Bu Blogda Ara

12 Temmuz 2013 Cuma

Turkiye kacak elmas cenneti







Elif Ergu- VATAN- 2009






Storks Kuyumculuk’un sahibi Muammer Alkım, 21 yaşından bu yana yani 38 yıldır elmas ve değerli taşlarla uğraşıyor. Sümer Holding’in Storks adlı markasıyla bilinen mücevher mağazaları zinciri olan Alkım, sektörde sesini yükselten bir iş adamı. Hatta sesini herkese duyurmak ve elmas işindeki çarpıklıkları ortaya koymak için, “Damdan Düşen Adam-Kayıtdışı Bütün Kötülüklerin Anası” adlı bir kitap bile yazmış. Yakın zamanda pırlanta aldıysanız, Alkım’ın anlattıklarından hiç hoşlanmayacaksınız.


Bu işe nasıl girdiniz? Ailenizde var mı mücevher işiyle uğraşan? 
Ben ilk jenerasyonum. 21 yaşında işe başladım. İnsanlar hayatlarını çok fazla programlayamıyor. Tesadüfler bizi bu yere getirdi. 1950 İstanbul doğumluyum. Emekli polis memuru bir baba ve ev hanımı bir annenin en büyük çocuğuyum. Maçka Elektrik’ten 1969 yılında mezun oldum. O dönemde bu tür okullardan mezunlara üniversite kapıları açılmazdı. Ben de bir an önce hayata atılmak istiyordum. Bir arkadaş tavsiyesiyle bu işe girdim. 




Mağaza mı açtınız?
Hayır, işe ilk olarak çantada pazarlama yaparak başladım. İstanbul’dan mal alıp, Anadolu’da pazarlamaya başladım. 5 yıl Anadolu’yu karış karış gezdim. Hiç durmadım. Uzun yıllar toptancılık yaptım. Turizmin gelişmesiyle özellikle Antalya Bölgesi’ndeki işlerimiz arttı. Bölgede büyük toptancılık sürecini geçirmek bize çok şey öğretti. Genelde Avrupalılar’a mal satıyorduk. Neleri beğendiklerini, kalite ve tasarım anlayışlarını zamanla öğrendik. 


Toptancılığı ne kadar sürdürdünüz?
1997 yılına geldiğimizde hem iç piyasada, hem dış piyasada hem de turistik bölgelerde işlerimiz iyiydi. Perakende sektörüne girmeye de 1997 yılında karar verdik. Kendi konseptimiz içinde Storks mağazasını kurduk. Önce iç piyasada mağazalaşmaya başladık. Anadolu’da daha önce çalıştığımız esnaflarla işbirliklerimiz başladı. 


En büyük mağazanız Antalya’da değil mi? 
Evet. 2003 senesinde de Antalya’da büyük bir mağaza yaptık. 7400 metrekare mağaza açtık. Acentaların getirdiği turistleri gruplar halinde almaya başladık. Antalya’da 11 otel mağazamız var şu anda. 


Toplam kaç mağazanız oldu? 
Toplam 74 mağazamız var. Odesa ve Moskova’da da mağazamız var. Almanya, Dubai ve İsviçre’de firmalarımız var.


Elmas bizde Osmanlı’dan kalma bir gelenek


Son yıllarda Türkiye’de elmas satışlarında artış oldu. Eskiden bu kadar çok firma yoktu bu işleri yapan. Sürekli pırlanta reklamları yapılıyor. Gerçekten de satışlar çok arttı mı?

Elmas ya da pırlanta Türkiye’de aslına bakarsanız eski gelenek. Osmanlı zamanında da var. Ama elit kesimler buna meraklı. Zengin aileler ve saraydakiler meraklısı taşların. Anadolu’da ise önde gelenler aileler meraklı. Bizde sıkı bir takı geleneği var. Düğünler ve doğumlar da takılar hiç ihmal edilmez. Ancak son yıllarda 10-12 yıl önce dünyada büyük elmas kuruluşu olan De Beers Türkiye’de ofis açtı. Onların amacı elmas tüketimini Türkiye’de artırmaktı. Bir takım tanıtım faaliyetlerine başladılar. De Beers pırlanta tanıtım faaliyetlerini agresif biçimde yaptı. Türk halkının kafasına pırlantayı yerleştirmeyi başardı. 


Ne kadar arttı satışlar? 
Belki yüzde 50-60 arttı. Dolayısıyla sektörün bir kesimi de böyle bir pazarlamadan faydalandı. Altın takı üretenler de taş işine girmeye başladılar. Biz başından beri yani 1971 yılından bu yana elmasla uğraşıyoruz. Bilgi birikimimiz bu konuda iyi.

Bir kırattan fazla mücevherlere çift sertifika lazım


Pırlanta alırken sertifikanın mutlaka olması gerekir değil mi? Ama şu anda herkes sertifika vermiyor...

Sertifika önemli. Firmanın sertifikası mutlaka olmalı. Ayrıca Gemotoloji Laboratuvarı’ndan da belge alınmalı. Sertifikada ürünün özellikleri, kıratı olmalı, kesimi, içeriğiyle ilgili belge olmalı. Biz her seferinde veriyoruz. Bir kırat üzeri satışların tümünde hem firmanın, hem de Gemotoloji Labaratuvarı’nın belgesi olmalı. 


Türkiye’de bu laboratuvarlardan var mı? 
Var ama bu belgeleri veren firmalar da farklı farklı. Standart değil. Bazı sertifikalar daha az güvenilir. Türkiye’de bir tane var. Dünyaca kabul edilmiş bir labaratuvar değil. Biz, 1 kırat üstü taşların sertifikalarını Belçika’dan alıyoruz. Müşterilere önerim bunu mutlaka istemeleridir. Ürünün güvenliği için bu şart. 


Peki çıplak taş alan var mı?
Çıplak taş alan artık çok az kaldı. Meraklıları ve koleksiyon yapanlar var. Genelde Türkiye’de mücevher olarak alınıyor pırlanta.


Taksitle satış işin ruhuna aykırı

Son yıllarda bir tek taş furyasıdır gidiyor... Taksitle tek taş ya da pırlanta satılmasını doğru buluyor musunuz? 

Pırlanta mutluluk için alınıyor olmalı. Böyle kampanyalar ürünün değerini düşürüyor, çabuk ulaşılabilecek bir şey haline geliyor pırlanta. Oysa pırlanta insanların kendilerini farklı hissetmelerini sağlamalı. 12-18 ay taksit çok anlamlı değil. Birliktelikler başlayıp, bitebiliyor bu sürelerde. Sonuçta liberal ekonomide her şey mübah oldu. Biz müşterilerimize bakıyoruz, kemikleşmiş müşterilerimiz var. Onların böyle bir arzusu olduğunu görmüyoruz. Ancak şu anda kriz var. Bazı firmalar dik duramıyor, nakit ihtiyaçları var. Herkesin var aslında da bazıları ancak böyle bir çare buluyor. 


Siz krizi nasıl yaşıyorsunuz, nasıl etkilendiniz? Mücevherlerini getirenler var mı?
Biz sattığımız ürünlerin geri gelmesiyle ölçümleme yapıyoruz. Değerli bir taş var sonuçta. Son krizde şu ana kadar yüzde 1 geri dönüş gördük. Etkilenme noktası henüz mücevherlerini satacak noktaya getirmedi insanları gibi geliyor bana. Artabilir de sorunlar, bu şekilde devam da edebilir. 


Ya satışlarınız? 
Satışlarımız bir süredir tamamen durdu. Çok az alışveriş yapan var. Parası olanlar da psikolojik olarak etkilendiler. Alacakları varsa da almıyorlar, zaten bu psikolojik bir süreç. 


Sevgililer Günü nasıl geçti? Çok reklam yapıldı...
Sevgililer Günü’nde entresan satışlar oldu. Bu ürünleri alacak kesim aslına bakarsanız alıyor, tetiklenmesi lazım o kadar. Ama genel olarak bakarsak, bu yıl kayıp yıl olacak.


Mücevher konusunda Avrupalı’dan hesaplıyız


Sizin müşterilerinizin çoğunluğu yabancı mı?
 
Müşterilerimizi de iki kategoride görmek lazım. Antalya ve İstanbul’daki müşterilerimizin yüzde 90’ı yabancı. Yüzde 85’i Avrupalı. Yüzde 15’i de Rusya, Ukrayna, Kazakistan... Türkiye içinde de Anadolu’nun her yerinde yerli müşteriyle çalışan bir yapımız var. Turizm sezonu başladığında durumu göreceğiz. Daha önceki krizlerde de çok etkilenmedik biz. 


Ama 2001 krizi global bir kriz değildi. Şimdi farklı bir ortam...
Avrupalı’nın tatil kültürü var. Bizim gibi değiller. Mutlaka tatil yapıyorlar. Avrupa’da mağazaların kar marjı yüksek. Devlet de bunu destekliyor, çünkü devlet yüksek vergi toplamak istiyor. Gelirleri de yüksek. Türkiye böyle bir ülke değil. Avrupa’dan hesaplıyız mücevher konusunda. Ciromuzun yüzde 50’sini turistler yapıyor. 2008 ciromuz 50 milyon dolar. 


2009 beklentiniz neler? 
2009’da bu rakamı zor yakalarız, aslında pek de bilmiyorum, sürpriz bir sektör mücevher sektörü. 


En ucuz ürününüz, en pahalı ürününüz ne kadar? 
300 dolardan başlıyor ürünlerimiz. Tek parça 300 bin dolarlık ürün satmıyoruz. O kadar da yüksek fiyatlı ürün yok bizde. Setler var yüksek değerde olan sadece. 


Nereden alıyorsunuz elmasları? 
Biz taşların büyük bölümünü Belçika’dan alıyoruz. Çok az bir bölümünü Dubai, Hindistan ve Uzakdoğu’dan alıyoruz. Türkiye’de çıplak taş yok, o yüzden hepsini dışarıdan alıyoruz.


32 ülkede tescilli

Storks’un Türkçe’si; leylekler anlamına geliyor. Muammer Alkım, Storks adını seçmelerinin nedenini de şöyle anlatıyor: “Dünyada bütün firmalar hayvan logolarını marka olarak tescil ettirmişlerdi. Mesela; Lacoste’un timsahı, Cartier’in kaplanı, De Beer’s’in arısı gibi. Biz de bunu uygun bulduk. Sonrasında Leylek markasını, ABD dahil 32 ülkede tescil ettirdik.”
Muammer Alkım, mağazalarında sadece kadınların değil, erkeklerin de ilgisini çekebilmek için başta Rolex olmak üzere dünyanın en iyi 20 saat markasının da satışını yapıyor.

Başka takımdan olsa vermezdim

Muammer Alkım’ı Cevahir Alışveriş Merkezi’ndeki mağazasını alışveriş merkezindeki çocuk ölümlerinden sonra kapatan iş adamı olarak hatırlamış olabilirsiniz. Cevahir Alışveriş Merkezi’nde yaşanan ilk kazadan çok etkilenen Alkım, ikinci kazadan sonra Storks mağazasını kapattı. “O dönemde kızımın kızı oldu, yani dede oldum. Çok etkilendim ve mağazayı kapadım. Alışveriş merkezinin önlem alması gerekiyordu” diyor. Alkım’ın kızı Şifo Mehmet’le evli. Alkım da Şifo Mehmet gibi Beşiktaşlı. “Başka takımdan olsa kızmı vermezdim” diyor.

Yükte hafif pahada ağır bir şey

Siz bu sektördeki kayıt dışı ile ilgili kitap yazdınız. Türkiye’deki elmasların ne kadar kaçak? 
Bunu herkes biliyor. Hükümet de biliyor. Kayıt dışından çıkmak için yapılması gerekenler var. Yüzde 70’i, hatta daha fazlası kaçak. KDV meselesi önemli bu konuda. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir KDV yok. Türkiye’de pırlantadaki KDV meselesi üzerinden populizm yapılıyor. Yükte hafif, pahada ağır bir şeyden söz ediyoruz. Bunu takip etmek mümkün değil. 


Elini kokunu sallayarak Türkiye’ye taş sokuluyor mu? 
Evet. X-Ray cihazları görmez taşları. Bir sigara paketi içine değerine göre 15 bin dolarlık da 1 milyon dolarlık da taş koyabilirsiniz. Bu kadar basit. Üzerinde ne etiket var, ne de bir seri numarası. Bu yüzden kontrol etmek zor. Bunu herkes biliyor. Bu yüzden de ülkeler önlem alıyor. Türkiye’de uygulanan KDV bu yüzden anlamsız. Sektörü iyice kayıt dışına çekiyor. 


Diğer ülkelerde durum nasıl? 

Belçika sıfır KDV alıyor. AB göbeğinde niçin bunu sıfır yapmış? Tek nedeni var, bazı ürünleri denetleyemiyorsanız, en azından sıfır KDV ile kayıt içine alırsınız. Ürün bazında üretildiğinde KDV eklersiniz, o zaman hem kayda almış olursunuz hem de katma değer yaratırsınız. Hükümetin bu KDV uygulaması sektörü kayıt dışına itiyor. Ben kayıt içi çalışacağım deyince haksız rekabette kalmış oluyorum. Önce hükümet sektörü kayıt dışına iten nedenleri düzeltecek.

PAZAR GAZETE VATAN

Pırlantayla kadin tavlanir mi?



    GAZETE VATAN

* Pırlantayla kadın tavlanır mı?

“Pırlantayla kadın tavlamak kabiliyete bağlı”

Kimine montür üzerinde cam kırığı hediye edersiniz farkı anlamaz tavlanır. Ama bazı saygın hanımefendilerin önüne milyarlarca dolarlık taş koysanız da aklını çelemezsiniz. 

* Tek taşla evlenme teklif etme alışkanlığı bizde yaygınlaştı mı?

Amerika’da tek taşı erkekler alır. Biz de hanımefendiler bastırır, erkekler de mecburen ellerini ceplerine atar. Türkiye’de hiçbir erkek “Tek taş alayım da, evlenme teklif edeyim” demez.

* Marilyn Monroe meşhur şarkısında “Pırlantalar bir kızın en yakın arkadaşlarıdır” der.

İyi bir taş bir kadının her zaman sigortasıdır. İyi bir tek taş her zaman ranttır, para kazandırır. 100 bin dolarlık yüzükle dünyayı gezersin ama yüz bin doları cebinde taşıyamazsın. Jennifer Lopez’e pırlantalı bir blue jean hediye edildi. Değeri 2 milyon dolardı. 

* Kevin Costner da sizden almış... 

Evet. O, geldiğinde, benden rica ettiler. “Kim olursa olsun, ayağına servis yapmam” dedim ama ısrarcı oldular. Gittik, tanıştık. Konserine bile gittik. Ama ne aldığını söyleyemem, yakışık almaz. 

Mücevher alırken bunlara dikkat edin!

* RENK SKALASI D’DEN BAŞLAR: Pırlanta benim için itimat demektir. Ufak bir cam parçasına 500 bin dolar verenler var. Bir bakıyorum, sertifikayla taş bağdaşmıyor. Renk tutmuyor. Renk skalası beyaz olan D’den başlar, sarıya kaçan Z’ye kadar gider. Renk koyulaştıkça fiyat düşer. Bir hanımın aradaki farkı anlaması maalesef mümkün değildir.


* MAKBUL OLAN BEYAZ, İÇİ TEMİZ PIRLANTADIR: Sertifikanın uluslararası olmasına dikkat edin. Biz kendimizinkiyle birlikte çok saygın, Belçika HRD firmasının sertifikasını da veririz. 


* 2 AL, 1 ÖDE KAMPANYALARINA KANMAYIN: Bir Cumhuriyet Altını alana, ikincisini bedava veriyorlar mı? Bedava veriliyorsa, o taşın kalitesinden şüphe etmek gerek. Böyle bir durumda Kuyumcular Odası’na başvurup, taşla ilgili inceleme yaptırabilirsiniz.


* YATIRIM İÇİN YUVARLAK KESİM TERCİH EDİN: Baget, kalp, damla taş almayın. Fazla işçilikten uzak durun. 


* YAKUT, ZÜMRÜT GİBİ RENKLİ TAŞLARI ALIRKEN ÇOK DİKKAT EDİN: Gerçeğini sahtesinden ayırmakta bazen biz bile zorlanıyoruz. 


* TAŞ FABRİKADA ÜRETİLEBİLİR ama bir mücevher ustanın el emeği göz nuru ile yapılır. 


* SICAK PIRLANTAYI SOĞUKLA TEMAS ETTİRMEYİN: Pırlanta hava almadıkça 2000 derece sıcaktan bile etkilenmez. Yangında taşın üzerine su döküp, ateşi söndürmeye çalışırsanız, pırlanta beyaz kömür haline dönüşür. 

Türkiye’nin en büyük safir taşı

30 karatlık safir yüzüğü parmağıma takıyorum. Atilla Karat, Türkiye’de bu büyüklükte başka safir taş olmadığını söylüyor.

Kanlı Elmas filmini izlerken ağladım

“Kanlı Elmas” filmini izlerken ağladım. Pırlanta düne kadar kanlı değildi de, niye kanlı oldu? Bunun cevabı için “Savaş Tanrısı” filmini izlemek lazım. O insanların hakkı yendi, Zimbabwe, Angola 30 sene sömürüldü. Afrika’nın her yerini gezdim, Afrikalılar kadar iyi, uysal bir ırk görmedim. Çıkarcılar 62 milyar dolarlık silahı, Afrika’ya dağıttı. Kanlı olan onlar... Kanlı elmas lafını kabul etmiyorum. 









Türkiye´de hiçbir erkek tek taş almak için elini cebine atmaz 

Onun ki iş değil, aşk... 7 yaşında Mardin’den, İstanbul’a geliyor. Ayakkabı boyacılığı yapıyor, çakmak tamir ediyor. 8 yaşındayken Ermeni bir ustanın yanında kuyumcu çıraklığına başlıyor. 16’sında kendi dükkanını açıyor. 30’unda Özal’ın izniyle ilk resmi pırlanta ithalatını yapıyor. Değerli taş ticaretiyle uğraşırken, çıraklık günlerini unutmuyor ve bu taşlardan şahane mücevherler tasarlamaya başlıyor. Nuruosmaniye’nin Atilla Abi’sinden, Atilla Anlı’dan bahsediyorum. Ya da sektörün onu tanıdığı isimle Atilla Karat’tan... Türkiye’nin en önemli elmas tüccarlarından biri olmasına rağmen, amatör ruhunu kaybetmemiş, hâlâ tezgah başına geçip ustalarıyla taş diziyor. Karat markasının sahibi Atila Karat’ı atölyesinde yakaladım... 

* Karat soyadını kullanıyorsunuz. Resmi olarak aldınız mı bu soyadı?

Şirketimin adı Karat. İsmim bu adla özdeşleşti. Gel zaman, git zaman herkes beni ‘Atilla Karat’ diye çağırmaya başladı. Varsın, öyle çağırsınlar” dedim ve bu soyadı almaya karar verdim. Çok yakında nüfus kağıdım değişecek ve Karat soyadını resmen alacağım.

* Ya eşiniz, çocuklarınız...

Onlar da alacak.

* İnsan soyadını değiştirecek kadar sever mi işini?

Mesleğim her şeyden hatta ailemden de önce gelir. Mardin telkarisiyle meşhurdur. Küçük yaşlarda telkariyi kendi kendime öğrendim. Sonra İstanbul’da Kapalıçarşı’da çıraklık yapmaya başladım. El becerim yüksekti. 16 yaşında işveren oldum. 19’umda arkadaşlarımla Kuyumcular Odası’nı kurdum. 30 yaşında Allah bana ilk pırlanta ithalatını yapmayı nasip etti. Hayatım bu iş...





* O zamanlar pırlanta nasıl alınıp satılıyordu?

Cepten cebe, elden ele... Fatura yok, kayıt yok. Çok sıkıntılı günlerdi. Bir Suudi Arabistan gezisi sırasında Sayın Turgut Özal’a sorunları anlattım. Bize destek oldu ve ithalat yolunu açtı. Memlekette kaliteli mücevher üretimi ondan sonra başladı. 

* Pırlanta için kaç ülke gezdiniz? 

Sayısız. 1973’te 19 yaşındayken Hindistan’a gittim. O zaman Hindistan’a uçak bile yoktu. Zimbabwe, Kongo, Rusya, Amerika, Tayland, Kolombiya, İsrail, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Belçika, Kanada, Avusturalya... Tüm dünyada mücevher sektöründeki dev firmaların patronları beni tanır. Bu ilişkileri de mesleğim için değil, ülkemin tanıtımı için kullanırım. Ben Türkiye aşığıyım.

* Turizm elçiliği de yapıyorsunuz...

Tabii. Birçok ünlü firmanın patronunu Türkiye’de misafir ettim, bizzat ağırladım. Buradan hayranlıkla ayrıldılar. Çırağan’da yapılan Hint düğünlerinin de sebebiyim. Yanlış anlaşılmasın, geldiklerinde dükkana getirip mücevher filan satmam. Bu benim için zevk... 

“237 karat taşı görünce heyecanlandım, nefesim kesildi”





* Ustalık farklı, işadamlığı farklı... Hangisini daha çok seviyorsunuz? 

Tüccarlıkla ustalık arasında büyük fark vardır. Allah bana ikisini de nasip etti. Halen kalfayım. Öğrenme sürecim devam ediyor. 

* Öğretiyor musunuz peki?

Gazi Üniversitesi’nde 50 öğrenciye burs veriyoruz. Artık istiyorum ki, kuyumculuk mesleği ustadan kalfaya, kalfadan çırağa geçerek öğrenilmesin. Üniversitesi okunsun. 

* Gördüğünüz en büyük taş kaç karattı? 

İsrail’de gördüm. 237 karattı. Çok heyecanlandım, nefesim kesildi. Ama kıskanmadım. Benim parayla pulla işim olmaz. Maddi gücü yetmeyen kişilere sermayesinin altına ürün verdiğim oldu. Yeni evlenecek kişilere de yardımcı oluyorum. Alçak gönüllü, orta halli insanlar pırlanta almaya çekiniyor. Kapım kendilerine açık. O insanlar sayesinde ben bugün Atilla Karat’ım.

* Bu iş olmasaydı, ne olmak isterdiniz?

Cerrah. Bunun için okulu lisede bıraktığıma çok üzülüyorum. El becerim çok var. Hatta sonraki yıllarda arkadaş olduğum cerrahların izniyle ameliyatlara girdim. On kere göz ameliyatına girmişliğim var. 

“Arka sokak kuyumcuları, Chopard’a taş çıkartır”

* Bizim ülkemizden niye Chopard, Tiffany gibi dünya markaları çıkmıyor?

Marka tescilli, tespitli olması lazım. Öyle diziye sponsor olmakla, reklâm vermekle marka olunmaz. Sevan Bıçakçıyan o yolda... Dört dünya birinciliği var. Çılgın bir adam. Kendisini ayakta alkışlıyorum. Ayrıca arka sokaklarda çok iyi ustalarımız var. İnanın Tiffany’ye, Chopard’a taş çıkartırlar. Ama haftalıklarını zor çıkartıyorlar. 

* Peki ya siz?

2 yıldır, dünyaca tanınan bir markayız. Türkiye’de demiyorum, bakın. Türkiye’de bizi bilen biliyor. Reklâm, tanıtım, rekabet önemli ama ülkemizde o kadar yanlış reklâm yapılıyor ki... Üzerinde fiyat yazılı bir katalog basacağıma, ‘bir alana bir tane bedava’ kampanyası yapacağıma hiç tanınmam, hatta şirketi kapatırım daha iyi... Mücevheratın fiyatı bir gazeteye yazılıyorsa, o mücevherat değildir.

* Medyada çok bilinmiyorsunuz... Niye?

40 yıl basına konuşmadım ama artık kendimi haksız kazançla mücadeleye adadım. Buraya Ayşe Teyze geliyor. “Oğlum bu inciyi zamanında şu kadar paraya aldım. Ne kadara geri alırsın?” diye soruyor. O zaman tarla alınır o fiyata... Bir bakıyorum, 10 TL etmez. Ben bedava ekspertiz yapmaya razıyım. Yeter ki insanlar kandırılmasın. Sektörümüzdeki çok üstün firmaları ayrı tutuyorum tabii ki.


"PAZAR (gazete) VATAN YAZISI"

Turk kadinlarinin mucevherle arası nasil? Minyon bir kadınsaniz buyuk mucevherler takmayin...





Ayşe Kucuroğlu


VATAN-O bir lüks marka ve stratejik iletişim danışmanı... 
Özlem Güsar geçen hafta Türkiye’den tek özel davetli olarak gittiği en büyük mücevher fuarı Vicenza’dan döndü ve tüm merak ettiklerimi, trendleri ilk benimle paylaştı. 


Kadınlarla mücevherler arasında nasıl bir bağ var sizce?

Kadınlarla mücevher arasında binlerce yıla dayanan bir aşk ilişkisi var. Bu nedenle gelecekte de hep var olacak; ekonomik krizlerden, dünya değişiminden etkilense de kadınlar kendini güzelleştirdiğine ve tılsımına inandığı mücevheri farklı biçimlerde kullanmaya devam edecek. Kadınların bu tutkusu o kadar önemli ki Louis Vuitton, Hermes, Gucci, Prada gibi dünyanın en iyi moda markaları mücevher koleksiyonları çıkarmaya başladılar. 

Bir parça seçerken kalıcı, klasik olmasını neye göre seçmeliyiz?

Evladiyelik diyebileceğimiz yani kızımızın da keyifle takacağı bir mücevher seçerken en önemli iki konu; taş kalitesi ve tasarım özelliği, tabii iyi bir markanın ürünü olması da çok ciddi dikkat edilmesi gereken şeylerden. Doğru marka seçimi her şeyin iyi olduğunun güvencelerinden biri.




Pırlantanın uluslararası sertifikası olsun

Türk kadınlarının mücevherle 
arası nasıl?


Türk kadınlarının mücevher zevki gerçekten çok iyi, genlerimize işlemiş bir mücevher tutkumuz var. Mücevher zevkimiz pozitif olarak değişiyor son senelerde. Annelerimizin ‘aman ilerde satınca değer kazansın’ mantığı yerini, gerçekten kendi zevkimize hitap eden mücevherlere bırakıyor. Bu da klasikten biraz daha uzak, daha modern ve cüretkar tasarımlar demek oluyor. 

Bir taşın kalitesini nasıl anlarız? Sertifikası olması yeterli mi?

Pırlantadan bahsediyorsak bu çok kolay, 1 karat üstü sertifika alırken mutlaka uluslararası geçerliliği olan sertifikalar istenmeli. Bu sertifikalarda 

4 C dediğimiz (karatı, rengi, temizliği, ve kesimi) yer alıyor. Renkli taşlar alırken ise çok daha dikkatli olunması gerek; sertifikası pek olmadığı için kandırılma ihtimali çok yüksek. Mutlaka çok güvenilen bir yerden almak gerek.



Mücevher seçiminde artık daha özgürüz


Türk kadınlarının tercihleri genel olarak ne oluyor?

Ülke genelinden bahsedersek sarı altını çok seviyoruz, pırlantaya rağbet gittikçe artıyor. Su bilezik denilen bilezikler hep popüler. Tabii tektaş ve sonrasında beştaş denilen alyanslar ve de tamturlar her daim gözde. Eskiden çok takım mücevher takma tercihi vardı. Şükürler olsun bu konuda çok daha özgür davranıyor hanımlar. Vicenza Mücevher Fuarı’ndaydın; neler gördün?

Dünyadaki diğer fuarlardan, kendine ait ‘geleceğin trend analizleri’ni içeren bir kitabı olması ile ayrılan Vicenza Mücevher Fuarı tartışmasız dünyanın en önemli mücevher fuarlarından biri. Bu tarz fuarlar markalar için adeta bir gövde gösterisi. Vicenza fuarı senede 3 kez yapılıyor ve bu seferkine 30 ülkeden 1400 marka katılmış ve 12 bin kişi gezmiş. Ben son iki senedir Vicenzaoro’nun özel davetli olarak katılıyorum Türkiye’den. 



Bu fuarların önemi nedir peki?

Mücevher gerçekten çok enteresan bir dünya; her şeyin dijitalleştiği bir dünyada hala sözün senet olduğu belki de son sektör. O nedenle birebir görüşmeler gerçekten çok önemli. Geçen sene markalarımızın bulunduğu yer beni bir Türk olarak üzmüştü, bu sene biraz daha iyi bir noktaydık. Mücevherde tasarıma ve markalaşmaya daha çok önem verirsek muhteşem sonuçlar elde edebiliriz.

Cartier ve Van Cleef & Arpels en beğendiklerim. Bu iki markanın yeni tasarımlarını herkesten önce görmek için kapılarında yatabilirim. Fransız Lorenz Baumer, Brezilya’dan Carla Amorim, Hint asıllı Sutra, Amerika’dan Ward Kelvin yakından takip ettiğim isimler. Tabii bir de Sevan Bıçakçı. 

Çok kullanımlı modeller gözde




Bu yılın trendlerinden bahsetmek gerekirse üç ana başlıktan bahsedebilirim. Öncelikle mücevher tutkunları hariç kimsenin adını duymadığı renkli taşlar çok moda; mesela malahit, spinel, agat gibi. Çok ünlü bir markanın CEO’su ile bu konuyu konuştuk ve renkli taşların geleceği ne olacak diye sordum. Çok hoş bir cevap verdi “kimse renkli TV çıktıktan sonra dönüp siyah beyaz TV seyretmez” dedi. Bu taşlarda fiyatların da pırlantalı takılara göre daha ucuz olması tercih edilmesinin önemli bir sebebi. İkincisi, çok kullanımlı mücevherler gözde. Yani bir kolyenin ucu çıkarılarak ayrı bir broş olarak kullanılabiliyor ya da iki bilezik birleştirilerek muhteşem bir gerdanlığa dönüşebiliyor. Son olarak doğa, çiçekler ve hayvanlar mücevher dünyasını ele geçirmiş durumda. Bu ana trendlerin yanında taşların ham olarak kesilip, parlatılmadan kullanılması son senelerin önemli bir trendi. 

‘Osmanlı etkisi sürüyor’


Neyi nasıl kombinlemeliyiz?

Ben bu konuda şirketlerin isteği ile özel workshoplar düzenliyorum. Bazı önerilerim var tabii. Aynı zamanda kolye, yüzük, küpe ve bilezik takıp yakıştırabilen çok az kadın var, o nedenle ben pek önermiyorum. Vücut ölçüleriniz, en az modada olduğu kadar mücevher kullanma konusunda da önemli. Örneğin ancak uzun bir boynunuz varsa uzun küpeler takabilirsiniz. Eğer minyon tipliyseniz ana kural, büyük parçalardan kaçınmanız. Kısa ve uzun farklı kolyelerin bir arada kombinlenmesini de çok öneriyorum. Eğer göğüsleriniz iriyse gösterişli kolyeler takarak bu bölgeye olan ilgiyi daha artırmanın anlamı yok, zarif kolyeleri tercih etmek akıllıca. Tam tersi göğüsleriniz küçük ise taşlı ya da uzun kolyelerden birkaç sıra takmak en doğrusu.

Hiç büyülü bir hikayesi olan bir tasarım var mı aklında?

İngiltere Kralı Edward aşkı uğruna tahtından feragat etmiş. Evlilik yıldönümleri için Windsor Düşesi Wallis’e Cartier tarafından hazırlanan bir kalp broş hediye etmiş. Üzerinde her ikisinin adının baş harfleri olan aynı zamanda İngilizce’de biz anlamına gelen “WE” yazıyor. Kalbin üzerinde ise yakutlarla süslenmiş taç var ve bu taç bizim aşkımız krallıktan daha önemli demekmiş. Söylesene dünyada mücevherden başka bu kadar romantik ne olabilir. 

Osmanlıdan ilham hep var değil mi? 

Ayşecim Osmanlı 700 yıllık bir dünya imparatorluğu, ilham almamak mümkün mü? Keşke daha çok ilham alsak, keşke tasarımcılarımız bu esinlenmeyi modern tarzlarla birleştirip dünyaya tanıtsa. Bizim elmas kesimli gül küpelerimiz, divanhane çivilerinden esinlenilen yüzüklerimiz dünyaya bedeldir. 

Muhteşem Yüzyıl dizisinden sonra genel olarak birçok firmada Osmanlı esintileri var...

Son iki yıldır Muhteşem Yüzyıl Türk mücevherinde ciddi bir hareket getirdi ve umarım bu etki kalıcı olur. Muhteşem Gatsby filmi de dünya mücevherini çok etkiledi.

ElizabethTaylor geliyor aklıma... Nasıl sence?

Elizabeth Taylor denince mücevher dünyasında akan sular durur. Ölümünden sonra müzayedeye çıkarılan mücevherlerini görmeye davetliydim hepsini bir arada görebildim.


GAZETE VATAN

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Victoire de Castellane ile Christian Dior takı ve mücevherleri

İnsanın içini huzurla kaplayan bütün güzellikler

Victoire de Castellane ile Christian Dior takı ve mücevherleri




















Victoire de Castellane ile Christian Dior takı ve mücevherlerinde hayat buluyor.

Süzülen periler, açan çiçekler, uçan uğur böcekleri ve yemyeşil bitkiler... 

Selena Gomez Mücevherleri

Selena Gomez Grammy Ödülleri için platin ve elmas Lorraine Schwartz bilezik ve küpe giydi.

Photo of Selena Gomez by Larry Busacca/Getty Images For The Recording Academy















9 Temmuz 2013 Salı

Sosyete'nin yeni gözdesi : Tanzanit Taşı

Tanzanit ; 






Yeryüzünde sadece Tanzanya’da çıkarıIdığı için bu ismi aImıştır. Mavi rengini çevreIeyen, yaInızca parIadığınıda ortaya çıkan pembe ışğı bu taşı özeI kıIar. MiIyonIarca sene evveI; tektonik hareketIiIiğin dramatik hızIarda yaşandığı eski dünyada, muazzam basınç ve ısıyIa beraber oIuşan voIkanik kayaçIarın arasında oIuşmuştur. Tanzanit, Afrika’nın en yüksek noktası oIan KiIimanjaro Dağı’yIa beraber oIuşum sürecini tamamIamış ancak 1967′ye kadar insanIığın bu taştan haberi oImamıştır. Masai kabiIesinden bir çobanın KIimanjaro’nun etekIerinde bu mavi krastaIi buImasıyIa gün ışığına çıkmıştır. Tanzanit, zoisit aiIesinin mavi üyesidir. KaIsiyum aIiminyum siIikat birIeşiminden oIuşan tanzanitin sertIik derecesi Mohs cetveIinde 6.5′e denk düşer. Bunun anIamı mücevherde kuIIanıIan tanzanitin pek de sağIam oIamaması ve kuIIanım esnasında dikkat etme zorunIuIuğudur. Işığı kırma açısına göre renk değiştiren tanzanit, doğru kesim teknikIeri iIe göze çok hoş geIen pembe bir ışık verir. ÖzeIIik Ie 10 karat ve üzeri taşIardaki pembe ışık oIdukça kuvvetIidir. Bazı cevherIerdeki kahverengi renk ise doğru ısıtma teknikIeri iIe yok ediIir.


Zamanı milyonlarca yıl olarak değerlendiren jeoloji dünyasına baktığımızda bu başlık size belki de biraz komik gelebilir. Ancak Tanzanit 1967 yılına kadar bilinmeyen bir taş türüydü. Aslında Tanzanit yaklaşık 600 milyon yaşında, ama 1967 yılına kadar Tanzanya’daki Kilimanjaro dağın eteklerinde bulunan Merelani vadisinde gizli bir hazine gibi gömülü kaldı. Gemoloji alanında daha önce keşfedilen hiçbir yeni değerli taş bu kadar kısa sürede dünya pazarında böyle başarı yakalayamamıştı.







 


Yeni bulunan taş Epidot grubuna ait Zoisit türü olarak sınıflandırıldı ve yeni gemolojik türüne isim bulma problemi ortaya çıktı. İlk olarak Amerika pazarında satışa sunulacağı için, yeni taşın ismine Zoisit olarak karar verildi. Ancak kısa sürede Zoisit kelimesinin İngilizce telaffuzu çok farklı bir anlam taşıyan ( suicide ) intihar kelimesine benzediğini anlaşıldı. Bazı taş bilimciler yeni taşın safire benzediği için Safir-Zoisit veya Zoisit-Safir gibi isimleri önerdi. Diğerleri, madenin Meru dağına yakınlığı nedeniyle isim olarak Meru dağı Safiri önerdi. Ancak bu tür yanıltıcı isimler tüketicilerin bu taşı alırken yeni bir safir çeşidi elde ettiğini düşünmelerine sebep olabilirdi ve sonuç olarak safir kelimesi olmadan bu benzersiz keşfi tanımlamak için daha farklı bir isminin bulunmasına karar verildi.





 
Evrensel olarak bilinen Tanzanit ismi, ünlü mücevher markası Tiffany tarafından bulundu. Dünyaya bu taşı ilk Tiffany tanıttı ve Tanzaniti son 2000 yıl içerisinde keşfedilen en güzel mavi taşı olarak ilan etti. Tiffany Tanzanitin dünyada sadece iki yerde, Tanzanya’da ve Tiffany’de bulunabileceğini gururla ifade ediyordu.


Tanzanit Taşının Faydaları ;
* Geleceği görme gücünü, önsezi yeteneğini, ruhsal bağlılığı artırır.
* Ruhsal korunma sağlar.
* Fiziksel ve zihinsel görme gücünü destekler.
* İşitme duyusunu güçlendirir.
* Depresyonun sıkıntılarını hafifletir.
* Aynı zamanda Zoisit taşının tüm yararlı enerjisini de içinde barındırır.

12 Temmuz 2013 Cuma

Turkiye kacak elmas cenneti







Elif Ergu- VATAN- 2009






Storks Kuyumculuk’un sahibi Muammer Alkım, 21 yaşından bu yana yani 38 yıldır elmas ve değerli taşlarla uğraşıyor. Sümer Holding’in Storks adlı markasıyla bilinen mücevher mağazaları zinciri olan Alkım, sektörde sesini yükselten bir iş adamı. Hatta sesini herkese duyurmak ve elmas işindeki çarpıklıkları ortaya koymak için, “Damdan Düşen Adam-Kayıtdışı Bütün Kötülüklerin Anası” adlı bir kitap bile yazmış. Yakın zamanda pırlanta aldıysanız, Alkım’ın anlattıklarından hiç hoşlanmayacaksınız.


Bu işe nasıl girdiniz? Ailenizde var mı mücevher işiyle uğraşan? 
Ben ilk jenerasyonum. 21 yaşında işe başladım. İnsanlar hayatlarını çok fazla programlayamıyor. Tesadüfler bizi bu yere getirdi. 1950 İstanbul doğumluyum. Emekli polis memuru bir baba ve ev hanımı bir annenin en büyük çocuğuyum. Maçka Elektrik’ten 1969 yılında mezun oldum. O dönemde bu tür okullardan mezunlara üniversite kapıları açılmazdı. Ben de bir an önce hayata atılmak istiyordum. Bir arkadaş tavsiyesiyle bu işe girdim. 




Mağaza mı açtınız?
Hayır, işe ilk olarak çantada pazarlama yaparak başladım. İstanbul’dan mal alıp, Anadolu’da pazarlamaya başladım. 5 yıl Anadolu’yu karış karış gezdim. Hiç durmadım. Uzun yıllar toptancılık yaptım. Turizmin gelişmesiyle özellikle Antalya Bölgesi’ndeki işlerimiz arttı. Bölgede büyük toptancılık sürecini geçirmek bize çok şey öğretti. Genelde Avrupalılar’a mal satıyorduk. Neleri beğendiklerini, kalite ve tasarım anlayışlarını zamanla öğrendik. 


Toptancılığı ne kadar sürdürdünüz?
1997 yılına geldiğimizde hem iç piyasada, hem dış piyasada hem de turistik bölgelerde işlerimiz iyiydi. Perakende sektörüne girmeye de 1997 yılında karar verdik. Kendi konseptimiz içinde Storks mağazasını kurduk. Önce iç piyasada mağazalaşmaya başladık. Anadolu’da daha önce çalıştığımız esnaflarla işbirliklerimiz başladı. 


En büyük mağazanız Antalya’da değil mi? 
Evet. 2003 senesinde de Antalya’da büyük bir mağaza yaptık. 7400 metrekare mağaza açtık. Acentaların getirdiği turistleri gruplar halinde almaya başladık. Antalya’da 11 otel mağazamız var şu anda. 


Toplam kaç mağazanız oldu? 
Toplam 74 mağazamız var. Odesa ve Moskova’da da mağazamız var. Almanya, Dubai ve İsviçre’de firmalarımız var.


Elmas bizde Osmanlı’dan kalma bir gelenek


Son yıllarda Türkiye’de elmas satışlarında artış oldu. Eskiden bu kadar çok firma yoktu bu işleri yapan. Sürekli pırlanta reklamları yapılıyor. Gerçekten de satışlar çok arttı mı?

Elmas ya da pırlanta Türkiye’de aslına bakarsanız eski gelenek. Osmanlı zamanında da var. Ama elit kesimler buna meraklı. Zengin aileler ve saraydakiler meraklısı taşların. Anadolu’da ise önde gelenler aileler meraklı. Bizde sıkı bir takı geleneği var. Düğünler ve doğumlar da takılar hiç ihmal edilmez. Ancak son yıllarda 10-12 yıl önce dünyada büyük elmas kuruluşu olan De Beers Türkiye’de ofis açtı. Onların amacı elmas tüketimini Türkiye’de artırmaktı. Bir takım tanıtım faaliyetlerine başladılar. De Beers pırlanta tanıtım faaliyetlerini agresif biçimde yaptı. Türk halkının kafasına pırlantayı yerleştirmeyi başardı. 


Ne kadar arttı satışlar? 
Belki yüzde 50-60 arttı. Dolayısıyla sektörün bir kesimi de böyle bir pazarlamadan faydalandı. Altın takı üretenler de taş işine girmeye başladılar. Biz başından beri yani 1971 yılından bu yana elmasla uğraşıyoruz. Bilgi birikimimiz bu konuda iyi.

Bir kırattan fazla mücevherlere çift sertifika lazım


Pırlanta alırken sertifikanın mutlaka olması gerekir değil mi? Ama şu anda herkes sertifika vermiyor...

Sertifika önemli. Firmanın sertifikası mutlaka olmalı. Ayrıca Gemotoloji Laboratuvarı’ndan da belge alınmalı. Sertifikada ürünün özellikleri, kıratı olmalı, kesimi, içeriğiyle ilgili belge olmalı. Biz her seferinde veriyoruz. Bir kırat üzeri satışların tümünde hem firmanın, hem de Gemotoloji Labaratuvarı’nın belgesi olmalı. 


Türkiye’de bu laboratuvarlardan var mı? 
Var ama bu belgeleri veren firmalar da farklı farklı. Standart değil. Bazı sertifikalar daha az güvenilir. Türkiye’de bir tane var. Dünyaca kabul edilmiş bir labaratuvar değil. Biz, 1 kırat üstü taşların sertifikalarını Belçika’dan alıyoruz. Müşterilere önerim bunu mutlaka istemeleridir. Ürünün güvenliği için bu şart. 


Peki çıplak taş alan var mı?
Çıplak taş alan artık çok az kaldı. Meraklıları ve koleksiyon yapanlar var. Genelde Türkiye’de mücevher olarak alınıyor pırlanta.


Taksitle satış işin ruhuna aykırı

Son yıllarda bir tek taş furyasıdır gidiyor... Taksitle tek taş ya da pırlanta satılmasını doğru buluyor musunuz? 

Pırlanta mutluluk için alınıyor olmalı. Böyle kampanyalar ürünün değerini düşürüyor, çabuk ulaşılabilecek bir şey haline geliyor pırlanta. Oysa pırlanta insanların kendilerini farklı hissetmelerini sağlamalı. 12-18 ay taksit çok anlamlı değil. Birliktelikler başlayıp, bitebiliyor bu sürelerde. Sonuçta liberal ekonomide her şey mübah oldu. Biz müşterilerimize bakıyoruz, kemikleşmiş müşterilerimiz var. Onların böyle bir arzusu olduğunu görmüyoruz. Ancak şu anda kriz var. Bazı firmalar dik duramıyor, nakit ihtiyaçları var. Herkesin var aslında da bazıları ancak böyle bir çare buluyor. 


Siz krizi nasıl yaşıyorsunuz, nasıl etkilendiniz? Mücevherlerini getirenler var mı?
Biz sattığımız ürünlerin geri gelmesiyle ölçümleme yapıyoruz. Değerli bir taş var sonuçta. Son krizde şu ana kadar yüzde 1 geri dönüş gördük. Etkilenme noktası henüz mücevherlerini satacak noktaya getirmedi insanları gibi geliyor bana. Artabilir de sorunlar, bu şekilde devam da edebilir. 


Ya satışlarınız? 
Satışlarımız bir süredir tamamen durdu. Çok az alışveriş yapan var. Parası olanlar da psikolojik olarak etkilendiler. Alacakları varsa da almıyorlar, zaten bu psikolojik bir süreç. 


Sevgililer Günü nasıl geçti? Çok reklam yapıldı...
Sevgililer Günü’nde entresan satışlar oldu. Bu ürünleri alacak kesim aslına bakarsanız alıyor, tetiklenmesi lazım o kadar. Ama genel olarak bakarsak, bu yıl kayıp yıl olacak.


Mücevher konusunda Avrupalı’dan hesaplıyız


Sizin müşterilerinizin çoğunluğu yabancı mı?
 
Müşterilerimizi de iki kategoride görmek lazım. Antalya ve İstanbul’daki müşterilerimizin yüzde 90’ı yabancı. Yüzde 85’i Avrupalı. Yüzde 15’i de Rusya, Ukrayna, Kazakistan... Türkiye içinde de Anadolu’nun her yerinde yerli müşteriyle çalışan bir yapımız var. Turizm sezonu başladığında durumu göreceğiz. Daha önceki krizlerde de çok etkilenmedik biz. 


Ama 2001 krizi global bir kriz değildi. Şimdi farklı bir ortam...
Avrupalı’nın tatil kültürü var. Bizim gibi değiller. Mutlaka tatil yapıyorlar. Avrupa’da mağazaların kar marjı yüksek. Devlet de bunu destekliyor, çünkü devlet yüksek vergi toplamak istiyor. Gelirleri de yüksek. Türkiye böyle bir ülke değil. Avrupa’dan hesaplıyız mücevher konusunda. Ciromuzun yüzde 50’sini turistler yapıyor. 2008 ciromuz 50 milyon dolar. 


2009 beklentiniz neler? 
2009’da bu rakamı zor yakalarız, aslında pek de bilmiyorum, sürpriz bir sektör mücevher sektörü. 


En ucuz ürününüz, en pahalı ürününüz ne kadar? 
300 dolardan başlıyor ürünlerimiz. Tek parça 300 bin dolarlık ürün satmıyoruz. O kadar da yüksek fiyatlı ürün yok bizde. Setler var yüksek değerde olan sadece. 


Nereden alıyorsunuz elmasları? 
Biz taşların büyük bölümünü Belçika’dan alıyoruz. Çok az bir bölümünü Dubai, Hindistan ve Uzakdoğu’dan alıyoruz. Türkiye’de çıplak taş yok, o yüzden hepsini dışarıdan alıyoruz.


32 ülkede tescilli

Storks’un Türkçe’si; leylekler anlamına geliyor. Muammer Alkım, Storks adını seçmelerinin nedenini de şöyle anlatıyor: “Dünyada bütün firmalar hayvan logolarını marka olarak tescil ettirmişlerdi. Mesela; Lacoste’un timsahı, Cartier’in kaplanı, De Beer’s’in arısı gibi. Biz de bunu uygun bulduk. Sonrasında Leylek markasını, ABD dahil 32 ülkede tescil ettirdik.”
Muammer Alkım, mağazalarında sadece kadınların değil, erkeklerin de ilgisini çekebilmek için başta Rolex olmak üzere dünyanın en iyi 20 saat markasının da satışını yapıyor.

Başka takımdan olsa vermezdim

Muammer Alkım’ı Cevahir Alışveriş Merkezi’ndeki mağazasını alışveriş merkezindeki çocuk ölümlerinden sonra kapatan iş adamı olarak hatırlamış olabilirsiniz. Cevahir Alışveriş Merkezi’nde yaşanan ilk kazadan çok etkilenen Alkım, ikinci kazadan sonra Storks mağazasını kapattı. “O dönemde kızımın kızı oldu, yani dede oldum. Çok etkilendim ve mağazayı kapadım. Alışveriş merkezinin önlem alması gerekiyordu” diyor. Alkım’ın kızı Şifo Mehmet’le evli. Alkım da Şifo Mehmet gibi Beşiktaşlı. “Başka takımdan olsa kızmı vermezdim” diyor.

Yükte hafif pahada ağır bir şey

Siz bu sektördeki kayıt dışı ile ilgili kitap yazdınız. Türkiye’deki elmasların ne kadar kaçak? 
Bunu herkes biliyor. Hükümet de biliyor. Kayıt dışından çıkmak için yapılması gerekenler var. Yüzde 70’i, hatta daha fazlası kaçak. KDV meselesi önemli bu konuda. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir KDV yok. Türkiye’de pırlantadaki KDV meselesi üzerinden populizm yapılıyor. Yükte hafif, pahada ağır bir şeyden söz ediyoruz. Bunu takip etmek mümkün değil. 


Elini kokunu sallayarak Türkiye’ye taş sokuluyor mu? 
Evet. X-Ray cihazları görmez taşları. Bir sigara paketi içine değerine göre 15 bin dolarlık da 1 milyon dolarlık da taş koyabilirsiniz. Bu kadar basit. Üzerinde ne etiket var, ne de bir seri numarası. Bu yüzden kontrol etmek zor. Bunu herkes biliyor. Bu yüzden de ülkeler önlem alıyor. Türkiye’de uygulanan KDV bu yüzden anlamsız. Sektörü iyice kayıt dışına çekiyor. 


Diğer ülkelerde durum nasıl? 

Belçika sıfır KDV alıyor. AB göbeğinde niçin bunu sıfır yapmış? Tek nedeni var, bazı ürünleri denetleyemiyorsanız, en azından sıfır KDV ile kayıt içine alırsınız. Ürün bazında üretildiğinde KDV eklersiniz, o zaman hem kayda almış olursunuz hem de katma değer yaratırsınız. Hükümetin bu KDV uygulaması sektörü kayıt dışına itiyor. Ben kayıt içi çalışacağım deyince haksız rekabette kalmış oluyorum. Önce hükümet sektörü kayıt dışına iten nedenleri düzeltecek.

PAZAR GAZETE VATAN

Pırlantayla kadin tavlanir mi?



    GAZETE VATAN

* Pırlantayla kadın tavlanır mı?

“Pırlantayla kadın tavlamak kabiliyete bağlı”

Kimine montür üzerinde cam kırığı hediye edersiniz farkı anlamaz tavlanır. Ama bazı saygın hanımefendilerin önüne milyarlarca dolarlık taş koysanız da aklını çelemezsiniz. 

* Tek taşla evlenme teklif etme alışkanlığı bizde yaygınlaştı mı?

Amerika’da tek taşı erkekler alır. Biz de hanımefendiler bastırır, erkekler de mecburen ellerini ceplerine atar. Türkiye’de hiçbir erkek “Tek taş alayım da, evlenme teklif edeyim” demez.

* Marilyn Monroe meşhur şarkısında “Pırlantalar bir kızın en yakın arkadaşlarıdır” der.

İyi bir taş bir kadının her zaman sigortasıdır. İyi bir tek taş her zaman ranttır, para kazandırır. 100 bin dolarlık yüzükle dünyayı gezersin ama yüz bin doları cebinde taşıyamazsın. Jennifer Lopez’e pırlantalı bir blue jean hediye edildi. Değeri 2 milyon dolardı. 

* Kevin Costner da sizden almış... 

Evet. O, geldiğinde, benden rica ettiler. “Kim olursa olsun, ayağına servis yapmam” dedim ama ısrarcı oldular. Gittik, tanıştık. Konserine bile gittik. Ama ne aldığını söyleyemem, yakışık almaz. 

Mücevher alırken bunlara dikkat edin!

* RENK SKALASI D’DEN BAŞLAR: Pırlanta benim için itimat demektir. Ufak bir cam parçasına 500 bin dolar verenler var. Bir bakıyorum, sertifikayla taş bağdaşmıyor. Renk tutmuyor. Renk skalası beyaz olan D’den başlar, sarıya kaçan Z’ye kadar gider. Renk koyulaştıkça fiyat düşer. Bir hanımın aradaki farkı anlaması maalesef mümkün değildir.


* MAKBUL OLAN BEYAZ, İÇİ TEMİZ PIRLANTADIR: Sertifikanın uluslararası olmasına dikkat edin. Biz kendimizinkiyle birlikte çok saygın, Belçika HRD firmasının sertifikasını da veririz. 


* 2 AL, 1 ÖDE KAMPANYALARINA KANMAYIN: Bir Cumhuriyet Altını alana, ikincisini bedava veriyorlar mı? Bedava veriliyorsa, o taşın kalitesinden şüphe etmek gerek. Böyle bir durumda Kuyumcular Odası’na başvurup, taşla ilgili inceleme yaptırabilirsiniz.


* YATIRIM İÇİN YUVARLAK KESİM TERCİH EDİN: Baget, kalp, damla taş almayın. Fazla işçilikten uzak durun. 


* YAKUT, ZÜMRÜT GİBİ RENKLİ TAŞLARI ALIRKEN ÇOK DİKKAT EDİN: Gerçeğini sahtesinden ayırmakta bazen biz bile zorlanıyoruz. 


* TAŞ FABRİKADA ÜRETİLEBİLİR ama bir mücevher ustanın el emeği göz nuru ile yapılır. 


* SICAK PIRLANTAYI SOĞUKLA TEMAS ETTİRMEYİN: Pırlanta hava almadıkça 2000 derece sıcaktan bile etkilenmez. Yangında taşın üzerine su döküp, ateşi söndürmeye çalışırsanız, pırlanta beyaz kömür haline dönüşür. 

Türkiye’nin en büyük safir taşı

30 karatlık safir yüzüğü parmağıma takıyorum. Atilla Karat, Türkiye’de bu büyüklükte başka safir taş olmadığını söylüyor.

Kanlı Elmas filmini izlerken ağladım

“Kanlı Elmas” filmini izlerken ağladım. Pırlanta düne kadar kanlı değildi de, niye kanlı oldu? Bunun cevabı için “Savaş Tanrısı” filmini izlemek lazım. O insanların hakkı yendi, Zimbabwe, Angola 30 sene sömürüldü. Afrika’nın her yerini gezdim, Afrikalılar kadar iyi, uysal bir ırk görmedim. Çıkarcılar 62 milyar dolarlık silahı, Afrika’ya dağıttı. Kanlı olan onlar... Kanlı elmas lafını kabul etmiyorum. 









Türkiye´de hiçbir erkek tek taş almak için elini cebine atmaz 

Onun ki iş değil, aşk... 7 yaşında Mardin’den, İstanbul’a geliyor. Ayakkabı boyacılığı yapıyor, çakmak tamir ediyor. 8 yaşındayken Ermeni bir ustanın yanında kuyumcu çıraklığına başlıyor. 16’sında kendi dükkanını açıyor. 30’unda Özal’ın izniyle ilk resmi pırlanta ithalatını yapıyor. Değerli taş ticaretiyle uğraşırken, çıraklık günlerini unutmuyor ve bu taşlardan şahane mücevherler tasarlamaya başlıyor. Nuruosmaniye’nin Atilla Abi’sinden, Atilla Anlı’dan bahsediyorum. Ya da sektörün onu tanıdığı isimle Atilla Karat’tan... Türkiye’nin en önemli elmas tüccarlarından biri olmasına rağmen, amatör ruhunu kaybetmemiş, hâlâ tezgah başına geçip ustalarıyla taş diziyor. Karat markasının sahibi Atila Karat’ı atölyesinde yakaladım... 

* Karat soyadını kullanıyorsunuz. Resmi olarak aldınız mı bu soyadı?

Şirketimin adı Karat. İsmim bu adla özdeşleşti. Gel zaman, git zaman herkes beni ‘Atilla Karat’ diye çağırmaya başladı. Varsın, öyle çağırsınlar” dedim ve bu soyadı almaya karar verdim. Çok yakında nüfus kağıdım değişecek ve Karat soyadını resmen alacağım.

* Ya eşiniz, çocuklarınız...

Onlar da alacak.

* İnsan soyadını değiştirecek kadar sever mi işini?

Mesleğim her şeyden hatta ailemden de önce gelir. Mardin telkarisiyle meşhurdur. Küçük yaşlarda telkariyi kendi kendime öğrendim. Sonra İstanbul’da Kapalıçarşı’da çıraklık yapmaya başladım. El becerim yüksekti. 16 yaşında işveren oldum. 19’umda arkadaşlarımla Kuyumcular Odası’nı kurdum. 30 yaşında Allah bana ilk pırlanta ithalatını yapmayı nasip etti. Hayatım bu iş...





* O zamanlar pırlanta nasıl alınıp satılıyordu?

Cepten cebe, elden ele... Fatura yok, kayıt yok. Çok sıkıntılı günlerdi. Bir Suudi Arabistan gezisi sırasında Sayın Turgut Özal’a sorunları anlattım. Bize destek oldu ve ithalat yolunu açtı. Memlekette kaliteli mücevher üretimi ondan sonra başladı. 

* Pırlanta için kaç ülke gezdiniz? 

Sayısız. 1973’te 19 yaşındayken Hindistan’a gittim. O zaman Hindistan’a uçak bile yoktu. Zimbabwe, Kongo, Rusya, Amerika, Tayland, Kolombiya, İsrail, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Belçika, Kanada, Avusturalya... Tüm dünyada mücevher sektöründeki dev firmaların patronları beni tanır. Bu ilişkileri de mesleğim için değil, ülkemin tanıtımı için kullanırım. Ben Türkiye aşığıyım.

* Turizm elçiliği de yapıyorsunuz...

Tabii. Birçok ünlü firmanın patronunu Türkiye’de misafir ettim, bizzat ağırladım. Buradan hayranlıkla ayrıldılar. Çırağan’da yapılan Hint düğünlerinin de sebebiyim. Yanlış anlaşılmasın, geldiklerinde dükkana getirip mücevher filan satmam. Bu benim için zevk... 

“237 karat taşı görünce heyecanlandım, nefesim kesildi”





* Ustalık farklı, işadamlığı farklı... Hangisini daha çok seviyorsunuz? 

Tüccarlıkla ustalık arasında büyük fark vardır. Allah bana ikisini de nasip etti. Halen kalfayım. Öğrenme sürecim devam ediyor. 

* Öğretiyor musunuz peki?

Gazi Üniversitesi’nde 50 öğrenciye burs veriyoruz. Artık istiyorum ki, kuyumculuk mesleği ustadan kalfaya, kalfadan çırağa geçerek öğrenilmesin. Üniversitesi okunsun. 

* Gördüğünüz en büyük taş kaç karattı? 

İsrail’de gördüm. 237 karattı. Çok heyecanlandım, nefesim kesildi. Ama kıskanmadım. Benim parayla pulla işim olmaz. Maddi gücü yetmeyen kişilere sermayesinin altına ürün verdiğim oldu. Yeni evlenecek kişilere de yardımcı oluyorum. Alçak gönüllü, orta halli insanlar pırlanta almaya çekiniyor. Kapım kendilerine açık. O insanlar sayesinde ben bugün Atilla Karat’ım.

* Bu iş olmasaydı, ne olmak isterdiniz?

Cerrah. Bunun için okulu lisede bıraktığıma çok üzülüyorum. El becerim çok var. Hatta sonraki yıllarda arkadaş olduğum cerrahların izniyle ameliyatlara girdim. On kere göz ameliyatına girmişliğim var. 

“Arka sokak kuyumcuları, Chopard’a taş çıkartır”

* Bizim ülkemizden niye Chopard, Tiffany gibi dünya markaları çıkmıyor?

Marka tescilli, tespitli olması lazım. Öyle diziye sponsor olmakla, reklâm vermekle marka olunmaz. Sevan Bıçakçıyan o yolda... Dört dünya birinciliği var. Çılgın bir adam. Kendisini ayakta alkışlıyorum. Ayrıca arka sokaklarda çok iyi ustalarımız var. İnanın Tiffany’ye, Chopard’a taş çıkartırlar. Ama haftalıklarını zor çıkartıyorlar. 

* Peki ya siz?

2 yıldır, dünyaca tanınan bir markayız. Türkiye’de demiyorum, bakın. Türkiye’de bizi bilen biliyor. Reklâm, tanıtım, rekabet önemli ama ülkemizde o kadar yanlış reklâm yapılıyor ki... Üzerinde fiyat yazılı bir katalog basacağıma, ‘bir alana bir tane bedava’ kampanyası yapacağıma hiç tanınmam, hatta şirketi kapatırım daha iyi... Mücevheratın fiyatı bir gazeteye yazılıyorsa, o mücevherat değildir.

* Medyada çok bilinmiyorsunuz... Niye?

40 yıl basına konuşmadım ama artık kendimi haksız kazançla mücadeleye adadım. Buraya Ayşe Teyze geliyor. “Oğlum bu inciyi zamanında şu kadar paraya aldım. Ne kadara geri alırsın?” diye soruyor. O zaman tarla alınır o fiyata... Bir bakıyorum, 10 TL etmez. Ben bedava ekspertiz yapmaya razıyım. Yeter ki insanlar kandırılmasın. Sektörümüzdeki çok üstün firmaları ayrı tutuyorum tabii ki.


"PAZAR (gazete) VATAN YAZISI"

Turk kadinlarinin mucevherle arası nasil? Minyon bir kadınsaniz buyuk mucevherler takmayin...





Ayşe Kucuroğlu


VATAN-O bir lüks marka ve stratejik iletişim danışmanı... 
Özlem Güsar geçen hafta Türkiye’den tek özel davetli olarak gittiği en büyük mücevher fuarı Vicenza’dan döndü ve tüm merak ettiklerimi, trendleri ilk benimle paylaştı. 


Kadınlarla mücevherler arasında nasıl bir bağ var sizce?

Kadınlarla mücevher arasında binlerce yıla dayanan bir aşk ilişkisi var. Bu nedenle gelecekte de hep var olacak; ekonomik krizlerden, dünya değişiminden etkilense de kadınlar kendini güzelleştirdiğine ve tılsımına inandığı mücevheri farklı biçimlerde kullanmaya devam edecek. Kadınların bu tutkusu o kadar önemli ki Louis Vuitton, Hermes, Gucci, Prada gibi dünyanın en iyi moda markaları mücevher koleksiyonları çıkarmaya başladılar. 

Bir parça seçerken kalıcı, klasik olmasını neye göre seçmeliyiz?

Evladiyelik diyebileceğimiz yani kızımızın da keyifle takacağı bir mücevher seçerken en önemli iki konu; taş kalitesi ve tasarım özelliği, tabii iyi bir markanın ürünü olması da çok ciddi dikkat edilmesi gereken şeylerden. Doğru marka seçimi her şeyin iyi olduğunun güvencelerinden biri.




Pırlantanın uluslararası sertifikası olsun

Türk kadınlarının mücevherle 
arası nasıl?


Türk kadınlarının mücevher zevki gerçekten çok iyi, genlerimize işlemiş bir mücevher tutkumuz var. Mücevher zevkimiz pozitif olarak değişiyor son senelerde. Annelerimizin ‘aman ilerde satınca değer kazansın’ mantığı yerini, gerçekten kendi zevkimize hitap eden mücevherlere bırakıyor. Bu da klasikten biraz daha uzak, daha modern ve cüretkar tasarımlar demek oluyor. 

Bir taşın kalitesini nasıl anlarız? Sertifikası olması yeterli mi?

Pırlantadan bahsediyorsak bu çok kolay, 1 karat üstü sertifika alırken mutlaka uluslararası geçerliliği olan sertifikalar istenmeli. Bu sertifikalarda 

4 C dediğimiz (karatı, rengi, temizliği, ve kesimi) yer alıyor. Renkli taşlar alırken ise çok daha dikkatli olunması gerek; sertifikası pek olmadığı için kandırılma ihtimali çok yüksek. Mutlaka çok güvenilen bir yerden almak gerek.



Mücevher seçiminde artık daha özgürüz


Türk kadınlarının tercihleri genel olarak ne oluyor?

Ülke genelinden bahsedersek sarı altını çok seviyoruz, pırlantaya rağbet gittikçe artıyor. Su bilezik denilen bilezikler hep popüler. Tabii tektaş ve sonrasında beştaş denilen alyanslar ve de tamturlar her daim gözde. Eskiden çok takım mücevher takma tercihi vardı. Şükürler olsun bu konuda çok daha özgür davranıyor hanımlar. Vicenza Mücevher Fuarı’ndaydın; neler gördün?

Dünyadaki diğer fuarlardan, kendine ait ‘geleceğin trend analizleri’ni içeren bir kitabı olması ile ayrılan Vicenza Mücevher Fuarı tartışmasız dünyanın en önemli mücevher fuarlarından biri. Bu tarz fuarlar markalar için adeta bir gövde gösterisi. Vicenza fuarı senede 3 kez yapılıyor ve bu seferkine 30 ülkeden 1400 marka katılmış ve 12 bin kişi gezmiş. Ben son iki senedir Vicenzaoro’nun özel davetli olarak katılıyorum Türkiye’den. 



Bu fuarların önemi nedir peki?

Mücevher gerçekten çok enteresan bir dünya; her şeyin dijitalleştiği bir dünyada hala sözün senet olduğu belki de son sektör. O nedenle birebir görüşmeler gerçekten çok önemli. Geçen sene markalarımızın bulunduğu yer beni bir Türk olarak üzmüştü, bu sene biraz daha iyi bir noktaydık. Mücevherde tasarıma ve markalaşmaya daha çok önem verirsek muhteşem sonuçlar elde edebiliriz.

Cartier ve Van Cleef & Arpels en beğendiklerim. Bu iki markanın yeni tasarımlarını herkesten önce görmek için kapılarında yatabilirim. Fransız Lorenz Baumer, Brezilya’dan Carla Amorim, Hint asıllı Sutra, Amerika’dan Ward Kelvin yakından takip ettiğim isimler. Tabii bir de Sevan Bıçakçı. 

Çok kullanımlı modeller gözde




Bu yılın trendlerinden bahsetmek gerekirse üç ana başlıktan bahsedebilirim. Öncelikle mücevher tutkunları hariç kimsenin adını duymadığı renkli taşlar çok moda; mesela malahit, spinel, agat gibi. Çok ünlü bir markanın CEO’su ile bu konuyu konuştuk ve renkli taşların geleceği ne olacak diye sordum. Çok hoş bir cevap verdi “kimse renkli TV çıktıktan sonra dönüp siyah beyaz TV seyretmez” dedi. Bu taşlarda fiyatların da pırlantalı takılara göre daha ucuz olması tercih edilmesinin önemli bir sebebi. İkincisi, çok kullanımlı mücevherler gözde. Yani bir kolyenin ucu çıkarılarak ayrı bir broş olarak kullanılabiliyor ya da iki bilezik birleştirilerek muhteşem bir gerdanlığa dönüşebiliyor. Son olarak doğa, çiçekler ve hayvanlar mücevher dünyasını ele geçirmiş durumda. Bu ana trendlerin yanında taşların ham olarak kesilip, parlatılmadan kullanılması son senelerin önemli bir trendi. 

‘Osmanlı etkisi sürüyor’


Neyi nasıl kombinlemeliyiz?

Ben bu konuda şirketlerin isteği ile özel workshoplar düzenliyorum. Bazı önerilerim var tabii. Aynı zamanda kolye, yüzük, küpe ve bilezik takıp yakıştırabilen çok az kadın var, o nedenle ben pek önermiyorum. Vücut ölçüleriniz, en az modada olduğu kadar mücevher kullanma konusunda da önemli. Örneğin ancak uzun bir boynunuz varsa uzun küpeler takabilirsiniz. Eğer minyon tipliyseniz ana kural, büyük parçalardan kaçınmanız. Kısa ve uzun farklı kolyelerin bir arada kombinlenmesini de çok öneriyorum. Eğer göğüsleriniz iriyse gösterişli kolyeler takarak bu bölgeye olan ilgiyi daha artırmanın anlamı yok, zarif kolyeleri tercih etmek akıllıca. Tam tersi göğüsleriniz küçük ise taşlı ya da uzun kolyelerden birkaç sıra takmak en doğrusu.

Hiç büyülü bir hikayesi olan bir tasarım var mı aklında?

İngiltere Kralı Edward aşkı uğruna tahtından feragat etmiş. Evlilik yıldönümleri için Windsor Düşesi Wallis’e Cartier tarafından hazırlanan bir kalp broş hediye etmiş. Üzerinde her ikisinin adının baş harfleri olan aynı zamanda İngilizce’de biz anlamına gelen “WE” yazıyor. Kalbin üzerinde ise yakutlarla süslenmiş taç var ve bu taç bizim aşkımız krallıktan daha önemli demekmiş. Söylesene dünyada mücevherden başka bu kadar romantik ne olabilir. 

Osmanlıdan ilham hep var değil mi? 

Ayşecim Osmanlı 700 yıllık bir dünya imparatorluğu, ilham almamak mümkün mü? Keşke daha çok ilham alsak, keşke tasarımcılarımız bu esinlenmeyi modern tarzlarla birleştirip dünyaya tanıtsa. Bizim elmas kesimli gül küpelerimiz, divanhane çivilerinden esinlenilen yüzüklerimiz dünyaya bedeldir. 

Muhteşem Yüzyıl dizisinden sonra genel olarak birçok firmada Osmanlı esintileri var...

Son iki yıldır Muhteşem Yüzyıl Türk mücevherinde ciddi bir hareket getirdi ve umarım bu etki kalıcı olur. Muhteşem Gatsby filmi de dünya mücevherini çok etkiledi.

ElizabethTaylor geliyor aklıma... Nasıl sence?

Elizabeth Taylor denince mücevher dünyasında akan sular durur. Ölümünden sonra müzayedeye çıkarılan mücevherlerini görmeye davetliydim hepsini bir arada görebildim.


GAZETE VATAN

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Victoire de Castellane ile Christian Dior takı ve mücevherleri

İnsanın içini huzurla kaplayan bütün güzellikler

Victoire de Castellane ile Christian Dior takı ve mücevherleri




















Victoire de Castellane ile Christian Dior takı ve mücevherlerinde hayat buluyor.

Süzülen periler, açan çiçekler, uçan uğur böcekleri ve yemyeşil bitkiler... 

Selena Gomez Mücevherleri

Selena Gomez Grammy Ödülleri için platin ve elmas Lorraine Schwartz bilezik ve küpe giydi.

Photo of Selena Gomez by Larry Busacca/Getty Images For The Recording Academy















9 Temmuz 2013 Salı

Sosyete'nin yeni gözdesi : Tanzanit Taşı

Tanzanit ; 






Yeryüzünde sadece Tanzanya’da çıkarıIdığı için bu ismi aImıştır. Mavi rengini çevreIeyen, yaInızca parIadığınıda ortaya çıkan pembe ışğı bu taşı özeI kıIar. MiIyonIarca sene evveI; tektonik hareketIiIiğin dramatik hızIarda yaşandığı eski dünyada, muazzam basınç ve ısıyIa beraber oIuşan voIkanik kayaçIarın arasında oIuşmuştur. Tanzanit, Afrika’nın en yüksek noktası oIan KiIimanjaro Dağı’yIa beraber oIuşum sürecini tamamIamış ancak 1967′ye kadar insanIığın bu taştan haberi oImamıştır. Masai kabiIesinden bir çobanın KIimanjaro’nun etekIerinde bu mavi krastaIi buImasıyIa gün ışığına çıkmıştır. Tanzanit, zoisit aiIesinin mavi üyesidir. KaIsiyum aIiminyum siIikat birIeşiminden oIuşan tanzanitin sertIik derecesi Mohs cetveIinde 6.5′e denk düşer. Bunun anIamı mücevherde kuIIanıIan tanzanitin pek de sağIam oIamaması ve kuIIanım esnasında dikkat etme zorunIuIuğudur. Işığı kırma açısına göre renk değiştiren tanzanit, doğru kesim teknikIeri iIe göze çok hoş geIen pembe bir ışık verir. ÖzeIIik Ie 10 karat ve üzeri taşIardaki pembe ışık oIdukça kuvvetIidir. Bazı cevherIerdeki kahverengi renk ise doğru ısıtma teknikIeri iIe yok ediIir.


Zamanı milyonlarca yıl olarak değerlendiren jeoloji dünyasına baktığımızda bu başlık size belki de biraz komik gelebilir. Ancak Tanzanit 1967 yılına kadar bilinmeyen bir taş türüydü. Aslında Tanzanit yaklaşık 600 milyon yaşında, ama 1967 yılına kadar Tanzanya’daki Kilimanjaro dağın eteklerinde bulunan Merelani vadisinde gizli bir hazine gibi gömülü kaldı. Gemoloji alanında daha önce keşfedilen hiçbir yeni değerli taş bu kadar kısa sürede dünya pazarında böyle başarı yakalayamamıştı.







 


Yeni bulunan taş Epidot grubuna ait Zoisit türü olarak sınıflandırıldı ve yeni gemolojik türüne isim bulma problemi ortaya çıktı. İlk olarak Amerika pazarında satışa sunulacağı için, yeni taşın ismine Zoisit olarak karar verildi. Ancak kısa sürede Zoisit kelimesinin İngilizce telaffuzu çok farklı bir anlam taşıyan ( suicide ) intihar kelimesine benzediğini anlaşıldı. Bazı taş bilimciler yeni taşın safire benzediği için Safir-Zoisit veya Zoisit-Safir gibi isimleri önerdi. Diğerleri, madenin Meru dağına yakınlığı nedeniyle isim olarak Meru dağı Safiri önerdi. Ancak bu tür yanıltıcı isimler tüketicilerin bu taşı alırken yeni bir safir çeşidi elde ettiğini düşünmelerine sebep olabilirdi ve sonuç olarak safir kelimesi olmadan bu benzersiz keşfi tanımlamak için daha farklı bir isminin bulunmasına karar verildi.





 
Evrensel olarak bilinen Tanzanit ismi, ünlü mücevher markası Tiffany tarafından bulundu. Dünyaya bu taşı ilk Tiffany tanıttı ve Tanzaniti son 2000 yıl içerisinde keşfedilen en güzel mavi taşı olarak ilan etti. Tiffany Tanzanitin dünyada sadece iki yerde, Tanzanya’da ve Tiffany’de bulunabileceğini gururla ifade ediyordu.


Tanzanit Taşının Faydaları ;
* Geleceği görme gücünü, önsezi yeteneğini, ruhsal bağlılığı artırır.
* Ruhsal korunma sağlar.
* Fiziksel ve zihinsel görme gücünü destekler.
* İşitme duyusunu güçlendirir.
* Depresyonun sıkıntılarını hafifletir.
* Aynı zamanda Zoisit taşının tüm yararlı enerjisini de içinde barındırır.

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler