Bu Blogda Ara

sahte taş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sahte taş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2013 Pazar

Pırlanta almak kolayda, ya seçmesi





 Ⓒ ZAMAN
Pırlanta her geçen gün halka karışıyor. Hatta altını bile tahtından etmek üzere. Hal böyleyken fiyat aralığı da geniş, seçenekler de. Peki pırlanta alırken dikkat etmeniz gereken noktaları biliyor musunuz?
'Gelinin halasından iki burma bilezik, dayısından bir altın kolye, yengesinden...' diye uzayıp giden takı anonslarını artık düğünlerde duymuyoruz. Bu nahoş âdetten kurtulmak güzel de olsa, sahte takıların tespiti zorlaşıyor. Hemen her düğünde arada kaynayan bir-iki sahte bileziğe rastlamak mümkün. Ama takıda öyle bir alan var ki değil sahtekârlık hata bile kaldırmaz. Pırlantalardan bahsediyoruz tabii ki... Son yıllarda evlilik tekliflerinde tek taş yüzükler, düğünlerde ise pırlanta setler tercih edilir oldu. Öyle ki, altının pabucu dama atılacak neredeyse. Dedik ya binlerce lira vererek aldığınız bu takıda, hata affedilmez. Ancak son zamanlarda özellikle internet sitelerinde dolaşan '100 liraya yüzük, 200 liraya kolye' reklamları sebebiyle damat adaylarının kafası karışık. Özellikle tektaşla evlilik teklifi yapacaksanız gözünüzü dört açın. Unutmayın ki kömür de elmas da karbondan oluşuyor. Piyasada 'pırlanta' adı altında dolaşan değersiz taşlara aldanmamak için mücevher alırken dikkat edilmesi gerekenleri Jival Pırlanta Atölyesi'nden Martin Metin'den dinledik.
İmaj hiçbir şeydir, berraklık her şey...
Bilindiği gibi pırlanta, elmas madeninin kesilmiş hali. Elmas doğada oluşurken kristalleşme sürecinde içine birçok mineral karışır. Bu maddeciklerin sayısı, rengi, yapısı, konumu ve büyüklüğü taşın doğallığını gösterir. Bu anlamda elmasın berraklığı içinde ya da yüzeyde bulunan iz, kusur ve hasarlarla ters orantılı. Tüm dünyada pırlanta seçilirken dikkat edilmesi gereken özellikler 4C (cut-kesim, clearity-berraklık, colour-renk, carat-karat) adıyla anılıyor. Berraklık bu dört kriter içerisinde belirlenmesi en zor olanı. Diğer kriterler standartlara bağlı olarak ölçülebilirken, berraklık için bu geçerli değil. Loupe denilen mercekle taşı 10 kata kadar büyüterek bakmak mümkün. Pırlantayı, çok berraktan aza doğru 5 ana başlık altında toplayabiliriz: Mercek temizi (loupe clean), çok çok hafif izli (VVS), çok hafif izli (VS), hafif izli (SI), izli (Pique).
Doğru kesim, zengin gösterir
Doğru pırlanta kesimi, ışığın maksimum derecede yansımasını sağlıyor. Pırlanta doğru oranlarda kesilmişse, bir yüzeyinden giren ışık diğer yüzeyinden yansıyor. Daha sonra dağılarak, taç denilen üst kısmından yayılıyor. Pırlantanın büyüleyici ışıltısının sırrı da burada. Ülkemizde, pırlantada ağırlıklı olarak yuvarlak kesim tercih sebebi. Kimi zaman prenses (kare), markiz (damla), oval ve kalp şeklindeki kesimler de kullanılıyor.
Pırlantanın değeri şeffaflığında yatıyor
Pırlantanızı seçerken dikkat etmeniz gerekenlerden biri de rengi. Pırlantaların çoğu renksiz gibi görünse de aralarında ton farklılıkları var. Taşın değeri, şeffaflığına bağlı. Şeffaflık azaldıkça sarı tonun hakimiyeti artıyor. Sarı dışında pırlantada, kahverengi, gri ve yeşil tonları da görülebilir. Pırlantanın tonlarını 5 gruba ayırmak mümkün. Renksiz grup en mükemmel beyaz olan D ile başlıyor, E ve F grubuyla devam ediyor. Hafif renksiz taşlar ise G, H, I, J harfleriyle tanımlanıyor. K'den itibaren taşın değerini düşüren sarı tonları başlıyor. Bu tonlar en değersiz pırlantalar olan XYZ grubuna kadar alfabetik sırayla devam ediyor.
Nedir bu karat dedikleri?

Pırlanta seçiminde titizlik gerektiren bir nokta da taşın karatı. Karat (carat) denilen şey pırlantanın ağırlığını ölçmeye yarayan birim. Bir karatın 100 puana bölünmesiyle ortaya çıkan rakamlar, pırlantanın değerinin göstergesi. Örneğin yarım karat 50 puana eşit ve "0.50 ct" ibaresiyle ifade ediliyor. Bu puanlar santim olarak da adlandırılıyor. Karat arttıkça fiyat da artıyor maalesef. Başka deyişle, yok öyle üç kuruşa beş karat! m.tuncel@zaman.com.tr

ZAMAN

6 Haziran 2013 Perşembe

Pirlanta Aldatmacasi- Hic ise yaramayan kirinti elmaslar

A. Filiz AVŞAR Yazısı
Şu Kadarcık Bir Şey” Pırlanta Aldatmacası- TurkOcagi.Org Sitesinden"



Son zamanlarda hep dillendirilen ancak durdurulamayan “tüketim çılgınlığı” aldı başını gidiyor. Tüm Türkiye’de hesapsız –sayısız, AVM adı altında alışveriş merkezleri açılıyor, buralar hafta sonu vakit geçirmek, bu arada vitrin bakmak, (ve tabii gezerken de alışveriş yaptırmak –tükettirmek), karın doyurmak ve hatta sinema seyretmek için gezinti yeri olarak seçiliyor. Bu tüketime karşılık “ne üretiyoruz” sorusunun cevabı hiç verilmedi, verilecek gibi de görünmüyor.
Alışveriş çılgınlığı için güzel vesileler(!) de kaçırılmıyor: ( Happy New Year) yeni yıl, (Saint Valentin günü) sevgililer günü, anneler günü, babalar günü, karne günleri, doğum günleri…
Alışverişin son modası erkeklerin hanımlarına, sevgililerine, annelerine aldıkları hediyeye el atmak oldu. “Onlardan şu kadarcık bir şeyi esirgemeyin”. Şu kadarcık şey dedikleri pırlanta! Evet, yükte hafif ama boyutuna inat pahada ağır. Reklâmlarda da çok cazip fiyatlar var! Hiç işe yaramayan kırıntı elmaslardan (!) yapılmış 200 -500 TL arasında pırlanta takı (!) lar.
Pırlanta alırken pahalı, satarken sudan ucuz bir taş… Asla yatırım aracı değil. Kullanırken göz alıcı, statü göstergesi, hava atma vesilesi…
Dünyada alırken de satarken de en değerli yatırım aracı olan maden, altın. Ülkemizin insanı bunu yüzyıllarca çok iyi bildi ve değerlendirdi. Ülkemizin her ekonomik sıkıntıda gündemine “yastık altı sermaye” olarak altın girdi. 2. Dünya Savaşında hâlâ nerde olduğu bilinmeyen “tonlarca altın” tartışıldı. Ve bu sene ekonomik kriz dolayısı ile yurtdışına satılan ….. bin ton altın kısa bir ekonomik bilgi olarak gündeme girdi ve geri çıktı.
Yastık altından altın çıktı… Yerine pırlanta girdi. Aslında pırlanta yastık altına giremedi. Alırken verilen paranın üçte bir fiyatına, ihtiyaç hâlinde satıldı. Ve bu arada hem tüketici olan bizler, hem de Türk ekonomisi kaybetti. Peki, kim kazandı?
Dünyadaki elmas madenlerinin hemen hemen tamamı Afrika’nın güneyinde bulunuyor. Bu madenlerde milyonlarca Afrikalının kanı ve kemikleri var. Çamurun, suyun içinden çıkacak minicik taşlar uğruna insanlık Afrika’da yıllarca katledildi. Hâlâ da katledilmeye devam ediyor.
Sonra bu çıkan elmaslar Hollanda’da ( hâlâ orada mı bilmiyorum) işleniyor, pırlanta adını alıyor, sınıflandırılıyor…
Üçüncü aşamada bu pırlantalara New York’taki borsada (hâlâ orada mı bunu da bilmiyorum) değer biçilip, dünyaya pazarlanıyor.
Kara derili Afrikalının, kara kaderinden çıkan, aslı (kömür –karbon) yine kara olan bu taş, onlar ölürken ve tüketici olan bizler ( ve diğer dünya vatandaşları da) de soyulurken, kalbi kara beyaz (!) adamın cebine kâr olarak giriyor. Hatta yine siyaha dönerek, Ortadoğu’da ve hatta dünyada silaha çevrilerek, namludan çıkan kurşun vs. ile insan bedenlerinde, ruhlarında, evlerde, topraklarda kara delikler açarak, delik –deşik ederek.
Bu madenlerin ve işleyen fabrikaların (?) ve borsadaki adamların kim olduğunu mu soruyorsunuz? Yıllar önce İsrail’e gittiğimde bize, Türkiye’den – Sivas’tan göç etmiş Oktay isimli bir orta yaşlı Yahudi rehber eşlik etti. Otobüsün önünde iken, bize sık sık bazı binaları ve altlarındaki fabrika (?) – imalathane (?) leri gösterdi. Ve de iki adet dev gökdeleni de. Dedi ki: “Afrika’daki madenler bizim. Hollanda’daki imalathaneler de. Ve New York’taki elmas borsası da bizim elimizde. Düşündük ve dedik ki: Niçin New York yâda Hollanda kazansın. Oradaki borsayı da, imalathaneleri de buraya taşıyalım. Tüm kazanç İsrail’e kalsın. Ve hepsini buraya taşıdık. Gördüğünüz binalar bu işler için.”
Sonuç: Biz eşlerimize, sevgililerimize, annemize vs… “tırnak kadar bir şey” alırken, onlardan “bu kadarcık şeyi mi esirgeyeceğiz” diye düşünürken ve işe yaramayan kırıntılara 3 – 500 TL, birazcık değeri olanlara birkaç milyar, beğendiğimiz manken – şarkıcılara aldığımız elmas – pırlantalara onbinlerce dolar harcarken paralarımız aynı yere akıyor. Yastık altı gerçek sermayemiz olan, gerçek değer olan altınlarımız ise bozdurup bozdurup yurtdışına gönderiliyor, ülkenin borçlarını ödemek için.
Değerli vatandaşlarım, sevdiklerimizden tırnak kadar bir şeyi esirgemeyelim. Paralarımızı, altınlarımızı, yurtdışına, kömür- karbon kırıklarını parmaklarımıza, (dostlarımıza göstermek için) becayiş edelim. Edelim mi?

Türk Ocağı- A. Filiz AVŞAR 

1 Haziran 2013 Cumartesi

Pirlantanin gerçegini nasil anlariz?


Pırlanta yüzük, kolye ya da küpe gibi özel takıların gerçekliğinde şüphe ediliyorsa “sertifika verebilen” bir ekspere danışmak şüphesiz en doğru yol olacaktır.
Pırlanta tek taş bir yüzük her kadının hayallerini süslüyor olsa da, satın alınan bu değerli yüzüğün sahte olması ciddi bir hayal kırıklığı yaşanması ve ciddi bir meblağın da sokağa atılmasına sebep olur. Pırlanta yüzük, kolye ya da küpe gibi özel takıların gerçekliğinde şüphe ediliyorsa “sertifika verebilen” bir ekspere danışmak şüphesiz en doğru yol olacaktır. Birçok insan için oldukça ciddi bir meblağ demek olan pırlanta takıların gerçekliğinden emin olmak için bireysel olarak da uygulanabilecek birkaç yöntem vardır. Herhangi bir pırlanta ürünü satın almayı düşünenlerin ilk adımdan sahtekarlıkları önlemek için pırlantanın sertifika bilgilerini sorması, sorunun oluşmadan önlenmesini sağlayacak en mantıklı tavır olacaktır. HRD ya da GIA olarak bilinen ve uluslararası mecrada kabul gören sertifikalar, pırlantanın da gerçekliğinin ispatıdır. Şüpheye düşülmesi halinde bir pırlanta eksperine danışmak en uygun çözümdür ancak başvurulan eksperin “profesyonel bir organizasyonun üyesi olmasına” dikkat edilmesi de oldukça önemlidir.

PARLAKLIĞI ELE VERİR

İşini gerçekten de dürüst bir şekilde yapan kuyumcular bir kenara dursun, sahte pırlantalar ile rant peşinde koşan kişilere gidilmesi ve üstelik bir de bu kişilerden pırlanta eksperi tavsiyesi istenmesi, danışıklı bir dövüşün tam ortasına düşülmesine sebep olabilir. Bu tür kişiler zaten bağlantılı olduğu bağımsız eksperleri önererek, bu kişinin sahte olan pırlantayı gerçekmiş gibi onay vermesini sağlayabilir. Bu tür dolandırıcılık tuzaklarına düşmemek için gidilen eksperin mutlaka profesyonel bir organizasyona mensup olmasına dikkat edilmelidir. Yüksek bir kırılma katsayısına sahip olan yani içinden geçen ışığı çok fazla büken pırlantalar, bu sayede bilinen parlak yüzeylere sahip olur. Sahte pırlantaların parlaklığı kendilerini ele verir. Zira kuvars ya da cam gibi maddelerden yapılan sahte pırlantalarda bu yüksek kırılma katsayısı olmadığından ışık içlerinden doğrudan geçmekte ve gerçek pırlantada olan pırıltılı görünüm de oluşmamaktadır.

GERÇEK PIRLANTA IŞIĞI KIRMALI

Gerçek bir pırlantayı anlamanın en kolay yollarından biri de, taşı ya da tek taş yüzüğü ters çevirerek bir dergi ya da gazetenin üzerine koymaktır. Işığın yüksek oranda kırılmasını sağlayan gerçek bir pırlanta, dergi ya da gazete üzerine ters olarak konduğunda ve arka yüzeyden bakıldığında yazıların okunamamasına neden olur. Bu şekilde taşı ya da yüzüğü ters çevirerek arka plandaki harfleri net bir şekilde okuyabiliyorsanız, %100 olmasa da büyük ihtimalle pırlanta sahte demektir. Ancak unutulmamasında yarar var ki, “bazen gerçek pırlantalarda özel kesim teknikleri uygulanmakta ve bu da taşın ters çevrilerek arka plana bakılması halinde yazıların okunabilmesine neden olur”. Bu durum nadir de olsa mümkün olabildiğinden, eksper olmayan bir kişinin bu yöntemle bir pırlantanın %100 sahte olduğunu söylemesi mümkün değildir. Ancak yine de bu yöntem, büyük ihtimalle bir fikir verecek ya da en azından şüphe duyulmasına yeterli olacak geçerli bir neden oluşturacaktır.  
EnSonHaber

23 Nisan 2013 Salı

MÜCEVHER TAŞLARINDA SAHTEKARLIKLAR VE ANLAMA YÖNTEMLERİ




MÜCEVHER TAŞLARINDA SAHTEKARLIKLAR VE ANLAMA YÖNTEMLERİ
SAHTE TAŞ SATIŞI YADA DÜŞÜK AYAR ALTIN SATIŞI… FARK NEDİR ?
27 nci defa düzenlenen İstanbul fuarı gerek Türkiye’den gerekse yurt dışından alıcıları ve satıcıları bir araya getirmekte. Pek çok ürünü aynı mekanda ve kısa bir süre içinde görüp inceleme şansı bulan sektör mensupları da bu şanslarını kullanmaktalar. Bu arada geçmiş yıllarda da duyduğumuz yada bizzat şahit olduğumuz, fakat anlaşılması ve ispatı zor olduğu için her zaman ortaya çıkmayan özellikle mücevher taşları konusunda yaşanan bazı sahtekarlıklara dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Son yıllarda rekabetin de artması sebebiyle bazı taşlarda neyin ne olduğunun bilinmeden, bilgisiz veya dürüst olmayan kişilerce alınıp satılması aslında sadece fuarda değil aynı zamanda piyasada da ciddi kafa karışıklıkları meydana getirmekte. Sadece İstanbul’da değil sahil bölgeleri de başta olmak üzere çantasını sentetik ve taklit taşlarla dolduranın “taşçıyım” diye kapı kapı gezmesi artık çok yaygınlaştı. Konunun hiçbir eğitimini almamış, ciddi bir tecrübesi olmayan, kulaktan dolma bilgilerle ve farklı kaynaklardan temin ettiği birkaç bin dolarlık taşla onbinlerce dolarlık satış yapmak maalesef hiç zor değil. Hiçbir kontrol mekanizmasının olmadığı ve sahte mal satanın yanına kar kaldığı bu ortamda Türkiye’de taş ticareti aslında oldukça zor.
Dünyanın bir çok ülkesinde de olabildiği gibi ülkemizde de maalesef bazı taklit veya sentetik taşlar “hakiki ve doğal” diye fuarlarda ve daha sonrasında piyasada pazarlanmakta.
Bizzat kendim başta olmak üzere bir çok kişi ile beraber geçtiğimiz Mart fuarında da bu istismarın tamamen açık ve korkusuzca bir şekilde yapılmakta olduğuna şahit oldum.
Vitrinin üzerine, bir kutunun içine dahi konmadan açıkta sıralanmış ve üzerine “zümrüt”, “safir”, “yakut” yazılmış sentetik taşlar “hakiki” diye satılmaktaydı. Şüphelenerek hayretle “bunlar gerçekmi” diye sorulduğunda ise “evet bunlar doğal taşlar, fakat işlem görmüş” şeklinde doğru olmayan ifadelerle satılmaya çalışılmaktaydı.
O boy, renk ve berraklıktaki gerçek bir zümrütün fiyatı binlerce, hatta onbinlerce doları bulurken bu kişiler aslında gramını bir kaç dolara almış oldukları bu taklit veya sentetik taşları sadece bir kaç yüz dolara satıyorlar. Bire on, bire elli, hatta bire yüz oranında kar edebilme şansı pek çok kişinin aklını başından almakta.
Bugüne kadar Türkiye’de hiç kimsenin sahte taş satmaktan hiç bir ceza almamış olması maalesef bu kişileri bu kadar açıkça sahtekarlık yapmaya cesaretlendirmekte. Bu yolla çok kolay bir yılda yüzbinlerce hatta milyon dolara varan haksız kazanç elde etmek mümkün.
Geçmişte düşük milyemde yapılan altın takılar bugün artık sıkı kontroller ve caydırıcı cezalar sonucunda çok fazla karşımıza çıkmıyor. Aslında tamamen nitelikli dolandırıcılığa giren bu sahte taş satışları konusunda tüm oda ve dernekleri ciddi kararlar almaya davet ediyoruz.
Maalesef hiç bir kontrolün olmadığı ve bugüne kadar da hiç bir sahtekara ceza verilmediği ülkemizde bunu yıllardır adet haline getirmiş yerli veya yurt dışından gelen pek çok firma veya kişi var. Bu kişilerin böylesine pervasızca, hatta malların üzerine doğal diye etiket dahi koyarak satmaya çalışmaları ülkemizin bu konuda ne derece istismar edildiğini göstermekte. İşin kötü tarafı bu oldukça güzel yeşil renkte yaklaşık 10-15 karat ağırlığındaki sentetik zümrütler zümrüt filtresi ile bakıldığında da zümrüt gibi görüntü vermekte. Yani sadece zümrüt filtresi ile baktığımızda o doğal yeşil taşın zümrüt değil de yeşil turmalin veya jadeit olduğunu anlasak bile sentetik zümrütü ayırt etmemiz mümkün olmaz.
Bu arada satın almış olduğumuz taşlar gerçekten doğal olmakla beraber boyama, difüzyon tekniğiyle renk kaplama veya benzeri pek çok yolla iyileştirilmiş olabilir. Bu yöntemlerin çeşidine göre mücevher taşlarının fiyatlarında çok çok büyük farklılıklar olabileceğini de unutmamalıyız.
Son olarak sektörde konuyu bilmeyen veya bilip de dürüst olmayan bazı satıcıların kullandığı dikkat etmemiz gereken bazı terimler de aşağıdaki gibidir;
Kök yakut, kök zümrüt, kök safir, tozundan yapılmış, yarı hakiki taş, sıkma taş, difüzyon gibi pek çok isimler…
Bugüne kadar Türkiye’nin 60’tan fazla şehir ve bölgesinden 3000’e varan kişinin mezun olduğuHarmony Akademi eğitimleriyle pırlanta veya renkli taşları taklitlerinden ayırd etme yöntemlerini sadece bir hafta gibi kısa bir dönemde öğrenmek mümkün.
Fazıl Özen
Harmony Değerli Taşlar Yönetim Kurulu Başkanı
I.C.A. International Colored Gemstone Association /
Uluslararası Mücevher Taşları Derneği Türkiye Başkanı
sahte taş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sahte taş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2013 Pazar

Pırlanta almak kolayda, ya seçmesi





 Ⓒ ZAMAN
Pırlanta her geçen gün halka karışıyor. Hatta altını bile tahtından etmek üzere. Hal böyleyken fiyat aralığı da geniş, seçenekler de. Peki pırlanta alırken dikkat etmeniz gereken noktaları biliyor musunuz?
'Gelinin halasından iki burma bilezik, dayısından bir altın kolye, yengesinden...' diye uzayıp giden takı anonslarını artık düğünlerde duymuyoruz. Bu nahoş âdetten kurtulmak güzel de olsa, sahte takıların tespiti zorlaşıyor. Hemen her düğünde arada kaynayan bir-iki sahte bileziğe rastlamak mümkün. Ama takıda öyle bir alan var ki değil sahtekârlık hata bile kaldırmaz. Pırlantalardan bahsediyoruz tabii ki... Son yıllarda evlilik tekliflerinde tek taş yüzükler, düğünlerde ise pırlanta setler tercih edilir oldu. Öyle ki, altının pabucu dama atılacak neredeyse. Dedik ya binlerce lira vererek aldığınız bu takıda, hata affedilmez. Ancak son zamanlarda özellikle internet sitelerinde dolaşan '100 liraya yüzük, 200 liraya kolye' reklamları sebebiyle damat adaylarının kafası karışık. Özellikle tektaşla evlilik teklifi yapacaksanız gözünüzü dört açın. Unutmayın ki kömür de elmas da karbondan oluşuyor. Piyasada 'pırlanta' adı altında dolaşan değersiz taşlara aldanmamak için mücevher alırken dikkat edilmesi gerekenleri Jival Pırlanta Atölyesi'nden Martin Metin'den dinledik.
İmaj hiçbir şeydir, berraklık her şey...
Bilindiği gibi pırlanta, elmas madeninin kesilmiş hali. Elmas doğada oluşurken kristalleşme sürecinde içine birçok mineral karışır. Bu maddeciklerin sayısı, rengi, yapısı, konumu ve büyüklüğü taşın doğallığını gösterir. Bu anlamda elmasın berraklığı içinde ya da yüzeyde bulunan iz, kusur ve hasarlarla ters orantılı. Tüm dünyada pırlanta seçilirken dikkat edilmesi gereken özellikler 4C (cut-kesim, clearity-berraklık, colour-renk, carat-karat) adıyla anılıyor. Berraklık bu dört kriter içerisinde belirlenmesi en zor olanı. Diğer kriterler standartlara bağlı olarak ölçülebilirken, berraklık için bu geçerli değil. Loupe denilen mercekle taşı 10 kata kadar büyüterek bakmak mümkün. Pırlantayı, çok berraktan aza doğru 5 ana başlık altında toplayabiliriz: Mercek temizi (loupe clean), çok çok hafif izli (VVS), çok hafif izli (VS), hafif izli (SI), izli (Pique).
Doğru kesim, zengin gösterir
Doğru pırlanta kesimi, ışığın maksimum derecede yansımasını sağlıyor. Pırlanta doğru oranlarda kesilmişse, bir yüzeyinden giren ışık diğer yüzeyinden yansıyor. Daha sonra dağılarak, taç denilen üst kısmından yayılıyor. Pırlantanın büyüleyici ışıltısının sırrı da burada. Ülkemizde, pırlantada ağırlıklı olarak yuvarlak kesim tercih sebebi. Kimi zaman prenses (kare), markiz (damla), oval ve kalp şeklindeki kesimler de kullanılıyor.
Pırlantanın değeri şeffaflığında yatıyor
Pırlantanızı seçerken dikkat etmeniz gerekenlerden biri de rengi. Pırlantaların çoğu renksiz gibi görünse de aralarında ton farklılıkları var. Taşın değeri, şeffaflığına bağlı. Şeffaflık azaldıkça sarı tonun hakimiyeti artıyor. Sarı dışında pırlantada, kahverengi, gri ve yeşil tonları da görülebilir. Pırlantanın tonlarını 5 gruba ayırmak mümkün. Renksiz grup en mükemmel beyaz olan D ile başlıyor, E ve F grubuyla devam ediyor. Hafif renksiz taşlar ise G, H, I, J harfleriyle tanımlanıyor. K'den itibaren taşın değerini düşüren sarı tonları başlıyor. Bu tonlar en değersiz pırlantalar olan XYZ grubuna kadar alfabetik sırayla devam ediyor.
Nedir bu karat dedikleri?

Pırlanta seçiminde titizlik gerektiren bir nokta da taşın karatı. Karat (carat) denilen şey pırlantanın ağırlığını ölçmeye yarayan birim. Bir karatın 100 puana bölünmesiyle ortaya çıkan rakamlar, pırlantanın değerinin göstergesi. Örneğin yarım karat 50 puana eşit ve "0.50 ct" ibaresiyle ifade ediliyor. Bu puanlar santim olarak da adlandırılıyor. Karat arttıkça fiyat da artıyor maalesef. Başka deyişle, yok öyle üç kuruşa beş karat! m.tuncel@zaman.com.tr

ZAMAN

6 Haziran 2013 Perşembe

Pirlanta Aldatmacasi- Hic ise yaramayan kirinti elmaslar

A. Filiz AVŞAR Yazısı
Şu Kadarcık Bir Şey” Pırlanta Aldatmacası- TurkOcagi.Org Sitesinden"



Son zamanlarda hep dillendirilen ancak durdurulamayan “tüketim çılgınlığı” aldı başını gidiyor. Tüm Türkiye’de hesapsız –sayısız, AVM adı altında alışveriş merkezleri açılıyor, buralar hafta sonu vakit geçirmek, bu arada vitrin bakmak, (ve tabii gezerken de alışveriş yaptırmak –tükettirmek), karın doyurmak ve hatta sinema seyretmek için gezinti yeri olarak seçiliyor. Bu tüketime karşılık “ne üretiyoruz” sorusunun cevabı hiç verilmedi, verilecek gibi de görünmüyor.
Alışveriş çılgınlığı için güzel vesileler(!) de kaçırılmıyor: ( Happy New Year) yeni yıl, (Saint Valentin günü) sevgililer günü, anneler günü, babalar günü, karne günleri, doğum günleri…
Alışverişin son modası erkeklerin hanımlarına, sevgililerine, annelerine aldıkları hediyeye el atmak oldu. “Onlardan şu kadarcık bir şeyi esirgemeyin”. Şu kadarcık şey dedikleri pırlanta! Evet, yükte hafif ama boyutuna inat pahada ağır. Reklâmlarda da çok cazip fiyatlar var! Hiç işe yaramayan kırıntı elmaslardan (!) yapılmış 200 -500 TL arasında pırlanta takı (!) lar.
Pırlanta alırken pahalı, satarken sudan ucuz bir taş… Asla yatırım aracı değil. Kullanırken göz alıcı, statü göstergesi, hava atma vesilesi…
Dünyada alırken de satarken de en değerli yatırım aracı olan maden, altın. Ülkemizin insanı bunu yüzyıllarca çok iyi bildi ve değerlendirdi. Ülkemizin her ekonomik sıkıntıda gündemine “yastık altı sermaye” olarak altın girdi. 2. Dünya Savaşında hâlâ nerde olduğu bilinmeyen “tonlarca altın” tartışıldı. Ve bu sene ekonomik kriz dolayısı ile yurtdışına satılan ….. bin ton altın kısa bir ekonomik bilgi olarak gündeme girdi ve geri çıktı.
Yastık altından altın çıktı… Yerine pırlanta girdi. Aslında pırlanta yastık altına giremedi. Alırken verilen paranın üçte bir fiyatına, ihtiyaç hâlinde satıldı. Ve bu arada hem tüketici olan bizler, hem de Türk ekonomisi kaybetti. Peki, kim kazandı?
Dünyadaki elmas madenlerinin hemen hemen tamamı Afrika’nın güneyinde bulunuyor. Bu madenlerde milyonlarca Afrikalının kanı ve kemikleri var. Çamurun, suyun içinden çıkacak minicik taşlar uğruna insanlık Afrika’da yıllarca katledildi. Hâlâ da katledilmeye devam ediyor.
Sonra bu çıkan elmaslar Hollanda’da ( hâlâ orada mı bilmiyorum) işleniyor, pırlanta adını alıyor, sınıflandırılıyor…
Üçüncü aşamada bu pırlantalara New York’taki borsada (hâlâ orada mı bunu da bilmiyorum) değer biçilip, dünyaya pazarlanıyor.
Kara derili Afrikalının, kara kaderinden çıkan, aslı (kömür –karbon) yine kara olan bu taş, onlar ölürken ve tüketici olan bizler ( ve diğer dünya vatandaşları da) de soyulurken, kalbi kara beyaz (!) adamın cebine kâr olarak giriyor. Hatta yine siyaha dönerek, Ortadoğu’da ve hatta dünyada silaha çevrilerek, namludan çıkan kurşun vs. ile insan bedenlerinde, ruhlarında, evlerde, topraklarda kara delikler açarak, delik –deşik ederek.
Bu madenlerin ve işleyen fabrikaların (?) ve borsadaki adamların kim olduğunu mu soruyorsunuz? Yıllar önce İsrail’e gittiğimde bize, Türkiye’den – Sivas’tan göç etmiş Oktay isimli bir orta yaşlı Yahudi rehber eşlik etti. Otobüsün önünde iken, bize sık sık bazı binaları ve altlarındaki fabrika (?) – imalathane (?) leri gösterdi. Ve de iki adet dev gökdeleni de. Dedi ki: “Afrika’daki madenler bizim. Hollanda’daki imalathaneler de. Ve New York’taki elmas borsası da bizim elimizde. Düşündük ve dedik ki: Niçin New York yâda Hollanda kazansın. Oradaki borsayı da, imalathaneleri de buraya taşıyalım. Tüm kazanç İsrail’e kalsın. Ve hepsini buraya taşıdık. Gördüğünüz binalar bu işler için.”
Sonuç: Biz eşlerimize, sevgililerimize, annemize vs… “tırnak kadar bir şey” alırken, onlardan “bu kadarcık şeyi mi esirgeyeceğiz” diye düşünürken ve işe yaramayan kırıntılara 3 – 500 TL, birazcık değeri olanlara birkaç milyar, beğendiğimiz manken – şarkıcılara aldığımız elmas – pırlantalara onbinlerce dolar harcarken paralarımız aynı yere akıyor. Yastık altı gerçek sermayemiz olan, gerçek değer olan altınlarımız ise bozdurup bozdurup yurtdışına gönderiliyor, ülkenin borçlarını ödemek için.
Değerli vatandaşlarım, sevdiklerimizden tırnak kadar bir şeyi esirgemeyelim. Paralarımızı, altınlarımızı, yurtdışına, kömür- karbon kırıklarını parmaklarımıza, (dostlarımıza göstermek için) becayiş edelim. Edelim mi?

Türk Ocağı- A. Filiz AVŞAR 

1 Haziran 2013 Cumartesi

Pirlantanin gerçegini nasil anlariz?


Pırlanta yüzük, kolye ya da küpe gibi özel takıların gerçekliğinde şüphe ediliyorsa “sertifika verebilen” bir ekspere danışmak şüphesiz en doğru yol olacaktır.
Pırlanta tek taş bir yüzük her kadının hayallerini süslüyor olsa da, satın alınan bu değerli yüzüğün sahte olması ciddi bir hayal kırıklığı yaşanması ve ciddi bir meblağın da sokağa atılmasına sebep olur. Pırlanta yüzük, kolye ya da küpe gibi özel takıların gerçekliğinde şüphe ediliyorsa “sertifika verebilen” bir ekspere danışmak şüphesiz en doğru yol olacaktır. Birçok insan için oldukça ciddi bir meblağ demek olan pırlanta takıların gerçekliğinden emin olmak için bireysel olarak da uygulanabilecek birkaç yöntem vardır. Herhangi bir pırlanta ürünü satın almayı düşünenlerin ilk adımdan sahtekarlıkları önlemek için pırlantanın sertifika bilgilerini sorması, sorunun oluşmadan önlenmesini sağlayacak en mantıklı tavır olacaktır. HRD ya da GIA olarak bilinen ve uluslararası mecrada kabul gören sertifikalar, pırlantanın da gerçekliğinin ispatıdır. Şüpheye düşülmesi halinde bir pırlanta eksperine danışmak en uygun çözümdür ancak başvurulan eksperin “profesyonel bir organizasyonun üyesi olmasına” dikkat edilmesi de oldukça önemlidir.

PARLAKLIĞI ELE VERİR

İşini gerçekten de dürüst bir şekilde yapan kuyumcular bir kenara dursun, sahte pırlantalar ile rant peşinde koşan kişilere gidilmesi ve üstelik bir de bu kişilerden pırlanta eksperi tavsiyesi istenmesi, danışıklı bir dövüşün tam ortasına düşülmesine sebep olabilir. Bu tür kişiler zaten bağlantılı olduğu bağımsız eksperleri önererek, bu kişinin sahte olan pırlantayı gerçekmiş gibi onay vermesini sağlayabilir. Bu tür dolandırıcılık tuzaklarına düşmemek için gidilen eksperin mutlaka profesyonel bir organizasyona mensup olmasına dikkat edilmelidir. Yüksek bir kırılma katsayısına sahip olan yani içinden geçen ışığı çok fazla büken pırlantalar, bu sayede bilinen parlak yüzeylere sahip olur. Sahte pırlantaların parlaklığı kendilerini ele verir. Zira kuvars ya da cam gibi maddelerden yapılan sahte pırlantalarda bu yüksek kırılma katsayısı olmadığından ışık içlerinden doğrudan geçmekte ve gerçek pırlantada olan pırıltılı görünüm de oluşmamaktadır.

GERÇEK PIRLANTA IŞIĞI KIRMALI

Gerçek bir pırlantayı anlamanın en kolay yollarından biri de, taşı ya da tek taş yüzüğü ters çevirerek bir dergi ya da gazetenin üzerine koymaktır. Işığın yüksek oranda kırılmasını sağlayan gerçek bir pırlanta, dergi ya da gazete üzerine ters olarak konduğunda ve arka yüzeyden bakıldığında yazıların okunamamasına neden olur. Bu şekilde taşı ya da yüzüğü ters çevirerek arka plandaki harfleri net bir şekilde okuyabiliyorsanız, %100 olmasa da büyük ihtimalle pırlanta sahte demektir. Ancak unutulmamasında yarar var ki, “bazen gerçek pırlantalarda özel kesim teknikleri uygulanmakta ve bu da taşın ters çevrilerek arka plana bakılması halinde yazıların okunabilmesine neden olur”. Bu durum nadir de olsa mümkün olabildiğinden, eksper olmayan bir kişinin bu yöntemle bir pırlantanın %100 sahte olduğunu söylemesi mümkün değildir. Ancak yine de bu yöntem, büyük ihtimalle bir fikir verecek ya da en azından şüphe duyulmasına yeterli olacak geçerli bir neden oluşturacaktır.  
EnSonHaber

23 Nisan 2013 Salı

MÜCEVHER TAŞLARINDA SAHTEKARLIKLAR VE ANLAMA YÖNTEMLERİ




MÜCEVHER TAŞLARINDA SAHTEKARLIKLAR VE ANLAMA YÖNTEMLERİ
SAHTE TAŞ SATIŞI YADA DÜŞÜK AYAR ALTIN SATIŞI… FARK NEDİR ?
27 nci defa düzenlenen İstanbul fuarı gerek Türkiye’den gerekse yurt dışından alıcıları ve satıcıları bir araya getirmekte. Pek çok ürünü aynı mekanda ve kısa bir süre içinde görüp inceleme şansı bulan sektör mensupları da bu şanslarını kullanmaktalar. Bu arada geçmiş yıllarda da duyduğumuz yada bizzat şahit olduğumuz, fakat anlaşılması ve ispatı zor olduğu için her zaman ortaya çıkmayan özellikle mücevher taşları konusunda yaşanan bazı sahtekarlıklara dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Son yıllarda rekabetin de artması sebebiyle bazı taşlarda neyin ne olduğunun bilinmeden, bilgisiz veya dürüst olmayan kişilerce alınıp satılması aslında sadece fuarda değil aynı zamanda piyasada da ciddi kafa karışıklıkları meydana getirmekte. Sadece İstanbul’da değil sahil bölgeleri de başta olmak üzere çantasını sentetik ve taklit taşlarla dolduranın “taşçıyım” diye kapı kapı gezmesi artık çok yaygınlaştı. Konunun hiçbir eğitimini almamış, ciddi bir tecrübesi olmayan, kulaktan dolma bilgilerle ve farklı kaynaklardan temin ettiği birkaç bin dolarlık taşla onbinlerce dolarlık satış yapmak maalesef hiç zor değil. Hiçbir kontrol mekanizmasının olmadığı ve sahte mal satanın yanına kar kaldığı bu ortamda Türkiye’de taş ticareti aslında oldukça zor.
Dünyanın bir çok ülkesinde de olabildiği gibi ülkemizde de maalesef bazı taklit veya sentetik taşlar “hakiki ve doğal” diye fuarlarda ve daha sonrasında piyasada pazarlanmakta.
Bizzat kendim başta olmak üzere bir çok kişi ile beraber geçtiğimiz Mart fuarında da bu istismarın tamamen açık ve korkusuzca bir şekilde yapılmakta olduğuna şahit oldum.
Vitrinin üzerine, bir kutunun içine dahi konmadan açıkta sıralanmış ve üzerine “zümrüt”, “safir”, “yakut” yazılmış sentetik taşlar “hakiki” diye satılmaktaydı. Şüphelenerek hayretle “bunlar gerçekmi” diye sorulduğunda ise “evet bunlar doğal taşlar, fakat işlem görmüş” şeklinde doğru olmayan ifadelerle satılmaya çalışılmaktaydı.
O boy, renk ve berraklıktaki gerçek bir zümrütün fiyatı binlerce, hatta onbinlerce doları bulurken bu kişiler aslında gramını bir kaç dolara almış oldukları bu taklit veya sentetik taşları sadece bir kaç yüz dolara satıyorlar. Bire on, bire elli, hatta bire yüz oranında kar edebilme şansı pek çok kişinin aklını başından almakta.
Bugüne kadar Türkiye’de hiç kimsenin sahte taş satmaktan hiç bir ceza almamış olması maalesef bu kişileri bu kadar açıkça sahtekarlık yapmaya cesaretlendirmekte. Bu yolla çok kolay bir yılda yüzbinlerce hatta milyon dolara varan haksız kazanç elde etmek mümkün.
Geçmişte düşük milyemde yapılan altın takılar bugün artık sıkı kontroller ve caydırıcı cezalar sonucunda çok fazla karşımıza çıkmıyor. Aslında tamamen nitelikli dolandırıcılığa giren bu sahte taş satışları konusunda tüm oda ve dernekleri ciddi kararlar almaya davet ediyoruz.
Maalesef hiç bir kontrolün olmadığı ve bugüne kadar da hiç bir sahtekara ceza verilmediği ülkemizde bunu yıllardır adet haline getirmiş yerli veya yurt dışından gelen pek çok firma veya kişi var. Bu kişilerin böylesine pervasızca, hatta malların üzerine doğal diye etiket dahi koyarak satmaya çalışmaları ülkemizin bu konuda ne derece istismar edildiğini göstermekte. İşin kötü tarafı bu oldukça güzel yeşil renkte yaklaşık 10-15 karat ağırlığındaki sentetik zümrütler zümrüt filtresi ile bakıldığında da zümrüt gibi görüntü vermekte. Yani sadece zümrüt filtresi ile baktığımızda o doğal yeşil taşın zümrüt değil de yeşil turmalin veya jadeit olduğunu anlasak bile sentetik zümrütü ayırt etmemiz mümkün olmaz.
Bu arada satın almış olduğumuz taşlar gerçekten doğal olmakla beraber boyama, difüzyon tekniğiyle renk kaplama veya benzeri pek çok yolla iyileştirilmiş olabilir. Bu yöntemlerin çeşidine göre mücevher taşlarının fiyatlarında çok çok büyük farklılıklar olabileceğini de unutmamalıyız.
Son olarak sektörde konuyu bilmeyen veya bilip de dürüst olmayan bazı satıcıların kullandığı dikkat etmemiz gereken bazı terimler de aşağıdaki gibidir;
Kök yakut, kök zümrüt, kök safir, tozundan yapılmış, yarı hakiki taş, sıkma taş, difüzyon gibi pek çok isimler…
Bugüne kadar Türkiye’nin 60’tan fazla şehir ve bölgesinden 3000’e varan kişinin mezun olduğuHarmony Akademi eğitimleriyle pırlanta veya renkli taşları taklitlerinden ayırd etme yöntemlerini sadece bir hafta gibi kısa bir dönemde öğrenmek mümkün.
Fazıl Özen
Harmony Değerli Taşlar Yönetim Kurulu Başkanı
I.C.A. International Colored Gemstone Association /
Uluslararası Mücevher Taşları Derneği Türkiye Başkanı

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler