Bu Blogda Ara

Sevan Bıçakçıyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sevan Bıçakçıyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Eylül 2013 Pazar

Tek tas cok banal, baska bir şey yok mu?

Gözünde mıcır, pırlanta, ametist, çakıl, safir, yakut ve molozun hiçbir farkı olmayan bir cinse mücevhersel anlamda hendek atlatmak kolay iş değil. Ama sevdiceğiniz er ya da geç sizden bir parça mücevher beklentisine girecek, kaçış yok. Bu yazıyı okumayı bitirdiğinizde kuyumcudan kuyumcu kıvama geleceksiniz.


İlla pırlanta mı alınacak?






Pırlanta mevzusu kıllı olmakla birlikte, bir kere adamın dikkatini çekti mi, hobiye dönüşebiliyor. Yani sevgilinize, nişanlınıza, karınıza, bacınıza özellikle pırlantalı mücevher alma aşamasında sıkılmayacaksınız. Finansal anlamda canınıza bile okunacak o ayrı.. Uzun süredir birlikte olduğunuz kadına eninde sonunda mücevher almanız gerekecek. Ya evlenme teklif edeceksiniz, ya yediğiniz bir haltı affettirmek için mücevherden medet umacaksınız. Eninde sonunda...
 İlişki uzadıkça adam elini cebine atmamakta ısrar ederse, kadın yavaştan soğumaya başlar. Kadının gözünde erkeği en berbat şekilde "reset"leyen özellik, kellik değil, fodulluk değil, cimriliktir. Ona değer verdiğinizi ve hayatta bir takım şeyleri görüp geçirdiğinizi göstermenin en etkili yolu da minik de olsa bir parça mücevherle ilişkinizi taçlandırmanızdır. Ama nasıl? Öyle "ha" deyince mücevher alınmaz. "Ha" deyince alınan mücevher bilahare alanı pişman eder.

Alacağım taşı neye göre seçeceğim?
 Alacağınız mücevher ancak söz yüzüğü veya birlikteliğinizin ilk iki yılı içinde doğum günü armağanı ise; safir, yakut, zümrüt, aquamarine veya diğer taşları tercih etmelisiniz. Çünkü bu taşlar sadece çok yüksek karatlarda değerli olurlar. Küçük ve renkli bir taşla süslü bir takı aldıysanız, verirken büyük merasimler yapmayın ki, pırlanta yüzük hayaliyle kutuyu açınca hayal kırıklığına uğramasın... Eğer ilişkiniz ciddiyse pırlanta tek çıkar yol. Ne zamandır kuyumcu vitrinlerinde pırlantalara bakacağım diye yapışıp kaldığını tahmin bile edemezsiniz.
Pırlantanın olayı nedir? 
 Pırlanta çok pahalı bir taştır. Sonradan pişmanlık yaşanmaması için almadan onunla ilgili önemli hususları iyice öğrenmekte yarar vardır. Öncelikle pırlantayı alacağınız yeri iyi belirlemelisiniz. Özellikle yüksek karatlı pırlanta takıları sokakta gördüğünüz herhangi bir kuyumcudan alamazsınız. Tanınmış bir müvecheratçı bulmanızda yarar var.
 Kırıntı denilen, mücevherin bir bölgesi veya her yeri minicik pırlantalarla kaplı takılar tek taş pırlantaya göre çok daha ucuzdur. Bunlara fantezi takılar denir. Satın alırken parayı pırlantadan çok tasarıma vermiş olursunuz. Bunun sebebi, taşların adı üstünde, pırlantanın kırıntısı olmasıdır. Bunları iade ederken, değiştirirken veya satarken muazzam değer kaybına uğrar, eğer pırlantaya bir yatırım gözüyle bakıyorsanız, aklınızda değiştirmek, ileride onu verip daha iyisini almak varsa bu türü tercih etmeyin.
İlla pırlanta mı alınacak?
Tek taş pırlanta en akıllı tercih. Örneğin Kapalıçarşı`nın en tanınmış, özellikle sosyete mensupları tarafından tercih edilen kuyumcusu Sait Koç her taşına kefil. Banka gibi. Aldığınızdan yıllar sonra bile ihtiyaç durumunda pırlantayı iade ederken işçilik ücreti ve KDV oranını düştükten sonra paranızı iade ediyor. "Şimdiye kadar istediği anda parasını iade etmediğim müşteri hiç olmamıştır" diyor. "Gerekirse, param yoksa eşten dosttan alır yine de veririm karşılığını. İhtiyacı olmasa insan mücevherini satar mı? Ben de müşterimi hiçbir şartta zor durumda bırakmam. Bak bu yüzüğü bir kadın getirdi. (bir zarfın içinde yüzük üzerinde 750 milyon lira yazıyor). Kredi kartlarının borcu varmış, kızının söz yüzüğü. Ben onu aldım parasını iade ettim ama altı ay tutacağım geri almak ister diye..."
Tek taş çok banal, başka bir şey yok mu?
Pırlanta anlayana banal manal değil ama daha enteresan bir hediye ona daha uygundur derseniz; o zaman Sevan Bıçakçı`yla tanışmanızda yarar var. Bıçakçı`dan alacağınız yüzük kocaman pırlantalarla parlamayacak ama kesinlikle "wow" faktörü olan yüzük olacak.  Satın alırken yine parayı daha çok tasarıma veriyorsunuz ama karşılığında aldığınız şey dikkat çekici, el emeği göz nuru minik bir sanat eseri. Güler Sabancı`nın meşhur ettiği padişahlı yüzükleri ve Osmanlı esintilerinin hakim olduğu birçok koleksiyonu dünyanın birçok noktasına gidiyor ve kapanın elinde kalıyor. Fiyat için onları aramanız gerekecek ama imkansız bir rakam duymayacaksınız, çekinmeyin 0212 520 45 16`dan arayın.


Bütçem kısıtlı anlatamıyorum galiba...
Eğer bir nişan yüzüğü alacaksanız, iki aylık maaşınıza eşit olan parayı pırlantaya harcamalısınız. Bu parayı uzun süre kenara koyarak biriktireceksiniz artık. Alacağınız nişan yüzüğü değil de sıradan bir hediyeyse pırlantaya yaklaşmasanız da olur. Ama aldığınız pahada hafif takıya ağır bir manevi anlam yüklemelisiniz ki paranız olmadığı için değil, daha anlamlı olduğu için o hediyeyi seçtiniz sansın artı o takıya baktıkça içi sevgiyle dolsun. Örneğin, üç tane iç içe geçmiş halkadan oluşan altın bir yüzük veya bilezik alıp: "Sevgilim, bunlar sonsuz aşkımızı, sonsuz arkadaşlığımızı ve sonsuz sadakatimizi simgeliyor." deyin ki, düşünüp de aldığınızı sansın, cebinizin delik olduğunu değil. (Cartier Trinity koleksiyonu)
Bir de küçük mavi kutu var. Bu özellikle mücevhere düşkün kadınlarda bir buçuk karat pırlanta etkisi yaratan sihirli bir kutu... İçinden ne çıkarsa çıksın çığlık çığlığa kabul edilen kutu... Tiffany & Co.`nun küçük mavi kutusu ve küçük mavi torbası... Tiffany`nin ürünlerini Türkiye`de Collection yapıyor. Fiyatlar Amerika Tiffany`yle aynı. Nişantaşı`nda, Ritz Carlton`da ve Çırağan Kempinski`de yerleri var. Fiyatlar 50 dolardan başlıyor, üst limit gökyüzü...
4c nedir?
Pırlanta dört değişken sayesinde değer kazanır, bunlar İngilizce isimlerinden dolayı 4c olarak bilinir: karat (carat), kesim (cut), berraklık (clarity) ve renk (color). Bu dört özelliğin kalitesi birlikte veya tek tek yükseldikçe pırlantanın değeri de yükselir. Diğer bütün değerleri aynıysa; iki tane küçük taştan ziyade, aynı karata denk gelen tek bir pırlanta daha pahalıdır. Çünkü karatı yükseldikçe pırlanta daha nadir bulunur hale gelir. Aldığınız pırlantanın 4c`si ile ilgili olarak kuyumcuya güvenmek yerine, taşınızın uluslararası geçerliliği olan bir sertifikası olmasına dikkat edin ve bu sertifikayı taş sizde olduğu sürece saklayın.
Carat: Taşın ağırlığı karat ile ölçülür. Karat pırlantanın değerini ortaya koyan ölçütlerden yalnızca biridir. Pırlanta sadece büyük olmasıyla değerli olmaz.
Cut: Pırlantanın çakıl taşımsı ham halinden, ışık saçan parlak taş haline gelene kadar geçtiği en önemli işlem lazerlerle kesilmesidir. Kesim pırlantanın parlaklığını doğrudan etkilediği için doğru yapılması çok önemlidir ve 4c arasında amatör bir göz tarafından kontrolü en zor olanıdır.
Berraklık: Taşın kendisinden veya kesiminden dolayı üzerinde oluşabilen bazı kusurlar olabilir. Bu kusurlar ne kadar az olursa pırlanta o kadar değer kazanır. Gözle görünen kusurlara sahip bir pırlantanın değeriyse oldukça düşer.
Renk: Doğal olarak renkli pırlantalar vardır ve bunlara "Fancy" denir. Pastel pembe, canlı sarı, fıstık yeşili, mavi ve çeşitli renklerde olabilir bu taşlar ancak pırlanta oldukları için değerleri diğer renkli taşlara göre daha yüksektir. Beyaz pırlantaların renkleri de D`dan Z`ye kadar ayrılır. En beyaz olan D`dir. Ancak piyasada çoğunlukla G ve aşağısı renklerde pırlanta bulunur. K`dan itibaren pırlantanın rengi sararmaya başlar ki bu iyiye işaret değildir.


Boxer Dergisi


12 Temmuz 2013 Cuma

Pırlantayla kadin tavlanir mi?



    GAZETE VATAN

* Pırlantayla kadın tavlanır mı?

“Pırlantayla kadın tavlamak kabiliyete bağlı”

Kimine montür üzerinde cam kırığı hediye edersiniz farkı anlamaz tavlanır. Ama bazı saygın hanımefendilerin önüne milyarlarca dolarlık taş koysanız da aklını çelemezsiniz. 

* Tek taşla evlenme teklif etme alışkanlığı bizde yaygınlaştı mı?

Amerika’da tek taşı erkekler alır. Biz de hanımefendiler bastırır, erkekler de mecburen ellerini ceplerine atar. Türkiye’de hiçbir erkek “Tek taş alayım da, evlenme teklif edeyim” demez.

* Marilyn Monroe meşhur şarkısında “Pırlantalar bir kızın en yakın arkadaşlarıdır” der.

İyi bir taş bir kadının her zaman sigortasıdır. İyi bir tek taş her zaman ranttır, para kazandırır. 100 bin dolarlık yüzükle dünyayı gezersin ama yüz bin doları cebinde taşıyamazsın. Jennifer Lopez’e pırlantalı bir blue jean hediye edildi. Değeri 2 milyon dolardı. 

* Kevin Costner da sizden almış... 

Evet. O, geldiğinde, benden rica ettiler. “Kim olursa olsun, ayağına servis yapmam” dedim ama ısrarcı oldular. Gittik, tanıştık. Konserine bile gittik. Ama ne aldığını söyleyemem, yakışık almaz. 

Mücevher alırken bunlara dikkat edin!

* RENK SKALASI D’DEN BAŞLAR: Pırlanta benim için itimat demektir. Ufak bir cam parçasına 500 bin dolar verenler var. Bir bakıyorum, sertifikayla taş bağdaşmıyor. Renk tutmuyor. Renk skalası beyaz olan D’den başlar, sarıya kaçan Z’ye kadar gider. Renk koyulaştıkça fiyat düşer. Bir hanımın aradaki farkı anlaması maalesef mümkün değildir.


* MAKBUL OLAN BEYAZ, İÇİ TEMİZ PIRLANTADIR: Sertifikanın uluslararası olmasına dikkat edin. Biz kendimizinkiyle birlikte çok saygın, Belçika HRD firmasının sertifikasını da veririz. 


* 2 AL, 1 ÖDE KAMPANYALARINA KANMAYIN: Bir Cumhuriyet Altını alana, ikincisini bedava veriyorlar mı? Bedava veriliyorsa, o taşın kalitesinden şüphe etmek gerek. Böyle bir durumda Kuyumcular Odası’na başvurup, taşla ilgili inceleme yaptırabilirsiniz.


* YATIRIM İÇİN YUVARLAK KESİM TERCİH EDİN: Baget, kalp, damla taş almayın. Fazla işçilikten uzak durun. 


* YAKUT, ZÜMRÜT GİBİ RENKLİ TAŞLARI ALIRKEN ÇOK DİKKAT EDİN: Gerçeğini sahtesinden ayırmakta bazen biz bile zorlanıyoruz. 


* TAŞ FABRİKADA ÜRETİLEBİLİR ama bir mücevher ustanın el emeği göz nuru ile yapılır. 


* SICAK PIRLANTAYI SOĞUKLA TEMAS ETTİRMEYİN: Pırlanta hava almadıkça 2000 derece sıcaktan bile etkilenmez. Yangında taşın üzerine su döküp, ateşi söndürmeye çalışırsanız, pırlanta beyaz kömür haline dönüşür. 

Türkiye’nin en büyük safir taşı

30 karatlık safir yüzüğü parmağıma takıyorum. Atilla Karat, Türkiye’de bu büyüklükte başka safir taş olmadığını söylüyor.

Kanlı Elmas filmini izlerken ağladım

“Kanlı Elmas” filmini izlerken ağladım. Pırlanta düne kadar kanlı değildi de, niye kanlı oldu? Bunun cevabı için “Savaş Tanrısı” filmini izlemek lazım. O insanların hakkı yendi, Zimbabwe, Angola 30 sene sömürüldü. Afrika’nın her yerini gezdim, Afrikalılar kadar iyi, uysal bir ırk görmedim. Çıkarcılar 62 milyar dolarlık silahı, Afrika’ya dağıttı. Kanlı olan onlar... Kanlı elmas lafını kabul etmiyorum. 









Türkiye´de hiçbir erkek tek taş almak için elini cebine atmaz 

Onun ki iş değil, aşk... 7 yaşında Mardin’den, İstanbul’a geliyor. Ayakkabı boyacılığı yapıyor, çakmak tamir ediyor. 8 yaşındayken Ermeni bir ustanın yanında kuyumcu çıraklığına başlıyor. 16’sında kendi dükkanını açıyor. 30’unda Özal’ın izniyle ilk resmi pırlanta ithalatını yapıyor. Değerli taş ticaretiyle uğraşırken, çıraklık günlerini unutmuyor ve bu taşlardan şahane mücevherler tasarlamaya başlıyor. Nuruosmaniye’nin Atilla Abi’sinden, Atilla Anlı’dan bahsediyorum. Ya da sektörün onu tanıdığı isimle Atilla Karat’tan... Türkiye’nin en önemli elmas tüccarlarından biri olmasına rağmen, amatör ruhunu kaybetmemiş, hâlâ tezgah başına geçip ustalarıyla taş diziyor. Karat markasının sahibi Atila Karat’ı atölyesinde yakaladım... 

* Karat soyadını kullanıyorsunuz. Resmi olarak aldınız mı bu soyadı?

Şirketimin adı Karat. İsmim bu adla özdeşleşti. Gel zaman, git zaman herkes beni ‘Atilla Karat’ diye çağırmaya başladı. Varsın, öyle çağırsınlar” dedim ve bu soyadı almaya karar verdim. Çok yakında nüfus kağıdım değişecek ve Karat soyadını resmen alacağım.

* Ya eşiniz, çocuklarınız...

Onlar da alacak.

* İnsan soyadını değiştirecek kadar sever mi işini?

Mesleğim her şeyden hatta ailemden de önce gelir. Mardin telkarisiyle meşhurdur. Küçük yaşlarda telkariyi kendi kendime öğrendim. Sonra İstanbul’da Kapalıçarşı’da çıraklık yapmaya başladım. El becerim yüksekti. 16 yaşında işveren oldum. 19’umda arkadaşlarımla Kuyumcular Odası’nı kurdum. 30 yaşında Allah bana ilk pırlanta ithalatını yapmayı nasip etti. Hayatım bu iş...





* O zamanlar pırlanta nasıl alınıp satılıyordu?

Cepten cebe, elden ele... Fatura yok, kayıt yok. Çok sıkıntılı günlerdi. Bir Suudi Arabistan gezisi sırasında Sayın Turgut Özal’a sorunları anlattım. Bize destek oldu ve ithalat yolunu açtı. Memlekette kaliteli mücevher üretimi ondan sonra başladı. 

* Pırlanta için kaç ülke gezdiniz? 

Sayısız. 1973’te 19 yaşındayken Hindistan’a gittim. O zaman Hindistan’a uçak bile yoktu. Zimbabwe, Kongo, Rusya, Amerika, Tayland, Kolombiya, İsrail, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Belçika, Kanada, Avusturalya... Tüm dünyada mücevher sektöründeki dev firmaların patronları beni tanır. Bu ilişkileri de mesleğim için değil, ülkemin tanıtımı için kullanırım. Ben Türkiye aşığıyım.

* Turizm elçiliği de yapıyorsunuz...

Tabii. Birçok ünlü firmanın patronunu Türkiye’de misafir ettim, bizzat ağırladım. Buradan hayranlıkla ayrıldılar. Çırağan’da yapılan Hint düğünlerinin de sebebiyim. Yanlış anlaşılmasın, geldiklerinde dükkana getirip mücevher filan satmam. Bu benim için zevk... 

“237 karat taşı görünce heyecanlandım, nefesim kesildi”





* Ustalık farklı, işadamlığı farklı... Hangisini daha çok seviyorsunuz? 

Tüccarlıkla ustalık arasında büyük fark vardır. Allah bana ikisini de nasip etti. Halen kalfayım. Öğrenme sürecim devam ediyor. 

* Öğretiyor musunuz peki?

Gazi Üniversitesi’nde 50 öğrenciye burs veriyoruz. Artık istiyorum ki, kuyumculuk mesleği ustadan kalfaya, kalfadan çırağa geçerek öğrenilmesin. Üniversitesi okunsun. 

* Gördüğünüz en büyük taş kaç karattı? 

İsrail’de gördüm. 237 karattı. Çok heyecanlandım, nefesim kesildi. Ama kıskanmadım. Benim parayla pulla işim olmaz. Maddi gücü yetmeyen kişilere sermayesinin altına ürün verdiğim oldu. Yeni evlenecek kişilere de yardımcı oluyorum. Alçak gönüllü, orta halli insanlar pırlanta almaya çekiniyor. Kapım kendilerine açık. O insanlar sayesinde ben bugün Atilla Karat’ım.

* Bu iş olmasaydı, ne olmak isterdiniz?

Cerrah. Bunun için okulu lisede bıraktığıma çok üzülüyorum. El becerim çok var. Hatta sonraki yıllarda arkadaş olduğum cerrahların izniyle ameliyatlara girdim. On kere göz ameliyatına girmişliğim var. 

“Arka sokak kuyumcuları, Chopard’a taş çıkartır”

* Bizim ülkemizden niye Chopard, Tiffany gibi dünya markaları çıkmıyor?

Marka tescilli, tespitli olması lazım. Öyle diziye sponsor olmakla, reklâm vermekle marka olunmaz. Sevan Bıçakçıyan o yolda... Dört dünya birinciliği var. Çılgın bir adam. Kendisini ayakta alkışlıyorum. Ayrıca arka sokaklarda çok iyi ustalarımız var. İnanın Tiffany’ye, Chopard’a taş çıkartırlar. Ama haftalıklarını zor çıkartıyorlar. 

* Peki ya siz?

2 yıldır, dünyaca tanınan bir markayız. Türkiye’de demiyorum, bakın. Türkiye’de bizi bilen biliyor. Reklâm, tanıtım, rekabet önemli ama ülkemizde o kadar yanlış reklâm yapılıyor ki... Üzerinde fiyat yazılı bir katalog basacağıma, ‘bir alana bir tane bedava’ kampanyası yapacağıma hiç tanınmam, hatta şirketi kapatırım daha iyi... Mücevheratın fiyatı bir gazeteye yazılıyorsa, o mücevherat değildir.

* Medyada çok bilinmiyorsunuz... Niye?

40 yıl basına konuşmadım ama artık kendimi haksız kazançla mücadeleye adadım. Buraya Ayşe Teyze geliyor. “Oğlum bu inciyi zamanında şu kadar paraya aldım. Ne kadara geri alırsın?” diye soruyor. O zaman tarla alınır o fiyata... Bir bakıyorum, 10 TL etmez. Ben bedava ekspertiz yapmaya razıyım. Yeter ki insanlar kandırılmasın. Sektörümüzdeki çok üstün firmaları ayrı tutuyorum tabii ki.


"PAZAR (gazete) VATAN YAZISI"
Sevan Bıçakçıyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sevan Bıçakçıyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Eylül 2013 Pazar

Tek tas cok banal, baska bir şey yok mu?

Gözünde mıcır, pırlanta, ametist, çakıl, safir, yakut ve molozun hiçbir farkı olmayan bir cinse mücevhersel anlamda hendek atlatmak kolay iş değil. Ama sevdiceğiniz er ya da geç sizden bir parça mücevher beklentisine girecek, kaçış yok. Bu yazıyı okumayı bitirdiğinizde kuyumcudan kuyumcu kıvama geleceksiniz.


İlla pırlanta mı alınacak?






Pırlanta mevzusu kıllı olmakla birlikte, bir kere adamın dikkatini çekti mi, hobiye dönüşebiliyor. Yani sevgilinize, nişanlınıza, karınıza, bacınıza özellikle pırlantalı mücevher alma aşamasında sıkılmayacaksınız. Finansal anlamda canınıza bile okunacak o ayrı.. Uzun süredir birlikte olduğunuz kadına eninde sonunda mücevher almanız gerekecek. Ya evlenme teklif edeceksiniz, ya yediğiniz bir haltı affettirmek için mücevherden medet umacaksınız. Eninde sonunda...
 İlişki uzadıkça adam elini cebine atmamakta ısrar ederse, kadın yavaştan soğumaya başlar. Kadının gözünde erkeği en berbat şekilde "reset"leyen özellik, kellik değil, fodulluk değil, cimriliktir. Ona değer verdiğinizi ve hayatta bir takım şeyleri görüp geçirdiğinizi göstermenin en etkili yolu da minik de olsa bir parça mücevherle ilişkinizi taçlandırmanızdır. Ama nasıl? Öyle "ha" deyince mücevher alınmaz. "Ha" deyince alınan mücevher bilahare alanı pişman eder.

Alacağım taşı neye göre seçeceğim?
 Alacağınız mücevher ancak söz yüzüğü veya birlikteliğinizin ilk iki yılı içinde doğum günü armağanı ise; safir, yakut, zümrüt, aquamarine veya diğer taşları tercih etmelisiniz. Çünkü bu taşlar sadece çok yüksek karatlarda değerli olurlar. Küçük ve renkli bir taşla süslü bir takı aldıysanız, verirken büyük merasimler yapmayın ki, pırlanta yüzük hayaliyle kutuyu açınca hayal kırıklığına uğramasın... Eğer ilişkiniz ciddiyse pırlanta tek çıkar yol. Ne zamandır kuyumcu vitrinlerinde pırlantalara bakacağım diye yapışıp kaldığını tahmin bile edemezsiniz.
Pırlantanın olayı nedir? 
 Pırlanta çok pahalı bir taştır. Sonradan pişmanlık yaşanmaması için almadan onunla ilgili önemli hususları iyice öğrenmekte yarar vardır. Öncelikle pırlantayı alacağınız yeri iyi belirlemelisiniz. Özellikle yüksek karatlı pırlanta takıları sokakta gördüğünüz herhangi bir kuyumcudan alamazsınız. Tanınmış bir müvecheratçı bulmanızda yarar var.
 Kırıntı denilen, mücevherin bir bölgesi veya her yeri minicik pırlantalarla kaplı takılar tek taş pırlantaya göre çok daha ucuzdur. Bunlara fantezi takılar denir. Satın alırken parayı pırlantadan çok tasarıma vermiş olursunuz. Bunun sebebi, taşların adı üstünde, pırlantanın kırıntısı olmasıdır. Bunları iade ederken, değiştirirken veya satarken muazzam değer kaybına uğrar, eğer pırlantaya bir yatırım gözüyle bakıyorsanız, aklınızda değiştirmek, ileride onu verip daha iyisini almak varsa bu türü tercih etmeyin.
İlla pırlanta mı alınacak?
Tek taş pırlanta en akıllı tercih. Örneğin Kapalıçarşı`nın en tanınmış, özellikle sosyete mensupları tarafından tercih edilen kuyumcusu Sait Koç her taşına kefil. Banka gibi. Aldığınızdan yıllar sonra bile ihtiyaç durumunda pırlantayı iade ederken işçilik ücreti ve KDV oranını düştükten sonra paranızı iade ediyor. "Şimdiye kadar istediği anda parasını iade etmediğim müşteri hiç olmamıştır" diyor. "Gerekirse, param yoksa eşten dosttan alır yine de veririm karşılığını. İhtiyacı olmasa insan mücevherini satar mı? Ben de müşterimi hiçbir şartta zor durumda bırakmam. Bak bu yüzüğü bir kadın getirdi. (bir zarfın içinde yüzük üzerinde 750 milyon lira yazıyor). Kredi kartlarının borcu varmış, kızının söz yüzüğü. Ben onu aldım parasını iade ettim ama altı ay tutacağım geri almak ister diye..."
Tek taş çok banal, başka bir şey yok mu?
Pırlanta anlayana banal manal değil ama daha enteresan bir hediye ona daha uygundur derseniz; o zaman Sevan Bıçakçı`yla tanışmanızda yarar var. Bıçakçı`dan alacağınız yüzük kocaman pırlantalarla parlamayacak ama kesinlikle "wow" faktörü olan yüzük olacak.  Satın alırken yine parayı daha çok tasarıma veriyorsunuz ama karşılığında aldığınız şey dikkat çekici, el emeği göz nuru minik bir sanat eseri. Güler Sabancı`nın meşhur ettiği padişahlı yüzükleri ve Osmanlı esintilerinin hakim olduğu birçok koleksiyonu dünyanın birçok noktasına gidiyor ve kapanın elinde kalıyor. Fiyat için onları aramanız gerekecek ama imkansız bir rakam duymayacaksınız, çekinmeyin 0212 520 45 16`dan arayın.


Bütçem kısıtlı anlatamıyorum galiba...
Eğer bir nişan yüzüğü alacaksanız, iki aylık maaşınıza eşit olan parayı pırlantaya harcamalısınız. Bu parayı uzun süre kenara koyarak biriktireceksiniz artık. Alacağınız nişan yüzüğü değil de sıradan bir hediyeyse pırlantaya yaklaşmasanız da olur. Ama aldığınız pahada hafif takıya ağır bir manevi anlam yüklemelisiniz ki paranız olmadığı için değil, daha anlamlı olduğu için o hediyeyi seçtiniz sansın artı o takıya baktıkça içi sevgiyle dolsun. Örneğin, üç tane iç içe geçmiş halkadan oluşan altın bir yüzük veya bilezik alıp: "Sevgilim, bunlar sonsuz aşkımızı, sonsuz arkadaşlığımızı ve sonsuz sadakatimizi simgeliyor." deyin ki, düşünüp de aldığınızı sansın, cebinizin delik olduğunu değil. (Cartier Trinity koleksiyonu)
Bir de küçük mavi kutu var. Bu özellikle mücevhere düşkün kadınlarda bir buçuk karat pırlanta etkisi yaratan sihirli bir kutu... İçinden ne çıkarsa çıksın çığlık çığlığa kabul edilen kutu... Tiffany & Co.`nun küçük mavi kutusu ve küçük mavi torbası... Tiffany`nin ürünlerini Türkiye`de Collection yapıyor. Fiyatlar Amerika Tiffany`yle aynı. Nişantaşı`nda, Ritz Carlton`da ve Çırağan Kempinski`de yerleri var. Fiyatlar 50 dolardan başlıyor, üst limit gökyüzü...
4c nedir?
Pırlanta dört değişken sayesinde değer kazanır, bunlar İngilizce isimlerinden dolayı 4c olarak bilinir: karat (carat), kesim (cut), berraklık (clarity) ve renk (color). Bu dört özelliğin kalitesi birlikte veya tek tek yükseldikçe pırlantanın değeri de yükselir. Diğer bütün değerleri aynıysa; iki tane küçük taştan ziyade, aynı karata denk gelen tek bir pırlanta daha pahalıdır. Çünkü karatı yükseldikçe pırlanta daha nadir bulunur hale gelir. Aldığınız pırlantanın 4c`si ile ilgili olarak kuyumcuya güvenmek yerine, taşınızın uluslararası geçerliliği olan bir sertifikası olmasına dikkat edin ve bu sertifikayı taş sizde olduğu sürece saklayın.
Carat: Taşın ağırlığı karat ile ölçülür. Karat pırlantanın değerini ortaya koyan ölçütlerden yalnızca biridir. Pırlanta sadece büyük olmasıyla değerli olmaz.
Cut: Pırlantanın çakıl taşımsı ham halinden, ışık saçan parlak taş haline gelene kadar geçtiği en önemli işlem lazerlerle kesilmesidir. Kesim pırlantanın parlaklığını doğrudan etkilediği için doğru yapılması çok önemlidir ve 4c arasında amatör bir göz tarafından kontrolü en zor olanıdır.
Berraklık: Taşın kendisinden veya kesiminden dolayı üzerinde oluşabilen bazı kusurlar olabilir. Bu kusurlar ne kadar az olursa pırlanta o kadar değer kazanır. Gözle görünen kusurlara sahip bir pırlantanın değeriyse oldukça düşer.
Renk: Doğal olarak renkli pırlantalar vardır ve bunlara "Fancy" denir. Pastel pembe, canlı sarı, fıstık yeşili, mavi ve çeşitli renklerde olabilir bu taşlar ancak pırlanta oldukları için değerleri diğer renkli taşlara göre daha yüksektir. Beyaz pırlantaların renkleri de D`dan Z`ye kadar ayrılır. En beyaz olan D`dir. Ancak piyasada çoğunlukla G ve aşağısı renklerde pırlanta bulunur. K`dan itibaren pırlantanın rengi sararmaya başlar ki bu iyiye işaret değildir.


Boxer Dergisi


12 Temmuz 2013 Cuma

Pırlantayla kadin tavlanir mi?



    GAZETE VATAN

* Pırlantayla kadın tavlanır mı?

“Pırlantayla kadın tavlamak kabiliyete bağlı”

Kimine montür üzerinde cam kırığı hediye edersiniz farkı anlamaz tavlanır. Ama bazı saygın hanımefendilerin önüne milyarlarca dolarlık taş koysanız da aklını çelemezsiniz. 

* Tek taşla evlenme teklif etme alışkanlığı bizde yaygınlaştı mı?

Amerika’da tek taşı erkekler alır. Biz de hanımefendiler bastırır, erkekler de mecburen ellerini ceplerine atar. Türkiye’de hiçbir erkek “Tek taş alayım da, evlenme teklif edeyim” demez.

* Marilyn Monroe meşhur şarkısında “Pırlantalar bir kızın en yakın arkadaşlarıdır” der.

İyi bir taş bir kadının her zaman sigortasıdır. İyi bir tek taş her zaman ranttır, para kazandırır. 100 bin dolarlık yüzükle dünyayı gezersin ama yüz bin doları cebinde taşıyamazsın. Jennifer Lopez’e pırlantalı bir blue jean hediye edildi. Değeri 2 milyon dolardı. 

* Kevin Costner da sizden almış... 

Evet. O, geldiğinde, benden rica ettiler. “Kim olursa olsun, ayağına servis yapmam” dedim ama ısrarcı oldular. Gittik, tanıştık. Konserine bile gittik. Ama ne aldığını söyleyemem, yakışık almaz. 

Mücevher alırken bunlara dikkat edin!

* RENK SKALASI D’DEN BAŞLAR: Pırlanta benim için itimat demektir. Ufak bir cam parçasına 500 bin dolar verenler var. Bir bakıyorum, sertifikayla taş bağdaşmıyor. Renk tutmuyor. Renk skalası beyaz olan D’den başlar, sarıya kaçan Z’ye kadar gider. Renk koyulaştıkça fiyat düşer. Bir hanımın aradaki farkı anlaması maalesef mümkün değildir.


* MAKBUL OLAN BEYAZ, İÇİ TEMİZ PIRLANTADIR: Sertifikanın uluslararası olmasına dikkat edin. Biz kendimizinkiyle birlikte çok saygın, Belçika HRD firmasının sertifikasını da veririz. 


* 2 AL, 1 ÖDE KAMPANYALARINA KANMAYIN: Bir Cumhuriyet Altını alana, ikincisini bedava veriyorlar mı? Bedava veriliyorsa, o taşın kalitesinden şüphe etmek gerek. Böyle bir durumda Kuyumcular Odası’na başvurup, taşla ilgili inceleme yaptırabilirsiniz.


* YATIRIM İÇİN YUVARLAK KESİM TERCİH EDİN: Baget, kalp, damla taş almayın. Fazla işçilikten uzak durun. 


* YAKUT, ZÜMRÜT GİBİ RENKLİ TAŞLARI ALIRKEN ÇOK DİKKAT EDİN: Gerçeğini sahtesinden ayırmakta bazen biz bile zorlanıyoruz. 


* TAŞ FABRİKADA ÜRETİLEBİLİR ama bir mücevher ustanın el emeği göz nuru ile yapılır. 


* SICAK PIRLANTAYI SOĞUKLA TEMAS ETTİRMEYİN: Pırlanta hava almadıkça 2000 derece sıcaktan bile etkilenmez. Yangında taşın üzerine su döküp, ateşi söndürmeye çalışırsanız, pırlanta beyaz kömür haline dönüşür. 

Türkiye’nin en büyük safir taşı

30 karatlık safir yüzüğü parmağıma takıyorum. Atilla Karat, Türkiye’de bu büyüklükte başka safir taş olmadığını söylüyor.

Kanlı Elmas filmini izlerken ağladım

“Kanlı Elmas” filmini izlerken ağladım. Pırlanta düne kadar kanlı değildi de, niye kanlı oldu? Bunun cevabı için “Savaş Tanrısı” filmini izlemek lazım. O insanların hakkı yendi, Zimbabwe, Angola 30 sene sömürüldü. Afrika’nın her yerini gezdim, Afrikalılar kadar iyi, uysal bir ırk görmedim. Çıkarcılar 62 milyar dolarlık silahı, Afrika’ya dağıttı. Kanlı olan onlar... Kanlı elmas lafını kabul etmiyorum. 









Türkiye´de hiçbir erkek tek taş almak için elini cebine atmaz 

Onun ki iş değil, aşk... 7 yaşında Mardin’den, İstanbul’a geliyor. Ayakkabı boyacılığı yapıyor, çakmak tamir ediyor. 8 yaşındayken Ermeni bir ustanın yanında kuyumcu çıraklığına başlıyor. 16’sında kendi dükkanını açıyor. 30’unda Özal’ın izniyle ilk resmi pırlanta ithalatını yapıyor. Değerli taş ticaretiyle uğraşırken, çıraklık günlerini unutmuyor ve bu taşlardan şahane mücevherler tasarlamaya başlıyor. Nuruosmaniye’nin Atilla Abi’sinden, Atilla Anlı’dan bahsediyorum. Ya da sektörün onu tanıdığı isimle Atilla Karat’tan... Türkiye’nin en önemli elmas tüccarlarından biri olmasına rağmen, amatör ruhunu kaybetmemiş, hâlâ tezgah başına geçip ustalarıyla taş diziyor. Karat markasının sahibi Atila Karat’ı atölyesinde yakaladım... 

* Karat soyadını kullanıyorsunuz. Resmi olarak aldınız mı bu soyadı?

Şirketimin adı Karat. İsmim bu adla özdeşleşti. Gel zaman, git zaman herkes beni ‘Atilla Karat’ diye çağırmaya başladı. Varsın, öyle çağırsınlar” dedim ve bu soyadı almaya karar verdim. Çok yakında nüfus kağıdım değişecek ve Karat soyadını resmen alacağım.

* Ya eşiniz, çocuklarınız...

Onlar da alacak.

* İnsan soyadını değiştirecek kadar sever mi işini?

Mesleğim her şeyden hatta ailemden de önce gelir. Mardin telkarisiyle meşhurdur. Küçük yaşlarda telkariyi kendi kendime öğrendim. Sonra İstanbul’da Kapalıçarşı’da çıraklık yapmaya başladım. El becerim yüksekti. 16 yaşında işveren oldum. 19’umda arkadaşlarımla Kuyumcular Odası’nı kurdum. 30 yaşında Allah bana ilk pırlanta ithalatını yapmayı nasip etti. Hayatım bu iş...





* O zamanlar pırlanta nasıl alınıp satılıyordu?

Cepten cebe, elden ele... Fatura yok, kayıt yok. Çok sıkıntılı günlerdi. Bir Suudi Arabistan gezisi sırasında Sayın Turgut Özal’a sorunları anlattım. Bize destek oldu ve ithalat yolunu açtı. Memlekette kaliteli mücevher üretimi ondan sonra başladı. 

* Pırlanta için kaç ülke gezdiniz? 

Sayısız. 1973’te 19 yaşındayken Hindistan’a gittim. O zaman Hindistan’a uçak bile yoktu. Zimbabwe, Kongo, Rusya, Amerika, Tayland, Kolombiya, İsrail, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Belçika, Kanada, Avusturalya... Tüm dünyada mücevher sektöründeki dev firmaların patronları beni tanır. Bu ilişkileri de mesleğim için değil, ülkemin tanıtımı için kullanırım. Ben Türkiye aşığıyım.

* Turizm elçiliği de yapıyorsunuz...

Tabii. Birçok ünlü firmanın patronunu Türkiye’de misafir ettim, bizzat ağırladım. Buradan hayranlıkla ayrıldılar. Çırağan’da yapılan Hint düğünlerinin de sebebiyim. Yanlış anlaşılmasın, geldiklerinde dükkana getirip mücevher filan satmam. Bu benim için zevk... 

“237 karat taşı görünce heyecanlandım, nefesim kesildi”





* Ustalık farklı, işadamlığı farklı... Hangisini daha çok seviyorsunuz? 

Tüccarlıkla ustalık arasında büyük fark vardır. Allah bana ikisini de nasip etti. Halen kalfayım. Öğrenme sürecim devam ediyor. 

* Öğretiyor musunuz peki?

Gazi Üniversitesi’nde 50 öğrenciye burs veriyoruz. Artık istiyorum ki, kuyumculuk mesleği ustadan kalfaya, kalfadan çırağa geçerek öğrenilmesin. Üniversitesi okunsun. 

* Gördüğünüz en büyük taş kaç karattı? 

İsrail’de gördüm. 237 karattı. Çok heyecanlandım, nefesim kesildi. Ama kıskanmadım. Benim parayla pulla işim olmaz. Maddi gücü yetmeyen kişilere sermayesinin altına ürün verdiğim oldu. Yeni evlenecek kişilere de yardımcı oluyorum. Alçak gönüllü, orta halli insanlar pırlanta almaya çekiniyor. Kapım kendilerine açık. O insanlar sayesinde ben bugün Atilla Karat’ım.

* Bu iş olmasaydı, ne olmak isterdiniz?

Cerrah. Bunun için okulu lisede bıraktığıma çok üzülüyorum. El becerim çok var. Hatta sonraki yıllarda arkadaş olduğum cerrahların izniyle ameliyatlara girdim. On kere göz ameliyatına girmişliğim var. 

“Arka sokak kuyumcuları, Chopard’a taş çıkartır”

* Bizim ülkemizden niye Chopard, Tiffany gibi dünya markaları çıkmıyor?

Marka tescilli, tespitli olması lazım. Öyle diziye sponsor olmakla, reklâm vermekle marka olunmaz. Sevan Bıçakçıyan o yolda... Dört dünya birinciliği var. Çılgın bir adam. Kendisini ayakta alkışlıyorum. Ayrıca arka sokaklarda çok iyi ustalarımız var. İnanın Tiffany’ye, Chopard’a taş çıkartırlar. Ama haftalıklarını zor çıkartıyorlar. 

* Peki ya siz?

2 yıldır, dünyaca tanınan bir markayız. Türkiye’de demiyorum, bakın. Türkiye’de bizi bilen biliyor. Reklâm, tanıtım, rekabet önemli ama ülkemizde o kadar yanlış reklâm yapılıyor ki... Üzerinde fiyat yazılı bir katalog basacağıma, ‘bir alana bir tane bedava’ kampanyası yapacağıma hiç tanınmam, hatta şirketi kapatırım daha iyi... Mücevheratın fiyatı bir gazeteye yazılıyorsa, o mücevherat değildir.

* Medyada çok bilinmiyorsunuz... Niye?

40 yıl basına konuşmadım ama artık kendimi haksız kazançla mücadeleye adadım. Buraya Ayşe Teyze geliyor. “Oğlum bu inciyi zamanında şu kadar paraya aldım. Ne kadara geri alırsın?” diye soruyor. O zaman tarla alınır o fiyata... Bir bakıyorum, 10 TL etmez. Ben bedava ekspertiz yapmaya razıyım. Yeter ki insanlar kandırılmasın. Sektörümüzdeki çok üstün firmaları ayrı tutuyorum tabii ki.


"PAZAR (gazete) VATAN YAZISI"

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler