Elmas ve Pırlanta Hakkında Bilgiler
* Pırlanta’nın İngilizcesi olan “diamond” kelimesi Yunanca’da "fethedilemez" anlamına gelen “adamas” kelimesinden türetilmiştir.
* “Karat” kelimesi, eski çağlarda kıymetli taşları tartmak için ağırlık ölçüsü olarak kullanılan “carob”dan (keçiboynuzu tohumu) gelmektedir.
* Her elmas çok ama çok yaşlıdır. Dinozorlar gibi tarih öncesi canlılar dahi var olmadan önceki dönemlerde oluşmuştur. En genç elmas 900 milyon yaşında, en yaşlısı da 3,2 milyar yaşındadır.
* Elmas insanoğlunun tanıdığı en sert doğal maddedir. Yeryüzündeki en sert madenden 58 misli daha serttir. Bir elması yalnızca başka bir elmas kesebilir.
* Kesme ve cilalama sırasında her taş ortalama olarak orijinal ağırlığının yarısından fazlasını kaybetmektedir. Mücevher haline getirilen pırlantaların %5’inden daha az bir bölümü 1 karat ve daha büyüktür.
* Zamanın başlangıcından beri kesilmiş olan tüm pırlantalar toplanmış olsaydı, sadece bir adet çift katlı otobüs doldurulabilirdi.
* Dünyanın mücevher kalitesinde en büyük elması olan Cullinan, 1905 yılında Güney Afrika’da bulundu. Kesilmeden önce 3106 karat ağırlığındaydı. (Yaklaşık bir devekuşu yumurtası büyüklüğünde)
* Elmas müzayedelerinde karat başına verilen en yüksek fiyat; morumsu kırmızı renkte ve 0,95 karat ağırlığında bir elmas için ödenen 1 milyon dolardır.
* Pırlanta yüzük hediye etme geleneği; 15. yüzyılda Avusturya Arşidükü Maximillian’ın, nişanı sırasında Burgonya Düşesi Mary’e elmas bir yüzük hediye etmesiyle başlamıştır.
* Sol elin dördüncü parmağına yüzük takma geleneği ise, Eski Mısırlıların “vena amoris”in (aşk damarı) bu parmaktan doğrudan kalbe ulaştığına olan inançlarından gelmektedir.
Pırlanta, 1919'da Marcel Tolkowsky tarafından yaratılan kesime verilen isimdir. Bu kesimde ışık, taşın içinde kırılır ve olağanüstü bir ateş ve parlaklık vererek geri yansır. Bu brillant kesiminde, pek çok değişik biçim elde etmek mümkündür. Ancak, 57 yüzeyli yuvarlak kesim, en çok kullanılan kesimdir. Fantazi kesim olarak adlandırılan diğer kesimler; oval, damla, prenses, markiz, oktagon, kalp ve baget gibi kesimlerdir.
Ülkemizde elmas kesim olarak bilinen kesim, dünyada gül kesim diye bilinir. Bu kesim, Türkiye'de yaygın olarak kullanılmış ve nesilden nesile aktarılmıştır. Antik tasarımlı mücevherlerde görülen gül kesimin altı düzdür. Bu kesimin 12 ile 37 arasında değişen cilalı yüzeyi (faset) vardır. Elmasa çarpan ışık sadece yüzeyden yansıdığı için, pırlantadan fışkıran ateş ve parlaklık gül kesimde bulunmaz.
Her pırlanta eşsizdir ve hiçbir pırlanta bir diğerinin aynısı değildir. Zamanın başlangıcından beri var olan, doğanın hediyesi olan pırlantayı satın almak çok özel bir alışveriştir.
Son derece yüksek ısı ve basınç altında yer kabuğunun derinliklerinde kristalleşen elmas, çok değerli sırlarını, yanardağlardaki volkanik lavların yardımıyla dünyanın yüzeyine taşıyana kadar korudu. Daha sonra da binlerce yıl boyunca doğanın yıpratıcı etkileriyle karşı karşıya kaldı. İnsanoğlunu şaşırtan bu zorlu yolculuğa, sadece az bir kısmı sabırla dayanarak bulunmayı başardı. Bunların da çok az bir miktarı mücevherde kullanılabilecek büyüklük ve kaliteye sahiptir.
Elmas madenciliği, Hindistan’da 2800 yıldan daha uzun bir süre önce başlamıştır. Günümüzde birçok yeni ve modern yöntem kullanılsa da elmas bulmak hala çok zorlu bir uğraştır. Jeologlar doğanın en değerli taşlarını Sibirya’nın ve Kanada’nın donmuş tundralarından, Afrika’nın sıcaktan yanan çöllerine ve okyanus diplerine kadar her yerde arıyorlar. Tek bir elması bulmak için bir evi dolduracak kadar toprağı elenmeleri gerekiyor.
Günümüzde, kesim ustalarının geleneksel yöntemleri yerini, gelişmiş bilgisayar teknolojilerine bırakmıştır.
Yunanlar için tanrıların gözyaşları, Romalılar için göre yıldızlardan kopan parçalardı. Hintliler de elmasa hastalık, hırsızlık ve kötülükleri uzakta tutan bir şans tılsımı olarak bakıyordu. Başka kültürlerde bu taşların iyileştirme ve bilgelik güçlerine sahip olduğuna inanılırdı. Elmas etrafında dönen efsaneler, onu çok istenen bir taş haline getirdi. Eski krallar savaşlarda elmas takarlardı; kraliçeler ve cariyeler güç ve ihtiras simgesi olarak elmasa sahip olmak isterlerdi.
Eşsiz, değerli ve yok edilemez olan bu taş, yüzyıllarca aşkı simgelemek için kullanılmıştır. Aşk ve bağlılığın simgesi olarak pırlanta yüzük hediye etme geleneği günümüzde dünyanın tüm kültürlerine yayılmıştır. Hiçbir mücevher, duyguları ve yaşamın önemli anlarını bir pırlanta kadar mükemmel yakalayamaz ve simgeleyemez. Pırlanta armağan etmek ya da almak yaşamın özel anlarının değerini arttırır. Evlilik yıldönümü, doğum günü, sevgililer günü, anneler günü, yılbaşı, kişisel bir amaca ulaşılmasındaki kutlama ya da sadece kendini ödüllendirme isteği… Nasıl olursa olsun, özel bir gün pırlanta ile kutlanınca unutulmaz hale gelir. Ne de olsa, pırlanta sonsuzluktan bir parçadır.
* Profesyonel Temizlik: En sağlıklı yöntem budur. Ayrıca mücevheriniz üzerindeki tırnakların eğilmediğinden veya gevşemediğinden emin olmak için zaman zaman kontrol ettirmeniz sağlıklı olacaktır.
* Mücevher Temizleme Sıvısıyla: Herhangi marka bir mücevher temizlik sıvısının üzerinde yazan talimatları takip ederek mücevherinize eski ışıltısını kazandırabilirsiniz.
* Yumuşak Sıvı Deterjanla: Mücevherinizi küçük bir kap dolusu herhangi yumuşak bir sıvı deterjanla köpürtülmüş ılık suyun içine daldırın. Yumuşak bir diş fırçası ile köpüğün içinde nazikçe fırçalayın. Mücevherinizi, bir süzgeç üzerine koyarak ılık su ile durulayınız. Kağıt havlu veya benzer bir malzemeyle kurulayın.
* Ev Tipi Amonyakla: Mücevherinizi 30 dakika soğuk su ve ev tipi amonyakla yarı yarıya dolu küçük bir kabın içine bırakın. Çıkardıktan sonra montürün çevresini küçük ve yumuşak bir fırçayla hafif vuruşlarla, nazikçe temizleyin. Mücevherinizi aynı karışıma bir kez daha daldırarak durulayın. Kağıt havlu ile kurulayın.
* Kaba işlerle uğraşırken mücevherinizi kullanmayınız ya da takmayınız.
* Mücevherlerinizin güçlü klorlu çamaşır suyu ile temas etmesine izin vermeyiniz. Bu, pırlantaya zarar vermez ama metal renginin matlaşmasına ya da bozulmasına neden olabilir.
* Mücevherlerinizi karışık bir şekilde bir mücevher kutusuna koymayınız. Birbirlerini çizmeleri olasıdır.
* Mücevherlerinizi tek tek kağıt mendile sararak küçük bir plastik torbada ya da kese içinde saklayınız.
* İnci, zümrüt gibi değerli taşların canlılığını kaybetmemesi için hava alması ve ten teması gerektiğinden uzun süre kapalı bırakmayınız.
Pırlanta seçerken göz önünde bulundurulması gereken 4 ana özellikten oluşaan 4C Özelliği şunlardır:
* Renk (Colour)
* Berraklık (Clarity)
* Karat (Carat)
* Kesim (Cut)
* “Karat” kelimesi, eski çağlarda kıymetli taşları tartmak için ağırlık ölçüsü olarak kullanılan “carob”dan (keçiboynuzu tohumu) gelmektedir.
* Her elmas çok ama çok yaşlıdır. Dinozorlar gibi tarih öncesi canlılar dahi var olmadan önceki dönemlerde oluşmuştur. En genç elmas 900 milyon yaşında, en yaşlısı da 3,2 milyar yaşındadır.
* Elmas insanoğlunun tanıdığı en sert doğal maddedir. Yeryüzündeki en sert madenden 58 misli daha serttir. Bir elması yalnızca başka bir elmas kesebilir.
* Kesme ve cilalama sırasında her taş ortalama olarak orijinal ağırlığının yarısından fazlasını kaybetmektedir. Mücevher haline getirilen pırlantaların %5’inden daha az bir bölümü 1 karat ve daha büyüktür.
* Zamanın başlangıcından beri kesilmiş olan tüm pırlantalar toplanmış olsaydı, sadece bir adet çift katlı otobüs doldurulabilirdi.
* Dünyanın mücevher kalitesinde en büyük elması olan Cullinan, 1905 yılında Güney Afrika’da bulundu. Kesilmeden önce 3106 karat ağırlığındaydı. (Yaklaşık bir devekuşu yumurtası büyüklüğünde)
* Elmas müzayedelerinde karat başına verilen en yüksek fiyat; morumsu kırmızı renkte ve 0,95 karat ağırlığında bir elmas için ödenen 1 milyon dolardır.
* Pırlanta yüzük hediye etme geleneği; 15. yüzyılda Avusturya Arşidükü Maximillian’ın, nişanı sırasında Burgonya Düşesi Mary’e elmas bir yüzük hediye etmesiyle başlamıştır.
* Sol elin dördüncü parmağına yüzük takma geleneği ise, Eski Mısırlıların “vena amoris”in (aşk damarı) bu parmaktan doğrudan kalbe ulaştığına olan inançlarından gelmektedir.
Elmas ile Pırlanta Arasındaki Fark
Pırlantanın işlenmeden önceki ham haline elmas denir. Elmas kıymetli taşlar arasında en eski olanıdır. Ülkemizde pek çok kimse, elmas ve pırlantanın iki farklı taş olduğunu zanneder, oysa ikisi de aynı taştır, yalnızca kesim şekilleri farklıdır. Bilinenin aksine, aynı kalite standartlarına sahip olan pırlanta ve elmastan; pırlanta, elmasa göre daha değerli ve pahalıdır.Pırlanta, 1919'da Marcel Tolkowsky tarafından yaratılan kesime verilen isimdir. Bu kesimde ışık, taşın içinde kırılır ve olağanüstü bir ateş ve parlaklık vererek geri yansır. Bu brillant kesiminde, pek çok değişik biçim elde etmek mümkündür. Ancak, 57 yüzeyli yuvarlak kesim, en çok kullanılan kesimdir. Fantazi kesim olarak adlandırılan diğer kesimler; oval, damla, prenses, markiz, oktagon, kalp ve baget gibi kesimlerdir.
Ülkemizde elmas kesim olarak bilinen kesim, dünyada gül kesim diye bilinir. Bu kesim, Türkiye'de yaygın olarak kullanılmış ve nesilden nesile aktarılmıştır. Antik tasarımlı mücevherlerde görülen gül kesimin altı düzdür. Bu kesimin 12 ile 37 arasında değişen cilalı yüzeyi (faset) vardır. Elmasa çarpan ışık sadece yüzeyden yansıdığı için, pırlantadan fışkıran ateş ve parlaklık gül kesimde bulunmaz.
Pırlanta Eğitimi
Elmas pırlantanın ham yani işlenmemiş maden halidir. Elmasın tarihi, yaşı, simgeselliği ve göz kamaştıran ışıltısı, pırlantayı mücevherlerin en değerlisi ve anlamlısı haline getirmiştir.Her pırlanta eşsizdir ve hiçbir pırlanta bir diğerinin aynısı değildir. Zamanın başlangıcından beri var olan, doğanın hediyesi olan pırlantayı satın almak çok özel bir alışveriştir.
Elmasın Oluşumu
Elmaslar milyarlarca yıl önce, neredeyse zamanın başlangıcında oluşmuştur. Her elmas son derece yaşlıdır, hatta dinozorların var olduğu dönemlerden bile çok daha önce oluşmuştur. Gökyüzündeki bazı yıldızlardan bile daha yaşlı olan pırlantanın geçmişi, hayret verici bir yolculuğa dayanmaktadır. Bu yolculuk çok eski bir elementi, dünyanın ölümsüz mücevherlerinden biri haline getirmiştir.Son derece yüksek ısı ve basınç altında yer kabuğunun derinliklerinde kristalleşen elmas, çok değerli sırlarını, yanardağlardaki volkanik lavların yardımıyla dünyanın yüzeyine taşıyana kadar korudu. Daha sonra da binlerce yıl boyunca doğanın yıpratıcı etkileriyle karşı karşıya kaldı. İnsanoğlunu şaşırtan bu zorlu yolculuğa, sadece az bir kısmı sabırla dayanarak bulunmayı başardı. Bunların da çok az bir miktarı mücevherde kullanılabilecek büyüklük ve kaliteye sahiptir.
Elmas madenciliği, Hindistan’da 2800 yıldan daha uzun bir süre önce başlamıştır. Günümüzde birçok yeni ve modern yöntem kullanılsa da elmas bulmak hala çok zorlu bir uğraştır. Jeologlar doğanın en değerli taşlarını Sibirya’nın ve Kanada’nın donmuş tundralarından, Afrika’nın sıcaktan yanan çöllerine ve okyanus diplerine kadar her yerde arıyorlar. Tek bir elması bulmak için bir evi dolduracak kadar toprağı elenmeleri gerekiyor.
Elmasın Kesilmesi
Elmas kesimi; hayal gücü, beceri, eğitim ve sabır gerektiren, çok hassas bir iştir. Eski zamanlarda elmaslar kesilmeden bırakılırlardı. Montürlerinin derinliklerine yerleştirilip sadece üst yüzeylerinin yumuşak parlaklığı dışarıda kalır, karanlık ve gizemli gözükürlerdi. 14. yüzyıla gelindiğinde sanatkarlar taşların ışık saçması için gerekli olan karmaşık kesme ve cilalama tekniklerini araştırmaya başladılar. Bütün bu teknikler günümüzde de geliştiriliyor ve yenileri bulunuyor.Günümüzde, kesim ustalarının geleneksel yöntemleri yerini, gelişmiş bilgisayar teknolojilerine bırakmıştır.
Pırlantaya Yüklenen Anlamlar
Hiçbir alet elması kesemiyor, en sıcak ateş bile üzerinde en ufak bir iz dahi bırakamıyordu. Bu yüzden birçok insan, elmasın doğaüstü özelliklere sahip olduğuna inandı.Yunanlar için tanrıların gözyaşları, Romalılar için göre yıldızlardan kopan parçalardı. Hintliler de elmasa hastalık, hırsızlık ve kötülükleri uzakta tutan bir şans tılsımı olarak bakıyordu. Başka kültürlerde bu taşların iyileştirme ve bilgelik güçlerine sahip olduğuna inanılırdı. Elmas etrafında dönen efsaneler, onu çok istenen bir taş haline getirdi. Eski krallar savaşlarda elmas takarlardı; kraliçeler ve cariyeler güç ve ihtiras simgesi olarak elmasa sahip olmak isterlerdi.
Eşsiz, değerli ve yok edilemez olan bu taş, yüzyıllarca aşkı simgelemek için kullanılmıştır. Aşk ve bağlılığın simgesi olarak pırlanta yüzük hediye etme geleneği günümüzde dünyanın tüm kültürlerine yayılmıştır. Hiçbir mücevher, duyguları ve yaşamın önemli anlarını bir pırlanta kadar mükemmel yakalayamaz ve simgeleyemez. Pırlanta armağan etmek ya da almak yaşamın özel anlarının değerini arttırır. Evlilik yıldönümü, doğum günü, sevgililer günü, anneler günü, yılbaşı, kişisel bir amaca ulaşılmasındaki kutlama ya da sadece kendini ödüllendirme isteği… Nasıl olursa olsun, özel bir gün pırlanta ile kutlanınca unutulmaz hale gelir. Ne de olsa, pırlanta sonsuzluktan bir parçadır.
Pırlantanın Temizliği ve Bakımı
Pırlantalarınızın ışıldamaya devam etmesi için düzenli olarak temizlemek önemlidir. Bu konuda size birkaç öneride bulunmak isteriz:* Profesyonel Temizlik: En sağlıklı yöntem budur. Ayrıca mücevheriniz üzerindeki tırnakların eğilmediğinden veya gevşemediğinden emin olmak için zaman zaman kontrol ettirmeniz sağlıklı olacaktır.
* Mücevher Temizleme Sıvısıyla: Herhangi marka bir mücevher temizlik sıvısının üzerinde yazan talimatları takip ederek mücevherinize eski ışıltısını kazandırabilirsiniz.
* Yumuşak Sıvı Deterjanla: Mücevherinizi küçük bir kap dolusu herhangi yumuşak bir sıvı deterjanla köpürtülmüş ılık suyun içine daldırın. Yumuşak bir diş fırçası ile köpüğün içinde nazikçe fırçalayın. Mücevherinizi, bir süzgeç üzerine koyarak ılık su ile durulayınız. Kağıt havlu veya benzer bir malzemeyle kurulayın.
* Ev Tipi Amonyakla: Mücevherinizi 30 dakika soğuk su ve ev tipi amonyakla yarı yarıya dolu küçük bir kabın içine bırakın. Çıkardıktan sonra montürün çevresini küçük ve yumuşak bir fırçayla hafif vuruşlarla, nazikçe temizleyin. Mücevherinizi aynı karışıma bir kez daha daldırarak durulayın. Kağıt havlu ile kurulayın.
Pırlanta Kullanımı ve Koruma
Mücevherinizin bir ömür boyu kullanılmasını sağlamak için, dikkat ve itina ile korunması gerekir. Mücevherinizi kullanırken aşağıdaki uyarıları dikkate almanızda yarar vardır:* Kaba işlerle uğraşırken mücevherinizi kullanmayınız ya da takmayınız.
* Mücevherlerinizin güçlü klorlu çamaşır suyu ile temas etmesine izin vermeyiniz. Bu, pırlantaya zarar vermez ama metal renginin matlaşmasına ya da bozulmasına neden olabilir.
* Mücevherlerinizi karışık bir şekilde bir mücevher kutusuna koymayınız. Birbirlerini çizmeleri olasıdır.
* Mücevherlerinizi tek tek kağıt mendile sararak küçük bir plastik torbada ya da kese içinde saklayınız.
* İnci, zümrüt gibi değerli taşların canlılığını kaybetmemesi için hava alması ve ten teması gerektiğinden uzun süre kapalı bırakmayınız.
Pırlanta 4C
Bir pırlantanın değeri doğada ne kadar nadir bulunduğuna, fiyatı ise dört özelliğine bağlıdır. Çıplak gözle bakıldığında aynı görünse de hiçbir pırlanta diğerinin aynısı değildir. Aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatının neden farklı olduğu 4C bilgilerine bağlıdır.Pırlanta seçerken göz önünde bulundurulması gereken 4 ana özellikten oluşaan 4C Özelliği şunlardır:
* Renk (Colour)
* Berraklık (Clarity)
* Karat (Carat)
* Kesim (Cut)
Renk
Renk Pırlantaların çoğu renksiz gibi gözükür. Fakat aralarında mutlaka belli belirsiz ton farkları vardır. Genel olarak bir pırlanta ne kadar renksiz ise o kadar değerlidir. Renksiz pırlanta yok denecek kadar azdır. Ayrıca çok belirgin renge sahip pırlanta da az bulunur. Diğer yandan "Fancy Diamond" (Fantezi Pırlanta) adı verilen pembe, kırmızı, sarı ve mavi gibi belirgin renklerde nadide pırlantalar bulunmaktadır. Pırlantada renk "diamond" kelimesinin baş harfi olan D'den başlayaak Z'ye kadar uzanacak şekilde sınıflandırılmıştır. J rengi ve üzeri pırlantalar, makul ve yeterli beyazlıktadırlar.Berraklık
Doğada her elmasın yalnızca kendine özgü bir karakteri vardır. Onu özgün kılan, kristalleşme sürecinde içine karışan diğer minerallerdir. Doğanın parmak izleri olarak nitelendirilen bu maddeciklerin sayısı, rengi, yapısı, konumu ve büyüklüğü, elmasın doğallığını gösterir. Doğal izler ne kadar az olursa, pırlanta o kadar çok ışık yansıtır ve bu nedenle daha çok değer kazanır. Doğal iz taşımayan pırlanta bulmak çok zor olduğundan, içinde en az iz barındıranlar kusursuza yakın sayılır. Mümkünse SI ve üzeri berraklıktaki pırlantalar tercih edilmelidir.Karat
Pırlantanın ağırlığı karat ile ölçülür. Karat ağırlığı, pırlantanın en kolay ölçülebilir özelliğidir. "Karat" sözcüğü, eski mücevher tüccarlarının pırlantalarını tartmak için kullandıkları "carob" adı verilen keçiboynuzu tohumundan gelmektedir. Bu tohumların ağırlığı, şaşılacak derecede birbirine benzerlik gösterir. Eskiden 1 karatlık pırlanta 1 keçiboynuzu tohumunun ağırlığına eşitti. Günümüzde ise karat 0,2 gramlık standart bir ölçüdür. Yani karat, gramın 5’te 1’ine eşittir. Her karat 100 eşit puana bölünür. Örneğin; çeyrek karat 25 puandır ve “0,25 ct” şeklinde yazılır. Türkçe’de bu puanlara “santim” denilmektedir. Büyüklük tercihi, tamamen ayırılan bütçe ile ilişkilidir.Kesim
Pırlanta üzerinde insan eliyle yaratılan tek özellik kesimdir. Pırlantanın göz kamaştırıcı ışıltısı, kesimin ustalığına ve kullanılan teknolojiye bağlıdır. Kesimin hassasiyeti ve inceliği, pırlantanın ışığı yansıtma ve kırma oranlarını belirler. Kesim ne kadar iyiyse, pırlantanın parlaklığı, ışıltısı ve kıvılcımı o kadar artar. Doğru oranlarda kesilmiş pırlantanın bir yüzeyinden giren ışık diğer yüzeyinden yansır ve dağılarak "taç" denilen üst kısmından yayılır. Kesim çok derinse, ışığın bir kısmı pırlantanın "külah" olarak adlandırılan alt kısmından kaçar. Kesimin yeterince derin olmaması da ışığın külahtan kaçmasına yol açar ve pırlantanın yeterince parlamamasına neden olur. Bununla birlikte pırlantanın şekli ve kesim tekniği birbirinden farklı konulardır. Pırlantanın şekli ise zevke göre farklılık gösterir.
KAYNAK: PIRLANTICILAR
0 yorum