Bu Blogda Ara

sahte mücevher etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sahte mücevher etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Haziran 2013 Perşembe

Pirlanta Aldatmacasi- Hic ise yaramayan kirinti elmaslar

A. Filiz AVŞAR Yazısı
Şu Kadarcık Bir Şey” Pırlanta Aldatmacası- TurkOcagi.Org Sitesinden"



Son zamanlarda hep dillendirilen ancak durdurulamayan “tüketim çılgınlığı” aldı başını gidiyor. Tüm Türkiye’de hesapsız –sayısız, AVM adı altında alışveriş merkezleri açılıyor, buralar hafta sonu vakit geçirmek, bu arada vitrin bakmak, (ve tabii gezerken de alışveriş yaptırmak –tükettirmek), karın doyurmak ve hatta sinema seyretmek için gezinti yeri olarak seçiliyor. Bu tüketime karşılık “ne üretiyoruz” sorusunun cevabı hiç verilmedi, verilecek gibi de görünmüyor.
Alışveriş çılgınlığı için güzel vesileler(!) de kaçırılmıyor: ( Happy New Year) yeni yıl, (Saint Valentin günü) sevgililer günü, anneler günü, babalar günü, karne günleri, doğum günleri…
Alışverişin son modası erkeklerin hanımlarına, sevgililerine, annelerine aldıkları hediyeye el atmak oldu. “Onlardan şu kadarcık bir şeyi esirgemeyin”. Şu kadarcık şey dedikleri pırlanta! Evet, yükte hafif ama boyutuna inat pahada ağır. Reklâmlarda da çok cazip fiyatlar var! Hiç işe yaramayan kırıntı elmaslardan (!) yapılmış 200 -500 TL arasında pırlanta takı (!) lar.
Pırlanta alırken pahalı, satarken sudan ucuz bir taş… Asla yatırım aracı değil. Kullanırken göz alıcı, statü göstergesi, hava atma vesilesi…
Dünyada alırken de satarken de en değerli yatırım aracı olan maden, altın. Ülkemizin insanı bunu yüzyıllarca çok iyi bildi ve değerlendirdi. Ülkemizin her ekonomik sıkıntıda gündemine “yastık altı sermaye” olarak altın girdi. 2. Dünya Savaşında hâlâ nerde olduğu bilinmeyen “tonlarca altın” tartışıldı. Ve bu sene ekonomik kriz dolayısı ile yurtdışına satılan ….. bin ton altın kısa bir ekonomik bilgi olarak gündeme girdi ve geri çıktı.
Yastık altından altın çıktı… Yerine pırlanta girdi. Aslında pırlanta yastık altına giremedi. Alırken verilen paranın üçte bir fiyatına, ihtiyaç hâlinde satıldı. Ve bu arada hem tüketici olan bizler, hem de Türk ekonomisi kaybetti. Peki, kim kazandı?
Dünyadaki elmas madenlerinin hemen hemen tamamı Afrika’nın güneyinde bulunuyor. Bu madenlerde milyonlarca Afrikalının kanı ve kemikleri var. Çamurun, suyun içinden çıkacak minicik taşlar uğruna insanlık Afrika’da yıllarca katledildi. Hâlâ da katledilmeye devam ediyor.
Sonra bu çıkan elmaslar Hollanda’da ( hâlâ orada mı bilmiyorum) işleniyor, pırlanta adını alıyor, sınıflandırılıyor…
Üçüncü aşamada bu pırlantalara New York’taki borsada (hâlâ orada mı bunu da bilmiyorum) değer biçilip, dünyaya pazarlanıyor.
Kara derili Afrikalının, kara kaderinden çıkan, aslı (kömür –karbon) yine kara olan bu taş, onlar ölürken ve tüketici olan bizler ( ve diğer dünya vatandaşları da) de soyulurken, kalbi kara beyaz (!) adamın cebine kâr olarak giriyor. Hatta yine siyaha dönerek, Ortadoğu’da ve hatta dünyada silaha çevrilerek, namludan çıkan kurşun vs. ile insan bedenlerinde, ruhlarında, evlerde, topraklarda kara delikler açarak, delik –deşik ederek.
Bu madenlerin ve işleyen fabrikaların (?) ve borsadaki adamların kim olduğunu mu soruyorsunuz? Yıllar önce İsrail’e gittiğimde bize, Türkiye’den – Sivas’tan göç etmiş Oktay isimli bir orta yaşlı Yahudi rehber eşlik etti. Otobüsün önünde iken, bize sık sık bazı binaları ve altlarındaki fabrika (?) – imalathane (?) leri gösterdi. Ve de iki adet dev gökdeleni de. Dedi ki: “Afrika’daki madenler bizim. Hollanda’daki imalathaneler de. Ve New York’taki elmas borsası da bizim elimizde. Düşündük ve dedik ki: Niçin New York yâda Hollanda kazansın. Oradaki borsayı da, imalathaneleri de buraya taşıyalım. Tüm kazanç İsrail’e kalsın. Ve hepsini buraya taşıdık. Gördüğünüz binalar bu işler için.”
Sonuç: Biz eşlerimize, sevgililerimize, annemize vs… “tırnak kadar bir şey” alırken, onlardan “bu kadarcık şeyi mi esirgeyeceğiz” diye düşünürken ve işe yaramayan kırıntılara 3 – 500 TL, birazcık değeri olanlara birkaç milyar, beğendiğimiz manken – şarkıcılara aldığımız elmas – pırlantalara onbinlerce dolar harcarken paralarımız aynı yere akıyor. Yastık altı gerçek sermayemiz olan, gerçek değer olan altınlarımız ise bozdurup bozdurup yurtdışına gönderiliyor, ülkenin borçlarını ödemek için.
Değerli vatandaşlarım, sevdiklerimizden tırnak kadar bir şeyi esirgemeyelim. Paralarımızı, altınlarımızı, yurtdışına, kömür- karbon kırıklarını parmaklarımıza, (dostlarımıza göstermek için) becayiş edelim. Edelim mi?

Türk Ocağı- A. Filiz AVŞAR 

1 Haziran 2013 Cumartesi

Pirlantanin gerçegini nasil anlariz?


Pırlanta yüzük, kolye ya da küpe gibi özel takıların gerçekliğinde şüphe ediliyorsa “sertifika verebilen” bir ekspere danışmak şüphesiz en doğru yol olacaktır.
Pırlanta tek taş bir yüzük her kadının hayallerini süslüyor olsa da, satın alınan bu değerli yüzüğün sahte olması ciddi bir hayal kırıklığı yaşanması ve ciddi bir meblağın da sokağa atılmasına sebep olur. Pırlanta yüzük, kolye ya da küpe gibi özel takıların gerçekliğinde şüphe ediliyorsa “sertifika verebilen” bir ekspere danışmak şüphesiz en doğru yol olacaktır. Birçok insan için oldukça ciddi bir meblağ demek olan pırlanta takıların gerçekliğinden emin olmak için bireysel olarak da uygulanabilecek birkaç yöntem vardır. Herhangi bir pırlanta ürünü satın almayı düşünenlerin ilk adımdan sahtekarlıkları önlemek için pırlantanın sertifika bilgilerini sorması, sorunun oluşmadan önlenmesini sağlayacak en mantıklı tavır olacaktır. HRD ya da GIA olarak bilinen ve uluslararası mecrada kabul gören sertifikalar, pırlantanın da gerçekliğinin ispatıdır. Şüpheye düşülmesi halinde bir pırlanta eksperine danışmak en uygun çözümdür ancak başvurulan eksperin “profesyonel bir organizasyonun üyesi olmasına” dikkat edilmesi de oldukça önemlidir.

PARLAKLIĞI ELE VERİR

İşini gerçekten de dürüst bir şekilde yapan kuyumcular bir kenara dursun, sahte pırlantalar ile rant peşinde koşan kişilere gidilmesi ve üstelik bir de bu kişilerden pırlanta eksperi tavsiyesi istenmesi, danışıklı bir dövüşün tam ortasına düşülmesine sebep olabilir. Bu tür kişiler zaten bağlantılı olduğu bağımsız eksperleri önererek, bu kişinin sahte olan pırlantayı gerçekmiş gibi onay vermesini sağlayabilir. Bu tür dolandırıcılık tuzaklarına düşmemek için gidilen eksperin mutlaka profesyonel bir organizasyona mensup olmasına dikkat edilmelidir. Yüksek bir kırılma katsayısına sahip olan yani içinden geçen ışığı çok fazla büken pırlantalar, bu sayede bilinen parlak yüzeylere sahip olur. Sahte pırlantaların parlaklığı kendilerini ele verir. Zira kuvars ya da cam gibi maddelerden yapılan sahte pırlantalarda bu yüksek kırılma katsayısı olmadığından ışık içlerinden doğrudan geçmekte ve gerçek pırlantada olan pırıltılı görünüm de oluşmamaktadır.

GERÇEK PIRLANTA IŞIĞI KIRMALI

Gerçek bir pırlantayı anlamanın en kolay yollarından biri de, taşı ya da tek taş yüzüğü ters çevirerek bir dergi ya da gazetenin üzerine koymaktır. Işığın yüksek oranda kırılmasını sağlayan gerçek bir pırlanta, dergi ya da gazete üzerine ters olarak konduğunda ve arka yüzeyden bakıldığında yazıların okunamamasına neden olur. Bu şekilde taşı ya da yüzüğü ters çevirerek arka plandaki harfleri net bir şekilde okuyabiliyorsanız, %100 olmasa da büyük ihtimalle pırlanta sahte demektir. Ancak unutulmamasında yarar var ki, “bazen gerçek pırlantalarda özel kesim teknikleri uygulanmakta ve bu da taşın ters çevrilerek arka plana bakılması halinde yazıların okunabilmesine neden olur”. Bu durum nadir de olsa mümkün olabildiğinden, eksper olmayan bir kişinin bu yöntemle bir pırlantanın %100 sahte olduğunu söylemesi mümkün değildir. Ancak yine de bu yöntem, büyük ihtimalle bir fikir verecek ya da en azından şüphe duyulmasına yeterli olacak geçerli bir neden oluşturacaktır.  
EnSonHaber
sahte mücevher etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sahte mücevher etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Haziran 2013 Perşembe

Pirlanta Aldatmacasi- Hic ise yaramayan kirinti elmaslar

A. Filiz AVŞAR Yazısı
Şu Kadarcık Bir Şey” Pırlanta Aldatmacası- TurkOcagi.Org Sitesinden"



Son zamanlarda hep dillendirilen ancak durdurulamayan “tüketim çılgınlığı” aldı başını gidiyor. Tüm Türkiye’de hesapsız –sayısız, AVM adı altında alışveriş merkezleri açılıyor, buralar hafta sonu vakit geçirmek, bu arada vitrin bakmak, (ve tabii gezerken de alışveriş yaptırmak –tükettirmek), karın doyurmak ve hatta sinema seyretmek için gezinti yeri olarak seçiliyor. Bu tüketime karşılık “ne üretiyoruz” sorusunun cevabı hiç verilmedi, verilecek gibi de görünmüyor.
Alışveriş çılgınlığı için güzel vesileler(!) de kaçırılmıyor: ( Happy New Year) yeni yıl, (Saint Valentin günü) sevgililer günü, anneler günü, babalar günü, karne günleri, doğum günleri…
Alışverişin son modası erkeklerin hanımlarına, sevgililerine, annelerine aldıkları hediyeye el atmak oldu. “Onlardan şu kadarcık bir şeyi esirgemeyin”. Şu kadarcık şey dedikleri pırlanta! Evet, yükte hafif ama boyutuna inat pahada ağır. Reklâmlarda da çok cazip fiyatlar var! Hiç işe yaramayan kırıntı elmaslardan (!) yapılmış 200 -500 TL arasında pırlanta takı (!) lar.
Pırlanta alırken pahalı, satarken sudan ucuz bir taş… Asla yatırım aracı değil. Kullanırken göz alıcı, statü göstergesi, hava atma vesilesi…
Dünyada alırken de satarken de en değerli yatırım aracı olan maden, altın. Ülkemizin insanı bunu yüzyıllarca çok iyi bildi ve değerlendirdi. Ülkemizin her ekonomik sıkıntıda gündemine “yastık altı sermaye” olarak altın girdi. 2. Dünya Savaşında hâlâ nerde olduğu bilinmeyen “tonlarca altın” tartışıldı. Ve bu sene ekonomik kriz dolayısı ile yurtdışına satılan ….. bin ton altın kısa bir ekonomik bilgi olarak gündeme girdi ve geri çıktı.
Yastık altından altın çıktı… Yerine pırlanta girdi. Aslında pırlanta yastık altına giremedi. Alırken verilen paranın üçte bir fiyatına, ihtiyaç hâlinde satıldı. Ve bu arada hem tüketici olan bizler, hem de Türk ekonomisi kaybetti. Peki, kim kazandı?
Dünyadaki elmas madenlerinin hemen hemen tamamı Afrika’nın güneyinde bulunuyor. Bu madenlerde milyonlarca Afrikalının kanı ve kemikleri var. Çamurun, suyun içinden çıkacak minicik taşlar uğruna insanlık Afrika’da yıllarca katledildi. Hâlâ da katledilmeye devam ediyor.
Sonra bu çıkan elmaslar Hollanda’da ( hâlâ orada mı bilmiyorum) işleniyor, pırlanta adını alıyor, sınıflandırılıyor…
Üçüncü aşamada bu pırlantalara New York’taki borsada (hâlâ orada mı bunu da bilmiyorum) değer biçilip, dünyaya pazarlanıyor.
Kara derili Afrikalının, kara kaderinden çıkan, aslı (kömür –karbon) yine kara olan bu taş, onlar ölürken ve tüketici olan bizler ( ve diğer dünya vatandaşları da) de soyulurken, kalbi kara beyaz (!) adamın cebine kâr olarak giriyor. Hatta yine siyaha dönerek, Ortadoğu’da ve hatta dünyada silaha çevrilerek, namludan çıkan kurşun vs. ile insan bedenlerinde, ruhlarında, evlerde, topraklarda kara delikler açarak, delik –deşik ederek.
Bu madenlerin ve işleyen fabrikaların (?) ve borsadaki adamların kim olduğunu mu soruyorsunuz? Yıllar önce İsrail’e gittiğimde bize, Türkiye’den – Sivas’tan göç etmiş Oktay isimli bir orta yaşlı Yahudi rehber eşlik etti. Otobüsün önünde iken, bize sık sık bazı binaları ve altlarındaki fabrika (?) – imalathane (?) leri gösterdi. Ve de iki adet dev gökdeleni de. Dedi ki: “Afrika’daki madenler bizim. Hollanda’daki imalathaneler de. Ve New York’taki elmas borsası da bizim elimizde. Düşündük ve dedik ki: Niçin New York yâda Hollanda kazansın. Oradaki borsayı da, imalathaneleri de buraya taşıyalım. Tüm kazanç İsrail’e kalsın. Ve hepsini buraya taşıdık. Gördüğünüz binalar bu işler için.”
Sonuç: Biz eşlerimize, sevgililerimize, annemize vs… “tırnak kadar bir şey” alırken, onlardan “bu kadarcık şeyi mi esirgeyeceğiz” diye düşünürken ve işe yaramayan kırıntılara 3 – 500 TL, birazcık değeri olanlara birkaç milyar, beğendiğimiz manken – şarkıcılara aldığımız elmas – pırlantalara onbinlerce dolar harcarken paralarımız aynı yere akıyor. Yastık altı gerçek sermayemiz olan, gerçek değer olan altınlarımız ise bozdurup bozdurup yurtdışına gönderiliyor, ülkenin borçlarını ödemek için.
Değerli vatandaşlarım, sevdiklerimizden tırnak kadar bir şeyi esirgemeyelim. Paralarımızı, altınlarımızı, yurtdışına, kömür- karbon kırıklarını parmaklarımıza, (dostlarımıza göstermek için) becayiş edelim. Edelim mi?

Türk Ocağı- A. Filiz AVŞAR 

1 Haziran 2013 Cumartesi

Pirlantanin gerçegini nasil anlariz?


Pırlanta yüzük, kolye ya da küpe gibi özel takıların gerçekliğinde şüphe ediliyorsa “sertifika verebilen” bir ekspere danışmak şüphesiz en doğru yol olacaktır.
Pırlanta tek taş bir yüzük her kadının hayallerini süslüyor olsa da, satın alınan bu değerli yüzüğün sahte olması ciddi bir hayal kırıklığı yaşanması ve ciddi bir meblağın da sokağa atılmasına sebep olur. Pırlanta yüzük, kolye ya da küpe gibi özel takıların gerçekliğinde şüphe ediliyorsa “sertifika verebilen” bir ekspere danışmak şüphesiz en doğru yol olacaktır. Birçok insan için oldukça ciddi bir meblağ demek olan pırlanta takıların gerçekliğinden emin olmak için bireysel olarak da uygulanabilecek birkaç yöntem vardır. Herhangi bir pırlanta ürünü satın almayı düşünenlerin ilk adımdan sahtekarlıkları önlemek için pırlantanın sertifika bilgilerini sorması, sorunun oluşmadan önlenmesini sağlayacak en mantıklı tavır olacaktır. HRD ya da GIA olarak bilinen ve uluslararası mecrada kabul gören sertifikalar, pırlantanın da gerçekliğinin ispatıdır. Şüpheye düşülmesi halinde bir pırlanta eksperine danışmak en uygun çözümdür ancak başvurulan eksperin “profesyonel bir organizasyonun üyesi olmasına” dikkat edilmesi de oldukça önemlidir.

PARLAKLIĞI ELE VERİR

İşini gerçekten de dürüst bir şekilde yapan kuyumcular bir kenara dursun, sahte pırlantalar ile rant peşinde koşan kişilere gidilmesi ve üstelik bir de bu kişilerden pırlanta eksperi tavsiyesi istenmesi, danışıklı bir dövüşün tam ortasına düşülmesine sebep olabilir. Bu tür kişiler zaten bağlantılı olduğu bağımsız eksperleri önererek, bu kişinin sahte olan pırlantayı gerçekmiş gibi onay vermesini sağlayabilir. Bu tür dolandırıcılık tuzaklarına düşmemek için gidilen eksperin mutlaka profesyonel bir organizasyona mensup olmasına dikkat edilmelidir. Yüksek bir kırılma katsayısına sahip olan yani içinden geçen ışığı çok fazla büken pırlantalar, bu sayede bilinen parlak yüzeylere sahip olur. Sahte pırlantaların parlaklığı kendilerini ele verir. Zira kuvars ya da cam gibi maddelerden yapılan sahte pırlantalarda bu yüksek kırılma katsayısı olmadığından ışık içlerinden doğrudan geçmekte ve gerçek pırlantada olan pırıltılı görünüm de oluşmamaktadır.

GERÇEK PIRLANTA IŞIĞI KIRMALI

Gerçek bir pırlantayı anlamanın en kolay yollarından biri de, taşı ya da tek taş yüzüğü ters çevirerek bir dergi ya da gazetenin üzerine koymaktır. Işığın yüksek oranda kırılmasını sağlayan gerçek bir pırlanta, dergi ya da gazete üzerine ters olarak konduğunda ve arka yüzeyden bakıldığında yazıların okunamamasına neden olur. Bu şekilde taşı ya da yüzüğü ters çevirerek arka plandaki harfleri net bir şekilde okuyabiliyorsanız, %100 olmasa da büyük ihtimalle pırlanta sahte demektir. Ancak unutulmamasında yarar var ki, “bazen gerçek pırlantalarda özel kesim teknikleri uygulanmakta ve bu da taşın ters çevrilerek arka plana bakılması halinde yazıların okunabilmesine neden olur”. Bu durum nadir de olsa mümkün olabildiğinden, eksper olmayan bir kişinin bu yöntemle bir pırlantanın %100 sahte olduğunu söylemesi mümkün değildir. Ancak yine de bu yöntem, büyük ihtimalle bir fikir verecek ya da en azından şüphe duyulmasına yeterli olacak geçerli bir neden oluşturacaktır.  
EnSonHaber

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler