Bu Blogda Ara

19 Temmuz 2013 Cuma

2013 Ilkbahar/Yaz Taki Trendleri



2013 İlkbahar/Yaz Takı Trendleri ( Gardrop Kedisi )

Hangi kadın takıdan hoşlanmaz? Sade olanlarımızdan, kokoş takılanlarımıza kadar her kadının takmayı sevdiği bir takısı elbette vardır. Bu trend dosyası da hepimizi ilgilendiren takılarda 2013 ilkbahar/yaz sezonunda ne gibi trendlerin olduğu hakkında... Bakalım yeni sezonda kadın takılarında öne çıkan trendler neler?


Pembe altın

Pembe altının yükselişi artık zirveye doğru yol alıyor. Geçtiğimiz sezonlarda özellikle saatlerde önce çıkan pembe altın, şimdilerde aklınıza gelebilecek her takıda kullanılıyor.


Cuff bilezik

Uzun süredir popüler olan cuff bilezikler, yeni sezonda biraz daha gösterişli... Cuff bilezikler büyüklükleri ile dikkat çekiyor.


Çiçekli takılar

Takılarda 60'lı yılların etkisi çiçeklerle kendini belli ediyor. Büyük çiçekli kolye, küpe ve bilezikler bu sezon kıyafetlerimizi tamamlayacak.



Oversized inciler

Bir süredir favori olan inciler, yeni sezonda daha büyük ve göz alıcı şekilde karşımıza çıkıyorlar. İncileri tek sıra halinde değil, üst üste takmak sezonun hitlerinden...


Püskül

Püsküller yine her türlü takıda karşımıza çıkıyorlar. Abartılı ve büyük püsküller dikkat çekiyor.


Büyük halka küpeler

Neredeyse basket çemberi büyüklüğünde yani abartılı halka küpeler yeni sezonda öne çıkan takılardan biri...  (:


Geometrik

Geometrik şekilli takılar sezonun hit parçalarından olmaya aday... Özellikle üçgen şeklindeki takılara dikkat!


Bangles /İnce bilezikler

Üst üste takılmış ince bilezikler bohem bir hava estirecek.


Mercan / Coral

Mercandan yapılmış ya da mercan renginde takılar bir çok tasarımcının koleksiyonunda göze çarpan ve öne çıkan parçalardandı.


Tribal / Etnik

Kızılderililerden Afrikalılara, etnik kültürleri çağrıştıran her türlü takıyı 2013 ilkbahar/yaz sezonunda bol bol göreceğiz.


Büyük kolyeler / Statement Necklace / Chokers

Büyük ve göz alıcı kolyeler kullanmaya devam edeceğiz. Tasma şeklindeki Choker kolyeler de yine popüler...









Gardop Kedisi

2013 Taki trendleri










Bayanların en az kıyafetleri kadar seçimine dikkat ettikleri aksesuarları da hanımların tarzlarında önemli bir yere sahiptir.

Bayanlar için pırlanta ve zümrüt taşlarla başlayan takı merakı günümüzde bu değerli taşların yerini almaya başlayan imitasyonlarla devam etmektedir. Bayanların sadece özel davetlerde değil günlük hayatlarında da farklı bir hava yakalamak için kullandığı takılar her sezon kendi modasını yaratmaya devam etmektedir. Bayanlar için takı deyip geçilmeyecek kadar önemli bir yere sahip olan aksesuarları hanımların geçmişten günümüze kıyafetlerinin tamamlayıcısı olmuştur.

Bayanlar günlük, iş veya gece elbiselerini tamamlayacak farklı takı tasarımlarını sürekli takip etmişlerdir. 2013 yılı takı trendlerinde yaratıcılıklarının en üst noktasını zorlayan tasarımcılar birbirinden şık ürünleri bayanların beğenisine sundular. Takılarda kullanılan materyaller ağırlıklı olarak metal, deri, bakır, altın, gümüş, ve değerli taşlardan oluşmakla birlikte bayanları ışıltılarıyla kendilerine hayran bırakmayı başaracaklardır. Bayanların vazgeçemediği takılar arasında yer alan, boyun ve gerdanlarını süsleyen kolyeler bu yıl oldukça büyük tasarlanmış modelleriyle dikkat çekmektedir. Gümüş ve altın renklerinin hakim olduğu kolyelerinizi bu sezon tişört, atlet ve gömleklerinizle günlük hayatınızda kullanabileceğiniz gibi iri taşlı modelleri özel davetlerde abiye elbiselerinizle de kullanmanız mümkün olacaktır.

inci Kolye 2013 Takı trendleri

Bayanların takı koleksiyonlarında mutlaka bulunan inciler bu sezon modasını sürdürmekle birlikte geçtiğimiz yıllarda kendini küçük, narin modellerle gösteren bu takıların 2013 İlkbahar yaz aylarında yerini büyük ve gösterişli incilere bırakacağını düşünüyoruz. Elbise ve gömleklerde moda olan bebe yaka bu sezon aksesuarlarda da karşımıza kolyelerde çıkacaktır. Kış sezonundan beri kolyelerde yer alan değişik yaka çeşitleriyle kendini gösteren bebe yaka trendi sivri ve yuvarlak yaka modelleriyle hanımların yoğun ilgisini çekecektir. Genelde boncuk, taş, pul, payet ve dantellerin kullanımıyla tasarlanan şık yaka kolyeler yaz aylarında oldukça moda olacaktır. Bayanların şık görünümlerinin kulaklarındaki tamamlayıcısı küpeler şık modelleriyle hanımların değişmez takılarından olmayan devam edecektir. Son yıllarda olduğu gibi bu yazda halka küpeler modasına devam ederken oldukça büyük ve sarkık olan küplerde bayanlar tarafından çokça tercih edilecektir.


Avize Küpe 2013 Takı trendleri

Avize adı verilen küpeler genelde her bayana hitap etmeyen modellerden biri olmakla birlikte bu küpeyi kullanmanız için gerekli olan ince ayrıntı kulak ve boyun bölgesinin uzun olması gerektiğidir. 2013 İlkbahar yaz sezonu küpe modellerinde farklı detaylarda göz doldurmaya devam etmekle birlikte püskül detaylı, geometrik ve otantik baskılı küpeler koleksiyonlarda yerini alacaktır. Hippi tarzı takılarda kendini bileziklerde gösterecektir. Metal bileziklerde şeffaflık trendinin ön planda olacağı modellerin yanında bir diğer renk alternatifi olan neon renklerin bulunduğu kalın bilezikler dikkat çekecektir. Bilekliklerde ise deri ve süet hakimiyeti modasını devam ettirmekle birlikte üzerindeki detaylarla şıklığına şıklık katan bileklikler zımba, çivi gibi detaylarla bileğinizde şık görünümünüzü tamamlayacaktır. Bayanların spor veya klasik giyim tarzlarında mutlaka kullandıkları yüzüklerde cuff adı verilen sade ama gösterişli yüzükler yüm parmaklarınızda yerini alacaktır.

Moda Önerileri

Altin Mucevherat Sektor Raporu


Altın mücevherat ihracatının geçmişi son 20-25 yıla dayanmakla beraber, oldukça iyi bir performansı göstermiştir. Türkiye, 2011 yılı Dünya değerli mücevherat ihracatında 11. sırada yer almakta iken, altın mücevherat ihracatında İtalya’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye’nin altın mücevherat ihracatı 2011 yılında 1.8 Milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. İhracat yapılan başlıca ülkeler, BAE, Irak, Kazakistan, RusyaFederasyonu, ABD, Litvanya, Almanya ve İtalya’dır.

Altın mücevherat sektör raporunun tamamına ulaşmak için tıklayınız. 
Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, İhracat Genel Müdürlüğü

Goldas’in marka yolculugu neden sonlandi?


Goldaş’ın marka yolculuğu neden sonlandı?




MİLLİYET- Ülkemizdeki mücevher sektörünün öncülerinden Goldaş uzun bir markalaşma yolculuğunun sonunda, iflas haberini duyurmak zorunda kaldı. Geçtiğimiz yıllarda ödüller kazanan, hızla büyüyen ve dünyaya açılan bir markamızın iflası ülkemiz için çok üzücü.
Sürdürülebilirlik olmazsa, başarıların ne yazık ki hiç bir kıymeti olmuyorUludağ Ekonomi Zirvesi’nde konuşan Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent, “Başarıyı elde etmek kolay, onu tekrarlamak zordur” diye bu durumu gayet güzel ifade etmişti.
Goldaş, mücevher sektöründe hem ürün tasarımna, hem de mağazacılığa büyük yatırım yapan öncü bir kuruluştu. Başarılı girişim öyküsü, 2006 yılında ona  Ernst Ernst & Young Türkiye'nindüzenlediği 'Türkiye'de Yılın Girişimcisi' yarışmasını kazandırdı. Goldaş Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sedat Yalınkaya 2006 Haziran ayında Monte Carlo'da, 'Dünyada Yılın Girişimcisi Yarışması'nda Türkiye'yi temsil etti.
Yalınkaya, o günlerde Goldaş'ı bir dünya markası haline getirmek istediklerini ifade ederek, "Yurtdışında borsalara kote olmak da, sokakta, mağazalarda tabelalarımızın olması da yurtdışına açılmanın bir parçası. Daha da yaygınlaşmayı hedefliyoruz. Bugün 5 kıtada 40 ülkeye ihracatyapar hale geldik" diye konuşmuştu. Goldaş’ın bu büyük açılma hedefleri, bir bakıma markanın üzücü sonunun da başlangıcı oldu.
Goldaş tasarıma, teknolojisine, insan kaynağına, markasına yatırım yaptı.  Uluslararası Danışmanlık ve Denetim firması Deloitte’un hazırladığı “Tüketici Ürünleri Sektörünün Küresel Güçleri 2009” raporunda, dünyadaki 250 büyük üretici arasında yer aldı.  Capital Dergisi’nin dünyanın önde gelen marka değerlendirme şirketi Brand Finance’le yaptığıı, “Türkiye’nin En Değerli Markaları 2009” araştırmasında, sektöründeki en değerli marka seçildi. Kuruluş hızla büyüdü. 
Ancak, mali kriz, hızla tırmanan altın fiyatları, yatırımcılar ve finans kuruluşlarıyla olan ilişkilerindeki sorunlar Goldaş’ı zor durumda bıraktı. Yabancı bankaların başlattığı hukuki süreçlerin zorladığı yönetim, iflas haberini açıklamak durumunda kaldı. Goldaş’a temyiz yolu açık, bir çıkış yolu bulmasını dileriz.
Hayal kırıklığı olmasın
Türkiye’de devletimiz markalaşma hareketlerine büyük destek veriyor, Kuruluşlarımız dünya markası olma hayaliyle yanıp tutuşuyorlar. Ancak, borçlanan, yayılmak için yakından tanımadıkları coğrafyalarda büyük yatırım yapanlar, çoğu kez hayal kırıklığı yaşıyorlar.
Sürdürülebilirlik için adım adım ilerlemek, büyük yatırımlardan önce mutlaka uzun vadeli plan yapmak, ayrıntılar üzerinde düşünmek,  nakit akışını akıllıca yönetmek, alacakları ve harcamaları sürekli bir biçimde takip etmek ve en önemlisi hesaplı risk alabilmeyi bilmek gerek. Markalaşma, emek, sabır, akıl, ince hesap, sağlam bir ekip ve doğru paydaşlarla çalışmayı gerektiriyor. Şans da hazır olana gülüyor.

Fatoş Karahasan Markalar&trendlerfatos.karahasan@milliyet.com.tr

Mucevher imparatorlari Cartier, Van Cleef & Arpels, Tiffany & Co


1900’lerin başından bugüne kadar Cartier, Van Cleef & Arpels, Tiffany & Co. mücevher evleri, kendi markaları kalıcı sanatsal mirası üzerinde inşa ettiler. İkisi Paris’te biri de New York’ta kurulan bu ünlü markalar günümüzde  ne kadar  birer modern şirket olsalar da hepsi bu işe aile işletmesi olarak başladı. Lüks mücevher pazarının en önemli isimleri olarak tanınan, ödüllü tasarımlarla, efsanevi elmaslarla ve en kaliteli değerli taşlarla ün kazanan bu markalar Kraliyet mensuplarına, Hollywood yıldızlara ve dünyadaki tüm elit kısımlarına hitap etmeyi başardılar. Mücevher sektörünün bu üç devi çeşitli dönemlerde kendine özgü tarzları ile olağanüstü mücevher tasarımları üretti. Günümüzde bile bu markaların modern tasarımlarının birçoğu geçmişte büyük başarı yakalayan eski tasarımlardan ilham alınarak üretilir. Örneğin Tiffany meşhur Schlumberger mineli bileziğini yeniden gündeme getirdi. Ancak bu defa altın süslemelerin yerine pırlanta kullandı. Van Cleef altmışlı yıllarda çok popüler olan Alhambra serisini tekrar dünyaya tanıttı. Cartier ise geçmişte defalarca kullanılan panter mücevherlerine geri döndü. Alhambra koleksiyonunun yeniden tasarlanması son 15 yılının kesinlikle en başarılı geri dönüşü olmuştur. Dünyanın hemen hemen her büyük şehrinde sokakta yürürken mutlaka Alhambra’yi takan kadını görürsünüz. Kadınlar onu takarken kendilerini çok rahat hissederler ve bu rahatlık birçok mücevher markasının kendi tasarımlarında yakalamak istedikleri şeydir. Gösterişli, şık, rahat ancak kesinlikle abartılı değildir. Cartier 1920’li ve 1940’lı yıllarda panter mücevherleri defalarca tanıttı, bugün bile hala gündemde olan panter mücevherler modernize edilerek yeniden üretilir. Sadece geçmişe takılıp gelişmek mümkün değildir, stil ve moda her gün değişiyor ancak belki de bu markaların en büyük başarısı kim olduklarını insanlara unutturmadan eski stilleri güncel tutarak bütünlüğünü korumak olmuştur.
CARTİER
 Maison Cartier 1847 yılında Louis-François Cartier tarafından kurulmuştur. Louis-François Cartier’in oğlu Alfred 1874 yılında aile şirketinin başına geçtikten sonra 1902 yılında Londra ve 1909 yılında New York şubelerini açarak işlerini büyüttü. Cartier oğulların üçüncü nesli – Louis Paris şubelerinde, Pierre New York ve Jacque Londra şubelerinde yönetici olarak çalışmaya devam etti. Louis ve Jacque Cartier vefatlarından sonra Pierre Cartier 1942 yılında Fransa’ya geri döndü ve 1947 yılında emekli olana kadar Cartier İnternational başkanı olarak görev aldı. Jacque Caretier oğlu Jean-Jacque Londra şubesi sorumlusu, Louis Cartier oğlu Claude New York şubesi sorumlusu olarak görevlendirdi. Günümüzde Cartier, Richemont SA lüks grubunun bir parçasıdır. Cartier ustaca kullanılan platin ve elmas kombinasyonu ile Edward dönemi boyunca mücevher yapımında seçkin bir pozisyon aldı. Edward döneminden Art Deco dönemine kadar Cartier standartları belirleyen bir isim olmuştu. Elmas, safir, yakut ve zümrütlerin şanlı kombinasyonları ile ünlü olan Tutti Frutti bilezikleri mücevher açısından tasarım harikası olarak değerlendirildi. 1940 ve 1950’li yıllarda üretilen gizemli masa saatleri sanatsal obje kategorisinde inanılmaz beğeni topladı. Tüm Cartier tasarımlarında geleneksel Fransız iyi zevkini temsil eden bir şey vardır ve bu yüzden Cartier parçaları her zaman popülerliğin zirvesinde kalacak ve gerçek değerin üzerinde prim taşıyacaktır.
VAN CLEEF & ARPELS
1906 yılında yetenekli bir taş kesim ustasının oğlu Alfred Van Cleef eşi Estelle Arpels kardeşleri Charles ve Julien ile Paris’te Maison Van Cleef & Arpels’i kurdu. 1912 yılında şirket Fransa’nın en popüler tatil beldelerinde sezonluk mağazaları açarak orada tatil yapan elit kısımlarını çekmeyi başardı. 1942 yılında Van Cleef & Arpels New York şubesini açtı. Arpels ailesinin torunları yıllar boyunca aile şirketini yönetti 1999 yılında firma Richemont SA tarafından satın alınana kadar. Van Cleef & Arpels’in tasarım icatların arasında kuşkusuz ‘’invisible setting’’ görünmez mıhlama şekli öne çıkıyor. Bu patentli tekniği kullanarak değerli taşlar onları tutan tırnakları görünmeden yan yana dizilir, böylece taşlar mücevherde tamamen aralıksız gibi görünür. İnvisible setting her zaman çok yüksek değer topladı ve bu işçiliği ile ilgili ilginç bir detay var. Fransa’da üretilen invisible mücevherleri Amerika’da üretilen invisible mücevherlerden çok daha pahalıya satılırdı ciddi bir kalite farkının olmamasına rağmen. Belki şirket Fransa kökenli olduğu için insanlar Fransa’da alışveriş yaparken daha yüksek para ödemeyi ikna oluyordu. Van Cleef & Arpels 1906 yılından bu yana gerçekten de harika mücevherleri üretti. Çeşitli hayvan figürlü mücevherleri tasarım açısından çok zevkliydi, balerin broşları son derece şık ve zarifti. Van Cleef & Arpels en kaliteli değerli taşları kullanarak en çok zamanı tasarıma ayırırdı. 1960’lı yıllarda mücevherler 1920’li yıllardan ilham alarak tekrar çok gösterişli bir hal alınca Van Cleef & Arpels 20’li yılları anımsatan ancak çok farklı bir tarz taşıyan büyük boncuklu ve püsküllü setleri üretmeyi başladı. Yine de Van Cleef & Arpels’in gerçek ikonik tasarımı son derece yenilikçi fermuar şeklindeki gerdanlığı olur. Bu kesinlikle Van Cleef’in en şık tasarımlarından biridir.
TİFFANY & CO.
Amerikan mücevher firması Tiffany & Co. Charles Lewis Tiffany tarafından 1837 yılında kurulmuştur. Aslında Charles Lewis Tiffany ilk olarak okul arkadaşı John Young ile New York Broadway’de Tiffany & Young şirketi kurdu. 1953 yılında John Young emekli olunca Charles Lewis Tiffany şirketin kontrolünü tamamen ele geçirerek ismini Tiffany & Co. olarak değiştirdi. İlk dönemlerde Charles Lewis Tiffany klasik gümüş tasarımların üzerine odaklanmıştı. Bu tasarımların başarısı 1876 Paris Dünya fuarında kanıtlandı, bu fuarda Tiffany & Co. ilk Amerikan firması olarak gümüş işçiliği için en üst ödülü kazandı. Charles Lewis Tiffany 1902 yılında öldüğünde şirketin başına oğlu başarılı tasarımcı ve cam sanatçısı Louis Comfort Tiffany geçti. Louis Comfort Tiffany Amerikalıların mücevher anlayışını tamamen değiştirmişti. Mücevherler artık zenginliği değil, iyi zevkini gösteren nesnelere dönüştü. Louis Comfort Tiffany çeşitli renkli taşları kullanarak mücevherlere doğal ve organik görünüm kazandırdı. Tiffany geleneksel olmayan tasarımcıları kullanmaya başlayan ilk mücevher evi oldu. Yıllar boyunca en yetenekli mücevher tasarımcıları firmanın repertuarına renk kattı. Bu gelenek 1885 yılında mücevher orkide tasarımları ile tanınan Paulding Farnham ile başladı. 1956 yılında Jean Schlumberger sıra dışı görünümlü mineli parçaları üretti. Yirminci yüzyılın sonlarından bugüne kadar şirket birçok en önde gelen isimleri ile işbirliği yaptı.  
( 1965 – 1977 ) Donald Claflin, ( 1960 – 1980 ) Angela Cummings,        ( 1974 – bugüne kadar ) Elsa Peretti, ( 1980 – bugüne kadar ) Paloma Picasso, ( 2005  bugüne kadar ) Frank Gehry. Tiffany & Co. 1978 yılında Avon Products’a satıldı. Altı yıl sonra şirket 1984 yılında William R. Chaney liderliğindeki bir yatırımcı grubuna tekrar satıldı.  Tiffany & Co. gerçek altın çağı on dokuzuncu yüzyılın sonunda olmuştu. O dönemde Tiffany’de 128,54 karat sarı Tiffany elması gibi ünlü değerli taşlar ve Louis Comfort Tiffany’nin yaratıcı gücü vardı. 1950’li yıllarda Tiffany tanzanit, kunzit ve tsavorit garnet gibi renkli taşları piyasaya tanıttı. Tiffany renkli taşların tanıtımında ve onları mücevherlere dahil etme alanında her zaman öncülük etti.

Hindistan taki ve mucevherleri


5











Hindistan takı ve mücevher tarihinin yaklaşık
 5000 yıl öncesine dayanması bizleri şaşırtıyor.
Aslında Hindistan'da mücevher bir yaşam stili...
Özellikle bol mücevherli düğün törenlerinde bunu açıkça görebiliyoruz.
Hint takıları, vücudun hemen hemen her parçası için tasarlanmıştır.
Burun hızmalarından bel zincirlerine,
halhallardan ayak parmağında yüzüklere kadar...


Hindistan'a yolunuz düşerse mücevher pazarlarını görmeden gelmeyin..
Altın, gümüş ve çeşitli değerli taşlarla süslü takılar gözlerinizi kamaştıracak.
 

16 Temmuz 2013 Salı

Padisah mucevherleri nasildi? Osmanli Donemı Kuyumculari...


Osmanlı’da mücevher uçsuz bucaksız bir derya... Bu ay da Osmanlı’dan vazgeçmeyelim ve destansı hayatlarıyla tarihimize yön vermiş ecdadımızın, mücevher dünyasında bir yolculuğa çıkalım istedim.


Ayşegül Tuncer Topal -AYSHA,:

Osmanlı’da mücevher padişah merkezliydi. En önemli ve en fazla sayıda mücevher, padişahlar için özenle üretilmekteydi. Bunların bir kısmı, padişahlar tarafından bizzat kullanıldığı gibi, kayda değer bir kısmı da çeşitli vesilelerle hediye edilirdi. Osmanlı Hanedanı’nın hediyeleşme kültürü her daim ilgimi çekmiştir. Padişahlar, çevresindekileri çoğu zaman birşeylere teşvik etmek veya onurlandırmak, ödüllendirmek için hediyeler verirlerdi. Hediyelerin şıklığı, güzel işçiliği ve tabii ki muhteşem taşlarının parlaklığını görünce, insanın o devirlere dönüp, hediyeleşmenin bir parçası olası geliyor...

Kadınlar, genellikle düğün, doğum gibi vesilelerle, kendilerine hediye edilenlerle mücevher sahibi olabiliyorlardı. Kadının statüsüne göre, kullandığı mücevherler de değişkenlik gösteriyordu. Hayır yapmak için mücevherini satan Valide Sultan’lar, zora düştüğünde ailesinin temel ihtiyaçlarını gidermeye çalışan fedakâr anneler içinse, mücevher bir birikim vesilesiydi. Tıpkı günümüzde olduğu gibi…

Her ne kadar merkez padişahlardı desek de, kadınların mücevher gelenekleri o kadar güçlüydü ki, günümüzde bile birçoğumuz farkında olmadan Osmanlı mücevher geleneğini sürdürüyoruz. Halkası tamamlanmadan ortası açık bırakılan, bu sayede her bileğe uyum sağlayan burma altın bilezikler, sıra sıra elmas taşların dizilmesiyle meydana gelen, günümüzde de aynı isimle anılan "akarsu” bilezikler, özellikle elmas severlerin mutlaka bir takımına sahip oldukları "divanhane çivisi” motifli yüzük, kolye ve küpeler… Hatta Osmanlı’da sıkça kullanılan, hilal motifli mücevherler de, gerek klasik gerekse modern mücevher severlerin ilgisini çekmeye devam ediyor.

Mücevher günümüzde de olduğu gibi; padişahlar tarafından bazı mesajları vermek ve bir anlamda kendilerini ifade etmek amacıyla kullanılırdı. Padişahlar, özellikle gücü sembolize etmek, dosta düşmana devletinin gücünü göstermek amacıyla, yükseliş devriyle birlikte ihtişamlı takılar takmaya başladılar. Gittiğimiz düğünlerde, meraklı gözlerle ‘acaba ne takmışlar’ bakışlarına alışkın hanımlar olarak, sultanların bu bakış açılarını garipseyemeyiz.

İşte bu sırada aklımıza, hepimizin zihninde yer etmiş, muhteşem mücevherlerle bezenmiş padişah sorguçları geliyor. Tam olarak ne zaman kullanıldıklarını bilemesek de, tarihi kayıt ve minyatürlerde Kanuni Sultan Süleyman Han’dan itibaren, sultanların tahta çıkışlarda, savaşlarda ve çeşitli merasimlerde, kıyafetlerini sorguçlarla tamamlamaya başladıklarını görebiliriz. Bazı devlet adamları da, rütbelerini belli etmek amacıyla sorguç takabilirlerdi. Ancak padişah bineceği zaman sorguçla süslenen atlar, saltanatın ihtişamına ihtişam katardı herhalde.

Mücevherin tarzı, kullanım biçimi, kullanılan madenler ve taşlar da, günün siyasi ve ekonomik şartlarına göre farklılık gösteriyordu. Dönemin kuyumcuları, büyük bir titizlikle farklı kültürleri, gelenek ve görenekleri içinde barındıran Osmanlı sentezini, adeta mücevherlerine yansıtıyordu. İmparatorluk büyüyüp geliştikçe, onlar da farklı madenleri, kıymetli taşları ve üretim tekniklerini mücevherlerine taşıyorlardı. Horasan’dan, Tebriz’den, Rusya’dan ve Balkanlar’dan renk renk Osmanlı dokusu, mücevherde kendini gösteriyordu.

Osmanlı’nın zirvede olduğu günlerde, iri taşlar ve gösterişli takılar öne çıktığı gibi, imparatorluğun yavaş yavaş çöküşe gittiği ve Batı etkisinin her alanda kendini gösterdiği 18. yy’dan itibaren, takılar da siyasete paralel olarak değişiklik gösteriyordu.

Osmanlı mücevherinin bu denli gelişmesinde, padişahların kuyumculuk sanatına verdikleri desteğe de vurgu yapmakta fayda vardır. Evliya Çelebi, hem Yavuz Sultan Selim’in hem de Kanuni Sultan Süleyman’ın kuyumculuk eğitimi aldıklarını nakletmiştir. Bir nevi "sultan sanatı” olarak görülen kuyumculuğun, diğer tüm sanat dallarının da zirvede olduğu, 16. yy’da en kıymetli başyapıtlarını üretmiş olmasının tesadüf olmadığını gösterir. Bu dönemlerde artık mücevher Osmanlı geleneğinin önemli bir parçası haline gelmişti.

Osmanlı’nın kültürel zenginliği, münferit mücevher parçalarına yansıdığı gibi, takıların kombinlenmesinde de kendini gösterirdi. Aynı dönemde Avrupa da mücevherleri kombinlerken, mutlaka aynı motifin tekrarlanmasını sağlamak geleneği hakimken, Osmanlı’da farklı motiflere sahip takıların birbirleriyle uyumlu olacak şekilde bir arada takılmaları uygundu.

Yapımı haftalar hatta bazen aylar süren, kullananların anılarını taşıyan bu kıymetli takılardan günümüze çok azının ulaşabilmesinin de hüzünlü bir nedeni var. Bir kısmı; günün değişen modasına uyabilmek hevesiyle, zaman içinde farklı takılara dönüşmüşse de, birçoğu ekonomik şartlar ağırlaştıkça, çeşitli ihtiyaçları karşılayabilmek için elden çıkartılmak zorunda kalmıştır. Hanedanın son üyelerinin, yurt dışında sürgün yıllarında hayatta kalabilmek için, bir anlamda tüm toplumumuzun ve İslam âleminin kültür hazinesi olan mücevherlerini satmak zorunda kalması son derece üzücüdür. Bu mücevherlere her bakışımda, şu an hayatta olmayan son Osmanlı Hanedanı’na mensup kıymetli bir büyüğümüzle yaptığımız bir sohbette; "Anılarımızı satarak hayatta kalmaya çalışıyoruz,” sözünü hatırlarım ve içim burkulur. Yüzyıllar süren ihtişam, kıymetli ellerden çıkarmaktadır… Kim bilir kaç parça ata yadigârı mücevherin yolculuğundaki bu son nokta, hüzünlü olsa da, iyi ki bu yolculuğa çıkmışız. Bu eserleri görmüş, onlara ve dolayısıyla kendi şanlı tarihimize vakıf olabilmişiz.
 
Aysha Dergi

19 Temmuz 2013 Cuma

2013 Ilkbahar/Yaz Taki Trendleri



2013 İlkbahar/Yaz Takı Trendleri ( Gardrop Kedisi )

Hangi kadın takıdan hoşlanmaz? Sade olanlarımızdan, kokoş takılanlarımıza kadar her kadının takmayı sevdiği bir takısı elbette vardır. Bu trend dosyası da hepimizi ilgilendiren takılarda 2013 ilkbahar/yaz sezonunda ne gibi trendlerin olduğu hakkında... Bakalım yeni sezonda kadın takılarında öne çıkan trendler neler?


Pembe altın

Pembe altının yükselişi artık zirveye doğru yol alıyor. Geçtiğimiz sezonlarda özellikle saatlerde önce çıkan pembe altın, şimdilerde aklınıza gelebilecek her takıda kullanılıyor.


Cuff bilezik

Uzun süredir popüler olan cuff bilezikler, yeni sezonda biraz daha gösterişli... Cuff bilezikler büyüklükleri ile dikkat çekiyor.


Çiçekli takılar

Takılarda 60'lı yılların etkisi çiçeklerle kendini belli ediyor. Büyük çiçekli kolye, küpe ve bilezikler bu sezon kıyafetlerimizi tamamlayacak.



Oversized inciler

Bir süredir favori olan inciler, yeni sezonda daha büyük ve göz alıcı şekilde karşımıza çıkıyorlar. İncileri tek sıra halinde değil, üst üste takmak sezonun hitlerinden...


Püskül

Püsküller yine her türlü takıda karşımıza çıkıyorlar. Abartılı ve büyük püsküller dikkat çekiyor.


Büyük halka küpeler

Neredeyse basket çemberi büyüklüğünde yani abartılı halka küpeler yeni sezonda öne çıkan takılardan biri...  (:


Geometrik

Geometrik şekilli takılar sezonun hit parçalarından olmaya aday... Özellikle üçgen şeklindeki takılara dikkat!


Bangles /İnce bilezikler

Üst üste takılmış ince bilezikler bohem bir hava estirecek.


Mercan / Coral

Mercandan yapılmış ya da mercan renginde takılar bir çok tasarımcının koleksiyonunda göze çarpan ve öne çıkan parçalardandı.


Tribal / Etnik

Kızılderililerden Afrikalılara, etnik kültürleri çağrıştıran her türlü takıyı 2013 ilkbahar/yaz sezonunda bol bol göreceğiz.


Büyük kolyeler / Statement Necklace / Chokers

Büyük ve göz alıcı kolyeler kullanmaya devam edeceğiz. Tasma şeklindeki Choker kolyeler de yine popüler...









Gardop Kedisi

2013 Taki trendleri










Bayanların en az kıyafetleri kadar seçimine dikkat ettikleri aksesuarları da hanımların tarzlarında önemli bir yere sahiptir.

Bayanlar için pırlanta ve zümrüt taşlarla başlayan takı merakı günümüzde bu değerli taşların yerini almaya başlayan imitasyonlarla devam etmektedir. Bayanların sadece özel davetlerde değil günlük hayatlarında da farklı bir hava yakalamak için kullandığı takılar her sezon kendi modasını yaratmaya devam etmektedir. Bayanlar için takı deyip geçilmeyecek kadar önemli bir yere sahip olan aksesuarları hanımların geçmişten günümüze kıyafetlerinin tamamlayıcısı olmuştur.

Bayanlar günlük, iş veya gece elbiselerini tamamlayacak farklı takı tasarımlarını sürekli takip etmişlerdir. 2013 yılı takı trendlerinde yaratıcılıklarının en üst noktasını zorlayan tasarımcılar birbirinden şık ürünleri bayanların beğenisine sundular. Takılarda kullanılan materyaller ağırlıklı olarak metal, deri, bakır, altın, gümüş, ve değerli taşlardan oluşmakla birlikte bayanları ışıltılarıyla kendilerine hayran bırakmayı başaracaklardır. Bayanların vazgeçemediği takılar arasında yer alan, boyun ve gerdanlarını süsleyen kolyeler bu yıl oldukça büyük tasarlanmış modelleriyle dikkat çekmektedir. Gümüş ve altın renklerinin hakim olduğu kolyelerinizi bu sezon tişört, atlet ve gömleklerinizle günlük hayatınızda kullanabileceğiniz gibi iri taşlı modelleri özel davetlerde abiye elbiselerinizle de kullanmanız mümkün olacaktır.

inci Kolye 2013 Takı trendleri

Bayanların takı koleksiyonlarında mutlaka bulunan inciler bu sezon modasını sürdürmekle birlikte geçtiğimiz yıllarda kendini küçük, narin modellerle gösteren bu takıların 2013 İlkbahar yaz aylarında yerini büyük ve gösterişli incilere bırakacağını düşünüyoruz. Elbise ve gömleklerde moda olan bebe yaka bu sezon aksesuarlarda da karşımıza kolyelerde çıkacaktır. Kış sezonundan beri kolyelerde yer alan değişik yaka çeşitleriyle kendini gösteren bebe yaka trendi sivri ve yuvarlak yaka modelleriyle hanımların yoğun ilgisini çekecektir. Genelde boncuk, taş, pul, payet ve dantellerin kullanımıyla tasarlanan şık yaka kolyeler yaz aylarında oldukça moda olacaktır. Bayanların şık görünümlerinin kulaklarındaki tamamlayıcısı küpeler şık modelleriyle hanımların değişmez takılarından olmayan devam edecektir. Son yıllarda olduğu gibi bu yazda halka küpeler modasına devam ederken oldukça büyük ve sarkık olan küplerde bayanlar tarafından çokça tercih edilecektir.


Avize Küpe 2013 Takı trendleri

Avize adı verilen küpeler genelde her bayana hitap etmeyen modellerden biri olmakla birlikte bu küpeyi kullanmanız için gerekli olan ince ayrıntı kulak ve boyun bölgesinin uzun olması gerektiğidir. 2013 İlkbahar yaz sezonu küpe modellerinde farklı detaylarda göz doldurmaya devam etmekle birlikte püskül detaylı, geometrik ve otantik baskılı küpeler koleksiyonlarda yerini alacaktır. Hippi tarzı takılarda kendini bileziklerde gösterecektir. Metal bileziklerde şeffaflık trendinin ön planda olacağı modellerin yanında bir diğer renk alternatifi olan neon renklerin bulunduğu kalın bilezikler dikkat çekecektir. Bilekliklerde ise deri ve süet hakimiyeti modasını devam ettirmekle birlikte üzerindeki detaylarla şıklığına şıklık katan bileklikler zımba, çivi gibi detaylarla bileğinizde şık görünümünüzü tamamlayacaktır. Bayanların spor veya klasik giyim tarzlarında mutlaka kullandıkları yüzüklerde cuff adı verilen sade ama gösterişli yüzükler yüm parmaklarınızda yerini alacaktır.

Moda Önerileri

Altin Mucevherat Sektor Raporu


Altın mücevherat ihracatının geçmişi son 20-25 yıla dayanmakla beraber, oldukça iyi bir performansı göstermiştir. Türkiye, 2011 yılı Dünya değerli mücevherat ihracatında 11. sırada yer almakta iken, altın mücevherat ihracatında İtalya’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye’nin altın mücevherat ihracatı 2011 yılında 1.8 Milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. İhracat yapılan başlıca ülkeler, BAE, Irak, Kazakistan, RusyaFederasyonu, ABD, Litvanya, Almanya ve İtalya’dır.

Altın mücevherat sektör raporunun tamamına ulaşmak için tıklayınız. 
Kaynak: Ekonomi Bakanlığı, İhracat Genel Müdürlüğü

Goldas’in marka yolculugu neden sonlandi?


Goldaş’ın marka yolculuğu neden sonlandı?




MİLLİYET- Ülkemizdeki mücevher sektörünün öncülerinden Goldaş uzun bir markalaşma yolculuğunun sonunda, iflas haberini duyurmak zorunda kaldı. Geçtiğimiz yıllarda ödüller kazanan, hızla büyüyen ve dünyaya açılan bir markamızın iflası ülkemiz için çok üzücü.
Sürdürülebilirlik olmazsa, başarıların ne yazık ki hiç bir kıymeti olmuyorUludağ Ekonomi Zirvesi’nde konuşan Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent, “Başarıyı elde etmek kolay, onu tekrarlamak zordur” diye bu durumu gayet güzel ifade etmişti.
Goldaş, mücevher sektöründe hem ürün tasarımna, hem de mağazacılığa büyük yatırım yapan öncü bir kuruluştu. Başarılı girişim öyküsü, 2006 yılında ona  Ernst Ernst & Young Türkiye'nindüzenlediği 'Türkiye'de Yılın Girişimcisi' yarışmasını kazandırdı. Goldaş Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sedat Yalınkaya 2006 Haziran ayında Monte Carlo'da, 'Dünyada Yılın Girişimcisi Yarışması'nda Türkiye'yi temsil etti.
Yalınkaya, o günlerde Goldaş'ı bir dünya markası haline getirmek istediklerini ifade ederek, "Yurtdışında borsalara kote olmak da, sokakta, mağazalarda tabelalarımızın olması da yurtdışına açılmanın bir parçası. Daha da yaygınlaşmayı hedefliyoruz. Bugün 5 kıtada 40 ülkeye ihracatyapar hale geldik" diye konuşmuştu. Goldaş’ın bu büyük açılma hedefleri, bir bakıma markanın üzücü sonunun da başlangıcı oldu.
Goldaş tasarıma, teknolojisine, insan kaynağına, markasına yatırım yaptı.  Uluslararası Danışmanlık ve Denetim firması Deloitte’un hazırladığı “Tüketici Ürünleri Sektörünün Küresel Güçleri 2009” raporunda, dünyadaki 250 büyük üretici arasında yer aldı.  Capital Dergisi’nin dünyanın önde gelen marka değerlendirme şirketi Brand Finance’le yaptığıı, “Türkiye’nin En Değerli Markaları 2009” araştırmasında, sektöründeki en değerli marka seçildi. Kuruluş hızla büyüdü. 
Ancak, mali kriz, hızla tırmanan altın fiyatları, yatırımcılar ve finans kuruluşlarıyla olan ilişkilerindeki sorunlar Goldaş’ı zor durumda bıraktı. Yabancı bankaların başlattığı hukuki süreçlerin zorladığı yönetim, iflas haberini açıklamak durumunda kaldı. Goldaş’a temyiz yolu açık, bir çıkış yolu bulmasını dileriz.
Hayal kırıklığı olmasın
Türkiye’de devletimiz markalaşma hareketlerine büyük destek veriyor, Kuruluşlarımız dünya markası olma hayaliyle yanıp tutuşuyorlar. Ancak, borçlanan, yayılmak için yakından tanımadıkları coğrafyalarda büyük yatırım yapanlar, çoğu kez hayal kırıklığı yaşıyorlar.
Sürdürülebilirlik için adım adım ilerlemek, büyük yatırımlardan önce mutlaka uzun vadeli plan yapmak, ayrıntılar üzerinde düşünmek,  nakit akışını akıllıca yönetmek, alacakları ve harcamaları sürekli bir biçimde takip etmek ve en önemlisi hesaplı risk alabilmeyi bilmek gerek. Markalaşma, emek, sabır, akıl, ince hesap, sağlam bir ekip ve doğru paydaşlarla çalışmayı gerektiriyor. Şans da hazır olana gülüyor.

Fatoş Karahasan Markalar&trendlerfatos.karahasan@milliyet.com.tr

Mucevher imparatorlari Cartier, Van Cleef & Arpels, Tiffany & Co


1900’lerin başından bugüne kadar Cartier, Van Cleef & Arpels, Tiffany & Co. mücevher evleri, kendi markaları kalıcı sanatsal mirası üzerinde inşa ettiler. İkisi Paris’te biri de New York’ta kurulan bu ünlü markalar günümüzde  ne kadar  birer modern şirket olsalar da hepsi bu işe aile işletmesi olarak başladı. Lüks mücevher pazarının en önemli isimleri olarak tanınan, ödüllü tasarımlarla, efsanevi elmaslarla ve en kaliteli değerli taşlarla ün kazanan bu markalar Kraliyet mensuplarına, Hollywood yıldızlara ve dünyadaki tüm elit kısımlarına hitap etmeyi başardılar. Mücevher sektörünün bu üç devi çeşitli dönemlerde kendine özgü tarzları ile olağanüstü mücevher tasarımları üretti. Günümüzde bile bu markaların modern tasarımlarının birçoğu geçmişte büyük başarı yakalayan eski tasarımlardan ilham alınarak üretilir. Örneğin Tiffany meşhur Schlumberger mineli bileziğini yeniden gündeme getirdi. Ancak bu defa altın süslemelerin yerine pırlanta kullandı. Van Cleef altmışlı yıllarda çok popüler olan Alhambra serisini tekrar dünyaya tanıttı. Cartier ise geçmişte defalarca kullanılan panter mücevherlerine geri döndü. Alhambra koleksiyonunun yeniden tasarlanması son 15 yılının kesinlikle en başarılı geri dönüşü olmuştur. Dünyanın hemen hemen her büyük şehrinde sokakta yürürken mutlaka Alhambra’yi takan kadını görürsünüz. Kadınlar onu takarken kendilerini çok rahat hissederler ve bu rahatlık birçok mücevher markasının kendi tasarımlarında yakalamak istedikleri şeydir. Gösterişli, şık, rahat ancak kesinlikle abartılı değildir. Cartier 1920’li ve 1940’lı yıllarda panter mücevherleri defalarca tanıttı, bugün bile hala gündemde olan panter mücevherler modernize edilerek yeniden üretilir. Sadece geçmişe takılıp gelişmek mümkün değildir, stil ve moda her gün değişiyor ancak belki de bu markaların en büyük başarısı kim olduklarını insanlara unutturmadan eski stilleri güncel tutarak bütünlüğünü korumak olmuştur.
CARTİER
 Maison Cartier 1847 yılında Louis-François Cartier tarafından kurulmuştur. Louis-François Cartier’in oğlu Alfred 1874 yılında aile şirketinin başına geçtikten sonra 1902 yılında Londra ve 1909 yılında New York şubelerini açarak işlerini büyüttü. Cartier oğulların üçüncü nesli – Louis Paris şubelerinde, Pierre New York ve Jacque Londra şubelerinde yönetici olarak çalışmaya devam etti. Louis ve Jacque Cartier vefatlarından sonra Pierre Cartier 1942 yılında Fransa’ya geri döndü ve 1947 yılında emekli olana kadar Cartier İnternational başkanı olarak görev aldı. Jacque Caretier oğlu Jean-Jacque Londra şubesi sorumlusu, Louis Cartier oğlu Claude New York şubesi sorumlusu olarak görevlendirdi. Günümüzde Cartier, Richemont SA lüks grubunun bir parçasıdır. Cartier ustaca kullanılan platin ve elmas kombinasyonu ile Edward dönemi boyunca mücevher yapımında seçkin bir pozisyon aldı. Edward döneminden Art Deco dönemine kadar Cartier standartları belirleyen bir isim olmuştu. Elmas, safir, yakut ve zümrütlerin şanlı kombinasyonları ile ünlü olan Tutti Frutti bilezikleri mücevher açısından tasarım harikası olarak değerlendirildi. 1940 ve 1950’li yıllarda üretilen gizemli masa saatleri sanatsal obje kategorisinde inanılmaz beğeni topladı. Tüm Cartier tasarımlarında geleneksel Fransız iyi zevkini temsil eden bir şey vardır ve bu yüzden Cartier parçaları her zaman popülerliğin zirvesinde kalacak ve gerçek değerin üzerinde prim taşıyacaktır.
VAN CLEEF & ARPELS
1906 yılında yetenekli bir taş kesim ustasının oğlu Alfred Van Cleef eşi Estelle Arpels kardeşleri Charles ve Julien ile Paris’te Maison Van Cleef & Arpels’i kurdu. 1912 yılında şirket Fransa’nın en popüler tatil beldelerinde sezonluk mağazaları açarak orada tatil yapan elit kısımlarını çekmeyi başardı. 1942 yılında Van Cleef & Arpels New York şubesini açtı. Arpels ailesinin torunları yıllar boyunca aile şirketini yönetti 1999 yılında firma Richemont SA tarafından satın alınana kadar. Van Cleef & Arpels’in tasarım icatların arasında kuşkusuz ‘’invisible setting’’ görünmez mıhlama şekli öne çıkıyor. Bu patentli tekniği kullanarak değerli taşlar onları tutan tırnakları görünmeden yan yana dizilir, böylece taşlar mücevherde tamamen aralıksız gibi görünür. İnvisible setting her zaman çok yüksek değer topladı ve bu işçiliği ile ilgili ilginç bir detay var. Fransa’da üretilen invisible mücevherleri Amerika’da üretilen invisible mücevherlerden çok daha pahalıya satılırdı ciddi bir kalite farkının olmamasına rağmen. Belki şirket Fransa kökenli olduğu için insanlar Fransa’da alışveriş yaparken daha yüksek para ödemeyi ikna oluyordu. Van Cleef & Arpels 1906 yılından bu yana gerçekten de harika mücevherleri üretti. Çeşitli hayvan figürlü mücevherleri tasarım açısından çok zevkliydi, balerin broşları son derece şık ve zarifti. Van Cleef & Arpels en kaliteli değerli taşları kullanarak en çok zamanı tasarıma ayırırdı. 1960’lı yıllarda mücevherler 1920’li yıllardan ilham alarak tekrar çok gösterişli bir hal alınca Van Cleef & Arpels 20’li yılları anımsatan ancak çok farklı bir tarz taşıyan büyük boncuklu ve püsküllü setleri üretmeyi başladı. Yine de Van Cleef & Arpels’in gerçek ikonik tasarımı son derece yenilikçi fermuar şeklindeki gerdanlığı olur. Bu kesinlikle Van Cleef’in en şık tasarımlarından biridir.
TİFFANY & CO.
Amerikan mücevher firması Tiffany & Co. Charles Lewis Tiffany tarafından 1837 yılında kurulmuştur. Aslında Charles Lewis Tiffany ilk olarak okul arkadaşı John Young ile New York Broadway’de Tiffany & Young şirketi kurdu. 1953 yılında John Young emekli olunca Charles Lewis Tiffany şirketin kontrolünü tamamen ele geçirerek ismini Tiffany & Co. olarak değiştirdi. İlk dönemlerde Charles Lewis Tiffany klasik gümüş tasarımların üzerine odaklanmıştı. Bu tasarımların başarısı 1876 Paris Dünya fuarında kanıtlandı, bu fuarda Tiffany & Co. ilk Amerikan firması olarak gümüş işçiliği için en üst ödülü kazandı. Charles Lewis Tiffany 1902 yılında öldüğünde şirketin başına oğlu başarılı tasarımcı ve cam sanatçısı Louis Comfort Tiffany geçti. Louis Comfort Tiffany Amerikalıların mücevher anlayışını tamamen değiştirmişti. Mücevherler artık zenginliği değil, iyi zevkini gösteren nesnelere dönüştü. Louis Comfort Tiffany çeşitli renkli taşları kullanarak mücevherlere doğal ve organik görünüm kazandırdı. Tiffany geleneksel olmayan tasarımcıları kullanmaya başlayan ilk mücevher evi oldu. Yıllar boyunca en yetenekli mücevher tasarımcıları firmanın repertuarına renk kattı. Bu gelenek 1885 yılında mücevher orkide tasarımları ile tanınan Paulding Farnham ile başladı. 1956 yılında Jean Schlumberger sıra dışı görünümlü mineli parçaları üretti. Yirminci yüzyılın sonlarından bugüne kadar şirket birçok en önde gelen isimleri ile işbirliği yaptı.  
( 1965 – 1977 ) Donald Claflin, ( 1960 – 1980 ) Angela Cummings,        ( 1974 – bugüne kadar ) Elsa Peretti, ( 1980 – bugüne kadar ) Paloma Picasso, ( 2005  bugüne kadar ) Frank Gehry. Tiffany & Co. 1978 yılında Avon Products’a satıldı. Altı yıl sonra şirket 1984 yılında William R. Chaney liderliğindeki bir yatırımcı grubuna tekrar satıldı.  Tiffany & Co. gerçek altın çağı on dokuzuncu yüzyılın sonunda olmuştu. O dönemde Tiffany’de 128,54 karat sarı Tiffany elması gibi ünlü değerli taşlar ve Louis Comfort Tiffany’nin yaratıcı gücü vardı. 1950’li yıllarda Tiffany tanzanit, kunzit ve tsavorit garnet gibi renkli taşları piyasaya tanıttı. Tiffany renkli taşların tanıtımında ve onları mücevherlere dahil etme alanında her zaman öncülük etti.

Hindistan taki ve mucevherleri


5











Hindistan takı ve mücevher tarihinin yaklaşık
 5000 yıl öncesine dayanması bizleri şaşırtıyor.
Aslında Hindistan'da mücevher bir yaşam stili...
Özellikle bol mücevherli düğün törenlerinde bunu açıkça görebiliyoruz.
Hint takıları, vücudun hemen hemen her parçası için tasarlanmıştır.
Burun hızmalarından bel zincirlerine,
halhallardan ayak parmağında yüzüklere kadar...


Hindistan'a yolunuz düşerse mücevher pazarlarını görmeden gelmeyin..
Altın, gümüş ve çeşitli değerli taşlarla süslü takılar gözlerinizi kamaştıracak.
 

16 Temmuz 2013 Salı

Padisah mucevherleri nasildi? Osmanli Donemı Kuyumculari...


Osmanlı’da mücevher uçsuz bucaksız bir derya... Bu ay da Osmanlı’dan vazgeçmeyelim ve destansı hayatlarıyla tarihimize yön vermiş ecdadımızın, mücevher dünyasında bir yolculuğa çıkalım istedim.


Ayşegül Tuncer Topal -AYSHA,:

Osmanlı’da mücevher padişah merkezliydi. En önemli ve en fazla sayıda mücevher, padişahlar için özenle üretilmekteydi. Bunların bir kısmı, padişahlar tarafından bizzat kullanıldığı gibi, kayda değer bir kısmı da çeşitli vesilelerle hediye edilirdi. Osmanlı Hanedanı’nın hediyeleşme kültürü her daim ilgimi çekmiştir. Padişahlar, çevresindekileri çoğu zaman birşeylere teşvik etmek veya onurlandırmak, ödüllendirmek için hediyeler verirlerdi. Hediyelerin şıklığı, güzel işçiliği ve tabii ki muhteşem taşlarının parlaklığını görünce, insanın o devirlere dönüp, hediyeleşmenin bir parçası olası geliyor...

Kadınlar, genellikle düğün, doğum gibi vesilelerle, kendilerine hediye edilenlerle mücevher sahibi olabiliyorlardı. Kadının statüsüne göre, kullandığı mücevherler de değişkenlik gösteriyordu. Hayır yapmak için mücevherini satan Valide Sultan’lar, zora düştüğünde ailesinin temel ihtiyaçlarını gidermeye çalışan fedakâr anneler içinse, mücevher bir birikim vesilesiydi. Tıpkı günümüzde olduğu gibi…

Her ne kadar merkez padişahlardı desek de, kadınların mücevher gelenekleri o kadar güçlüydü ki, günümüzde bile birçoğumuz farkında olmadan Osmanlı mücevher geleneğini sürdürüyoruz. Halkası tamamlanmadan ortası açık bırakılan, bu sayede her bileğe uyum sağlayan burma altın bilezikler, sıra sıra elmas taşların dizilmesiyle meydana gelen, günümüzde de aynı isimle anılan "akarsu” bilezikler, özellikle elmas severlerin mutlaka bir takımına sahip oldukları "divanhane çivisi” motifli yüzük, kolye ve küpeler… Hatta Osmanlı’da sıkça kullanılan, hilal motifli mücevherler de, gerek klasik gerekse modern mücevher severlerin ilgisini çekmeye devam ediyor.

Mücevher günümüzde de olduğu gibi; padişahlar tarafından bazı mesajları vermek ve bir anlamda kendilerini ifade etmek amacıyla kullanılırdı. Padişahlar, özellikle gücü sembolize etmek, dosta düşmana devletinin gücünü göstermek amacıyla, yükseliş devriyle birlikte ihtişamlı takılar takmaya başladılar. Gittiğimiz düğünlerde, meraklı gözlerle ‘acaba ne takmışlar’ bakışlarına alışkın hanımlar olarak, sultanların bu bakış açılarını garipseyemeyiz.

İşte bu sırada aklımıza, hepimizin zihninde yer etmiş, muhteşem mücevherlerle bezenmiş padişah sorguçları geliyor. Tam olarak ne zaman kullanıldıklarını bilemesek de, tarihi kayıt ve minyatürlerde Kanuni Sultan Süleyman Han’dan itibaren, sultanların tahta çıkışlarda, savaşlarda ve çeşitli merasimlerde, kıyafetlerini sorguçlarla tamamlamaya başladıklarını görebiliriz. Bazı devlet adamları da, rütbelerini belli etmek amacıyla sorguç takabilirlerdi. Ancak padişah bineceği zaman sorguçla süslenen atlar, saltanatın ihtişamına ihtişam katardı herhalde.

Mücevherin tarzı, kullanım biçimi, kullanılan madenler ve taşlar da, günün siyasi ve ekonomik şartlarına göre farklılık gösteriyordu. Dönemin kuyumcuları, büyük bir titizlikle farklı kültürleri, gelenek ve görenekleri içinde barındıran Osmanlı sentezini, adeta mücevherlerine yansıtıyordu. İmparatorluk büyüyüp geliştikçe, onlar da farklı madenleri, kıymetli taşları ve üretim tekniklerini mücevherlerine taşıyorlardı. Horasan’dan, Tebriz’den, Rusya’dan ve Balkanlar’dan renk renk Osmanlı dokusu, mücevherde kendini gösteriyordu.

Osmanlı’nın zirvede olduğu günlerde, iri taşlar ve gösterişli takılar öne çıktığı gibi, imparatorluğun yavaş yavaş çöküşe gittiği ve Batı etkisinin her alanda kendini gösterdiği 18. yy’dan itibaren, takılar da siyasete paralel olarak değişiklik gösteriyordu.

Osmanlı mücevherinin bu denli gelişmesinde, padişahların kuyumculuk sanatına verdikleri desteğe de vurgu yapmakta fayda vardır. Evliya Çelebi, hem Yavuz Sultan Selim’in hem de Kanuni Sultan Süleyman’ın kuyumculuk eğitimi aldıklarını nakletmiştir. Bir nevi "sultan sanatı” olarak görülen kuyumculuğun, diğer tüm sanat dallarının da zirvede olduğu, 16. yy’da en kıymetli başyapıtlarını üretmiş olmasının tesadüf olmadığını gösterir. Bu dönemlerde artık mücevher Osmanlı geleneğinin önemli bir parçası haline gelmişti.

Osmanlı’nın kültürel zenginliği, münferit mücevher parçalarına yansıdığı gibi, takıların kombinlenmesinde de kendini gösterirdi. Aynı dönemde Avrupa da mücevherleri kombinlerken, mutlaka aynı motifin tekrarlanmasını sağlamak geleneği hakimken, Osmanlı’da farklı motiflere sahip takıların birbirleriyle uyumlu olacak şekilde bir arada takılmaları uygundu.

Yapımı haftalar hatta bazen aylar süren, kullananların anılarını taşıyan bu kıymetli takılardan günümüze çok azının ulaşabilmesinin de hüzünlü bir nedeni var. Bir kısmı; günün değişen modasına uyabilmek hevesiyle, zaman içinde farklı takılara dönüşmüşse de, birçoğu ekonomik şartlar ağırlaştıkça, çeşitli ihtiyaçları karşılayabilmek için elden çıkartılmak zorunda kalmıştır. Hanedanın son üyelerinin, yurt dışında sürgün yıllarında hayatta kalabilmek için, bir anlamda tüm toplumumuzun ve İslam âleminin kültür hazinesi olan mücevherlerini satmak zorunda kalması son derece üzücüdür. Bu mücevherlere her bakışımda, şu an hayatta olmayan son Osmanlı Hanedanı’na mensup kıymetli bir büyüğümüzle yaptığımız bir sohbette; "Anılarımızı satarak hayatta kalmaya çalışıyoruz,” sözünü hatırlarım ve içim burkulur. Yüzyıllar süren ihtişam, kıymetli ellerden çıkarmaktadır… Kim bilir kaç parça ata yadigârı mücevherin yolculuğundaki bu son nokta, hüzünlü olsa da, iyi ki bu yolculuğa çıkmışız. Bu eserleri görmüş, onlara ve dolayısıyla kendi şanlı tarihimize vakıf olabilmişiz.
 
Aysha Dergi

News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler