
Kuyumculuk sektöründe geleneksel değer zinciri açısından bir değerlendirme yapıldığında ise zincirin kıymetli metallerden bir montür tasarlayıp uygulamaya geçiren sadekarların etrafında oluştuğunu gözlüyoruz (Şekil 3). Sadekarlar, taşlı ya da taşsız mücevherlerin değerli madenlerden yapılmış olan kısımlarını üreten, dolayısıyla ileri düzeyde form ve malzeme bilgisi olan, küçük el aletleriyle tamamen sanat ve yaratıcılığa dayalı olarak (yüzük, küpe ve bilezik gibi) geniş bir yelpazede ürünler imal edebilecek kapasiteye sahip kişiler olarak tanımlanmaktadır. Bu niteliğe sahip ustalar, henüz taşları takılmamış ve cilalanmamış ürünlerin “sade”sini hazırlayıp, gerekli durumlarda çok sayıda farklı alanda uzmanlaşmış atölye ile birlikte çalışabilen, dolayısıyla geleneksel kuyumculuk değer zincirini büyük oranda yönetme becerisine sahip sanatkarlar olarak sektörde farklılaşmaktadırlar. Değer zincirinin ilk halkalarından birini oluşturan ocakçılar, başta altın olmak üzere kıymetli madenleri kuyum ve mücevher üretiminde kullanılmak üzere hazırlarlar. Bu ustalar eritme ocaklarında ısıl işlem uygulayarak altını eritip, çubuk ve levha formunda döktükten sonra, haddelerden geçirerek tel formuna getirirler. Ayar evleri altının ayarını ölçmek amacıyla işlem yapan atölyelerdir 6 . Bu aşamalardan sonra sadekarlar, yapacakları montürün gerektirdiği ölçüde çeşitli atölyelerle ısmarlama işler yaptırmak üzere ilişki kurmaktadır. Bu aşamadaki ustalar arasında yer alan mıhlayıcılar, kıymetli veya yarı 6 Geleneksel değer zincirinde ocakçılar gerekli durumlarda sadekarlar için astar üretme görevini de üstlenmekteydi. Ancak 1970’li yıllar ile birlikte döküm tekniğindeki gelişmelere paralel olarak, dökümcü adı altında ve parafinden yapılmış ürünlerin alçı kalıplarının çıkartılması ve değerli madenin bu kalıplara dökülerek şekil verilmesi işi ile uğraşan yeni bir uzmanlaşma alanı ortaya çıkmış, dolayısıyla ocakçıların bu rolü azalmıştır. kıymetli taşları, ürünün metal kısmı üzerine tırnak veya güverse teknikleri kullanarak yerleştiren ustalardır. Kakmacılar ise altın veya gümüş levhaları ısıtarak kaplama veya kabartma yapıp şekil veren kimselerdir. Kalemkarlar çelik kalemler kullanarak değerli madenler üzerinde desen ve şekiller oyan veya yazı yazan ustalardır. Mineciler maden oksidi ve toz cam karışımı ile meydana gelen mineyi önceden hazırlanan takının üzerine, yuvalar ve oyuklar açarak veya tel hücreler yaparak içerisine dolduran ustalardır (Akın, 2008: 4-7). Şekil 3. Kuyumculuk sektöründe geleneksel değer zinciri Kaynak: yazar tarafından oluşturulmuştur. Değer zincirinin son halkalarında yer alan cilacılar ise ürünlerin üzerindeki zımpara izlerini kaldırıp madene parlaklığını verek ustalardır. Sözü edilen bu geleneksel meslek dallarının yanında, bitmiş ürünü tamamlayan (küpe arkası, klips gibi) yarı mamüllerin veya üretim aşamasında kullanılan kimyasalların tedariğini yapan çok sayıda işletme de geleneksel değer zinciri içerisinde yer almaktadır. Zincire en son eklenen ramatçılar altın ve gümüş işleyen atölyelerden çıkan çöp ve artıkların yakma ya da elektroliz yoluyla geri kazanılması işi ile uğraşan kişilere denmektedir. İfrazcı ramatçılardan, kuyum atölyelerinden veya piyasadan elde ettikleri külçe ve hurda altını 24 ayar saf altın haline getirenlere denmekte, gerek ramatçı, gerekse de ifrazcı bu özellikleri ile bir bakıma “çöpü” bile kıymetli olan kuyumculuk sektöründe geri kazanım anlamında önemli roller üstlenmektedir. Ne var ki, İstanbul’da kuyumculuk sektörünün tarihsel gelişim süreci içerisinde yerleşik hale gelen ve karşılıklı güven ilişkilerine dayalı oluşmuş olan geleneksel üretim zinciri son yıllarda önemli ölçüde değişmiş ve geleneksel el sanatları olarak değerlendirilen pekçok meslek alanı kaybolmaya yüz tutmuştur Kaynak Yazar: İstanbul’da Kültür Ekonomisini Döndüren Çarklardan biri: MÜCEVHER TASARIMI VE KUYUMCULUK Temel Yapısal Özellikler, Fırsat ve Tehditler, Politika Önerileri Sektörel Araştırma Raporu Yrd.Doç.Dr. Yiğit EVREN Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi ...