İbn Sina'ya göre, madeni cevherler,
Remzi DEMİR*
Mutlu KILIÇ
(a) Taşlar
(b) Eriyebilir cevherler, yani metaller
(c) Kükürtler
(d) Tuzlar
olmak üzere, kabaca dörde bölünebilir ve bunun nedeni şudur: Madem cevherlerden bazıları, özleri bakımından veya düzenlenişleri
ve bütünlükleri bakımından güçsüz ve diğer bazıları ise güçlüdürler. Güçlü olanlardan bazıları dövülebilir (Metaller), bazıları ise dö-
vülemez (Taşlar); ve yine güçsüz olanlardan bazıları, tuzlu bir do-
ğaya sahiptirler (Tuzlar) ve rutubette kolaylıkla eriyebilirler; diğer
bazıları ise yağlı bir doğaya sahiptirler (Kükürtler) ve rutubette kolaylıkla erimezler.
Bütün dövülebilir cevherler, yani metaller erirler; çünkü bunların maddesi abi (susal) bir cevherdir; öyle ki bu abi cevher, arzi
30. Avicennae, s.18-22.
(topraksal) cevherle öyle sıkı bir biçimde birleşmişdir ki ikisini birbirinden ayırmak olanaksızdır. Bu abi cevher, soğuk tarafından
dondurulmuş ve daha sonra sıcak tarafından pişirilmiştir. Buna rağ-
men, dövülebilir cevherler, hala diridirler ve yağlı doğaları nedeniyle donmamışlardır.
Taş türünden olan madeni cevherlere gelince, bunların maddesi yine abi cevherdir; fakat bunlar soğuk tarafından değil, kuruluk
tarafından dondurulmuşlardır, öyle ki bu kuruluk, suyu toprağa dö-
nüştürmüş ve taşları oluşturmuştur. Bunlar yağ içermezler ve bu nedenle dövülemezler.
Nişadır ise bir tuzdur. Tuzlar, arzi olmaktan çok nandir (ateş-
sel) ve bu nedenle maddenin katı halinden gaz haline geçebilirler.
Çok seyrek, ama aşın derecede ateşli olan sıcak bir dumanla karış-
mış sudan oluşmuş ve kuruluk tarafından pıhtılaştırılmışlardır.
Kükürtlere gelince, bunların abi cevherleri, ısının mayalama etkisi altında, doğaları yağlı oluncaya kadar, toprak ve havayla güçlü
bir biçimde mayalandırılırlar ve daha sonra soğuk tarafından katı-
laştınlırlar3! .
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, İbn Sina'ya aİt olan
De Mineralibus,
(a) Madeni cevherlerin oluşumunu anlatır ve tamamen Aristoteles Fiziği'ne dayanır.
(b) Değerli taşların türlerine ve özelliklerine ilişkin bilgi vermez.
Mağrib'de, yani Batı İslam Dünyası'nda da bu konuyla ilgilenen yazarlar olmuştur. Mesleme ibn Vaddah el-Kurtfibi el-Mecnti,
Ravda el-Hada'ik ve Riyad el-Haka'ik (Bahçelerin Çimeni ve Ger-
çeklerin Çayın) adlı yapıtının büyük bir bölümünü madenIere ayırmıştır. Hatta Şeyh-i Ekber Muhyiddin ibn 'Arabf, Tedbfrat el-İlahiyye fi Islah Memleket el-İnsaniyye (İnsanlık Ülkesinin Düzeltilmesinde Tanrısal Önlemler) adlı eserinde taşların gizli özelliklerine
değinmiştir.
3 ı.Avicennae. 8.33-36.
CEVAHİRNAMELER VE OSMANLıLAR DÖNEMİ'NDE YAZıLMıŞ...
Bu konuya ilişkin çalışmalar, 12. yüzyıldan sonra da sürmüş ve
Şihabüddın Ebu'l-'Abbas Ahmed ibn Yusuf el-1Haşı, Nasırüddın-i Tusı ve Ebu el-Kasım el-Kaşanf gibi araştırmacılar tarafından
önemli risaleler yazılmıştır.
Bunlardan Şihabüddın Ebu'l-'Abbas Ahmed ibn Yusuf el-llfaşı (Ölümü 1253), cevherlere ilişkin en iyi yapıtlardan biri olarak
görülen Ezhar el-Efkar fi Cevahir el-Ahcar'ında, geleneksel yönteme uygun olarak, değerli ve yarı değerli taşları ayrıntılı bir biçimde
tanıtmıştır32•
Ezhar el-Efkar fi Cevahir el-Ahcar, bir giriş ile yirmi dört bö-
lümden oluşmuştur; Giriş'te cevherlerin oluşum biçimleri, genel
özellikleri ve değerleri belirtilmiş ve bölümlerde ise sırasıyla yakut,
zümrüt, zebercet, balhaş, benefş, becadf, elmas, 'aynü'l-hirr, padzehr, firı1ze, akik, cez', mıknatıs, senbazec, dehene, laciverd, mercan, sebec, cümşüt, hammahan, yeşim, yasb, billur ve talk cevherlerine ilişkin bilgiler verilmiştir33• .
Aşağıda da görüleceği gibi, Osmanlı cevahimame geleneği
üzerinde en etkili yazarlardan birisi el-llfaşı'dir; çünkü söz konusu
yapıtı, 15. yüzyılOsmanlı bilginlerinden el-Şirvam tarafından, iki
kere Türkçe'ye uyarlanmış ve birincisi Cevhername ve ikincisi ise
Tuhfe-i Muradf adıyla Osmanlı cevherflerinin kullanımına sunulmuştur.
İslam Dünyası'nda, daha çok "Hoca Nasırüddın" veya "Nası-
rüddın-i Tusı" olarak tanınan Nasırüddfn Ebu Ca'fer Muhammed
ibn Muhammed ibn el-Hasan el-Tusı de (1201-1274)34, sonraki dö-
nemlerde Müslüman cevherfler ve yazarlar tarafından yaygın bir bi-
çimde kullanılacak bir cevahimame yazmıştır. İlhanlı Sultanı Hülagu Han'a sunulduğu için Tansuhname-i İlhanf35olarak adlandırılan
32. J. Ruska, "Tlfaşf", islemı Ansiklopedisi. Cilt 1211,İstanbul 1979, s.263-264.
33. Bu yapıt, çok sonraları, İtalyan bilginlerinden Biscia tarafından İtalyanca'ya da
çevrilmiştir; bkz., Antonio Raineri Biscia, Fior di Pensieri sulle Pietre Preziose di Ahmed
Te(fasdte. Floransa 1818; bu çalışmada 1906'da Boİogna'da yayımlanan ikinci baskısı
kullamlmıştır.
34. Daha fazla bilgi için bkz., R. Strothmann ve J. Ruska, "TGsf", islam
Aıısiklopedisi. Cilt 12/2, İstanbul 1988, s.132-134.
35. Terkipteki ilk kelime muhtelif kaynaklarda, muhtelif biçimlerde yazılmıştır;
doğrusu "TensGhname"dir; Farsça'da "TensGh", "(i) pek az bulunan güzel şey; (2) içinde,
bu eser, bir mukaddime ile dört makaleden oluşmuştur; Birinci Makale'de cevherlerin oluşumuna, İkinci Makale'de özelliklerine, yararlarına, zararlarına, değerlerine ve perdahlanmalarına, Üçüncü
Makale'de "el-Filizat el-Seb'a" (Yedi Filiz) olarak adlandırılan altın, gümüş, bakır, demir, kurşun, kalay ve har-ı sını (Çin Dikeni;
bakır-kalay alaşımı) gibi madenIerin çıkarılmalarına ve kullanılmalarına ve nihayet Dördüncü Makale'de ise misk, anber, öd, kafur,
sandal gibi ıtırların, yani hoş kokulu bitkilerin üretilmelerine ilişkin
ayrıntılı bilgiler verilmiştir.
Tansuhname-i İlhanf'nin İkinci Makale'sinde, altmış beşi aş-
kın cevherin tanıtıldığı görülmektedir; ancak bunlardan temel cevher olarak değerlendirilen yakut ve türleri dışında, zümrüt, elmas,
la'l, firuze, bıcade, mervand ve akik daha ayrıntılı, geriye kalan
cevherler ise daha yüzeysel incelenmiştir; bu durum, Müslümanlar'ın hangi cevherleri daha çok önemsedikleri hususunda bir fikir
vermektedir36 .
Eser, aşağıda da görüleceği üzere, Osmanlılar Dönemi'nde
Farsça'dan Türkçe'ye çevrilmiş ve Osmanlı cevherileri tarafından
yoğun bir biçimde kullanılmıştır.
Ayrıca el-Kazvfni', Hamdullah el-Müstevfi, Şemsüddın el-Akfanı, İbn el-Esır, İbn el-Cevzı ve Davud el-AntakI gibi kozmoğrafya ve coğrafya yazarları da, yapıtlarında bu konuya ayrıntılı olarak
yer vermişlerdir.
Bunlardan Zekeriyya ibn Muhammed ibn Mahmud el-Kazvı-
ni"nin (1203'e doğru-1283) 'Aca'ib el-MahLUkat ve Gara'ib elMevcudat adlı eserinin, Sufliyyat'tan, yani Ay-altı Evren'den bahseden İkinci Makalesi'nin Birinci Bölüm'ünde, madenler ele alınmıştır. Genel bir tanıtırnın ardından, madenler, filizler ve taşlar olmak üzere iki kısma ayrılmış ve Birinci Alt-bölüm'de yedi filiz ve
İkinci Alt-bölüm'de ise harf sırasına göre, 125 civarındaki değerli,
çeşitli güzel kokular bulunan yuvarlak kutu" anlamlarına gelmektedir; bkz., Ferit
Devellioğlu, Osmonltco- Türkçe Ansiklopedik Li"igot, i6. Baskı, Ankara 1999, s.l 081.
36. Muhammed ibn Muhammed ibn Hasan-ı TGsf. Teıısiihııame-i ithcmı, Giriş ve
Açıklamalarla Yayıma Hazırlayan: Seyyid Muhammed Takf Müderris-i Razavf, İkinci
Baskı, Tahran 136311984
yarı-değerli ve değersiz taşlar tanıtılmıştır. Oldukça geniş olan bu
son alt-bölümdeki bilgilerin büyük bir kısmının, başta Aristoteles
ve İbn Sına olmak üzere, birçok yazardan derlendiği görülmektedir3? Mesela fildişi ve laciverd hakkında şunlar yazılmıştır:
"Fildişi: İbn Sına demiştir ki fildişi, çıban ve yaralardaki kanın
akışını durdurur"38.
"Laciverd: Aristoteles demiştir ki laciverd, rehavet veren meş-
hur bir taştır. Göz pınarları onunla mühürlenirse ve gözlere onunla
sürme çekilirse yararlıdır. İbn Sına demiştir ki siğilleri düşürür; saç-
ları güzelleştirir ve çoğaltır. Başkaları ise demişlerdir ki laciverd,
uykusuzluğa ve malihulyaya iyi gelir"39.
Hamdullah el-Müstevfi de (128l-1340'tan sonra), tarihçi ve
coğrafyacıdır. İ1hanlı ve Selçuklu tarihleri açısından önem taşıyan
ve el-Kazvını'nin 'Aca'ib el-Mahlukat ve Gara'ib el-Mevcudô.t'ını
andıran Nüzhe el-KuLUb(KaIplerin Neşesi, 1340) adlı yapıtının Birinci Bölüm'ünde, Madenler Alemi, Bitkiler Alemi ve Hayvanlar
Alemi'ni tanıtırken değerli taşlar hakkında da bilgiler vermiştir40•
15. yüzyılda yaşayan Muhammed ibn Mansur el-Şırazı ise, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan'ın isteği üzerine, Cevahirname adlı
Farsça bir eser yazmış ve bu eserinde yirmi değerli madenin oluşumundan, niteliklerinden ve kullanIlış biçimlerinden söz etmiştir.
Yapıt, Osmanlı Sultanı II. Murad Dönemi'nde (1421-1451) Türk-
çe'ye de çevrilmiş ve Osmanlı cevherfleri tarafından kullanılmış-
tır41•
tır41•
37. Ayrıntılı bilgi için bkz., el-Kazvını, 'Adi 'ib e/-MahlCtkiiı ve Gara 'ib elMevcudaı, Dördüncü Baskı, Kahire 1970, s.136-159.
38. EI-Kazvını, s.146.
39. EI-Kazvını, s.154.
40. Abdülkerim Özaydın, "Hamdullah el-Müstevfi", TDV islam Ansiklopedisi, Cilt
15, İstanbul 1997, s.454-455.
41. Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde ilim, Tabii ilimier, Cilt 2, İstanbul 1997,
s.206; Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan bir nüshada, eserin adı Kiıab-ı Cevhenıa11le
olarak yazılmıştır; eser, bir mukaddime ile iki makaleden oluşmuştur; Birinci Makale'de,
sırasıyla inci, yakut, zümrüt, zebercet, elmas, 'aynü'l-hirr, lii'l, firOze, pad-zehr ve diğer
hayvanı taşlar, akik, yakuta benzeyen taşlar, cez'. mıknatıs. senbade, dehene, lftciverd,
mercan, yeşb, billur ve cemest, İkinci Makale'de ise Yedi Filiz konu edilmiştir; bkz.,
Muhammed ibn Mansfir, Kitab-ı Cev!ıenıa11le, Süleymaniye Kütüphanesi, Laleli 1706.
CEVAHİRNAMELER VE OSMANLıLAR
DÖNEMİ'NDE YAZıLMıŞ İKİ CEVAHİRNAME
Remzi DEMİR*
Mutlu KILIÇ**
fildişi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fildişi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Temmuz 2013 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
fildişi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fildişi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 Temmuz 2013 Pazartesi
İbn Sina'ya gore, madeni cevherler
İbn Sina'ya göre, madeni cevherler,
Remzi DEMİR*
Mutlu KILIÇ
(a) Taşlar
(b) Eriyebilir cevherler, yani metaller
(c) Kükürtler
(d) Tuzlar
olmak üzere, kabaca dörde bölünebilir ve bunun nedeni şudur: Madem cevherlerden bazıları, özleri bakımından veya düzenlenişleri
ve bütünlükleri bakımından güçsüz ve diğer bazıları ise güçlüdürler. Güçlü olanlardan bazıları dövülebilir (Metaller), bazıları ise dö-
vülemez (Taşlar); ve yine güçsüz olanlardan bazıları, tuzlu bir do-
ğaya sahiptirler (Tuzlar) ve rutubette kolaylıkla eriyebilirler; diğer
bazıları ise yağlı bir doğaya sahiptirler (Kükürtler) ve rutubette kolaylıkla erimezler.
Bütün dövülebilir cevherler, yani metaller erirler; çünkü bunların maddesi abi (susal) bir cevherdir; öyle ki bu abi cevher, arzi
30. Avicennae, s.18-22.
(topraksal) cevherle öyle sıkı bir biçimde birleşmişdir ki ikisini birbirinden ayırmak olanaksızdır. Bu abi cevher, soğuk tarafından
dondurulmuş ve daha sonra sıcak tarafından pişirilmiştir. Buna rağ-
men, dövülebilir cevherler, hala diridirler ve yağlı doğaları nedeniyle donmamışlardır.
Taş türünden olan madeni cevherlere gelince, bunların maddesi yine abi cevherdir; fakat bunlar soğuk tarafından değil, kuruluk
tarafından dondurulmuşlardır, öyle ki bu kuruluk, suyu toprağa dö-
nüştürmüş ve taşları oluşturmuştur. Bunlar yağ içermezler ve bu nedenle dövülemezler.
Nişadır ise bir tuzdur. Tuzlar, arzi olmaktan çok nandir (ateş-
sel) ve bu nedenle maddenin katı halinden gaz haline geçebilirler.
Çok seyrek, ama aşın derecede ateşli olan sıcak bir dumanla karış-
mış sudan oluşmuş ve kuruluk tarafından pıhtılaştırılmışlardır.
Kükürtlere gelince, bunların abi cevherleri, ısının mayalama etkisi altında, doğaları yağlı oluncaya kadar, toprak ve havayla güçlü
bir biçimde mayalandırılırlar ve daha sonra soğuk tarafından katı-
laştınlırlar3! .
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, İbn Sina'ya aİt olan
De Mineralibus,
(a) Madeni cevherlerin oluşumunu anlatır ve tamamen Aristoteles Fiziği'ne dayanır.
(b) Değerli taşların türlerine ve özelliklerine ilişkin bilgi vermez.
Mağrib'de, yani Batı İslam Dünyası'nda da bu konuyla ilgilenen yazarlar olmuştur. Mesleme ibn Vaddah el-Kurtfibi el-Mecnti,
Ravda el-Hada'ik ve Riyad el-Haka'ik (Bahçelerin Çimeni ve Ger-
çeklerin Çayın) adlı yapıtının büyük bir bölümünü madenIere ayırmıştır. Hatta Şeyh-i Ekber Muhyiddin ibn 'Arabf, Tedbfrat el-İlahiyye fi Islah Memleket el-İnsaniyye (İnsanlık Ülkesinin Düzeltilmesinde Tanrısal Önlemler) adlı eserinde taşların gizli özelliklerine
değinmiştir.
3 ı.Avicennae. 8.33-36.
CEVAHİRNAMELER VE OSMANLıLAR DÖNEMİ'NDE YAZıLMıŞ...
Bu konuya ilişkin çalışmalar, 12. yüzyıldan sonra da sürmüş ve
Şihabüddın Ebu'l-'Abbas Ahmed ibn Yusuf el-1Haşı, Nasırüddın-i Tusı ve Ebu el-Kasım el-Kaşanf gibi araştırmacılar tarafından
önemli risaleler yazılmıştır.
Bunlardan Şihabüddın Ebu'l-'Abbas Ahmed ibn Yusuf el-llfaşı (Ölümü 1253), cevherlere ilişkin en iyi yapıtlardan biri olarak
görülen Ezhar el-Efkar fi Cevahir el-Ahcar'ında, geleneksel yönteme uygun olarak, değerli ve yarı değerli taşları ayrıntılı bir biçimde
tanıtmıştır32•
Ezhar el-Efkar fi Cevahir el-Ahcar, bir giriş ile yirmi dört bö-
lümden oluşmuştur; Giriş'te cevherlerin oluşum biçimleri, genel
özellikleri ve değerleri belirtilmiş ve bölümlerde ise sırasıyla yakut,
zümrüt, zebercet, balhaş, benefş, becadf, elmas, 'aynü'l-hirr, padzehr, firı1ze, akik, cez', mıknatıs, senbazec, dehene, laciverd, mercan, sebec, cümşüt, hammahan, yeşim, yasb, billur ve talk cevherlerine ilişkin bilgiler verilmiştir33• .
Aşağıda da görüleceği gibi, Osmanlı cevahimame geleneği
üzerinde en etkili yazarlardan birisi el-llfaşı'dir; çünkü söz konusu
yapıtı, 15. yüzyılOsmanlı bilginlerinden el-Şirvam tarafından, iki
kere Türkçe'ye uyarlanmış ve birincisi Cevhername ve ikincisi ise
Tuhfe-i Muradf adıyla Osmanlı cevherflerinin kullanımına sunulmuştur.
İslam Dünyası'nda, daha çok "Hoca Nasırüddın" veya "Nası-
rüddın-i Tusı" olarak tanınan Nasırüddfn Ebu Ca'fer Muhammed
ibn Muhammed ibn el-Hasan el-Tusı de (1201-1274)34, sonraki dö-
nemlerde Müslüman cevherfler ve yazarlar tarafından yaygın bir bi-
çimde kullanılacak bir cevahimame yazmıştır. İlhanlı Sultanı Hülagu Han'a sunulduğu için Tansuhname-i İlhanf35olarak adlandırılan
32. J. Ruska, "Tlfaşf", islemı Ansiklopedisi. Cilt 1211,İstanbul 1979, s.263-264.
33. Bu yapıt, çok sonraları, İtalyan bilginlerinden Biscia tarafından İtalyanca'ya da
çevrilmiştir; bkz., Antonio Raineri Biscia, Fior di Pensieri sulle Pietre Preziose di Ahmed
Te(fasdte. Floransa 1818; bu çalışmada 1906'da Boİogna'da yayımlanan ikinci baskısı
kullamlmıştır.
34. Daha fazla bilgi için bkz., R. Strothmann ve J. Ruska, "TGsf", islam
Aıısiklopedisi. Cilt 12/2, İstanbul 1988, s.132-134.
35. Terkipteki ilk kelime muhtelif kaynaklarda, muhtelif biçimlerde yazılmıştır;
doğrusu "TensGhname"dir; Farsça'da "TensGh", "(i) pek az bulunan güzel şey; (2) içinde,
bu eser, bir mukaddime ile dört makaleden oluşmuştur; Birinci Makale'de cevherlerin oluşumuna, İkinci Makale'de özelliklerine, yararlarına, zararlarına, değerlerine ve perdahlanmalarına, Üçüncü
Makale'de "el-Filizat el-Seb'a" (Yedi Filiz) olarak adlandırılan altın, gümüş, bakır, demir, kurşun, kalay ve har-ı sını (Çin Dikeni;
bakır-kalay alaşımı) gibi madenIerin çıkarılmalarına ve kullanılmalarına ve nihayet Dördüncü Makale'de ise misk, anber, öd, kafur,
sandal gibi ıtırların, yani hoş kokulu bitkilerin üretilmelerine ilişkin
ayrıntılı bilgiler verilmiştir.
Tansuhname-i İlhanf'nin İkinci Makale'sinde, altmış beşi aş-
kın cevherin tanıtıldığı görülmektedir; ancak bunlardan temel cevher olarak değerlendirilen yakut ve türleri dışında, zümrüt, elmas,
la'l, firuze, bıcade, mervand ve akik daha ayrıntılı, geriye kalan
cevherler ise daha yüzeysel incelenmiştir; bu durum, Müslümanlar'ın hangi cevherleri daha çok önemsedikleri hususunda bir fikir
vermektedir36 .
Eser, aşağıda da görüleceği üzere, Osmanlılar Dönemi'nde
Farsça'dan Türkçe'ye çevrilmiş ve Osmanlı cevherileri tarafından
yoğun bir biçimde kullanılmıştır.
Ayrıca el-Kazvfni', Hamdullah el-Müstevfi, Şemsüddın el-Akfanı, İbn el-Esır, İbn el-Cevzı ve Davud el-AntakI gibi kozmoğrafya ve coğrafya yazarları da, yapıtlarında bu konuya ayrıntılı olarak
yer vermişlerdir.
Bunlardan Zekeriyya ibn Muhammed ibn Mahmud el-Kazvı-
ni"nin (1203'e doğru-1283) 'Aca'ib el-MahLUkat ve Gara'ib elMevcudat adlı eserinin, Sufliyyat'tan, yani Ay-altı Evren'den bahseden İkinci Makalesi'nin Birinci Bölüm'ünde, madenler ele alınmıştır. Genel bir tanıtırnın ardından, madenler, filizler ve taşlar olmak üzere iki kısma ayrılmış ve Birinci Alt-bölüm'de yedi filiz ve
İkinci Alt-bölüm'de ise harf sırasına göre, 125 civarındaki değerli,
çeşitli güzel kokular bulunan yuvarlak kutu" anlamlarına gelmektedir; bkz., Ferit
Devellioğlu, Osmonltco- Türkçe Ansiklopedik Li"igot, i6. Baskı, Ankara 1999, s.l 081.
36. Muhammed ibn Muhammed ibn Hasan-ı TGsf. Teıısiihııame-i ithcmı, Giriş ve
Açıklamalarla Yayıma Hazırlayan: Seyyid Muhammed Takf Müderris-i Razavf, İkinci
Baskı, Tahran 136311984
yarı-değerli ve değersiz taşlar tanıtılmıştır. Oldukça geniş olan bu
son alt-bölümdeki bilgilerin büyük bir kısmının, başta Aristoteles
ve İbn Sına olmak üzere, birçok yazardan derlendiği görülmektedir3? Mesela fildişi ve laciverd hakkında şunlar yazılmıştır:
"Fildişi: İbn Sına demiştir ki fildişi, çıban ve yaralardaki kanın
akışını durdurur"38.
"Laciverd: Aristoteles demiştir ki laciverd, rehavet veren meş-
hur bir taştır. Göz pınarları onunla mühürlenirse ve gözlere onunla
sürme çekilirse yararlıdır. İbn Sına demiştir ki siğilleri düşürür; saç-
ları güzelleştirir ve çoğaltır. Başkaları ise demişlerdir ki laciverd,
uykusuzluğa ve malihulyaya iyi gelir"39.
Hamdullah el-Müstevfi de (128l-1340'tan sonra), tarihçi ve
coğrafyacıdır. İ1hanlı ve Selçuklu tarihleri açısından önem taşıyan
ve el-Kazvını'nin 'Aca'ib el-Mahlukat ve Gara'ib el-Mevcudô.t'ını
andıran Nüzhe el-KuLUb(KaIplerin Neşesi, 1340) adlı yapıtının Birinci Bölüm'ünde, Madenler Alemi, Bitkiler Alemi ve Hayvanlar
Alemi'ni tanıtırken değerli taşlar hakkında da bilgiler vermiştir40•
15. yüzyılda yaşayan Muhammed ibn Mansur el-Şırazı ise, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan'ın isteği üzerine, Cevahirname adlı
Farsça bir eser yazmış ve bu eserinde yirmi değerli madenin oluşumundan, niteliklerinden ve kullanIlış biçimlerinden söz etmiştir.
Yapıt, Osmanlı Sultanı II. Murad Dönemi'nde (1421-1451) Türk-
çe'ye de çevrilmiş ve Osmanlı cevherfleri tarafından kullanılmış-
tır41•
tır41•
37. Ayrıntılı bilgi için bkz., el-Kazvını, 'Adi 'ib e/-MahlCtkiiı ve Gara 'ib elMevcudaı, Dördüncü Baskı, Kahire 1970, s.136-159.
38. EI-Kazvını, s.146.
39. EI-Kazvını, s.154.
40. Abdülkerim Özaydın, "Hamdullah el-Müstevfi", TDV islam Ansiklopedisi, Cilt
15, İstanbul 1997, s.454-455.
41. Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde ilim, Tabii ilimier, Cilt 2, İstanbul 1997,
s.206; Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan bir nüshada, eserin adı Kiıab-ı Cevhenıa11le
olarak yazılmıştır; eser, bir mukaddime ile iki makaleden oluşmuştur; Birinci Makale'de,
sırasıyla inci, yakut, zümrüt, zebercet, elmas, 'aynü'l-hirr, lii'l, firOze, pad-zehr ve diğer
hayvanı taşlar, akik, yakuta benzeyen taşlar, cez'. mıknatıs. senbade, dehene, lftciverd,
mercan, yeşb, billur ve cemest, İkinci Makale'de ise Yedi Filiz konu edilmiştir; bkz.,
Muhammed ibn Mansfir, Kitab-ı Cev!ıenıa11le, Süleymaniye Kütüphanesi, Laleli 1706.
CEVAHİRNAMELER VE OSMANLıLAR
DÖNEMİ'NDE YAZıLMıŞ İKİ CEVAHİRNAME
Remzi DEMİR*
Mutlu KILIÇ**
Remzi DEMİR*
Mutlu KILIÇ
(a) Taşlar
(b) Eriyebilir cevherler, yani metaller
(c) Kükürtler
(d) Tuzlar
olmak üzere, kabaca dörde bölünebilir ve bunun nedeni şudur: Madem cevherlerden bazıları, özleri bakımından veya düzenlenişleri
ve bütünlükleri bakımından güçsüz ve diğer bazıları ise güçlüdürler. Güçlü olanlardan bazıları dövülebilir (Metaller), bazıları ise dö-
vülemez (Taşlar); ve yine güçsüz olanlardan bazıları, tuzlu bir do-
ğaya sahiptirler (Tuzlar) ve rutubette kolaylıkla eriyebilirler; diğer
bazıları ise yağlı bir doğaya sahiptirler (Kükürtler) ve rutubette kolaylıkla erimezler.
Bütün dövülebilir cevherler, yani metaller erirler; çünkü bunların maddesi abi (susal) bir cevherdir; öyle ki bu abi cevher, arzi
30. Avicennae, s.18-22.
(topraksal) cevherle öyle sıkı bir biçimde birleşmişdir ki ikisini birbirinden ayırmak olanaksızdır. Bu abi cevher, soğuk tarafından
dondurulmuş ve daha sonra sıcak tarafından pişirilmiştir. Buna rağ-
men, dövülebilir cevherler, hala diridirler ve yağlı doğaları nedeniyle donmamışlardır.
Taş türünden olan madeni cevherlere gelince, bunların maddesi yine abi cevherdir; fakat bunlar soğuk tarafından değil, kuruluk
tarafından dondurulmuşlardır, öyle ki bu kuruluk, suyu toprağa dö-
nüştürmüş ve taşları oluşturmuştur. Bunlar yağ içermezler ve bu nedenle dövülemezler.
Nişadır ise bir tuzdur. Tuzlar, arzi olmaktan çok nandir (ateş-
sel) ve bu nedenle maddenin katı halinden gaz haline geçebilirler.
Çok seyrek, ama aşın derecede ateşli olan sıcak bir dumanla karış-
mış sudan oluşmuş ve kuruluk tarafından pıhtılaştırılmışlardır.
Kükürtlere gelince, bunların abi cevherleri, ısının mayalama etkisi altında, doğaları yağlı oluncaya kadar, toprak ve havayla güçlü
bir biçimde mayalandırılırlar ve daha sonra soğuk tarafından katı-
laştınlırlar3! .
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, İbn Sina'ya aİt olan
De Mineralibus,
(a) Madeni cevherlerin oluşumunu anlatır ve tamamen Aristoteles Fiziği'ne dayanır.
(b) Değerli taşların türlerine ve özelliklerine ilişkin bilgi vermez.
Mağrib'de, yani Batı İslam Dünyası'nda da bu konuyla ilgilenen yazarlar olmuştur. Mesleme ibn Vaddah el-Kurtfibi el-Mecnti,
Ravda el-Hada'ik ve Riyad el-Haka'ik (Bahçelerin Çimeni ve Ger-
çeklerin Çayın) adlı yapıtının büyük bir bölümünü madenIere ayırmıştır. Hatta Şeyh-i Ekber Muhyiddin ibn 'Arabf, Tedbfrat el-İlahiyye fi Islah Memleket el-İnsaniyye (İnsanlık Ülkesinin Düzeltilmesinde Tanrısal Önlemler) adlı eserinde taşların gizli özelliklerine
değinmiştir.
3 ı.Avicennae. 8.33-36.
CEVAHİRNAMELER VE OSMANLıLAR DÖNEMİ'NDE YAZıLMıŞ...
Bu konuya ilişkin çalışmalar, 12. yüzyıldan sonra da sürmüş ve
Şihabüddın Ebu'l-'Abbas Ahmed ibn Yusuf el-1Haşı, Nasırüddın-i Tusı ve Ebu el-Kasım el-Kaşanf gibi araştırmacılar tarafından
önemli risaleler yazılmıştır.
Bunlardan Şihabüddın Ebu'l-'Abbas Ahmed ibn Yusuf el-llfaşı (Ölümü 1253), cevherlere ilişkin en iyi yapıtlardan biri olarak
görülen Ezhar el-Efkar fi Cevahir el-Ahcar'ında, geleneksel yönteme uygun olarak, değerli ve yarı değerli taşları ayrıntılı bir biçimde
tanıtmıştır32•
Ezhar el-Efkar fi Cevahir el-Ahcar, bir giriş ile yirmi dört bö-
lümden oluşmuştur; Giriş'te cevherlerin oluşum biçimleri, genel
özellikleri ve değerleri belirtilmiş ve bölümlerde ise sırasıyla yakut,
zümrüt, zebercet, balhaş, benefş, becadf, elmas, 'aynü'l-hirr, padzehr, firı1ze, akik, cez', mıknatıs, senbazec, dehene, laciverd, mercan, sebec, cümşüt, hammahan, yeşim, yasb, billur ve talk cevherlerine ilişkin bilgiler verilmiştir33• .
Aşağıda da görüleceği gibi, Osmanlı cevahimame geleneği
üzerinde en etkili yazarlardan birisi el-llfaşı'dir; çünkü söz konusu
yapıtı, 15. yüzyılOsmanlı bilginlerinden el-Şirvam tarafından, iki
kere Türkçe'ye uyarlanmış ve birincisi Cevhername ve ikincisi ise
Tuhfe-i Muradf adıyla Osmanlı cevherflerinin kullanımına sunulmuştur.
İslam Dünyası'nda, daha çok "Hoca Nasırüddın" veya "Nası-
rüddın-i Tusı" olarak tanınan Nasırüddfn Ebu Ca'fer Muhammed
ibn Muhammed ibn el-Hasan el-Tusı de (1201-1274)34, sonraki dö-
nemlerde Müslüman cevherfler ve yazarlar tarafından yaygın bir bi-
çimde kullanılacak bir cevahimame yazmıştır. İlhanlı Sultanı Hülagu Han'a sunulduğu için Tansuhname-i İlhanf35olarak adlandırılan
32. J. Ruska, "Tlfaşf", islemı Ansiklopedisi. Cilt 1211,İstanbul 1979, s.263-264.
33. Bu yapıt, çok sonraları, İtalyan bilginlerinden Biscia tarafından İtalyanca'ya da
çevrilmiştir; bkz., Antonio Raineri Biscia, Fior di Pensieri sulle Pietre Preziose di Ahmed
Te(fasdte. Floransa 1818; bu çalışmada 1906'da Boİogna'da yayımlanan ikinci baskısı
kullamlmıştır.
34. Daha fazla bilgi için bkz., R. Strothmann ve J. Ruska, "TGsf", islam
Aıısiklopedisi. Cilt 12/2, İstanbul 1988, s.132-134.
35. Terkipteki ilk kelime muhtelif kaynaklarda, muhtelif biçimlerde yazılmıştır;
doğrusu "TensGhname"dir; Farsça'da "TensGh", "(i) pek az bulunan güzel şey; (2) içinde,
bu eser, bir mukaddime ile dört makaleden oluşmuştur; Birinci Makale'de cevherlerin oluşumuna, İkinci Makale'de özelliklerine, yararlarına, zararlarına, değerlerine ve perdahlanmalarına, Üçüncü
Makale'de "el-Filizat el-Seb'a" (Yedi Filiz) olarak adlandırılan altın, gümüş, bakır, demir, kurşun, kalay ve har-ı sını (Çin Dikeni;
bakır-kalay alaşımı) gibi madenIerin çıkarılmalarına ve kullanılmalarına ve nihayet Dördüncü Makale'de ise misk, anber, öd, kafur,
sandal gibi ıtırların, yani hoş kokulu bitkilerin üretilmelerine ilişkin
ayrıntılı bilgiler verilmiştir.
Tansuhname-i İlhanf'nin İkinci Makale'sinde, altmış beşi aş-
kın cevherin tanıtıldığı görülmektedir; ancak bunlardan temel cevher olarak değerlendirilen yakut ve türleri dışında, zümrüt, elmas,
la'l, firuze, bıcade, mervand ve akik daha ayrıntılı, geriye kalan
cevherler ise daha yüzeysel incelenmiştir; bu durum, Müslümanlar'ın hangi cevherleri daha çok önemsedikleri hususunda bir fikir
vermektedir36 .
Eser, aşağıda da görüleceği üzere, Osmanlılar Dönemi'nde
Farsça'dan Türkçe'ye çevrilmiş ve Osmanlı cevherileri tarafından
yoğun bir biçimde kullanılmıştır.
Ayrıca el-Kazvfni', Hamdullah el-Müstevfi, Şemsüddın el-Akfanı, İbn el-Esır, İbn el-Cevzı ve Davud el-AntakI gibi kozmoğrafya ve coğrafya yazarları da, yapıtlarında bu konuya ayrıntılı olarak
yer vermişlerdir.
Bunlardan Zekeriyya ibn Muhammed ibn Mahmud el-Kazvı-
ni"nin (1203'e doğru-1283) 'Aca'ib el-MahLUkat ve Gara'ib elMevcudat adlı eserinin, Sufliyyat'tan, yani Ay-altı Evren'den bahseden İkinci Makalesi'nin Birinci Bölüm'ünde, madenler ele alınmıştır. Genel bir tanıtırnın ardından, madenler, filizler ve taşlar olmak üzere iki kısma ayrılmış ve Birinci Alt-bölüm'de yedi filiz ve
İkinci Alt-bölüm'de ise harf sırasına göre, 125 civarındaki değerli,
çeşitli güzel kokular bulunan yuvarlak kutu" anlamlarına gelmektedir; bkz., Ferit
Devellioğlu, Osmonltco- Türkçe Ansiklopedik Li"igot, i6. Baskı, Ankara 1999, s.l 081.
36. Muhammed ibn Muhammed ibn Hasan-ı TGsf. Teıısiihııame-i ithcmı, Giriş ve
Açıklamalarla Yayıma Hazırlayan: Seyyid Muhammed Takf Müderris-i Razavf, İkinci
Baskı, Tahran 136311984
yarı-değerli ve değersiz taşlar tanıtılmıştır. Oldukça geniş olan bu
son alt-bölümdeki bilgilerin büyük bir kısmının, başta Aristoteles
ve İbn Sına olmak üzere, birçok yazardan derlendiği görülmektedir3? Mesela fildişi ve laciverd hakkında şunlar yazılmıştır:
"Fildişi: İbn Sına demiştir ki fildişi, çıban ve yaralardaki kanın
akışını durdurur"38.
"Laciverd: Aristoteles demiştir ki laciverd, rehavet veren meş-
hur bir taştır. Göz pınarları onunla mühürlenirse ve gözlere onunla
sürme çekilirse yararlıdır. İbn Sına demiştir ki siğilleri düşürür; saç-
ları güzelleştirir ve çoğaltır. Başkaları ise demişlerdir ki laciverd,
uykusuzluğa ve malihulyaya iyi gelir"39.
Hamdullah el-Müstevfi de (128l-1340'tan sonra), tarihçi ve
coğrafyacıdır. İ1hanlı ve Selçuklu tarihleri açısından önem taşıyan
ve el-Kazvını'nin 'Aca'ib el-Mahlukat ve Gara'ib el-Mevcudô.t'ını
andıran Nüzhe el-KuLUb(KaIplerin Neşesi, 1340) adlı yapıtının Birinci Bölüm'ünde, Madenler Alemi, Bitkiler Alemi ve Hayvanlar
Alemi'ni tanıtırken değerli taşlar hakkında da bilgiler vermiştir40•
15. yüzyılda yaşayan Muhammed ibn Mansur el-Şırazı ise, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan'ın isteği üzerine, Cevahirname adlı
Farsça bir eser yazmış ve bu eserinde yirmi değerli madenin oluşumundan, niteliklerinden ve kullanIlış biçimlerinden söz etmiştir.
Yapıt, Osmanlı Sultanı II. Murad Dönemi'nde (1421-1451) Türk-
çe'ye de çevrilmiş ve Osmanlı cevherfleri tarafından kullanılmış-
tır41•
tır41•
37. Ayrıntılı bilgi için bkz., el-Kazvını, 'Adi 'ib e/-MahlCtkiiı ve Gara 'ib elMevcudaı, Dördüncü Baskı, Kahire 1970, s.136-159.
38. EI-Kazvını, s.146.
39. EI-Kazvını, s.154.
40. Abdülkerim Özaydın, "Hamdullah el-Müstevfi", TDV islam Ansiklopedisi, Cilt
15, İstanbul 1997, s.454-455.
41. Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde ilim, Tabii ilimier, Cilt 2, İstanbul 1997,
s.206; Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan bir nüshada, eserin adı Kiıab-ı Cevhenıa11le
olarak yazılmıştır; eser, bir mukaddime ile iki makaleden oluşmuştur; Birinci Makale'de,
sırasıyla inci, yakut, zümrüt, zebercet, elmas, 'aynü'l-hirr, lii'l, firOze, pad-zehr ve diğer
hayvanı taşlar, akik, yakuta benzeyen taşlar, cez'. mıknatıs. senbade, dehene, lftciverd,
mercan, yeşb, billur ve cemest, İkinci Makale'de ise Yedi Filiz konu edilmiştir; bkz.,
Muhammed ibn Mansfir, Kitab-ı Cev!ıenıa11le, Süleymaniye Kütüphanesi, Laleli 1706.
CEVAHİRNAMELER VE OSMANLıLAR
DÖNEMİ'NDE YAZıLMıŞ İKİ CEVAHİRNAME
Remzi DEMİR*
Mutlu KILIÇ**
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.
Top Ad 728x90
Video
Visitors
Bu Blogda Ara
Vertical2
Pırlanta Hakkında Herşey
script type="text/javascript">
//form tags to omit in NS6+:
var omitformtags=["input", "textarea", "select"]
omitformtags=omitformtags.join("|")
function disableselect(e){
if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1)
return false
}
function reEnable(){
return true
}
if (typeof document.onselectstart!="undefined")
document.onselectstart=new Function ("return false")
else{
document.onmousedown=disableselect
document.onmouseup=reEnable
}
Pages - Menu
Popüler Yayınlar
-
Pırlanta Sarrafı- Pırlanta Hakkında Herşey-Titanik Filminde adı geçen “Okyanus’un Kalbi: Mavi Elmas” II Abdülhamit hana aitti. Yıllarca sa...
-
Türk mücevherciler taş için ne diyor? SABAH- METE BOYBEYİ (Boybeyi Mücevherleri Yön. Kur. Bşk.) KALİTELİSİ NADİRDİR Siyah pırlant...
-
Mozanit pırlanta taklidi midir yoksa pırlantaya eşdeğermidir? 1. Mozanit pırlanta taklidi midir yoksa pırlantayı temsil mi eder? Ce...
-
En Saf Altin Nedir ? Ayar ve Milyem Hesabi AYAR VE MİLYEM Ayar ve Milyem Hesapları Kuyumculukta kıymetli metaller saf hâlde ...