Bu Blogda Ara

pırlanta 2014 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pırlanta 2014 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2014 Salı

Pirlanta bakin nereden cikti!


İngiliz bir kadın, 18 bin sterline aldığı pırlantasını masanın üstünde bulamayınca deliye döndü.





İngiltere'de bir kadının 18 bin sterlin değerindeki (63 bin TL) pırlanta evlilik yüzüğünü köpeği yuttu.



Angie Collins adlı kadın, köpeği Jack'in yuttuğu yüzüğü doğal yollardan çıkarmasını beklerken iki gün boyunca köpeğin dışkısını incelemek zorunda kaldı. İngiltere'nin Devon bölgesinde yaşayan 51 yaşındaki Collins, "Çabalarımın işe yaramayacağını düşündüm. Tam bırakmak üzereydim ki, yüzüğümü gördüm." dedi.
BBC'nin haberine göre eğitim gören polis köpeklerine evinde bakan Collins, 23 Aralık'ta manikür yaptırdıktan sonra yüzüğünü masanın üstüne bıraktı. "Jack'e o sırada göz kırpmış olmalıyım. Sonra mutfağa gittim, geri döndüğümde yüzük masanın üzerinde değildi." diyen Collins, yüzüğü bükülmüş halde yerde bulduklarını, ancak pırlantanın ortada olmadığını söyledi.
Collins yaşadıklarını, "Eşimle odadaki tüm eşyaları teker teker çıkarttık. Saatler sürdü ve sonunda Jack'in pırlantayı yuttuğuna karar verdik. Veteriner köpeklerinin midelerinin çok karmaşık olduğunu ve büyük ihtimalle pırlantayı geri alamayacağımızı söyledi." diye anlattı.
Ancak Angie Collins pırlantasını bulmaktan vazgeçmedi. Collins "Köpeğimi yürütürken, dışkısını hep torbaya koyarım. Sonra dışkıları hortumla basınçlı suyun altında tuttum. Her gün en az dört kez bunu yapıyordum. Sonunda Noel günü üç farklı dışkıyla uğraşmak zorunda kalmıştım. Üçüncüsüne gelmiştim. Artık neredeyse vazgeçecektim." diye konuştu.
18 yıldır polis köpeklerine baktığını söyleyen Collins ayrıca, "Hiç böyle bir köpeğe denk gelmemiştim. Şimdi mümkün olduğunca çabuk pırlantama yüzük yaptıracağım ve sigortalatacağım." dedi.

5 Ocak 2014 Pazar

Pirlanta Hakkinda Efsaneler


 Pırlanta Hakkında
   EFSANELER



Pırlanta
, dünyanın en değerli taşı elmasın belli işlemlerden geçmesi sonucu ortaya çıkan taştır. Pırlanta yüzük, pırlanta kolye gibi örneklerle karşımıza çıkan pırlanta hakkında çok çeşitli hikâyeler var. Bunların bir kısmı gerçek ancak bir kısmı hakkında kesin bilgiler yok.
Bunlardan bir tanesi, elmasın ilk olarak Hindistan’da bulunduğuyla ilgili. Bundan 3000 sene kadar önce ilk kez Hindistan’da bulunan elmas, o dönemlerde görüntüsü itibariyle insanları etkilemiş ve bu yüzden şans getiren bir tür tılsım olduğuna inanmışlar, savaşlara yenmelerini sağlaması için elmasları beraberlerinde götürmüşler.
 
 
 
Elmas yüzüklerin evlenme teklifinde bulunurken hediye edilmesi geleneği, 15. yüzyılda Avusturya Arşidükü Maximillan tarafından nişanlısına elmas yüzük hediye etmesiyle başlamış. Nişan törenlerinde nişanlısı Mary’ye hediye ettiği yüzükle adını tarihe bir kez daha yazdıran Maximillan, bir geleneğin de öncüsü oldu.
Elmas, değeri ve görüntüsü sayesinde bir dönem tapınılan bir taş olmuş. İnsanlar, onun Tanrı olduğuna inanmış, kötülüklerden koruması için elması her savaşta yanlarında taşımışlar. Buna yakın bir gelenek de Antik Yunan’da var.

 

 Yunanlılar, aşkın simgesi olarak gördükleri elmasa birçok anlam yüklemişler. Bir inanışa göre aşk tanrısı Eros’un okları elmastanmış. Diğer bir inanışa göre ise, tanrıların gözyaşları o kadar değerliymiş ki gökten elmas şeklinde yağarmış.

Balköpüğü Tasarım Blogu

16 Aralık 2013 Pazartesi

Pirlanta mi, Inci mi ?


Pırlanta mı, inci mi?

Diamond da aynı sözcükten geliyor, ama Latince üzerinden dolaşarak batı dillerine girmiş. Daha eskiye doğru sözcüğün izini sürdüğümüzde ise “işlenemeyen, terbiye edilemeyen” anlamı çıkıyor karşımıza.

Belki sen “Altın mı, gümüş mü?” diye sormayı tercih edersin sevgili okur, ben de bu soruya duraksamadan “gümüş!” yanıtını veririm. Ama “elmasın parlayan özel bir kesimi” olan pırlanta sözcüğü günümüzde o kadar gündemde ki, şu sıralarda kafamdaki soru şu:  

“Pırlanta mı, inci mi?”


Pırlanta mı, ...

... inci mi?
İşe sözcüklerin kökenini araştırmakla başladım. Beni ilk şaşırtan, elmas sözcüğü ile bu sözcüğün Batı dillerindeki karşılığı olan diamond arasındaki akrabalık oldu. Arapça ve Farsça’daki elmas sözcüğünün atası eski Yunanca’de “sert, yenilmez” anlamına gelen adamant imiş. Diamond da aynı sözcükten geliyor, ama Latince üzerinden dolaşarak batı dillerine girmiş. Daha eskiye doğru sözcüğün izini sürdüğümüzde ise “işlenemeyen, terbiye edilemeyen” anlamı çıkıyor karşımıza.
Eninde sonunda karbon, yani kömür moleküllerinin özel ve güzel bir dizilişinden başka bir şey olmayan elması doğadan çıkarıyoruz, ustalara veriyoruz, onlar elması belli şekillerde keserek ışıl ışıl görünen bir taş haline getiriyorlar, böylece pırlanta ortaya çıkıyor, sonra da o taşı takılarda kullanıyoruz. Ustalar elması pırlanta haline getirirken öyle bir kesiyorlar ki, taşı oynattıkça içinden pırıl pırıl ışıklar çıkıyormuş gibi görünüyor. Ha, zaten Türkçedeki pırıl ve pırlanta sözcükleri kardeş sayılır, her ikisinin atası da (briyantin’e de kaynak olmuş olan) İtalyanca “brillant” sözcüğü. Berilyum elementinin adının da bu aileden olduğunu, geçerken söyleyelim. Eh, yukardaki açıklamalardan anlıyoruz ki, elmasın temel niteliği sert olması, zor işlenmesi, pırlantanın en önemli özelliği ise parlaması imiş.
Şimdi gelelim ‘inci’ye… Doğanın bu harikasıyla, henüz küçük bir çocukken, John Steinbeck‘in ‘İnci’ adlı romanını okuduğumda tanışmış ve dışardan bakınca beyaz bir taşa benziyor olsa da, incinin aslında organik kökenli olduğunu öğrenmiştim. İstiridye, kendini korumak için yabancı bir nesnenin çevresini kat kat sedefle örtüyor, o sevimli minik beyaz top, yıllar alan bu sürecin sonunda ortaya çıkıyordu. Gerçi sonradan, incinin yapısının hemen hemen bütünüyle kalsiyum karbonat, yani kireç, yani tebeşir olduğunu okuduğumda düş kırıklığına uğramadım diyemem, ama bu bilgiden de düzenlemenin, biçimlendirmenin bir nesnenin değerini ne kadar artırabildiği gerçeğini çıkarmıştım.

Çü, yünçü, inci
 
Aranızda Türkçedeki inci sözcüğünün kökenini soranların da olacağını varsayarak, Çince’de inci anlamındaki “çü” hecesinin, 8. yüzyıl Orta Asya Türkçesinde “yünçü” haline geldiğini, Anadolu Türkçesinde de bunun “inci”ye dönüştüğünü yazalım. Orta Asya Türklerinin, bu sözcüğü denizle içiçe olan komşularından almış olmaları hiç şaşırtıcı değil, kuşkusuz. Tabii ben incinin batı dillerindeki karşılığının (İngilizce’de pearl, Fransızca ve Almanca’da perla) kökenini de merak ettim. Bilenler, Sicilya’da eskiden deniz kabuğuna verilen ad olan perna sözcüğünü olası kaynak olarak gösteriyorlar.


Şimdiye kadar gördüğüm incilerin çoğu beyazın farklı tonlarındaydı, ara sıra ‘pembe inci’ye de raslıyordum, ama yakın zamana kadar siyah bir inci görmemiştim. Sevgili okur, eğer siyah inci tamlamasının yalnızca bir benzetme olduğunu, Johnny Depp‘in sevimli bir korsanı oynadığı filmlerden ya da Anna Sewell‘in yazdığı ve bir atı anlattığı öyküden başka bir yerde bulunmadığını düşünüyorsan, yanıldığını söylememe izin ver. Çünkü seyrek de olsa incinin siyah olanına rastlanıyor, üstelik siyah inci, az bulunduğu için olsa gerek, beyaz ve pembe renkteki kardeşlerinden daha değerli oluyor! (Meraklısına bir ek: Sewell’in romanının özgün adı ‘Kara Güzellik’ anlamına geliyor, Türkçe çeviride ‘Siyah İnci’ olmuş, güzel de olmuş.)


Siyah inci... İlle de!...

Şimdi baştaki soruya dönebiliriz: “Pırlanta mı, inci mi?” Cansız bir taş olan ve doğada ilk elde edildiğinde değil, ustaların elinde işlendikten sonra parlamaya başlayan pırlantayla karşılaştırıldığında, inci canlı doğanın bir parçasıdır, yaşayan bir güzelliktir…
Pırlanta kullanıldıkça (çok uzun sürede de olsa) aşınır, eskir. Oysa inci bir kolye çekmecede durmayı sevmez, takıldıkça güzelleşir, çünkü insan tenine değdikçe terdeki tuz ile daha da parlak hale gelir. Ben, işte bu gerekçelerle, paragrafın başındaki soruya “İlle de inci, hem de siyah inci!” yanıtını veriyorum.
Caner Fidaner
(Radikal gazetesinin pazar eki olan Radikal İki’nin 18 Şubat 2007 tarihli sayısında yayımlanmıştır.)
About these ads

26 Ekim 2013 Cumartesi

Kapalıcarsi'da 20 bin liralık pirlantayı calip yuttuktan sonra...




Kapalıçarşı'da 20 bin liralık pırlantayı çalıp yuttuktan sonra yakalanan Ukraynalı turistin röntgeninde pırlantanın kalın bağırsağa indiği görüldü. Pırlantanın 'doğal' yollardan vücuttan atılması bekleniyor

Cezaevinde pırlanta alarmı

Sabah'ın haberine göre; Kapalıçarşı'da el çabukluğu ile çaldığı pırlantayı ağzına atarak yaptığı hırsızlığı gizlemeye çalışırken yakalanan Ukraynalı turistin bağırsağındaki pırlanta yüzünden cezaevinde alarma geçildi. SABAH Özel İstihbarat Bölümü'nün edindiği bilgilere göre Cumhuriyet Savcısı, Maltepe Cezaevi yönetimine bir yazı yazıp şüphelinin tuvaletini, pırlantanın kanalizasyona gitmemesi için klozete değil, kaba yapmasının sağlanması talimatını verdi. Talimat nedeniyle şimdi cezaevinde değerli pırlantanın kanalizasyona gitmemesi için alarm verilmiş durumda.
TUVALETE GİTMEME EYLEMİ
Ancak şüpheli, yüzüğün kendisine ait olduğunu iddia ediyor ve cezaevinde açlık grevi yapar gibi tuvalete gitmeme eylemi yapıyor. Cezaevini karıştıran pırlanta, geçtiğimiz cumartesi günü Kapalıçarşı'da ilginç bir hırsızlık olayında çalınmıştı. Ukraynalı 30 yaşındaki Nikolay Nikolayeviç K., kuyumcu fark etmeden yaklaşık 20 bin liralık pırlantayı yutmuş ve onun yerine yanındaki imitasyon pırlantayı koymak istemişti. Ancak bu pırlantanın imitasyon olduğunu anlayınca kuyumcu, kapılarını kilitlemiş ve olay yerine çağrılan güven timleri şüpheliyi yakalamışlardı. Güven timleri, Nikolayeviç'i gözaltına almıştı. Savcılığa sevk edilen şüpheli tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Pırlantayı sahibine teslim etmek isteyen savcılık önce röntgen çektirdi. Röntgende pırlantanın şüphelinin kalın bağırsağında olduğu tespit edildi.

'KLOZET YASAĞI' TALİMATI
Doktorlar, vakumla, hatta cerrahi müdahale ile alınması düşünülen pırlantanın ancak dışkılama ile vücuttan atılabileceğine karar verdi. Bunun üzerine de savcılık pırlantanın kanalizasyona gitme, hatta hırsızlık şüphelisi tarafından tekrar saklanma ihtimaline karşı Maltepe Cezaevi'ne bir yazı yazarak şüphelinin klozeti kullanmasının yasaklanması ve tuvalet ihtiyacını bir kapta gidermesinin sağlanması talimatını verdi. Yüzüğün kendisine ait olduğunu iddia eden şüphelinin tuvalete çıkmama eylemi yaptığı öğrenildi.


TIME TURK

29 Ağustos 2013 Perşembe

EN BUYUK MAVI satisa cikiyor...

Mücevher pazarının en gözde parçalarından dünyanın en büyük mavi pırlantası Hong Kong'da açık artırmaya çıkacak. Değerli taşın 19 milyon dolara satılması bekleniyor. Copyright © cnbce.com Hong Kong, dünyanın en büyük mavi pırlantasının satışına ev sahipliği yapacak. Sotheby's Müzayede Evi'nin Asya pazarına girişinin 40'ıncı yıl dönümü nedeniyle satışa sunulacak pırlantanın, Güney Afrika'daki Pretoria yakınlarındaki madenden çıkarıldığı kaydedildi. 7,59 karat ağırlığında ve 'kusursuz' olarak nitelenen bir kesime sahip olan pırlantanın Ekim ayındaki açık artırmada 19 milyon dolara alıcı bulabileceği belirtiliyor. Daha önce 2010 Kasım ayında Londra’da açık artırmaya çıkan 24,78 karatlık ‘Pembe Elmas’ 45,6 milyon dolara alıcı bulmuştu. Renkli taşlar, dünyada çıkarılan toplam elmasın yalnızca yüzde 0,01'lık kısmını oluşturuyor. Bu yüzden de bu taşlar mücevher pazarının en gözde parçaları olarak kabul ediliyor. 'MÜCEVHER PİYASASI DAHA GÜVENLİ' Londra merkezli Hancocks Mücevher'in Yöneticisi Guy Burton, "Mücevher piyasası, değerli taşların ender bulunmasından dolayı rekabet gücünü koruyor. İnsanlar yatarım amaçlı mücevher alıyorlar. Bu piyasa, diğerlerine göre daha güvenli" şeklinde konuştu

4 Temmuz 2013 Perşembe

Pirlanta Satin Alirken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Pırlanta; evlilik teklifi, nişan gibi bir sebeple ihtiyaç duyulana kadar bihaber olunan bir konu. Araştırdığınız mücevher tektaş, alyans yüzük yahut küpe vb. bir takı ise haberdar olmanız icap eden birkaç temel konu şunlardır:






Pırlanta Mücevher Işıltısı
Öncelikle kuyumcularda gördüğünüz ışıklandırmalar oldukça yanıltıcı olabilmektedir. Seçtiğiniz pırlanta mücevheri spot ışığın altından kurtararak dikkatle inceleyin. Pırlantanın içi lekesiz mi? Gün ışığında parlıyor mu? Bunu teyit etmek çok önemlidir, çünkü pırlanta değerinin birinci önem taşıyan özellik parlaklığıdır. Renk ve pırlanta berraklığı gibi çok bilinen kalite özelliklerinden önce, pırlanta kesiminin kalitesine odaklanmanız salık verilir.



Pırlanta Laboratuar Sertifikası
Pırlanta kalitesini bilmenin en kolay, güvenli metodu, bahsi geçen tek taş, pırlanta alyans, küpe ya da mücevheratın, uluslararası bir pırlanta laboratuarının hazırladığı bağımsız pırlanta sertifikasına sahip olmasıdır. Özellikle pırlanta başına ağırlığı 0.35 carat’ın üstündeki pırlantalar söz konusu olduğunda sertifika elzemdir, zira pırlanta fiyatındaki değişimler ciddi büyüklükler oluşturmaya yüz tutar. Bunun yanı sıra, söz konusu tek taş veya pırlanta yüzük kesim kalitesine sertifikada pırlanta ile ilgili söz konusu bilgi de verilir. Sertifikada “Cut Quality” (Kesim Kalitesi) olarak belirtilen bu özelliğin iyi (good) ve üstü olmasına dikkat etmenizi öneriyoruz. Özel laboratuar belgesinin birinci kazanımı, pırlanta pazarlamasından para kazanmayan bir pırlanta uzmanının seçtiğiniz pırlanta mücevheri incelemesidir. 2. bir kazanım, söz konusu pırlanta mücevherin pırlanta konusunda son derece bilgili bir kişi tarafından değerlendirilmesi, sertifikanın düzenlenmesidir. Ayrıca, özel laboratuar kalite belgesi, tüm dünyada tanınır. Bu geçerlilik derecesi pırlanta laboratuarının ünü ile doğru orantılıdır. Dünyadaki en prestijli laboratuarlar, GIA (Gemology Institute of America) ve HRD (Hoge Raad voor Diamant) laboratuarlarıdır.



Pırlanta Fiyatları
Serbest pazar ekonomilerinde fiyat bazında rekabet birçok alanda aktif olduğu halde, pırlantanın pahalı bir mücevher olarak algılanması sebebiyle inanılmaz fiyat farkları oluşabilmektedir. İki ürünü karşılaştırırken iki mücevherin aynı tipte olduğuna, ikisinin de özel bir pırlanta laboratuar sertifikası olduğundan emin olduğunuz sürece zarar etme olasılığınız nerdeyse sıfırdır. Örnek olarak, 0.50 carat ağırlığa sahip, benzer özelliklere sahip pırlanta tektaş bir yüzüğü, bir kuyum mağazasında 3000 TL’ye, bir alışveriş merkezinde yer alan bir mücevher dükkanında 5.800TL’ye, ünlü bir markanın mağazasında 8.500TL’ye görmeniz olasıdır. Ümidimiz odur ki, okumuş olduğunuz bu yazı, pırlanta mücevher ile ilgili hazırlık seviyesinde ön bilgiye haiz olmanız için kafidir.

Celal Karaman

21 Haziran 2013 Cuma

Doganin en degerli madenlerinden olan pirlanta


Doğanın en değerli madenlerinden olan pırlantadır Elmas ile pırlanta halk arasında farklı taşlar olarak bilinir ama aynı taşlardır Madenden ham olarak çıkan elmas işinin ehli uzman kişiler tarafından kesilerek pırlanta’nın 58 fasetli haline dönüşür Elmas kesildikten sonra cila işlemi uygulanır
Şu anda elmas kesildi, pırlantaya döndü ve satışa hazır hale geldi Artık sizlerin yani tüketicinin bilmesi gereken konular geldi
Her zaman duyduğumuz, anlatılan pırlantanın 4c özelliğini anlatmaya çalışalım Pırlantanın 4c’si kesim, renk, berraklık ve karattır



Renk Adı üstünde pırlantanın rengini ifade ediyor Pırlantanın renkleri vardır Pırlanta koyu sarıdan parlak, canlı beyaza doğru ilerler Türkiye’de satılan standart pırlanta renkleri son 2 yıldır J’den I ve H rengine yükseliş olmuştur Bu yükselişte tüketicinin bilinçlenmesi de etkili olmuştur Batı’nın markalarına baktığımız zaman ise mesela bir Bulgari yada Tiffany G renk taşlar kullanmaktadır Yani I ve H’ın bir üstüdür Aşağıdaki tabloda da gözüktüğü üzere en iyi renk nadir bulunan D’dir ve doğada az bulunan bir pırlantadır Bir süt paragrafta bahsettiğimiz I ve H ise Nadir beyaz kategorisine girmektedir Standart olarak bu tablo kullanılsa da bizim fikrimiz J rengi bu kategoriye girmez Tabi bu bu bizim fikrimiz

renk Pırlanta Hakkında herşey





Berraklık Berraklık deyimini doğanın parmak izleri olarak adlandırabiliriz Bir elmas yerin çok altında milyonlarca yılda büyük bir basınçla oluşur Bugünkü haline geldiği zaman ise içinde minik bazen çıplak gözle görülebilen bezen sadece özel büyütüçle görülebilen lekeler vardır Bunlar karbon kristalleridir






Türkiye’de berraklık standardı SI1 dir Çokmu önemli derseniz bu bütçe ile alakalı bir konudur Bir pırlanta rengi ne kadar iyi olursa, berraklığı da ne kadar temiz olursa o kadar değerli yani nadir bulunan taş kategorisine girer Ama bir taşın rengi I yada H berraklığı SI1 ise gayet rahat içiniz ferah kullanabileceğiniz taş kategorisine girer


Aşağıda tablo da gözüktüğü üzere SI1 de küçük pırlantaya baktığınız zaman çıplak gözle gözükmeyecek lekeler vardır yani karbon Birde şunu düşünün sizler burayı okuyorsanız artık pırlantadan az buçuk anlıyorsunuz demektir D renginde, F temizliğinde 3 karatlık bir taş kaç paradır sizce ? Krallar ülkelerinden kaçarken önce elmaslarını yanına alırlar
berraklik Pırlanta Hakkında herşey
Kesim Kesim taş büyüdüğü zaman yani 0,80′den sonra kesim artık önemli bir hal alıyor Genelde Türkiye’deki kuyumcuların az bir bölümü kesimden anlasa da önemli bir konudur Çünkü kesim ne kadar iyi olursa pırlanta ışığı o kadar iyi verecektir Kesim kötü olursa hem ışığı iyi yansıtmaz hem de pırlantaya bakıp 0,50 Ct lık taşı 0,70 gibi gösterir yada tam tersi
Eğer HID’den ,EGL’den yada bunun benzeri bir kurumdan sertifika aldıysanız buradaki özellikleri bizle paylaşarak bunun cevabını net olarak öğrenebilirsiniz Bize hiç çekinmeden ulaşın
Karat Karat ise pırlantanın ağırlığını simgeler Pırlantar karat cinsinden ölçen özel çok hassas teraziler vardır Karat gramın 5′te biridir


Elmasları aşk ve duyguyla ilişkilendirmek uzun süre De Beers’ın ana pazarlama stratejisi olmuştur Kampanyanın temel ise ünlü “Elmaslar sonsuzdur” sloganıydı Edebi bağlılığı ve edebi değeri kapsıyordu De Beers reklamları bazen ürünün flört oyunundaki rolünü DAHADA AÇIK DİLE GETİREBİLİYORDU 2000 YILININ Noelinden önce tam sayfa bir ilanda “Elbette yatırımın karşılığı var deniliyordu Ama burada bunu yayımlayamayız”
Bir yüzyıldan kısa bir süre içinde Amerikalı, Avrupalı, Japon ve artan sayısıyla Çinli kadınların pırlanta nişan yüzüğünü bir hak olarak görüp “geleneksel bir armağan” bekler hale gelmesinin sorumluluğunu De Beers taşıyor diyebilirmiyiz acaba
Ancak pırlantanın aşk ve sadakatle ilişkilendirilen söylenceler pazarlama kampanyalarının çok öncesine gidiyor.


pırlanta 2014 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pırlanta 2014 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2014 Salı

Pirlanta bakin nereden cikti!


İngiliz bir kadın, 18 bin sterline aldığı pırlantasını masanın üstünde bulamayınca deliye döndü.





İngiltere'de bir kadının 18 bin sterlin değerindeki (63 bin TL) pırlanta evlilik yüzüğünü köpeği yuttu.



Angie Collins adlı kadın, köpeği Jack'in yuttuğu yüzüğü doğal yollardan çıkarmasını beklerken iki gün boyunca köpeğin dışkısını incelemek zorunda kaldı. İngiltere'nin Devon bölgesinde yaşayan 51 yaşındaki Collins, "Çabalarımın işe yaramayacağını düşündüm. Tam bırakmak üzereydim ki, yüzüğümü gördüm." dedi.
BBC'nin haberine göre eğitim gören polis köpeklerine evinde bakan Collins, 23 Aralık'ta manikür yaptırdıktan sonra yüzüğünü masanın üstüne bıraktı. "Jack'e o sırada göz kırpmış olmalıyım. Sonra mutfağa gittim, geri döndüğümde yüzük masanın üzerinde değildi." diyen Collins, yüzüğü bükülmüş halde yerde bulduklarını, ancak pırlantanın ortada olmadığını söyledi.
Collins yaşadıklarını, "Eşimle odadaki tüm eşyaları teker teker çıkarttık. Saatler sürdü ve sonunda Jack'in pırlantayı yuttuğuna karar verdik. Veteriner köpeklerinin midelerinin çok karmaşık olduğunu ve büyük ihtimalle pırlantayı geri alamayacağımızı söyledi." diye anlattı.
Ancak Angie Collins pırlantasını bulmaktan vazgeçmedi. Collins "Köpeğimi yürütürken, dışkısını hep torbaya koyarım. Sonra dışkıları hortumla basınçlı suyun altında tuttum. Her gün en az dört kez bunu yapıyordum. Sonunda Noel günü üç farklı dışkıyla uğraşmak zorunda kalmıştım. Üçüncüsüne gelmiştim. Artık neredeyse vazgeçecektim." diye konuştu.
18 yıldır polis köpeklerine baktığını söyleyen Collins ayrıca, "Hiç böyle bir köpeğe denk gelmemiştim. Şimdi mümkün olduğunca çabuk pırlantama yüzük yaptıracağım ve sigortalatacağım." dedi.

5 Ocak 2014 Pazar

Pirlanta Hakkinda Efsaneler


 Pırlanta Hakkında
   EFSANELER



Pırlanta
, dünyanın en değerli taşı elmasın belli işlemlerden geçmesi sonucu ortaya çıkan taştır. Pırlanta yüzük, pırlanta kolye gibi örneklerle karşımıza çıkan pırlanta hakkında çok çeşitli hikâyeler var. Bunların bir kısmı gerçek ancak bir kısmı hakkında kesin bilgiler yok.
Bunlardan bir tanesi, elmasın ilk olarak Hindistan’da bulunduğuyla ilgili. Bundan 3000 sene kadar önce ilk kez Hindistan’da bulunan elmas, o dönemlerde görüntüsü itibariyle insanları etkilemiş ve bu yüzden şans getiren bir tür tılsım olduğuna inanmışlar, savaşlara yenmelerini sağlaması için elmasları beraberlerinde götürmüşler.
 
 
 
Elmas yüzüklerin evlenme teklifinde bulunurken hediye edilmesi geleneği, 15. yüzyılda Avusturya Arşidükü Maximillan tarafından nişanlısına elmas yüzük hediye etmesiyle başlamış. Nişan törenlerinde nişanlısı Mary’ye hediye ettiği yüzükle adını tarihe bir kez daha yazdıran Maximillan, bir geleneğin de öncüsü oldu.
Elmas, değeri ve görüntüsü sayesinde bir dönem tapınılan bir taş olmuş. İnsanlar, onun Tanrı olduğuna inanmış, kötülüklerden koruması için elması her savaşta yanlarında taşımışlar. Buna yakın bir gelenek de Antik Yunan’da var.

 

 Yunanlılar, aşkın simgesi olarak gördükleri elmasa birçok anlam yüklemişler. Bir inanışa göre aşk tanrısı Eros’un okları elmastanmış. Diğer bir inanışa göre ise, tanrıların gözyaşları o kadar değerliymiş ki gökten elmas şeklinde yağarmış.

Balköpüğü Tasarım Blogu

16 Aralık 2013 Pazartesi

Pirlanta mi, Inci mi ?


Pırlanta mı, inci mi?

Diamond da aynı sözcükten geliyor, ama Latince üzerinden dolaşarak batı dillerine girmiş. Daha eskiye doğru sözcüğün izini sürdüğümüzde ise “işlenemeyen, terbiye edilemeyen” anlamı çıkıyor karşımıza.

Belki sen “Altın mı, gümüş mü?” diye sormayı tercih edersin sevgili okur, ben de bu soruya duraksamadan “gümüş!” yanıtını veririm. Ama “elmasın parlayan özel bir kesimi” olan pırlanta sözcüğü günümüzde o kadar gündemde ki, şu sıralarda kafamdaki soru şu:  

“Pırlanta mı, inci mi?”


Pırlanta mı, ...

... inci mi?
İşe sözcüklerin kökenini araştırmakla başladım. Beni ilk şaşırtan, elmas sözcüğü ile bu sözcüğün Batı dillerindeki karşılığı olan diamond arasındaki akrabalık oldu. Arapça ve Farsça’daki elmas sözcüğünün atası eski Yunanca’de “sert, yenilmez” anlamına gelen adamant imiş. Diamond da aynı sözcükten geliyor, ama Latince üzerinden dolaşarak batı dillerine girmiş. Daha eskiye doğru sözcüğün izini sürdüğümüzde ise “işlenemeyen, terbiye edilemeyen” anlamı çıkıyor karşımıza.
Eninde sonunda karbon, yani kömür moleküllerinin özel ve güzel bir dizilişinden başka bir şey olmayan elması doğadan çıkarıyoruz, ustalara veriyoruz, onlar elması belli şekillerde keserek ışıl ışıl görünen bir taş haline getiriyorlar, böylece pırlanta ortaya çıkıyor, sonra da o taşı takılarda kullanıyoruz. Ustalar elması pırlanta haline getirirken öyle bir kesiyorlar ki, taşı oynattıkça içinden pırıl pırıl ışıklar çıkıyormuş gibi görünüyor. Ha, zaten Türkçedeki pırıl ve pırlanta sözcükleri kardeş sayılır, her ikisinin atası da (briyantin’e de kaynak olmuş olan) İtalyanca “brillant” sözcüğü. Berilyum elementinin adının da bu aileden olduğunu, geçerken söyleyelim. Eh, yukardaki açıklamalardan anlıyoruz ki, elmasın temel niteliği sert olması, zor işlenmesi, pırlantanın en önemli özelliği ise parlaması imiş.
Şimdi gelelim ‘inci’ye… Doğanın bu harikasıyla, henüz küçük bir çocukken, John Steinbeck‘in ‘İnci’ adlı romanını okuduğumda tanışmış ve dışardan bakınca beyaz bir taşa benziyor olsa da, incinin aslında organik kökenli olduğunu öğrenmiştim. İstiridye, kendini korumak için yabancı bir nesnenin çevresini kat kat sedefle örtüyor, o sevimli minik beyaz top, yıllar alan bu sürecin sonunda ortaya çıkıyordu. Gerçi sonradan, incinin yapısının hemen hemen bütünüyle kalsiyum karbonat, yani kireç, yani tebeşir olduğunu okuduğumda düş kırıklığına uğramadım diyemem, ama bu bilgiden de düzenlemenin, biçimlendirmenin bir nesnenin değerini ne kadar artırabildiği gerçeğini çıkarmıştım.

Çü, yünçü, inci
 
Aranızda Türkçedeki inci sözcüğünün kökenini soranların da olacağını varsayarak, Çince’de inci anlamındaki “çü” hecesinin, 8. yüzyıl Orta Asya Türkçesinde “yünçü” haline geldiğini, Anadolu Türkçesinde de bunun “inci”ye dönüştüğünü yazalım. Orta Asya Türklerinin, bu sözcüğü denizle içiçe olan komşularından almış olmaları hiç şaşırtıcı değil, kuşkusuz. Tabii ben incinin batı dillerindeki karşılığının (İngilizce’de pearl, Fransızca ve Almanca’da perla) kökenini de merak ettim. Bilenler, Sicilya’da eskiden deniz kabuğuna verilen ad olan perna sözcüğünü olası kaynak olarak gösteriyorlar.


Şimdiye kadar gördüğüm incilerin çoğu beyazın farklı tonlarındaydı, ara sıra ‘pembe inci’ye de raslıyordum, ama yakın zamana kadar siyah bir inci görmemiştim. Sevgili okur, eğer siyah inci tamlamasının yalnızca bir benzetme olduğunu, Johnny Depp‘in sevimli bir korsanı oynadığı filmlerden ya da Anna Sewell‘in yazdığı ve bir atı anlattığı öyküden başka bir yerde bulunmadığını düşünüyorsan, yanıldığını söylememe izin ver. Çünkü seyrek de olsa incinin siyah olanına rastlanıyor, üstelik siyah inci, az bulunduğu için olsa gerek, beyaz ve pembe renkteki kardeşlerinden daha değerli oluyor! (Meraklısına bir ek: Sewell’in romanının özgün adı ‘Kara Güzellik’ anlamına geliyor, Türkçe çeviride ‘Siyah İnci’ olmuş, güzel de olmuş.)


Siyah inci... İlle de!...

Şimdi baştaki soruya dönebiliriz: “Pırlanta mı, inci mi?” Cansız bir taş olan ve doğada ilk elde edildiğinde değil, ustaların elinde işlendikten sonra parlamaya başlayan pırlantayla karşılaştırıldığında, inci canlı doğanın bir parçasıdır, yaşayan bir güzelliktir…
Pırlanta kullanıldıkça (çok uzun sürede de olsa) aşınır, eskir. Oysa inci bir kolye çekmecede durmayı sevmez, takıldıkça güzelleşir, çünkü insan tenine değdikçe terdeki tuz ile daha da parlak hale gelir. Ben, işte bu gerekçelerle, paragrafın başındaki soruya “İlle de inci, hem de siyah inci!” yanıtını veriyorum.
Caner Fidaner
(Radikal gazetesinin pazar eki olan Radikal İki’nin 18 Şubat 2007 tarihli sayısında yayımlanmıştır.)
About these ads

26 Ekim 2013 Cumartesi

Kapalıcarsi'da 20 bin liralık pirlantayı calip yuttuktan sonra...




Kapalıçarşı'da 20 bin liralık pırlantayı çalıp yuttuktan sonra yakalanan Ukraynalı turistin röntgeninde pırlantanın kalın bağırsağa indiği görüldü. Pırlantanın 'doğal' yollardan vücuttan atılması bekleniyor

Cezaevinde pırlanta alarmı

Sabah'ın haberine göre; Kapalıçarşı'da el çabukluğu ile çaldığı pırlantayı ağzına atarak yaptığı hırsızlığı gizlemeye çalışırken yakalanan Ukraynalı turistin bağırsağındaki pırlanta yüzünden cezaevinde alarma geçildi. SABAH Özel İstihbarat Bölümü'nün edindiği bilgilere göre Cumhuriyet Savcısı, Maltepe Cezaevi yönetimine bir yazı yazıp şüphelinin tuvaletini, pırlantanın kanalizasyona gitmemesi için klozete değil, kaba yapmasının sağlanması talimatını verdi. Talimat nedeniyle şimdi cezaevinde değerli pırlantanın kanalizasyona gitmemesi için alarm verilmiş durumda.
TUVALETE GİTMEME EYLEMİ
Ancak şüpheli, yüzüğün kendisine ait olduğunu iddia ediyor ve cezaevinde açlık grevi yapar gibi tuvalete gitmeme eylemi yapıyor. Cezaevini karıştıran pırlanta, geçtiğimiz cumartesi günü Kapalıçarşı'da ilginç bir hırsızlık olayında çalınmıştı. Ukraynalı 30 yaşındaki Nikolay Nikolayeviç K., kuyumcu fark etmeden yaklaşık 20 bin liralık pırlantayı yutmuş ve onun yerine yanındaki imitasyon pırlantayı koymak istemişti. Ancak bu pırlantanın imitasyon olduğunu anlayınca kuyumcu, kapılarını kilitlemiş ve olay yerine çağrılan güven timleri şüpheliyi yakalamışlardı. Güven timleri, Nikolayeviç'i gözaltına almıştı. Savcılığa sevk edilen şüpheli tutuklanarak cezaevine konulmuştu. Pırlantayı sahibine teslim etmek isteyen savcılık önce röntgen çektirdi. Röntgende pırlantanın şüphelinin kalın bağırsağında olduğu tespit edildi.

'KLOZET YASAĞI' TALİMATI
Doktorlar, vakumla, hatta cerrahi müdahale ile alınması düşünülen pırlantanın ancak dışkılama ile vücuttan atılabileceğine karar verdi. Bunun üzerine de savcılık pırlantanın kanalizasyona gitme, hatta hırsızlık şüphelisi tarafından tekrar saklanma ihtimaline karşı Maltepe Cezaevi'ne bir yazı yazarak şüphelinin klozeti kullanmasının yasaklanması ve tuvalet ihtiyacını bir kapta gidermesinin sağlanması talimatını verdi. Yüzüğün kendisine ait olduğunu iddia eden şüphelinin tuvalete çıkmama eylemi yaptığı öğrenildi.


TIME TURK

29 Ağustos 2013 Perşembe

EN BUYUK MAVI satisa cikiyor...

Mücevher pazarının en gözde parçalarından dünyanın en büyük mavi pırlantası Hong Kong'da açık artırmaya çıkacak. Değerli taşın 19 milyon dolara satılması bekleniyor. Copyright © cnbce.com Hong Kong, dünyanın en büyük mavi pırlantasının satışına ev sahipliği yapacak. Sotheby's Müzayede Evi'nin Asya pazarına girişinin 40'ıncı yıl dönümü nedeniyle satışa sunulacak pırlantanın, Güney Afrika'daki Pretoria yakınlarındaki madenden çıkarıldığı kaydedildi. 7,59 karat ağırlığında ve 'kusursuz' olarak nitelenen bir kesime sahip olan pırlantanın Ekim ayındaki açık artırmada 19 milyon dolara alıcı bulabileceği belirtiliyor. Daha önce 2010 Kasım ayında Londra’da açık artırmaya çıkan 24,78 karatlık ‘Pembe Elmas’ 45,6 milyon dolara alıcı bulmuştu. Renkli taşlar, dünyada çıkarılan toplam elmasın yalnızca yüzde 0,01'lık kısmını oluşturuyor. Bu yüzden de bu taşlar mücevher pazarının en gözde parçaları olarak kabul ediliyor. 'MÜCEVHER PİYASASI DAHA GÜVENLİ' Londra merkezli Hancocks Mücevher'in Yöneticisi Guy Burton, "Mücevher piyasası, değerli taşların ender bulunmasından dolayı rekabet gücünü koruyor. İnsanlar yatarım amaçlı mücevher alıyorlar. Bu piyasa, diğerlerine göre daha güvenli" şeklinde konuştu

4 Temmuz 2013 Perşembe

Pirlanta Satin Alirken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Pırlanta; evlilik teklifi, nişan gibi bir sebeple ihtiyaç duyulana kadar bihaber olunan bir konu. Araştırdığınız mücevher tektaş, alyans yüzük yahut küpe vb. bir takı ise haberdar olmanız icap eden birkaç temel konu şunlardır:






Pırlanta Mücevher Işıltısı
Öncelikle kuyumcularda gördüğünüz ışıklandırmalar oldukça yanıltıcı olabilmektedir. Seçtiğiniz pırlanta mücevheri spot ışığın altından kurtararak dikkatle inceleyin. Pırlantanın içi lekesiz mi? Gün ışığında parlıyor mu? Bunu teyit etmek çok önemlidir, çünkü pırlanta değerinin birinci önem taşıyan özellik parlaklığıdır. Renk ve pırlanta berraklığı gibi çok bilinen kalite özelliklerinden önce, pırlanta kesiminin kalitesine odaklanmanız salık verilir.



Pırlanta Laboratuar Sertifikası
Pırlanta kalitesini bilmenin en kolay, güvenli metodu, bahsi geçen tek taş, pırlanta alyans, küpe ya da mücevheratın, uluslararası bir pırlanta laboratuarının hazırladığı bağımsız pırlanta sertifikasına sahip olmasıdır. Özellikle pırlanta başına ağırlığı 0.35 carat’ın üstündeki pırlantalar söz konusu olduğunda sertifika elzemdir, zira pırlanta fiyatındaki değişimler ciddi büyüklükler oluşturmaya yüz tutar. Bunun yanı sıra, söz konusu tek taş veya pırlanta yüzük kesim kalitesine sertifikada pırlanta ile ilgili söz konusu bilgi de verilir. Sertifikada “Cut Quality” (Kesim Kalitesi) olarak belirtilen bu özelliğin iyi (good) ve üstü olmasına dikkat etmenizi öneriyoruz. Özel laboratuar belgesinin birinci kazanımı, pırlanta pazarlamasından para kazanmayan bir pırlanta uzmanının seçtiğiniz pırlanta mücevheri incelemesidir. 2. bir kazanım, söz konusu pırlanta mücevherin pırlanta konusunda son derece bilgili bir kişi tarafından değerlendirilmesi, sertifikanın düzenlenmesidir. Ayrıca, özel laboratuar kalite belgesi, tüm dünyada tanınır. Bu geçerlilik derecesi pırlanta laboratuarının ünü ile doğru orantılıdır. Dünyadaki en prestijli laboratuarlar, GIA (Gemology Institute of America) ve HRD (Hoge Raad voor Diamant) laboratuarlarıdır.



Pırlanta Fiyatları
Serbest pazar ekonomilerinde fiyat bazında rekabet birçok alanda aktif olduğu halde, pırlantanın pahalı bir mücevher olarak algılanması sebebiyle inanılmaz fiyat farkları oluşabilmektedir. İki ürünü karşılaştırırken iki mücevherin aynı tipte olduğuna, ikisinin de özel bir pırlanta laboratuar sertifikası olduğundan emin olduğunuz sürece zarar etme olasılığınız nerdeyse sıfırdır. Örnek olarak, 0.50 carat ağırlığa sahip, benzer özelliklere sahip pırlanta tektaş bir yüzüğü, bir kuyum mağazasında 3000 TL’ye, bir alışveriş merkezinde yer alan bir mücevher dükkanında 5.800TL’ye, ünlü bir markanın mağazasında 8.500TL’ye görmeniz olasıdır. Ümidimiz odur ki, okumuş olduğunuz bu yazı, pırlanta mücevher ile ilgili hazırlık seviyesinde ön bilgiye haiz olmanız için kafidir.

Celal Karaman

21 Haziran 2013 Cuma

Doganin en degerli madenlerinden olan pirlanta


Doğanın en değerli madenlerinden olan pırlantadır Elmas ile pırlanta halk arasında farklı taşlar olarak bilinir ama aynı taşlardır Madenden ham olarak çıkan elmas işinin ehli uzman kişiler tarafından kesilerek pırlanta’nın 58 fasetli haline dönüşür Elmas kesildikten sonra cila işlemi uygulanır
Şu anda elmas kesildi, pırlantaya döndü ve satışa hazır hale geldi Artık sizlerin yani tüketicinin bilmesi gereken konular geldi
Her zaman duyduğumuz, anlatılan pırlantanın 4c özelliğini anlatmaya çalışalım Pırlantanın 4c’si kesim, renk, berraklık ve karattır



Renk Adı üstünde pırlantanın rengini ifade ediyor Pırlantanın renkleri vardır Pırlanta koyu sarıdan parlak, canlı beyaza doğru ilerler Türkiye’de satılan standart pırlanta renkleri son 2 yıldır J’den I ve H rengine yükseliş olmuştur Bu yükselişte tüketicinin bilinçlenmesi de etkili olmuştur Batı’nın markalarına baktığımız zaman ise mesela bir Bulgari yada Tiffany G renk taşlar kullanmaktadır Yani I ve H’ın bir üstüdür Aşağıdaki tabloda da gözüktüğü üzere en iyi renk nadir bulunan D’dir ve doğada az bulunan bir pırlantadır Bir süt paragrafta bahsettiğimiz I ve H ise Nadir beyaz kategorisine girmektedir Standart olarak bu tablo kullanılsa da bizim fikrimiz J rengi bu kategoriye girmez Tabi bu bu bizim fikrimiz

renk Pırlanta Hakkında herşey





Berraklık Berraklık deyimini doğanın parmak izleri olarak adlandırabiliriz Bir elmas yerin çok altında milyonlarca yılda büyük bir basınçla oluşur Bugünkü haline geldiği zaman ise içinde minik bazen çıplak gözle görülebilen bezen sadece özel büyütüçle görülebilen lekeler vardır Bunlar karbon kristalleridir






Türkiye’de berraklık standardı SI1 dir Çokmu önemli derseniz bu bütçe ile alakalı bir konudur Bir pırlanta rengi ne kadar iyi olursa, berraklığı da ne kadar temiz olursa o kadar değerli yani nadir bulunan taş kategorisine girer Ama bir taşın rengi I yada H berraklığı SI1 ise gayet rahat içiniz ferah kullanabileceğiniz taş kategorisine girer


Aşağıda tablo da gözüktüğü üzere SI1 de küçük pırlantaya baktığınız zaman çıplak gözle gözükmeyecek lekeler vardır yani karbon Birde şunu düşünün sizler burayı okuyorsanız artık pırlantadan az buçuk anlıyorsunuz demektir D renginde, F temizliğinde 3 karatlık bir taş kaç paradır sizce ? Krallar ülkelerinden kaçarken önce elmaslarını yanına alırlar
berraklik Pırlanta Hakkında herşey
Kesim Kesim taş büyüdüğü zaman yani 0,80′den sonra kesim artık önemli bir hal alıyor Genelde Türkiye’deki kuyumcuların az bir bölümü kesimden anlasa da önemli bir konudur Çünkü kesim ne kadar iyi olursa pırlanta ışığı o kadar iyi verecektir Kesim kötü olursa hem ışığı iyi yansıtmaz hem de pırlantaya bakıp 0,50 Ct lık taşı 0,70 gibi gösterir yada tam tersi
Eğer HID’den ,EGL’den yada bunun benzeri bir kurumdan sertifika aldıysanız buradaki özellikleri bizle paylaşarak bunun cevabını net olarak öğrenebilirsiniz Bize hiç çekinmeden ulaşın
Karat Karat ise pırlantanın ağırlığını simgeler Pırlantar karat cinsinden ölçen özel çok hassas teraziler vardır Karat gramın 5′te biridir


Elmasları aşk ve duyguyla ilişkilendirmek uzun süre De Beers’ın ana pazarlama stratejisi olmuştur Kampanyanın temel ise ünlü “Elmaslar sonsuzdur” sloganıydı Edebi bağlılığı ve edebi değeri kapsıyordu De Beers reklamları bazen ürünün flört oyunundaki rolünü DAHADA AÇIK DİLE GETİREBİLİYORDU 2000 YILININ Noelinden önce tam sayfa bir ilanda “Elbette yatırımın karşılığı var deniliyordu Ama burada bunu yayımlayamayız”
Bir yüzyıldan kısa bir süre içinde Amerikalı, Avrupalı, Japon ve artan sayısıyla Çinli kadınların pırlanta nişan yüzüğünü bir hak olarak görüp “geleneksel bir armağan” bekler hale gelmesinin sorumluluğunu De Beers taşıyor diyebilirmiyiz acaba
Ancak pırlantanın aşk ve sadakatle ilişkilendirilen söylenceler pazarlama kampanyalarının çok öncesine gidiyor.


News

Latest News
Pırlanta Sarrafı Mücevherat Grubu. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Top Ad 728x90

Video

Visitors

Bu Blogda Ara

Vertical2

Pırlanta Hakkında Herşey

script type="text/javascript"> //form tags to omit in NS6+: var omitformtags=["input", "textarea", "select"] omitformtags=omitformtags.join("|") function disableselect(e){ if (omitformtags.indexOf(e.target.tagName.toLowerCase())==-1) return false } function reEnable(){ return true } if (typeof document.onselectstart!="undefined") document.onselectstart=new Function ("return false") else{ document.onmousedown=disableselect document.onmouseup=reEnable }

Slider

Recent Post

Games

Popüler Yayınlar

Tweetler