yaparken uluslararası firmaların verdiği sertifikayı da istemelisiniz. Satan vermiyorsa o takıyı almamanızı tavsiye ediyorum. Dünyada her taşın bir kaydı vardır. Artık neredeyse her pırlantanın çemberine önemli sertifika firmalarının verdiği taşın özelliğini gösteren kimliği yazılıyor.

* Pırlanta aldığımda bir şüphem varsa ne yapabilirim?

Kuyumcular odası HRD ile işbirliğine gitti. Başvurup istediğiniz incelemeyi yaptırabilirsiniz. Bunun dışında çok iyi özel laboratuarlar var. Bizim laboratuarımızada getirirlerse yardımcı oluruz.

* Yabancılarla yerlilerin tercihleri arasında bir farklılık var mı?

Yabancılar işlenmiş renkli taş sever.

* İyi pırlanta nasıl anlaşılır?

Beyaz, içi temiz olan pırlantadır. Pırlantada renk skalası en beyaz olan D’den başlar sarı limona kaçan renklere Z’ye kadar gider. Alfabenin son harflerine doğru gittikçe kalitesi düşer. Şimdi ilanlar görüyorum, ‘Bir tane tek taş alana, yarısı hediye’ diyor. Yahu nasıl olur bu. Maliyeti karşılaması mümkün değil ki. 10 tane renk vardır pırlantada. Türkiye’de ise beyaz, açık sarı ve kahverengi pırlanta var. Fancy dediğimiz orijinal sarılar var. Şimdi bunlar moda ama ben kesinlikle beyazdan şaşmayın diyorum. Baget, kalp, kare, markiz, damla şeklinde olan kesimler var. Ben bunları da tavsiye etmiyorum özellikle yatırım amaçlı alıyorsanız yuvarlak kesimden şaşmayın.


 ‘238 karatı gördüm, kalbim duruyordu’
* Türkiye’de en çok kaç karat tek taş satılıyor?

Tek taşlar genelde 1-3 karat arasındadır. 1 karatlık iyi bir tek taş 5-7 bin dolar. En çok satılan 0.50 santim kaliteli bir tek taş ise 2 bin dolar civarında. Tek taş artık halka indi. Minik parçalarda 0.10 cm (Bir karatın 10’da biri) taşlar çok satılıyor. Sözlenenler tercih ediyor bunu.

* Bazen okuyoruz 50 karat yüzük aldı sevgilisine diye. Nasıl oluyor bu?

Yok öyle bir şey. Buna kimsenin gücü yetmez. Karatın yarısına biz 0.50 cm deriz. (1 karat 100 cm imiş mücevhercilerin jargonunda) 20 karat tek taş bile Türkiye’de çok nadirdir. Birkaç ailede var. Ama bunların sayısı bir elin parmağını geçmez.

* Gördüğünüz en yüksek karat taş...

İsrail’de gördüm, usta işliyordu, 238 karat. Kalbim duruyordu, o günü asla unutamam.

* Yatırım amaçlı olarak altın mı, pırlanta mı?

İkisi de alınır. Altının çok işçiliklisi de yatırım amaçlı olamaz ama. Cumhuriyet altını veya 24 ayar alın. Fazla işçilikten uzak durun, yatırım amaçlı alacaksınız yuvarlak beyaz pırlanta her zaman iyidir.

‘En korktuğum taş zümrüt, çok hassastır’
* Bugünlerde en çok ne satılıyor?

Tek taş. Arkasından alyans ve su yolu bileziği. Tek taşını alan bu ikisinden sonra kolye ucunu da almak istiyor. Bu set tamamlanınca bu kez başa dönüyor ve daha yüksek karatta tek taş alıyor.

* Pırlantadan sonra peki?

Pırlantadan sonra en çok zümrüt isteniyor. Zümrüt, Muhteşem Yüzyıl’la çok ön plana çıktı. Ama beni de en çok korkutan taştır. Zümrüt çok hassas bir taştır. Çok çabuk kırılabilen, darılabilen, renk değiştirebilen bir taş damarlarından dolayı. Tüketicinin mümkün mertebe renkli taş almamasını tavsiye ediyorum.

* Neden?

Renkli taş her zaman yatırım amaçlı olamaz. Türkiye’de kaliteli renkli taş çok azdır. Pırlantayı her zaman bulursunuz, satarsınız ama renkli taşın kalitesini kimse ne biliyor ne de değer veriyor.

* Değerli taşları nerelerden alıyorsunuz?

RusyaHindistanAfrikaKanadaAvustralya.
 
Usta olacak gençlerin elinden tutuyor
* Mıhlama ustalarının sayısının azaldığı söyleniyor. Nasıl buluyorsunuz onları?

Mıhlamanın da makinesi var mı derseniz var. Ama standart işler için. Özellikli işlerde istediğiniz kalitedeki mıhlamayı ustanın dışında kimse yapamaz. İyi ustaların sayısı çok azaldı. Üç ay önceGazi Üniversitesi’nin mıhlama bölümü açtığını duydum. Bizi davet ettiler sponsor da oldum. Yeni ustaların yetişmesi için elimden gelen her desteği veriyorum. Bu yıl 50 öğrenci alacağım. Üniversitelerden öğrenci alıp yetiştiriyoruz. Üniversitelerde seminerler veriyorum. Ancak iyi ustalar yetiştirirsek piyasanın dinamiklerini düzeltebilir, arka sokaklara çare bulabiliriz.

*Ne var arka sokaklarda?

Kuyumcu olmayıp da kendini kuyumcu zanneden o kadar çok insan var ki. Bunlar 100 gram altınla dükkan açıyor, amaçları silah ruhsatı almak. Her önüne gelene kuyumcu dükkanı açtırılmaması lazım. Tabloya baktığınızda 20 bin kuyumcu var, 5 bin kuyumcu yeter oysa. Belirli sayıda firma olursa denetim ve kontrolü de çok rahat olur.
Tarihi tasarımda kimse Sevan’la yarışamaz
* Markanızı büyütürken yol haritanız ne olacak? Şimdilerde dünyada tarihi takılar çok moda...

Tarihi ürünler yapmayacağım. Bu konuda kimse Sevan Bıçakçı’nın önüne geçemez çünkü. Yaptığı tasarım ve takılara çok saygı duyuyorum, mükemmel bir usta. Daha dizayn günümüz trendlerine yakın modern ürünler satacağız. Unigue tasarımlar yapacağız. Ama sadece büyük parçalar koymayacağız. Eşinize, annenize sormadan alabileceğiniz ürünler de olacak. Her kesime hitap edecek. Paranız varsa yüksek karatı alabilirsiniz ama işçilik de en az bunun kadar önemlidir. Türkiye’de gerçek mücevheratın yapılabildiğini dünyaya göstermek istiyorum. Kızım Melis eğitimini tasarım üzerine yaptı. Markanın başında o olacak. Mağazamız Nuruosmaniye’de ve birçok mücevherci de bizim ürünlerimizi satar. Şimdi yeni mağazalar açıyoruz. Bir yıl içinde İstanbul’da belli alışveriş merkezlerinde, Ankara ve Dubai’de açacağız. Arkasından Suudi Arabistan’da olacağız. Orada belli ailelere zaten ürün veriyoruz. Arabistan’da insanların bütün statüsü mücevher üzerinden belirleniyor. Bir düğünde ne kadar ağır takı taktığınız ne kadar varlıklı olduğunuzun göstergesidir oralarda. Tüketiciye daha çok noktada dokunacağız. Ama öyle süpermarket gibi yaygınlaşmayacağız, seçkin noktalarda seçkin bir koleksiyonla olacağız. Butik mağazalarla gerçek mücevheri göstereceğim.
MİLLİYET

17 Nisan 2013 Çarşamba

Çeyrek altın yerine pırlanta



SABAH- Altın fiyatlarının son bir yılda neredeyse iki kat artması hediye anlayışını değiştirdi.
Eskiden düğünlerde yarım altın almak ayıplanırken bugün çeyrek altının daha küçüğü üretiliyor. İnternetteki uygun fiyatlı  takılar böyle özel günlerde sunulabilecek ve değer yüklü çok özel ve uygun fiyatlı hediye konumunda türketicilerin alternatifi oluyor.

Dünyada altın fiyatlarının artmasıyla tüketiciler internetteki uygun fiyatlı pırlanta satan alışveriş sitelerine gözünü çevirdi. Dünyada yıllık cirosu 500 milyon doları geçen pırlanta alışveriş siteleri yer alıyor. 

Divaspirlanta.com Kurucularından Ertuğrul Belen, özellikle kriz döneminde özel gün ve lüks takı olarak bilinen pırlantanın, günlük bir aksesuvar olarak kullanılabilmesi misyonuyla hayata geçirdiğini aktardı. Ertuğrul Belen şöyle devam etti:

"Bir yıl önce 110 TL'ye alınabilecek bir çeyrek altın bugün 170 TL'nin üzerinde. 'Hediye Altın'ı verdiğiniz kişi için anlam değeri değişmiyorken alanın bütçesinde önemli bir kayıp yaşanıyor. İşte bu noktada Divaspirlanta.com için tasarlanan sertifikalı 'Akıllı Takılar' en uygun fiyata, hatta bir yıl önceki çeyrek altın fiyatına pırlantalı bir takı hediye edilebilmesini sağlıyor."

Anadolu'dan Büyük İlgi
Kriz döneminde özellikle Anadolu'dan büyük ilgi gördüklerini paylaşan Belen, tüketicilerin internetten pırlanta gibi değerli taş alışverişine olan güvenini şöyle açıklıyor:

"Pırlantaların sertifikalı olması, ürünlerin hızlı ve Türkiye'nin her yerine ücretsiz ve çok özel hediye paketinde gönderilmesi, üstelik 30 gün süre içerisinde geri iade ve yıl içerisinde ücretsiz temizlik gibi katma değerli hizmetlerin olması."


SABAH

4 Nisan 2013 Perşembe

İnternetten Pırlanta almanın avantajları kolaylıkları


1. Fiyatlar çok daha düşüktür . Internetten pırlanta ve mücevher satan kuruluşların sabit giderleri, dükkanlardan satış yapan kuruluşların yanında çok düşük olduğundan ve ağır envanter taşımadıklarından dolayı çok daha düşüktür. Bu da doğrudan sizlere uygun fiyatlar olarak yansır.

2. Seçecek çok daha fazla ürün bulursunuz . Internet satıcıları genellikle belli ürünleri satıp o ürünlerle ilgili geniş bir yelpaze tutarlar. Dükkanlar ise çok daha fazla çeşit tutmak zorunda kaldıklarında ağır finansman yükü altına gireceklerinden mümkün olan optimum stok seviyesi ile dönmeye çalışırlar. Sonuç olarak daha az envanter masrafı ve daha düşük fiyatları internet satıcılarından bulursunuz.

3. Rahatlık . Neredeyse pijamalarınızla pırlanta mücevher alışverişi yapabilirsiniz. Satıcı baskısı olmadan rahatlıkla inceleme ve karşılaştırma yapar konu hakkında çok detaylı bilgi sahibi olursunuz. Dükkanlara gitmek, yolda, trafikte zaman harcamak gibi olumsuzluklardan kurtulursunuz.

4. Satıcı baskısında uzak Internette her türlü zaman ve satıcı baskısından uzak alışverişinizi tamamlarsınız.
pırlanta markaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pırlanta markaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Eylül 2013 Cuma

Kate Moss mücevher kaplı mayosuyla...

İngiliz manken ilerleyen yaşına rağmen güzelliğinden hiçbir şey kaybetmedi.

Güzel model Esquire Dergisi'nin çekimleri için mücevherle kaplı transparan mayosu ve beyaz ceketiyle oldukça dikkat çekiciydi.




Moda Yönetmeni Moss ile yaptığı çekimi "gözlerimizi alamadığımız kıza dönüş" diye adlandırdı.


12 Haziran 2013 Çarşamba

Pirlanta'da Marka Algisi

 Pırlanta'da Marka Algısı

Marka:
• İsimle özdeşleşen kalite standardıdır.
• Bir vaat, itibar, imaj, tanıdık bir şeydir.
• İtimat, güven, sadakattir.
• Bir hizmettir.
• Pazarlama, reklam ve halkla ilişkilerdir.
• Uzun yıllar içinde gelişir.

 Lüks markalar yüksek maliyet ile güçlü güvence ve kalite algıları ile
tanımlanıyor.

• Lüks markaların büyük bir kısmı perakende ortamında. Üst sınıf mağazalar başlı
başına bir alışveriş deneyimi yaratıyor.

• Lüks markalar, ağırlıklı olarak pazarlama nedeniyle prestij ve statü anlamına
geliyor.


 Seri üretim markaları ise aksine çok daha düşük maliyet ve kaliteye sahip.




• Seri üretim markaları el işçiliği değil; her yerde bulunabiliyorlar.

• Arz daha büyük ki bu da değeri düşürüyor.

Turquality- ACNielsen

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Pirlantanın Ekonomi Politigi



Yerkabuğunun 150 km. kadar derinliklerinde sıcak ve basınçla kristalleşen karbon atomlarından oluşan ve volkanik patlamalarla yeryüzüne çıkan taş, kesim ve biçimine göre elmas ya da pırlantaya dönüşmektedir. Pırlanta daha parlak, daha zor yani daha çok yüzey kesimli ve alt kısmı kubbe gibidir. Elmasın alt kısmı düz, yüzey sayısı ise 12 ile 37 adet arasında değişmektedir. Elmasın değeri ile, pırlantanın değeri kıyaslandığında, pırlantanın işçiliği daha ince olması nedeniyle daha değerlidir. Taşların yüzde 95’i renksiz, diğer kısmı renkli olup fantezi olarak adlandırılır, örneğin kıt olan Avustralya pembe pırlantası.  

PIRLANTANIN ÖLÇÜLERİ

Pırlanta 4C ile ölçülür.  Pırlantanın ağırlığını gösteren karat (ilk elmasın bulunduğu Hindistan´da keçiboynuzunun çekirdeği ölçü olarak alınırdı ve bir karat eşittir bir gramın beşte biri ya da 200 miligramdı). Pırlantalı mücevherlerin ticaretinde kullanılan diğer üç C ise,   kesim (cut), berraklık (clarity) ve renk (color) olarak tanımlanır. Elmasın en beyazına D-color deniyor. En koyusuna doğru Z’ye dek gidiyor. Türkiye piyasasında daha çok G, H, I renk pırlanta bulunuyor. Uzakdoğu’da daha çok K, L, M renkleri gidiyor. Berraklık konusu da önemli. ABD’de en beyaz taşlar gidiyor ama en az berrak dört tip daha yaygın. Uzakdoğu’da ise berraklık önemli. Türkiye’deki tüketiciler de berraklığa büyük önem veriyorlar. Pırlantanın esas değeri kesimden kaynaklanıyor.

PIRLANTA VE ELMASIN ÇIKARILMASI

Elmas bulmak için büyük sınai faaliyet yürütülebileceği gibi, gibi küçük ölçekli yöntemler de mevcuttur.  Bir karat pırlanta için 250 ton kaya, kum ve çakılın çıkarılması gerekir. Dünyadaki yıllık üretim 100 milyon karata eşittir ki, bunun sadece yüzde 50´si mücevher kalitesindedir. Bir karatlık pırlantanın pahalı olmasının nedeni burada yatmaktadır. Kıtlık, çıkarmanın aşırı maliyeti, bir de üstüne çok ince işleme işçiliği.
Bir de yapay pırlantalar da pazara sunuluyor ve Rusya bu konuda oldukça iddialı. 

PIRLANTA VE ELMASIN KULLANIM ALANI YALNIZCA TAKI KESİMİ Mİ?

Hayır. Elmas, kesici özelliğiyle, sanayide de, cerrahide de kullanılıyor. 

PIRLANTANIN TARİHSEL GELİŞİMİ

M.Ö. 800’de Hindistan’da bulunan ilk elmas taşı, daha sonra Brezilya’da (18.yy), Güney Afrika’da (1866), Rusya’da (1948), Avustralya (1979) ve Kanada’da(1990)  bulunur.   
Bu taş, Romalılar tarafından 'tanrının gözyaşları', Yunanlılar tarafından Eros'un okunun ucundaki taş, Hindistan kralları güç ve iktidar olarak algılanmıştır. Eski çağlarda, yenilmezlik ve sihrin bir parçası olarak, elmas sahibi olabilmek, yalnızca kral ve toplum liderlerinin tekelindeydi. Ayrıca elmas çıkarılan yerlerin sınırlı olması (yalnız Hindistan) ve madencilik tekniklerinin ilkelliği hem elmas miktarı hem de kalitesini olumsuz etkilemekteydi. Buna rağmen özellikle Hint Kralları sahip oldukları bazı eşsiz elmaslarla (İdol Gözü, Kaplan Gözü, Goncolde Kraliçesi,Cennetin Aynası) kendi tahtlarını ve 'bahtlarını' korumuşlardır.
İlk elmas mücevher örneğini 11. yy' da Macar bir prensin tacında görüyoruz. Kesilmemiş bir parça elmas kudretin ve gücün simgesi olarak belirmiştir. Böylece kraliyet taçlarına elmas koyma geleneği kök salar.
1330' da ilk elmas kesimi, 20.yy.ın başına dek elmasın başkenti unvanını koruyan Venedik'te gelişir; 14.yy da Hindistan´da elmas cilalama bulunur; bu işlem elmasın tozları kullanılarak yapılır. 
15. yy' la gelindiğinde elmas yeni bir anlam kazanır; Avusturya arşidükü Maximillian ilk nişan yüzüğünü Burgundy' li Mary' e verir ve böylece elmas artık bir anlamda gücün paylaşımını ve sonsuz aşkı simgelemeye başlar. 16. yy' da Antwerp´te pembe elmas keşfedilince, elmas esneklik kazanır. 17. yy' da elmas 58 yüzeyli kesimle pırlanta halini alır, ve daha değerli bir mücevher haline gelir.
20. yüzyılda ise ilerleyen teknoloji ve yayılan sermayenin işbirliği tam olarak bir elmas 'çılgınlığı' yaşanmasına sebep oldu. Günümüzde markiz kesim, damla kesim gibi türleri de mevcuttur.
Bu arada Koh-l Noor’dan söz etmemek olmaz. Dünyanın en ünlü elmaslarından biri olan ve Işık Dağı anlamına gelen bu elmas, uzun süre dünyanın en büyük elması idi. Anavatanı Hindistan’dı. Moğollar, Persler, Afganlar bu elması ele geçirmek için savaşanlardan. Derken birileri bu elması Hint prensinden çaldı. Sonra 1870’lerde İngilizlerin eline geçen elmas şu anada İngiliz Kraliyet Hazinesi’nin malı. Kadınlara iyi, erkeklere kötü geldiği savlanıyor.

PIRLANTANIN AŞK-SEVGİ SİMGESİ HALİNE GELMESİ

İlk olarak Avrupa feodalitesinde egemen aristokratlar tarafından, evlilik ve bağlanmanın simgesi olarak görülmüş ve değerli bir hediye olarak atfedilmiştir. Fakat pırlantanın yalnızca kısıtlı bir kesim tarafından elde edilebilmesi bu kültürün de sınırlı yayılımını beraberinde getirmiştir. XIX. yüzyılın sonunda Cecil Rhodes tarafından kurulan De Beers ise elmasın geniş kitlelere yayılma görevini üstlenmiş ve maden yataklarının %90'ını ele geçirerek tekel haline gelmiştir. Tekel olmanın gücünü kullanarak pırlantaya anlamlar yükleyen şirket, bunları tarihsel mirasla gerçeklerle harmanlayıp sunmuştur. Özellikle elmasın eşsiz, sonsuz ve aşkın simgesi olmasına vurgular yapılmış ve bu her pırlantanın tek ve eşsiz olmasıyla ilişkilendirilmiştir. Bilinen en dayanıklı madenlerden biri olan elmas; ışıkla olan muhteşem dansı ve her pırlantanın kendine özgü estetik yapısıyla bu sömürüyü destekleyen maddi bir alt yapı sunmaktadır.

PIRLANTA FİLMLERE ŞARKILARA KONU OLMAYA DEVAM EDİYOR!


Titanic filminde ‘‘okyanusun kalbi´´olarak ve sonsuz aşkın simgesi olarak sunulan mavi bir elması filmi izleyenler bilir. Hatta sonradan bu elmasın II.Abdülhamit’e ait olduğu ve kara elmas denildiği savlanmıştı.  Bir de müzik parçası analım: Nil Karaibrahimgil’in pırlanta adlı parçası. Bu çizelgeyi uzatmak olanaklıdır.
Bir de tekellerin elmas madenciliğinin kanlı ve karanlık yüzünü anlatan filmler var, örneğin, 2006 ABD yapımı olup, 2007’de Türkiye’de de vizyona giren Edward Zwick’in yönettiği Kanlı Elmas filmi. 1990’ların Sierra Leone’sinin iç savaş ortamının konu alındığı filmde kaçak elmas ve silah ticareti arasındaki korkunç bağlantı net bir biçimde anlatılıyor.   

DÜNYA’DA PIRLANTA ÇIKARIMI VE TİCARETİ 


Afrikada uluslararası şirketlerin denetimindeki çeteler ham elmasları insanlık dışı yöntemler ile çıkarıyor ve yasadışı yollarla dünyaya satıyor. Burada bir şirket ortaya çıkıyor: De Beers.  Belçika merkezli dev şirket şu anda ham elmas tedarikinde dünyanın bir numarası. De Beers kendi madenlerinden çıkan ham elmasları kendine bağlı 70’e yakın şirkete satıyor. Bütün dünyaya dağıtımı bu şirketler yapıyor. Her ne kadar 2004’de hükümetler ve sivil toplum kuruluşlarının çabasıyla  Kimberley süreci denilen bir çalışma kapsamında elmas arzının Afrika içi çatışmaların dışındaki kaynaktan geldiğine ilişkin setifikalandırma başladıysa da bu kimilerine pek inandırıcı gelmiyor. Afrika’daki iç çatışmaların finansmanının ham elmas madenlerinden sağlandığı uzun süredir biliniyor.  Dünyada geçerli iki sertifika var. Biri ABD merkezli GIA sertifikası. GIA’nın Türkiye’de ofisi yok. İkincisi ise Belçika merkezli Dünya Elmas Konseyi (HRD). 

Dünya genelinde ham taş tedarikinde Belçika bir numara.  Pırlanta işleyiciliğinde ise İsrail ve Hindistan başı çekiyor. Dünyada yıllık pırlantalı mücevher satışı son 25 yılda üç kat artarak 72 milyar dolara ulaşmış.  Dünya dışsatım liginde İtalya ve Hindistan’dan sonra Türkiye’nin üçüncü sırada yer aldığı belirtiliyor.  

Bu arada belirtilmesi gereken bir bilgi daha, dünyada değerli taş ticaretinin hala Anvers ve Rotterdam’daki bazı Yahudi ailelerin elinde olduğu ve onlarla iyi geçinmeyen, onlardan “onay” almayan “girişimciler”in dünya piyasalarında iş yapamayacağı!

TÜRKİYE’DE PIRLANTA SEKTÖRÜ

Son yıllarda Türk şirketleri, elmas / pırlanta taşı ithal edip, burada yüzük ve kolye gibi ürünlere işleyip satmaktadırlar. Dışalımda Belçika, İsrail, Dubai, 
Hindistan, Rusya ve Çin başı çekiyor.  Ham elmas fiyatları 2011’de 2010’a göre ikiye katlandı. Buna karşın sektör hız kesmiyor. İşten asıl parayı kazananların elmas kesme işin en iyi bilenler. Türkiye’de elmas kesimi yapılmıyor. 
Örnekse Kapalıçarşı’daki taş işçiliği ustaları yavaş yavaş bu dünyadan göçerken yerlerine yenileri yetişmediğinden bu işten Türkiye’ye ekmek kalması da pek olası gözükmüyor. Çin’in buradaki rekabeti işi götürüyor. Sektörde el işçiliğinin yerini makineleşme almaya başlamış. 
Jival Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu ‘Türkiye’de kaliteli ve markalı pırlanta işinin 2000’den sonra esasen başladığını’ söylüyor. 
Türkiye’deki elmas-pırlanta sektöründeki aşırı büyümeye koşut olarak, HRD dünya genelindeki ikinci büyük laboratuarını geçtiğimiz aylarda Türkiye’de açtı. HRD Türkiye üst düzey yöneticisi (CEO) Mehmet Can Özdemir, Türkiye’de mücevhere ilginin çok büyük olduğunu söylüyor. 
Elmas devi De Beers Türkiye’yi son 10 yıldır yakın markaja almış durumda. Bu yakın ilginin toptan elmas tedarikçileri üzerinden TV dizilerine (örneğin, Adını Feriha Koydum vb.) ve reklam aralarına dek uzanıyor. Dizide esas kızın ağabeyi 45 bin dolarlık elmas yüzüğü denize atıyor. Ertesi gün insanlar o yüzüğü aramak için mücevhercilere akın ediyor. 

Bir şirketin reklamı aşağıya alınmıştır: 
‘Pırlantayla aşkınız biraz renklendirmeye ne dersiniz?....11 adet sarı, 9 adet konyak, 2 adet pembe ve 135 adet pırlantayla tasarlanan, toplam 4,27 karatlık bu çok özel tasarımda sunduğumuz ışıltı çok özel’.
Bir başkası ise pırlanta ile parfümü birleştirmiş, pırlantayı alana parfüm de veriyor. Reklam sözleri ise şöyle: ‘Aşkın kokusu’. Maşukun yani aşık olunan kişinin kokusunu anladık da aşkın kokusun ne oluyor?    
Türkiye’de işçilik ucuz olduğu için pırlanta fiyatları da ucuz olmaktadır, bu ucuzluk oranı, yüzde 100’den başlıyor, yüzde 300-400’lere dek çıkıyor. Örneğin, işte bu nedenle, Türkiye’ye gelen turistlere, pırlanta satın alabilmeleri için pırlanta turları da düzenleniyor. 

 Yenilikçi pazarlama teknikleri de kullanılıyor. Örneğin Atasay, pırlanta satışları için ‘çadır satışları’ da düzenliyor. Şirket 2001 Aralık ayında düzenlediği etkinliğin ilk gününde 3870 altın ve pırlantalı ürün sattı. Çadır’ın en pahalı 3 karat tek taş pırlanta yüzüğü 30 bin liraya yakın bir fiyattan alıcı buldu.  Sektördeki kampanyaların ardı arkası kesilmiyor: bir alana bir bedava, sektörün en avantajlı taksit olanağı vb. Örneğin, her yıl yüzde 100’ün üzerinde büyüyen Divas Diamond, tanesi 69 liradan başlayan fiyatlarla pırlanta takı satıyor. Şirket yetkilileri, Türkiye’nin her yanından her gelir grubundan sipariş aldıklarını söylüyor. Yukarıda da değindiğimiz üzere Türkiye piyasasında daha çok G, H, I renk pırlanta bulunuyor. Türkiye’deki tüketiciler berraklığa da büyük önem veriyorlar. 
Dünya Elmas devi De Beers’e bağlı Diamond Trading Company (DTC) verilerine göre (ve ayrıca İstanbul Altın Borsası verilerine göre de) Türkiye’deki pırlantalı mücevherat pazarı 1,5 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu rakkam 2003 yılına göre üç kat artışı ifade ediyor. Dünya ortalamasının 25 yılda kat ettiği yüzde 300’lük artış, bizde 8 yılda kat edilmiş!  Yukarıda da değindiğimiz gibi dünyada pırlantalı mücevherat dışsatım liginde dünya üçüncüsü olan Türkiye’de pazarın yüze 35’i iç pazara kalanı ise yurtdışına gidiyor. 

Sıfır KDV desteğiyle doymak bilmeyen sektör şirketleri pırlantadaki yüzde 20’lik Özel Tüketim Vergisi’nin de kalkmasını istiyorlar. Üstelik bir kısmını da iade almalarına rağmen! Bununla da bitmiyor, hammadde ithalatı yahut mamül pırlantanın ithalatındaki vergi düzenlemeleri, işi kitabına uydurmayı bilen vergi kaçırıcılar için tam bir altın yumurtlayan tavuk. Hele de önüne yem konup, kalkınca altından yumurtası kolayca alınan tüketiciler de mevcutsa. Sektör şirketlerinin bir çoğu cemaate yakın ve/veya iktidara yakın. Hatta iktidar yetkililerini yargıdan kurtaranlar, onlarla ortak olanlar bile var.    
Son tahlilde Türkiye bir pırlanta üreticisi değil, bir pırlanta tüketicisi.
Özel günler ekonomisi pazarlaması ve pırlanta Kapitalizmin pazarlama –satış pompalaması tekniklerinden biri olan özel günler pazarlamacılığı olarak anılan araç üzerinden, “sevgililer günü”nde pırlanta, en yaygın armağanlardan biri durumuna getiriliyor, tamamen duygusal! nedenlerle. 

Doç. Dr. Melih Baş

ulusalkanal.com.tr

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Beyaz ve yuvarlak pırlantadan şaşmayın- Milliyet






Beyaz ve yuvarlak pırlantadan şaşmayın



  Pırlanta  Sarrafı… Türkiyenin Online Pırlanta danışmanı .


Son yıllarda takı olarak yaygınlaşan pırlanta, iyi bir yatırım da aynı zamanda. Ama değerinde alıp satabilmek için bazı püf noktalarına hakim olmak gerek. Sektörün köklü isimlerinden Atilla Anlı, pırlantanın 10 farklı düzeyi bulunan renk skalasının olduğunu, bunların içinden daima beyazın tercih edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu beyaz pırlantanın kesimi de yuvarlaksa “Doğru yatırım yaptım” diyebilirsiniz.


SONGÜL HATISARU/HAFTANIN SÖYLEŞİSİ
Atilla Anlı, Türkiye’nin önde gelen elmas tüccarlarından. 1984’te Özal’ın izniyle Türkiye’ye ilk resmi pırlanta ithalatını gerçekleştiren kişi. İşe değerli taş ticaretiyle başlamış. Zamanla, “Biz neden değerli taşlarla mücevher yapmıyoruz?” diye düşünmüş ve Only One By Atilla Karat adıyla kendi markasını yaratmış. Pırlanta tutkusu o kadar güçlü ki, adını markasına verirken pırlantanın “Karat”ını soyadı almış bir anlamda. Pırlantanın büyüsüne 40 yıl önce kapılmış. Sektörün “Ağabeylerinden”... “Mesleğim ailemden önce gelir” diyecek kadar tutkuyla bağlı işine. Röportaja ikna edip Çemberlitaş’ta mağazasının bulunduğu binasına gittim. Birbirine geçmeli bölümler... İçinde değerli taşların olduğu odalar. Tozu bile kıymetli olan pırlantaları çok yakından inceleme fırsatı buldum.
De Beers’in izinde
Atilla Anlı, Türkiye’ye gelen Kevin Costner gibi dünya starlarına alacakları mücevher konusunda eksperlik de veriyor. Büyük aileler önemli taşlar alacakları zaman veya tereddüte düştüklerinde onun kapısını çalıyor. Bunun için bir ücret almadan herkese yardımcı oluyor. Kapalıçarşı’nın Atilla ağabeyi nesli tükenmiş esnaflardan. Zora giren toptan müşterilerini sıkıştırmıyor, “Sat ödersin” ekolünden geliyor. Dünya mücevher devi De Beers’in izinde yürüyor. Bugünlerde enerjisinin büyük bölümünü kendi markası Only One By Atilla Karat’ı zincir haline getirmeye ayırıyor. Kızı,İngiltere’de University College Of London’ın ekonomi bölümünü bitirdikten sonra Central Saint Martins’te mücevher tasarımı eğitimi almış. Only One By Atilla Karat’ın başına geçmek için planlanmış bir eğitim. Atilla Anlı’yla trendleri, sektörü ve markasını konuştuk.

* Pırlanta, değerli oluşunun ötesinde, büyüsü de olan bir taş. Büyüsüne nasıl kapıldınız?

1970’te İstanbul’da ufak bir atölye kurdum. İmalattan gelmeyim. Benim hayatım mücevherat. Mesleğim ailemden de önce gelir doğrusu. Kuyumcular Odası’nın kurucularındanım. 1984 yılında, rahmetli Turgut Özal’ın kurduğu hükümetin aldığı karar sonrasında, Allah bana Türkiye’de ilk pırlanta ithalatını yapmayı nasip etti. O günkü şartlarda pırlanta sektöründe taşlar yerine oturmamıştı. Türkiye’de kaliteli mücevher üretimi ithalatla başlar. 2003’te De Beers’in yaptığı tanıtımın bütün trio mücevheratını ben verdim. Firmamız 2010’da dünyaca ünlü Gemoloji Enstitüsü HRD Antwerp Institbte Of Gemmolgy-İstanbul tarafından “The number one client of HRD Antwerp Certificates” , “1 numaralı müşteri” ünvanına sahip olarak 2011’de de HRD Antwerp’te ayrılacıklı çözüm ortakları arasında yerini almıştır.

* Sanat koleksiyonları elden geçirildiğinde bazı eserlerin aslında çok da değerli olmadığı görülebiliyor. Siz, bir zamanlar servet ödenen mücevherleri bugün incelediğinizde aynı değeri göremediğiniz oluyor mu?

Geçmişte maalesef bazı suiistimaller oldu. Renk problemi olan pırlantalar satıldı. 1970’li yıllarda gümüş çatal, kaşıklar eritilip kaplanarak montürler yapılmış. Üzerine de berrak olmayan pırlantalar konulup takıya dönüştürülmüş. 1975’lerde ise beyaz altın modası başladı. Ama çoğu beyaz altın değildi. O zamanlar o takıları alanlar o paralarla Bostancı’da daire alabilirdi.

Elime aldığım 3 taşın değeri 200 bin dolar. Önümde duran taşlardan en çok kırmızı yakutu beğendim...
Elime aldığım 3 taşın değeri 200 bin dolar.
Önümde duran taşlardan en çok kırmızı yakutu beğendim...

Sertifika uluslararası olmalı

* Ama sertifikaları var, çözüm değil mi?

Firmaların sertifikasını yeterli görmüyorum. O bilgi ve birikim sonuçta her firmada yok. Sertifika veriyor ama kendi inisiyatifini yansıtıyor. Belli uluslararası firmalar size takının sertifikasını verir. Uluslararası saygınlığı olan Amerikan, Belçika, Rus firmalarıdır bunlar. Biz mesela kendi sertifikamız yanında dünyada çok muteber olan Belçika HRD şirketinin sertifikasını da veririz.

* Bu sertifikayı vermek zorunlu mudur?

Altında güvenlik sorunu yüzde 99 çözülmüştür. Ama pırlanta da henüz aynı noktada değiliz. Bugün pırlantayı anlayan insan sayısı çok azdır aslında. Alım yaparken uluslararası firmaların verdiği sertifikayı da istemelisiniz. Satan vermiyorsa o takıyı almamanızı tavsiye ediyorum. Dünyada her taşın bir kaydı vardır. Artık neredeyse her pırlantanın çemberine önemli sertifika firmalarının verdiği taşın özelliğini gösteren kimliği yazılıyor.

* Pırlanta aldığımda bir şüphem varsa ne yapabilirim?

Kuyumcular odası HRD ile işbirliğine gitti. Başvurup istediğiniz incelemeyi yaptırabilirsiniz. Bunun dışında çok iyi özel laboratuarlar var. Bizim laboratuarımızada getirirlerse yardımcı oluruz.

* Yabancılarla yerlilerin tercihleri arasında bir farklılık var mı?

Yabancılar işlenmiş renkli taş sever.

* İyi pırlanta nasıl anlaşılır?

Beyaz, içi temiz olan pırlantadır. Pırlantada renk skalası en beyaz olan D’den başlar sarı limona kaçan renklere Z’ye kadar gider. Alfabenin son harflerine doğru gittikçe kalitesi düşer. Şimdi ilanlar görüyorum, ‘Bir tane tek taş alana, yarısı hediye’ diyor. Yahu nasıl olur bu. Maliyeti karşılaması mümkün değil ki. 10 tane renk vardır pırlantada. Türkiye’de ise beyaz, açık sarı ve kahverengi pırlanta var. Fancy dediğimiz orijinal sarılar var. Şimdi bunlar moda ama ben kesinlikle beyazdan şaşmayın diyorum. Baget, kalp, kare, markiz, damla şeklinde olan kesimler var. Ben bunları da tavsiye etmiyorum özellikle yatırım amaçlı alıyorsanız yuvarlak kesimden şaşmayın.


 ‘238 karatı gördüm, kalbim duruyordu’
* Türkiye’de en çok kaç karat tek taş satılıyor?

Tek taşlar genelde 1-3 karat arasındadır. 1 karatlık iyi bir tek taş 5-7 bin dolar. En çok satılan 0.50 santim kaliteli bir tek taş ise 2 bin dolar civarında. Tek taş artık halka indi. Minik parçalarda 0.10 cm (Bir karatın 10’da biri) taşlar çok satılıyor. Sözlenenler tercih ediyor bunu.

* Bazen okuyoruz 50 karat yüzük aldı sevgilisine diye. Nasıl oluyor bu?

Yok öyle bir şey. Buna kimsenin gücü yetmez. Karatın yarısına biz 0.50 cm deriz. (1 karat 100 cm imiş mücevhercilerin jargonunda) 20 karat tek taş bile Türkiye’de çok nadirdir. Birkaç ailede var. Ama bunların sayısı bir elin parmağını geçmez.

* Gördüğünüz en yüksek karat taş...

İsrail’de gördüm, usta işliyordu, 238 karat. Kalbim duruyordu, o günü asla unutamam.

* Yatırım amaçlı olarak altın mı, pırlanta mı?

İkisi de alınır. Altının çok işçiliklisi de yatırım amaçlı olamaz ama. Cumhuriyet altını veya 24 ayar alın. Fazla işçilikten uzak durun, yatırım amaçlı alacaksınız yuvarlak beyaz pırlanta her zaman iyidir.

‘En korktuğum taş zümrüt, çok hassastır’
* Bugünlerde en çok ne satılıyor?

Tek taş. Arkasından alyans ve su yolu bileziği. Tek taşını alan bu ikisinden sonra kolye ucunu da almak istiyor. Bu set tamamlanınca bu kez başa dönüyor ve daha yüksek karatta tek taş alıyor.

* Pırlantadan sonra peki?

Pırlantadan sonra en çok zümrüt isteniyor. Zümrüt, Muhteşem Yüzyıl’la çok ön plana çıktı. Ama beni de en çok korkutan taştır. Zümrüt çok hassas bir taştır. Çok çabuk kırılabilen, darılabilen, renk değiştirebilen bir taş damarlarından dolayı. Tüketicinin mümkün mertebe renkli taş almamasını tavsiye ediyorum.

* Neden?

Renkli taş her zaman yatırım amaçlı olamaz. Türkiye’de kaliteli renkli taş çok azdır. Pırlantayı her zaman bulursunuz, satarsınız ama renkli taşın kalitesini kimse ne biliyor ne de değer veriyor.

* Değerli taşları nerelerden alıyorsunuz?

RusyaHindistanAfrikaKanadaAvustralya.
 
Usta olacak gençlerin elinden tutuyor
* Mıhlama ustalarının sayısının azaldığı söyleniyor. Nasıl buluyorsunuz onları?

Mıhlamanın da makinesi var mı derseniz var. Ama standart işler için. Özellikli işlerde istediğiniz kalitedeki mıhlamayı ustanın dışında kimse yapamaz. İyi ustaların sayısı çok azaldı. Üç ay önceGazi Üniversitesi’nin mıhlama bölümü açtığını duydum. Bizi davet ettiler sponsor da oldum. Yeni ustaların yetişmesi için elimden gelen her desteği veriyorum. Bu yıl 50 öğrenci alacağım. Üniversitelerden öğrenci alıp yetiştiriyoruz. Üniversitelerde seminerler veriyorum. Ancak iyi ustalar yetiştirirsek piyasanın dinamiklerini düzeltebilir, arka sokaklara çare bulabiliriz.

*Ne var arka sokaklarda?

Kuyumcu olmayıp da kendini kuyumcu zanneden o kadar çok insan var ki. Bunlar 100 gram altınla dükkan açıyor, amaçları silah ruhsatı almak. Her önüne gelene kuyumcu dükkanı açtırılmaması lazım. Tabloya baktığınızda 20 bin kuyumcu var, 5 bin kuyumcu yeter oysa. Belirli sayıda firma olursa denetim ve kontrolü de çok rahat olur.
Tarihi tasarımda kimse Sevan’la yarışamaz
* Markanızı büyütürken yol haritanız ne olacak? Şimdilerde dünyada tarihi takılar çok moda...

Tarihi ürünler yapmayacağım. Bu konuda kimse Sevan Bıçakçı’nın önüne geçemez çünkü. Yaptığı tasarım ve takılara çok saygı duyuyorum, mükemmel bir usta. Daha dizayn günümüz trendlerine yakın modern ürünler satacağız. Unigue tasarımlar yapacağız. Ama sadece büyük parçalar koymayacağız. Eşinize, annenize sormadan alabileceğiniz ürünler de olacak. Her kesime hitap edecek. Paranız varsa yüksek karatı alabilirsiniz ama işçilik de en az bunun kadar önemlidir. Türkiye’de gerçek mücevheratın yapılabildiğini dünyaya göstermek istiyorum. Kızım Melis eğitimini tasarım üzerine yaptı. Markanın başında o olacak. Mağazamız Nuruosmaniye’de ve birçok mücevherci de bizim ürünlerimizi satar. Şimdi yeni mağazalar açıyoruz. Bir yıl içinde İstanbul’da belli alışveriş merkezlerinde, Ankara ve Dubai’de açacağız. Arkasından Suudi Arabistan’da olacağız. Orada belli ailelere zaten ürün veriyoruz. Arabistan’da insanların bütün statüsü mücevher üzerinden belirleniyor. Bir düğünde ne kadar ağır takı taktığınız ne kadar varlıklı olduğunuzun göstergesidir oralarda. Tüketiciye daha çok noktada dokunacağız. Ama öyle süpermarket gibi yaygınlaşmayacağız, seçkin noktalarda seçkin bir koleksiyonla olacağız. Butik mağazalarla gerçek mücevheri göstereceğim.
MİLLİYET

17 Nisan 2013 Çarşamba

Çeyrek altın yerine pırlanta



SABAH- Altın fiyatlarının son bir yılda neredeyse iki kat artması hediye anlayışını değiştirdi.
Eskiden düğünlerde yarım altın almak ayıplanırken bugün çeyrek altının daha küçüğü üretiliyor. İnternetteki uygun fiyatlı  takılar böyle özel günlerde sunulabilecek ve değer yüklü çok özel ve uygun fiyatlı hediye konumunda türketicilerin alternatifi oluyor.

Dünyada altın fiyatlarının artmasıyla tüketiciler internetteki uygun fiyatlı pırlanta satan alışveriş sitelerine gözünü çevirdi. Dünyada yıllık cirosu 500 milyon doları geçen pırlanta alışveriş siteleri yer alıyor. 

Divaspirlanta.com Kurucularından Ertuğrul Belen, özellikle kriz döneminde özel gün ve lüks takı olarak bilinen pırlantanın, günlük bir aksesuvar olarak kullanılabilmesi misyonuyla hayata geçirdiğini aktardı. Ertuğrul Belen şöyle devam etti:

"Bir yıl önce 110 TL'ye alınabilecek bir çeyrek altın bugün 170 TL'nin üzerinde. 'Hediye Altın'ı verdiğiniz kişi için anlam değeri değişmiyorken alanın bütçesinde önemli bir kayıp yaşanıyor. İşte bu noktada Divaspirlanta.com için tasarlanan sertifikalı 'Akıllı Takılar' en uygun fiyata, hatta bir yıl önceki çeyrek altın fiyatına pırlantalı bir takı hediye edilebilmesini sağlıyor."

Anadolu'dan Büyük İlgi
Kriz döneminde özellikle Anadolu'dan büyük ilgi gördüklerini paylaşan Belen, tüketicilerin internetten pırlanta gibi değerli taş alışverişine olan güvenini şöyle açıklıyor:

"Pırlantaların sertifikalı olması, ürünlerin hızlı ve Türkiye'nin her yerine ücretsiz ve çok özel hediye paketinde gönderilmesi, üstelik 30 gün süre içerisinde geri iade ve yıl içerisinde ücretsiz temizlik gibi katma değerli hizmetlerin olması."


SABAH

4 Nisan 2013 Perşembe

İnternetten Pırlanta almanın avantajları kolaylıkları


1. Fiyatlar çok daha düşüktür . Internetten pırlanta ve mücevher satan kuruluşların sabit giderleri, dükkanlardan satış yapan kuruluşların yanında çok düşük olduğundan ve ağır envanter taşımadıklarından dolayı çok daha düşüktür. Bu da doğrudan sizlere uygun fiyatlar olarak yansır.

2. Seçecek çok daha fazla ürün bulursunuz . Internet satıcıları genellikle belli ürünleri satıp o ürünlerle ilgili geniş bir yelpaze tutarlar. Dükkanlar ise çok daha fazla çeşit tutmak zorunda kaldıklarında ağır finansman yükü altına gireceklerinden mümkün olan optimum stok seviyesi ile dönmeye çalışırlar. Sonuç olarak daha az envanter masrafı ve daha düşük fiyatları internet satıcılarından bulursunuz.

3. Rahatlık . Neredeyse pijamalarınızla pırlanta mücevher alışverişi yapabilirsiniz. Satıcı baskısı olmadan rahatlıkla inceleme ve karşılaştırma yapar konu hakkında çok detaylı bilgi sahibi olursunuz. Dükkanlara gitmek, yolda, trafikte zaman harcamak gibi olumsuzluklardan kurtulursunuz.

4. Satıcı baskısında uzak Internette her türlü zaman ve satıcı baskısından uzak alışverişinizi tamamlarsınız.

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler