Uzun bir süredir yükselen altın fiyatı geçen yıl gördüğü zirvenin ardından geriledi. Altın fiyatının bir süre daha $1,600-1,700 aralığında dalgalı bir seyir izlemesini bekliyoruz. Bununla birlikte fiyatlarda yükselişin devamı için gerekli şartların sürdüğünü düşünüyoruz.
Fiyatlarda 2011 yılı Eylül ayındaki zirveden Aralık ayındaki dibine dek görülen %26’lık kayba rağmen yatırımcılar altından soğumuş değiller. Bilakis, uzun süren yükselişin ardından beklenen kar satışlarının bile sınırlı kaldığı ve piyasaya yeni yatırımcıların geldiği bile söylenebilir. Altın fiyatının, düşüşün ardından hızla toparlanarak yatırımcısına %6.5 getiri sağlamış olması da altına olan talebin hala yüksek olduğunu gösteriyor.
Bu dönemdeki altın fiyatı hareketi, 1970’li yılların başında görülen yükseliş ve sonrasına oldukça benzer. Altın fiyatı 1970’lerin başında $35’ten $850’ye kadar yükselmiş, sonrasında ise %50 düşmüştü. Böylesine bir düşüşe rağmen fiyatlar hala başladıkları yerin çok üzerindeydi. Düzeltmenin bitmesinin ardından da altın fiyatı artmaya devam etmişti.
1970’lerin yüksek enflasyonlu, sıcak çatışmalı yılları ile şimdiki dönem arasında çok büyük farklar olduğu açık. Ancak son yıllarda altının yükselmesine neden olan tüm faktörler hala etkili: Ülke borçları artmaya devam ediyor, Avrupa’da bankacılık sisteminde riskler daha da artmış durumda, piyasalardaki likidite hala çok yüksek ve yakın zamanda parasal sıkılaştırma söz konusu olmayacak. Ayrıca kurumsal yatırımcı talebi sürüyor ve en önemlisi Asya kaynaklı talepte dalgalanmalar olsa bile talep hala çok yüksek.
Fiyatlarda 2011 yılı Eylül ayındaki zirveden Aralık ayındaki dibine dek görülen %26’lık kayba rağmen yatırımcılar altından soğumuş değiller. Bilakis, uzun süren yükselişin ardından beklenen kar satışlarının bile sınırlı kaldığı ve piyasaya yeni yatırımcıların geldiği bile söylenebilir. Altın fiyatının, düşüşün ardından hızla toparlanarak yatırımcısına %6.5 getiri sağlamış olması da altına olan talebin hala yüksek olduğunu gösteriyor.
Bu dönemdeki altın fiyatı hareketi, 1970’li yılların başında görülen yükseliş ve sonrasına oldukça benzer. Altın fiyatı 1970’lerin başında $35’ten $850’ye kadar yükselmiş, sonrasında ise %50 düşmüştü. Böylesine bir düşüşe rağmen fiyatlar hala başladıkları yerin çok üzerindeydi. Düzeltmenin bitmesinin ardından da altın fiyatı artmaya devam etmişti.
1970’lerin yüksek enflasyonlu, sıcak çatışmalı yılları ile şimdiki dönem arasında çok büyük farklar olduğu açık. Ancak son yıllarda altının yükselmesine neden olan tüm faktörler hala etkili: Ülke borçları artmaya devam ediyor, Avrupa’da bankacılık sisteminde riskler daha da artmış durumda, piyasalardaki likidite hala çok yüksek ve yakın zamanda parasal sıkılaştırma söz konusu olmayacak. Ayrıca kurumsal yatırımcı talebi sürüyor ve en önemlisi Asya kaynaklı talepte dalgalanmalar olsa bile talep hala çok yüksek.
Bu durumda altın fiyatında şu ana kadar gördüğümü zayıf seyrin nedenlerine bakıp, bunların fiyatları daha da aşağı çekip çekmeyeceğini anlamamız gerekiyor:
• Son 10 yıldır altın fiyatı sürekli yükseldi. Bu beklentiyle altında uzun süredir pozisyon taşıyan bazı ünlü oyuncular, altında satışa geçerek karlarını yazdılar. Öte yandan ETF ve altın fonları ile ölçülen yatırım talebi hala yüksek seyretmeye devam ediyor. Yani genele yayılan bir altın satışından bahsetmek mümkün değil.
• Geçtiğimiz dönemde yükselen altın fiyatının en olumsuz etkisi sanayi üretiminde kullanılan altın talebi ve kısmen de olsa mücevher sektörü üzerinde görüldü. Ancak altın fiyatındaki düşüşün bu talebi artırması ve fiyatların dengelenmesi mümkün.
• Avrupa, ABD ve Çin’de para otoritelerinin yüksek rakamlı likidite operasyonları sonrasında hisse ve tahvil piyasalarında görece istikrarlı bir seyir görülüyor. Bu likidite artışı faizleri aşağı iterken, yatırımcıları daha uzun vadede daha riskli yatırımlara da yönlendiriyor. Böyle bir durumda iflas riski korkuları da azaldığından altının güvenli liman özelliği yara alıyor. Ancak unutulmamalı ki bu likidite artışı aynı zamanda basılı paraya olan güvenin azalması anlamına da geliyor, ki bu da bir süre sonra altın lehine dönebilecek bir durum.
• Hindistan ve Vietnam kaynaklı fiziksel talepte son dönemde önemli kesintiler oldu. İthalat ve tüketime getirilen vergiler, yeni düzenlemeler fiziksel talebin azalmasına yol açtı. Özellikle Hindistan’daki gelişmeler dikkate değer. Altın ithalatına uygulanan verginin ikiye katlanması sonrasında kuyumcuların greve gitmesi global altın talebini etkiledi. Ancak grevin geçen hafta bitmesi sonrasında yavaş da olsa Hindistan kaynaklı altın talebinin arttığı görülüyor.
• Yine aynı dönemde birçok hedge fonda çıkış görülmesi değerli madenlerde alınmış olan pozisyonlarda zorunlu bir likidasyona yol açtı. Ancak buna karşılık dünya merkez bankalarının talebinde artış görülüyor olması dikkat çekici. Altının gene olarak merkez bankaları rezervleri içindeki payı çok düşük, bu yüzden fiyatlardaki gerileme birçok merkez bankası tarafından rezerv çeşitlendirilmesi kapsamında fırsat olarak görülüyor.
Görüleceği üzere kısa vadede dalgalanmalar olsa bile altının yükselişi için gerekli şartlarda herhangi bir bozulma yok. Peki kısa vadede altın fiyatında ne beklemeli?
Kısa vadede altın fiyatını en çok etkileyen faktör USD’nin seyri. USD’de değer kazancı görülmesi durumunda altına da satış gelecektir. Avrupa’nın içinde bulunduğu durum nedeniyle piyasalarda genel eğilimin temkinli olma yönünde olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle de USD lehine bir durum görülmesi altın fiyatının herşeye rağmen yukarı gitmesi önünde en büyük engeli teşkil edecektir. Ancak FED ABD ekonomisindeki gidişattan tam anlamıyla tatmin olmadığını sürekli vurguluyor. FED’in bir kez daha parasal genişlemeye gideceğine dair ufak bir sinyal vermesi bile yine kısa vadede USD açısından olumsuz olacak ve bu da altına olumlu yansıyacaktır. Bu iki karşıt etkene beraber baktığımızda $1,600-1,700 aralığında dalgalı bir seyir en yüksek olasılık olarak karşımıza çıkıyor.
TheLira