Bu Blogda Ara

Osmanlida taki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Osmanlida taki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2013 Cuma

Osmanli'da Mucevher

Osmanlı'da Mücevher

Türkler mücevheri kağıt para gibi kullanırdı. Ticaret amacıyla yaptıkları yolculuklarda kağıt para yerine yanlarında mücevher götürür ve bunları satarak iş görmeyi yeğlerlerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişmesi ve zenginleşmesi ile İstanbul’da mücevhercilik önem kazandı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ve daha sonraki yıllarda İstanbul, dünyanın önemli mücevher üretim merkezlerinden biri oldu. Bu dönemde, imparatorluğa yeni katılan bölge ve ülkelerde yaşayan toplumların birikimleri de eklendiğinden, kuyumculuk ürünlerinin çeşitlerinde belirgin bir artış oldu.
Osmanlı topraklarında yaşamış çok sayıda etnik kimliklerin kültürünü ve binlerce yıllık uygarlıkların izlerini taşıyan Osmanlı kuyumculuğu, bu uygarlıklardan esinlenerek kendi özgün takılarını üretti. Ancak tek tanrılı dinlere geçişten sonra, ölülerin takıları ile birlikte mezara gömülmesi geleneği ortadan kalktığından, günümüzde Selçuklu dönemi veya Osmanlı dönemi başlangıcına ait takı örnekleri yok denecek kadar az…

Ekonomik zorluklar döneminde ise, hazine dairesindeki kıymetli eşyaların, takıların satılması, altınların eritilmesi gibi olayların Osmanlı döneminde çok sık gerçekleştiği biliniyor.Özellikle savaş öncesi başvurulan bu uygulama nedeniyle Anadolu’daki Türk döneminin takı ve süs tarihi de ayrıntılı bilinmiyor.



Saray kuyumcusu olan Evliya Çelebi’nin babası da hazinenin böyle bir amaçla tüketildiğini bizzat yaşamış. Ancak Orta asya’da değişik ülkelerde yaşayan, Türkmen, Özbek gibi Türk boylarının günümüzde hala ürettikleri ve kullandıkları takılar, Selçuklu Osmanlı dönemi öncesinden günümüze kadar uzanan takı kültürü konusunda bize ışık tutuyor.

OSMANLI’DA İLK KUYUMCULUK FUARI

Onbeşinci yüzyıldan başlayarak, doğal güzellikleri ve koruları ile ünlenen Kağıthane,Lale devrinde İstanbul’un en popüler yeri haline geldi. Halkın vazgeçilmez eğlencesi olan Kağıthane mesiresi, bütün İstanbullu’yu kendine çeker, mevsiminde Kağıthane’ye gelmek için insanlar günler öncesinden hazırlık yaparlardı.


Avrupalıların “Tatlı Sular Vadisi” dedikleri Kağıthane’nin ünü İstanbul sınırlarının dışına taşmıştı. Arap, Acem, Hint, Yemen, Habeş yani Asya ve Afrika seyyahları arasında gözde bir mesire yeriydi. İngiliz seyyah Miss Julia Pordoe, 1839 da kaleme aldığı “Boğaz’ın Güzellikleri” kitabında o dönemin Kağıthane’sini şu sözlerle tasvir ediyor:”Vadi, her yandan yüksek tepelerle çevrilidir. Ulu ağaçlar, geniş dallarını çayırın üzerine uzatmışlardır. Pırıl pırıl akan Kağıthane deresi, vadinin yeşilliği bol bir yerinden çıkar ve yeşil çimenlerin arasında, bir gümüş tel gibi uzanır. İnsan bu manzarayı görür görmez, buranın bir piknik yeri olarak yaratıldığı kanısına varır. Uzun ve güneşli bir yaz gününün, Kağıthane’den başka, dünyanın hiçbir yerinde, daha güzel geçirilebileceğini sanmıyorum.”

Eğlenceleri ve mesireleriyle ünlü Kağıthane, aynı zamanda tarihteki ilk kuyumculuk fuarına da mekan oldu. 1500 lü yılların başından itibaren uzunca bir süre, Kağıthane’de 5-6 bin çadır kurularak şenlikler yapılırdı. Yirmi gün süren şenliklerde kuyumcu çavuşları diğer illere gönderilir, birçok kuyumcu Kağıthane şenliklerine davet edilirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun dört bir yanından gelen usta kuyumcular mesirede hünerlerini sergilerdi. En çok beğenilen eserin ustası da “Baş Kuyumcu” olarak adlandırılır ve mesireye bizzat katılan padişah tarafından 12 keselik altınla ödüllendirilirdi.

Evliya Çelebi dünyaca ünlü seyahatnamesinde, Kağıthane civarında düzenlenen Kuyumcular mesiresi’ni kendine has üslubuyla şöyle anlatıyor:
“Osmanlı Devleti dahilindeki bütün kuyumcular bu mesireye yardımda bulunurlar. Üç yüz kese altın kadar masrafı olur. Oniki bin kadar çeşitli mezhebin halife ve postnişleri büyük bir topluluk meydana getirirler. Bu Kağıthane çayırında kuyumcu esnafı, Süleyman Han kanunu gereğince toplanarak sohbet ederler.
Bizzat Osmanlı padişahı dahi gelerek çadırını kurunca, kuyumcubaşına on iki keselik bir hediye vermek Süleyman Han kanunu gereğidir. Çünkü Süleyman han şehzadeliği zamanında, Trabzon şehrinde Rum Konstantin yanında çalışarak kuyumculuk öğrenmiştir. Onun için halifeliği sırasında Saka çeşmesi yakınında kuyumcu dükkanlarını yaptırmıştır. Kuyumcu halifelerinden oniki maharetli usta, önce padişahın, sonra şeyhülislamın, sonra diğer büyük vezirlerin ellerini öperler. Sonra kuyumcubaşı cevahirle işlenmiş küçük bir okuma masası, divit,eyer, kılıç ve hançer gibi hediyeleri padişaha sunar. Velhasıl bu Kağıthane vadisinde beş, altı bin çadır kurulur. Vadi bu yirmi gün içerisinde insan denizi kesilir…
Bunlara yirmi yılda bir gezinti verilerek devlet hazinesinden on kese akça, davulcu ve kös ihsan edilerek,gezinti eylemleri Süleyman Han kanunuydu. Evliya, kuyumcubaşızade olduğumdan üç gezintilerini gördüm. Hatta sultan Muret Han gezintisinde el öperek revan olan evliya idim. Bu gezintiyi meydana getirmek için evvela kuyumcu çavuşları gönderilerek diğer vilayetten olan kuyumcular
Kağıthane gezintisine davet edilir. Bunların hepsinin gelmesi imkansız olduğundan asil ve aklı başında çırakları, post sahibi olmak için onar bin kuruş alarak İstanbul’a gelirler. Bunların gezinti şekilleri, Kağıthane mesiresi münasebetiyle anlatılmıştır. Bunlardan seyishaneler, arabalar ve taht-ı revanlar üzerinde bıçak, hançer, mücevher gemi,eyer, kılıç, bıçak, topuz ve daha başka kıymetli eşya ile dükkanlarını süsleyerek geçerler.”

Kaynak: Goldnews dergisi
        

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Takinin Tanimi ve Tarihcesi


TAKININ TANIMI VE TARIHÇESI

Taki, kisinin günlük giysileriyle bir bütünlük ve renk uyumu saglamak,
kendi stilini yaratmak ve kisiligini yansitmak, ayrica hosluk hissi duymasi
gibi birtakim nedenlerle tasarlanmis çesitli sekillerde ve malzemede
nesneler ve aksesuar olarak tanimlanmaktadir.


Halk arasinda yaygin bir sekilde takilarin, tasiyani gizli güçlerden,
kem göz ve kötülüklerden koruduguna, ayrica sans getirdigine
inanildigina da rastlanmistir. Güzelligin simgesi olmanin ve kattigi enerji
ile kisilerin kendilerine güvenlerini artirmanin yaninda, tarihte
Mezopotamya, Misir, Helen, Etrüsk, Roma krallari ile egemen siniflarin ve
rahiplerin taktiklari, kiymetli tas ve madenlerden olusan takilar, görkemli
biçimleriyle din ve devletin gücünün de simgesi olmuslardir.
Insanoglunun yerlesik düzene geçmesi ile birlikte M.Ö 5000 ila 7000
yillari arasinda tas, hayvan disleri, kemik, deniz kabuklari dahil, dogada
bulunan her sey, kolye, bilezik, yüzük, kemer, taç, igne, bileklik ve halhal
gibi çok çesitli sekillerde tasarlanarak yasamdaki yerlerini almistir.
Ilk altin taki örnekleri M.Ö 3000 yillarinda Mezopotamya’da ortaya
çikmistir. Helenistik çagda Büyük Iskender ile birlikte altin taki, soylularin
günlük hayatinda çok gözde bir esya olmustur. Roma ve Bizans
imparatorluklarinda altin taki üretimi büyük bir gelisme göstermistir.
Truva ve Alacahöyük gibi merkezlerde M.Ö 3000 yilindan itibaren
yapilan kazilarda, taki sanatinda teknik ve tasarim yönünden çok basarili
olundugu ortaya konmustur. Ege’de hüküm süren medeniyetlerde küpe,
bros ve igne topuzlarinda “ari” figürü, küpe ve sarkaçlarda “ay” sembolü
kullanilmak suretiyle tanri Artemis’in varligi, “atmaca” figürü ile tanriçanin
dogadaki egemenligi, “bitki motifleri” ile bereket özelligi yansitilmistir.
Selçuklular da Anadolu’daki kuyumculuga katkida bulunmuslardir.
Anadolu kaynakli bu birikim, Osmanlilara olaganüstü zenginlikte bir taki
kültürünü miras birakmistir.


Osmanlida taki, Bizans, Iran, Hint, Rus ve Avrupa kültürlerinin de
etkisinde, imparatorlugun yedi cihana uzanan gücünü göstermenin bir
vasitasi olarak da özellikle padisahlar, hanim sultanlar ve saray erkani
tarafindan yaygin sekilde kullanilmistir. Kuyumculuk meslegi padisahlar
tarafindan daima desteklenen bir sanat dali olmustur. Öyle ki, tarih
kitaplarinda Yavuz Sultan Selim ve Kanun Sultan Süleyman’in
sehzadelikleri döneminde Trabzon’da kuyumculuk meslegine
yönlendirildikleri, ayrica Osmanlida Tebrizli, Bosnali, Arnavut, Rus,
Ermeni ve Yahudi kuyumcu ustalarinin sanatlarini gelistirme olanagini
bulduklari ifade edilmistir.Zengin dünya kültürü içerisinde en çok farklilik taki çalismalarinda
göze çarpmaktadir. Geçmisten günümüze takilar, toplumlarin yasam
felsefeleri ve aliskanliklarinin da yükledigi anlamla, çok degisik renk, ebat
ve tasarimlarla ortaya çikmaktadir.



Çogunlukla kadinlarin tercih ettigi takilar, dünya kültürlerinde Dogulu
bir kadinin burnuna taktigi hizma, Ingiliz prensesin asalet ve zarafetin
simgesi olarak taktigi pirlanta bir kolye veya basinda tasidigi degerli
taslardan yapilmis bir taç, Fransiz kontesin yakasinda elmas bir bros,
Afrikali kadinlarin daha ince ve uzun bir boyuna sahip olmak için küçük
yaslardan itibaren boyunlarina taktiklari halkalar, Hintli bir rakkasenin
sergiledigi dansin ve müzigin bir parçasi olarak ayaginda tasidigi zilli
halhal gibi çok çesitli sekillerde kendini göstermektedir. Erkeklerde ise
taki, örnegin Afrika’da dogal hayatla savasinda galip gelmek üzere kizgin
ve güçlü bir görüntü vermek isteyen erkegin burnuna geçirdigi çubuklar
ve boynuzu andiran küçük hizmalar, gelismislik düzeyi ile birlikte yüzük,
kravat ignesi, madalyon-kolye, künye ve benzeri sekillerde sikligin,
kisiligin, statü ve gücün bir göstergesi olarak kullanilmaktadir.
Anadolu’da kadinlarin nisan, kina gecesi ve dügünlerde, hatta
dogumda taktiklari tepelikler, tarlada çalisan kadinlarin, çocuklarini sesin
geldigi yöne göre takip etmek amaciyla çocuklarinin el ve ayaklarina
taktiklari halhallar, geleneksel ve günlük yasamda sikça rastlanan
takilardan sadece iki tanesidir. Öte yandan, Osmanlida sikça görüldügü
üzere, kisinin, kendisini çesitli hastaliklara, büyü ve nazara karsi
koruyacagi inanciyla boynunda tasidigi veya gögsüne ilistirdigi, kiymetli
maden ve taslarla süslenerek veya Anadolu’da rastlandigi sekliyle parlak
saten kumaslarin islenmesiyle hazirlanan muska da bir çesit taki olarak
nitelendirilmektedir.



ISTANBUL TICARET ODASI 
Dis Ticaret Subesi
Uygulama Servisi
TAKI
SEKTÖR PROFILI
 Hazirlayan
 MUALLA BILGIN

Osmanlida taki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Osmanlida taki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2013 Cuma

Osmanli'da Mucevher

Osmanlı'da Mücevher

Türkler mücevheri kağıt para gibi kullanırdı. Ticaret amacıyla yaptıkları yolculuklarda kağıt para yerine yanlarında mücevher götürür ve bunları satarak iş görmeyi yeğlerlerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişmesi ve zenginleşmesi ile İstanbul’da mücevhercilik önem kazandı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ve daha sonraki yıllarda İstanbul, dünyanın önemli mücevher üretim merkezlerinden biri oldu. Bu dönemde, imparatorluğa yeni katılan bölge ve ülkelerde yaşayan toplumların birikimleri de eklendiğinden, kuyumculuk ürünlerinin çeşitlerinde belirgin bir artış oldu.
Osmanlı topraklarında yaşamış çok sayıda etnik kimliklerin kültürünü ve binlerce yıllık uygarlıkların izlerini taşıyan Osmanlı kuyumculuğu, bu uygarlıklardan esinlenerek kendi özgün takılarını üretti. Ancak tek tanrılı dinlere geçişten sonra, ölülerin takıları ile birlikte mezara gömülmesi geleneği ortadan kalktığından, günümüzde Selçuklu dönemi veya Osmanlı dönemi başlangıcına ait takı örnekleri yok denecek kadar az…

Ekonomik zorluklar döneminde ise, hazine dairesindeki kıymetli eşyaların, takıların satılması, altınların eritilmesi gibi olayların Osmanlı döneminde çok sık gerçekleştiği biliniyor.Özellikle savaş öncesi başvurulan bu uygulama nedeniyle Anadolu’daki Türk döneminin takı ve süs tarihi de ayrıntılı bilinmiyor.



Saray kuyumcusu olan Evliya Çelebi’nin babası da hazinenin böyle bir amaçla tüketildiğini bizzat yaşamış. Ancak Orta asya’da değişik ülkelerde yaşayan, Türkmen, Özbek gibi Türk boylarının günümüzde hala ürettikleri ve kullandıkları takılar, Selçuklu Osmanlı dönemi öncesinden günümüze kadar uzanan takı kültürü konusunda bize ışık tutuyor.

OSMANLI’DA İLK KUYUMCULUK FUARI

Onbeşinci yüzyıldan başlayarak, doğal güzellikleri ve koruları ile ünlenen Kağıthane,Lale devrinde İstanbul’un en popüler yeri haline geldi. Halkın vazgeçilmez eğlencesi olan Kağıthane mesiresi, bütün İstanbullu’yu kendine çeker, mevsiminde Kağıthane’ye gelmek için insanlar günler öncesinden hazırlık yaparlardı.


Avrupalıların “Tatlı Sular Vadisi” dedikleri Kağıthane’nin ünü İstanbul sınırlarının dışına taşmıştı. Arap, Acem, Hint, Yemen, Habeş yani Asya ve Afrika seyyahları arasında gözde bir mesire yeriydi. İngiliz seyyah Miss Julia Pordoe, 1839 da kaleme aldığı “Boğaz’ın Güzellikleri” kitabında o dönemin Kağıthane’sini şu sözlerle tasvir ediyor:”Vadi, her yandan yüksek tepelerle çevrilidir. Ulu ağaçlar, geniş dallarını çayırın üzerine uzatmışlardır. Pırıl pırıl akan Kağıthane deresi, vadinin yeşilliği bol bir yerinden çıkar ve yeşil çimenlerin arasında, bir gümüş tel gibi uzanır. İnsan bu manzarayı görür görmez, buranın bir piknik yeri olarak yaratıldığı kanısına varır. Uzun ve güneşli bir yaz gününün, Kağıthane’den başka, dünyanın hiçbir yerinde, daha güzel geçirilebileceğini sanmıyorum.”

Eğlenceleri ve mesireleriyle ünlü Kağıthane, aynı zamanda tarihteki ilk kuyumculuk fuarına da mekan oldu. 1500 lü yılların başından itibaren uzunca bir süre, Kağıthane’de 5-6 bin çadır kurularak şenlikler yapılırdı. Yirmi gün süren şenliklerde kuyumcu çavuşları diğer illere gönderilir, birçok kuyumcu Kağıthane şenliklerine davet edilirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun dört bir yanından gelen usta kuyumcular mesirede hünerlerini sergilerdi. En çok beğenilen eserin ustası da “Baş Kuyumcu” olarak adlandırılır ve mesireye bizzat katılan padişah tarafından 12 keselik altınla ödüllendirilirdi.

Evliya Çelebi dünyaca ünlü seyahatnamesinde, Kağıthane civarında düzenlenen Kuyumcular mesiresi’ni kendine has üslubuyla şöyle anlatıyor:
“Osmanlı Devleti dahilindeki bütün kuyumcular bu mesireye yardımda bulunurlar. Üç yüz kese altın kadar masrafı olur. Oniki bin kadar çeşitli mezhebin halife ve postnişleri büyük bir topluluk meydana getirirler. Bu Kağıthane çayırında kuyumcu esnafı, Süleyman Han kanunu gereğince toplanarak sohbet ederler.
Bizzat Osmanlı padişahı dahi gelerek çadırını kurunca, kuyumcubaşına on iki keselik bir hediye vermek Süleyman Han kanunu gereğidir. Çünkü Süleyman han şehzadeliği zamanında, Trabzon şehrinde Rum Konstantin yanında çalışarak kuyumculuk öğrenmiştir. Onun için halifeliği sırasında Saka çeşmesi yakınında kuyumcu dükkanlarını yaptırmıştır. Kuyumcu halifelerinden oniki maharetli usta, önce padişahın, sonra şeyhülislamın, sonra diğer büyük vezirlerin ellerini öperler. Sonra kuyumcubaşı cevahirle işlenmiş küçük bir okuma masası, divit,eyer, kılıç ve hançer gibi hediyeleri padişaha sunar. Velhasıl bu Kağıthane vadisinde beş, altı bin çadır kurulur. Vadi bu yirmi gün içerisinde insan denizi kesilir…
Bunlara yirmi yılda bir gezinti verilerek devlet hazinesinden on kese akça, davulcu ve kös ihsan edilerek,gezinti eylemleri Süleyman Han kanunuydu. Evliya, kuyumcubaşızade olduğumdan üç gezintilerini gördüm. Hatta sultan Muret Han gezintisinde el öperek revan olan evliya idim. Bu gezintiyi meydana getirmek için evvela kuyumcu çavuşları gönderilerek diğer vilayetten olan kuyumcular
Kağıthane gezintisine davet edilir. Bunların hepsinin gelmesi imkansız olduğundan asil ve aklı başında çırakları, post sahibi olmak için onar bin kuruş alarak İstanbul’a gelirler. Bunların gezinti şekilleri, Kağıthane mesiresi münasebetiyle anlatılmıştır. Bunlardan seyishaneler, arabalar ve taht-ı revanlar üzerinde bıçak, hançer, mücevher gemi,eyer, kılıç, bıçak, topuz ve daha başka kıymetli eşya ile dükkanlarını süsleyerek geçerler.”

Kaynak: Goldnews dergisi
        

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Takinin Tanimi ve Tarihcesi


TAKININ TANIMI VE TARIHÇESI

Taki, kisinin günlük giysileriyle bir bütünlük ve renk uyumu saglamak,
kendi stilini yaratmak ve kisiligini yansitmak, ayrica hosluk hissi duymasi
gibi birtakim nedenlerle tasarlanmis çesitli sekillerde ve malzemede
nesneler ve aksesuar olarak tanimlanmaktadir.


Halk arasinda yaygin bir sekilde takilarin, tasiyani gizli güçlerden,
kem göz ve kötülüklerden koruduguna, ayrica sans getirdigine
inanildigina da rastlanmistir. Güzelligin simgesi olmanin ve kattigi enerji
ile kisilerin kendilerine güvenlerini artirmanin yaninda, tarihte
Mezopotamya, Misir, Helen, Etrüsk, Roma krallari ile egemen siniflarin ve
rahiplerin taktiklari, kiymetli tas ve madenlerden olusan takilar, görkemli
biçimleriyle din ve devletin gücünün de simgesi olmuslardir.
Insanoglunun yerlesik düzene geçmesi ile birlikte M.Ö 5000 ila 7000
yillari arasinda tas, hayvan disleri, kemik, deniz kabuklari dahil, dogada
bulunan her sey, kolye, bilezik, yüzük, kemer, taç, igne, bileklik ve halhal
gibi çok çesitli sekillerde tasarlanarak yasamdaki yerlerini almistir.
Ilk altin taki örnekleri M.Ö 3000 yillarinda Mezopotamya’da ortaya
çikmistir. Helenistik çagda Büyük Iskender ile birlikte altin taki, soylularin
günlük hayatinda çok gözde bir esya olmustur. Roma ve Bizans
imparatorluklarinda altin taki üretimi büyük bir gelisme göstermistir.
Truva ve Alacahöyük gibi merkezlerde M.Ö 3000 yilindan itibaren
yapilan kazilarda, taki sanatinda teknik ve tasarim yönünden çok basarili
olundugu ortaya konmustur. Ege’de hüküm süren medeniyetlerde küpe,
bros ve igne topuzlarinda “ari” figürü, küpe ve sarkaçlarda “ay” sembolü
kullanilmak suretiyle tanri Artemis’in varligi, “atmaca” figürü ile tanriçanin
dogadaki egemenligi, “bitki motifleri” ile bereket özelligi yansitilmistir.
Selçuklular da Anadolu’daki kuyumculuga katkida bulunmuslardir.
Anadolu kaynakli bu birikim, Osmanlilara olaganüstü zenginlikte bir taki
kültürünü miras birakmistir.


Osmanlida taki, Bizans, Iran, Hint, Rus ve Avrupa kültürlerinin de
etkisinde, imparatorlugun yedi cihana uzanan gücünü göstermenin bir
vasitasi olarak da özellikle padisahlar, hanim sultanlar ve saray erkani
tarafindan yaygin sekilde kullanilmistir. Kuyumculuk meslegi padisahlar
tarafindan daima desteklenen bir sanat dali olmustur. Öyle ki, tarih
kitaplarinda Yavuz Sultan Selim ve Kanun Sultan Süleyman’in
sehzadelikleri döneminde Trabzon’da kuyumculuk meslegine
yönlendirildikleri, ayrica Osmanlida Tebrizli, Bosnali, Arnavut, Rus,
Ermeni ve Yahudi kuyumcu ustalarinin sanatlarini gelistirme olanagini
bulduklari ifade edilmistir.Zengin dünya kültürü içerisinde en çok farklilik taki çalismalarinda
göze çarpmaktadir. Geçmisten günümüze takilar, toplumlarin yasam
felsefeleri ve aliskanliklarinin da yükledigi anlamla, çok degisik renk, ebat
ve tasarimlarla ortaya çikmaktadir.



Çogunlukla kadinlarin tercih ettigi takilar, dünya kültürlerinde Dogulu
bir kadinin burnuna taktigi hizma, Ingiliz prensesin asalet ve zarafetin
simgesi olarak taktigi pirlanta bir kolye veya basinda tasidigi degerli
taslardan yapilmis bir taç, Fransiz kontesin yakasinda elmas bir bros,
Afrikali kadinlarin daha ince ve uzun bir boyuna sahip olmak için küçük
yaslardan itibaren boyunlarina taktiklari halkalar, Hintli bir rakkasenin
sergiledigi dansin ve müzigin bir parçasi olarak ayaginda tasidigi zilli
halhal gibi çok çesitli sekillerde kendini göstermektedir. Erkeklerde ise
taki, örnegin Afrika’da dogal hayatla savasinda galip gelmek üzere kizgin
ve güçlü bir görüntü vermek isteyen erkegin burnuna geçirdigi çubuklar
ve boynuzu andiran küçük hizmalar, gelismislik düzeyi ile birlikte yüzük,
kravat ignesi, madalyon-kolye, künye ve benzeri sekillerde sikligin,
kisiligin, statü ve gücün bir göstergesi olarak kullanilmaktadir.
Anadolu’da kadinlarin nisan, kina gecesi ve dügünlerde, hatta
dogumda taktiklari tepelikler, tarlada çalisan kadinlarin, çocuklarini sesin
geldigi yöne göre takip etmek amaciyla çocuklarinin el ve ayaklarina
taktiklari halhallar, geleneksel ve günlük yasamda sikça rastlanan
takilardan sadece iki tanesidir. Öte yandan, Osmanlida sikça görüldügü
üzere, kisinin, kendisini çesitli hastaliklara, büyü ve nazara karsi
koruyacagi inanciyla boynunda tasidigi veya gögsüne ilistirdigi, kiymetli
maden ve taslarla süslenerek veya Anadolu’da rastlandigi sekliyle parlak
saten kumaslarin islenmesiyle hazirlanan muska da bir çesit taki olarak
nitelendirilmektedir.



ISTANBUL TICARET ODASI 
Dis Ticaret Subesi
Uygulama Servisi
TAKI
SEKTÖR PROFILI
 Hazirlayan
 MUALLA BILGIN

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler