Süs taşlarının değerlendirilmesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Süs taşlarının değerlendirilmesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Mayıs 2013 Pazartesi
Ülkemizde son yıllarda sus taslarinin bilimsel anlamda degerlendirilmesi
Bugüne kadar yapılan çalışmalara göre Türkiye, Dünya piyasasında diğer ülkelerle rekabet
edebilecek kıymetli taş yataklarına sahip değildir.
Buna rağmen kıymetli taşların varlığı ile ilgili her türlü iddia ve spekülasyonlar, bilimsel bir
süzgeçten geçirilerek dikkatle incelenmelidir.Bu bağlamda Osmanlı döneminde işletildiği resmi
belgelerde kayıtlı olan zümrüt ve benzeri beril grubu minerallerle, renkli turmalinler öncelikle
pegmatitli sahalar hedef seçilerek ve literatürdeki gelişmeler dikkate alınarak yeni yöntemlerle
(jeofizik gibi) tekrar taranmalıdır.
Türkiye’den başka dünyanın hiç bir yerinde bulunmayan iri şeffaf kristal diasporlarının ,
ülkemiz süs taşları arasında özel bir önemi vardır.Bundan 25-30 yıl önce gerçek değerleri
bilinmeden bir nevi yağmalanarak büyükçe bir bölümü yurt dışına çıkarılan bu minerallerin
yerinde korunması gerekmektedir.Bulunduğu yerdeki (Muğla-Milas) konumu da dikkate alınarak
turizm bağlantılı Türkiye’nin ilk yerinde kristal müzesi haline dönüştürülmesi acilen gereklidir.
Bu amaçla bir proje hazırlanmalı (Uluslararası doğal varlıkları koruma örgütleriyle de işbirliği
yaparak ve desteklerini sağlayarak) ve öncelikle yeni, iri şeffaf diaspor kristalleri şu anda terk
edilmiş bulunan boksit galerilerinde özenle araştırılıp bulunmalıdır. Jeolojik şartlar ve öncel
çalışmalar bunun mümkün olabileceğini göstermektedir.Daha sonra Avrupa ve A.B.D.
örneklerinde olduğu gibi galeriler düzenlenerek yerli halkın ve yabancı turistlerin doğal ortamda
ziyaret edebilecekleri mekanlara dönüştürülmelidir. Ayrıca pasalardan ve ezik zonlardan basit
eleme yöntemleri ile elde edilebilecek ufak ve kırık kristaller yörede kurulabilecek bir süstaşı
atölyesinde işlenerek değerlendirilebilir ve satışa sunulabilir.Bu proje gerçekleştirilebilirse
diaspor kristallerinin çıktığı bölge ,Milas,Bodrum, Bafa gölü,Didim gibi turizm merkezlerinin
arasında bulunması avantajını da kullanarak doğayla ve çevresiyle barışık alternatif bir çekim
merkezi haline gelebilir.
Türkiye Lüle taşı, Oltu taşı gibi kendine has süs taşlarının yanısıra kalsedon, agat, ametist, opal
gibi yarı kıymetli taşlar konusunda gerek çeşitlilik, gerekse kalite bakımından oldukça şanslıdır.
Ancak bir örnek olarak alırsak, işlenmemiş ham kalsedonun kilogram fiyatı 10-20 dolarken
işlenmiş kalsedonun fiyatı bunun yüz katı olabilmektedir. Bu nedenle taş kesimi ve işlemeciliği
konusuna önem verilmelidir. Bu tür taş rezervlerinin yoğunlaştığı yörelerde kurulacak küçük ve
orta ölçekli atölyeler teşvik edilmelidir.
Dünyada taş kesimi ve işlemeciliğinde gelişmiş olan ülkelerden bazılarının (İsrail, Almanya,
Hong-Kong gibi) süs taşı rezervlerine sahip olmadıkları bilinmektedir. Buna rağmen bu ülkeler
taş kesme ve işlemeciliği sayesinde büyük iş olanakları ve döviz gelirleri sağlamaktadırlar.
Geleneksel olarak altın ve gümüş işlemeciliğinde dünyada söz sahibi olan Türkiye’nin taş kesimi
ve işlemeciliğinde de atılım yapması gerekmektedir. Bunu sağlamak için kuyumculuk sektörüyle
işbirliği halinde, konunun Kültür ve Turizm Bakanlıkları bünyesinde teşvik edilen el sanatlarını
geliştirme ve destekleme projeleri kapsamına alınmasında yarar görmekteyiz.
Yurt dışından ithal edilen veya yurt dışına çıkarılan süs taşlarının gemolojik anlamda
değerlendirmesini yapabilecek uzmanlara ve ekipmana sahip bir kuruluşun, M.T.A, Üniversiteler,
taş ithalatı ve ihracatı yapanlar ve kuyumcuların işbirliği ile oluşturulması gerekmektedir.
Ülkemizde son yıllarda süs taşlarının bilimsel anlamda değerlendirilmesine yönelik çalışmalarda
bir artış gözlenmektedir. Bu tür çalışmalar; taş üreticisi, ithalatçısı, kesimcisi ve işlemecisini de
içine alacak şekilde koordineli olarak yürütülebilirse önümüzdeki dönemde bu sektörde olumlu
gelişmeler beklenebilir.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Madencilik ÖİK Raporu Endüstriyel Hammaddeler Alt Komisyonu Genel Endüstri Mineralleri III
(Nadir Toprak Elementleri-Kıymetli ve Yarı Kıymetli Taşlar) Çalışma Grubu Raporu
19 Mayıs 2013 Pazar
Sus Taslarinin Degerlendirme Kriterleri
SÜS TAŞLARINI DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ
Süs taşlarının değerlendirilmesinde dört ana özellik aranır. Bunlar ;
Estetik: Estetik Oldukça göreceli bir kavramdır. Kimine göre taşın şeffaflığı
onu güzel yaparken, kimine göre de güzellik taşın rengine, parlaklığına ya da
kesilişine bağlıdır.
Dayanıklılık-Sertlik: Değerli taşların farklı olmasını sağlayan diğer bir özellik
olan sertlik-dayanaklılık ise taşın sertliğine, kırılganlığına, darbelere ve dış etkenlere
karşı dayanımına bağlıdır. Bir mineralin sertliğinin yüksek olması, o mineralin değerli
taş olarak kabul edilebilmesinin en önemli kriteridir.
Kesildiği, parlatıldığı zaman çoğu değerli taştan daha çekici görünümlere
bürünen mineraller vardır; ama sertliklerinin düşük olmaları onların değerli kabul
edilmelerini engeller.
Bu şanssız minerallere örneklerden biri de Jips’tir; kesildiğinde oldukça güzel
bir görüntü sergileyen, ama tırnakla çizilebilecek kadar düşük bir sertlik derecesine
sahip olan bir taş değerli kabul edilip süs eşyası olarak kullanılamaz.
Bir taşın sertliğinin yüksek olması, kolay kolay çizilememesi, onun kolay
kırılmayacağı anlamına gelmez. Elmas bilinen en sert mineraldir; ancak kenarları,
köşeleri boyunca kırılmalara oldukça yatkındır. Tabii bu yatkınlık Elmas’ın nadirliğinin
karşısında değerini düşürmeye yetmiyor.
Nadirlik: Sıradan minerallere değer katan en önemli unsur, doğada ender
bulunmalarıdır. İnsanlığın tarihi boyunca nadir olana ilgisi burada da kendini açıkça
gösterir. Dünya üzerinde yılda binlerce kıratlık Elmas üretiminin yalnızca birkaç yüz
kıratının Pembe Elmas olması, Pembe Elmas’ı Renksiz Elmas’tan daha değerli hale
getirmiştir.
Bu duruma verilebilecek bir diğer örnek de Ametist’tir. 18. yüzyılın sonuna
kadar günümüzdeki Elmas kadar değerli olan Ametist (mor renkli bir Kuvars minerali),
19. yüzyılda Brezilya’da geniş Ametist yataklarının bulunmasıyla değerini yitirmiştir.
Taşınabilirlik : Değerli taşın taşınabilir ölçekte olması gerekmektedir.
Değerli taşların birçoğu bu kriterlerden birkaçını bir arada bulundururken,
şeffaf olmayan Turkuvaz ve Malahit gibi taşlarda güzellik, sadece renkleri ile
tanımlanır.
Bu görecelilik nedeniyle 70’e yakın değerli taş grubuna giren mineralden
sadece 20 kadarı yaygın olarak bilinmektedir.
Değerli taşların güzellikleri kesiliş şekilleri ile doğrudan ilgilidir. Renkleri,
sergiledikleri ışık oyunları yanlış bir kesim şekli ile algılanamayabilir ve aslında çok
etkileyici olabilecekken sıradan bir mineral olarak kalabilirler. Yaygın olarak iki kesim
yöntemi kullanılır:
1. Kaboşon Kesim :Taşın bir, kimi zaman da iki yüzeyine birden dış bükeylik
verilmesi ile elde edilir. Şeffaf olmayan taşlarda tercih edilen bu kesim ile taşın renk
ve ışık özellikleri tamamen ortaya serilebilir.
2. Fasetli kesim: Diğer bir kesim ise genelde şeffaf taşlarda kullanılan fasetli
kesimdir.
Bu kesim değerli taşın, gelen ışığı çeşitli yönlerde dağıtması için yapılır ve
sonuç olarak taş birçok yüzeye sahip olacak şekilde kesilir. Özellikle Elmas’ta
kullanılan bu kesimin en yaygın şekli taşın 58 yüzeye sahip olduğu pırlanta kesimidir.
Pırlanta bir mineral adı değil, sadece bir kesim şeklidir.
Dicle Üniversitesi - S.Karadoğan
SÜS TAŞLARINI DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ Süs taşlarının değerlendirilmesinde dört ana özellik aranır. Bunlar ; Estetik: Estetik Oldukça...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Süs taşlarının değerlendirilmesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Süs taşlarının değerlendirilmesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Mayıs 2013 Pazartesi
Ülkemizde son yıllarda sus taslarinin bilimsel anlamda degerlendirilmesi
Bugüne kadar yapılan çalışmalara göre Türkiye, Dünya piyasasında diğer ülkelerle rekabet
edebilecek kıymetli taş yataklarına sahip değildir.
Buna rağmen kıymetli taşların varlığı ile ilgili her türlü iddia ve spekülasyonlar, bilimsel bir
süzgeçten geçirilerek dikkatle incelenmelidir.Bu bağlamda Osmanlı döneminde işletildiği resmi
belgelerde kayıtlı olan zümrüt ve benzeri beril grubu minerallerle, renkli turmalinler öncelikle
pegmatitli sahalar hedef seçilerek ve literatürdeki gelişmeler dikkate alınarak yeni yöntemlerle
(jeofizik gibi) tekrar taranmalıdır.
Türkiye’den başka dünyanın hiç bir yerinde bulunmayan iri şeffaf kristal diasporlarının ,
ülkemiz süs taşları arasında özel bir önemi vardır.Bundan 25-30 yıl önce gerçek değerleri
bilinmeden bir nevi yağmalanarak büyükçe bir bölümü yurt dışına çıkarılan bu minerallerin
yerinde korunması gerekmektedir.Bulunduğu yerdeki (Muğla-Milas) konumu da dikkate alınarak
turizm bağlantılı Türkiye’nin ilk yerinde kristal müzesi haline dönüştürülmesi acilen gereklidir.
Bu amaçla bir proje hazırlanmalı (Uluslararası doğal varlıkları koruma örgütleriyle de işbirliği
yaparak ve desteklerini sağlayarak) ve öncelikle yeni, iri şeffaf diaspor kristalleri şu anda terk
edilmiş bulunan boksit galerilerinde özenle araştırılıp bulunmalıdır. Jeolojik şartlar ve öncel
çalışmalar bunun mümkün olabileceğini göstermektedir.Daha sonra Avrupa ve A.B.D.
örneklerinde olduğu gibi galeriler düzenlenerek yerli halkın ve yabancı turistlerin doğal ortamda
ziyaret edebilecekleri mekanlara dönüştürülmelidir. Ayrıca pasalardan ve ezik zonlardan basit
eleme yöntemleri ile elde edilebilecek ufak ve kırık kristaller yörede kurulabilecek bir süstaşı
atölyesinde işlenerek değerlendirilebilir ve satışa sunulabilir.Bu proje gerçekleştirilebilirse
diaspor kristallerinin çıktığı bölge ,Milas,Bodrum, Bafa gölü,Didim gibi turizm merkezlerinin
arasında bulunması avantajını da kullanarak doğayla ve çevresiyle barışık alternatif bir çekim
merkezi haline gelebilir.
Türkiye Lüle taşı, Oltu taşı gibi kendine has süs taşlarının yanısıra kalsedon, agat, ametist, opal
gibi yarı kıymetli taşlar konusunda gerek çeşitlilik, gerekse kalite bakımından oldukça şanslıdır.
Ancak bir örnek olarak alırsak, işlenmemiş ham kalsedonun kilogram fiyatı 10-20 dolarken
işlenmiş kalsedonun fiyatı bunun yüz katı olabilmektedir. Bu nedenle taş kesimi ve işlemeciliği
konusuna önem verilmelidir. Bu tür taş rezervlerinin yoğunlaştığı yörelerde kurulacak küçük ve
orta ölçekli atölyeler teşvik edilmelidir.
Dünyada taş kesimi ve işlemeciliğinde gelişmiş olan ülkelerden bazılarının (İsrail, Almanya,
Hong-Kong gibi) süs taşı rezervlerine sahip olmadıkları bilinmektedir. Buna rağmen bu ülkeler
taş kesme ve işlemeciliği sayesinde büyük iş olanakları ve döviz gelirleri sağlamaktadırlar.
Geleneksel olarak altın ve gümüş işlemeciliğinde dünyada söz sahibi olan Türkiye’nin taş kesimi
ve işlemeciliğinde de atılım yapması gerekmektedir. Bunu sağlamak için kuyumculuk sektörüyle
işbirliği halinde, konunun Kültür ve Turizm Bakanlıkları bünyesinde teşvik edilen el sanatlarını
geliştirme ve destekleme projeleri kapsamına alınmasında yarar görmekteyiz.
Yurt dışından ithal edilen veya yurt dışına çıkarılan süs taşlarının gemolojik anlamda
değerlendirmesini yapabilecek uzmanlara ve ekipmana sahip bir kuruluşun, M.T.A, Üniversiteler,
taş ithalatı ve ihracatı yapanlar ve kuyumcuların işbirliği ile oluşturulması gerekmektedir.
Ülkemizde son yıllarda süs taşlarının bilimsel anlamda değerlendirilmesine yönelik çalışmalarda
bir artış gözlenmektedir. Bu tür çalışmalar; taş üreticisi, ithalatçısı, kesimcisi ve işlemecisini de
içine alacak şekilde koordineli olarak yürütülebilirse önümüzdeki dönemde bu sektörde olumlu
gelişmeler beklenebilir.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Madencilik ÖİK Raporu Endüstriyel Hammaddeler Alt Komisyonu Genel Endüstri Mineralleri III
(Nadir Toprak Elementleri-Kıymetli ve Yarı Kıymetli Taşlar) Çalışma Grubu Raporu
19 Mayıs 2013 Pazar
Sus Taslarinin Degerlendirme Kriterleri
SÜS TAŞLARINI DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ
Süs taşlarının değerlendirilmesinde dört ana özellik aranır. Bunlar ;
Estetik: Estetik Oldukça göreceli bir kavramdır. Kimine göre taşın şeffaflığı
onu güzel yaparken, kimine göre de güzellik taşın rengine, parlaklığına ya da
kesilişine bağlıdır.
Dayanıklılık-Sertlik: Değerli taşların farklı olmasını sağlayan diğer bir özellik
olan sertlik-dayanaklılık ise taşın sertliğine, kırılganlığına, darbelere ve dış etkenlere
karşı dayanımına bağlıdır. Bir mineralin sertliğinin yüksek olması, o mineralin değerli
taş olarak kabul edilebilmesinin en önemli kriteridir.
Kesildiği, parlatıldığı zaman çoğu değerli taştan daha çekici görünümlere
bürünen mineraller vardır; ama sertliklerinin düşük olmaları onların değerli kabul
edilmelerini engeller.
Bu şanssız minerallere örneklerden biri de Jips’tir; kesildiğinde oldukça güzel
bir görüntü sergileyen, ama tırnakla çizilebilecek kadar düşük bir sertlik derecesine
sahip olan bir taş değerli kabul edilip süs eşyası olarak kullanılamaz.
Bir taşın sertliğinin yüksek olması, kolay kolay çizilememesi, onun kolay
kırılmayacağı anlamına gelmez. Elmas bilinen en sert mineraldir; ancak kenarları,
köşeleri boyunca kırılmalara oldukça yatkındır. Tabii bu yatkınlık Elmas’ın nadirliğinin
karşısında değerini düşürmeye yetmiyor.
Nadirlik: Sıradan minerallere değer katan en önemli unsur, doğada ender
bulunmalarıdır. İnsanlığın tarihi boyunca nadir olana ilgisi burada da kendini açıkça
gösterir. Dünya üzerinde yılda binlerce kıratlık Elmas üretiminin yalnızca birkaç yüz
kıratının Pembe Elmas olması, Pembe Elmas’ı Renksiz Elmas’tan daha değerli hale
getirmiştir.
Bu duruma verilebilecek bir diğer örnek de Ametist’tir. 18. yüzyılın sonuna
kadar günümüzdeki Elmas kadar değerli olan Ametist (mor renkli bir Kuvars minerali),
19. yüzyılda Brezilya’da geniş Ametist yataklarının bulunmasıyla değerini yitirmiştir.
Taşınabilirlik : Değerli taşın taşınabilir ölçekte olması gerekmektedir.
Değerli taşların birçoğu bu kriterlerden birkaçını bir arada bulundururken,
şeffaf olmayan Turkuvaz ve Malahit gibi taşlarda güzellik, sadece renkleri ile
tanımlanır.
Bu görecelilik nedeniyle 70’e yakın değerli taş grubuna giren mineralden
sadece 20 kadarı yaygın olarak bilinmektedir.
Değerli taşların güzellikleri kesiliş şekilleri ile doğrudan ilgilidir. Renkleri,
sergiledikleri ışık oyunları yanlış bir kesim şekli ile algılanamayabilir ve aslında çok
etkileyici olabilecekken sıradan bir mineral olarak kalabilirler. Yaygın olarak iki kesim
yöntemi kullanılır:
1. Kaboşon Kesim :Taşın bir, kimi zaman da iki yüzeyine birden dış bükeylik
verilmesi ile elde edilir. Şeffaf olmayan taşlarda tercih edilen bu kesim ile taşın renk
ve ışık özellikleri tamamen ortaya serilebilir.
2. Fasetli kesim: Diğer bir kesim ise genelde şeffaf taşlarda kullanılan fasetli
kesimdir.
Bu kesim değerli taşın, gelen ışığı çeşitli yönlerde dağıtması için yapılır ve
sonuç olarak taş birçok yüzeye sahip olacak şekilde kesilir. Özellikle Elmas’ta
kullanılan bu kesimin en yaygın şekli taşın 58 yüzeye sahip olduğu pırlanta kesimidir.
Pırlanta bir mineral adı değil, sadece bir kesim şeklidir.
Dicle Üniversitesi - S.Karadoğan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.
Top Ad 728x90
Video
Visitors
Bu Blogda Ara
Vertical2
Pırlanta Hakkında Herşey
script type="text/javascript">
//form tags to omit in NS6+:
var omitformtags=["input", "textarea", "select"]
omitformtags=omitformtags.join("|")
function disableselect(e){
if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1)
return false
}
function reEnable(){
return true
}
if (typeof document.onselectstart!="undefined")
document.onselectstart=new Function ("return false")
else{
document.onmousedown=disableselect
document.onmouseup=reEnable
}
Pages - Menu
Popüler Yayınlar
-
Pırlanta Sarrafı- Pırlanta Hakkında Herşey-Titanik Filminde adı geçen “Okyanus’un Kalbi: Mavi Elmas” II Abdülhamit hana aitti. Yıllarca sa...
-
Türk mücevherciler taş için ne diyor? SABAH- METE BOYBEYİ (Boybeyi Mücevherleri Yön. Kur. Bşk.) KALİTELİSİ NADİRDİR Siyah pırlant...
-
Mozanit pırlanta taklidi midir yoksa pırlantaya eşdeğermidir? 1. Mozanit pırlanta taklidi midir yoksa pırlantayı temsil mi eder? Ce...
-
En Saf Altin Nedir ? Ayar ve Milyem Hesabi AYAR VE MİLYEM Ayar ve Milyem Hesapları Kuyumculukta kıymetli metaller saf hâlde ...